KANUNSUZ TOPRAKLAR – Sen Benim Gökyüzümsün

Kanunsuz Topraklar ekranlarımız ve sektör için değerli ve çok özel bir yapımdı, erken vedası üzdü. Tam 16 hafta boyunca kemik izleyici kitlesini ekran başına çeken dizide emeği geçenlere teşekkürler. Final bölüm yazısı Gözde‘den…  Keyifli okumalar ^^

 

Kanunsuz Topraklar ne yazık ki bizlere erken veda etti. Final haberi o kadar ani geldi ki bu bölümün ne kadarı final olmasaydı seyredeceğimiz sahnelerden oluşuyor, ne kadarı revize edilmiş sahnelerden oluşuyor kestirmek güç. İster istemez bazı şeyler aceleye gelmiş, ancak yine oldukça iyi toparlanmış bir final bölümü seyrettiğimizi söyleyebilirim. Kendi adıma finalden yüzde seksen beğendiğim.

Tüm kusurlarına rağmen 16 bölüm boyunca oldukça başarılı bir dönem dizisi seyrettik. Uğur Güneş ve Esra Bilgiç gibi iki iyi oyuncunun harika partnerliğinde GülDav gibi bir çifti seyretme şansına eriştik. Birbirinden yetenekli yeni oyuncuları tanıma şansım oldu. Hem yazılarımı okuyan hem de dizinin fanı olan pek çok güzel kalp tanıdım. Kanunsuz Topraklar benim için kısa da olsa çok güzel bir yolculuk oldu. Dizi bitse de dizide kurduğumuz arkadaşlıklar baki kalacak.

 

 

Bölümü Davut’un Gülfem’e evlenme teklif ettiği sahneyle açtık. İpek’in de dahil olduğu bu sahne o alıştığımız, klasik evlenme tekliflerinden olmayıp özgün olmasıyla benim kalbimi çaldı. İpek tam bir GülDav shipper, gerçek aşktan anlıyor. Gülfem teklifi kabul edip Davut ile birbirlerine sarıldıklarına ben ekrana nasıl bakıyorsam İpek de Gülfem ile Davut’a öyle bakıyordu. Onları o an uzaktan görüp hayal kırıklığına uğrayan Bahar’ı da varsa Gülfem’i Ali ile shipleyenlerin ekrandaki yansıması sayabiliriz. ^^ İpek de maşallah bu habere sevinen fanlar gibi gördüğü herkese onların evleneceklerini söyleme olmazdı. “Çocuktan al haberi.” diye boşuna dememişler.

Eğer 16. Bölüm final bölümü olmasaydı, Fatma Ana’nın isteğiyle hemen ertesi akşam Gülfem’in kınası yapılır ve peşine Davut’un sürpriziyle Gülfem ile Davut’un nikahları kıyılır mıydı emin olamıyorum. Ancak her şey bu denli hızlı olsa bile kesin o düğün kanlı düğün olurdu.

Davut, Gülfem’in isteği üzerine silahını ve haliyle görevini bıraktı. Göksel’in daha önce Davut’un geleceğine dair Sezai’ye söyledikleri ve bu bölümde Davut’a söyledikleri ışığında, dizi devam etseydi Davut kesin yeniden o silahı eline alır ve istihbarattaki görevine geri dönerdi diye düşünüyorum.

 

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar…

 

Gülfem’in kına gecesinde öyle bir detay çekim vardı ki kına gecesi sevmeyen beni bile etkiledi. Gülfem’in türkü okunurken gözlerinden düşen yaşları yakın çekimde gördüğümüz planı çok estetik buldum. Aynı zamanda kına gecesinde bir gelinin hissedeceği tüm duyguların özetini Gülfem’in gözlerinden okuduk. Kına gecesinde en çok hoşuma giden ikinci şeyse Gülfem’in maden mahallesinden gelenlere laf söylemeye kalkan teyzesini susturarak ona söyledikleriydi. Madende çalışan işçilere babası Malik, Ali ve diğerleri gibi tepeden bakmaması, onların emeğinin ne kadar değerli olduğunun bilincinde olması, onlara hak ettikleri değeri vermesiyle Gülfem benim gözümde harika bir patron.

 

Mehveş: “Kim bunlar? Bu ne rezilliktir? Daha kaç kişi gelecek böyle?” 

Fikriye: “Teyze.”

Fatma: “La havle vela kuvvet.”

Gülfem: “Teyze. O insanlar benim çalışma arkadaşlarımın eşleri ve anneleri. Yani benim en kıymetli misafirlerim. Lütfen.”

