Haftalar boyu Kızım bölüm yazılarını tam buradan takip ettiniz, bu da final yazısı… ÖyDem’e veda vakti… Konuk yazarım Gözde ‘nin kaleminden… Keyifli okumalar ^^
Dördüncü bölümün sonunda Demir ilk kez “Ben onun babasıyım.” dediği an tam anlamıyla gönlüme taht kurmuştu severek takip ettiğim Kızım. O günden beri de her ne şartta olursa olsun bölümleri seyrettim; yeri geldi kahkahalar attım, yeri geldi hüngür hüngür ağladım. Aynı bölümde hem dram hem komedinin bu kadar iyi harmanlandığı nadir dizilerden biriydi. ÖyDem bugüne kadar gördüğüm en iyi çiftlerdendi benim için. Çift olmanın illa iki âşık olmak demek olmadığının en güzel ispatı oldular. Buğra Gülsoy ve Beren Gökyıldız o kadar iyi canlandırdılar ki Demir ve Öykü’yü, gerçek bir baba- kızı seyreder gibi hissettik her hafta.
Ve seyredebileceğimiz en minnoş final bölümüyle vedalaştık Kızım’la. Bittiği için üzgünüm evet, ama tadında ve böyle güzel bir finalle bittiği için de çok mutluyum. Şimdi cuma akşamlarım boş kaldı. Elbet bir gün yeni bir diziyle dolacak. Ama böylesi gelir mi? Zor.
Geçtiğimiz bölümü Demir yanlış anlama sonucu polisler tarafından götürülürken noktalamıştık. Öykü ve Candan’ın o esnada Demir’i görmesi O’nun hemencecik bu yanlış anlaşılmadan kurtulmasına vesile oldu. Öykü ağlayarak paraları kendisinin bulduğunu söyleyip babasının götürülmemesini isterken ekran karşısında ben de gözyaşlarıma hakim olamadım. Beren Gökyıldız sağ olsun öyle üstün bir performans sergiledi ki bu sahnede de beni ağlattı. Bir çocuğunun böylesine döktüğü göz yaşlarına hiç kimse dayanamazdı zaten. Ardından Ömer Amca ile onların sohbeti sırasında konuşulanlar bu sahnenin yazılış amacını gösterdi bize: Ömer Amca’nın durumlarından haberdar olması. Eğer Ömer Amca bu kadar zor durumda olduklarını öğrenmese, parasına kavuştuğu için onlara yine de maddi yardımda bulunur muydu? Ve ailemizin yeniden bir yuvası olabilir miydi bu kadar çabuk? Öykü hırsızlık yaparak çok yanlış bir şey yaptı ama bu olay ailemiz için çok iyi bir şekilde sonuçlandı.
Dizi hırsızlığın ne kadar kötü bir şey olduğunu finalde de vurgulamış oldu böylece. Öykü de sevdikleriyle bir arada olmanın haksız yere para sahibi olmaktan çok daha değerli olduğunu anladı.
Çok sevdiğim Hacı Nine nihayet döndü. Sanırım O’nu çok sevmemin nedeni bana anneannemi hatırlatıyor olması. ^^ O kadar çok özlemişim ki O’nu, bölümdeki onca sahnesi yetmedi bile. Doğrusu finalde de göremeseydik bir şeyler eksik kalırdı. Tabii Hacı Nine bir döndü, pir döndü. Evinin yandığını, Uğur’un kendisi olmadan kız istediğini öğrenir de hesabını sormaz mı ama öyle değil mi? Hacı Nine Uğur’a hesap sorarken en sevdiğim detay ise O’nun gazabından kurtulmak isteyen Demir ve Cemal’in kendini sıyırmak tüm suçu Uğur’un üstüne yıkmalarıydı. Halbuki Uğur’u kız isteme konusunda teşvik eden sen değil miydin Demir? Aşk olsun ama. ^^
Yalnız Hacı Nine’nin kızgınlıkla evliliğin olmayacağı söylemesi ise bayağı fazla oldu bence. Sevgi’yi çok seviyordu çünkü. Belki de böyle söylemese Demir’in verdiği akılla Uğur masum yalanlarla iki aileyi akşam yemeğinde bir araya getirmez ve hızlı bir düğün kararı alınmazdı. ^^ “Her şerde bir hayır vardır.” diye boşuna dememişler.
Finalde her şeyin böyle güzel gitmesi gerçekten de güzel bir sürpriz oldu. Fragman ve diziden paylaşılan kareler her ne kadar çok mutlu görünse de içimde hep bir soru işareti vardı. Ama her şey beklediğimden de fazla güzel gitti ve gördüğüm en pozitif, en keyifli finallerden birini seyrettim.
Öykü’nün sevgi dolu, güzel kalbi herkese iyi geldi dizinin başından beri: Demir’e, Candan’a, Uğur’a, Cemal’e ve en sonunda İlayda’ya. İkili artık yakın arkadaş oldular. Önceki bölümlerde birbirlerine destek olduklarında bunun sinyallerini almıştık zaten, o zamandan bunu öngörmüştüm. Yalnız madem İlayda Öykü’nün yeni kankası oldu, düğünde neden yoktu?
[wp_ad_camp_1]
Diziye dair ana unsurlardan biri olan Demir’in tam bir kız babası halleri, kıskançlıklarının sıkça yinelenmesi çok hoşuma gitti, çok güldüm. Bir insan en mutlu gününde, düğününde kalkıp kızının Mertcan’la dans ettiğini fark eder mi ya, pes. ^^ Ama fark etmekle kalmayıp, onları ayırıp Öykü’yle kendisinin dans etmesi tam Demir’lik hareketti doğrusu. Ama günün birinde Öykü evlenmek istediğinde buna engel olamayacak, şimdiden kabullense iyi eder Demir. ^^
Demirlerin hayatının yoluna girmesi için düşünülen gelişmeler akla yatkın, hiç sırıtmayan cinstendi. Tıpkı Ömer Amca’nın parasını getirdikleri için onları ödüllendirmesi gibi, tıpkı Demir’in çalıştığı restorana bir gurmenin ziyarette bulunması ve o an orada ona hizmet edecek en uygun kişinin Demir olması gibi. Eski günlerden gelen ezber yeteneği ve ağzının iyi laf yapması sayesinde o kadar güzel hizmet etti ki adama, gurme yazısında övgüyle bahsetti Demir’den. Şef garsonun da ayrılmasıyla restorandan bu görev Demir’in oldu. Bu olanlar aslında Demir’in artık iyi biri olmasının, helal para kazanıp ailesini bu şekilde geçindirmek istemesinin, büyük değişiminin bir mükâfatı. Hayatını ailesine, iyiliğe, sevgiye adayan kişinin önünde muhakkak yeni kapılar açılıyor işte.
Para sıkıntısı çeken iki ailemiz için Hacı Nine’nin evinin bahçesiyle sokakta mahalle düğünü yapmak da çok güzel bir fikir olmuş. Sonuçta önemli olan sevdikleriyle bu özel günü kutlamak değil mi?
Bir diğer güzel fikirse Öykü ve Demir’in Candan’a gelinlik sürpriziydi. Candan’ın masraf olmasın diye gelinlik yerine sade beyaz bir elbise giymek istediğini söylediği apaçıktı. Sevgi yanında gelinlikle dolaşırken Candan’ın giymemesi O’nu çok üzerdi. O yaşlardaki hangi kadın istemez ki düğününde gelinlik giymeyi? Beğendiği gelinlik biraz salaş olsa da tam O’nun giyim tarzına uygundu bence.
Kız isteme günü aldığı çiçek yüzünden kayınpederinin fenalaşmasına sebep olan Uğur’un başından düğün günü de olaylar eksik olsa şaşardım. Bir kez daha Uğur’un nasıl onca yıl dolandırıcılık yaptığına şaştım doğrusu. Heyecandan alyanslarını kuyumcuda unuttu ve tam almaya gittiklerinde kuyumcuyu hırsızlar bastı. Yıllarca aynı şeyi yapan muhteşem üçlümüz Demir, Cemal ve Uğur’un bu defa hırsızları etkisiz hale getirmeleri ve onları yıllarca tutuklayan Hüseyin Komiser’i arayıp haber vermeleri güzel bir ironiydi. ^^
Uğur’un Sevgi’yi gelinlikle gördüğünde donup kalması ve ardından içtiği sakinleştiriciyi fazla kaçırması ile bütün gün tuhaf davranması da cabası oldu. Ama çok şükür düğünü başka olay olmadan kazasız belasız atlattık.
Demir, Uğur gibi hem candan hem de eğlenceli bir dostu olduğu için çok şanslı. Sevgi de O’nun gibi bir eşi olduğu için. En kötü anınızda sizi asla yalnız bırakmaz, güzel günlerinize de neşe katar Uğur.
Muhteşem üçlüden Cemal’in aşktan yana yüzü gülmedi dizinin sonunda ama bu da yaptığı onca kötülüğün bir cezası olsa gerek.
Düğünde arkadaşları sevdikleriyle dans ederken O’nun yalnızlığı üzdü doğrusu. Demir ile samimi yüzleşme sahnesi ise bana hala Asu’yu unutamadığını düşündürdü. Bir gün Asu’yu unutup mutluluğu yakalar O da inşallah.
Öykü’nün yazdığı aile konulu kompozisyonu dinlerken aklına ilk bölüm gelmeyen var mıdır aramızda? Hani ilk bölümde teyzesiyle mutluymuş gibi, hayatı çok güzelmiş gibi yazdığı bir kompozisyon okumuştu. Halbuki sevgisizdi, çocuktu ama her işini kendisi görüyordu, okula hep kendi kendine gidiyordu koskoca şehirde. Şimdi ise gerçek bir çocukluk yaşıyor olması gerektiği gibi.
“… Sonra arkadaşlarım var, bizi sevenler var. Eskiden ben çok yalnızdım. Ama şimdi çok kocaman bir ailem var.”
Öykü ile Candan’ın yakınlığının gerçek bir anne kız gibi olduğunu ve finalde Öykü’nün O’na “Anne.” dediğini duymak istediğimi geçen bölüm yazımda dile getirmiştim. Senaristler de benim gibi düşünmüşler ve Öykü final sahnesinde Candan’a “İyi geceler anneciğim.” dedi. Sanırım o an gözleri dolmayan yoktur. Şu an tekrar seyrettiğimde o anı yine gözlerim dolu dolu.
Bölümler önce bile Asu mu, Candan mı Öykü’nün annesi deseler kesinlikle Candan’ı seçerdim. Bu yüzden Öykü öz annesi Asu’ya hiç anne demezken, Candan’a deyiverdi. Çünkü anne sevgisini, şefkatini O’nda buldu. Candan doğurmadan da kan bağı olmadan da anne olunabileceğini gösterdi bize.
Yeni evlerinde onları ilk kez gördüğümüz gecede Demir ve Candan, anne ve babası olarak birlikte uyuttular ve uyku öncesi Demir diziyi özetleyen çok güzel bir masal anlattı kızına. Masalı anlatırken eski bölümlerden görüntülerle 34 bölümde yaptığımız mini yolculuk çok güzel olmuş.
Bu masalın ana fikri ise şuydu elbette: Sevgi ve aile olmak her şeyin üstesinden gelebilir. Masalımızın kahramanları birbirlerini çok sevdiler, sevmekten hiç vazgeçmediler ve umutlarını hiç kaybetmediler. Başlarına gelen her zorluğu yendiler ve sonunda mutluluğu yakaladılar.
“Demir adam, savaşçı prenses ve onun dünyalar güzeli annesi sonsuza kadar mutlu bir şekilde yaşamışlar ve hiç ayrılmamışlar.”
[wp_ad_camp_1]
İyi ki Öykü Demir’in hayatına girdi ve O’nu bambaşka bir adam, mükemmel bir baba yaptı. Ve bize görebileceğimiz en iyi baba – kız hikayesini seyrettirdiler.
Final karesinde ailemiz üç kişilik hiç ayrılmama sözü verirken üzerlerine yağan yıldızlarla tıpkı bir masal biter gibi sona erdi güzel dizimiz kendine yaraşır şekilde.
Hoşça kal Kızım. Hoşça kal ÖyDem. Sizi hiç unutmayacağız, söz!
*34 bölümdür bize bu güzel masalı yaşatan çaycısından, yönetmenine tüm ekibin emeklerine sağlık.
Dizi ile ilgili diğer yazılar için blogdaki izledim/Kızım kategorisini ziyaret edebilirsiniz…
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.