Kategori: İzledimMahkum

MAHKUM – Artık Kalbime Bakmayacağım

Mahkum kendi günündeki son bölümü ile ekrana geldi. 30. bölüm yazısı konuk yazar Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

 

Mahkum 30.bölümüyle ekrana geldi bu hafta. Bu, kendi günü olan perşembede izlediğimiz son Mahkum bölümü oldu. Final bölümü 29 Ekim Cumartesi günü yayınlanacak.

Geçen cuma finale son iki bölüm kaldığı duyurulduğunda “Buna da şükür, en azında apar topar final yapılmayacak iki haftada hikâye toparlanır” demiştim. Yanılmışım. Barış cephesinde de Fırat cephesinde de gelişmeler yaşandı ama ana hikâyede yani Barış ve Fırat arasındaki mücadelede bir gelişme olmadı. Her şey son bölüme kaldı. Barış ve ekibinin yine yeniden kaçması, Barış’ın değilse de diğer mahkumların yakalanması, Fırat ve Büge’nin düğün fotoğrafının Barış’a ulaşması ve sonrasında yaşanacaklar – final sahnesi sezon finalindeki gibi Barış’ın fotoğrafı gördüğü an olursa çok bozulurum – Barış’ın yakalanıp cezaevine bu sefer çıkmamak üzerine gönderilmesi – inşallah yazılır bu – Fırat’ın Dadaloğlu’nun babası  olduğunu öğrenmesi ve ikilinin yüzleşmesi – yazılacağına dair umudum kalmamış olsa da- Fırat’ın her şeyi unutması iki saate sığacak mı? Fırat’ın Nazlı büyürken yanında olup olamayacağını görebilecek miyiz? Büge ve Can Barış’ın yakalanmasının – umarım yakalanır- ardından hayatlarına ne şekilde devam edecekler? Büge –Fırat, Nazlı-Can dostluğu Barış’tan sonra da devam edecek diye düşünüyorum. Bir aile olmayacaklar buna ihtimal vermiyorum, bu evliliğin Barış’ın yakalanması için alınmış ortak bir karar olacağına inanıyorum hâlâ ama komşulukları devam edecek, birbirlerine destek olmaya devam edecekler bence.

29.bölümü Fırat’ın bir kez daha Nazlı’yı kaybetme korkusuyla karşı karşıya kalması üzerine yaşadığı ruhsal ve bedenen çöküntüyle bayılması, silah sesi ve ardından Hacı, Bekir ve Mami’nin olay yerine gelmesiyle Sasha ve Barış’ın bir kez daha kaçması, Barış’ın kaçarken Can’ı almalarını emretmesi,  kendine gelen Fırat’ın Hacı’yı tanımamasıyla noktalamıştık.

30.bölümün en sevdiğim sahnelerinin başında Zeynep Fırat sahneleri geldi. Bulut ailesinin geçmişini hiç izleyememiş olmak içimde uhde olarak kalsa da bu bölüm gördük gibi Fırat’ın Barış’a  “ Karımı öldürdün, en iyi arkadaşımı öldürdün” demesi boşuna değilmiş. Zeynep, Fırat’ın rüyalarında da olsa,  gerek hastanede gerek evde, onun en büyük destekçisiydi. Fırat’ın her şeyi konuşabildiği, kendini açabildiği tek insandı belki de karısı. Hastalığını öğrendiğinden beri herkesten saklaması, hep güçlü görünmeye çalışması ama rüyasında Zeynep’e korkularından, pişmanlıklarından, çaresizliğinden bahsedebilmesi bunun göstergesiydi. Zeynep, Fırat’ı Nazlı’yı unutmaması konusunda telkin etti hep.

