Kuzgun ‘un 11. bölümünün ekranlara geldiği bu hafta dizi Total’de 4,32 reyting ile 7., AB’de ise 4,3 ile 4. ve ABC1’de 4,73 ile 7. oldu. Bölümün değerlendirmesi konuk yazarım sevgili Gamze‘den… Keyifli okumalar ^^
11. bölümle ilgili çok karışığım. Bölümü sevdim mi, nefret mi ettim tam bilemiyorum. Bir yandan çok hoşuma giden, bir yandan çok rahatsız olduğum durumlar mevcut. Bu yazıda hepsini toparlayabilecek miyim ondan da emin değilim.
Tüm tutarsızlıklara, sinir bozucu hareketlere rağmen baştan beri Dila’yı sevdim. Senaryo gereği şimdi böyle, zamanla derinleşecek ruh hallerini daha iyi anlayacağız dedim. Daha doğrusu öyle umut ettim. Dila genel olarak Türk dizi kadın başrollerinden oldukça farklı bir karakter. Zeki, boyun eğmeyen, özgüvenli, inatçı, kendi başının çaresine bakabilen, sevdikleri için her şeyi göze alabilen, fedakâr, deli dolu, duygusal, deli gibi sevilmeye muhtaç bir kadın. Yıllar önce babasının etkisiyle bir eylem gerçekleştirmiş, sonuçları çok ağır olmuş. 20 yıl boyunca bunun suçluluğunu yaşamış. Evet biz Dila’nın Kuzgun’a karşı suçluluk hissettiğini biliyoruz. İlk bölümlerde ailesine karşı onu savunurken bunu sık sık dile getirdi. Ama bu suçluluk nasıl bir boyutta onu bilmiyoruz. Dila’nın geçmişine dair biz izleyicilere pek bir veri sunulmuyor. Ayrıca özellikle bu bölümü izleyen birisi bu kız geçmişte olanları ne de çabuk unuttu dese haklıdır.
Kuzgun yirmi yıl sonra ortaya çıktı. Haklı olarak alınacak intikamı vardı. Bu uğurda Dila’yı kullandı. Ayrıca çok ağır sözler etti, çok kırıp döktü. Dila o davranışları hak etmemişti. Kuzgun hatalıydı.
Doğal olarak bu kırıcı davranışlar ve Kuzgun’un ailesini parçalaması Dila’nın duvarlar örmesine, kendisini geri çekmesine neden oldu. Sekizinci bölümden itibaren Kuzgun’a güvenmeyen, yaralı bir Dila var. Dokuzuncu bölümün finalinde vurulmasıyla birlikte karşılıklı düşmanlık yerini biraz daha yumuşak bir ortama bıraktı. Kuzgun Dila’nın kendisini gerçekten sevdiğini, ayrıca kaybetme korkusu yüzünden kendi kalbinin de Dila’yı sevdiğini anladı. Sonuçta Dila’ya ufak ufak adımlar atmaya başladı ama onuncu bölümde Dila bunların sadece yardımseverlikten olduğunu düşündü. Bu bölümün başında yaşanan gelişmelerle Kuzgun iyice dağıldı ve kendini Dila’nın kollarına bıraktı. İlk karşılaşmalarından sonra Dila’ya ilk defa sarıldı. Lakin Dila içi gitse de karşılık vermedi. Sonra banyoda da geri çekildi. Ki olması gereken buydu. Bu geri çekilme, Kuzgun’a güvenememe, her defasında Kuzgun’un öncesinde söylemiş olduğu o ağır sözlerle cevap verme konusunda Dila’ya kocaman tebrikler. İlk sekiz bölümde Dila’da biraz aşktan, biraz suçluluktan gurur adına neredeyse hiçbir şey yoktu. Böyle daha asil oldu. Kuzgun’un da biraz olsun Dila’nın her itilişte neler hissettiğini anlaması gerek.
Bölümdeki en önemli sahnelerden birisi Kuzgun’un kendisini ilk defa birisine, Dila’ya açışıydı. Ne kadar çok ihanete uğradığından, hiç kimseye güvenemediğinden, ama bir gün güvenebilecekse o kişinin Dila olmasını istediğinden bahsetti.
Bölümün sinir olduğum kısmı da ondan sonra başladı. Dila başta babasını kurtarmak istiyordu. Ayrıca Kuzgun’a çok öfkeliydi. Bu nedenle Kudret’in teklifini kabul etti. Kudret de nedense Kuzgun’a takmış durumda. Yirmi yıldır suç içinde yaşayan Rıfat’ı salacak ama bu işlere daha yeni girmiş Kuzgun’u hapse atacak. Buradaki mantığı zaten çözemiyorum. Neyse Kudret’in kendince sebepleri var diyelim geçelim. Peki, Dila özellikle o konuşmadan sonra neden rahatça bu satma işlemine devam ediyor? Kudret Kuzgun’u kötülerken neden demiyor ki biz bu adamın ailesini yirmi yıl önce mahvettik, bizden ve diğer düşmanlarından intikam almak için yapıyor her şeyi, aslında o kötü birisi değil.
Bu kızın artık Kuzgun’u hapse göndereceği için vicdan azabı çekmesi gerekiyor. Her şeyde hemen Kudret’i aramalar, sanki kırk yıllık dostmuş gibi ondan yardım istemeler. Üstelik Kuzgun Dila’ya karşı kalkanlarını indirmeye başlamışken, ona doğru adımlar atarken çok yanlış oluyor çok.
Biz empati kurabilmek için Dila’nın girdiği bu işten pişman olmaya başlayışını hissetmeliyiz. Özellikle son sahnede kısa süre önce Kuzgun’un nasıl yıkıldığını görmüş bir Dila onunla ilgili böylesine büyük bir sırrı öğrenip de nefes almadan Kudret’i aramamalıydı. Gerçekten böyle anlarda insanın sorası geliyor. Âşık mısın yoksa düşman mı?
Babasını kurtarmak istemesini anlıyorum. Her kız çocuğu aynısını ister. Ama bu uğurda yirmi yıldır pis işlerle uğraşan babası yerine tek isteği intikam almak isteyen bu hikâyenin kurbanı olan kişiyi yakmak istemesi çok itici geliyor.
Çiftin arasındaki kıskanma durumları, atışmaları, diyalogları çok keyifli. Açıkçası diziye devam etme nedenim de bunlar. Senaryoda sıkıntılar var ama replikler güzel yazılıyor.
[wp_ad_camp_1]
Şermin’ini de bu bölüm çok tuttum:)) Sonuna kadar da haklı buldum. Sonuçta Kuzgun’u aileye sokan, parçalamayı sağlayan Dila oldu. Üstüne bir de onların gözünde Kuzgun’la aşk evliliği yaptı. Yetmiyor şimdi temizleyeceğim deyip tüm şirketin düzenini de kimseye danışmadan değiştiriyor. Yıllardır uzakta olup, hiçbir şeye karışmayan o değilmiş gibi. Yöneticilik baştan beri Şermin ve Ali’nin hakkıydı. Şimdi birlikte şirketi batırabilirler.
Ayrıca Dila için olumsuz gibi görünen bu durum onu aslında Kuzgun’a daha çok yakınlaştıracak ve tüm pisliklerden de uzak kalmasını sağlayacak. Şermin’in diğer bir şık hareketi de Selçuk’u Kuzgun’un gözüne sokmak oldu. Kuzgun hem kıskanıyor hem de sanki ufaktan uyanmaya başladı. Oradan ipi bir çeksin düğümü çözecek. Bu da uzun vadede yine Dila’ya yarayacak.
Geçen hafta Kartal Seda’dan çok sıkılmıştım ama bu hafta sevdim. Çok naif ve duygusallar. Seda’nın Ali’ye postası yerindeydi. Bizimkilerin sürekli atışmalarından sonra bu çiftin sakinliği ve narin halleri iyi geldi.
Kumru cephesinde Bora ve Cihan üçgeni kuruluyor. İkisini de yakıştırmadım. Herkes de aşk yaşamak zorunda değil. Bence şimdilik Kumru hafiyelikten devam etsin. Bir de Kuzgun Kumru sarılmaları hoşumuza gidiyor. Ama her hafta verilince biraz tadı kaçıyor.