 

 

Bölümde GülDav’a dair her şeyi, her detayı, her sahneyi övme isteğim var. Her şey o kadar özenli, o kadar güzel yazılıp çekilmişti ki GülDav’ın ayrı kaldığı zamanlara, onları daha fazla böyle göremediğimize, yan yana gördüğümüz sayılı anlarda da buz gibi bir Davut görmemize ve bir daha onları yan yana görme şansımız olmamasına daha fazla üzüldüm.

Gülfem annesinin gelinliğiyle, Davut ise sade siyah takımıyla gördüğüm en güzel gelin damatlardandı. Tabii ki sadece kostümleri değil, mutlulukları, gözlerindeki aşk ve çevrelerine yaydıkları ışıktı onları en güzel gelinle damat yapan. Davut’un gelini almaya gelmesi ve ona bir kez daha evlenme teklif ettiği sahnenin Paşazade Konağı bahçesi olması da güzel seçim. Davut Gülfem’e aşkını ilk kez o konağın kapısında dile getirmiş ve onu ilk kez orada öpmüştü.

Kaç haftadır “Condor nerelerde? Gülfem’i ona binerken artık hiç göremiyoruz.” diye düşünürken finalde Condor’un unutulmamış olması sevindirdi. E ne de olsa “Gelin ata binmiş, ya nasip demiş.” Gülfem ile Davut ilk karşılaştıklarında da Gülfem Condor’un üzerindeydi, evliliklerine kadar Gülfem hep Condor’a atlayıp Davut’un yanına giderdi, o yüzden Condor onların aşkının en yakın şahitlerinden biriydi. Ve yine en özel gecelerine şahitlik etti.

 

 

Gülfem ile Davut’un nikahlarının madende kıyılması, düğünlerinin maden işçileriyle birlikte yapılması son derece anlamlı. Ancak neden nikah kıyılırken Fikriye, Behice ve Fatma Ana da orada değillerdi? Açıkçası bu bana çok abes geldi. Kınadaki konuklar da GülDav’ın peşinden madene geçebilirlerdi.

Davut haklı, onların aşkına bu maden vesile oldu. Bu maden Davut’tan bir can aldı ama ona bir aşk, bir yar, bir aile verdi. Davut aşık olmadan önce ev ile iş arasında hep aynı rutinde bir hayatı vardı. Tam on beş yıldır madende, yerin yedi kat altında, karanlıklarda çalışan; sadece ailesini, madenci arkadaşlarını ve yaşamını idame ettirmeyi düşünen bir adamdı. Kendinden çok başkalarını düşünürdü.

 

“Bu maden bizim hikayemizin başladığı yer Gülfem. Bu maden olmasaydı ben seni tanıyamazdım. Sana aşık olamazdım. Ben yerin yedi kat altında karanlıkta yaşayan bir adamdım. Beni sen aydınlığa çıkardın Gülfem. Sen benim gökyüzümsün.”

 

Yalnız birkaç bölümdür robot gibi davranan, buz dağı olan, doğru dürüst konuşmayan Davut ne de romantik şeyler söyledi Gülfem’e. Demek ki kendini kasmadığı zaman, içindeki gerçek Davut’u serbest bıraktığı zaman yeniden bir Romeo görebildik. İtiraf ediyorum bir an Gülfem ile Davut’un yine iç seslerini duyacağız diye korkmuştum. ^^

Düğün sırasında GülDav’ı uzaktan seyreden Ali, eğer final bölümünü seyrediyor olmasaydık o tetiği kesin çekerdi ve Davut’un önüne atlayan Gülfem’i hastanede can çekişiyor olarak görürdük. Davut, Gülfem’in önüne atlayıp vurulduğu kötü rüyayı boşuna görmemişti. Ali gibi bir adam normal şartlar altında bu evliliği böyle kolay kabul etmezdi. Çünkü bu evliliği kabul etmek yenilgiyi de kabullenmekti.

 

 

Gülfem ile Davut’un evli olarak ilk gecelerini geçirecekleri odayı müsaadenizle abartacağım. Daha doğrusu odayı gülbeşeker kavanozlarıyla doldurtan düşünceli ve romantik koca Davut’u abartmak istiyorum. Gülfem’i hiçbir şey gülbeşekerden daha fazla mutlu edemezdi. Ne de olsa gülbeşeker onların aşkının simgelerinden. Yalnız Davutçuğum Gülfem’i öpmek için ağzındaki gülbeşekeri bitirmesini bekleseydin ya. Az kalsın Gülfem öpüşeceğim diye boğulacaktı. ^^ Ve elbette her birliktelik sahnesindeki gibi öpüşmeden sonrasını göremedik ama önemi yok. Önemli olan onların gözlerindeki aşkı görmek ve bize arzuyu, tutkuyu hissettirmiş olmaları. Ayrıca Davut hanımcı olmasıyla da benden artı bir puan daha aldı.

 

“Benim yerim karımın yanı.”

 

 

Gülfem ile Fatma Ana’nın ilk karşı karşıya geldikleri sahneyi hatırlıyorum da… Gülfem neredeyse o yaştaki kadını dövecekti. O sahnede Fatma Ana’nın söyledikleri Gülfem’i sarsmış, vicdanına dokunmuş ve Gülfem’in dönüşümünün temellerinin atılmıştı. O gün Fatma Ana’yı azarlamaya gelen Gülfem, şimdi yeniden gelini olmak için el öpmeye geliyor, ona gerçek anasıymış gibi içten ana diyor, sarılıyor. Fatma Ana bir eş, bir evlat kaybetti ancak hayat ona kızı gibi hissettirecek iki tane gelin verdi. Ve Karaman Ailesi o acıların ardından yeniden bir aile sıcaklığına kavuştu.

 

 

Ali’nin gecenin bir yarısı Paşazade konağına girip uyuyan Gülfem’i seyrettiği sahneye ne gerek vardı? Gülfem ile Davut yeniden evlenemesin diye giderayak Gülfem’e sahip olacağına dair endişeye kapıldım. Gülfem’in başına bu kötülük gelecek diye öyle gerildim ki anlatamam. Ali’nin konağa girmesi için Yavuz’un ona yardım etmesi beni hiç şaşırtmadı, sonuçta Yavuz pisliğin önde gideni. Ancak Mehveş Gülfem’in öz be öz teyzesi, anne yarısı olduğu için son anda da olsa Ali’ye engel olur diye beklemiştim. Behice uyku hapına rağmen şans eseri uyanmasa Ali belki de daha uzun süre Gülfem’i sapık gibi seyretmeye devam edecekti. Senin teyzeliğine tüküreyim Mehveş.

 

 

Her ne kadar finalde kötüler kaybetmiş, cezasını çekmiş gibi görünse de ben onların sonundan tam anlamıyla tatmin olmadım. Gülfem’in evlenmesine engel olamayan Mehveş, bebeğini düşürmesi için plan yapıp başarılı olamayınca Ali tarafından İstanbul’a geri gönderildi. Gülfem’in Davut ile evliliğini, hatta çocuğu olacağını kabul etmek, Mehveş’e bu yaptığı için kızıp onu geri göndermek hiç Ali’nin fıtratına uyan bir hareket olmamış. Halbuki Mehveş’in ne amaçla orada bulunduğunu anlayarak onu Gülfem İstanbul’a göndermeliydi. Üstelik Ali gibi cebine para da koymayıp ne hali varsa görsün demeliydi.

 

 

Ali’nin gidip kendi kendine teslim olması da hiç Ali’den beklenecek bir hareket değildi. Ne olursa olsun saplantılı aşık olarak Gülfem’in peşinden bir şekilde ayrılmaz diye düşünmüştüm. Bebek haberini alınca adama birden aydınlanma mı geldi yani? ^^ Benim için teslim olmasından, işlediği tüm suçları kabul etmesinden ziyade tüm malvarlığını Hıdır’a bırakması daha şık bir hareket oldu. Normalde Ali gibi emekçilerine amele diye hitap eden bir adam, yanında çalışan şoförü ve bir nevi sağ koluna her şeyini bırakmaz. Yine de finalde yazılan bu ani değişim benim Ali’nin değiştiğini, artık iyi bir adam olduğunu düşünüp ömrünün geri kalanını hapiste geçirecek diye ona üzülmeme neden olmadı. Çünkü onun pişmanlığını samimi bulmadım.

 

 

Şükür Behice finalde Yavuz’un ne mal olduğunu öğrendi. Keşke öncesinde de takılarının akıbetini merak ettiğini ve Yavuz’a karşı şüphelerinin tam olarak geçmediğini görseydik. Çünkü Behice sanki mektupta okuduklarına rağmen “Yavuz’um yapmaz.” diyecek bir kadın imajı çizmeye devam ediyordu. Ama o ikinci kez Asude’ye inandı. Demek ki Asude’nin dürüstlüğüne inanıyor. Ne güzel de kovdu Yavuz’u evden.

Sen o evden bir daha kapısından içeri giremeyecek şekilde kovuldun Yavuz Efendi. Şimdi senden sonra konağın keyfini o beğenmediğin Davut sürecek. En azından birkaç bölüm daha onları aynı evin içinde seyretmek isterdim. Davut nasıl da ailenin reisi olarak masanın başına oturuyordu, evde onun sözü geçiyordu, Yavuz ise sadece arkasından konuşabiliyordu. Onları aynı evde seyretmek bize eğlenceli sahneler sunabilirdi.

 

 

İstihbarat elemanı Davut’u ve dizide memleket meselelerinin işlenmesini çok sevsem de madenci Davut’a olan sevgim her zaman bakiydi. Ve Davut finalde ait olduğu yere, madene döndü. Gülfem ile birlikte yeniden eski haline döndürdükleri ve Fransızlardan kurtardıkları madenlerinde eminim çok başarılı olacaklar. Benim asıl merak ettiğim Ali tüm mal varlığını Hıdır’a bıraktığına göre ileride Hıdır ile mi ortak çalışacaklar? ^^ Bence bir şekilde Hıdır’daki hisseleri almanın yolunu bulurlar ve yollarına aile şirketi olarak devam ederler.

 

 

Keşke GülDav’ın bebeklerinin doğduğunu da görebilseydik… Bebeğimizin doğacağını bilmek bana yetmedi. Onları kucaklarında evlatlarıyla, tam bir aile olarak görebilmeliydik. Şimdi sadece hayal edebileceğiz… Ama annelik ve babalık onlara çok yakışacak. İpek ile sahnelerinden o enerjiyi aldım. Eğer Fikriye de hamileyse kardeş kardeş büyütürler bebeklerini.

 

 

Finalde Fikret ve Celal, CelFik çifti olarak mutlu olsalar da ben onlar için tam anlamıyla mutlu olamadım. Fikriye’nin daha gencecikken sadece eşine yemek yapmak ya da bir bebekleri olması ihtimalinden mutlu olması bana yetmedi. Celal’in onunla ilişki kurmak için kitap okumaya, kendini geliştirmeye çalıştığı Fiko’ya evlenince ne oldu? Hele o kınadaki kıyafeti neydi öyle?

Bahar için yazılan son bir Fransız ajanı için fazlasıyla olumlu olmuş. İpek böceğinin hatırına bile bana fazla geldi. Bahar ile İpek’in Fransa’ya dönmelerini tercih ederdim. Ben Bahar’a karşı Gülfem kadar merhametli davranabilir miyim bilemiyorum. Ha ama şu da var. Bahar ile görüşen, bunu ona görevi gereği teklif eden Davut’tu. Yani önceki bölümlerde Gülfem’i istemeden de olsa üzülmesine sebep olan kişi Bahar’dan çok Davut’tu. Sanıyorum final yerine normal bir 16. Bölüm seyretseydik Bahar bir şekilde diziden ayrılacak, İpek ise GülDav ile kalacaktı. İpek’in Fransız babası da diziye dahil olacaktı ve belki de Gülfem’e aşık olacaktı.

Finalde Eyüp de Zarife ile yeni bir başlangıca yelken açarken Hatçe’nin yalnızlığı ise üzücü olmuş. Keşke 4 haftalık zaman geçmişken Sezai’nin yerine yeni bir teğmen atanmış olsaydı, onun Hatçe ile tanışma sahnesini seyretseydik ve ileride aralarında bir şey olacağını hissetseydik fena mı olurdu? Resmen Gülfem haricinde Davut’a gönül veren kadınların hepsine finalde yalnızlık düşmüş.

Finaldeki o samimi yemek sahnesi ortamı çok tatlıydı. Yeşilçam filmlerindeki geniş aile sofraları sıcaklığındaydı. Tek üzüntüm Yavuz’u kovan Behice’nin de orada bulunmayışı. Neyse ki Yavuz’dan kurtularak gerçek mutluluğu yakalama şansına eriştiği için onun hikayesi de mutlu sonla bitti. Hayatın size hep mutlu sonlar sunması dileğiyle… Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

 

 

Kanunsuz Topraklar’da aklımızda kalan sorular:

– Davut, Gülfem’in intihar ettiğini ve kolundaki izin nedenini öğrendi mi? Öğrendiyse nasıl öğrendi, Gülfem ile aralarında nasıl bir konuşma geçti?

– Asude ile Yavuz’un Malik’i kaçırttığı ortaya çıktı mı? Yavuz da Ali Gelik gibi tutuklandı mı? 

– Mehveş’in aslında eskisi gibi varlıklı olmadığı ve onu Ali Gelik’in bulup getirttiğini ortaya çıktı mı? 

– Behice, Davut ile Celal’i artık sevmeye başladı mı? 

– Yavuz ile Mehveş’in gidişinin ardından GülDav ve CelFik çiftleri ömür boyu konakta mı yaşadılar? 

– Gülfem ile Davut’un ilk çocukları kız mı oldu, erkek mi?

– Gülfem ile Davut hayal ettikleri gibi dört çocuk sahibi olabildiler mi? 

– Teğmen Sezai’nin yerine yeni bir teğmen atandı mı? 

 

 

Göz atmanızı öneririz: Kanunsuz Topraklar Bölüm Yorumları

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce