Kaderimin Oyunu 7. Bölümü ile Total’de 4,64 reyting ile 9, AB’de 3,69 reyting ile 6. ve ABC’de 4,00 reyting ile 7. oldu. Bölüm izlenimleri konuk yazarım Bade‘den. Keyifli Okumalar…
Bölüm, DNA sonucunun açıklanmasıyla Mahir’in uğradığı kısa süreli şokun yerini öfke ve “Bu hadsizliği kim yaptı?” nidalarının almasıyla açıldı. Saniyeler içerisinde de Harun’un bu hadsizin Raci olduğu konusundaki tespiti doğru çıktı. Raci’nin böyle bir işe kalkışmasının sebebini açıklamasına karşılık Mahir ise soğukkanlılığını korumaya çalışarak düşmüş olduğu borç batağından ailesi zarar görmesi diye boşanmış oldukları tezini öne sürerek böylelikle geçen hafta Harun’un almış olduğu 500.000 TL’nin kaynağını da meşrulaştırdı ve bir taşla iki kuş vurmuş oldu. Şayet evlenip boşanmış olsaydınız bu bilgiye Raci’nin asistanı da ulaşmış olurdu Mahir’ciğim. Sonucun kendi lehine çıkmasının akabinde vermiş olduğu tepkiden sonra ikinci kez pot kırmaya ramak kalmışken kafasında kırk tilki gezen Zahide dahil hiçbir aile üyesi bu tutarsızlığın farkına varmadığı için amiyane tabirle “yırttılar”.
Tüm bu karmaşa içerisinde Cemal, tepkisizliğiyle ve rahatlığıyla sadece seyirci olarak kalarak bu işe müdahil olduğunu net bir şekilde belli etti. Nitekim Nergis’le birlikte Cemal’den şüphe duyan Asiye yeni bir kapalı kapılar ardında buluşması sonucunda hızlıca cevabını almış oldu. Raci’nin planından kendisine bahsetmesiyle haberdar olan Cemal testin güvenilir ve tanıdık bir sağlık merkezinde yapılması gerektiği bahanesiyle bu işi üstlenmek konusunda ondan aldığı icazet sayesinde sonuçları Mahir lehine kolayca değiştirtebilme fırsatını da elde etmiş. Cemal, Asiye’nin yalancı durumuna düşüp zor durumda kalmamasını istediği için sonuçlara müdahale ettiğini söylese de ben de Asiye gibi sonuçlar değiştirilmediği takdirde Cemal’in Raci’nin bu işi kurcalamaya devam etmesi ihtimalinden korktuğunu düşünmekteyim. Geçen bölüm yorumumda da belirtmiş olduğum gibi Cemal’i inandırıcılıktan yoksun bulduğum için gerçekleştirdiği hiçbir eylemin iyi niyetli ve samimi olduğuna inanasım gelmiyor.
Asiye tarafından Mahir’in sonuçlara müdahale eden kişinin Necmi olduğu yalanına inandırılmasıyla birlikte onun için de bu konu kafasında şüpheye mahal bırakmayacak şekilde kapanmış oldu. Necmi, bildiği sırlar nedeniyle Asiye-Cemal-Mahir üçlüsü için potansiyel bomba niteliği taşısa da tıpkı bu konuda olduğu gibi zaman zaman can simidi olarak kullanılacağı da aşikar.
