Kızım ‘ın 25. Bölümünün ekranlara geldiği bu hafta Kızım Total’de 3,54 reyting ile 13., AB’de ise 4,35 ile 6. oldu. Bölümün değerlendirmesi konuk yazarım Gözde den… Keyifli okumalar ^^
Geçtiğimiz bölümü Demir’in DNA raporunun çıktısını alarak Öykü’nün babası olduğunun kanıtlanması ile noktalamış ve rahat bir nefes almıştık. Tam “Hikaye artık sadece Öykü’nün hastalığı üzerinden mi yürüyecek, e o zaman dizi bu sezon final yapar.” diye düşünürken senaristimiz bize yepyeni bir hikaye daha sundu ve açıkçası bugüne kadarki en iyi bölümlerden birini seyrettik bana göre. Ve kesinlikle yeni yönetmenimizle de dizide ilk bölümden itibaren olan ruhu bulabilmek mümkün.
Demir’in elinde rapor Cemal’den hesap sormaya gitti. Sahne, flashback sahnelerine olan geçişlerin şekli ve beklediğimden oldukça sakin geçmesiyle benzerlerinden ayrıldı.
Yüzleşme sırasında Cemal hapishaneye neden ziyaretine gelmediğini sorduğunda Demir’in cevabındaki samimiyeti dikkat çekti ve Cemal de O’na inandı bence.
Demir: Son kez söylüyorum sana. Seni ben ihbar etmedim. Neye inanmak istiyorsan ona inan.
Cemal: Niye bir kere ziyaretime gelmedin lan o zaman?
Demir: Utandım çünkü… Nefret ettim kendimden. Tiksindim, yüzüne bakacak cesareti bulamadım. O yüzden gelmedim.
Ama Uğur’un da ziyarete gitmeyişi, bu konudan konuşurken fazla fevri tepkileri dikkat çekti. Uğur’la ilgili bilmediğimiz şeyler olduğunu tahmin ettim hemen ve bayağı meraklandım.
Bence artık Cemal, Öykü konusunda Demir’le asla uğraşmayacaktır. Ama bence Demir kesin olarak Öykü’nün gerçek babası olduğu için değil, daha çok hasta bir çocuk üzerinden bunu yapmaktan vazgeçtiği için.
“Ama bütün hatalarım, yaptığım bütün kötülüklerimin arasında dünyanın en güzel şeyini buldum ben, Öykü’yü. Beni yıkıntımın içinden çekip çıkardı. Ve her geçen günde daha da iyileştirdi beni. Kızımı buldum ben. Senden tek bir şey istiyorum. Babasının günahlarını kızıma ödetme artık.“
Demir’in Öykü’ye kendini açmasının ardından ilk defa babasının mezarına gittiğini, duygularını apaçık onunla da paylaştığını gördük. Eski Demir olsa herhalde babasının mezarını hiç ziyaret etmeden ölmüş olurdu. Meğer Demir babasını geç bulup çok çabuk kaybetmiş. Babasının güvenlik görevlisi olması ve hırsızları kovalarken onlar tarafından öldürülmüş olmasına karşın Demir’in dolandırıcı olması ne kadar da ironik değil mi?
Ama cenazede Uğur’la tanışma sahnesinden tahmin ettiğim Demir’i bu yola iten Uğur olmalı. Ve mahalleli babanın ölümünden bahsederken buna kulak misafiri olan Uğur’un tavırları da bana oldukça şüpheli geldi. “Kesin o kaçan hırsızlardan biri Uğur.” dedim hemen.
Dizinin kötüsü Cemal, birden grileşmeye başladı, önce Demir’le yüzleşme sahnesinde sakince çekip gidişi, sonra Zeynep’e söz verdiği parayı vermesi… Açıkçası Serhat Teoman kötüyü çok iyi oynasa da yaptıklarından pişman olup değişen kötüleri hep sevmişimdir. Bir de Zeynep’le konuşmasından sekiz yıl önce kendini ihbar edenin Asu olduğunu ve bunu Uğur’un da bildiğini öğrenmez mi? Tabii hemen Uğur’un bu yüzden bu konuyu Demir’le konuşmak istemediğini, duyar duymaz sinirlendiğini, hapishaneye de bu yüzden gitmediğini anladım.
Cemal’in bu işin peşini bırakmayacağı ve Demir’den sonra şimdi de Uğur’a saracağı belliydi. Hacı Ana sekiz yıl sonra Cemal’le karşılaştığında O’nun da dolandırıcılık yapıp yapmadığını ve hapiste olma ihtimalini sorgulamadı diye şaşırdım doğrusu. Madem önceden üç yakın arkadaştılar, O da onlardandır diye düşünmesi gerekmez miydi? Bunu yaşına, O’nu yıllar sonra görmesinin şaşkınlığına bağlıyorum.
Ve öğrendik ki Asu’nun Cemal’i ihbar edeceğini öğrenen Uğur, Demir’in soygun yerine geç gitmesini sağlamış, o yüzden sadece Cemal içeri atılmış. Bunu Demir ile Cemal’in çocukluktan gelen dostluğunu kıskandığından Cemal’i saf dışı bırakmak için yapmış olmalı. Ancak işte gerçekler mutlaka bir gün ortaya çıkıyor. Demir ile Cemal -Asu’ya rağmen- yeniden dost olurlarsa hiç şaşmam.
[wp_ad_camp_1]
Uğur – Sevgi ilişkisi de nihayet resmen başlamış oldu. Minnoş çiftimiz el ele tutuştular. Bu ilişkide özellikle Sevgi’nin babası Hüseyin Komiser’den dolayı bayağı eğlenceli sahneler bizi bekliyor, bakalım neler seyredip kahkahalarla güleceğiz? Yalnız Uğur’la ilgili geçmişten gelen sırlar bu ilişkiyi nasıl etkileyecek, Uğur sırlarını saklamayı başarabilecek mi onu da meraktayım.
Candan – Sevgi dostluğu da çok yerinde oldu. Gerçek hayatta Sevgi gibi biriyle ben de hemen dost olurdum. Candan’ın dertleşecek hiç kimsesi de kalmamıştı zaten. Bugüne kadar Murat, Demir ve ağabeyinden başka kimsesini de görmedik. Aslında içine kapalı, hayvanlarla iletişiminde dışa dönük biri Candan. Sevgi’nin O’na içinden geçenleri Demir’e anlatabilmesi için taktik vermesi de güzel oldu.
Demir, haklı olarak Uğur’a da Candan’a da kızdı Cemal’in DNA raporu olayını kendinden sakladıkları için. Hatta bunun üstüne bir de Murat’tan kıskanıp Candan’a “Boşanalım.” demeye bile kalktı. Candan Demir’e Murat’la Öykü’nün tedavisi için görüştüğünü anlatmıyor ama Demir de açılmıyor ki O’na, kalkıp böyle diyor. İkisi de çocuk gibiler. Al birini vur ötekine. Yardıma ihtiyaçları var ve Sevgi hızır gibi yetişti imdatlarına. İki çiftimizin bir arada yemek yeme sahnesi çok hoştu. Candan’ın kendisi için yaptığı hazırlıklar umarım Demir’i yumuşatmıştır O’na karşı.
Aslında Öykü de fark etti küs olduklarını, ikide bir söyleyip durması çok tatlıydı. Bence Öykü de filmlerdeki gibi onları barıştırmak için planlar yapsa falan çok sevimli sahneler seyredebilirdik.
Artık Sarı Kafa’dan başka bir kitabımız daha var. Demir, bundan böyle yatmadan Öykü’ye yeni bir kitap okuyacak. Ama bu kitap Küçük Prens gibi dizinin temel taşlarından olmadığı için adını bile görmedik, duymadık. Ama Öykü’ye doğum gününde böyle bir hediye gelmesi, ayrıca her akşam kitap okuması gibi ayrıntılar ile çocukların kitap okuması gerektiği dizide çok güzel işlenmekte. Tabii Demir’in Mertcan kıskançlığı da eksik olmuyor. Ama o kadar abartısız veriliyor ki bu kıskançlık, sadece gülüyorsunuz bu sahnelerde, yine mi diye düşünmüyorsunuz.
Demir artık yeni bir işte çalışmaya başladı. Uğur’un ayrıldığı kafede artık O garsonluk yapıyor. Uğur orda çalışacak diye sevinmiş ve ayrılınca üzülmüştüm hatırlarsanız. Kafe Fatmagül’ün Suçu Ne? dizisinin ünlü yeri ve işletmeciyi de Tuncay Akça oynadığı içindi bu. İyi ki Demir de orada çalışmaya başladı. Yanında Öykü’yü de götürmesi, Öykü’nün orada çok sevilmesi, babasına yardım etmesi, O’na yiyecek bir şeyler verilmesi ve gün sonunda ufak bir para kazanması gibi detaylar çok güzeldi. Beni Yeşilçam’ın tatlı çocuk filmlerine götürdü, eskiden ne çok seyrederdim. Ama bir an ya Öykü hastalığından tabak çanak kırarsa diye aklımdan geçmedi değil. Yalnız Uğur’un kafeye Demir’i görmeye gelip ortalığı dağıtması da ayrı komikti. Uğur bir yandan böyle saf ve sakar, bir yandan da nasıl çakal ve pratik çözümler adamı şaşıyorum.
[wp_ad_camp_1]
Öykü’nün okulda ağladığı dikkatini çektiği için İlayda’yla ilgilenmesi, tesadüfen sebebini öğrendiğinde O’nunla konuşması en duygulandığım anlardan oldu. Gerçekten ne hakikatli çocuk bu Öykü. İlayda O’na neler neler yaptı ama O, anne babası boşanıyor ve kız üzülüyor diye O’nu rahatlatmaya çalışıyor. Belki artık iki minik didişmeyi bırakıp güzel bir arkadaşlığa başlarlar. Ben çok isterim bunu doğrusu. Öykü gibi ben de üzüldüm İlayda’yı böyle görünce.
Demir Öykü’nün boyunu ölçtüğünde ve aslında hiç uzamadığını gördüğünde benim de içim parçalandı doğrusu. Demir tabii Öykü’ye hemen beyaz yalan söyledi. ÖyDem’i mutlu seyretmeyi çok seviyorum ama ne yazık ki Öykü’nün hastalığı diye bir gerçeğimiz var ve yine yüzleştik onunla hem de en acısından.
Öykü ateşlendi ve hastaneye kaldırıldı. Ne yazık ki bugüne kadar ki en büyük atağı geçiriyormuş ve kemik iliği nakli gerekmekteymiş. Hem ateşlendiğini fark ettiğinde hem de hastalığın seyri hakkında bilgi aldığı sahnelerde Buğra Gülsoy’un performansı yine muhteşemdi. Daha ilk anlardan gözyaşlarıma hakim olamadım. Küçücük bir çocuğunun ölümcül bir hastalığı olduğunu düşünmek bile öyle acı geliyor ki dizi bile olsa…
İhsan Bey: Demir Bey inanın ben de sizin kadar üzgünüm.
Demir: Niye? Niye üzgünüz? Anlamadım. Üzgün olacak bir şey mi oluyor Öykü’ye, anlamadım?
İhsan Bey: Deneyeceğimiz tek bir yol var. O da uygun bir donör bulup, tabii bulabilirsek, kemik iliği nakli yapmak. Yoksa, maalesef Öykü’nün çok fazla vakti yok.
İlik naklini fragmanda duyunca aklıma CanDem kardeş yapsın düşüncesi gelmişti hemen. Ama Demir – Cemal – Uğur ilişkisi ışığında Cemal ya da Uğur donör olacaktır diyorum şimdi de.
Çünkü son sahneden öğrendik ki meğer Demir’in babasını öldüren hırsız Uğur’muş. Demir de bunu hastanede Cemal Uğur’un yüzüne haykırırken duydu. Şimdi Demir ve Uğur arasında ipler kopacaktır ve ancak Uğur’un iliği uyarsa araları düzelebilir. Cemal ile arasının düzelmesi için buna gerek yok, çünkü Cemal intikam inadından zaten vazgeçti. Ama yine de keşke Demir ile Uğur’un arası bozulmasaydı… Sizce hangisinin iliği Öykü’ye uyup donör olacak?
Fragmana göre bizi çok eğlenceli bir okul gezisi ve Öykü’nün iyileşmediğini öğrenmesi ile üzüldüğü bir süreç bekliyor. İlayda’nın annesini boğmak isteyeceğimiz kesin. Bakalım Demir – Cemal – Uğur cephesinde neler olacak? Yeni bölümde görüşmek üzere.
Dizi ile ilgili diğer yazılar için blogdaki izledim/Kızım kategorisini ziyaret edebilirsiniz…