Kategori: İzledimMahkum

MAHKUM – Bir Küçük Bıçak Meselesi

Mahkum 13. bölüm reytingleri ile tüm kategoride zirvede. Total’de 8,58  reyting,  ABC’de 8,21 reyting, AB’de 8,38 reyting ile Mahkum’a birincilik çok yakışıyor. Bölüm yazısı konuk yazar Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

 

Mahkum heyecan dolu 13.bölümüyle yayındaydı bu hafta. İpuçları, ön izleme ve fragmanlar ışığında cevaplanmasını beklediğim pek çok soruyla geçtim ekran karşısına. Fırat, ne olacak da çantayı Barış’a verecek? Çiftlikten yakalanmadan nasıl kaçacaklar? Fırat’ın doğum gününde Nazlı’dan bir sürpriz ziyaret gelir mi? Barış’ın delirmesine sebep olan olay Büge’nin Nazlı’yı babasına götürmesi ya da teşebbüs etmesi olabilir mi? Cemre’nin fragman sonundaki o şaşkın hali babasını gördüğü için mi? Barış yine kimi öldürüyor ve neden psikopatlıktan yamyamlığa evirildi? Rafi Barış’ın köstebek olduğuna ikna olacak mı?

Fırat- Barış sahneleri dışında merak ettiğim diğer konular ise yaşanacak Tahir-Fırat ve Barış-Zahit yüzleşmeleriydi.

Geçen haftaki bölümü, Fırat’ın polise yakalanmakla Barış’a bıçağı vermek arasında bir seçimle karşı karşıya kalmasıyla noktalamıştık. Yeni bölüm, lunapark görüntülerine eşlik eden Barış ve Fırat’ın sesiyle etkileyici ve merak uyandırıcı bir açılış yaptı. Ardından Yesari Çiftliği’nin bahçesine döndük. Tahmin ettiğim gibi Fırat, bıçağı polise teslim edeceğini söyleyip meydan okudu Barış’a, Barış ise onu bir kez daha Nazlı’yla tehdit etti. Fragmandan bıçağın çantada olmadığını anlamıştık zaten. Merak ettiğim Fırat bunu nasıl anlayacak ve Barış bunu anladığında ne tepki verecekti? Köpek havlaması sonucu olay gecesine dönen Fırat, bıçağı çantaya koymadığını hatırladı hatırlamasına ama çantanın içinde Savaş’ın aslında Barış olduğuna dair diğer tüm kanıtların bulunduğunu hatırlamamış olacak ki onları bilinçsizce Barış’a kaptırmış oldu. Barış çantadan bıçak yerine dosya ve kalem çıkınca Fırat’ın onu yakalamaya ne kadar yaklaşmış olduğu gerçeğiyle yüzleşti. Büge’nin kaleme müdahalesi olmasa onun ses kaydı olduğunu anlamayacaktı. Bir süre daha fark etmese iyi olurdu sanki. Uzun zamandır merak ettiğim “Kalem kimde?” sorusunun cevabını da almış oldum. Fırat kalemi birine verdi diye düşünmüştüm, hatta bu kişinin Zafer olabileceğini en başta. Sonra Zafer komaya girdiğinde, elindeki dosyada kalem olmayınca, Fırat’ın dışarıda başka bir işbirlikçisi var demek ki dedim. O içerideyken, Barış’ın katil olduğunu ispatlayacak biri olması gerekiyordu dışarıda çünkü mantıken bakınca. Meğerse Fırat tüm o delillerle birlikte bıçağı da çiftliğe gömecekmiş. Bıçağı alırken çantayı orada bırakması talihsizlik olmuş. Fırat bunu hatırladığında kızacak kendine kesin.

Kalemle ilgili söylediklerinde Büge sonuna kadar haklı. Barış’ın bu noktada yapması gereken kalemi de dosyayı da yok etmek. Oysa o yüksek egosuyla yine Fırat’a karşı güç gösterisi peşinde. Zamanı gelince belki de onun gözü önünde yok edip ona karşı bir kere daha zafer kazanma hazzını yaşamak peşinde. Barış’ın sonunu da bu sevda getirecek bence.