Cemal sonuçları her ne sebeple değiştirtmiş olursa olsun, kendisini hiç de memnun etmeyecek olaylara vesile olduğunun farkında değil. Hoş, olsa da seni kim takar Cemal Efendi? Olaylı gecenin sonunda Asiye’yle Mahir’in odasında gördüğümüz mutlu aile tablosuna kalbimizi bırakan kaç kişiyiz? Geçen bölümde ılıman bir tavır sergilemiş olan Nergis’in sanki gerçek baba-kız imiş gibi Mahir’e olan yaklaşımına, gülümseyişine, sarılışına tek kelimeyle ba-yıl-dım. Bunca sırrın, oyunun, kaosun içerisinde bizleri tebessüm ettiren bunun gibi nadir sahnelere şahsen doyamadığımı belirtmek isterim. Öte yandan Harun’un, Mahir’e artık Demirhan soyadını vermek için harekete geçecek olması ve Asiye’yle Mahir’in yeniden(!) evlenmeleri için talimat vermesi “Oh be, nihayet” dedirten gelişmelerdi. Mahir’in Asiye’ye bu evliliğin sahte olacağını söylemesiyle hevesimin kursağımda kaldığı ve sinirle “Gerçekten evlenseniz ölürsünüz” diye içimden geçirdiğim doğrudur ancak evliliğin gerçek olması halinde Asiye’nin kimliğinin deşifre olacağı ihtimaliyle yüzleşince “Haklılar” demekten başka seçenek kalmadı ne yazık ki. Kader utansın diyelim… Bu gözlerin resmi nikahı göreceği günler için umutla beklemeye devam.
“Çocuktan al haberi” demişler demesine de Uğur’un ulaklığı boşboğazlığa doğru evirilmekte. Ahmet’le birlikte arabalarla oyun oynarken Gülsüm’e babasının eskiden taksici olduğunu söylemesiyle “Ne yaptın be çocuk?” dedirtti. Gülsüm’ün ise tam aksine Mahir’den kötü bir şoför olduğu ve ilk kez Rusya-İstanbul arasında uzun yol kullanmış olduğu gerçeğini duyması kafasında şüphe tohumlarının atılmasına yetti. Gülsüm saf ama aynı zamanda da etrafında neler olup bittiğinin farkında olan, kafası çalışan bir kadın. Fikret, şüphelerinin yersiz olduğu konusunda onu ikna etse de Gülsüm kırılan her yeni potta, verilen her yeni açıkta bu işi kurcalamaya devam edecekmiş hissiyatı taşıyorum.
“Evimde, odamda, sağımda, solumda, her yerde sen” şarkısını bilir misiniz? Bu şarkıyı Cemal’e adıyorum müsaadenizle. Sinirlerim öylesine had safhaya ulaştı ki, doğru metafor yapıp yapmıyor olmam da umurumda değil, hani sinek evde odadan odaya uçar durdurulamaz veya gelir omuzuna, kolunuza, bacağınıza konar, elinizle uzaklaştırsanız bile tekrar gelir konar ya , işte Cemal tam da bu hissiyatı yaşatıyor bende. Her an her köşeden çıkıp Asiye’nin ensesinde bitiyor. Onu sorguluyor, tüm hadsizliğiyle ona hesap soruyor, günah çıkartıyor, ilan-ı aşk ediyor. Baştan beri merhamet sınırlarımın dahilinde olamayan Cemal’i artık tahammül sınırlarımın içerisinde değerlendirmekte de zorlanıyorum. Peki ya Asiye’ye ne demeli? Ne her çağırılışında onun yanına gitmesi bitmiyor, ne de ona uzun uzun bakmaları. Cemal biraz da Asiye’den yüz bulduğu için had sınırlarını aştı.
Cemal: “Hala takıyorsun o nazar boncuğunu”.
Asiye: “Takıyorum, kazadan beladan koruyor oğlumu”.
