Kanunsuz Topraklar bu hafta büyük bir çıkış yapamadı. Üçüncü bölümde reytingler, Total’de 4,96 reyting ile 8. , AB’de 3,71 reyting ve ABC1’de 4,84 reyting ile 7. oldu. Bölüm yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
Kanunsuz Topraklar’ı her bölüm daha çok seviyorum. Elbette bunda Davut’un haklı mücadelesinin, Gülfem’in yardımseverliğinin etkisi büyük. Ama en çok Gülfem ile Davut arasında gelişen saf sevginin, aşkın etkisi bana diziyi sevdiren. Öyle nahif işleniyor ki aralarındaki duygu, kapılıp gitmemek imkansız.
Geçtiğimiz bölümü Davut’un Çolak’ı öldürerek Gülfem’i tecavüze uğramaktan kurtarmasıyla noktalamıştık. Bu olay ile Gülfem ile Davut arasında sadece ilk temas gerçekleşmiş olmadı. Gülfem, Davut’a karşı güven duymaya başladı. Sadece yaşadığı olayın etkisinden değil, Davut’a karşı da tereddüt hissettiği için ona elini uzatmak zordu Gülfem için. Çünkü insan böyle bir durumda tanımadığı erkeklere karşı tereddütlü yaklaşır. Ancak Davut’un bakışı, sesi besbelli Gülfem’e iyi niyetli olduğunu hissettirdi. Atın üzerinde Davut daha söylemeden onun beline sarılması da onun niyetinden şüphe etmediğinin bir göstergesiydi. Keşke onları at üzerinde konağa giderken daha uzun uzun görseydik.
Davut’un uçuruma düştükten sonra nasıl kurtulduğunu merak ediyorduk. Açıkçası ufacık bir dal parçasına tutunup aşağıya düşmekten kurtulmasından ziyade, sahnenin zorluğu ve Uğur Güneş’in performansı etkiledi beni. Çok tehlikeli bir sahne çekilmiş ve sanki dublörden çok kendisi oynamış. Tabii ki Davut ölümden boşuna kurtulmadı; önce Gülfem’e, sonra da iyiliği dokunacağı herkese el olmak için kurtuldu.
Malik, Gülfem’in Çolak’ın elinden kurtulması için jandarmayı aramayarak kötülüklerine bir yenisini daha eklemiş oldu. Zaten ben onun evlat sevgisine bile hiç inanmıyorum. Malik’in Çolak’a her ay para vermesinin nedeni Çolak’ın onun hakkında bildiği geçmişten gelen bir sırmış. Hangi sır, kızından daha değerli olabilir? Bu sırrın Malik’in bu denli zengin olmasıyla bir ilgisi olabilir mi? Besbelli her şeyini kaybedeceği ve bu denli varyemez bir adamın her ay onca para vermesine değecek kadar büyük bir sır bu. Mutlaka bunu bilen ikinci bir kişi daha olmalı. Çolak, kendini sağlama almak için bu sırrı birine söylemiş olabilir. Çolak’ın ölümüyle Malik rahata erememeli.
Gülfem, jandarmaya haber vermediği için babasına tepki göstermekte sonuna kadar haklı. Ben bunu babaya saygısızlık olarak görmüyorum. Babam benim ırzıma geçilmesine sessiz kalacak, ben de ona saygı duyacağım, öyle mi? Yok öyle yağma. Üstelik bir de kızları ona muhtaç olsun, kendilerine asla yetemesinler diye onları okutmamış. Besbelli vereceği harçlıklara ya da bulunacak zengin koca adaylarına muhtaç olsunlar istemiş. Bu yüzden de Malik saygıyı hak edecek bir baba değil.
Seven sevdiğini hep böyle dinlesin ^^
Gülfem ile Davut’un tüm sahnelerini Celal gibi çöpçatan bir ruhla, Davut’un Gülfem’i dinlerken takındığı gibi bir ifadeyle seyrettim. ^^ Her bölüm daha mükemmel bir çift olmuyorlar mı sizce de? ^^ Bu kış sezonundaki dizilerde favori çiftim net GülDav. Ama Celal haksız mı uzaktan onlara bakıp bakıp sırıtmakta? Aralarındaki o tazecik kıvılcımların belli olmaması imkansız.
Gülfem, olayın ertesi sabahı Davut’a teşekkür etmenin yolunu tamamiyle kendine ait tek şeyi ona hediye etmekte bulmuş: Condor. Ancak Davut, ne bu iyiliği menfaat beklediği için yaptı ne de Gülfem’in sahip olduğu en değerli şeyi elinden alacak biri. Gülfemciğim, Davut ile dost olmak istiyormuş. Önce dost, sonra da sevgili olmak istiyorsun değil mi canım? ^^
Gülfem: “İnan vicdanım rahatlamış rahatlamamış umurumda bile değil. Tek isteğim bundan sonra seninle dost kalabilmek.”
Davut: “Karla ateş ne kadar dost olabilirse seninle ben de o kadar dost olabiliriz.”
Gülfem: “Gururun söyletiyor bu lafları biliyorum. Lakin bunun sana olan inancımı mahvetmesine izin vermeyeceğim Davut.”
Davut, sen Gülfem ile çok farklı olduğunuz için dost olamayacağınızı düşünmekte haklısın. Ancak farklı olmanız senin önce Gülfem’e değer vermeni, sonra da ona aşık olmanı engelleyemeyecek biliyorsun değil mi? Aşk, akıl işi olsaydı en büyük delilik olmazdı.
Hem madem Gülfem ile dost olma fikrine bile karşı çıkıyorsun, neden Gülfem sana babasının onu evlendireceğini söylediğinde önce yüzün buruklaştı, ne diyeceğini bilemedin? Aşk senin de kalbinin kapısını çalmış besbelli. Gülfem, ilk olarak toprak yoldaki karşılaşmalarında etkilenmişti Davut’tan. Acaba Davut ne zaman Gülfem’den etkilendi? Condor’u hediye etmeye geldiğinde elini tuttuğu an olabilir mi?
Gülfem: “Hiçbir şey sandığın gibi değil Davut. Babam seni değil beni de işine geldiği gibi kullanıyor. Bir maden patronuyla evlendirmek istiyor beni. Ali Gelik ile.”
Davut: “İyi ya işte. Zenginlik içinde mutlu mesut yaşayıp gidersiniz.”
Sadece Gülfem değil, Condor da etkilenmiş olmalı Davut’tan. Baksanıza geçen gün kendisine şaplak atan Davut’u sırtına almış Gülfem’e getirmiş. ^^ Göl kenarındaki bu sahnede Gülfem’in madenci ailelerini için sarf ettiği sevgiyle, sevilmekle ilgili sözleri aslında Davut ile aralarında olmasını arzuladığı sevgi için değil miydi sizce de? Gülfem, sadece o aileler tarafından değil, Davut tarafından da saf bir sevgiyle sevilmeyi istiyor. Onu Malik Bey’in kızı olduğu için, zengin olduğu, çıkarı olduğu, mecbur olduğu için değil kalpten sevsin istiyor.
Davut: “İnsanların seni sevmeleri neden bu kadar mühim?”
Gülfem: “Çünkü hep zengin olduğum için sevdi insanlar beni. Zengin olduğum için yaptığım şımarıklıklara katlanmak mecburiyetinde kaldılar. Lakin anladım ki gerçekten sevilmek için sıradan biri olmak gerekmiş. Menfaat beklemeyenin, kendinden evvel başkasını düşünenin sevgisiymiş gerçek olan.”
Davut: “Zordur öyle bir sevgi. Çiçek gibi değil, kurşun gibi taşımak lazım kalpte.”
Gülfem: “Hazırım ben taşımaya. Zorluğunu çekmeye de razıyım. Yeter ki inansınlar, güvensinler bana.”
Davut: “Ya dayanamazsan, ya dönersen yolundan?”
Gülfem: “Vazgeçilmez olamadıysam eğer, istemiyorlarsa artık beni ya bendedir kabahat ya da zaten sevmemişlerdir gerçekten.”
Davut: “Pişman olmaz mısın sevdiğin için? Üzülmez misin kendine?”
Gülfem: “Iıh. Gözyaşlarımı içime atar ağlarım. Çünkü gözyaşıyla yıkanan bir kalpten daha temizi olamaz bu dünyada.”
Gülfem’in değişimi çok hızlı oluyor, bu doğru. Ancak peş peşe öyle çok olayın içinde kaldı ki, bu yaşadıkları yılların birikimiyle birleşince karşı konulamaz bir sel gibi önüne kattı Gülfem’i. Vicdan, merhamet, iyilik gibi duygular kalbinde kök salıp çiçek açtıktan sonra hala bunlardan nasibini almamış babasının yanında durabilir, onunla yürüyebilir miydi? Elbette ezilenin yanında olacaktı, elbette haklının yanında olacaktı. O sadece Malik Bey’in kızı Gülfem Paşazade değil; o kendi fikirleri, duyguları olan Gülfem. O yüzden gayet büyük bir istekle kocası ölen kadınlara gücünün yettiğince yardım etmek istiyor ki Malik’in zulmü onlara daha fazla zarar veremesin. Üstelik Malik’in onu da çıkarları için kullandığını da unutmayalım. Gülfem’i fikrini sormadan Ali Gelik’le evlendirmek düpedüz onu kızı değil de eşyası gibi görmek.
Fatma Ana’nın Gülfem ile arasının düzelmesi de erken olsa da bana göre hikaye için gerekli. Zaten ailelerden birinde baba GülDav ilişkisine karşı çıkacak. Malik Bey, ölene kadar Davut’u kabul etmez. O yüzden bir taraftan destek görecek olmaları onları az da olsa rahatlatır.
Gülfem: “Davut, galiba evlerinden atılacak kadınları kurtarmanın bir çaresini buldum.”
Davut: “Buldun mu?”
Gülfem: “Kadınlar madende çalışırsa babam onları evlerinden atamaz.”
Açıkçası ister kitapta okumuş olsun, ister kendi fikri olsun Gülfem’in kocaları ölen kadınlarla ilgili çaresi onların evlerinden atılmamaları için şu an için en mantıklı öneriydi. Kadınların madende asla çalışamayacağı, erkekler kadar başarılı olamayacağı sadece madencilik için değil her meslek için olan bir ön yargı. Eskiden kadınların mühendis olması da garip karşılanmaz mıydı mesela? Hatta kadın zaten sadece evde otursun, yemek yapsın, temizlik yapsın, çocuk büyütsün; erkek çalışıp para kazansın. Pekala kadın da çalışıp para kazanabilir, erkek de evdeki işlerde en az bir kadın kadar başarılı olabilir. Zor da olsa kadınların madende çalışmasından, en azından denemesinden daha iyi bir seçenek yok gibi görünüyor şu an. Tabii aslında doğrusu Malik’in onları sınırsız o evlerde oturtması. Sonuçta kapıyı kilitlediğini iddia ettiğin Murtaza’yı o göreve getiren kişi Malik. Keşke Malik’in bu fikre razı olması için Gülfem kendini ateşe atmasaydı. Ah Gülfem, kurtulamayacağın bir ateşe attın kendini. İlk bölüm sana ne kadar gıcık olduysam, şu an o kadar üzülüyorum senin için.
Bir de Eyüp için çok üzülüyorum. Yaşadığı vicdan azabı, suçluluk duygusu o kadar derin ki kendine, eline zarar verdi. Ancak umarım bir gün anlar, madende babasını kurtarabilmesi neredeyse imkansızdı. Kurtarmayı deneseydi büyük ihtimalle o da babasıyla birlikte ölmüş olacaktı, Karaman ailesi bir değil iki üyesini kaybetmiş olacaktı.
Asude’ye yine fazlasıyla şiddet uygulayan Ali Gelik neden böyle bir adam? Bunun altında yatan sebep nedir? Hiç görmediğimiz ailesiyle mi alakalı? Genellikle bu tip davranışlar yetiştirmeyle alakalı oluyor. “Hiçbir kadın beni terk edemez.” cümlesinin altında annesinin onu terk etmesi yatıyor olabilir mi?
Bu Ali Gelik’ten çekeceğimiz var. Gülfem onunla evlenmeyi başta reddedince ona kafayı taktı. O yüzünün, gözlerinin girdiği şekil de tam bir ruh hastası tavrı. Şimdi Gülfe,m sonradan madenci aileleri için bu adamla evlenmeyi de kabul ettiğine göre bu evlilikten nasıl kurtulacak? Bence Gülfem ile Davut gizlice resmi nikah kıymalılar ki en azından birlikte mücadele edebilsinler ve bizim destekleyebileceğimiz gibi bir ilişkileri olsun. Gülfem evlendikten sonra Davut ile yasak aşk bu diziye yakışmaz. Ali Gelik terk edilme konusunda bu kadar kesin konuştuğuna göre, Gülfem kesin onu terk edecektir.
Meğer sadece Behice değil, Asude de Yavuz’a aşıkmış. Yavuz gibi karaktersizi sevmeleri çok da şaşılacak bir şey değil. Neticede adam yakışıklı, okumuş, iyi bir mesleği ve işi var. Hangisinin aşkı daha gerçek derseniz ben Asude’ninki derim. Aşık olduğu adam mutlu olsun isteyen, bunun için çabalayan bir kadın o. Behice’ninki gibi zehirli bir sevgi değil. Behice sen kalkıp Gülfem’e afili cümleler kurup onu bencillikle suçluyorsun ya, asıl bencil sensin. Sen Yavuz sana kalsın diye Gülfem’i Ali Gelik ile evlenmeye teşvik etmeye çalışıyorsun. Sen ona iyilik yapıyormuş gibi görünüyorsun ancak acaba baban seni aşık olmadığın biriyle, Yavuz’dan başka biriyle evlendirmeye kalksa, o zaman da bu kararına böyle destek olacak mısın acaba?
Diziye yeni katılan oyuncularımıza hoş geldin diyelim: Kasapoğlu ve kızı Fındık Hatçe. Eli silah tutan, erkeklere kafa tutabilen, korkusuz kadın karakterleri severim. Yalnız ağzı çok iyi laf yapan Davut’tan Kasapoğlu gibi güzel kızı Hatçe de etkilendi sanki. Umarım ben yanılırım da onu başka bir karakterle çift olarak görürüz. Hazar Motan diziye hoş gelmiş.
Davut’un da maşallah bulaşmadığı iş kalmadı. Açıkçası Malik’i kazıklayıp çıkan kömürün bir kısmını Kasapoğlu’na satma fikrini Davut’a yakıştıramadım. Lakin görünen köy kılavuz istemez, Malik işçilerin haklarını verecek gibi görünmüyor. Yani yasal yollarla işçilerin hak ettiklerine kavuşması şimdilik imkansız.
Dizinin ilerleyişi tahmin edilir şekilde gelişse de son sahneyle vites değiştirdi. Açıkçası Davut’un vatan haini damgası yiyebileceği bir duruma düşeceği hiç aklıma gelmezdi. Kasapoğlu’nun güven testini yerine getirmek için kaçak mal taşıyan Davut, jandarma kumandanı Sezai’ye yakalandı. Benim tanıdığım Davut, milli mücadele için çalışma teklifini kabul eder. Kurtuluş Savaşı gazisi bir askere de bu yakışır.
“Bana bak delikanlı. Bu teklifi bir kere yapacağım sana. Ya bizimle anlaşıp tüfekleri bulmamıza yardım edersin ya da yarın sabah vatan hainliğinden ipe çekip idam ederim seni. Şimdi son kez soruyorum sana. Bizimle misin, değil misin?”
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
*Kapak fotoğrafı için ???? ‘ye (@SaniSani112) çok teşekkürler.