KARDEŞLERİM – Biz Yüzüğü Kalbimize Takmışız

Kardeşlerim 17. Bölümü ile yine zirvede; Total’de 9,31 reytingle, AB’de 5,89 reytingle ve ABC1’de 6,63 reytingle 1.oldu.  Bölüm yazısı konuk yazar MoonA‘dan. Keyifli okumalar…

 

Öncelikle bölümü çok beğendiğimi dile getirmek isterim. Hatta bu bölüm, 17 bölüm içinde favorim olabilecek kadar güzel, oldukça heyecanlı ve akıcıydı. İkili ilişkiler çok güzel işlendi bu bölüm, bazı iletişim kopuklukları da giderildi. Bu nedenle bu bölümü daha çok çiftler üzerinden yorumlamak istedim ama ondan önce diziyi büyükler aksından ele alalım.

Akif’i en iyi Suzan’ın deyimiyle-“Senin dur durağın yok mu be adam?” – diyerek tarif edebiliriz. Kendisi son derece zeki, kurnaz, düzenbaz ve daha nice kötü tabir varsa özünde birleştirmiş. Bu bölüm karanlık tarafını iyice ortaya serdi. Bu da açıkçası, korkutmadı değil.  Karşısına çıkacak her türlü engeli tuzla buz etmekten çekinmeyecek biri. İşlediği cinayeti saklamak için de yapamayacağı hiçbir şey yok. Acaba öz oğlu karşısında durduğunda ne yapacak? Hayatta kendinden ve parasından başka değer verdiği bir şey var mı diye soruyorum kendime kaç bölümdür. Sizce öyle bir şey ya da biri var mı ?

Oğlu demişken, hemen burada Doruk’un gördüklerine karşı tepkisini ele almak doğru olur bence. Doruk bu durumda verebileceği en doğal tepkiyi verdi sanırım. Şok oldu, afalladı, kimseye bir şey diyemedi ve yalnız kalıp düşünmek istedi. Akif’le yüzleşti ama babasının ne kadar usta yalancı olduğunu henüz tam bilmiyor. Akif Doruk’u o an ayaküstü uydurduğu suçsuz olduğu yalanına inandırmaya çalıştı ve başardı da. Bu bir yere kadar Doruk’u gerçeklerin peşinden gitmekten alı koyar ama yeni bir kanıtla Doruk’un şüpheleri daha da artacak ve bu kez artık Akif’e soru sormadan araştırmaya başlayacaktır. Umarım Akif’in kendisini kandırmasına daha fazla izin vermez bizim zeki ve pratik Doruk Atakul’umuz.

 

 

Zannediyorum ki birçok sorunun cevabını gelecek sezon bize verecek. Bunu belirtmeden geçemem; şu ana kadar Akif’e karşı net, kötü bir karaktere davranılması gerektiği gibi davranmamamın tek sebebi Celil Nalçakan’ın mükemmel oyunculuğu, doğallığı ve sempatikliğidir, bir kötü karakter ancak bu kadar kendini sevdirebilir.

İki bölümdür Akife karşı kozlarını kullanmaya başlayan Erhan’a ne demeli peki? Akif’i bu kadar sıkıştırması hoşuma gidiyor ama Akif boş durmaz, her an karşı atağa geçebilir. Ve esas soru, Erhan yalnız mı yaptı bu planı, yoksa biriyle iş birliğinde mi? Biri dediğim, Suzan? Şüphe çekiyor kendine, iflastan sonra fazlasıyla sakin ve temkinli. Bu da iki seçeneği akla getiriyor: ya Suzan depresyonda ve yolun sonu beliriyor ya da bir plânı, umudu var, o yüzden sakince bekliyor. Şahsen ben ikincisini tercih ederim, Suzan’ın düşünülenin aksine akıllı bir kadın olduğunu, sonrasında evirilmesini, çocuklarına iyi bir anne olmak için çabalamasını görmek istiyorum. Yoksa onun misyonu bence henüz bitmedi.

Bir diğer annemiz Nebahat’i de es geçemezdim. İyi bir anne olabilir ama iyi bir insan olduğunu söyleyemem. Bir zamanlar arkadaşım dediği Suzan hakkında dedikodu yapması fazlasıyla rahatsız edici oldu. Suzan’a karşı o kadar öfke ve kıskançlıkla dolu ki gerçekleri görmesini de engelliyor bu kıskançlığı.

 

 

Geçelim bölümdeki olayların gençlik kısmına. Burada da Harika’dan başlayacağım… Harika’nın psikolojik problemleri olduğunu hepimiz biliyoruz, ama ne kadar ileri gidebilir kestirmemiz çok zor. Kendisi her bölüm bizi daha çok şaşırtıyor ve bir adım bile geri atmıyor. En çok Harika’nın fakirlikle sınanmasını istiyorum ama henüz onun bu yaşananlardan ders çıkarabilecek durumda olduğunu da sanmıyorum. Bu bölüm birkaç kere hırsızlık yapmak üzereyken yakalandı ve bundan hiç pişman olmadığını iyice hissettirdi bize. Kırılma noktasına henüz gelmemiş anlaşılan, kendini hala camlar arkasındaki prenses sanıyor, hayatta herkesin başı belaya girebilir ama o ne yaparsa yapsın, hep haklıdır. Uyanması, etrafını görebilmesi için daha neler yaşamalı? Ona yardım edebilecek, destek olabilecek herkesi uzaklaştırıyor ve yalnızlığında boğuluyor. Bu gidişatla ya Harika intihar eder ya da Suzan’ı darlayıp ölüme sürükler diye düşünüyorum.

 

 

Tolga’yı zaten söylememe gerek bile yok, o bizim kadrolu kötülerimizden. Hiç usanmıyor hiç uslanmıyor. Bakalım intikam hırsı nereye kadar götürecek onu ve bu yolda ne kadar acı çektirecek karşısına çıkan herkese. Tabi kabahat biraz da onunla hala ilişkiyi kesmemiş olan Berk’de. Ben en çok ona sinir oldum bu bölüm. Neden hala kopmuyor bu psikopattan ? Berk de iyice sezdi Tolga’da olan şiddet eğilimini, anormal ilgisini ama ses etmedi, iletişimini azaltmadı ve sonunda zarar görenlerden biri oldu. Ah Berk, ne diyeyim sana? Biz senin kendini sahneye atacağını kahramanlık yapacağını düşünürken sen temizlik deposunda yerlerde kaldın, üstelik Orhan’ı da büyük tehlikeye attın. Halbuki Asiye de kafasını çarpmıştı ve senden daha çabuk kendine gelmişti. Bu bölüm tek iyi yanın yazdığın oyundu. Bu konuya daha geniş yer vereceğim ama önce çiftlerimiz…

 

 

Bu bölüm olaylar daha çok Asiye-Doruk üzerinden ilerlese de Kadir’le Melisa’ya da değinmeliyim. Melisa ilişkisini saklamakta baya zorluk çekiyor ve çok yakında onun tehdit edildiğini Kadir de öğrenecek. Zaten sezon finalinde Kadir’i hapiste görüyoruz. Yani büyük ihtimal bir süreliğine de olsa onların yolu ayrılacaktır. Kadir’in sınavları bitmek bilmiyor, oysa ben onun lise bitirme sınavına hazırlanmasına çok sevinmiştim. Ama yine de olacak o iş bence, Mazlum boşuna CEO olmak hayali kurmadı Kadir’e.

 

 

Mazlum’un da hikayesi tam gaz ilerliyor, hatta herkesten hızlı ilerliyor. İlk defa izlediğimde restoran sahibinin fazla iyimser davrandığını düşünmüştüm ve Talya ile bir bağı olabilir demiştim. Bu bölüm durumunu açıklamasını izledik ve kendi adıma böyle bir test yapıp yanılmadıklarına sevindim. Mazlum’u ise açık sözlülüğü, dürüstlüğü için kutlarım.