 

 

Bölüm, Fırat parkta uzanmış olarak önce gözlerini açıp, ardından gülümseyerek, elinde balonla koşup oynayan Nazlı’yı izlerken Zeyno’nun gelişiyle başladı. Bu ilk sahnede, Fırat’la birbirlerine özlemle sarıldıktan, birbirlerine duydukları özlemden bahsetmelerinin ardından Nazlı’yla ilgili konuşmada Zeyno Fırat’a ona verdiği sözü hatırlatıp, o her şeyi unutursa kızının hem annesiz hem babasız kalacağını söylerken sesinde endişe ve sitem var gibiydi. Fırat ise kızının iyi bir hayatı olması için her şeyi yapacağını, Nazlı’yı korumak için her şeyi yaptığını yapmaya devam edeceğini, Barış’ı yakalayacağını söyledi. Zeyno “yap” derken ses tonundaki sertlik ve yüzündeki soğuk ifade dikkat çekiciydi. Belki de olanlardan Fırat’ı suçladığının sözsüz anlatımıydı ki Fırat da bu rüyanın ardı etkisiyle evinde korkuyla gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlayamadı önce. Ardından da Zeyno’nun sesini duyunca anladık ki doğum günün ertesi sabahına uyanmış. Yani hala hayatının karardığı, yuvasının başına yıkıldığı o günde takılı kalmış.

Zeynep: Aşkım… Nihayet uyandın. O kadar çok uyudun ki telaşlanmaya başlamıştım.

Fırat: Zeyno.

Zeynep: Canım. Efendim bir tanem.

Fırat: Zeyno’m sen gerçek misin?

Zeynep: Evet.

Fırat: Ben uyudum mu dün gece?

Zeynep: Evet bir tanem.

Fırat: Uyudum. Peki bu yaşananlar rüya mıydı?

Zeynep : Evet aşkım.

Fırat: Nazlı nerede?

Zeynep: Nazlı odasında oyun oynuyor. Ne oldu ki?

Fırat: Zeyno’m,  Zeyno’m,  Zeyno’m, Zeyno’m.

Zeynep: Sevgilim, ne oldu?

Fırat:  Çok kötü bir kabus gördüm.

Zeynep: Tamam geçti. 

Fırat: Çok kötü. Yakaladığım bir adam evimize girdi ve seni öldürdü, kollarımda. Kızımızı kaçırdı. Ben hapse düştüm. Hafızam gitti. Seni öldürmekle suçlandım. Başıma bir sürü şey geldi. Hücrelerdeydim. Yoktun, neredeydin? Şükür, tamam mı şükür. Size bir şey yapamadı o, tamam mı size bir şey yapamadı.

Zeynep: Kim? Barış Yesari mi?

 

 

Fırat’ın “Zeyno’m” derken sesinin titremesi, şaşkınlığın yerini mutluluğa bırakması, yaşadıklarını anlatırken ve neredeydin yoktun dediğinde sesindeki acı, sonra Barış’ın onlara bir şey yapmadığı için şükretmesi… Fırat’la birlikte ben de duygudan duyguya geçtim.

Bu sahneyi izlerken Fırat’ın yaşadığı her şeyin- mesela komadayken- gördüğü bir rüyadan ibaret olmasını istedim. Barış’ın bıçakladığı kişinin aslında Fırat olduğu, uyanınca karısını ve kızını başında beklerken bulacağı ve Nazlı’nın yeni yaşını ailecek kutlayacakları bir final yazılsa hayır demezdim. Fırat hiç hasta olmasın, Nazlı’yı unutmak zorunda kalmasın istedim.

Barış’ın adını duyunca Fırat’ın bakışlarının değişmesi, kulağına gelen çınlamayla olduğu yere yığılması, Zeynep’in korkması, onu sakinleştirmeye kendine getirmeye çalışması, Zeynep’in yüzünün değişip bir anda Büge sonra tekrar Zeynep olması, ardından Büge’nin kendisine bakan Fırat’a “İyi misin? Beni hatırlıyor musun?” diye sormasıyla Fırat hastanede kendine geldi.

 

Tahmin ettiğim gibi Fırat’ın hastalığını ilk öğrenen Büge oldu ve onun isteğiyle bundan kimseye bahsetmedi. Büge ona doktoruyla konuştuğunu, unutmadan önce bir haftası kaldığını söyledi.  Nazlı’yı bu sürece hazırlamak için bir hafta yetmezdi, Fırat bunu yapmadan ve Barış’ı yakalamadan pes etmeyecekti, bu hastalığın onu yenmesine izin vermeyecekti.

Fragmanda Barış’ın Fırat’ın boğazına yapıştığı sahnenin rüya olduğunu bunun üzerine Fırat’ın kendine geleceğini düşünmüştüm. Barış hastaneye gelmeye cesaret edemez demiştim ama gelmiş. Gerçi Fırat kendini bıçaklatıp Nazlı’yı almak için hastanede doktor kıyafetiyle dolaşıp yakalanmadıysa, Barış da doktor önlüğü ve maskeyle pekâlâ yakalanmaz değil mi?

 

 

Büge ve Fırat’ı el ele gördükten sonra, Fırat odada yalnız kaldığı anda yanına girip ona ilaç verdi Barış ve videoda Savaş’ın ne dediğini öğrenmeye çalıştı. Fırat direndi birbirlerinin boğazına yapıştılar.

Büge gelip Barış’ı engelleyip, ona birlikte gitmeyi teklif edince Barış nasıl da şaşırdı ve mutlu oldu. İkinci fragmandaki sahneden, bunun, Büge’nin Barış’ı yakalatmak için oynadığı bir oyundan ibaret olduğunu anlamıştık zaten. Barış da ilk başta temkinliydi Büge’nin bu kararına rağmen. Can’ı okuldan alınca Büge’den telefonunu isteyip, onu camdan atması, gözlerini bağlaması bu nedenleydi. Büge’ye tam olarak güvenmiyordu. Yine de onu ve oğlunu yer altına indirmiş olmak Barış’ın zaferiydi.

 

 

Büge’yle birbirlerine duydukları aşk bir nevi bir takıntı. Sadece Barış için değil Büge için de durum bu. Fırat’ın telefonunu çalıştırıp Savaş’ın videosunu izledikten sonra ettikleri kavga, Barış’ın “Can’ın babası kim?”  sorusunun Büge’yi bu kadar yaralaması da Barış, ne yaparsa yapsın, Büge’nin onu sevmekten vazgeçememesi de bu yüzden.

Bu sahneyle hem Savaş’ın Büge’ye hiç dokunmadığını öğrendik, hem de Büge’nin hangi gece hamile kaldığını.

Barış’ın Büge ve Savaş’ı tanıştırdığı flashback de ekrana geldi bu hafta. Barış sevdiği kadını ailesinde kendini yakın hissettiği kişiyle tanıştırmak istedi ve ikizini seçti diye düşündüm.  O aşkını anlatırken Savaş aynı soğuk haliyle karşısında oturuyordu. Barış’ı kıskandığı için mi böyleydi yoksa onu tanıdığı için mi temkinliydi. Büge’yi Savaş’la tanıştırırken nasıl da heyecanlıydı.

 

“Hayatım ben senin gibi nadide bir parça değilim. Benden bir tane daha var.”

“Canımın yarısı ile canımın ta kendisini tanıştırdım. İçim rahat.”

 

 

Savaş’ın Büge’ye söyledikleri dikkat çekiciydi. Büge ona neden kardeşinden nefret eder gibi konuştuğunu sorduğunda, Barış’ı çok sevdiğini sadece hak etmeyen kişilere zarar vermesini istemediğini söyledi. Burada zarar görmeyi hak etmeyen kişi Büge oluyor. Bu konuşmadan Barış’ın zarar verdiği ilk kişinin Melike olmadığını anlamalıyız sanırım.

Geçmişte de vukuatları olmuş demek ki tabi Savaş yalan söylemediyse. Bu arada Savaş da Barış’ın kendisinden nefret ettiğini düşünüyordu. Doğum günü flashback’inde Barış’a öyle demişti. İki kardeşin küçüklüğü ve gençlik dönemiyle ilgili daha fazla sahne izleyebilmeyi, özellikle Savaş’ı yakından tanımayı isterdim. Barış her zaman babasının onu sevmediği bahanesine sığındı. Peki Savaş babasıyla ve Barış’la ilgili ne hissediyordu? Zahit’i sevmediğini, onun yerine geçmenin tek hedefi olduğunu az çok anladık eski sahnelerde ama Ferda’nın iddia ettiği gibi Barış’tan gerçekten nefret mi ediyordu? Ediyorsa neden? Kendi babasının istediği evlat olup çalışırken Barış gününü gün ettiği için mi? Sanırım bu soruların yanıtını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.

Barış ve Büge Savaş hakkında konuşurken, Barış onun hep kendisini küçük düşürerek babasının gözünde büyüdüğünü söyledi. Büge’ye anlattığı, Savaş’ın geçmişte kendisine yaptıkları her neyse onları da öğrenemeyeceğiz.

 

 

Büge ve Can’ın yanına gelmesi sayesinde Barış özüne döndü aslında. Ekibindeki üyeler vaat edilen intikamlarını almak için sabırsızlanırken, o Fırat’la hesabını kapatıp gitmeyi, umut verdiği o insanlardan kurtulmayı planlıyordu. Bunu duyan Sasha ve Rafi oldukça şaşırdılar. Rafi’yi anlarım da Sasha’nın buna şaşırmasına da ben şaşırdım. Barış’ın önceliği hep kendisiydi bunu en iyi Sasha’nın bilmesi gerekir. O insanlar amacına ulaşmak için birer araç, yeri geldiğinde gözden çıkarılacak askerleriydi.

Fırat ve ekibi Eylül’ü kullanarak Barış’ın yerini öğreneceklerdi ancak Barış Giryan’ı kaçırarak, iki kardeşi değiş tokuş etmeyi teklif etti. Değiş tokuş sırasında Giryan Eylül’ü alamadan açılan ateşle oradan ayrılmak zorunda kaldı. Eylül’ün saatine yerleştirilen vericiyle Barış’ın saklandığı yeri bulmak iyi fikirdi. Sinyalin kaybolmasıyla onlara ulaşamadılar ama eski olaylarla bunu birleştirince Fırat nihayet Barış’ın yer altında saklandığını anladı ama yeraltına indiklerinde Barış’ın ördürdüğü duvarla karşılaştılar. Bir kez daha Barış’a ulaşmayı başaramadılar.

Fırat Giryan’ı dinlenmesi için adadaki eve götürdüğünde ondan umudunu kaybetmemesini istedi. Aralarında yakınlaşma olacakken Fırat’ın geri çekilmesi ve gitmesi gerektiğini söylemesi üzerine bir gün gitmek istemesinin asıl nedenini anlatmak isterse onu burada bulacağını ekledi. Bunun üzerine Fırat, Giryan’ın yüzüne karşı söyleyemediklerini video çekerek anlattı.

Fırat bir yandan Barış’ı bulmaya çalışırken diğer yandan Nazlı için videolar çekmeye başladı. Hastalığını anlattığı videoyla başladı, on sekizinci yaş günü için çektiği videoyla bitirdi. Onu unutacak olmaktan duyduğu üzüntüyü, onu unutmayı hiç istemediğini anlattı. Ondan üzülmemesini istedi. Kendisi unutsa da kızının onu ne kadar sevdiğini hep hatırlamasını istedi. Hayatta istediği tek şeyin kızının yanında olmak olduğunu, onun yanında olduğu sürece bin kere unutsa bin kere hatırlayabileceğini, her şeyi tekrar tekrar öğrenmeye gücü olduğunu, bunu yapabileceğini söyledi.

 

 

Bölümün son Zeynep –Fırat – Nazlı sahnesi bu anda geldi. Fırat, yatağında uyuyan Nazlı’nın elini tutup ona verdiği sözleri tutamadığı için ne kadar utandığını söylerken Zeyno gelip ona nasıl olduğunu sordu. Fırat, bakışıyla, ses tonuyla, beden diliyle hissettiği o yorgunluğu, kimseyle paylaşamadığı pişmanlığını ve yaşadığı çaresizliği tane tane karısına anlattı.

Zeynep: Fırat.

Fırat: Zeyno

Zeynep: İyi misin bir tanem?

Fırat: Keşke iyiyim diyebilseydim.

Zeynep: Neden?  Ne oldu?

Fırat:  Haklıydın, başından beri haklıydın. Daha fazla zaman geçirmeliydik. Mesleğimi yine sevmeliydim ama her şeyin önünde tutmamalıydım. Hata yaptım. Her şey ellerimin altından kaydı gitti. Tutamadım. Pişmanlık o kadar kahredici bir şey ki, kimseyle konuşamıyorsun, içine içine işliyor. Kaybedince anladım. Daha fazla vakit geçirmeliydik. O belalardan uzak durmalıydım. Güçlüymüş gibi gözükmek istemiyorum çünkü güçlü değilim, çaresizim. Ben kızımı unutmak istemiyorum, ben eski hayatımı geri istiyorum.

Zeynep: Fırat. İyi olacaksın merak etme. Nazlı için iyi olmak zorundasın. Onu yalnız bırakamazsın. Unutma Fırat, Nazlı’yı unutma.

 

Birinci sezon boyunca hep Zeynep’in bıçaklanma sahnesinin Fırat’ın Barış’ı yakalamak için kurguladığı bir oyun olduğunu düşünmüştüm. Barış onu açık açık tehdit ederken, ailesini ondan gelebilecek muhtemel tehlikeye karşı koruyacak bir plan yapmış olmalı dedim hep. Barış’a sabaha kadar suçunu itiraf etmezse adliyeye gideceğini söylerken, bunu onu harekete geçirmek için yaptığını, evine gelince ona suçüstü yapmayı planladığını sanmıştım. Barış cezaevine girince Zeynep döner diye beklemiştim. Ama Fırat karşısındaki tehlikeyi gördüğü halde tedbirini almadı. Pişmanlığının bir sebebi bu.Diğeri ise önce karısını ve kızını, ardından mesleğini kaybetmesi, aylar sonra kızına ve mesleğine kavuştuğunda ise hasta olduğunu ve kızını tamamen unutacağını öğrenmesi ve kızıyla geçiremediği zamanların pişmanlığı. Bu hastalığın, yaptığı hataların ve ailesinin kıymetini bilememenin bedeli olarak geldiğini düşünüyor belki de.

Fırat Nazlı’yı kime emanet edecek diye merak ediyordum. Hacı ve Bekir’e emanet etti. En doğru karardı bu, benim de gönlümden geçen buydu.

Fırat, Nazlı ve Hacı sahnesi, video sahnelerinden sonra en çok duygulandığım oldu. Önce Hacı, baba kızı videoya aldı, ardından Fırat ikisini. En sonunda da Nazlı Fırat ve Hacı’nın birlikte fotoğraflarını çekti.

 

 

Müzik ve Fırat’ın Hacı’ya vedası sahneyi daha etkileyici hale getirmişti. Bu üçlüyü belki de son kez birlikte bu kadar mutlu izledik. Fırat – Hacı sahneleri hep favorilerim arasında yer aldı. İkiliyi didişirken de dost olarak da izlemek keyifliydi.

Fırat, Nazlı Hacı ve Bekir’e veda ederken, sanki final bölümündeyiz de bu aynı zamanda Onur Tuna’nın izleyiciye vedasıymış gibi hissettim. Veda sahnelerinin hepsi belki de bu yüzden daha bir hüzünlü geldi. Hepsinin duygu yoğunluğu çok fazlaydı.

 

Fırat’ın hastalığı sadece Hacı, Bekir ve Büge’yi değil Dadaloğlu’nu da endişelendirdi. Hacı’yla olan konuşmasından sonra gelen flashback sahnesinde Barış ve Sasha kaçsın diye silah sıkanın Dadaloğlu olduğunu gördük. Ben Fırat’ın ekibi ateş açtı sanmıştım. Adam bölüm boyunca oğlunun hastalığının ne olduğunu öğrenmeye çalıştı. Daha önce dört kere hafıza kaybı geçirdiğini öğrendiğinde gelen baba oğul flashback sahnesinin ardından adadaki eve gelen Dadaloğlu’nun önce sandığı buldu, Fırat’ın da arabasını hala sakladığını görüp, onun da babasını unutmak istemediğini anladı. Bulduğu defterde yazılanları okuduğunda ise onun gidişinin oğlu için ne anlama geldiğiyle yüzleşti. İki sahne birbirine çok güzel bağlanmıştı.

Dadaloğlu:  Fırat bak. İnsan hatıralarını burada saklar, hafızasında, aklında. Ama bir gün burası bize istediğimizi vermezse tek bir güvencemiz vardır, burası. Eğer bir gün beni unutacak olursan hep kalbine bak oğlum. 

————————————-                                                                                                                                                        

Fırat: Babam adadaki evde bizi bırakıp gittikten onu her gün iskelede bekledim. “Geleceğim aslanım” dedi ,“Bekle” dedi ama gelmedi. Her şeyi unutacak olmanın tek sevindiğim yanı babamın beni terk edişini de unutacak olmam. Babamın beni ortada bırakıp gittiğini unutunca onun geri döneceği günü beklemeyi de unutacağım. Artık kalbime bakmayacağım.

 

Fırat, babasının ona verdiği öğüdü bugüne kadar unutmamıştı ama hastalığı sayesinde çocukluk yarasını unutacaktı. Dadaloğlu’nu daha çok yaralayan Fırat’ın her şeyi unutacak olması mı yoksa artık kalbine bakmayacak olması mıydı bilinmez ama bu gerçeği öğrendikten sonra oğluna gerçek kimliğini açıklamaya karar verdi.

 

 

 

 

Okul çıkışı karşısına çıkıp babası olduğunu söylediği sahnede Fırat’ın tepkisini, bu gerçek karşında dilinden hangi sözler dökülecek göremeden sahnenin hayal olduğu anlaşıldı. Gerçekten yanına gidecekken Fırat’ın, Hacı ve Bekir gelip onu okuldan aldı.

Fırat ve Dadaloğlu yüzleşmesi tek bir sahneyle geçiştirilecek kadar basit bir konu değil o yüzden bu hafta izleyemediysek, sırf eksik kalmasın diye üstün körü bir sahne yazılacaksa hiç yazılmamasını tercih ederim.

Yeni sezon başladığında beni en çok heyecanlandıran konuydu Fırat’ın geçmişine giriş yapılacak olması. İlk sezondan beri Fırat’ın hikâyesini merak ediyordum çünkü. Ama maalesef nasıl Cemre’nin baba meselesi işlenmeden karakter diziye veda etti ya da ettirildiyse, bu sefer de dizi final yapacağı için Fırat aynı kaderi yaşayacak korkarım. Madem final bölümü cumartesi yayınlanabiliyordu, dizi final kararı almadan gün değişikliğine gidilip cumartesi yayınlansaydı en azından bir iki hafta. Reytingler yine yükselmezse o zaman final kararı verilseydi. Belki o zaman iki üç haftamız daha olurdu da adam akıllı bir yüzleşme, sıkıştırılmamış bir final bölümü izlerdik.

Sadece Fırat ve Cemre değil ki, Büge, Savaş ve Sasha’nın, hatta Tahir’in bile hikâyesi işlenmedi, bir tek Barış’a dair ne varsa öğrendik. İlk sezondan beri dizinin bana göre tek eksikliği diğer ana karakterlerin derinine inilmemesi oldu.

Bölüm sonuna yaklaşırken, Barış, Büge’yi kırdığı için ertesi sabah oğlu ve sevdiği kadınla piknik yapma kararını açıkladığında, Büge için harekete geçme vakti gelmişti. Yeraltında bulduğu telefonu yanına aldı. Yesari ailesinin belki de son mutlu karelerini izlerken, Fırat, Hacı ve Bekir de Büge’den gelen konuma doğru yola çıktılar. Piknik alanına geçmeden önce Fırat, Bekir ve Hacı’ya hastalığını itiraf etti. Günlerdir yaptığı hazırlık bitmiş ve hazırladığı kutuyu ve Nazlı’yı en güvendiği iki insana emanet etme vakti gelmişti. İnanmak istemediler önce, Fırat şaka yapıyor olsun istediler, bir tedavi ve başka bir çözüm yolu bulunur diye umut ettiler ama Fırat kesin tavrıyla gerçeği kabullenmek zorunda kaldılar.

Piknik alanındaki operasyon başladığında herkes gibi ben de “Ne olacak acaba da Barış yine yakalanmayacak?”diyerek izledim sahneyi. Sonuçta hâlâ kumsalda piyano çalarken gelen zarf sahnesini izlemedik. Barış kaçacak ki bu sahne gelsin değil mi?

Fukara ve Mami, Giryan ve Sasha arasındaki mücadeleler iyi başladı da kavgaları o kadar uzatmak yerine ilk alt ettikleri anda kelepçe taksalar daha iyi olmaz mıydı? Barış kaçacak tamam da en azından diğerleri yakalanabilirdi.

Hacı ve Rafi sahnesi çok iyiydi. Diğerleri kavga ederken onlar konuşmayı seçti. Hacı Rafi’nin kafasını karıştırmasına izin vermedi.

Fırat Barış’a o kadar dil dökeceğine, benimle gelip her şeyi anlatacaksın diyeceğine, dibine kadar girmişken etkisiz hale getiremez miydi Barış’ı? Can var diye yapmadı tamam. Babasını gözü önünde kelepçeyle götürmek istemedi diyelim de karşısındaki kişi Barış, oğlunun gözü önünde Eylül’e Fırat için vur emri vermekten çekinmedi- Büge gözlerini kapamasa bu olaya şahit olacaktı çocuk- yine yeniden kaçabilmek için oğlunu kullanmakta ve rehin almakta bir an bile tereddüt etmedi, onu ne yapacağız?

 

Bölüm Barış’ın Can’ın arkasından silah göstererek, Fırat’a “Gerçekten yaparım” demesiyle bitti.

Peki tüm bunlar olurken Bekir neredeydi? Arabadan Hacı ve Fırat’la birlikte indi ama operasyon anında yoktu. Haftaya bölüm başında Barış’ın arkasından yaklaşıp onu etkisiz hale getirme sahnesi yazılabilirdi Bekir’e tabi Barış’a kaçma senaryosu yazılmamış olsaydı.

Barış bugüne kadar her şeyi özgürlük uğruna yaptı. Savaş’ı, Zeynep’i, Adli Tıpçı Murat’ı, Ferda ve Yurdaer Müdürü de bu yüzden öldürdü. Savaş olarak da olsa dışarıda özgürce yaşayabilmek için. Sasha’yı Zafer komiserin üzerine salması de bu yüzdendi. Şimdi de özgürlüğünü kaybetmemek için oğlunu kullanması çok da şaşılacak bir durum değil. Hem de bunu ilk kez yapmıyor. Büge’yi de yanında tutmak için oğluyla tehdit etmiş bir adamdan bahsediyoruz.

Bu arada Zafer’i komada unuttuk. Sinyor zamanında Fırat onu Barış’ın öldürdüğü kişiler arasında saydı ama sonra mahkemede ölüler arasına ismi geçmedi. Eğer ölmediyse ki umarım ölmemiştir, Sasha ve Barış’ın mahkemesinde hazır bulunmasını isterim. Mesleğini kaybetmesine sebep olan adamın cezasını çektiğini görmeye hakkı var. Mesleki itibarını geri almaya hakkı var.

Büge’nin Barış’ı satmasına tepki vardı sosyal medyada oysa Büge daha birkaç gün önce Barış yüzünden Can’ı kaybetme korkusu yaşamadı mı? Barış kaçarken Can’ı alın diye emir vermedi mi? Eğer Can’ı alabilseydi Barış, Büge oğlu için Barış’ın yanına gitmek zorunda kalmayacak mıydı? Bunları göz önüne alınca Barış’ı yakalatmak için harekete geçmesinden daha doğal bir şey yok. Daha önce de Savaş’ın ses kaydını Fırat’a vermesine sebep olan şey Barış’ın Zahit’e “Senin yanında büyümesine izin vermektense oğlumu kendi elimle öldürürüm” dediğine şahit olmasıydı. O zaman Barış’ın hasta olduğunun farkındaydı, kendine de Can’a da zarar vermesinden korkmuştu. Yakalanmasını isteme sebebi adaletin sağlanmasına yardım etmeden ziyade Barış’ın tedavi olup iyileşmesini sağlama isteğiydi. Daha hava limanında iken pişman olmuştu ama sevdiği adamın iyiliği için bunu yapmalıydı.

Bu sefer ise Barış’ın aklı başında. Büge de bunun farkında. Nazlı ve Fırat’ın durumu bahane bence. Can için yapıyor Büge bunu. Oğlunu kaybetmemek için. Nazlı için olsa, sinema sahnesinden sonra Nazlı’nın Can’ı teselli konuşmasına şahit olduğunda yapardı. Fırat için olsa,  Barış’la görüştüğünü ondan saklamazdı. Bu kez Barış’ın gerçekten cezasını çekmesini istiyor diye düşünüyorum ve ilk kez pişman değil gibi Büge verdiği karardan.

Geçen hafta son iki bölümle ilgili beklentilerimi yazmıştım ve bu bölümden sonra finalde olacaklarla ilgili daha net tahminler yapabiliriz demiştim. Bölüm sonu itibariyle finalle ilgili umduğum hiçbir şeyi izleyemeyeceğimi düşünüyorum. Apar topar bitirilecek bir bölüm bekliyor gibi bizi maalesef. Bu hafta bölüm düğün ertesi Barış’ın fotoğrafı görmesiyle bitseydi son bölümde günümüzü izleyebilecektik. Oysa şimdi ilk yarı muhtemelen Barış ve ekibin kaçışına ayrılacak. Şansımız varsa ilk yarı fotoğraf sahnesiyle biter de ikinci yarıda Barış İstanbul’a döner intikam almak için.

Sosyal medyada paylaşılan adliye sahneleri eskiye ait değilse Sasha ve Barış’ı yakalanmış olarak adliyede ve cezaevinde izleriz diye umuyorum. Fırat her şeyi unutmadan önce olmalı bu. Barış için ölmek kurtuluş olur o nedenle cezasını çekmeden yani hapse girmeden öleceği bir son istemiyorum.

Bu bölüm Dadaloğlu’nun Fırat’ı, Barış’ın ekibini yakalaması için yeraltı şehrine götürme ihtimali olduğunu düşünüyorum. Oğlu için bir şey yapmalı artık. Olmasını istemem ama oradaki olası bir saldırı durumunda Fırat’ın önüne siper olup onun için ölme senaryosu bile gelebilir. Ölmeden hemen önce Fırat’a siyah arabayı verir ve o da ölenin babası olduğunu anlar. Umarım böyle bir senaryo izlemeyiz.

Bizi nasıl bir final bekliyor bilmiyorum. İnşallah hayal kırıklığına uğramayız. Öyle ya da böyle Mahkum dizisini hep iyi hatırlayacağım.

Final bölümünde görüşmek dileğiyle…Keyifli okumalar.

Göz atmanızı öneririz: Mahkum Bölüm Yorumları

 

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce