Yorulmuş, umudunu kaybetmiş Kuzdil sevenlerinden misiniz? Ve hatta Dila’nın ihanetleri içinde boğulan, dolayısı ile karakterden giderek soğuyanlardan…
Öyleyse bu yazı tam size göre… Kore ‘nin kaleminden… Keyifli okumalar ^^
Lisede Aşk-ı Memnu okunuyordu. Daha dizisi var mıydı emin değilim ama ben Beren Saat’in muhteşem Bihter’inden önce kitaptaki Bihter’i anlayıp haklı bulmuştum, onu hatırlıyorum. Kitap o zamana kadar okuduğum romanlara göre fotoğraf albümü gibi her bölümü başka başka gelse de -yani tam bir ahenk bulamasam bile, karakter analizleri beni çok etkilemiştim. Kitabı bitirdiğimde sorduğum ve hissettiğim şeyleri dün Dila’yı düşünürken de hissettim.
Kitapta da Bihter ailesinin kötü şöhretinden onu acıtan bir gerçeklikten kaçmak için bir ismin arkasına saklanmayı tercih eder. Bunun ona yeteceğini düşünür ve bu düşünce en büyük hatasıdır.
Lakin girdiği aileye baktığımızda tüm gün yüzüne bakmayan, sadece yatakta yaklaşan, ne ruhuna ne de kişiliğine hitap etmeyen -hatta etmeye çalışmayan, onu sadece kadın olarak gören bir eş; kendisine hep bir yabancı / dışardan gelen olduğunu, asla o aileden bir parça olmayacağını hissettiren, bunu her fırsatta belli eden, açık açık olmazsa da ima eden, dedikodusunu yapan çocuklar, Matmazel ve hatta evin hizmetlileri vardır. Bihter güya aile olduğu evde sonsuz bir yalnızlıktadır. Sonunda ise bildiğimiz gibi ihanet eden hain konumunda olmuş olur toplum için, üstelik onu hiç kabul etmeyen aile için…
Peki ama bu nasıl oluyor? Nasıl ki senin olmayan bir şeyi kaybedemezsen, asla kendinden saymadığın bunu her fırsatta hissettirdiğin söylediğin birinin ihaneti nasıl ihanet olmuş oluyor? Senden olmayanın ihanetine nasıl uğrarsın ki? Buna ihanet denir mi? ‘Saldırı’ falan diyebiliriz ama güvenmediğin birinin ihaneti olmaz. Giderayak sevişti diye -ki onunki de kandırmaydı, sınavdı, testti- bu ahlaksızca değil, bu tedbir, bu kendini koruma, bu ailesini koruma; ama kızın kendi güveni ve hatası yüzünden ailesinin başının derde girmesine sebep olan davranışını toparlamak istemesi büyük kötülük. NEDEN? Çünkü en başta kötülüğü onun ailesi başlattı!
İşte bu bana uymuyor, kötülüğün kökenine gitmemiz gerekir bunun için ve bu durumda kimse suçlu olmaz hikâye şeytana varana kadar…
Kuzgun da Dila da istismar edildi çocukluğunda… Kuzgun’u gördük ama Dila’yı gördük mü? Baba olarak iyi bir babası olan her kız çocuğu gibi babasına bayılıyor, güveniyor. Dila’nın babasının kendisini istismar etmesi o anda kavrayabileceği bir şey değil. Dila büyüdükçe uğruyor babasının ihanetine; büyüdükçe, anladıkça bu kötülük zincirini takip ettikçe… Bu konuda Meryem ve Kuzgun’dan farklı değil Dila ve babası. Bununla yaşamak kolay değil. İstismarcının gözlerinin içine bakmak, en çok güvenebileceğin en çok güvenmen gereken seni en iyi koruması sevmesi ve senin de sevmen gereken kişilerden birinin bu koşulsuz sevgiye ihanet ettiğini, seni kullandığını hissederek hep hatırlayarak yaşamak… Dila’nın neden kaçtığını çok iyi anladım ben dün ve neden gidemediğini de…
Hiçbir şeyi yok Dila’nın. Ailesinin gözlerinin içine bakamamış. Kuzgun’u umut etmiş ama bulduğunda o gözlerde de kendisi için bir şey bulamamış…
Dila ve Kuzgun’un kader çizgisini aynı görüyorum. Birinin başından yaşadığını diğeri sonundan yaşayarak gele gele ortada buluşacaklar ve herkes herkesi anlayacak.
“Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir” derler. Birbirlerinin günahları ile sınandıkça anlayacaklar. Mesela Kuzgun çok sevdiği babasını karşısında o kadar da masum görmeyince bir anda içindeki o babasını özleyen, arayan çocuk bıçak gibi kesilecek mi? Sanmıyorum; yaşamak konuşmak kadar kolay değil. Dila nasıl ki inanmayı güvenmeyi çakılmayı yaşıyorsa Kuzgun da kimsenin o kadar da temiz olmadığını; iyiliğin ve kötülüğün çok da net olmadığını görecek.
Kuzgun en başından beri Dila’yı da içinde listelediği kötülük çukurunda düşündüğünü zannediyor. O yüzden beyni onu oradan ayrı düşünmüyor. Dila ve o çukurdakiler hepsi kötü, hepsi hain, hiçbirine güvenilmez ama beynine de kazısa, vücuduna da kazısa benliğinin Dila hakkındaki düşünceleri olduğunu zannettiğinden çok farklı. Dila Kuzgun’un temiz pak kalan, kutsal olan o çocuk Kuzgun’un, ruhunun tutunduğu tek şey. Bunu fark etmediği, Dila’yı karanlıktan gelenlerden zannettiği sürece kendisi de o karanlıkta onları boğmaya çalışarak kör kuyulardan çıkamayacak, gittikçe kaybolacak. Halbuki içinin perdelerini açsa, görecek ki Dila orda değil dışarda ve içeri ışık verebilecek tek kişi…
Tek kurtuluşları birbirinde olan ama henüz birbirlerinin günahlarına yetişememiş bu yüzden de birbirlerini görmeyen, anlamayan iki insan görüyorum ben sadece… O çizgi birbirine yetiştiğinde birbirlerinin çıkışı olacaklardır. Tabi benim şimdi gördüğümü onlar görüp çözse dizi biter ^^ O yüzden bekliyoruz ama kızgın değilim Dila’ya da Kuzguna da, sadece bilinen şeyi beklemenin sıkılganlığındayım o kadar…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim /Kuzgun kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.