 

 

 

Benim gözümde bölümün ve yorumun en ilginç kısımlarına geldik işte…

Berk’in karakteri gereği hep anlatıcı gözüyle baktığını düşünüyordum, bunun üzerine edebiyat ile ilgisi olunca ilk bakışta sade ama bir o kadar da derin anlamlı bir oyun çıktı. Hatta bu oyunun hikayemizin aynası olabileceğini cesaret edip söyleyebilirim. Bakalım gelecek zamanlarda Kötü Kral ve Prensin hikayedeki yolları hayatta nasıl kesişecek?

Oyun güzeldi, oyunculuklar ondan da güzel… Berk belki ilk kez samimiydi. Oyun adı altında Aybike’ye yürümesi, hislerini ilk kez böyle açık, gözlerinden dışarı vurmasına izin vermesi, bana öyle hissettirdi. Oğulcan’ın ağaç rolünde can çekişmesi, Berk’i dövmekle-dövmemek arasında gidip gelmesi çok iyiydi. Büyücü – Harika ve Kötü Kral – Ömer rollerine kendilerinden bir şeyler katmışlardı ve bunları yazarken bile kendimi gülmekten alıkoyamıyorum. Ve tabii ki Prensesimiz -Asiye ve Prensimiz -Doruk, onlara hayran olmamak ne mümkün? Hele sahnedeki tatlı tartışmaya ne diyebiliriz ki? Doruk yine ekmeğinin peşinde, Asiye ise Doruk’a kızsa da ona saygı duyuyor ve hakkını vermekten çekinmiyor. Ne kadar da güzel oldular onlar, en az masal kahramanları kadar güzel.

 

Asiye ile Doruk’un tartışmasına sebep olan Doruk-Selim kavgasına da değinmek lazım. Selim en baştan gerek tavrı gerek laflarıyla epey ürkütmüştü beni. Kafede çalışmaya başlamaları ile birlikte yeni bir ivme kazandı Selim’in takıntısı. Bu bölüm de sınırını aştı. Selim duyduklarını kabullenip Asiye’nin peşini bırakır mı? Bu büyük bir soru, zira kendisi aklî dengesinin yerinde olmadığı hakkında sinyaller veriyordu bize, son olayda baya sarsıldı ve ters tepebilir. Bakalım Selim hayatımızdan tamamıyla çıkacak mı?

 

 

Bu noktadan sonra, hep büyük sabırsızlıkla beklediğim, izlerken zevkten dört köşe olduğum çift Asiye ve Doruk’un ilişkisi hakkında biraz detaya girip yazıyı bitirmek istiyorum. Bu bölüm onların ilişkilerinin başka bir evreye geçtiğini gördük. Asiye güvenle güçlenmiş sevgisini göstermekten çekinmiyor artık, kuyumcuya Doruk’la gitmesi ona olan güveninin en iyi kanıtıydı.

Doruk da artık Asiye’yi iyi tanıyor, ona karşı hangi kelimeleri kullanıp, hangilerinden kaçınması gerektiğini iyi biliyor. Yüzükleri geri alması ondan beklediğim hareketti ama prova sırasında hediye etmesi beni benden aldı. Asiye’nin de kalbini tamamıyla fethetmiş ki, prensesin diliyle söylediği sevgi sözcüklerini Asiye’nin de kalbinden gelerek söylediği açıkça belliydi. Bu yüzükler artık onların kalbine takıldı ve hiçbir zaman çıkmayacak. Buna işaret bu sefer de Asiye’den geldi. Onların yolu uzun, zor, keşmekeşli, ama bu yolda birbirini çok seven iki kalp yan-yana, el ele yürüyecek.

Ve yolun sonunda Asiye, sessizliğinin altında saklanan dalgalar sahile vurdukça, içindeki acıyı ve kırgınlıkları geçmişte bırakıp, geleceğe – Doruk’a – doğru kuş gibi serbest kanat çırpacak.

 

 

 

Göz atmanızı öneririz: Kardeşlerim Bölüm Yorumları

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce