Kaderimin Oyunu üçüncü bölümü ile de reytinglerini yükseltmeye devam ediyor. Total’de 5,85 reyting ile 5. AB’de 5,50 reyting ile ve ABC’de 5,82 reyting ile 3 . oldu. Bölüm izlenimleri konuk yazarım Bade‘den. Keyifli Okumalar…
Bölümü tek cümle ile özetle diyecek olursanız hiç tereddütsüz “Mahir’i harcatmam” derim. Aşağıda bahsedeceğim sebeplerden ötürü bölüm boyunca bu cümle zihnimde yankılandı durdu.
Geçtiğimiz bölümü Cemal’in Nergis’i Ahmet’in kaybolmasından sorumlu tutarak onun üzerine yürürken Asiye’nin tokadıyla durdurulmasıyla noktalamıştık. Ahmet, Cemal’in sahip olduğu tek varlık denebilir. Zira karısına aşık değil, kağıt üzerinde bir evliliği var; sahip olduğu servet ve idare ettiği iş ise Demirhan ailesine ait. Bu nedenledir ki Ahmet, Cemal’in tek başarısı ve büyümesine tanık olduğu tek çocuğu aynı zamanda. Nergis’in üzerine yürürken haykırdığı “Benim oğlum” vurgusu bunun göstergesiydi bana göre.
Asiye’nin tokadı neyse ki Helin tarafından fark edilmedi. Mahir’in hızır gibi yetişip Nergis’i adeta gerçek babasıymışçasına kucaklayıp avutması ve Cemal’e “Bir daha olmasın” diyerek tepkisini ortaya koyması çok şık ve alkışlanacak bir hareketti. Mahir’in bu hamleyi “mış” gibi görünmek için değil, gerçekten içinden geldiği için yaptığına şüphem yok. Asiye ve çocuklarını zamanla gerçek ailesi gibi benimseyeceğine ve bu tür hareketleri ondan daha sık göreceğimize de eminim.
Cemal’in Nergis’e atamadığı tokadın Nergis’teki etkisi ağır oldu. Geçen bölümdeki öfkeli Nergis’in yerini bu kez üzgün ve kırgın Nergis aldı. Babasının ani terk edişinden ötürü kalbinin bir yanı kırık büyümüşken yıllar sonra onunla bu şekilde karşılaşmak onu yaralamaya devam ediyor. Babasına öfkeli ve onu affedemeyecek kadar kırgın ama öte yandan da ondan kalan tek hatırayı – canım kızım kolyesini – kaybedecek diye ödü kopacak kadar özlem dolu.
Nedret’in Mahir gerçeğinin deşifre olmasının verdiği hırsla ve öfkeyle mutfakta Emine’yi ve Gülsüm’ü işlerini düzgün yapmıyorlar diye azarlaması kesinlikle çok yanlıştı ama tam da ondan beklenecek bir hareketti. Kimsesiz, dışlanan bir çocuğu büyütüp yetiştirdiği için Emine anneyi baş tacı etmelisin sayın Nedret Demirhan ama nerde sende o merhamet, incelik… Bu sahnede dikkatimi çeken, Nedret’in Emine’nin rafları silmesini beğenmeyip bezi elinden kaparak nasıl silmesi gerektiğini göstermesi oldu. Silmeyi, toz almayı biliyorsa acaba Nedret Harun’la evlenmeden önce orta halli bir kadın mıydı diye düşündürttü. İhaneti sineye çeken kadınlar genellikle maddi açıdan kocasına bağımlı kadınlar oluyor. Nedret de sırf bu yüzden Harun’un ihanetinden çok rahatsız olsa da onu terk etmemiş olabilir mi?
Harun’un hastalığından ötürü fazla ömrünün kalmadığını düşünerek Mahir’i günah çıkartmak ve vicdanını rahatlatmak için değil de gerçekten pişmanlık duyduğu ve artık ona da hak ettiği hayatı yaşatmak için çağırmış olmasını yeğlerdim. Mahir’in ise önce Harun’la olan yüzleşmesinde hakkını almak, sonra da Nedret’le olan yüzleşmesinde Demirhan ailesine rahatsızlık vermek için geri döndüğü şeklindeki iki farklı cevabını beğendim ve güçlü duruşunu sevdim. Mahir’in varlığı – hele de konağa taşınmalarından sonra – şimdiden Nedret’i, Raci’yi ve Zahide’yi yeterince rahatsız etmiş durumda. “Bunlar daha iyi günleriniz, beter olun” demek istiyorum.
Nergis’le yaşadığı gerginlikten sonra Cemal’de gördüğümüz pişmanlık belirtileri had safhadaydı. Özür dilemek için Nergis’in kapısına dayanması beni etkilemedi. Nergis ise özrünü kabul etmemekle iyi yaptı ancak bir yandan da aslında babasının boynuna atlamak, onu affetmek istiyor da öfkesi, gururu ve kırgın kalbi buna izin vermiyor diye düşünmüyor da değilim. Bu konuda sizlerin de yorumlarınızı paylaşmanızdan memnuniyet duyarım.
Asiyeler’in konağa yerleşmesinin hem onu hem de Cemal’i fazlasıyla rahatsız ettiği aşikâr. Asiye her ne kadar Cemal’e artık onun umurunda olmadığını söylese de kalbinin aynı şeyi söyleyip söylemediğinden emin olamıyorum. Zira Ahmet’in doğum günü partisinde Helin’in Cemal’i öpmesine şahit olduğunda limonata sürahisini elinden düşürüp kırması veya odasının penceresinden yan balkondaki Helin-Cemal sarılmasını gördüğünde bozulması ve yüzünün düşmesi Cemal’i kıskanıyor olabilir mi diye düşündürttü. Sizde Asiye Cemal’i hala seviyor olabilir mi? ( yüzlerce kez inşallah değildir enter’ı)
“Aşk öyle korkmakla, kaçmakla olmuyor. Aşıksan birine, seviyorsan, ne olursa olsun yanında durursun. Dağ gibi, demir gibi. “
Asiye’nin Uğur’un doğumundan altı ay sonra Rusya’ya gittikleri yalanını Cemal’e söylemesiyle aslında Cemal’in yıllar sonra Amasya’ya geri döndüğünü ama Helin’in ani hamilelik haberiyle bu isteğinin gerçekleşemediğini gördük. Cemal’in pişman olup yuvasına geri dönmek isteyip de dönememesinden ötürü ona üzülmeli miyiz? Vah vah diyerek onu affetmeli miyiz? Benim tarafımdan net hayır! Lohusa yatağındaki karısını telefonla terk edecek kadar korkak ve duyarsız, “Senden başka kimseyi sevmedim” dediği halde genç bir kadını evlenmeden hamile bırakacak kadar kendini kaybeden bir adam benim merhamet sınırlarımın dahilinde olamaz, üzgünüm. Öte yandan Helin’in evlenmeden hamile kalmış olmasıyla ilk bölümden beri zihnimi kurcalayan Demirhan ailesinin Cemal’i nasıl kabullenebildikleri sorusunun cevabını da almış oldum. Beni şaşırtan nokta; Cemal’in Helin’le henüz evli bir adamken – ve büyük ihtimalle Amasya’da – tanışmış olması oldu. Cemal ailesini terk ettikten sonra İstanbul’da tanışmışlardır diye düşünmüştüm. Helin’in uçuruma yuvarlanan arabadan Cemal tarafından sağ bir halde kurtarılmış olması imkansızlığını görmezden gelerek Cemal’le olan ilişkisinin evrimini merak ediyorum zira Helin’in evli bir adama deri kayışlı saat hediye edecek kadar haddini aşmasını, Cemal’in ise Asiye’ye “evliyken seni aldatmadım” dediği halde bekar bir kadından gelen hediyeyi neden kabul ettiğini merak etmekteyim.
Geçen bölüm yorumumda değinmiş olduğum Raci’nin gerçekleştirmesi ihtimal dahilinde olan illegal işlerin otelin alt katında kumarhane işletmek olduğunu gördük. Öngörümde yanılmadığımı görmek güzel. Raci’nin foyasının ortaya çıkacağı günü heyecanla bekleyen kaç kişiyiz?
Mahir’in mutfakta Asiye ile dertleşmesi ilişkileri adına güzel bir gelişmeydi. Duygusal bir ilişkide, ister sevgililik olsun ister karı-koca olmak olsun, çiftlerin öncelikle arkadaş ve sırdaş olmaları gerektiği kanısındayım. Mahir Asiye’nin büyük sırrına ortak olarak, Asiye de Mahir’in derdini paylaşarak güzel bir başlangıç yapmış oldular. Onlar konuşurken aslında birbirlerine ne kadar benzediklerini düşündüm. Birisi kocası tarafından, diğeri ise babası tarafından terkedilmiş ve yalnızlığa mahkum edilmiş iki yaralı yürek. İkisi de içerisinde bulundukları zor şartlar karşısında güçlü ve temiz kalabilmişler.
Uğur – Ahmet arkadaşlığına kalbini bırakmayan seyirci yoktur sanırım. “Kan çeker” diye boşuna dememişler, kısa sürede kaynaştılar. Çizgi film seyrederken birbirlerine sarılmış halde uyuyakalmış oldukları sahneye kalbimizi bırakmayalım da ne yapalım? Nergis’i Cemal’in gazabından kurtaran Mahir bu kez de Uğur’u Cemal’in kucağından çekip alarak ona büyük oğluyla özlem giderme keyfini tattırmadı. Yok öyle senelerce arayıp sormayıp sonra vicdan yapıp babacılık oynamak Cemal Efendi. Sevgi emek ister özveri ister anlayış ister. İşte bu nedenledir ki en baştaki yorumumu yinelemek isterim: Mahir’i harcatmayız sayın senaristler!
Alican’ı en başından beri Nergis ile shiplemiştim. Bu bölüm itibariyle İlayda’dan hoşlandığını öğrenince hayal kırıklığına uğradığımı belirtmeliyim. İlayda, ebeveynleri gibi burnu havada ve kibirli bir kız, dolayısıyla Alican gibi kendi halinde, orta halli bir çocukla flört etmeyeceği aşikar. İnşallah Alican’ın İlayda’dan alacağı ret cevabı güzel kalpli Nergis’e yönelmesine vesile olur.
Helin’in mütemadiyen sevgi kelebeği modunda ortalıkta dolaşması bir süre sonra sinir bozucu bir hal alacak görünüyor. Kocasına çok aşık, ailesine bağlı, Asiye’yi bunaltacak derecede onunla yakınlık kurmaya çalışan bir kadından çok daha fazlası bence Helin. Karakter tanıtımlarında bencil bir karakteri olduğu bilgisini okumuştum. İşlerin sandığı gibi yolunda gitmediğini anlayınca tırnaklarını göstermekten çekinmeyecektir.
Cemal Antalya’ya dönmek için son derece istekliyken Asiye’nin Mahir’e aşık olduğunu söylemesiyle bu kararından jet hızıyla döndü. Hırs, öfke, kıskançlık pek çok his var bu kararı almasının altında. Asiye’yi elin adamıyla baş başa bırakmam kafasında olmalı beyimiz. Asiye’nin Mahir’le gün geçtikçe daha çok yakınlaşmasını uman bir seyirci olarak Cemal’in konakta kalmaya devam etmesini sonuna kadar destekliyorum.
Asiye’yle Nergis’in suç aleti bıçağı her an her köşeden ailenin bir ferdinin çıkma olasılığının olduğu bir bahçedeki çöp konteynerine atması düşüncesizliğine ve aptallığına pes diyorum. Çıkın dışarı, sokaktaki bir kutuya atın. Nitekim en olmaması gereken kişiye, ailenin en meraklısı ve ortalık karıştırıcısı Zahide’ye yakalanmaktan kaçamadılar. Tam da Zahide gördüklerini kullanır diye düşünürken kahvaltı sofrasında kapıyı çalan polislerin Asiye’yi aradıklarını söylemesiyle bölüm noktalandı. İhbarı yapanın Zahide olduğu belli, Asiye, çocuklar ve Mahir ise cinayetten ötürü geldiklerini düşünerek tedirgin. Bakalım işin içinden nasıl sıyrılacaklar?
*Kapak fotoğrafı için @dveali’ye teşekkür ediyorum.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.