Meryem Kuzgun en ilgimi çekmeyen cephe. Hatice Aslan iyi oyuncudur ama bu anne rolüne pek yakıştığını da düşünmüyorum. Kuzgun’u da anlıyorum Meryem’i de. Meryem mecburen mantığıyla bir karar vermiş neticesinde evladını kaybetmiş. Bir anne için ne zor durum. Kuzgun için o yara izi asla geçmez ama artık affedip ailesiyle bağ kurmalı.
Derviş Berham Kuzgun üçgeninde artık nur topu gibi bir büyükbabamız var. Zaten akrabalık bekliyorduk. Ama Settar Bey pek yaş olarak dedeye uymadı. Bir de Bora’yı kullanan Ferman Bey var ki orada da teoriler havada uçuşuyor. Dizinin hızına güvendiğim için en fazla iki bölüme her şeyi öğreneceğimizi tahmin ediyorum. Bu yüzden de bu kısmı uzatmak istemiyorum. Ama umarım Yusuf Cebeci yaşıyordur. Masum da olsa Dila’nın Kuzgun’un babasının ölmesinde rolü var ve bu her ikisi için de çok ağır bir yük.
Ali Füsun cephesinde de hareketlenmeler mevcut. Tam tencere kapak olmuşlar. Ali biraz düzelir gibiydi ama dadımız ona iyi gelmeyecek. Ne yapalım kendi düşen ağlamaz.
Bu hikâyede başından beri haklı olan hep Kuzgun. Zeki, cesur, esprili, bol acılı kısacası güzel yazılıyor. Detaylara önem veriliyor. İzleyici her durumda onu anlayıp ne yapsa destekliyor. Dila ise bencil, sığ, büyük büyük laflar edip sonra hep onları yutan, haksız yazılan kişi. Zaten pek Türk izleyicisinin kodlarına da uymuyor. Bu dizinin hedef kitlesi kadınlar. Ama kadınlar bırakın Dila ile empati kurabilmeyi genel olarak ondan nefret ediyor, Kuzgun’u hak etmiyor diyor, ölmesini istiyorlar. Bunlara katılmıyorum ama bu öfkenin sebebini de çok iyi anlıyorum.
Karakter iyi yazılmıyor. Kuzgun parlatılırken, Dila hep kötü. Senaristlerimiz erkek karakteri seviyorlar. İzleyici de sevsin diye ellerinden geleni yapıyorlar. Ama bu adaletsiz tutum reytinglere de yansıyor. Aşk için ekran başına geçen kadınlara sürekli hainlik yapan bir başrol kadın verirseniz onlar da sadece sizin mükemmel erkek karakteriniz için oturup üç saat dizi izlemezler.
Ben Dila’yı anlamak, ona üzülmek, onu savunmak istiyorum. Ama senarist tam olarak istediğimi vermiyor. Vurulmadan sonra düzelecek diye bekliyordum ama bu bölüm gördüm ki değişen bir şey yok. Bir de merak ediyorum ikinci sezon onayı alırsa biz ne izleyeceğiz? Yine hata yapmış, Kuzgun’dan af dileyen, onu yumuşatmaya çalışan Dila ve haklı olarak öfkeli, kırgın Kuzgun mu? Eee ama biz bu senaryoyu izliyoruz zaten baştan beri. Artık yetmedi mi?
[wp_ad_camp_1]
Çiftin yakınlaşmaları da çok ateşli. Lakin bu durumun da suyu çıkmaya başladı. En azından ya öpüşsünler-çünkü o yaşta birbirini bu kadar arzulayan bir çiftin normal şartlarda eyleme geçmesi gerekir-ya da araları biraz soğusun. Ayrıca biz bu bölüm ne kadar çok ağır çekimler izledik öyle. Ek olarak Dila’nın styling düzeldi ama o takma kirpiklere odaklanmaktan çifti izleyemiyorum. Lütfen birisi onları çıkarsın.
Önümüzdeki bölümlerden beklentim özellikle Dila karakterinin derinleştirilmesi, neyi neden yaptığının verilmesi. Mesela kendini geri çekişte yarın Kuzgun’a ihanet edecek olmasının etkisi var mı? Mantığım var diyor ama buna dair hiç bir şey sunulmuyor. Dila karakteri çok havada kalıyor.
Çifti seviyorum. Diziyi izlemek istiyorum. Dileklerimin gerçekleşmesi dileğiyle… Hoşçakalın…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim /Kuzgun kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Kuzgun 12. Bölüm Fragman