 

 

Büge’yle Barış’ın aşık hallerinden ziyade( flashbackler hariç) atıştıkları ya da restleştikleri sahneleri daha çok seviyorum. Kalem sahnesi de bunlardan biriydi. Barış eskiye döndük gibi hissediyorum arada dediğinde Büge’nin “Eskiye dönmüyoruz. Sadece senin suçlarınla yaşamayı öğrendim çünkü insan her şeye alışıyor.” demesi hoşuma gitti. İlk bölümlerdeki Büge’yi gördüm onda yine. Bu Büge’yi Sasha’yı kıskanan Büge’ye yeğlerim. Ona mahkum olduğunu söylemesini bile olumlu yöne çeken Barış ise bildiğimiz lafı isine geldiği gibi anlayan adam işte.

Fırat’ın içinde bıçak olmadığını bildiği için çantayı ona verdiğini anlamak öfkelendirdi Barış’ı.

 

 

Fırat’ın hatırladıkları ekibi, defterinde yazılan kukla ipucu da Sasha ve Barış’ı kukla dükkanına getirdi. Ardından kuklayı satın alan kişinin kimlik bilgilerine ulaşılması derken Fırat ve Barış bir kez daha bu sefer maskeli baloda karşı karşıya geldi.

 

 

Kuklayı buldular bulmasına da içinden bıçak çıkmadı.

 

Barış: Sen şunu bana bir versen de bu iş bitse ha…

Fırat: Bunu benim elimden alabilmen için beni öldürmen lazım. Yapabilecek misin?

Barış: Kızını öldürsem mesela. Çok daha iyi fikir.

Fırat: Bıçak yok.

Barış: Ha… Yedim ben de.

Fırat: Yok diyorum sana. Sende mi bıçak?

Barış : Savcı… Bak gerçekten sen yaşarken öl istedim, sana bir şey yapmadım ama bu durumdan çok sıkıldım ben. Bu iş artık bitse mi?

Fırat: Al. Bitirebilecek misin? Hıı… Haydi… Bitirebilecek misin?

 

Büge’nin gelmesiyle birlikte bir kez daha eli boş ayrıldılar oradan.

Barış – Alper meselesinde değinmek istediğim tek nokta, Savaş’ın köstebek olarak onun adını vermiş olması. Alper’in sözlerinden ben öyle anladım en azından. Zahit Savaş’ı itirafçı olmaya ikna etmiş olsa da karşılığında suçu Barış’a atmayı planlasa da Savaş Alper’i harcamayı tercih etmiş gibi duruyor. Bir şekilde, babasına rağmen, Barış’ı korumaya çalışmış gibi hissettim. Bu cephede bizi daha ne sürprizler bekliyor acaba? Zahit bu işin tam olarak neresinde ve Barış’tan neden bu kadar nefret ediyor?

 

 

Karakterlerimizin her biri ayrı şıktı baloda. Bir tarafta Hacı ve Fırat, diğer tarafta Büge, Barış ve Sasha.

 

 

Baloda bir yandan Sasha’nın, diğer yandan Hacı ve Paşa’nın kukla odasını aradığı sahne güzeldi. Renk geçişleri ve çekim hoşuma gitti.

Maskeli Baloyla ilgili değinilmesi gereken diğer konu Fırat – Büge konuşmasıydı. Fırat ona açık açık derdini anlattı. Büge, Fırat’ın Barış’ın gerçek kimliğini hatırladığını biliyor artık. Ona, Nazlı’nın yaptığı doğum günü hediyesini verince Fırat nasıl da mutlu oldu. Barış’ın bunu öğrenmesi üzerine verdiği tepki Büge’yi Fırat’a yardım etme konusunda tetikleyici etki olacak diye düşünüyorum.

 

 

Büge, Barış’tan neden korktuğunu hatırladı çünkü. Neden yanında olduğunu. Kendinden ziyade Nazlı’ya bir zarar verir mi korkusu kapladı içini sanki. Belki de bu olay, Büge’nin, zamanı gelince dosya ve kalemi Fırat’a verme sebebi olur. O kalemi alması kendini bir şekilde güvence altına almak istemesinden belki ama günün sonunda Barış’ın sonunu getirecek hamle olarak onu Fırat’a ulaştıracak olan da Büge olacak gibi duruyor.

Barış, Fırat’a karşı bir adım geride kaldıkça kontrolünü kaybetme noktasına gelip gidiyor. Onun yaşamasına izin verdiği için pişman olmaya başladı. Kukla odasına ondan önce ulaşması, ikinci seri kuklanın yerini ondan önce bulması- Ah Paşa yaktın bizimkileri, ne vardı anneni arayıp kuponu soracak. Sasha buluyorsa yerini pekala polisler de bulabilir yani- Barış’a, Fırat’ın kolay lokma olmadığını, hatta giderek daha tehlikeli hamleler yapabileceğini iyiden iyiye gösterdi. Sahi Sasha nasıl takip edebiliyor numarayı? Sonuçta tek kullanımlık hatlar değil mi bunlar? Mahkumların elindeki telefonlara takip sistemi yükleme şansı da olamaz mantıken. Öyle olsa direkt kaldıkları yeri bulur zaten. En fazla annenin telefonu dinleniyordur ama o da polis tarafından olur, Sasha ne alaka yani.

Bence yol yakınken ekip Paşa’yı azat etsin. Adam Bodrum’a gitsin biletini alsın. Kaçabiliyorsa Amsterdam’a gitsin. Yanlarında kaldıkça zararı dokunursa o da üzülür ekip de biz izleyiciler de üzülürüz.

 

 

Büge’yi en çok çocuklarla izlemeyi seviyorum. Can ve Nazlı’yla sahnesini de sevdim. Nazlı’nın mutsuz olmasına, mahzun duruşuna dayanamıyor hiç, hemen gözleri doluyor. Anne olmanın ayrıcalığı ve çocukları gerçekten sevmek bu işte. Onu mutlu etmek için yaptığı resmi babasına verdiğini söylemiş dayanamamış. Nazlı bunun sevinciyle babasına bir resim daha yapmış. Barış’a bunu da babasına yollayacağını söylemese iyiymiş ama çocuk bunu paylaşmak istemiş haliyle. Büge bunu hesaba katmamış tabi.

 

 

Fırat’ın da Nazlı’dan aşağı kalır yanı yoktu. O da tek bir resmin onda yarattığı çocuksu mutluluğu Beybabayla paylaşıyordu. Kızını yanında hissetmek, belki de kızı tarafından bugünün unutulmadığını görmek yüzünü güldürdü bir kez daha.

Beybaba Erol Başsavcı görüşmesi bölümün sürprizlerindendi. Meğer Beybabanın polislik yaptığı dönemden yakın arkadaşıymış. Beybabanın polis, suçunun da bir çocuğun ölümüne sebep olmak olduğunu da öğrenmiş olduk. “Ne dosya gördüm ne delil katilsin dediler 25 yıl kahır içinde yattım” diyor Beybaba. Bu noktada gel de Cemre’nin babasının kayıp dosyasıyla benzerlik yakalama. Sanki öğrenilen bütün yeni bilgiler ikisinin baba kız olduğuna işaret ediyor. Geçen hafta soyadları farklı bu teori tutmayabilir dedim ama bu hafta yine acaba mı demeden edemiyorum.

Erol’un Yesarilerle yakınlığı malum. Nasıl Barış olayında Fırat’ı saf dışı bırakmaya çalıştaysa, zamanında da Zahit’in emriyle Beybabayı çocuk katili ilan etmiş olabilir. Hiç şaşırmam buna. Erol gerçekten öldü mü acaba yoksa Zahit’le bir oyun mu çeviriyorlar? Televizyonda yayınlanan haberin akabinde meyhaneye gelen Beybaba ve Yadigar’ın bakışması manidar olsa da adamı vuranın Beybaba olduğunu düşünmüyorum. Fırat’ın Beybabaya “Ailemi öldürmediğimi seni öldürerek ispat edemem değil mi beybaba” dediği gibi, Beybaba da çocuk katili olmadığını ispat etmek için kaçtıysa cezaevinden, bunu elini kirleterek, eline kan bulaştırarak yapacağını sanmam.

Tahir Cemre’ye geçmişini vermek karşılığında, ondan Fırat’la görüşme ayarlamasını isterken amacı neydi acaba? Fırat’ın kaldığı yeri öğrenip onu polise ihbar etmek mi? Ben ilk etapta yüzleşmek olduğunu düşünmüştüm ama Kamber ve Hacı onu arabadan zorla çıkarmasaydı, konuşmadan oradan gidecek gibiydi Tahir. Büyük ihtimal Zahit’ten babasının dosyasına ilişkin bir bilgi alamayınca, Fırat’a “Tahir seninle görüşmek istiyor.” demek zorunda kaldı Cemre. İlk konuşmalarında söylememişti çünkü.

 

 

Fırat’la yüzleşme, onun açısından tatmin ediciydi ama Tahir’in ihaneti için ürettiği bahaneler yeterli gelmedi bana. Neymiş ikinci adam olmanın Fırat’ın gölgesinde kalmanın ne demek olduğunu anlayamazmış. Zeynep’i ilk o görmüş, ilk o sevmiş, o zaman bir zahmet kardeşine seninle aşık olduğum kızı tanıştıracağım diyecekti. Sen susarsan Fırat’a da Zeynep’e de bir şey demezsen, müneccim mi bu insanlar da senin aşık olduğunu anlasınlar. Ben Fırat sadece Nazlı meselesini biliyor sanıyordum demek ki Cemre ona delil karartma olayını da anlatmış. Sadece Zeynep meselesini söylememiş onu da Tahir’in itirafıyla öğrenmiş oldu Fırat. Yalnız Zeynep’i sevdiğini söylemesine pek takılmadı sanki ya da o anın şokuyla tepkisiz kaldı yoksa bana mı öyle geldi. Daha çok “Zeynep’i öldürdün” demesiyle ilgilendi. Fırat’ın tepkisi ağırlıklı olarak karısının cinayetiyle suçlanmak. Tahir bu itirafı Fırat Zeynep’i kendi yüzünden öldürdü diye düşündüğü için yaptı. Tüm o ifadenin bir yalan üzerine kurulu olduğunu bilse söylemezdi bence. Cemre’ye,  Erol Savcı’ya  “Boşanacaklardı, aralar kötüydü” demeyi biliyor kolaysa Fırat’a da deseydi bunları. Yüzleşmede bunların da konuşulmasını beklemiştim kendi adıma. Ayrıca Fırat’a “Madem sen öldürmedin neden itiraf ettin, neden yalan söyledin?” diye hesap sorar belki Tahir dedim ama o da olmadı. Geçen hafta Erol’a da söylemeliydi dediğim “Cinayet işlenen aralıkta orada olduğum için suç üstüme kalır diye korktum ve kamera kayıtlarıyla oynadım.” itirafı gelse ikinci adam olmaktan daha oturaklı bir bahane olurdu. Fırat’ın attığı iki yumruk içimize su serpti en azından. Ellerine sağlık savcım. Tahir, Nazlı’yı kendi elleriyle Zeynep’in katiline verdiğini anlayınca çok pişman olacak ve Fırat’ı kaybettiğiyle kalacak.

Fırat en güvendiği insanı, dostunu, kardeşini kaybetti belki ama yeni bir aile kazandı. Masumiyetlerini ispatlayıp hepsi kendi yoluna gidince belki birbirleriyle bağları kopacak ama Fırat çevresinden, yıllardır tanıdığı insanlardan görmediği desteği, 7 ayda 4 kez unuttuğu bu insanlardan ve Cemre’den gördü. Onu en iyi tanıyanlar bile katil olduğuna inanırken, bu insanlar onun masum olduğuna inandı ve kızıyla kavuşsun diye ellerinden geleni artlarına koymuyorlar şimdi. Fırat için yaşadığı bu kabus gerçek dostlukla tanışmasına vesile oldu belki de.

 

 

Ekibin onun için pasta yapıp doğum gününü kutlamaları çok değerliydi. Doğduğu günü bile fark edemeyecek kadar dertlerle boğuşurken, Fırat’ın böyle bir jest üzerine şaşırması ve mutlu olması doğaldı.

 

Hacı : Dur hemen üfleme. Önce bir tane dilek tut.

Fırat : Karımın katilini yakalayacağım, adımı temizleyeceğim ve kızıma kavuşacağım.

 

O sahnede bir anda içeri Nazlı da girsin istedim. Büge bir ihtimal Cemre’yle iletişime geçip kızı babasına gönderir belki dedim ama baba kız kavuşması için biraz daha bekleyeceğiz gibi duruyor.

 

 

Zahit-Barış yüzleşmesi de nihayet bu bölümde gerçekleşti. Barış nihayet babasının en başından beri onun Savaş olmadığını bildiğini öğrendiğinde, yıllardır içinde biriktirdiklerini babasının yüzüne çarptı tane tane. Kah gülerken ağladı, kah ağlarken güldü. Sesindeki acıyı çok güzel yansıttı. Hepimiz onun acısını hissettik.

 

“Her gün dövdün lan beni. Her Allah’ın günü. Sebepli, sebepsiz, ibret-i alem olsun diye. Seni mutlu etmeye çalıştığımda bile. Annemi, kardeşimi, kendimi mutlu etmeye çalışıyorum diye sen her Allah’ın gün dövdün biliyorsun değil mi beni. Neden? Çünkü sen mutsuzsun. Mutsuzsun oğlum sen. Böyle de geberip gideceksin. Bir kere güzel bir şey söyledin mi bana? Bir kere ağzından güzel bir şey çıktı mı senin? Ben hatırlamıyorum. Bilmiyorum. Yanaklarım o kadar ufaktı ki her tokadın kafamın içinde patladı biliyor musun? Bende böyle gitti kafa. Öyle… Öyle… Her akşam anneme şunu sordum ben. Anne, babam beni niye sevmiyor? Ben babama ne yaptım? Ve her Allah’ın günü o kadın bana aynı yalanı söyledi biliyor musun? Olur mu oğlum. Baban ikinizi de çok seviyor. İnsan hiç evladını ayırır mı? Ayırdın bizi, sen benden hep nefret ettin. Şimdi geçmişsin karşıma diyorsun ki sen katilsin. İyi bak. Ben katilim evet. Ben öldürmeyi senden öğrendim.”

 

Onunla birlikte Tomris de ağladı. Zahit ise aynı Zahit’ti işte. Duyduklarının etkisiyle sersemlese de oğluna yaptıklarıyla yüzleşse de sonunda yine üste çıkmaktı derdi. Bunu da Barış’ı evden kovarak yaptı.

Barış’ın Sasha’ya telefonda söyledikleri dikkat çekiciydi. Babası ve annesinin onun Barış olduğunu baştan beri bildiklerini söyledikten sonra “Şimdi yüzlerine nasıl bakacağım?” dedi. Halbuki annesi her şeyi bildiğini zaten söylemişti Barış ama o belli ki hastalığının etkisiyle söyledi bunları sandı. Onların yanında Savaş olarak bulunmak, Savaş’ın katili olarak bulunmaktan kolaydı. Zor olan kısım şimdi başlıyor.

Günümüz dizilerinin genelinde işlenen bir konu bu. Ebeveynleri sevmeyi, sevgilerini göstermeyi bilmediği için sevgisiz büyüyen çocukların, sevgilerini gösteremeyen yetişkin bireyler haline gelmeleri, bu açlığın dönüştüğü öfkeyi zaman zaman kendi ailelerine, zaman zaman, başarabilirlerse eğer, kurdukları yeni ailelerine bir şekilde yöneltmeleri. Böylece yetişkin olan ama anne baba olmayı bilmeyen bireyler, geçmişten gelen bir gelenekmiş gibi yine sevgisiz büyüyen yeni nesiller yetiştiriyorlar. Bu bireyler de hep geldikleri son noktanın tüm sorumluluğunu ailelerine yüklüyorlar. İhanet ediyorsa sebebi ailesi, katil oluyorsa sebebi ailesi… Kendini ailesinden, onun tabularından kurtarıp da “Benimkiler gibi bir anne ya da baba olmayacağım” diyen gençler de var tabi. Olumsuzluklardan ders çıkarıp iyiye yönelen bu kesim, kurdukları ailelerde sevgilerini sonuna kadar göstermeyi kendilerine ilke ediliyorlar.

Ailelerin çocuk yetiştirmede yaptıkları yanlışların sonuçlarını Barış ve Savaş üzerinden izliyoruz Mahkum’da. Kötü karakterlerin nasıl kötü olduklarını anlamamız amaçlanıyor sanırım bu yolla.

Savaş da Barış da mutsuz büyümüş çocuklar. Babaları oğullarına değer vermemiş, sadece onları kafasına göre belli kalıplara sokmuş. Tek değer verdiği şey soyadı, saygınlığı ve kurduğu şirket. Tüm bunlara da sadece çalışarak değil,  yeri geldiğinde elini kirleterek sahip olmuş belki ki.

Savaş takdir görmek için babasının yolundan gitmiş ama asıl hedefi babasını alt edip onun sahip olduklarını ele geçirmek. Tıpkı babası gibi sevgisini gösteremeyen bir baba olmuş o da sınırlı sayıda Can – Savaş sahnesinde benim gördüğüm kadarıyla. Büge’yle evlilikleri de aşk üzerine kurulu değil zaten. Sevmek sandığı şey, Barış’ın sevdiğine sahip olmak gibi görünüyor ya da belki aslında babasının zoruyla yapılmış bu evliliği annesine karşı savunmak için sevgi kılıfına sokmuş.

Barış ise babasının tüm tabularını reddetmiş, istemediği ne varsa yapmış. Hayattan zevk almayı ilke edinmiş. Bir kere aşık olmuş, mutluluğu tatmış, ömür boyu sürsün istemiş. Babası bunu da çok görüp elinden almış. Barış’ı sevmediği gibi, sevmeyi ve sevilmeyi de reva görmemiş ona. Savaş da bir nedenle- ki bu muhtemelen ona biçilen gözde evlat,  iyi çocuk rolünden kaynaklanıyor- babasına boyun eğmiş. Barış’ı katil olmaya iten sebepler hala kafamda oturmasa da -insanları öldürmekte haklı diyemiyorum, sebebi ne olursa olsun öldürmekten zevk alan birini haklı bulamam zaten- bunun altında Melike cinayetinde tercih edilmemek, Savaş cinayetinde sevilmemek ya da gözden çıkarılmak, Zeynep cinayetinde ise Bulut ailesinin mutluluğunu kıskanmak yatıyor gibi geliyor. Barış olarak sahip olamadığı ailesine Savaş olarak sahip olmuş ve bir tek oğluna koşulsuz sevgi gösteren bir baba o. Babasından görmediği sevgiyi oğluna verebilmek, ondan sakınmamak için elinden geleni yapıyor.

Dizimizde sadece kötü karakterlerin değil, iyi karakterlerin de geçmişlerini, varsa travmalarını izlemek isterim şahsen. Mesela sevgiyle yetişmiş olsa da çocukluk travması olan buna rağmen adaleti seçen Cemre var. Babasının masumiyetini kanıtlamak için avukat olduğundan bahsetti bu hafta. Çocuk yaşta annesiz babasız kalmış ve haksızlıkla tanışmış olsa da büyüdüğünde mücadelesine yasal yollardan devam etmiş. En büyük destekçisi de teyzesi olmuş. Bu arada kadına ne oldu acaba? Fragmanda Cemre babasını mı görüyor dedim ama meğer evi dağılmış gördüğü içinmiş şaşkınlığı. Teyzesinin başına bir şey gelmesinden korktu haklı olarak.

Tahir gri bir karakter. Adaleti seçmiş ama yeri geldiğinde çıkarı uğruna adaletsizlik de yapabiliyor. Belki onun da aileden gelen bir travması vardır. Aşırı baskı ya da mükemmeliyetçi bir yetiştirilme tarzı belki. O yüzden de hırslı ve Fırat’ın gölgesinde kalmayı yediremiyor olabilir kendine.

Fırat’ın geçmişiyle ilgili hiçbir şey bilmiyoruz. Karakter tanıtımında ailesini genç yaşta kaybettiği yazıyor. Zeynep’in ailesini, kendi ailesi kabul ettiğini flashback sahnelerinden anlıyoruz. O savcı olana kadar, Zeynep’le tanışıp evlenmeden önce hangi yollardan geçti acaba?

Büge ailesi için kendini feda etmiş, sevdiği adamdan vazgeçip, sevmediği ikiziyle evlenip, hayatını oğluna ve yardıma muhtaç çocuklara adamış. Mutlu bir ailesi var mıydı bilmiyoruz.

Zahit Barış yüzleşmesinden nerelere geldi konu. Bölüm yorumuna dönüp dizinin diğer cephelerinde neler yaşanmış kısa kısa değineyim.

İlk durağımız Bekir – Fırat konuşmasıydı. Bekir baştan beri kızamadığım bir karakter. Genelde hak verdiğim bazen haksızlık ediyor dediğim. Fırat’a olan nefretinin,  Nazlı’nın hayatta olduğu şüphesiyle “Acaba doğru mu söylüyor?” düşüncesine dönüşmesi, yeğeninin yaşadığından emin olduktan sonra Fırat’a yeniden inanmaya başlaması – ara ara suskunluğunu anlamlandıramasa da- ve nihayetinde bu hafta itibariyle sonuna kadar onunla olduğunu belirtmesiyle dönüşümü olumlu olarak tamamlanan karakterimiz oldu Bekir. O sordu, Fırat ilk kez açık açık ona tüm gerçekleri anlattı. Zeynep’in kendi yüzünden öldüğünü itiraf etti. Bekir ona bağırsa da nefret etse de kabulüydü ama yardımına ihtiyacı olduğunu da eklemeden edemedi. Bekir de zaten yardım için oradaydı. Artık ekibimize Bekir de eklendi güzel oldu.

2.durağımız olan cezaevi cephesinde Yurdaer iyice koltuğunu kaybetme derdine düşmüş. Mücahit’in aklına uyup Barış’tan yardım istemek için aramalarına geri dönüş alamayınca, çareyi şirkete gelmekte buldu. Barış ona açık açık kapıyı gösterince de tehdit ederek bir nevi kendi ayağına sıkmış oldu bence. Barış bunu onun yanına bırakmaz. Barış’a gelmese sadece işini kaybetmekle kalırdı, an itibarıyla canından olma yolunda ilerliyor.

3.durağımız olan Rafi cephesinde ise geçen haftadan merak ettiğim konu Barış’ın köstebek olduğuna inanıp inanmayacağıydı. Görünüşe göre inanmış. Yalnız iyi bir araştırmacı olmadığını anlamış olduk kendisinin. Daha detaycı olmasını beklemiştim ben. Barış – Fırat görüşmesinin 7 ay önce Yesari Çiftliği’nde gerçekleştirildiği bilgisini Sinyor’a verdi vermesine ancak o dönemde bahsi geçen binanın yıkılmak üzere olduğundan haberi yoktu. Eksi puan aldı Rafi benden bu hafta. Bu arada Sinyor kimi infaz etti arabada acaba?

Gelelim final sahnesine.

Kukla arayışının son noktası lunapark oldu. Gündüz Cemre, Bekir ve Paşa mekan keşfi yaptılar. Gece ise Fırat, Hacı ve Paşa kuklayı bulmak için mekana gittiler. Kukla korku tünelinde ve Fırat’ın bir adım ötesindeydi artık. Barış’ın “Savcııı” sesini duyunca “Yok artık yine mi!” dediğim doğrudur. Barış ve Sasha’nın her yerden çıkmasına sinir oluyorum çünkü. O nedenle Hacı’nın isyanına sonuna kadar katılıyorum.

Hacı: Yav her seferinde bu nasıl her yerde karşımıza çıkıyor. Bir de bu.

Bu sefer de Paşa sayesinde bulmuşlar mekanı. Konu ile ilgili düşüncelerimi yukarıda yazdığım için direkt korku tüneline geçeyim. Bölüm açılışını yaptığımız sahneydi aynı zamanda korku tüneli ve Barış Fırat restleşmesi.

Barış : Kızının hediyesi hoşuna gitti mi?

Fırat : Peki karının hediyeyi bana getirmesi hoşuna gitti mi?

Sahne çekimi çok hoştu. Efektler ve karakterlerimizin sesiyle kendimi orada hissettim hatta ürperdim. İkilinin birbirinin damarına basmasını buna rağmen birbirlerine karşı olan soğukkanlı hallerini seviyorum. Fırat, Barış’ın korkularını yüzüne vururken, ona tüm korkularını tek tek yaşatacağını söylerken, Barış da ona aynı yolla karşılık verdi.

Barış:  Bakma öyle maviş maviş. Sen de korkuyorsun. Çünkü kızına neler yapabileceğimi çok iyi biliyorsun. Kızını nasıl öldüreceğimi anlatayım mı sana?

Fırat: Anlat. Anlat. Elindeki tek kozu nasıl öldüreceğini anlat.

Nihayet Fırat kuklayı bulduğunda Barış da orada bitiverdi. Fırat bıçağı aldı almasına ama Barış’ın vazgeçmeye niyeti yoktu. Aralarında çıkan arbedede bıçak düştü. İkisi kavgaya tutuşmuşken, trenden uzanan kimliği belirsiz el bıçağı kaptı kaçtı. Böylece bıçak bir kere daha iki karakterimize de yar olmadı. Fırat’ın Barış’a “Bıçağı sen mi aldın?” sorusunun ardından ikili bakışırken bölüm sona erdi.

Yerli dizilerimizde bulunup okunmaması için yazılan mektuplardan, bebek doğmasın diye yazılan hamileliklerden sonra şimdi de bulunamasın diye yazılan cinayet bıçağıyla karşı karşıyayız. Tamam bıçağın bulunması demek Fırat’ın masumiyetini ispatlaması ve Barış’ın hapse girmesi, bu da dizinin bitmesi demek. Bu nedenle bıçağın ortaya çıkması finale yakın olmalı. O zaman keşke Fırat bıçağı hatırlamasaydı kaçma amacı masumiyetini ispatlamaktan ziyade Nazlı’yı bulmak ve Barış’ın elinden almak olsaydı ilk etapta. Nazlı Fırat’ta olsa bile,  bıçağı hatırlamadığı sürece hep kaçak olarak kalır ve Barış’ın gerçek kimliğini ortaya çıkaracak adımlar atamazdı zaten. Bıçağı ise Nazlı’ya kavuştuktan sonra hatırlayabilirdi. Sonra da yerini hatırlama sahneleri yazılırdı.

Bölüm sonunda akıllardaki soru “Bıçağı kim aldı?” oldu. El bir erkeğe ait gibi duruyor. Hem bu yüzden hem de o arada Paşa’yı yakalamaya çalıştığı için Sasha’yı eledim. Hacı ise dönme dolapta rehin kaldığı için o almış olamaz. Paşa Sasha’yı atlatıp trene binmeyi başardıysa o olabilir. Ya da bir ihtimal Bekir onların peşinden lunaparka gelmiş olabilir gibi geliyor bana. Gerçi fragmandan anladığım kadarıyla bıçak iki tarafta da değil gibi duruyor. Barış’ın “Bıçak yoksa Fırat’la da bir işim kalmadı. Onu toprağa, kızını da bizim yurtdışındaki yurtlardan birine yollayacağım.” cümlesi iki tarafa da çekilebilir. Ya bıçağı onlar aldı ya da buldu ve bu yüzden Fırat’ı öldürmeye karar verdi ya da bıçak gerçekten kayboldu yani alan kişiyi bulamadılar. Fırat tehlike olmaktan çıktığı için böyle söylüyor. Üçüncü ihtimal bıçak Fıratlarda ve Barış bunu bilmiyor. Fırat’ı bir kere daha yendiğini düşünürken, onu öldürecekken polise yakalanacak. Fragmanın son sahnesinde Barış bıçağı saplamış gibi duruyor ama Fırat’ın bakışı ve soğukkanlılığı da bir planı varmış hissi veriyor. Bıçak onda değilse, Barış’ı üzerine çekerek onu suç üstü yakalatmak olabilir mi amacı? Ölerek huzura kavuşmanın ve kızına zarar gelmeyeceğinin rahatlığıysa bu bilemem tabi. Fırat’ın ölmesi de dizinin bitmesi demek o yüzden başroller ölmez diyerek rahat bir nefes alıyoruz.

Fırat’ın Tahir’in sakladığı balığı bulması hikayenin hızlanacağına işaret sanki. Fırat hem Barış cephesinden hem Tahir cephesinden saldıracak gibi. Tahir’in de mesleğini kötüye kullanmanın bedelini ödemesi gerekiyor elbette.

Barış’ın bulduğu adres Büge’nin Nazlı’yı götüreceği yer gibi dursa da orada bir yanıltmaca olduğunu düşünüyorum her ne kadar Fırat birazdan burada olurlar dese de. Ayrıca Büge’nin adresi ortada bırakması saçma olur bence. Büge’yi gittiği yerde kim karşılayacak acaba? Bekir ve Cemre olabilir bir ihtimal dedim ama Cemre Fırat’la aynı yerde görünüyor fragmanda. Sonrasında ise otopark gibi bir yerde koşarken görüyoruz. Belki de Barış’ın geleceğini tahmin ettiği için yolluyor onu Fırat. Ya da o sahne Fırat’ın balığı, Cemre babasının dosyasını bulduğu sahnenin devamı olabilir. Cemre’nin elindeki dosya var gibi çünkü. Tek başına Bekir’dir belki karşılayan. Ha gönlümden geçen Zeynep’in yaşıyor ve Fırat’ın bunu hatırlamış olması, kızını annesine yollaması ama biraz uçuk bir fikir gibi duruyor farkındayım.

İpuçlarında minibüsün plakasını fragmanda ise mahkumların kaçtığını görüyoruz. Sasha ya da Tahir onları ihbar etmiş olabilir mi?

Yine sorularla dolu bir yeni bölüm bizi bekliyor. Merakla bekliyorum. Yeni bölümde buluşmak dileğiyle… Keyifli okumalar.

 

Göz atmanızı öneririz: Mahkum Bölüm Yorumları

 

 

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce