KANUNSUZ TOPRAKLAR – Sana Bir Şey Olmasın

Kanunsuz Topraklar bu hafta düşen reytinglerini toparladı. 14. Bölümde reytingler Total’de 5,04 reyting  ve  AB’de 3,98 reyting ile 6. ve ABC1’de 5,38 reyting ile 5.’lik. Bölüm yazısı Gözde‘den…  Keyifli okumalar ^^

 

Bu haftaki bölümde daha girişteki mini bölüm özetinde ağlamaya başladım. Teğmen Sezai’nin ölümü ve cenazesine dair o kadar duygusu yoğun sahneler yazıp çekmişsiniz ki etkilenmemek imkansızdı. Özellikle Uğur Güneş’in bu sahnelerdeki performansı hüznü katlamış.

 

 

Gönül isterdi ki Davut ile Teğmen Sezai’yi çok daha samimi iki dert ortağı olarak görebilseydik. Ancak görev için çıktıkları yoldaki kader ortaklıkları, silah arkadaşlıkları bile Davut’un onu kardeşi gibi görmesini sağlamış. Beklenildiği gibi Davut’un fevri hareketleri, önüne gelene silah çekip durması, asla pes etmemesi, onların isteklerine boyun eğmemesi Fransızların oyunu daha sert oynamasına neden oldu ve Davut’un çevresindekilerden ilk kurban Sezai oldu. Haliyle bu ölüm onun kendini suçlamasına, vicdan azabı çekmesine ve daha derin bir acı çekmesine neden oldu. Onun yerinde kim olsa kendini suçlardı ancak Teğmen Sezai’nin Rafet Bey zamanında da Fransızların hedefinde olduğunu hatırlatmak isterim.

 

 

Teğmen Sezai’nin ölümünün ardından beni en çok etkileyen detay Davut’un gözyaşının Türk bayrağının üzerine düştüğü andı. Madenci mahallesinde evlere Türk bayraklarının asılması, Fatma Ana’nın bayrağı asman önce öpmesi, herkesin aynı acıda buluşmuş olması, hiçbir detayı atlanmamış, sanki gerçekmiş hissi veren cenaze korteji sahnesi kusursuzdu.

Teğmen Sezai’nin yerine şimdilik Eyüp vekalet edecek. Bir an evvel Sezai’nin yerine jandarma kumandanlığının başına Davut’un İstiklal Harbi’nde birlikte savaştığı bir silah arkadaşı gelse çok güzel olur. Davut’un hiç tam anlamıyla bir dostu, sırdaşı yok. Bu boşluğu dolduracak, Davut ile daha iyi empati yapmamızı sağlayacak bir karaktere ihtiyaç var.

 

 

Gülfem’in Sezai’nin ölümünü öğrenir öğrenmez Davut’un yanına gelmesi, ona sarılıp onun acısına ortak olması işte tam da ölümün tüm küslükleri unutturduğuna bir örnekti. Keşke bu acı sizin barışmanıza vesile olsaydı sevgili GülDav’ım. Ancak Davut, Sezai’nin ölümünden kendini suçlarken, yakınında olursa Gülfem’in de zarar göreceğini düşünürken bu bir süre daha mümkün gibi görünmüyor. Belli ki Fransızlardan tamamiyle kurtulmadan Davut Gülfem’i kendine yaklaştırmayacak. Ben tam sarılmışken birden Gülfem’i kendinden uzaklaştırıp ona bağırdığı için Davut’a kızmadım. İlk bakışta Gülfem’i azarladı, üzdü diye düşünülebilir. Ancak Davut Gülfem’e böyle davranmaktan, onu kendinden uzaklaştırmaktan memnun mu sizce? Yerinde kim olsa aynı endişeyle Gülfem’e o sözleri söylerdi. Aslında normal şartlarda Gülfem’in Davut’un bu davranışına tavır almaması gerekirdi ancak Davut onu itip Bahar’ın arabasına binince Gülfem bu cümlelerin alt metnini okuyamadı. Onu hala ne kadar sevdiğini ve ondan onun için ayrı kaldığını anlayamadı.

 

Davut: “Benden uzak duracaksın. Bir daha yanıma yaklaşmayacaksın.”

Gülfem: “Sakin ol Davut.”

Davut: “Tamam mı? Biz ayrıldık. Hep de ayrı kalacağız. Duydun mu beni?”

Gülfem: “Ben sadece senden baş sağlığı dilemeye geldim buraya.”

Davut: Tamam diledin bitti gitti. Evinden çıkma. Kardeşlerinin yanından da ayrılma. Bir daha bana yaklaşma. Çünkü sen de zarar göreceksin Gülfem.” 

 

 

 

Davut için Gülfem’in canı kendi canından bile değerli. Davut onu kendinden uzak tutmaya, ondan bir ömür ayrı kalmaya razı, yeter ki ona bir şey olmasın… Davut’a Gülfem’e gerçekleri anlatmadığı, ayrılıklarına sebep olan olaylar zincirini başlattığı için zaman zaman kızsam da onun Gülfem’den neden uzak durduğunu ve buna mecbur olduğunu hatırladığımda kızgınlığım hemen geçiyor. İçine düştüğü ikilemin ne kadar büyük olduğunu unutmamalıyız. Evet o bir madenci ama o aynı zamanda bir vatanperver. İstiklal Harbi’nde düşmanla savaşmış, besbelli başarılı bir asker. Böyle adamlar için vatanına olan aşkları da en az bir kadına duydukları aşk kadar güçlüdür, hatta kimisi için vatan aşkı önde gelir. Bu durumu göz ardı etmemeli ve Davut’un duygularını es geçmemeliyiz. Nasıl da Gülfem’in vurulduğu kabusu gördükten sonra konağın önünde sabahladı, nasıl da içi askerlerin orada olmasına rağmen rahat etmedi? GülDav’ın böyle didişmeli hallerini özlemişim. Birkaç bölümdür hasret kaldığımız, o sevdiğimiz GülDav’ı yeniden gördüm sanki. Keşke evlenmeden önceki bu hallerini daha uzun uzun seyretmiş olsaydık, çifti hemen evli görmeseydik. Ayrıca bu sahnede Gülfem’in Davut’a karşı dimdik ve güçlü duruşunu beğendim. Haklı gerekçeleri de olsa kendisine buz gibi davranan, bir anda bambaşka bir adam olan ve gözünün önünde Bahar ile yakınlaştığını zannettiği bir adama karşı doğru bir davranış şekliydi bu.

 

Gülfem: “Ne istiyorsun benden? Öğlen uzak dur yanıma yanaşma diyorsun, akşamına evimdesin.”

Davut: “Haydi evine git.”

Gülfem: “Bırak beni, bırak. Ne yapıyorsun? Bırak. Ne senin yardımına ihtiyacım var ne de beni korumana. Ben kendi ayaklarımın üstünde durabilirim.”

Davut: “Sen ne kadar inatçısın. Yeter artık yeter. Olanlardan ders çıkar. İki gün önce kardeşlerimizi kaçırdılar. Teğmen Sezai öldü. Ben sizi korumak zorundayım. Şimdi hasta olmadan gir şu eve. (Fikriye’ye) Fikriye bu konaktaki en aklı selim sensin. Ablana sahip çık.”

Gülfem: “Benden de ailemden de uzak dur. Çünkü artık seni tanımıyorum. Uzak dur bizden.”

 

 

Gülfem akşam başta ona çok kızsa da eminim o da Davut’u anlamaya başladı. Yoksa sabah paltosunu gizli gizli, onu uyandırmamaya çalışarak değil kafasına fırlatır gibi geri verirdi. Gülfem’in uyuyan Davut’a bakarken saçlarına, yüzüne dokunmaya çalışacağını bekleyen bir tek ben miyim? Sanırım Davut’a “Kimsin sen?” diye soran, ona “Artık seni tanımıyorum.” diyen Gülfem’den bir anda çok fazla şey bekliyorum. Romantik olmak bunu gerektirir. ^^ Hatta Davut’un uyandığında paltosuna sinen Gülfem’in kokusunu içine çekmesini de beklemiş olabilirim. ^^

 

Korkulu rüyam…

 