Cemal: “Ben de sana bir bileklik almıştım hani. Onu da takıyor musun hala? “
Asiye: “Yaktım ben onu. Sen nasıl her şeyi yakıp gittiysen ben de öyle yaptım”
Birisi bana Asiye’nin neden Cemal’le olan fotoğraflarını ve onun hediye ettiği bilekliği saklamış olduğunu açıklayabilir mi lütfen? Sevdiğiniz birine ait bir obje ve fotoğraf veya ondan gelmiş olan bir hediye neden saklanır? Benim bu soruya cevabım; o kişiyi hala sevmek, onu unutmamak ve özlemle anmak şeklinde olur. Kendi adıma konuşmam gerekirse beni bu şekilde terk eden adam hiçbir hatırasının saklanmasını da hak etmiyordur. Asiye mütemadiyen Cemal’i artık kalbinden silip attığını, asla affetmeyeceğini dillendirmesine rağmen onun hatıralarını çantasında taşımaya devam ediyorsa ben bundan Cemal’e ait her şeyi silip atmadığını, onu hala unutamadığını nasıl anlamayayım? Peki Cemal’in Asiye’ye yeniden bileklik almasına, üstüne üstlük özel kutuya koydurtmasına ne buyurulur? Aa doğru, neden şaşırıyoruz veya öfkeleniyoruz ki? Nasıl olsa Cemal evliyken başka bir kadına hediye almayı alışkanlık edinmiş. Onun için ikinci bir kadınla flörtleşmek gayet olağan.
Asiye-Cemal ikilisinin en son koruda buluştuklarında Nergis’e yakalanarak deşifre olmayı ucuz atlatmalarından sonra çok daha tedbirli davranmaları gerekirken yeniden orada bir araya gelmelerine pes demekten başka bir söz bulamıyorum. Nerede kaldı bizim akıllı, aklı selim Asiyemiz? Asiye’nin dayanamayıp geldiği konusunda üzülerek Cemal’le hemfikir olduğumu belirtmek isterim. Bu kaçıncı “peşimi bırak demek için geldim” gerekçen Asiye? Buna ancak Uğur inanır. Hadsizlikte ve yüzsüzlükte istikrarını her zaman koruyan Cemal bu nedenle Asiye’yi Mahir’le evlenmemesi konusundaki uyarısı ve ayrıca Mahir’in çocuklara yanaşmaması isteğiyle bizim ancak sinir katsayımızı arttırır fakat Asiye’nin söylemleriyle eylemleri arasındaki tutarsızlık ona yakışmadığı gibi onu tolere etmek de güçleşiyor. AsCem fanlarından duymamız muhtemel olan geçmişin hatırına, çocuklarının babası gibi gerekçeleri de kabullenebilmem mümkün değil, üzgünüm. İlişkiler ve evlilikler yaşanır, biter. Yaşanmışlıklar veya evlat gibi sonsuza dek sürecek bir bağ mevcut diye bir şeyleri sineye çekecek veya hoş göreceksek o zaman sevgi, saygı, ahlak, sadakat, fedakarlık gibi erdemlerin ne anlamı kalır?
Geçen bölüm itibariyle hikayesine giriş yapmış olduğumuz Helin, sevgi kelebekliğinden yaralı kuşa doğru bir dönüşüm geçirmekte. Sanırım bu senaryoda en iyi empati kurabildiğim ve haklı bulduğum kişi Helin. Düşünsenize, aşık olduğunuz, ona dünyanın en güzel hediyesi olan bir evlat verdiğiniz eşiniz bırakın size sevgiyle bakmayı, size dokunmuyor ve değer vermiyor, sizi dinlemiyor bile. Cemal’in yine beş karış suratla kendisine sırtına dönüp uyumaya çalıştığı gece bulunduğu serzenişler son derece yerindeydi. Helin, resmen karaya oturmuş bir gemiyi tek başına yürütmeye çalışıyor. Helin, merhametli ve vicdanlı bir kadın. Şayet Cemal evli ve çocuklu olduğunu itiraf edebilme cesaretini bulabilmiş olsaydı Helin geri çekilmesini de vazgeçmesini de bilmez miydi sizce de? Yıllar önce farkında olmadan ikinci kadın olarak konumlanması ve daimi bir mutsuzluğa itilmesi yetmezmiş gibi sahip olduğu evlat, iş ve servet için kendisine neredeyse bir ömür boyu borçlu olması gereken adamdan azar yemesi ancak onun gibi aşık ve iyi niyetli bir kadın tarafından sineye çekilebilir. İçerisinde hapsolmuş olduğu bu mutsuzluk ve çaresizlik döngüsüne bir de Cemal’in ceketinin cebinde kuyumcunun faturasını bulmasıyla yüreğine atılan ihanet şüphesinin tohumları da serpilince Helin’in hayatında yeni bir dönem başlamış oldu. Sabah uyandığında yanında göremediğinde Necmi’nin ispiyonculuğu sayesinde koruda Asiye’yle buluşmuş olan Cemal’in peşine düşmesi yaralı bir kadın için son derece olağan, Cemal’le ilgili şüphelerini Asiye’ye paylaşması ironik, Cemal’in ise üzerindeki şüpheyi kaldırabilmek adına bilekliği yanlış paketleme bahanesini de öne sürerek Helin’e vermesi utanmazcaydı.
Cemal: “Sen niye çıktın benim karşıma niye? Ben öyle böyle bir şekilde yaşayıp gidiyordum. Kül olmuş ateşi harladın yine”.
Asiye sessizliğini korur.
Cemal: “Katlanamıyorum. Senin başka bir adamla olmana dayanamıyorum. Ya ben sana hala deli gibi aşığım, anlamıyor musun be kadın”?
Asiye: “Değilsin. Aşık falan değilsin sen. Sen sadece sevdiği oyuncağı başkasına kaptırmış bir çocuksun. O kadar”.
Helin tüm bu gel-gitler arasında debelenedursun Asiye’nin Helin’in şüphelerinden haberdar olduğu halde Cemal’le balıkçıda buluşması akıl alır gibi değil. Neymiş, benim peşimi bırak, karınla ilgilen demek için gelmişmiş. Bunu, Uğur sayesinde Cemal numaranı bulup seni aradığında da söyleyebilirdin Asiye’ciğim. Bilhassa Cemal’in verdiği açıklarla her an deşifre olma riski içinde yaşarlarken Asiye’nin tehlikeli sularda yüzmesini anlamlandırmakta güçlük çekiyorum. Cemal’e istediği kadar iğrenç desin, şuursuz desin veya onun ilan-ı aşkına ters tepki versin, hüzünlü gözlerle Cemal’e uzun uzun bakmaları yok mu, işte o an ekranın içerisine fırlayıp tüm gücümle sarsmak istiyorum onu.
Uğur’a özenerek papyon diye tutturan Ahmet’in isteğini yerine getirmek için evden çıkan Helin taksiyle balıkçının önünden geçerken tesadüfen Cemal’in aracını görmesiyle yine şüphelerinin peşinden gitti. Asiye’nin saniyeler önce oradan ayrılmış olmasıyla ve Cemal’in masanın üzerindeki ruj izli bardağı önceki müşterilere aittir diyerek yutturmasıyla çekirge yine sıçramış oldu ama şans her zaman AsCem ikilisinin yanında olmayabilir.
Asiye, Mahir ve çocuklar ulu orta yerlerde özel konuşmalar yapmamaları gerektiğini ne zaman öğrenecekler acaba? Asiye’nin telefonda Meral’le dertleşmesine kulak misafiri olan Fikret Asiye-Mahir ilişkisine dair her şeyi de öğrenmiş oldu. Fikret’in gerçekleri öğrenmesi ne kadar sakıncalı olabilir ki diye düşünen tek seyirci ben miyimdir bilemiyorum ama o dakikadan itibaren anlamsız ve gereksiz tripler içerisine girdi. Sanki silah zoruyla getirtilmiş gibi nikahta beş karış suratla durmalar, alkışlamamalar, tebrik etmemeler… Bir ilişki iki kişiliktir; partnerler arasında yaşanan her şey yalnızca iki tarafı ilgilendirir, ilgilendirmelidir. Dolayısıyla Fikret’in kandırılmış hissiyatı taşısa bile Mahir’e yüklenmesini doğru bulmadığımı belirtmek isterim.
Tüm bölümü domine eden aşk üçgenine ilişkin değerlendirmelerimizi yaptığımıza göre artık nikahımıza odaklanma zamanıdır. Mahir’ciğimiz, sahte olmasına rağmen ne kadar da mutluydu değil mi? Hani birkaç bölüm önce Emine anneye Asiye’yi “Gülünce gözlerinden yıldızlar çıkıyor” diye anlatmıştı ya, işte nikah günü yıldızlar bu kez Mahir’in gözlerinden ışıldıyordu. Cemal’e yüz vermeye devam edeceğine burnunun dibindeki güzellikleri gözden kaçırma Asiye’ciğim.
Cemal: “Sen napıyorsun? Bizim hikayemizi niye Mahir’le yaşanmış gibi anlatıyorsun? Canımı mı acıtmak istiyorsun benim? Zaten sürekli yanımda adama baba, baba deyip duruyorsun. Neden böyle yapıyorsun?”
Nergis: “Diyorum çünkü o bana senden daha iyi babalık yaptı. İçimden geldiği için öyle anlatıyorum”.
Nergis de adının hakkını verircesine çiçek gibi parlayanlar arasındaydı o gece. Bu güzelliğinden ötürü ona iltifatlarını sunan Helin’in isminin hikayesine ilişkin sorduğu soru üzerine anlattıkları beklenildiği gibi Cemal’le arasında gerginliğe yol açtı. Sen, terk ettiğin küçük kızına hiç acı vermedin mi de şimdi canının acımasından dem vuruyorsun Cemal? Haydi, başka kapıya. Nergis’in de Cemal’e karşı kararlı duruşuna ve Mahir’i gerçek babası gibi benimsemesine de kalp kalp kalp.
Salondaki çiçek aranjmanlarını ve süslemeleri abartılı bulduğumu belirtmeliyim. Mahir’in sürpriz çıkışıyla Cemal’in kendini bir anda nikah şahidi olarak bulmasıyla içinden şu sözleri geçirdiğine eminim ama ispatlayamam.
Nikahına beni çağır sevgilim
İstersen şahidin olurum senin
Bol olaylı, kaoslu dizilerde doğum günü, nikah , düğün gibi özel organizasyonlarda hep bir skandal patlayacağını düşünenlerdenim. Resmen Aşk-ı Memnu’ya dönen Kaderimin Oyunu da bu kervana katılmasa şaşırtıcı olurdu zaten. Nikah sonrasında asayiş berkemal iken Gülsüm’ün Ahmet’le Uğur’un oynarken kilitledikleri Cemal’in telefonunu kilidi açması için Helin’e getirmesiyle Helin’in son aranan numarayı görüntülemesi de kaçınılmaz oldu. Cemal Asiye’nin peşinde koşarken aklını fikrini de şaşırmış zira son arananları silmemiş olması büyük aptallık. Eş zamanlı olarak ise mutfakta Asiye’nin telefonuyla oynayan Uğur’un uyumak için telefonu tezgaha bırakarak çıkmasıyla ve Asiye’nin de bunu fark etmemesiyle saniyeler sonra patlayacak bombanın da pimi çekilmiş oldu. Helin son aranan numarayı çaldırdı, duyduğu sesi takip etti ve kendini mutfakta Asiye’nin telefonuyla bakışırken buldu. O esnada Asiye’nin telefonunu almak için mutfağa gelmesiyle de kendini ifşa etmiş oldu ve bölüm sonlandı.
Gerçeğin bu kadar çabuk ortaya çıkacağını tek düşünen ben değilimdir sanırım. O halde sizce Asiye nasıl sıyrılacak bu işin içinden?
Yalı Çapkını hep konuşuyoruz, biraz da Ferit'i konuşalım mı? Özge (OZZY)‘nin kaleminden, keyifli okumalar…
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.