Mahkum 8. ve 9. bölümde de birincilik koltuğunda. Son bölüm reytingleri Total’de 9,30 reyting, AB’de 10,08 reyting ve ABC’de 10,57 reyting ile üç zirvede. Bölüm yazısı konuk yazar Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Mahkum 9.bölümüyle ekranlardaydı. Heyecanlı ve eğlenceli bölümün yorumuna geçmeden önce gerilim dozu yüksek 8.bölümde neler yaşandığını hatırlayalım.
Öncelikle Fırat-Nazlı hastane sahnelerinde, Barış’la köşe kapmaca oynanırken hop oturdum hop kalktım.
Açılışı 7.bölümün final sahnesiyle yaptık. Fırat ve Nazlı’nın aylar sonra birbirini görmesi hatta konuşması üzerine Nazlı uykuya dalmış ardından kapı kolunun çevrilmesiyle bölümü sonlandırmıştık. Odaya gelenin Ali olduğunu tahmin etmiştim. Ali Fırat hesaplaşması, Fırat’ın tüm kızgınlığına rağmen 20 dakika sonra otoparka getirmesi için kızını Ali’ye emanet edecek kadar çaresiz olması üzücüydü.
Ali’nin pişmanlığını, çektiği vicdan azabını görmesi de etkilemişti belki Fırat’ı. Ama en önemli sebep, Sasha ve Barış’ı oyalamanın, hedef şaşırtmanın tek yolunun bu olmasıydı. Nazlı’yı korumak Ali için bir nevi ödenmesi gereken bir bedeldi artık. Tıpkı Fırat’ın dediği gibi.
“Seni öldürebilirim, anladın mı? Sana nasıl güveneceğim? Vicdan… Sana vicdanından daha büyük bir ceza veremem. Yaralar kanar, kapanır ama vicdan, gitmez hep kanar…”
Otoparkta kızıyla kavuşacakken, Barış’ın sesini duymasıyla, kaçmaları için zaman kazanmak amacıyla Barış ve Sasha’yı son gücüyle oyaladı Fırat. Kan kaybından bayılırken gitmeleri için Ali’ye işaret çaktı. Barış’ın olaylar karşısındaki durum tespitleri öldürüyor beni. Tıpkı bu sahnede Fırat’ın bayılması üzerine yaptığı gibi.
“Kan şekeri düştü galiba…”
Gözünü yoğun bakımda açan Fırat karşısında Barış’ı buldu. Barış’ın Fırat için bitkisel hayatta benzetmesi yapması, Fırat’ın , bu halinden bile korktuğunu, Barış’ın yüzüne vurması, cinayet silahının yerini de hatırlayacağını, yolun sonuna yaklaştığını söylemesi, iki oyuncunun da sözleri ve mimikleri yine seyir zevki yüksek bir sahne yaşattı izleyiciye. Fırat’ın hayatta tutunacağı bir tek kızı kaldı. Yaşama sebebi, kaçma sebebi her şeyi Nazlı. Barış da Nazlı üzerinden vurmaya devam ediyor Fırat’ı, yakalanana kadar da durum değişmeyecek korkarım.
Fırat’ın, onun telefonuyla çektiği fotoğrafı gören Bekir, yeğeninin yaşadığından emin olunca, kaçma planında Cemre’yle birlikte en büyük destekçisi oldu onun.
Müdürün Savaş’la ilgili şüphelerinin artması, Fırat’ın sözlerini sorgulaması, Tahir’e kızını gerçekten öldürüp öldürmediğini sorması, Bekir’in telefonundaki fotoğrafı gördükten sonra, Fırat’ın kaçtığını gizlemesi üzerine onu ele vermemesi, plana ortak olması bu bölümün sürpriz gelişmelerinden biri oldu. Savaş’la kötü olma pahasına doğru yolu bulur mu ileride merak ediyorum.
Dizimizde sadece erkek karakterlerin değil, kadın karakterlerin birbirleriyle enerjileri de çok iyi. Sasha ve Cemre mesela.
Sasha Cemre otopark karşılaşmasında Cemre’nin sözleri adeta iç sesimdi, Sasha’ya söylemek istediklerimdi.
“Bir kadın olarak masum kadınları öldüren psikopata yardım etmeni midenin nasıl kaldırabildiğini anlatabilir misin? Kendini çok güçlü sanıyorsun ama aynaya her baktığında hüngür hüngür ağlıyorsun, kaçınılmaz sonu biliyorsun çünkü”
Hafta içinde sosyal medyada paylaşılan Barış-Sasha fotosunu bu bölüm onların tanışma hikayesini izleyeceğimize yormuştum. Sasha-Cemre sahnesini geldiğinde flashback beklentisine girdim ve nihayet Sasha’nın bağlığının sebebini öğreneceğiz diye heyecanlandım ama yanlış alarmmış.
Cemre’nin sözlerine verecek cevabı olmayan, sözleri gururuna yediremeyen Sasha iyice kinle doldu ona karşı. Bakalım ikili arasındaki mücadelede daha neler yaşanacak? İzlemesinin keyifli olacağı kesin.
Koğuş sakinlerinin hikayesini merak ettiğimi söylemiş, belki bir sohbet arasında bu konuya değinilir demiştim daha önce. Barış vasıtasıyla bu hafta Paşa, Kamber ve Eren’in hapse girme detaylarını öğrendik. Eren’in hikayesi tahmin ediyorum ki tüm izleyicilere aynı olayı, Kadir Şeker davasını hatırlatmıştır. Tanımadığı kadını korumak için araya girip katil olmuş Eren. Kamber bir ev sahibi olabilmek karşılığında işlemediği bir suçu üzerine almış, Paşa ise tarihi eser kaçakçılığından içerideymiş. Yalnızca Beybabanın suçunu öğrenemedik. Ancak sonrasında Fırat – Cemre konuşmasının ardından “Cemre’nin babası Beybaba olabilir mi?” sorusu aklıma gelmedi değil. Bu bölüme kadar Cemre’nin babası Zahit Yesari çıkacak diyordum ama babasının suçsuz yere hapiste olması, muhtemelen Zahit Yesari’ye ait bir suçu üstlendiğini, karşılığında da Zahit’in Cemre’yi okuttuğunu düşündürttü bana. Ya da Zahit Cemre’nin kızı olduğunu öğrendi, baba bildiği adamın üstüne bir suç yıkıp onu saf dışı etti, kızı da kendi vakfında okuttu. Ayrıca para yardımında bulundu.
İkinci fragmanı izlediğimde “ Acaba Cemre’nin geçmişinden biri de mi mahkum?” sorusunu sormuştum. Fırat’la Cemre’nin dertleşme sahnesinde sorumun cevabını almış oldum. Bu davayı neden önemsediğini, Fırat’ın suçsuzluğunu kanıtlamak için neden bu kadar mücadele ettiğini daha iyi anlamış olduk bu sayede.
“Masum biri mahkum olunca sadece o olmaz, sevdiği herkes o acıyı çeker. Çok sevdiğin biri mahkumsa senin kalbini de mahkum etmiş olurlar. Hele ki çocuksan.”
Kendi yaşadıklarını, Nazlı’nın yaşamasını istemiyor Cemre. Bu uğurda bir mahkumu hastaneden kaçıracak, evinde saklayacak kadar ileri gidebildi. Nazlı için değerdi çünkü. Sahnenin duygusu güzeldi . Cemre kavuşamamanın acısını, babasına duyduğu özlemi çok iyi yansıttı.
Cemre başından beri Fırat’a hayran ve bunu hiç saklamadı. Şimdiye kadar mesleğine saygısından, mesleki başarısından dolayı hayrandı, artık buna kızına olan sevgisine duyduğu hayranlık da eklendi. Fırat’a bakışını, ona şefkat göstermesini aşka değil hayranlığa yoruyorum ben. Fırat’ın Cemre’ye bakışında kimse yanında yokken kendisine güvenen tek insana minnettarlık var. Cemre’ye saygı duyuyor Fırat. Barış’la arabadaki sahnede, Barış Cemre’nin üzerine arabayı sürdüğünde, onu kaybetmekten korkmasını yadırgamıyorum ben ama bu durumu da ikili arasında aşkın ilk kıvılcımları doğdu olarak görmüyorum. Bu adam karısını kaybetmenin vicdan azabını yaşarken, kızını ve karısını koruyamamanın acısını çekerken, birinin daha kendi yüzünden zarar görmesini istemeyecek tabi ki de.
Bir kadın ve bir erkek arasında illa aşk yazılması gerektiğini düşünmüyorum. Fırat ve Cemre’yi çok iyi iki dost olarak da izleyebiliriz pekala. Aşk yazılacaksa da finalde olmalı.
Fragmanda Ali’yi bayıltan ve yakalayan kişi Barış diye düşünmüştüm. Bölümü izlerken Fırat’a Nazlı’yı getirmeden önce mi getirdikten sonra mı olay gerçekleşecek diye düşünürken gördük ki buluşma saatinden önce kaçırılmış Nazlı. Sasha ya da Barış kaçırmış olmasın dedim Nazlı ortaya çıkana kadar. Hatta hiç olmazsa Tahir’de olsun Nazlı, orada güvende olur deme gafletinde bile bulundum. Bekir olamazdı çünkü hastaneden hiç ayrılmadı. Bir ara Zahit olabilir mi diye de aklımdan geçti. Sasha’nın evinde gürültü olduğunda kesin Nazlı orada dedim meğerse yakaladığı Ali’ymiş.
Fırat’ın hastaneden kaçma planı güzeldi ancak Nazlı’nın Barış’ta olduğundan emin bir şekilde, Barış’ı konuşturmak için arabasına binip onu öldürmekle tehdit etmekten daha farklı bir plan beklemiştim ondan. Böyle yapınca Fırat, hastaneden kaçtığını da öğrenmiş oldu Barış. Halbuki kendini gizleyip bir şekilde takip falan etseydi ya da savcıyken kullandığı yöntemlerden birini uygulama şansı olsaydı Barış’ı tuzağa çekebilirdi. Oysa o kızını bir kez daha kaybetmenin çaresizliğiyle plansız bir şekilde çıktı Barış’ın karşısına.
Cemre’nin Zahit’le görüşmesi, Tomris’in Barış’ı bildiğini anlamasını sağlaması açısından önemliydi. Cemre Barış’a karşı annesini kullanmayı önerse de Fırat hasta bir kadından yararlanmayı doğru bulmadı. Tam da o sırada Ferda’yı arayan isimsiz abiden umulmadık bir yardım geldi. Savaş’tan Ferda’nın yerini öğrenemeyen, üstelik bir de tehdit edilen adam, Büge’nin kazasına ait mobese görüntülerini Cemre’nin telefonuna yolladı. Fırat Barış’a karşı kullanacağı kozu bulmuş oldu.
Barış – Can telefon görüşmesi, Barış’ın ona kovboy kıyafeti alması, yerli kovboy ismi takmaları bölümdeki diğer sevdiğim sahnelerdi. Barış’ın özel koğuşundan Can’ı New York’taymış gibi araması hoştu. Hapisten çıkar çıkmaz oğluna hediye alıp eve gitmesi de. Barış, babalık duygusunu geç de olsa tadıyor. Babalığı bayağı sevdiği de belli. Kendi oğlunu üzmemek için bu kadar hassas davranırken, Fırat’ı kızından ayırarak, küçücük bir çocuğa baba hasreti yaşatmaktan en ufak bir rahatsızlık duymuyor. Çok tuhaf.
Barış- Büge telefon konuşmasında Büge’nin söyledikleri anlamlıydı. Tam da dediği gibi o da aylardır o evde mahkumdu. Barış’ın mahkumum duygu sömürüsüne üzülecek hali yoktu ki Barış gönüllü mahkumdu zaten, Büge gibi zorla tutulmuyordu o hapishanede.
“Yaşadığım hayat yalanlar üzerine kurulmuş olabilir ama hissettiklerim tamamıyla gerçek.”
Barış evdeki sahnede olduğu gibi her fırsatta aşkını vurgulasa da Büge’nin sözlerini dikkate alıp onu özgür bırakmalı. Ancak böyle Büge’nin kendine ait olup olmadığını anlayabilir. Büge kendiyle kalıp, Barış’a karşı hislerini ölçüp tartabilir. Bir nefes alabilir. Tabi takıntılı aşık Barış, Büge’nin gitmesine, nefes almasına izin verir mi hiç sanmam.
Büge -Barış cephesinden yeni bir flashback geldi bu hafta da. Sevgili oluşlarının birinci yıl dönümünde Büge’nin yaptığı sürprizi izledik, yıllar sonra Barış’ın aynı mekanda ikisi için yeni bir randevu ayarladığı sahnede. Ayrılmak zorunda kalmadan önce mutlu ve güzel bir çiftmişler bunu geçmişlerine dair verilen her sahnede görüyoruz. Barış tekrar o günlere dönmek istese de Büge açısından bu imkansıza yakın duruyor. Anıları hatırladıklarında o günlere özlem duyuyordur muhakkak ama bildiklerini göze önüne alınca mantığı devreye giriyor haliyle. Geçmiş sahnelere bakarsak birinci yıl dönümündeki o romantik buluşmadan bir yıl sonra da ayrıldılar demek ki. Yeni bölümde de son bir yıllarına ait flashbackler izleyeceğiz fragmana göre.
Fırat’ın Barış’a yaptığı sürpriz ziyaretlere, Barış’ın onu aniden gördüğünde yaşadığı korkuya bayılıyorum. Önce şirkette sonra otoparkta en son da Büge’yle gittikleri restoranda karşısına çıktı Barış’ın ama bir farkla. Bu sefer elinde ona karşı kullanacağı Büge kozu vardı ve amacına ulaşıp Barış’ı köşeye sıkıştırmayı da başardı. Eş zamanlı olarak Tahir’in evine gelen Cemre , onu Nazlı’yla ilgili konuşarak oyalarken, diğer yandan Fırat’tan gelecek videoyu göster ya da gösterme mesajını bekliyordu.
Fırat, Nazlı’nın Barış’ta olmadığına ikna oldu ama yine de Büge’nin videosunu Tahir’e gösterilmesini tercih ederdim kendime adıma . Nazlı’nın Barış’ta olmaması güvende olduğu ya da Barış’ın onun peşini bırakacağı anlamına gelmiyor. Fırat’ın önceliği Nazlı’yı bulmak olduğu için Barış’ı köşeye sıkıştıracak, başını ağrıtacak ve bir süre onu oyalayacak o önemli kozu kullanmadı şimdilik. Oysa bu ona Nazlı’yı bulmak için zaman kazandırabilirdi. Bölüm sonunda da anladığımız üzere Barış Nazlı’dan yani Fırat’a karşı elindeki tek kozdan vazgeçmeyecek.
Bölüm sonunda Fırat Nazlı’sına kavuşacağı yere gittiğinde, Tahir’le onu sokakta beklerken buldu. Önce uzaktan izledi kızını sonra Nazlı gördü babasını ve ona doğru koştu. Fırat Nazlı birbirine sarılmışken Bulut ailesinin eski günlerine ait görüntüler nerden nereye dedirtti. Kızının kokusunu doya doya içine çekti, ona artık birlikte olduklarını, hiç ayrılmayacaklarını, artık kötü rüya görmeyeceğini, onu hep kendinin uyutacağını söyledi kızına bunu başarabilecekleri inancıyla. Tam o anda onu yine Barış sürprizi bekliyordu. Tahir’in bakışlarından belliydi bunun bir tuzak olduğu ama Fırat anlamadı. Barış’a rağmen kızını alıp gitmeye kararlıydı ama Barış buna izin vermeyecekti. O anda beliren kırmızı noktalar Nazlı’nın üzerinde gezinirken, Fırat kızına sarılarak Barış’tan bunu yapmamasını istedi yalvararak. Barış keyiften dört köşe gülerken 8.bölüm sona erdi.
9.bölümü aynı sahneyle açtık. Fırat kızını keskin nişancılardan korumaya çalışırken Barış ona iki seçenek sundu. Ya keskin nişancılar hedeflerindeki Nazlı’yı vuracaklardı ve Fırat kızının ölümünü izleyecekti ya da Nazlı’ya babasının ölümünü izleteceklerdi. Bir babanın en zor anlarından biri olmalı. İki ihtimali de göze alamayan Fırat, kızını karısının katiline kendi elleriyle gönderdi. Kızına “Gitmek zorundasın” derken, “Seninle kalacağım” diyen Nazlı’ya sesini yükseltmek zorunda kalırken, kızı dönüp ona baktığında neredeyse yalvarırcasına “Git” derken yaşadığı acı ve çaresizlik sesine yansımıştı.
Fırat ve Nazlı namlunun ucundayken eş zamanlı olarak isimsiz adam Büge’yi evde karşıladı. Can’ı dizlerine yatırmış, “Ferda Nerde?” sorusunun cevabını arıyordu hala. Tam da Fırat’ı tehdit ederken, Barış’a ondan telefon gelir ve onu Büge ve Can’la tehdit eder, Barış da Nazlı’yı bırakmak zorunda kalır diye düşünüyordum ama öyle olmadı. Adam Barış için kartını bıraktı ve görüşme isteğini bildirdi sadece.
Fırat Tahir’in Nazlı’yı şıp diye bulmasını hiç yadırgamadı hatta kendisine getirdiği için minnettar bile oldu. Yetmedi Sasha ona zarar vermesin diye Tahir’i oradan gitmeye ikna etti. Fırat’ın sorması gereken soruyu Cemre sordu:
“Tahir’in Nazlı’yı nereye getireceğini Barış nasıl öğrendi?”
Tahir’i takip ettirdi herhalde dedi demesine de Barış, Tahir’in Nazlı’yı bulduğunu nereden bilecek de takip ettirecek diye düşünmedi. Keskin nişancılara hiç girmiyorum. Görünüşte iki kişiydi ki onlardan biri Tahir biri Sasha mıydı diye düşünmedim değil oysa kırmızı noktalar çok fazlaydı. Sonuç olarak Barış bir kez daha amacına ulaştı ve Fırat’ın elini kolunu bağladı. Bu olay kendine daha çok güvenmesini sağladı, zafer sarhoşluğuna kapılmasına neden oldu. Sasha ondan daha temkinli Fırat konusunda. Onun her kaybettiğinde daha tehlikeli olabileceğini ve daha güçlü dönebileceğini biliyor çünkü. Barış ise Nazlı elindeyken hiçbir şey yapamayacağından emin, onun çaresizliğini izlemekten keyif alıyor. Bu yüzden de yaşayan bir ölü misali hayatta kalmaya devam etmesini istiyor.
Barış eve döndüğünde ise Büge’yi korku içinde kendini beklerken buldu. Olanları öğrendiğinde adam oğluna dokundu diye deliye dönerken kendi yaptıklarını hiç sorgulamadı her zamanki gibi. Çünkü onun her şeyi yapması hak ama ona kimse bir şey yapamaz. Oğluna kimse dokunamaz.
“Karga kindardır, kedi nankördür, tilki kurnazdır, yılan sinsidir ama insan bunların hepsidir.”
Hacı Alagöz’ün bu sözünü Tahir’e ithaf ediyorum. Barış’ın zaten yok ama Tahir’in de yatacak yeri yok. Bir de kendini acındırıyor Fırat’a, “Nazlı yok, meslek gitti” diye. Daha o gece Nazlı yaşıyor diye mahkemeye başvurup yeniden yargılama istese de işe yaramayacağını, temyiz süresinin dolduğunu söylerken Cemre’ye, şimdi “,Ona söyle yeniden yargılama istesin, elindeki her şeyi sunsun” diyor Fırat’a. İki yüzlüsün Tahir. Fırat bazen öyle bir bakıyor ki ona, tamam diyorum güvenmiyor, onunla oynuyor sonra bir şey söylüyor ya da yapıyor, kardeşi olarak görüyor hâlâ diyorum. Fırat adaletin yerini bulması için dışarıda mücadele etmeyi aklına koyduğu için temyize gitmemişti. Bu saatten sonra da cinayet silahını bulmadan, Barış’ı yargı önüne çıkarmadan da yolundan dönmez.
Bu arada bu kadar yakın olmalarına rağmen Tahir’in Fırat’ın ilgilendiği Barış Yesari davasından haberdar olmaması ilginç. Doğum günü ertesi katılacağı adliyedeki toplantıdan da haberi yoktu. Fırat özellikle mi saklıyordu acaba, Tahir’e göründüğü kadar güvenmiyor muydu, onunla ilgili şüpheleri mi vardı yoksa yoğunluktan aynı adliye binasında görüşemiyorlar mıydı? Yoksa Zafer’in başını yaktığı gibi Tahir’in başını da yakmak istemedi mi Fırat?
Nazlı her annesini sorduğunda gelecek diyor Fırat. Sadece o değil Tahir de aynısını yaptı, Ali de. Nazlı annesinin öldüğünü, babasını annesini öldürdü diye polislerin götürdüğünü biliyor ama küçücük bedeni kalbi kabul etmeye hazır değil belli ki yoksa babasına bundan bahseder annesinin öldüğünü bildiğini söylerdi. Zeynep’in ölüm anını izlemiş olsak da hâlâ bu işin içinde bir iş var, Fırat’ın Barış’a ziyareti ona itiraf etmesi için bir gün vermesi, sabaha adliyeye gideceğini söylemesi boşuna değil gibi geliyor. Sanki her şey Barış harekete geçsin diye kurgulanmış, onu tuzağa çekmek, ona yeni bir hata yaptırmak için. Ya da ben Zeynep’in yaşıyor olmasını istediğim için böyle şeyler geliyor aklıma. Fırat her şeyi hesaplamış da hafıza kaybını hesap edememiş gibi.
Fırat, hapishaneye dönüşünün ardından Barış konusunda sessizliğe büründü. Cemre dışında kimseyle konuşmadı. Önceki yazılarımda Fırat’ın hapishaneden kaçışı bıçağın kemiğe dayandığı an olacak sanırım demiştim ve o an, o sokakta kızını bir kez daha kaybettiğinde geldi. Fırat ne olursa olsun kaçmayı kafasına koymuştu. Koğuşta Nazlı’yı soranlara kızının 6 ayda ne kadar da büyümüş olduğunu anlatırken gözlerinin içi ve yüzü nasıl da gülüyordu.
Bu hafta hapishane sahneleri çok eğlenceliydi. Fırat’ın planı dahilinde koğuşun birbirine düşmesi, böylelikle dağıtılmaktan kurtulmaları, aynı zamanda arşiv temizleme görevini kapmaları, hapishane krokisine ulaşmaları, Mücahit’i deli etmeleri ve ondan intikam almaları, hapishane keşfi, mutfak görevini almaları, Müdür ve Mücahit’in açığını yakalamaları hepsi birbirinden güzeldi. Kamber’in krokisi toz bezi yapmasına ayrı güldüm, Hacı’nın Fırat’a “ hacı yolu bekler gibi bekledim yolunu” demesine ayrı.
Mücahit son haftalarda iyice gıcıklaştı. Kendini bir şey sanır oldu. Fırat’ın yaralanmasının ardından koğuşa gelmesi ne var ne yoksa alıp götürmesi, Paşa’ya vurması, Eren’in mektuplarını alması, Hacı’nın tespihini koparması … Bu nedenle Paşa’nın attığı tokatla genel olarak izleyicinin içine su serpildiğini düşünüyorum. Kamberin başında nöbet tutması ayrı bir komediydi. Ha Mücahit’in intikamı acı oldu orası ayrı.
Arşivde Fırat Beybabanın dosyasını gördü ve suçunu öğrendi. Biz tahminen ne zaman öğreniriz acaba? Gerçekten bir suç mu işledi, üzerine suç mu atıldı, durumun Zahit Yesari ya da Yesari ailesiyle bir ilgisi var mı, Cemre ve Beybabanın bağı var mı ? Sahnenin ardından merak ettiğim sorulardan birkaçı bunlar.
Beybaba: insan başkalarının hikayelerini okuyunca biraz olsun kendinden uzaklaşıyor.
Fırat : Pek işe yaramıyor anlaşılan. Uyuyamadığına göre. Beybaba? Bir insanın kendisinden kaçmasındansa kendiyle barışması daha iyi değil mi?
Beybaba : Kaçtığı hikayenin ne kadar acı olduğuna bağlı.
Fırat : Ya çok acıysa?
Beybaba : O zaman ölse de kaçamaz. İnsanlar cehenneme yaptıkları şeyden değil de yapmadıkları şeyden gidiyorlar galiba. Bak Fırat, hapishaneden kaçmak, hikayelerden kaçmaya benzemez. Başka yolu yok mu, Fırat?
Fırat : Başka yolu yok. Müebbet yemiş bir katilim. Aksini ispatlayana kadar da öyle olacak. Ayrıca hikayemden kaçmıyorum ki hikayemi baştan yazmak için kaçıyorum. İyi geceler Beybaba.
Beybaba : İyi geceler.
Fırat : İyi geceler Nazlı’m. Üstünü ört babacığım.
Fırat – Beybaba ilişkisini konuşmalarını seviyorum. Beybabanın uykularına mal oldu Barış’ın suçunu öğrenmesi. Fırat adamın ona anlatmasını bekliyor acaba bir dertleşme anında gelir mi itiraf? Fırat kızına iyi geceler dilerken Nazlı’yı bir çocuk yurdunda görevli tarafından üstü örtülürken gördük. Fragmanda sahneyi gördüğümde üzerini örten Barış mi Tahir mi merak etmiştim ikisi de değilmiş.
Tomris, bir oğlunun diğer oğlunun katili olmasını içine sindiremedi. Bu yükü kaldıramadığı anda da Barış’ı korumak için kendince bir yol seçti. Soluğu Erol Başsavcının yanında aldı. Oğlunun katili olduğunu söylerken ne yapmaya çalıştığını sadece o anda yanında olan Cemre anladı. Ölenin Savaş hayatta olanın Barış olduğunu anlatsa da demans hastalığından dolayı Erol’un onu ciddiye almayacağını biliyordum zaten. Yine de bir ihtimal Fırat aklına gelir , Savaş’ın Barış olduğunu söylediğinde onu ciddiye almadığını hatırlar, içine bir kurt düşer belki dedim ama nerde…
Tomris’in Cemre’yi yanında istemesi, ondan güç alması aklıma “Kan Çeker” sözünü getirdi. Cemre için hep Zahit ya da Beybabanın kızı mı dedik ama bu hafta acaba Tomris’in kızı mı diye düşünmeden edemedim. Zahit bir nedenle anne kızı ayırmış olabilir mi? O kızı Beybaba ve karısına vermiş olabilir mi? Ya da Tomris bir kız evlat kaybetmiştir ikizlerinden önce veya sonra da o yüzden Cemre’yi kendine yakın hissetmiştir. Bu da mümkün tabi. Karakterlerimizin hepsi otuzlu yaşlarda olunca kim kimin nesi olabilir emin olamıyorum.
Bölümün beğendiğim sahnelerinden biri Tomris Barış yüzleşmesiydi. Barış annesinin yanında savunmasız bir çocuk gibi. Herkesin yanındaki o alaycı, inkârcı, tehditkâr halinden eser kalmıyor onun yanında. Nahif, duygusal, kırılgan yanı çıkıyor ortaya. Annesi, kardeşini niye öldürdüğünü sorduğunda, önce inkâr etmeye yeltense de annesinin hastanede Büge ile konuşurken her şeyi duyduğunu söylemesiyle , bu kez yalanlara, bahanelere sığınmadı Barış. Yaptım demedi ya da şu yüzden yaptım, gözyaşlarını serbest bırakıp sustu. O sustu annesi konuştu: “Benim yüzümden mi?” dedi.
O anda altı yıl öncesine yaptığımız yolculukta, Barış’ın Büge’den ayrılmamak için belki de son çırpınışlarını izledik. Annesinden yardım isteyişine şahit olduk. “Beni ben olduğum için seven tek insan, kendimi sevmemi sağlayan insan” dedi Barış Büge için. Büge için de Barış bu kadar değerli miydi acaba? Tomris oğluna verdiği sözü tutabilse, Zahit’in Barış’ı göndermesine , Büge’yi Savaş’la evlendirmesine engel olabilirse, Barış bambaşka biri olurdu belki.
Zahit’ten sonra Tomris’in de Barış – Büge ilişkisini bildiğini gördük. Tahminimce sadece Savaş bilmiyordu bunu. En azından Büge – Savaş flashbackinden öyle anladım. “Barış’la ilgili söylediğin yalanı anla , hazmet” dedi Savaş. Belki de bunu öğrendikten sonra nefret etti Barış’tan. Büge’nin kendisini değil de kardeşini sevdiği halde onunla evlendiğini anladığı için belki. Barış onu bu kadar severken, Büge’nin onunla gitmemek için ne gibi bir geçerli sebebi olabilir hâlâ anlamıyorum. Ya da Savaş’la neden evlendiğini. Barış olmuyorsa Savaş olsun, bebeğinin babası bir Yesari olamıyorsa diğeri olsun diye mi? Ne şekilde olursa olsun o ailenin gelini olayım diye mi? Ya da Zahit silah zoruyla mı evlendirdi? Barış’ı bu kadar severken Savaş’la evlenmesi için bebeğine baba bulmak ya da maddiyattan başka geçerli bir sebep bulamıyorum maalesef. Barış, Savaş’la evlendirdi diye babasına kızgın, Büge’yle evlendi diye Savaş’a kızgın, annesine engel olamadığı için kırgın ama nedense Büge’yi bu evlilikten dolayı suçlamıyor gibi. Oysa istemese evlenmezdi Büge. Bebeğini pekâlâ tek başına ya da kendi ailesiyle büyütebilirdi. Barış döndüğünde bir aile kurabilirlerdi. Geçmişe dair sahnelerde Büge-Savaş geçmişine de gideriz tahminimce ileri bölümlerde. Büge’yi anlamama yardımcı olur belki o sahneler. Bu arada Zahit Yesari’ye ait zarfı tekrar gördük bu hafta. Büge ne zaman açar da içindekini öğreniriz acaba?
“İnsan mı aşktan ölür yoksa aşk mı insanı öldürür?”
Barış ve Büge’nin mutlu günlerine yeni bir yolculuk yaptık bu hafta. Hiç değişmemek istedikleri, birbirlerinin yanında güvende hissettikleri zamanlara. Büge’nin korkularına karşılık Barış’ın kendinden emin sözleri. Hep çok mutlu olacaklarına dair inancı. Barış’ı öldüren aşkını kaybetmesi miydi acaba? Yani aşkının büyüklüğü ve sevdiğinin yokluğu yüzünden mi bir caniye dönüştü?
Barış cezaevine mi taşısa odasını acaba? Zira bir ayağı orada, elinden gelse hiç çıkmayacak, sürekli Fırat’ın karşısına geçip damarına basmaya çalışacak. İşlerini de cezaevinden yürütür. Mis… Barış bir kez daha Fırat’ın karşısındaydı. Onda yarattığı hezimeti görmekti amacı ama dağılmış bir Fırat beklerken dimdik bir Fırat görmek şaşırttı onu.
Barış : Dağılırsın sanıyordum ama bakıyorum ki spora başlamışsın. Hayırdır savaşa mı hazırlanıyorsun?
Fırat : Barışa hazırlanıyorum.
Ona kimin yardım ettiğini öğrenmek istediğini anlamakta gecikmedi tabi Savcım. Bu arada Bay Tarçın sadece Büge’nin kaza videosunu yollamamış demek ki Cemre’ye. Anladığım kadarıyla Ferda’nın Savaş’ın evine geldiğini gösteren bir video da yollamış ki bu kez de Fırat ona “Ferda Nerde?” diye sorabildi. Bu sözün Barış’ın kabusu olması yakındır. Adamdan başkasından öğrenmiş olma şansları yok onu. Barış Fırat’ın rahatlığından ve meydan okumasından rahatsız olsa da çok belli etmemeye çalıştı ama Fırat anladı tabi ki. Bu yüzden de üstüne gitti. Fırat öfkesini bastırarak alaycı tavrıyla onu sinirlendirmek istemişti ve amacına da ulaştı. O görüşme odasından çıktıktan sonra ise rahat tavrının yerini gergin haline bıraktı.
Ferda ilk ortaya çıktığında Savaş’ın ikinci hayatının tehlikeli olduğunu anlamıştım. Mafya ya da kumar durumları gelmişti aklıma. Ancak iş sanki değerli taş, tarihi eser kaçaklığı olabilir gibi geldi bu hafta itibariyle. (Küçük bir ihtimal de olsa uyuşturucu ya da.) Bu işler yüzünden Barış ve Büge’nin başı yanacak gibi duruyor. Bakalım ilerleyen günler onlara ne gösterecek?
Sasha Bay Tarçın’ı bulmakta kararlıydı. Savaş’ın özel evinde bulduğu, adamın düğmesinden terzisine, oradan ev adresine ulaşmayı başardı. Sasha adamın peşindeyken Barış ve Büge Zahit’le yemek yiyordu. Zahit Tomris’i tedavi için yurtdışına yollama düşüncesini ortaya attığında Barış buna karşı çıktı. Kendine ait bir şeyi daha kendisinden almasına izin vermeyecekti Zahit’in.
Barış Cemre atışmaları, restleşmeleri de eğlenceliydi bu hafta. Tam da Fırat’ın dediği gibi Cemre’yi sürekli etrafında görmek- önce evde sonra işte- Barış’ı huzursuz etti.
Bir zamanlar Fırat’ı açık açık tehdit ettiği gibi şimdi de Cemre’yi tehdit ediyor Barış. İnşallah bu işin sonunda Cemre de zarar görmez.
“Dikkat et o topuklularla düşme. Daha cemre düşmesine var ondan yani, bahar gelmedi.”
Şirkette Cemre’yi görmek Barış’a sürpriz olurken, Cemre’yi ise Tahir sürprizi bekliyordu. Görevden alındı diye dert yanan Tahir, Yesari Hukuk Departmanı Şefi olarak çıktı karşımıza.
Cemre haklı olarak kaç paraya sattığını sordu kendini Tahir’e. Fırat’ı nasıl sattığını, Nazlı’yı nasıl Savaş Yesari’ye verdiğini. Verecek cevabı olmayınca üste çıkma yolunu seçti Tahir. Cinayet günü oradaydım, cinayet üstüme kalmasın diye delilleri kararttım diyemezdi tabi. Barış gerçeğini de bilmediği için de onun tehdidine boyun eğdi. En yakın arkadaşının karısına göz dikmiş ve onu öldürmüş ahlaksız bir savcı olmaktansa , Savaş Yesari’nin adamı olmayı tercih etti Tahir. Barış bunları nereden biliyor orası meçhul. Tamam kamera kayıtlarıyla oynadığını, 16.delili yok ettiğini içeri adam sokup ya da var olan adamlarından öğrenebilir. Cinayet gecesi eve geldiğini de zaten orada olduğundan bilebilir. Ama Tahir’in Zeynep’e aşık olduğunu nereden biliyor onu anlamadım. Yem attı belki de Tahir’e oltaya gelecek mi diye. Tahir’i zayıf noktasından, Zeynep’e olan aşkından vurdu. Onun katilinden intikam almak için iş birliği teklif etti. Belki de aylar öncesine Fırat’a teklif edilen ve Fırat’ın reddettiği işti onun kabul ettiği. Ona da maaşının 10 katını teklif ettiler mi acaba?
Barış ve Büge eve dönerken, Büge’nin dışarıda bir şeyler içme teklifini Sasha’yla buluşup Bay Tarçın meselesini halledecekleri için reddeden Barış, Büge’yi yol kenarında bıraktığında şimdi kaçırırlar dedim. Haklı da çıktım.
Sasha bir kere daha ava giderken avlanmıştı. Barış Sasha’yı beklerken, karşısında Bay Tarçın’ı görünce neye uğradığını şaşırdı. Belki de o an Sasha’nın kendi için ne kadar değerli olduğunu fark etmiştir kim bilir. Ne de olsa yıllardır yanında olan, ağzından çıkanı emir sayan, onun için adam öldürmek dahil her şeyi yapan, ona sonuna kadar sadık tek insan Sasha. Barış her ne kadar Büge’nin ardından “Senden başka kimsem yok çünkü” dese de Sasha’nın onun hayatında büyük yeri var. Daha önce de söylemiştim Sasha olmasa Barış Fırat’a bu kadar büyük bir komplo kuramazdı bence. Sasha onun eli ayağı, aklı, beyni adeta.
Barış için ilk şok Sasha’nin başına dayanmış silahtı ikincisi ise seçim yapması istenen diğer kişinin Büge olmasıydı. Tek bir sözüyle ikisinden birinin ölüm emrini vermiş olacaktı. Sasha kendini onun için feda etmeye hazırdı. Hiç tereddüt etmeden “yap” dedi.
Tarçın Barış’ın cevabını beklerken hapishanede Fırat ve koğuş ahalisi mutfak temizliğinin üstüne iki eğlenmek isterken Mücahit’in gazabına uğradılar. Yediği tokadın öcünü almak için mutfağın kapısını kilitleyip bir de yangın çıkardı Mücahit. Bekir’i mutfağa yönlendirirken zafer kazanmış gibi alttan alttan gülüyordu bir de . Fıratların yardım çığlığı ve arka planda yükselen alevler eşliğinde bir bölümün daha sonuna geldik.
Fıratları oradan Bekir çıkaracak diye tahmin ediyorum.
Büge de Sasha da ölmez demiştim bölüm sonrasında fragmanlara göre ikisi de hayatta gibi. Bay Tarçın Barış’tan bir isim alacak kesinlikle. Hatta ateş de edecek bence ama bu sadece Barış’ı korkutmak için olacak bu, kuru sıkı atacak belki de ikisi de hayatta olduğuna göre. Ya da Sasha vurulacak ama yaralı olarak kurtulacak. Barış Sasha’nın adını verecek diye düşünüyorum. Belki yaralanma olursa -ya da karar verme sürecine de olabilir – Sasha Barış flashbacki gelir bu hafta.
Fragmana göre Fırat Cemre’ye kaçma kararını açık açık anlatıyor gibi. Mutfak olayından sonra orada kalırsa öleceği korkusuna kapılmış sanki. Nihayetinde kaçmayı başarıyor Paşa’nın da yardımıyla. Tabi önüne çıkacak tır beni hala korkutuyor. Bu arada Paşa da kalabilecek mi acaba yoksa bütün o hazırlıklar keşifler sadece Fırat’ı oradan çıkarabilmek için mi?
Fırat’tan Beybabayı öldürmesini isteyen adam da kim öyle ve nereden çıktı pat diye? Belki de o adamın isteğini yapmamak için kaçma planını hızlandırmıştır. Yine cezaevinde Fırat’ın yanında bir adet Barış var elimizde. Acaba bu Savaş’ı özledim sahnesinden önce mi sonra mı olacak? Bu iki sahne ve kaçma anı en çok merak ettiklerimden. Büge Nazlı konuşması bir de merak ettiğim sahnelerden biri. Kızı emanet ettikleri yurt Büge’nin bağış yaptığı ya da sosyal yardım projesi kapsamındaki yerlerden biridir. Bunu nasıl atladı acaba Sasha. Büge Fırat’ın kızının yaşadığını öğrenince ne yapacak acaba? Zahit ve teyze bir kez daha karşı karşıya. Cemre’nin şirkette çalışmaya başladığını öğrendiyse kadın ondan adamın karşısına çıkmıştır belki. Cemre’yi bilmem ama biz öğrenelim artık Zahit Cemre’nin annesine ve babasına ne yapmış teyze hanım olmaz mı?
Yine çok heyecanlı bir 10.bölüm bizi bekliyor gibi. Yeni bölümde buluşmak dileğiyle…
Herkese keyifli okumalar.
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.