Çift ayrıyken birbirlerine söylemek istediklerini, içlerinden geçeni, iç seslerini duymamız oldukça mantıklı ve elbettesadece bakışmalarından daha etkili. Ancak bunun rüya sahnesinde olması bana komik geldi. Rüyada neden iç ses kullanılır ki? ^^ Muhtemelen bu sahneyi rüya değil gerçek sanalım diye böyleydi. Ancak bu gerekçeyle bile bu durum anlamsız. Çünkü GülDav sadece ayrı olduklarında hislerini böyle iç ses olarak bize yansıtıyorsunuz. Ancak rüyada barışmaları söz konusuydu. Bir de rüyada madem barışıp öpüşüyorlar Davut’un Gülfem’e daha bir aşkla bakması gerekmez miydi? Ben bu rüyanın boşuna yazılmadığını düşünüyorum. Bu rüyanın bize verdiği mesaj belli: Davut’un en büyük korkusu Gülfem’in onun yüzünden zarar görmesi. Davut, önünde sonunda bununla karşı karşıya kalacak ve o zaman bu buz gibi adamın içinden geçenler diline dökülecek.

 

Davut: “Sen benim umudumsun, güneşimsin. Sen benim gökyüzümsün.”

Gülfem: “Sen benim nefesimsin. Sen benim mutluluğumsun. Sen benim yüreğimsin Davut.”

 

 

“Bütün bu olanların müsebbibi sensin ulan. O insanlarla iş birliği yapan sensin. Senin ellerinde asker kanı var ulan. Değer miydi ulan? Ha? Para için değer miydi? Gencecik bir insan öldü lan. Değer miydi para için? Gencecikti ulan. Gencecikti…”

 

Davut’un acıdan katlanan öfkesiyle silahını doğrulttuğu Ali’ye hiçbir şey yapmaması bu ölümden ders çıkardığını gösteriyor. Sezai’nin sözleri kulağına küpe olacak ve bundan böyle on düşünüp bir hareket edecek. Yeniden eskisi gibi madene dönmez, yoluna istihbaratçı olarak devam ederse daha başarılı bir görev adamı seyredeceğimize eminim.

Birkaç bölüm önce Rafet Bey’in öldüğü dönemde Teğmen Sezai’nin de ölmesini isteyen Ali, ne oldu da Türk askerinin ölmesine üzülür hale geldin? Fransız kurşunuyla vurulunca milliyetçi damarın mı kabardı? Hangi dağda kurt öldü de Ali ile Bahar Türklerin Fransızları yakalamasına yardım ettiler? Tabii ilk bakışta bunun nedeni Ali’nin Gülfem’e, Bahar’ın da Davut’a olan hisleri gibi görünse de Ali için asıl neden kendi menfaatleri. Fransızlar ile iş birliği Ali’nin milletvekili olmasının önünde büyük bir engeldi. Bu iş birliğinden kurtulmak, onlar hakkındaki gizli bilgileri vermek seni belki milletvekili yapar ancak Gülfem’in gözünde aşık olunası bir adama çevirmez, hiç boşa heveslenme Ali Efendi. Aynı şekilde Bahar Hanım siz de Davut’un Gülfem’den ayrılıp sizi seveceğini sanmayın.

 

Ali neden hala seni istemeyen, seni sevmeyen bir kadında ısrar ediyorsun? Neden hala saplantılı, takıntılı bir adamsın? Git yeni sulara yelken aç. Bak mis gibi Bahar var orada. Hem başta pek bir beğenmiştin. Hep derim gerçekten seven kişi sevdiğinin mutluluğunu bozmaya çalışan değil, aksine onun mutluluğuyla mutlu olandır. Bıktım Ali’nin dört koldan yaptığı planlardan. Bıktım kötülerin arada bir iki iyilik yapsalar da yine aynı kötülük dolu yolda yürümelerinden. Yavuz’un Asude ile Behice’yi dolandırıp kaçma planı yapmasından sonra onun hala aynı kafada olduğu zaten belliydi. Ali’nin avukatı olmak, ona Gülfem’den, evde olup bitenlerden haber taşımak işine gelir. O yüzden bu yeni iş birliği beni zerre şaşırtmadı. Hatta bence çok uyumlu bir ikili Ali ile Yavuz.

Lütfen artık Behice’de değişim görelim. Yavuz’a mücevherlerinin akıbetini sorsun, bu işin peşini bırakmasın. Ona Ali’yi övse de Yavuz’a kanmasın, Gülfem’in yaşadıklarını, Ali’den gördüğü şiddeti asla unutmasın. Gülfem’in gecenin bir yarısı buz gibi suya girip intihara kalkıştığını, az kalsın canından olacağını asla unutmasın. Ali’nin binbir hileyle madene nasıl ortak olduğunu unutmasın. Bari şu kötülerden birinin karakteri iyi yönde gelişim gösterse güzel olmaz mı?

 

 

Karaman Kardeşler’in aşktaki hızlarına yetişilemiyor. ^^ Gülfem ile Davut’un jet hızındaki nikahlarından sonra şimdi de Celal ile Fikriye nikah yolunda. En azından onlar resmi nikahla evlensinler de ani bir tereddüt anında boşanmak öyle kolay olmasın. Malum Fikriye için Celal’in hayatı oldukça zor, o da Gülfem gibi katlanamayabilir. Yalnız bu evlilik teklifini çok kıskandım. Davut, Gülfem’e tarhana çorbası içerken evlenme teklif etmişti. Celal ise kırmızı uçan balonlar ve pamuk şeker eşliğinde evlenme teklif etti. GülDav yeniden evleneceğine göre ikinci teklifimiz böyle daha romantik bir ortamda olursa sevinirim. Bir de lütfen aynı şekilde isteme töreni rica ediyorum.

 

İpek böceği ve annesi Bahar

 

Bahar’ın kızı İpek diziye neden geldi? Hepimiz biliyoruz ki Fransızların yakalanmasının ardından Bahar’ın atıl duruma düşeceği ortada. İpek üzerinden gelişecek bir hikayeyle Bahar’ın dizideki hikayesi devam edecek gibi görünüyor. Malum İpek de Davut’u hemencecik pek bir sevdi. Çocuğum sana yabancılarla bu kadar sıkı fıkı olma demediler mi? ^^ Yeni tanıdığın adamdan uzak dursana. Ayrıca senin muhtemelen çok sevdiğin, pek bir düşkün olman gereken yakışıklı bir Fransız baban yok mu? Benim gözlemim Davut İpek’te ölen kardeşi Elif’i gördü. Ona öyle kızı gibi değil de kardeşine bakar gibi baktı, ona bu yüzden yakın davrandı. İpek için Bahar ile evleneceğini zannetmiyorum.

 

 

Mehveş rolüyle Kanunsuz Topraklar’a katılan Emel Çölgeçen’i ilk olarak uzun yıllar önce Aliye dizisinde seyretmiştim, böyle iyi bir oyuncunun diziye gelişi beni sevindirdi. Gülfem’in teyzesi Mehveş deyince kafamda Gülfem’in üzerindeki mesuliyeti onunla paylaşabilecek, omuzlarındaki yükü hafifletecek, Paşazade kızlarına kol kanat gerecek, tam bir anne yarısı olan, Gülfem’in fikirlerine saygı duyabilecek, Gülfem ve Fikriye gibi bir kadın canlanmıştı. Ben kendi kendime hayal kuruyormuşum. Maalesef Mehveş, Behice’nin teyze versiyonu çıktı. Sadece kendi menfaatlerini ön planda tutan, kolay manipüle edilen, maneviyattan çok maddiyata önem veren biriymiş. Ben teyzemiz Fikriye ve Celal’in evlenme kararını öğrenince aile büyüğü olarak yanlarına gelecek diye düşünürken o Ali’nin maşası olarak yanlarına geldi. Seni şimdiden hiç sevmedim Mehveş.

 

 

Ben ölürsem sevdiceğim sağ olsun…

 

Davut vedalaşmak ve helallik istemek için ayrıyken bile Gülfem’e geldi. Keşke yine böyle aralarında kilometrelerce yol varmış gibi değil, birbirlerini son kez görüyor olabilme ihtimaliyle ayrı olduklarını, dargınlıklarını, öfkelerini unutan ve aşkla bütünleşen bir çift görseydik. En azından Davut Gülfem’e yine böyle buz gibi değil, aşkla baksaydı. Aynı şekilde Gülfem de ona kırgınlığını unutmuş gibi aşkla baksaydı. Benim bildiğim böylesine aşık çiftler araya ölüm korkusu girince böyle davranır. Neyse ki iç sesleri imdadımıza biraz olsun yetişti. Vallahi Davut sonsuza kadar seveceğin kadına buz gibi bakma rolünü çok iyi beceriyorsun, tebrik ederim seni. Lakin bu Gülfem’i de buna tanık olan bizi de çok üzüyor. Hem Fransızlar artık yakalandığına göre ondan uzak durman için bir sebep de kalmadı. Artık Gülfem’e eskisi gibi aşkla bakacağın günler gelmeli. Fragmanda Gülfem’in de söylediği gibi o eski aşkla bakan, Gülfem’den hiçbir şeyi Davut’u biz de çok özledik. Yine istihbarat için çalış, yine bir elin madenin üzerinde olsun ancak artık Gülfem’den gerçekleri gizleme.

 

Davut: “Senden helallik istemeye geldim Gülfem.”

Gülfem: “Niçin?”

Davut: “Soru sorma ne olur. Bana hakkını helal ediyor musun?”

Gülfem: “Neden Davut bir yere mi gidiyorsun? Cevap versene nereye gidiyorsun?”

Davut: “Ben hayatım boyunca hep iyi şeyler yapmaya çalıştım Gülfem. Ama görüyorum ki insanlar hep benim yüzümden zarar görüyor, acı çekiyor. Sen acı çekiyorsun. Bana hakkını helal ediyor musun?” 

Gülfem: “Helal olsun.”

Davut (iç ses): “Seni sonsuza kadar seveceğim Gülfem.”

Gülfem (iç ses): “Seni sonsuza kadar bekleyeceğim.”

 

Bu haftaki bölüm Teğmen Sezai’nin cenazesi ve onu öldürenlerin yakalanıp cezasını çekmesi üzerine kurulu olduğu için GülDav sahnelerinin az olması normaldi. Ancak az olan sahneler pekala daha özenli yazılabilirdi. İstihbarat ona bağlı sahneler ve dizinin geri kalanı oldukça iyi yazılırken GülDav sahneleri bana yazım olarak özensiz geliyor. Çekimlerde bir sorun olduğunu düşünmüyorum çünkü senarist Davut’un soğuk durması gerektiğini yazmışsa yönetmen ne yapsın?

 

“Tüm şehitlerimize selam olsun.”

 

Nihayet madenlerimizi ele geçirmek isteyen Fransızlar yakalandı. Açıkçası onları yakalamanın bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim. Çünkü oldukça güçlü ve tehlikeli görünüyorlardı.  Bahar ile Ali’nin aşkları ve menfaatleri sağ olsun, onların iş birliğini inkar edemeyiz. Yalnız Davut bu bölüm ikinci kez kendine hakim olup Flaubert’i öldürmedi ve adalete teslim etti. Atalarımızın dediği gibi “Bin nasihatten bir musibet yeğdir.” (Bu cümlenin anlamı yaşanan olaylar, öğütlerden çok daha etkilidir.) Yani Teğmen Sezai’nin ölümü Davut için yeni bir kapı açtı ve adalete güvenmesi gerektiğini anladı. En başta Malik’in kaçırılmasında iş birliği yapılan adamı öldürmeseydi, o adam sorgulansaydı belki şimdi Sezai hayatta olacaktı. Dizinin adının cümle içinde kullanılması da çok hoş olmuş. ^^

 

Davut: “Diz çök. Diz çök!”

Flaubert: “Bu yaptığın kanun dışı. Bana böyle davranamazsın.”

Davut: “Davranırım. Çünkü burası kanunsuz topraklar. Diz çök!”

 

Flaubert ve iş birlikçilerinin yakalanmasıyla artık GülDav’ın barışmasının önündeki engeller kalktı diyebilir miyiz? Gülfem için tehlike geçerse Davut da ona gerçekleri anlatır değil mi?

Fragmanlara göre GülDav arasında az da olsa yakınlaşma ve yumuşama görüyoruz. Ancak besbelli Fransız tehlikesi tam olarak geçmediği için Gülfem hala Davut ile ilgili gerçekleri öğrenmemiş. İpek üzerinen Elif’inkine benzer bir durum yaşıyorlar. Benim asıl merak ettiğimse şu: İpek’in düğünde ne işi vardı ve bu çocuğun hastalığında onunla annesi Bahar yerine neden GülDav ilgileniyor?

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler yeni bölümü nasıl buldunuz?

 

 

 

Göz atmanızı öneririz: Kanunsuz Topraklar Bölüm Yorumları

 

 

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

3 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

5 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

5 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

7 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce