Mahkum 7. bölümde de zirveyi teslim etmedi. Bölüm reytingleri ise bir önceki haftaya göre düşüşte olsa da Total’de 9,38 reyting, AB’de 9,49 reyting ve ABC’de 9,94 reyting ile üç kategoride de 1.cilik. Bölüm yazısı konuk yazar Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Mahkum deyim yerindeyse nefes kesen bir bölümle karşımızdaydı bu hafta. Baştan sonra gözümü ayıramadım ekrandan.
6.bölümün final sahnesinde Fırat’ın Barış’ı hatırladığını öğrenmiştik. Artık oyun Fırat’ın istediği gibi oynanacaktı. Böyle bir bölüm sonunun ardından fragmanlarda Fırat’ın deşifre olduğunu görmek şaşırtmıştı beni. Barış’ın, onu hatırladığını bu kadar çabuk öğrenmesini beklemiyordum çünkü. Sonra, Fırat hatırladığını bilmesini istedi herhalde Barış’ın dedim. Oyunun bir parçası olmalı bu da diye düşündüm.
Özellikle Fırat – Barış sahnelerini, restleşmelerini, yüzleşmeyi izlemek için merakla oturdum ekran başına.
7.bölümü jenerik öncesinde cinayet gecesi sahnesiyle açtık. Tahir’in evden ayrılmasıyla eş zamanlı olarak Ali’nin Nazlı’yı evden çıkarışına şahit olduk. Zeynep Nazlı’yı odasında göremeyince, babasının yanına gittiğinden emin, yatak odasına girecekken Sasha ve Barış’ın orada belirmesiyle “Zeynep’in katili kim?” sorusunun cevabını da almış olduk.
Barış ve Sasha’nın rahatlığı, pişkinliği, bir kadının canını almayı oyuna, eğlenceye dönüştürmeleri bir kez daha pes dedirtti. Zeynep, kızı ve kocasının hayatta kalması karşılığında , Fırat’a bedel ödetmek uğruna canından oldu.
Fırat nasıl kendini suçlamasın şimdi? Nasıl hepsi benim yüzümden demesin? Tabi ki suçlayacak ve hayatta kaldığı sürece vicdan azabı çekecek. Koruyamadığı karısının katilini ve kızının yerini bulmak için de tüm sınırları zorlayacak. İşini doğru bir şekilde yapmanın bedelini çok ağır ödedi ve ödemeye devam edecek. Ta ki Barış’ı içeri atana ve masumiyetini ispat edene kadar. Hoş ispatlasa da artık eski Fırat olamayacak, bir yanı hep eksik kalacak.
Barış Zeynep’i bıçakladıktan sonra söylediği sözlerle Fırat’a kestiği cezayı açıkça dile getiriyordu.
Barış: Ölümün bir kurtuluş olduğunu bilseydin bana teşekkür ederdin Zeynep. Bak Fırat’a, hep ölmek isteyecek ama ölemeyecek.
Hangisi daha acı verici acaba? Kocan ve kızın hayatta kalsın diye kocana düşman adamın elinden ölmek mi, yoksa ölümünle kocanın hayatının kararacağını bilerek son nefesini vermek mi? Zeynep’in ölümünün ardından katili bulunsun, kocası aklansın diye kamerayı çalıştırması, Barış’ı kayda alması şimdilik bir işe yaramadı maalesef. Ayakkabı konusunda da ters köşe olduk. Tahir demek ki ayakkabılar kayıttakilere benziyor ya da aynısı diye atmış çöpe ayakkabılarını. Cinayet yerine geri dönmemiş. Evden ayrıldığında Zeynep hayatta, Fırat ve Nazlı ise yataklarında uyuyorlarmış. Yine de arabada tuhaf bir bakışı vardı sanki. Acaba o nedendi? Kapıyı o açık bıraktı desem Ali girsin diye, o zaman Nazlı’nın yaşadığını bilmesi gerekirdi. Oysa sesini duyduğunda da kayıtlardan onu ve Ali’yi tespit ettiğinde de gerçekten şaşırdığı belli oluyordu. Keşke Fırat’a açık açık neden yalan söylediğini sorsaydı, Nazlı’nın onu aradığını söyleseydi. Hâlâ o geceyle ilgili sakladığı bir şeyler var hissine kapılıyorum. Delilleri karartmasının tek nedeni Zeynep’e karşı hisleri mi? O gece eve geldiği bilinmesin, suç üstüne kalmasın diye mi? Fırat’ın Zeynep’i öldürmediğinden emin olsa ona Nazlı’nın yaşadığını söyler miydi acaba? Fırat’ın, kardeşi onunla kızının yaşadığını paylaşmayınca, Tahir’e olan güveninin sarsılması çok normaldi. İkisi de birbirinden Nazlı’yla ilgili bir söz bekledi, ikisi de sustu. İç sesleri başka şeyler söylerken , dillerinden dökülen bambaşkaydı. Tahir’in konuşmaması Nazlı’yı korumak adına mı? Fırat’a güvenmemesinden mi? Tahir’in cinayetle bir bağlantısı yoksa, neden karaktere bu kadar gizem yüklendi merak ediyorum. Barış’la bir bağlantısı olma ihtimali hâlâ aklımın bir köşesinde. Tahir sanırım dizinin çözülmesi en zor karakteri olmaya devam edecek bir süre daha. En azından benim o için durum böyle.
Cinayetin ardından Fırat’ın Barış’ın sesiyle uyanmasını akabinde karısının katilleriyle yüzleştiği anlarda Onur Tuna ve İsmail Hacıoğlu karşılıklı oyunculuk dersi verdiler yine. Fırat’ın Barış’ı gördüğü andaki şok olmuş halinin o konuştukça öfkeye dönüşmesi, belki de onu ciddiye almadığı için kendine kızması, Barış’ın yüzündeki o pis gülümsemeyle kedi fare oyununa devam etmesi, Fırat’ın Sasha’nın tuttuğu silahın namlusuna dayanıp ölmeyi istemesine karşılık Barış’ın Nazlı’yı öne sürmesi, Fırat’ın çaresizce “Ne yaptın sen? Derdin benimleydi, neden beni öldürmedin” demesi karşısında Barış’ın o zafer kazanmış edasıyla “Aklıma geldi ama bana ilk aklıma geleni yapmamayı sen öğrettin. O yüzden senin için en kötüsünü düşündüm” demesi… İsmail Hacıoğlu’na teşekkürler Barış’tan bir kez daha tiksinmeme sebep olacak kadar güzel oynadığı için.
Barış hiç boşuna çocukluk travmasının, babasının sevgisizliğinin, kardeş ayrımcılığının arkasına sığınmasın, kardeş katili olmasının sorumlusu olarak Fırat’ı görmesin, mağdur edebiyatı yapmasın. Kötülük, sadistlik, psikopatlık onun içinden geliyor. Ruhu kararmış Barış’ın. Bu saatten sonra Büge’ye olan saplantılı aşkı da değiştiremez onu maalesef. İçindeki temiz yanı sadece çocukların yanında görüyoruz şimdilik, Büge’nin yanında eski Barış olmak için çabalasa da Büge’den karşılık göremedikçe karanlık yanını ona daha çok gösterecek diye düşünüyorum.
Barış: İnsanın içindeki yaralardır gerçek. Ve genelde hep en sevdiklerimiz yaralar bizi , dolayısıyla en sevdiklerimizin açtığı yarayı bir başkası dikemez.
Psikoloğa söylediği bu sözlerde Barış’a hak versem de buna sığınarak sadist bir katil olmasına hak veremiyorum. Hadi Melike ona Savaş sanıp yaklaştığı için öldü, Ferda onun Savaş olmadığını anladığı için. Peki Zeynep’in günahı neydi? Hiçbir sağlıklı insan bir başkasını adalet adı altında böyle ağır cezalandırmaz.
Psikolog demişken, hastaların bilgileri gizli tutulmuyor muydu? Hasta doktor konuşmaları ne zamandan beri üçüncü kişilerle paylaşılıyor? Barış geliyor ve savcının durumunu merak ettim diyor. Kadın hastamın bilgilerini sizinle paylaşamam demek yerine durumu iyiye gidiyor, her şeyi hatırlayabilir de yeniden unutabilir de diyor. Şaştım kaldım.
Fırat yeniden unutma ihtimali karşılığında tedirgin oluyor haklı olarak. Neyse ki Cemre’nin yönlendirmesiyle hatırladıklarını kayıt altına alıyor artık. Demek ki hücreye ve vücuduna bilgi kazıma devri bitti. Fırat bir kez daha Cemre’ye olan güvenini dile getiriyor videoda. Her şeyi unutsa da avukatı Cemre’ye güvenmesini, başından beri yanında olan ve sonuna kadar da yanında duracak tek insanın o olduğunu söylüyor.
Hayal Köseoğlu da iyi iş çıkarıyor. Hakkını vermek lazım. Sasha’nın her an her yerde bitmesi, bölüm boyunca gerdi beni mesela. Ali – Cemre konuşmasını yarıda kesen silahı ateşlediğinde, Nazlı zatürre teşhisiyle kaldırıldığı hastanede beliriverdiğinde yeter artık dedim. Ali’nin oyununa her gelişinde de sevindim, oh dedim.
Barış, Fırat’a büyük bir tuzak kurarken, yine büyük bir hata yaparak cinayet silahını olay mahallinde bırakmış. Üstelik de üzerinde kendine ait kanla. Fırat’ı harekete geçiren motivasyon bu oldu belki de. Cinayet silahını saklayıp cinayeti üstüne alacak delilleri bırakmış. Barış’ın “Savcıda bana ait bir şey var” dediği bıçakmış demek ki. Ben ses kaydı olarak düşünmüştüm. Hâlâ Fırat’ın dışarıda bir işbirlikçisi olduğunu düşünüyorum ama kim olabileceğini bilmiyorum. Cinayet gecesiyle ilgili bilmediğimiz tek şey bıçağın yeri şu anda yanılmıyorsam. Fırat’ın tutuklandığı gün tekrarlayıp durduğu adreste mi saklıyorlar acaba bıçak? O da ortaya çıkarsa Barış özgürlüğün sonuna bir adım daha yaklaşmış olacak.
Jenerik sonrasından itibaren Fırat’ın Barış’a çok zorlansa da renk vermemesini, Barış’ın sorularla onun ağzını aramasını ve açık vermesini sağlayacak oyunlar oynamasını keyifle izledim. Fırat her fırsatta son beş ayı hatırlamadığını vurgularken, Barış’ın Nazlı kozunu kullanarak onu gafil avlama planı da işlemedi. Fırat oyunu anlayıp ısrarla kızının öldüğünü söylediğinde Barış onun hatırlamadığından emin oldu. Ayrıca Fırat’ın tenine telefon numarasını kazımış olduğunu Sasha’ya anlatırken tepkisi çok iyiydi.
“Hafıza kayıplarından birinde numarayı hatırlamış. Unutmamak için kendi vücuduna kazımış. Kendi elleriyle, tenine! Hani biz psikopattık?”
Benzer bir tepkiyi daha sonra yine verdi Barış. Fırat bir kez daha sebepsiz yere hücreye atılınca, ardından da başka bir cezaevine naklinin istendiğini öğrenince harekete geçti. Barış’ın onu yeniden görmek istemesini sağlayacak hamleyi yaptı. Tam da düşündüğü gibi oldu. Koğuş arkadaşları ve Hacı’yla vedalaşıp cezaevi aracıyla hapishaneden uzaklaşmışken Mücahit, Müdür ve Barış, Fırat’ın hücreye duvarına kanıyla yazdığı BARIŞ YESARİ notunu gördü. Fırat’ın kendini hatırladığını anlayan Barış, onun geri getirilmesini istedi. Paralı eri müdür de isteğini ikiletmedi tabi ki. Barış, eski Fırat’ı karşısında görmekten pek mutlu oldu.
“Demek beni hatırladın ha. Ben seninle oynuyorum zannederken sen benimle oynuyordun ha. Ha ha ha ha ha. İşte bu. Yedim, vallahi billahi yedim. Ha ha ha ha ha. Bravo Savcı. Ha ha ha.”
Fırat’ın cezaevine dönmesiyle ikili bir kez daha karşı karşıya geldi. Artık kartları açık oynamanın vakti gelmişti. Barış savcıyı bir kez daha alenen tehdit etti.
“Hangisi daha çok canını acıtır? Kızının ölmesi mi? Yoksa sen ölürken kızının izlemesi mi? Hangisi?”
Fırat artık Barış’ın neler yapabileceğinin farkında. Tehditlerine pabuç bırakmasa da her fırsatta onu yakalayacağını haykırsa da Barış’ın dediği gibi içeride olan Fırat, dışarıya çıkacak olan Barış. Bu durumda Barış’ın oynamayı teklif ettiği Nazlı’yı bulma oyununda eli güçlü olan taraf belliydi. Nazlı’yı bulamadıkça , Fırat’ın eli kolu bağlı kalacaktı Barış karşısında. Artık hapisten çıkıp Nazlı’yı Barış’tan önce bulmaktan başka çaresi kalmamıştı. Bunun için Hacı ve koğuş arkadaşlarının yardımıyla tehlikeli bir plan yaptı.
Hastaneye sevk edilebilmek için bir cam parçasını bıçak gibi bileyip Hacı’ya kendisini bıçaklatıp, suçu Barış’ın üzerine attı. Böylece Fırat’a hastane, Barış’a hücre yolu göründü. Fırat’la Barış rolleri değişti değişmesine ama Barış’ta para ve güç olunca hücreden çıkması dakikalar sürdü sadece. Cam parçasıyla elini kesip hastaneye sevk istemesi saçmaydı. Müdürün onu yollaması daha da saçma. En azından müdür de onun ne kadar manyak olduğunu görmüş oldu. Belki Fırat’ın iddialarını biraz ciddiye almaya başlar.
Fırat gibi ben de müdüre güvenmiyorum. İkilinin karşılıklı sahnesinde Fırat’ı konuşturmaya çalışırken amacı gerçekleri öğrenip Barış’a yetiştirmek miydi yoksa adalete yardımcı olmak için mi? Adamın Fırat’a gıcık olduğunu düşünürsek, onun iyiliği için bir şey yapması pek olası gelmiyor doğrusu.
Bölümde beni en çok şaşırtan karakter Bekir oldu bu hafta. Geçen hafta Fırat’ı dinleyerek, ona Nazlı’nın yaşadığını kanıtlaması için bir şans verip, kaçtığını müdüre haber vermeyerek, ona karşı yumuşadığının sinyalini vermişti. Bunda tabi Ali’nin cezaevinden çıkış anını ve arabada birinin daha olduğunu görmesinin, Fırat’ın Ali’yle ilgili sözlerinin de etkisi olmuştu. Bu hafta ilk önce, Fırat suçsuz yere hücreye atıldığında tepki gösterdi. O anda Bekir’in de Fırat’la aynı endişeyi – yeniden hafızasını kaybetme korkusunu- yaşadığını hissettim. Ardından hiç beklemediğimiz anda ona yardım elini uzattı. Aslında bıçaklanma ve hastaneye sevk anında Bekir’in dönen oyunu anladığını ve bundan memnun olduğunu hissetmiştim. Ambulansta Ümraniye yerine Kartal’a sevk edilmesine önce itiraz etse de üstelememesi de bir işaretti aslında. Üzerine hastanede Fırat’ın kelepçesini açarken, artık ona inandığını söylemesiyle rahatladım doğrusu. O anda giren flashback ile, Bekir’in telefonuna gelen son aramaya geri döndüğünde Nazlı’nın sesini duyup yaşadığını öğrendiğini gördük. Fırat’a aylar sonra ilk kez ağabey diye seslenmesi, ona telefon vermesi, yolu tarif etmesi, Fırat’ın teşekkür etmesine karşılık Nazlı’yı bulmasını istemesi Fırat’ı şaşırttı haliyle. Fırat’a inan anların, yardım edenlerin, yanında duranların sayısı arttıkça istemsizce mutlu olmam normal midir acaba?
Hastane sahneleriyle Mucize Doktora selam çaktı dizimiz. Fırat, doktor önlüğüyle hastane koridorlarında belirdiğinde, adam doktor olmaya alışık Mucize Doktordan dedim aileme. O anda dikkatimi çekmedi sonradan dikkatli izleyicilerimizin paylaşımlarında gördüm önlükte yazan ismin Dr. Ferman olduğunu.
Fırat yaralı halde son gücüyle kızını ararken, baktığı yatakların hiçbirinde Nazlı’yı bulamadıkça çok gerildim. Belki de daha çok kızını bulamadan bir yerlerde yığılıp kalacak diyeydi. Ve nihayet beklenen an geldi. Fırat’ın aylar sonra Nazlı kızını ilk gördüğü andaki şaşkınlığı, onu kanlı canlı gördüğüne inanamayışı, dokunmaya kıyamaması, “Yine hayal mi görünüyorum” diye düşünerek korkması belki de, sonrasında kızının saçını okşaması, elini tutması öpmesi, Nazlı gözünü açıp “Baba” diye seslenince ,sorgu odasında “Ağlıyor musun baba?” dediğinde gözyaşlarını silip “Ağlamıyorum, ağlamak yok, yok ağlamak, sakın” dediğindeki gibi yine gözyaşlarını silmesi, annesini sorduğunda hasta olduğunu söyleyip gelecek demesi ve sesi titreyerek, konuştuklarına inanamaz halde kızına sorduğu soru:
“Nazlı sen gerçek misin?”
Aylarca hafızasının ona oynadığı oyun yüzünden, herkesin iddia ettiği, sorguda itiraf ettiği gibi kızını öldürdü mü diye emin olamadan, onunla konuştuğunu hatırladığında bile bunu, “Onun yaşadığını hissediyorum.” diye ifade edebilmesi ancak, “Kızım yaşıyor mu, onları ben mi öldürdüm?” soruları cevapsız bırakıldığı için, içinde bulunduğu bilinmezlikte dilinden dökülmesi en doğal soruydu bu. Sahnenin duygusu baştan sona o kadar yoğundu ki bir babanın çaresizliğini, yaralı olduğu halde güçlü durmaya çalışmak için verdiği savaşı, kızıyla gurur duyuşunu, ayrı kaldıkları zaman yüzünden hissettiği pişmanlığı, annesinin öldüğünü söyleyemediği için yüzüne bakamayışını, ailesini koruyamamanın utancını sonuna kadar hissettik. Bölümün en beğendiğim sahnesiydi diyebilirim. Bölümü Fırat Nazlı’nın yanındayken kapı kolunun çevrilmesiyle , Fırat’ın perdenin ardına saklanmasıyla bitirdik.
Bölümde sevdiğim diğer sahneler Ali ve Nazlı’ya aitti. Oynadıkları hayal kurma oyunu duygusaldı.
– Hazır mısın?
– Hazırım.
– Kapa gözlerini. Sıcak bir evde olduğunu hayal et.
– Bizim ev.
– Evet sizin ev. Televizyonda en sevdiğin çizgi filmi izliyorsun.
– Annem de evde mi?
– Evet annen de evde.
– Annem ballı karabiber de yapar öksürüyorum ya.
– Yanında da ılık süt getirmiş.
– Kurabiye de var mı?
– Mmm… Çikolatalı.
– Hadi hadi kapı çalsın babam işten gelsin.
– Ding dong, ding dong. Kapı çaldı.
– Yaşasın babam mı geldi?
– Evet baban geldi.
– Kedi de getirmiş mi?
– Evet. Getirmiş. Küçük ,beyaz, yavru bir kedi getirmiş. Sokakta bulmuş.
– Bizim gibi mi?
– Bizim gibi.
Ali’nin Nazlı’yı emniyete götürmesi, Nazlı’nın flashbackte babasının polisler tarafından götürüldüğünü telefondan izlemesi, annesinin öldüğünü öğrendiğini görmemiz, polislerden korktuğu için Ali’den ayrılmaması, Ali’nin Nazlı’nın ateşi çıktı diye endişelenip onu Cemre’ye götürmesi, Nazlı’nın bayılıp hastaneye kaldırılması- burada Fırat’a katılıyorum, Cemre’nin teyzesi onlarla birlikte hastaneye gidip başlarında niye beklemedi ki dedim ben de- … Ali’nin Nazlı’yı kardeşi yerine koyuşu, onu korumaya çalışması hoşuma gidiyor. Onu kaçırdığı için, Fırat’a gerçekleri anlatamadığı için çektiği vicdan azabı gerçek. Bir aileyi dağıtmış olmakta payı olmasından pişman ve Nazlı’ya sahip çıkarak hatalarını telafi etmeye çalışıyor. Ali’nin sonu ya Sasha’nın elinden ölmek ya da cezasını çekmek için hapishaneye girmek olacak diye düşünüyorum.
Geçen hafta Fırat’ın Cemre’ye Barış’tan bahsetmemesini ilginç bulmuştum. Bu hafta keşke söylemeseydi dedim, Barış’ın karşısındaki tedirgin ve gergin halini görünce. Normalde Barış bu durumdan işkillenir, üzerine giderdi, neyse ki Fırat rolünü başarıyla oynadı da Cemre’nin amatör hallerini tolore etti.
Sasha ve Cemre’nin hastanedeki sahnesi güzeldi. Barış’la Fırat gibi onlar da artık kartları açık oynuyorlar.
Yesariler cephesinde Tomris’in Savaş ve Barış’la ilgili öğrendikleri hastalığının etkisiyle unutma ihtimali beklediğim bir şeydi. Şaşırmadım.
Ferda meselesinin sessiz sedasız kapanmayacağını tahmin ediyordum. Bu hafta gelen adamının Büge’den bilgi almaya çalışması üzerine Büge konuyu Barış’a açarken, aynı zamanda onun için endişelendiği belli oluyordu. Barış’ın durumu dalgaya alması da tam ona göre bir davranıştı.
Barış belki de Büge’nin bu halinden cesaret alıp aşklarının başlamasının yedinci yıldönümü kutlaması için emrivaki yaparak onu zorla hapishanedeki özel koğuşuna getirtti. Büge’nin buradaki tedirgin hallerini hiç yadırgamadım. Olması gerektiği gibi davrandı bence. Zaman zaman kendini Barış’a kaptırmaktan, ona olan zaafına yenilmekten korktuğunu hissediyorum. Mantığını devreye soktuğu belli oluyor o anlardaki çok da haklı böyle davranmakta. Barış, onun kollarına atılmasını nasıl bekleyebiliyor anlayamıyorum. Üstüne gittikçe kendinden daha çok uzaklaştırabileceğini fark etse kendini toplar belki. Israrı ters tepiyor belli ki.
Barış- Büge flashback sahnesi güzeldi. İlk aşk, ilk heyecan çiftin gözlerinden okunuyordu. Bu aşka engel olan Zahit utansın. Ve inşallah bir gün Büge neden Barış’la gitmeyi göze alamadı öğreniriz. Barış o günlere dönmek istese de yaşadığı değişimden sonra imkansıza yakın neredeyse.
Büge ve Can parktayken, Can’ın ortadan kaybolması üzerine paniğe kapılan Büge’nin Ferda’nın adamına karşı dik duruşu çok yerindeydi. Adamı durduramayacak belki ama tepkisini göstermesi, ona boyun eğmemesi, korktuğunu belli etmemesi iyi oldu.
Son olarak Hacı da artık Fırat’ın koğuşunda. Savcıyı tekrar koğuşta görünce nasıl da sevindi. Hacı – Fırat sahnelerini seviyorum. Resim çizme sahnesinde Fırat’a üzerinde SAVCİİ yazan uçak atıp, “Seni çözeceğim, içimdeki tek nalet sensin” demesi, Bey Babayla muhabbeti, Fırat nakil olurken üzülmesi, kaçış planında öncülük etmesi, Barış hakkında öğrendiklerinden sonraki tepkileri hepsi birbirinden güzeldi.
Resim çizme sahnesinde Fırat’ın siyah botlu, pantolonlu birini çizmesine karşılık, Barış’ın ellerini boyaya batırıp kağıda bastırmasıyla birbirlerine misilleme yapmaları güzeldi.
Fragmana bakarsak yine heyecan ve gerilim dozu yüksek bir bölüm bizi bekliyor gibi duruyor. Son sahnede kapıyı açan el Ali olmalı. Ardından Barış ve Sasha da aynı yere gelmiş gibi dursa da fragman yanıltmacası olabilir. Ya Ali ve Nazlı ya da Fırat Barış’ın olduğu yerde değil sanki. Ali ve Nazlı’yı saklandıkları yerde bulan Bekir ya da Cemre olsun istiyorum. Bir kez daha Sasha ve Barış’ın eline geçmemeliler. Fırat ve Barış aynı yerde olabilirler. Fırat kızıma zarar verme demese de kızım nerede deseydi keşke. O zaman Barış Nazlı’yı bulmadığını düşünürdü belki. Fırat kan kaybından bayılıp ameliyata alınacak büyük ihtimalle. Keşke koğuşa geri döndüğünde Nazlı’yı orada bulsa. Onu en iyi babası saklar çünkü . Dışarıda yakalanma ihtimali hep olacak korkarım.
Tahir ve Cemre Nazlı’yla ilgili konuşuyorlar. Cemre çok yakınımızda derken yerini biliyor mu acaba Nazlı’nın?
Barış tahliye mi olacak acaba? Ferda’yı arayan adam karşısına çıktığına göre serbest kalmış olmalı.
Sorularımıza cevap bulmak umuduyla yeni bölümde buluşmak üzere. Keyifli okumalar. Yazı altı yorumlarda buluşalım.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.