Kategori: İzledimMahkum

MAHKUM – İnsan Annesiz Nasıl Yaşar

Mahkum için bir sonraki bölüm tarihi 12 Mayıs olarak açıklanmışken, sürpriz bir şekilde bölümün başlamasına 8 saat kala ara vermemeye karar verildi. Yeni bölüm yok diye ekran karşısına geçmeyen izleyiciler de olmuştur kesin!  Son bölüm reytinglerini merak edenler için Total’de 6,78 reyting ile 1. AB’de 5,72 reyting ve ABC1’de 6,27 reyting ile 2. oldu.  Bölüm yazısı konuk yazar Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

 

Mahkum’da geçen hafta dönüm noktası demiştik. Hem Fırat hem de Barış için yeni bir dönemin başlayacağının sinyalleri verilmişti. Fırat, Barış’tan aldığı deliller ve kızıyla birlikte emniyete teslim olurken, Barış’ın, Büge ile birlikte hayatına son verme planını gerçekleştirmesine son bir adım kalmışken bölüm sona ermişti.

Bu hafta 20.bölümüyle ekrana geldi Mahkum. Jenerik öncesini Barış ve Büge sahnesiyle açtık. İkili tam son içkilerini içeceklerken, onları durduracak üç ihtimalden ikincisi olarak gördüğüm Sasha evin kapısına dayandı. Barış ne olursa olsun o içkiyi içmelerinde ısrarcıydı ta ki Sasha “O zehri birlikte içecektik” diyene kadar.

 

 

Büge Barış’ın niyetini o anda anladı ve onu durdurmak için sakin sakin konuştu. Can’ı düşünmesini istedi. Ona onsuz yaşayamayacağını söyledi. Ölmeyeceklerini, birlikte yaşayacaklarını ekleyerek onu sakinleştirdi. Sasha içeri girip Barış’tan hesap sorarken gelen telefon üzerine Büge Barış’a annesini kaybettiklerini söyledi ve jenerik girdi. Keşke Büge pat diye söylemeseydi Tomris’in öldüğünü. Eve gitmemiz gerek annen rahatsızlanmış, durumu ciddiymiş falan diye oyalasaydı biraz. Ölüm haberini vermenin kolay bir yolu yoktur ama söylemekten söylemeye de fark vardır. Ben annemlere kuzenimin ölüm haberini vermeye çalışırken “Bugün ilaçlarınızı aldınız mı?” demiştim. Ters bir durum olduğunu anlamışlardı o anda.

Tomris’in ölüm haberini almasalardı Büge Barış’tan bu intihar girişiminin hesabını sorar mıydı acaba? Sen nasıl oğlunu annesiz babasız bırakmayı düşünebilirsin der miydi? Korkarım demezdi. Büge bunu nedense çok normal bir girişim gibi karşıladı. Barış’ın aşkı ne kadar büyükmüş falan diye bile düşünmüş ona saygı duymuş ya da daha çok aşık olmuş olabilir belki de. Büge’yi anlamayı geçen hafta itibariyle bıraktığım için artık davranışlarını sorgulamıyorum.

Jenerik sonrasında emniyete döndük. Fırat Nazlı’yla son kez vedalaştıktan sonra nezarete alındı. Fırat’ın nezaretteki ilk gün Hacıyla konuşması, Barış Yesari davası, onunla tanışması, Savaş’ın ölümü, Barış’ın elini yakması, Zeynep’in ölümü, koğuşta hafıza kaybı geçirdikten sonra yaşadıkları gözünün önünden geçerken eski günleri yad ettik biz de. Fırat için aylar süren kabusun sona ermesine az kalmıştı.

 

 

Sağlık kontrolü için cezaevine götürüldükten sonra geriye bir tek analiz sonuçlarının çıkması kalmıştı.

Yeni başsavcıyı seven oldu mu Allah aşkına. Erol’un en azından bir ağırlığı vardı. Bir savcı havası vardı. Bu Asaf Ömer Bey’i kim başsavcı yaptıysa aklına şaşarım. Adamın tavrı çok iticiydi. Fırat’a karşı şüpheci tavrını anlarım. Adam sonuçta cinayet işlediğini kabul etmiş sonra da masumum diye ortaya çıkmış teslim olmuş. Adaleti yanıltmış düzenlediği sahte delillerle. Bir kere daha aynı şeyi yapabilir başsavcının gözünde. Ama konuşma tarzından tutun çay içişine , sorguda çubuk kraker yiyişine kadar hareketleri çok basit geldi bana. O makama yakıştıramadım.

 

 

Fırat bıçak analizinin sonucunda aklanacağından emindi. Bunun rahatlığıyla başsavcıyla belki biraz da cüretkar konuştu, aslında bir nevi etkiye tepki durumu vardı ortada. Başsavcının tavrına tepki olarak yer yer saygı çerçevesinde de olsa yine de ikinci tekil şahsa kaydı hitap şekli. Kendini anlatmaya çalışsa da karşısındakinin anlamaya niyeti yoktu. Fırat ona hak verdiğini de dile getirdi yeri geldi.

Ben Fırat’ın aksine izleyici olarak tetikteydim son ana kadar ya bir terslik olursa diye. Bu sefer Barış’tan şüphem yoktu çünkü o yolun sonuna geldiğinden emindi. Sinyorun bir şeyler yapabileceğinden şüpheliydim ve görünen o ki bıçak analizinin sonucunu o değiştirtti. Barış’ın deşifre olması işine gelmeyeceği gibi Fırat’ın tekrar savcı olması da işine gelmiyor Sinyorun. Zahit’e ait her şeyin sahibi olabilmesinin tek yolu Barış’ın Savaş olarak yaşamaya devam etmesinden geçiyor. Zaten Barış’ın bıçaktaki kanın Fırat’a ait çıktığını öğrendikten sonraki şaşkınlığı da bu işle bir ilgisi olmadığını gösteriyordu ki annesinin ölüm haberini yeni almışken bıçağın peşine düşmezdi.

 

 

Barış Fırat’a teslim olmaktansa ölmeyi göze almıştı bir kere, üzerine annesinin vicdan azabı binmişken bir kez daha intihar etmeye kalktı. Ölmek için seçtiği yer özel bir mekandı. Büge’yi sonsuza kadar kaybettiği gün intihar etmeye geldiği ve belki de hayatını tamamen değiştiren kadın olan Sasha ile tanıştığı çatıda başına bir kez daha silah dayadı. Ve bir kez daha Sasha hayatını kurtardı Barış’ın. Ona hapse girmeyeceğinin müjdesini de verdi orada.

Tahir’in Fırat’ın avukatı olarak yanında durması içime sinmedi, orada olmayı hak eden Cemre’ydi. Cemre Fırat aklanana kadar ölmemeliydi. Yokluğunu hissettim bu bölüm. Tahir’e şüpheci yaklaşımında haklıydı Fırat. Yalan yok bıçaktaki kan Fırat’a ait çıkınca ben de bir an bu işin altından yine Tahir çıkacak dedim. Sinyor Tahir’le iletişime geçti diye düşündüm. Tahir gerçekten yaptıklarından pişman diye düşünmek istiyorum. Bunun göstermek için de Fırat’ı aklamak için Zeynep cinayetini üstlendi. Sanırım buna şaşırmayan olmamıştır. Ben hiç beklemiyordum bu hareketi doğrusu.

 

 

 

Flashback sahnesinden gördük ki Fırat da razı olmamış bu kararına Tahir’in ama onu vazgeçirememiş. Tahir bir gün yine gerçekten kardeş oluruz belki derken samimi gibi geldi ama ona karşı içimde bir yerde hep bir şüphe kırıntısı kalacak gibi hissediyorum. Ayrıca bıçağın yeniden Barış’ın eline geçme ihtimali Fırat’ı tedirgin etmiş ki Derya’yla konuşmasında da bunu hissettirmişti.

Fırat ekibin ve Nazlı’nın güvende olduğundan emin olmak isterken Tahir ona gözünün arkada kalmamasını söylüyordu. Eş zamanlı olarak Paşa da haklı olarak Tahir’e ne kadar güveniyoruz diye soruyordu arkadaşlarına. Bu soruyu en son Yadigar için sormuştu, sonuç ortada. Adam katil çıktı. Tahir de önceden sabıkalı ekibin gözünde. Şüpheci olmaları normaldi. Hangimiz Tahir’e koşulsuz şartsız güveniyoruz ki.

Gönlümden geçen katilin Barış olduğunun anlaşılarak Fırat’ın aklanmasıydı. Gerçi öyle olsa Barış hapse girer dizi biterdi değil mi? Devam edebilmemiz için Fırat’ın Barış’ı yakalamak için kanıtlar bulması, Barış’ın yeni hatalar yapması, ikili arasında kaçma kovalamanın devam etmesi gerekiyor.

Zahit’ten bir kez daha nefret ettim bu bölüm. Karısını öldürdüğü yetmiyor gibi,  bir de Barış vicdan azabı çeksin, canı yansın, savcıya iyice düşman olsun diye Tomris’in oğlu hapse girecek korkusuyla kalp krizi geçirdiği yalanını uydurmaz mı? Keşke Tomris öleceğine Zahit ölseydi. Bölüm boyunca yaptıkları bununla da sınırlı kalmadı. Otopsi istememesi,  daha cenaze kalkmadan şirket işleriyle ilgilenmesi, döktüğü sahte gözyaşları, cenazenin üzerinden bir ay geçmişken kadının odasını boşalttırması, şirketi kurtarmak için Barış’ı deşifre etsin diye Fırat’la anlaşma yapması… Derdi gerçekten adalet olsa oğlunun cezasını çekmesini istemesine sonuna kadar hak verirdim orası ayrı ama adamın derdi adalet değil oğlunu saf dışı bırakmak. Babaların yüz karasısın Zahit Yesari. Bir gün gelecek sen de oğlun da hak ettiğiniz yere parmaklıklar ardına gireceksiniz inşallah.

Büge Zahit’in davranışlarının sahteliğini çok iyi anladı ve en başından beri bu ölüme şüpheyle yaklaştı. Keşke Zahit’ten habersiz otopsi isteme gibi bir şansı olsaydı. Eninde sonunda Tomris’in ölümünün cinayet olduğunu ortaya Büge çıkaracak bence ve o gün Zahit’in ölümü Barış’ın elinden olacak gibi geliyor bana.

Barış, babasının omuzlarına yüklediği vicdan azabıyla baş edemedi. Fragmanlardan sonra Barış’ın hastalığının nüksedeceğini ve bunun sonucunda Savaş halüsinasyonları göreceğini düşünmüştüm. Tahminim doğru çıktı. Annesinden Savaş’ı öldürdüğü için özür dinledikten sonra ilk kez gördü Savaş’ı Barış. Ardından da Savaş’ın hayali hiç peşini bırakmadı.

 

Önceleri göründü kayboldu. Daha sonra konuşmaya başladı onunla. Savaş’ı kanlı canlı karşısında gördükçe delirmeye başladığını düşündü Barış.

 

Barış : Hepiniz tertemizsiniz yani. Bir ben kirliyim öyle mi? Gerçekten mi ya. 

Savaş : Günahsız lekesiz kimse yok Barış. Bunu sen de gayet iyi biliyorsun. Ama başkasının kiri seni temiz yapmaz. Kendini kandırma artık.

Barış: Gerçek değilsin sen, daha evvel de başıma geldi bu. Böyle yüksek kafalar takılırsan olacağı buydu işte. Sakin ol oğlum, sakin ol.

Savaş : Yapma ya… Sen de bana gerçek değilmişsin gibi geliyorsun biliyor musun? Oğlum sen aynaya bakıyor musun hiç. Hangimiz gerçek hangimiz sahte.

Barış : Bana bunu niye yapıyorsun? Gerçek değilsin sen?

Savaş: Sakin ol. Sen artık bana zarar verebileceğini mi sanıyorsun?

Barış : Seni kendi ellerimle öldürdüm ben.

Savaş: Ben sen çağırdın. Sana yardım edebilmek için geldim ben.

Barış : Ha bir de ben çağırdım.

 

Savaş ve Barış’ı karşılıklı izlemek büyük keyifti doğrusu. İsmail Hacıoğlu kocaman bir alkışı hak ediyor. Birbirine zıt karakterli tek yumurta ikizlerini öyle bir canlandırıyor ki ikisini aynı oyuncunun oynadığını unutuyorum izlerken. Keşke bu sahnelerin kamera arkası gelse ve iki karakteri ayrı ayrı canlandırdıktan sonra aynı sahneye montajla nasıl yerleştirdiklerini görebilsek. Son sahne itibariyle herkes gibi ben de Savaş gerçekten yaşıyor olabilir mi diye şüpheye düştüm bir anlığına da olsa ama bu tabi ki imkansız. Evet ölüler yumruk atamaz, kapı çalamaz ve valizle gezmez ama 25.kattan düşen, hastanede kendine gelen,  son sözü “Savaş ben” olan, öldükten sonra DNA testi alınan, otopsisi yapılan, morga konulan ve bunlara Fırat’ın şahit olduğu bir ceset var ortada. Savaş hayatta ise bunu nasıl bir mantık çerçevesine oturtabilirler hiç bilmiyorum ki benim açımdan bunun mantıklı bir açıklaması olamaz. Normal şartlarda bu adam komadan çıkıp konuşamazdı bile ama hadi ona tamam dedim dizinin ilk bölümünde. Ama yaşayan bir Savaş Yesari durumunu şimdilik kabullenmem mümkün değil. Barış’ın hastalığının ilerlediğini görmemiz, annesinin acısıyla baş edemediğine, çektiği vicdan azabına Savaş yardımıyla tanık olmamız hedefleniyor. Zamanı gelecek Barış belki de bu sayede hapse girmekten kurtulacak.

 

 

Barış annesini kaybetmenin acısını derinden yaşadı. Önceleri sustu, tepkisiz kaldı ardından da onun ölümüne sebep olduğu için kendinden nefret etti. Gözyaşları içinde annesinden özür dilerken, kendine lanet okurken telefonda Sasha, yanında ise Büge vardı acısını paylaşan.

 

Barış : Hiç yüzünü güldürmedik biz onun. Ne babam ne biz. En çok o mutlu olmayı hak etmişti halbuki. Kuşum benim. Hep mutlu bir aile olacağımıza inandı hep. Ben evlat acısı yaşattım ona. Annem öldü lan benim. Annem öldü. Benim annem öldü. Neyi anlıyorsun lan, neyi anlıyorsunuz? Benim yaşadığım şeyi sen nasıl anlayacaksın? Annem öldü benim. Ben ne yapacağım? Sasha ben ne yapacağım? Ben onsuz nasıl yaşayacağım? Benim yüzümden öldü. Allah belanı versin Barış, Allah belanı versin. Çok özür diliyorum anne çok, çok özür dilerim. Ben ne yapacağım? Ben sensiz ne yapacağım? Ben onsuz ne yapacağım? İnsan annesiz nasıl yaşar?

 

 “İnsan annesiz nasıl yaşar ki” dedi Barış. Bunun cevabını sana en iyi verebilecek kişi Nazlı. Annesiz bıraktığın o beş yaşındaki kız sana annesiz nasıl yaşandığını anlatsın istemiştim ama bu hafta böyle bir sahne gelmedi. Oysa zaman atlaması olmadan önce Tomris’in cenazesini görseydik, mahkumların, Fırat’ın, Nazlı’nın Can’ın bu ölüm haberine tepkilerini izleseydik, cenaze olurken aynı mezarlıkta Fırat ve Nazlı, Zeynep’in mezarını ziyaret ediyor olsaydı tesadüf bu ya, Barış’ı gören Nazlı yanına gidip onunla konuşsaydı. Böyle bir sahne yazılabilecekken biz cenazeyi bile göremeden, Tahir’i hapse yollayıp bir ay sonrasına ışınlandık. O bir aylık süreçte neler oldu? En azından müzikli bir sahne eşliğinde sözsüz sahne geçişleriyle izleyebilseydik o süreci. Fırat aklanıp döndüğünde ekiple bunu nasıl kutladılar, Nazlı ve Fırat son kez kendi evlerine gidip oradan eşya aldılar mı, Zeynep’in anısıyla vedalaştılar mı, Nazlı ve Fırat Zeynep’in mezarına gitti mi? Fırat Nezaket annesinin karşısına başı dik çıktı mı? Kadının elini öptü mü yoksa karşısına çıkmak için Barış’ı yakalayacağı günü mü bekliyor? Paşa’nın 12 milyon TL’sini kullanmaya başlamışlar belli ki. Önce Kamber’e klarnet almıştı Paşa. E Fırat ve Nazlı yeni bir eve taşınmış, yeni eşyalar alınmış ki yeni bir yere taşınıp yeni bir başlangıç yapmaları çok doğal. Zeynep’i kaybettikleri evde yaşamaya devam etmeleri baba kıza ancak acı verirdi. Bunları Paşa’nın parasıyla yapmış olmalılar. Fırat aylarca hapislik ardından kaçak hayatı yaşadıktan sonra ev tutacak, eşya alacak parası var mıdır bilemedim. Bir miktar birikimi vardır belki ama bu kadarına yeter mi acaba? Barış annesinin ardından nasıl dağıldı, Büge ve Can’dan nasıl uzaklaştı, kavga ettiler mi , Sasha onu nerelerden toparladı? Birkaç dakika bu anları izleyip öyle bir ay sonrasına geçebilirdik.

Aylardır beklediğimiz an nihayet geldi bu hafta Fırat Bulut yeniden Cumhuriyet Savcısı olarak adliyeye odasına geri döneceği gün geldi çattı aklandıktan bir ay sonra. Paşa ve Kamber onu uyandırırken bir an ben de Fırat yine hafızasını kaybetti diye korktum valla. Fırat ekip için de bir ev ayarlamış ama tehlikeli olsa da bizimkiler onu ilk iş gününde yalnız bırakmamak için cümbür cemaat eve doluşu vermişler. Demek ki Fırat onlara anahtar vermiş tabi Paşa hırsız kimliği ile kapıyı açmadıysa.

 

Fırat : Günaydın. Günaydın yok mu kızım amcalarına. 

Nazlı: Günaydın.

Fırat : Bana bak hakkında şikayet var. Konuş kızım.

Nazlı : Hacı amca yaptığın yemek çok güzel ama acı olduğu için yiyemiyorum.

Hacı: Turşucuğum.. Bugün senin için özel acısız yumurta yaptım. Gönül rahatlığıyla yiyebilirsin. Hadi buyurun.

 

Nazlı ve Fırat’ı yeniden birlikte ve mutlu görmek için çok beklemiştik. Bütün sahneleri birbirinden güzeldi yine. Sabah elini yüzünü yıkayışları, kahvaltı yapışları, okula gidişleri…

 

 

Fırat : Evet. Kızım babaya ne söz verdi, hatırlıyor mu?

Nazlı : Okuldaki kimseye amcalardan bahsetmeyeceğim.

Fırat : Aynen öyle. Amcaların hakkında tek bir soru bile sorarlarsa benim kızım hiçbir şey bilmiyor. Anlaştık.

Nazlı : Anlaştık. Bana onlar kaçak mı? 

Fırat: Uzun süreli saklambaç oynuyorlar diyelim. Olur mu?

Nazlı : Ebe kim?

Fırat : Ebe polisler.

Nazlı : Merak etme baba. Ben sır tutabiliyorum.

Fırat : Senin o sır tutarım diyen dillerini yerim, o göbüşünü öperim. Tut elimi hadi. Çok biliyorsun sen. Buyurun efendim.

 

 

İnşallah arada bir Zeynep’i konuştukları sahneler de görürüz ve mutlaka bir mezarlık sahnesi izlemeliyiz.

 

 

Fırat’ın adliyeye gelişi, yüzündeki gurur, odasına girişi, cübbesini elleyişi, aile fotoğrafını masasına yerleştirişi ve Barış’ın fotoğrafını panoya aşısı oh be dedirtti. Yalnız bu an için hayallerim bambaşkaydı benim. Fırat döndüğünde yanında Cemre olacaktı. Erol ve Tahir onları karşılayacaktı. Onun katil olmadığını anladıklarında Fırat’a ne söyleyeceklerini izleyecektik. Oysa Fırat tek başınaydı.  Onun adliyeye dönüşüne hiçbiri şahit olamadı. Bunun burukluğunu yaşadım biraz.

 

 

Fırat’ın işi kolay değil yeni başsavcıyla ama O zamanında Erol’a boyun eğmediği gibi yeni başsavcıya da boyun eğmeyecek belli ki. Adam izin vermem dediği halde Hacı’nın ve Zeynep’in dosyasına ulaşmış ki hem kamera kaydındaki seslerin mümkün olduğunca kurtarılmasını istedi hem de Hacı Alagöz davasını yeniden açtı.

Hacı, Paşa ve Bekir’in İbrahim Alagöz’ün aracını aldıkları sahne komikti. Arabanın içinde uyuyan kimdi acaba? Bizimkilerin başına bela olmasa bari bu saatten sonra. Fırat’ın isteğini yerine getiren Hacı’ya masumiyetini kanıtlamak için bir kapı açıldı.

Mahkumların bir diğer hoşuma giden sahnesi,  Hacı’nın Kamber’in klarnet çalmasına tepkisiydi.

 

Hacı : Ya Kambi Allah’ını seversen dur. Dur Allah’ını seversen çalma. Senin yüzünden benim anksiyetem azdı. 

Kamber : E ne var be kardeşim sende. Paşa kardeşim almış bana klarnetin hasını çalmayayım da ne yapayım. Bayağıdır almıyorum elime zaten. Sen de hemen bozuluyorsun aga.

Hacı : Ya yok ben bozulmuyorum. Ama benim psikolojim bozuluyor. Yani sizin bu hareketlerinizi, bu tavırlarınızı görünce cezaevi geliyor benim aklıma. Kağıt karıştıran Paşa, klarnet çalan Kambi, kitap okuyan baba bey. Ha şuradan savcı girsin desin hatırlamıyorum hatırlamıyorum tam olsun.

 

Rafi’nin Fırat’ın yakınındaki biriyle temas halindeyiz dediği kişi büyük ihtimalle yeni Başsavcı. Erol nasıl Zahit ve Sinyorun adamıydıysa, zamanında Fırat Barış’ın peşine düşmesin diye ona zorluk çıkarıp, ardından da açığa almanın yollarını aradıysa, cinayet şube ekibini dağıttıysa, yeni başsavcı Ömer Asaf da onların adamı bence. Fırat’ın Savaş’ı almasına aynı Erol gibi tepki verdi çünkü. İkinci ihtimal de Fırat’a Hacı’nın dosyasını getiren, soruşturmada hata mı yaptınız diyen çocuk. Ama ilk ihtimal daha yakın geliyor şimdilik. Fırat’ın işlerini namusuyla yapan kendilerini lekelediğini söylüyordu ya bakalım gerçekten temiz bir başsavcı mı kendisi zamanla göreceğiz.

Barış aylar sonra yine Barış kıyafetleriyle, Barış dansıyla alemlere dalmışken çıktı karşımıza ilk bölümdeki gibi. Melike gibi bir kız çıktı karşısına yine ama bu kez temkinli davrandı Barış. Belaya bulaşmak istemiyor gibiydi ta ki kızın arkadaşı ona küfredene kadar daha doğrusu annesine. İçindeki psikopat dışarı çıktı yine Barış beyin ama Büge’ye söz verdiği için öldürmedi adamı sadece kulağını kesti. Bak bak ne büyük değişim (!) Bari o ana şahit olmak zorunda kalmasaydık.

Sasha Barış’a çip ya da takip cihazı mı taktı diye düşünmedim değil bu hafta. Önceki hafta Barış onun için nasıl endişelendiyse bu hafta sıra Sasha’daydı. Gittiği her yerde eliyle koymuş gibi buldu adamı. Sasha onu gerçekten seviyor ve ciddi ciddi değer veriyor. Birlikte ölme sözü vermişler daha ötesi var mı? Sasha ona bağlanmış bu da çok doğal bir şey. Barış’ın ona karşı sözleri, tutumu, hareketleri de etkili bu halinde Sasha’nın. Sasha Barış’a platonik aşık yazılmalı mı bence hayır ama yazılırsa da Sasha açısından bu durumu yadırgamam. Yıllardır Barış’ın yanındaki tek kadın olduğu için duygularını sorgulamamış olabilir ama Büge yeniden Barış’ın hayatına girdi. Barış her fırsatta ona aşkını anlattı, ölümüm onun elinden olacak, onu daha çok seveceğim dedi durdu. Ne Sasha’dan ne Büge’den vazgeçemezken Barış, Sasha’nın da ondan etkilenmesinde bir gariplik yok. Hatta yeri gelir Büge’yi kıskanabilir de. Büge de zamanında onu kıskanmıştı ne de olsa. Sasha’nın tek derdi Barış’ı korumak, kendinden de Fırat’tan da. Bu nedenle o adamı öldürmemesi için onu uyardı, Barış kılığında dolaşmasının tehlikeli olduğunu ona hatırlattı. Savcının görevinin başına geçtiği anda peşine düşeceğini ekledi. Barış ise hala Fırat bana bir şey yapamaz kafasında.

Büge Barış’a karşı tepkiliydi hafta. Ondan tedavi olmasını istedi. Onunla iletişim kuramamaktan yakındı. Tanımadığı bir yabancıyla aynı yatağa girmek istemediğini söyledi ki Barış’ın kendisini toparlamaya karar vermesinde son sözleri ve Can’ın baba diye sarılışı etkili oldu galiba.

 

 

Fırat Nazlı sahneleri kadar Barış Can sahnelerini de seviyorum. Bu hafta Barış’ın Can’ı okuldan aldığı gibi birlikte sahneleri artar inşallah.

 

Fırat bir kez daha Barış’ın karşısına Cumhuriyet Savcısı olarak çıktı. Birlikte gideceklerini, onu almaya geldiğini söyledi. Barış ondan Can’ı arabaya bırakmasına izin vermesini istedi.

 

Barış : Bilseydim hayırlı olsun hediyesi yollardım.

Fırat: Benim en büyük hediyem sensin. Benimle geliyorsun.

Barış: Fırat… Oğlum burada.

Fırat: Oğlum bana kendini anlatma.

Barış: Ya tamam biliyorum sen kızımın yanında bana neler yaptın diyeceksin haklısın da ama kendim için bir şey istemiyorum. Düşünsene… Babasını son gördüğü an bu olacak. En azından arabaya götüreyim ha.

Fırat: Sana başından beri söylüyorum. Ben sen değilim. Acele et.

 

Ah Fırat ah sen hala Barış’ın oyunu dürüst oynayacağına nasıl inanıyorsun. İki sözüne kandın yine Can’ı arabaya götürmesine izin verdin Barış’ın kaçacağı belli bir şeydi. Onu almana izin vermeyeceği aşikardı. Sen o değilsin ama o da sen değil. Barış kaçak dövüşür hala öğrenemedin mi?

 

 

Neyse ki ikinci hamlesi akıllıcaydı Fırat’ın. Büge’ye verdiği oyuncağın içinde dinleme cihazı olduğunu anlamıştım zaten. Büge bu saatten sonra hür iradesiyle Fırat’a yardım etmek için bir hamle yapmaz bunu net bir şekilde gördük bu hafta. Ne yaparsa yapsın Barış’ın yanında duracağını açık açık belli etti. Fırat da bu ihtimali tahmin etmiş olmalı ki kendi işini kendi halledip onları dinlemeye aldı. Barış, Büge’ye Savaş’la ilgili şüphelerinden bahsedip, her şeyin başladığı yere dönmesi gerektiğini söylediğinde, Fırat da peşine düştü. Barış , Savaş’ı nasıl öldürdüğünün üzerinden adım adım geçerken, delirmediğine, Savaş’ın gerçekten öldüğüne ikna olmuşken çalan kapıyla yeni bir şok yaşadı. Elinde valizle gelen Savaş ona Fırat’ın geldiğini haber verirken bir de yumruk attı. O sırada Fırat daireye gelirken iki kardeşin kapıya bakmasıyla bölüm sona erdi.

 

 

Peki Barış gerçekten yumruk yedi mi? Yediyse kimden? Ben nedense Fırat’ı Savaş zannedecek diye düşünmüştüm ama Fırat’ın koridordaki görüntüsü işi değiştirdi. Muhtemelen o kapı hiç çalmadı içeri gelen de yumruk atan da olmadı Barış’a. Barış kapıyı bilinçsizce açtı. Belki de tam Fırat geldiği sırada onu 25.kattan kendini atmaya çalışırken bulacak. Barış’ın öleceğine ihtimal vermediğim için muhtemelen Fırat onu kurtaracak. Barış kendine gelip tekrar elinden kaçar ya da Fırat onu adliyeye getirdikten sonra halindeki tuhaflığı fark eder ve sağlık kontrolüne alınır Barış bilemiyorum.

İkinci ihtimal Barış Fırat’ı aşağı atmaya çalışırken Büge gelip onu durduracak verdiği sözü hatırlatarak.

Orada ne olur bilinmez tek isteğim Fırat’ın başını yeniden derde sokacak bir şey olmasın. Zaten Zahit’le konuşması da riskliydi bence. Barış’ın peşine tek başına düşmesi de. Barış’a bir şey olsa suç direkt üstüne kalır geçmişteki husumet, Fırat’ın Barış takıntısı açıkça ortada çünkü. Barış’ın arkasında Sinyor var. Fırat’ın Barış’tan önce Sinyor meselesiyle ilgilenmesi, Efkan Dağlı’nın suçlarını ortaya dökmesi daha doğru olacak gibi. Ardından Barış’ı alması daha kolay olur sanki.

Fragmana göre Fırat Barış’ı yakalamış görünüyor. Üzerlerinde geceden kalan kıyafetlerle gündüz vakti adliyeye giriş yapıyorlar. Barış’ın evde Savaş’la olan karesi var. Barış, Savaş’ın hayalini artık evde de görmeye başlamış belli. Savaş’ın kıyafetinin hep aynı olması onun hayal olduğunun göstergesi bence. Her ne kadar Savaş’ın hayatta olduğunu,  Fırat’ın teslim aldığı kişinin Savaş olduğunu düşünenler varsa da ben onun hayal olduğuna inanıyorum hala. Tamam bakışları Savaş gibi ama Barış zaten aylardır Savaş rolü yapıyor. Savaş hayatta ve Barış yerine teslim olmuş olsa Fırat bunu fark ederdi bence. Barış eve döndüğüne göre Sinyor Zahit’in Fırat’a kanıtları ulaştırmasına ve Barış hakkında tanıklık etmesine engel olacak bence. Bakalım Fırat bunun üzerine dediği gibi Zahit’in de peşine düşecek mi? “Arkamdan iş çevirirsen oğlunu alırım sonra gelir seni alırım” demişti. Yesarilerin artık bedel ödemesi gerekiyor. Umarım Fırat dediğini yapmayı başarır da en azından Zahit hapse girer. Gerçi Sinyor da onu İnci cinayetiyle tehdit ediyor. Barış’ı deşifre ederse karşılığında o da Zahit hakkında suçlamada bulunacak muhtemelen. Büge o sözleri söylerken karşısında oturup elinde Savaş’ın çocukluk gözlüğünü tutan da Zahit olmalı. Tomris’in sandığı Barış’taydı. Gözlük de içindeydi. Zahit’in eline geçmiş muhtemelen. Zahit her türlü köşeye sıkışacak bu hafta belli ki. Barış Sinyora güvenerek “Savcı benim Barış olduğumu asla kanıtlayamayacak” diyor. Büge Fırat’tan Can’la Barış’ı görüştürmesini istiyor. Fırat’ın yerinde olsam izin vermem. Fırat az yalvarmadı onlara kızını görmek onu alabilmek için. Karşılığında hep oyun oynandı ona. Ama Fırat bu, sırf Can’ı düşündüğü,  bir çocuk olarak masum olduğu ve bedel ödemesi gereken o olmadığı için kesin tamam der. Barış’ın Can’a karşı tavrı gerçekten Barış mi yoksa Barış görünümlü Savaş mi olduğunu ortaya çıkarır zaten ama yine diyorum ki Savaş hayal bence.

Yeni bölümü merakla bekliyorum. Yeni bolum yazısında buluşmak dileğiyle… Keyifli okumalar.

 

Göz atmanızı öneririz: Mahkum Bölüm Yorumları

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

9 saat Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

7 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce