Bir önceki bölüm yazısını reytingi yükselen grafikte olsun dileği ile kapatmıştım, dileklerim tutmuş. Kuzgun ikinci bölümde reytinglerde yukarı ivmede bir kıpırdanma var, yuppi <3
Planlar programlar… Kuzgun’un kurtlar sofrasında savaş başlatacak kadar akıllı olduğunu, oyun kurabileceğini ne yazık ki düşünmüyorum. Bugüne kadar hayatta kalmayı başarmış. Yaşadığı şartlar kalbini nasırlaştırırken bedenini güçlendirmiş yaşayacağı acılara… Ama iş zeka ise, şimdilik bir ışık göremedim. Şeref’i öğrendikleri tehdit etmek mi plan? Şeref ile Rıfat’ı yok etme planlarında iş birliği yaparsa kendinin yok olabileceğinin farkında mı? Lütfen Kuzgun sadece vurup kıran bir adam olarak yazılmasın. Lütfen…
Dila vicdan azabı çekmiş, çeksin de… Ne kadar küçük olsun, sonuçlarını idrak edemeyeceği bir şeye aracı olduğu günden bu yana yaptıklarının kendi ailesi için olumlu(!) sonuçlarından faydalanmış. Tüm bunlara rağmen Kuzgun ile her konuşmasının içten ve samimi olduğuna inanıyorum ben. İlgisinin merhamet değil vicdan azabı ile harmanlanmış sevgi olduğuna eminim. Bu nedenle böylesine terslenmesi de rahatsız ediyor beni haliyle… Dila bunca terslenmeye pes etmeyecek, güzel… Çok güzel Kuzgun – Dila sahneleri bizi bekliyor desenize ^^ Önemli bir detay var; bu sahnelerde Barış Arduç’tan biraz olsun daha iyi bir performans rica edebilir miyim? Aşağıdaki replik biraz daha duygu dolu bir canlandırma ile mükemmel olabilirdi, ne diyelim bi’ dahakine artık…
“Ben her şeyi unuttum, çünkü hatırlasaydım ölürdüm. Kahrımdan ölürdüm, özlemekten ölürdüm, sevgisizlikten ölürdüm, açlıktan ölürdüm. Yalnızlıktan ölürdüm mesela, üşümekten ölürdüm, kötülükten ölürdüm, hırsımdan, hainlikten ölürdüm…Hatırlasaydım…”
[wp_ad_camp_1]
Küçük Kuzgun, içimi dağladı… ‘Köpek seven birisi kötü olamaz’ değilmiş. İlk karşılaşmada çocuk istismarcısı mı izleyeceğiz derken, hikayenin sonu organ ticaretine vardı. İlk bölümün sonundaki izi ameliyat değil, arbede izi olduğunu düşünmüştüm doğrusu. Ama günün sonunda bedenindeki yaralardan çok daha fazlası ruhunda var. Peki ya ruhundaki yaraları iyileştiren şey intikamını alması mı olacak, yoksa ona yaralarına merhem olacak kişi Dila mı olacak? İzleyip göreceğiz. (İzlerken Dila’nın takma kirpikleri yok olursa pek sevineceğim)
Terzi Derviş kim? Settar Tanrıöğen’i yakın zamanda tiyatro sahnesinde izlemiş biri olarak aynı tadı alıyorum almasına da; kim bu terzi? Yusuf Cebeci ile yolları nasıl kesişmiş? Nasıl oluyor da her şeyi bilebiliyor? Şimdilik yeni Ramiz Dayı olmadı, bu iyi. Aman diyeyim… Bu karaktere bürünmesi en son istediğim…
Bölümün yıldızı ne esas oğlan Kuzgun ne de esas kızımız Dila idi. Bu bölüm yıldızlı pek iyi karakterini ne kadar sevmesem de Meryem ile Hatice Aslan’a gidiyor. Dila ile karşılaşmasında, oğluna kavuşmasında, Kartal’ın öldüğünü düşündüğünde Hatice Aslan döktürdü doğrusu. Hele ki oğlunun yüzünü hatırlayamayışında içim kıyıldı. Meryem karakteri için söylenebilecek en doğru şey:
“Senin uğrunda birini öldürdüğün 2 tane evladın var. Kaldır kafanı onlara git”
Doğru. Bugünkü durumda annesi Kuzgun’dan vazgeçti. Kendi imkanları ile geri döndüğünde annesi orada yoktu. Kuzgun’u aramadı, geride kalan çocukları ile hayata tutundu ve kendine bir hayat kurdu. Biz sadece Meryem’in oğlunu teslim ettikten sonra Yusuf ile konuşmasını izledik. Ama izlemediğimiz zaman diliminde görüntüleri saklandığı yerden alarak onu kurtarmaya çalışmasını da olmalı. Yoksa da olsun lütfen <3
Sözün özü, güzel bir ikinci bölümdü, izleyeme devam…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim /Kuzgun kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
KUZGUN 3.Bölüm Fragman
Fragmandan; Kesik mi ölüyor? Off, Kuzgun’un değer verdiği nadir insanlardan birini intikamın yolunda kaybetti. Bu durum onu daha da sertleştirecek belli ki… İki bölümün ardından Dila’yı en çok üçüncü bölümde seveceğim, net. Güçlü, yaptıklarının (kötülük bile olsa) arkasında duran Dila izlemek istiyorum ben.