Maraşlı 8. bölüm ile izleyicisi ile buluştu. Totalde 6,88 reyting, AB’de 6,09 reyting ve ABC’de 5,84 reytingle her üç kategoride de 5. oldu. Bölüm izlenimleri konuk yazar Gözde‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^
Geçtiğimiz bölümü istihbarat askerlerinin ve Hilal’in gelip Maraşlı’yı almasıyla noktalamıştık. Bugüne kadar Maraşlı’yı hep sorgu odasında kendisine yöneltilen soruları cevaplarken (belki ezber yaparken) görmüştük. Şimdiyse yaptığı hatadan dolayı istihbaratçı Hilal ve Kemal’in ona sert uyarısına tanık olduk. Zeliş, Maraşlı’nın en değerli varlığı da olsa böyle bir görevde zaafa yer yok. Zaafları olsa bile onları görmezden gelmek, gerektiğinde bağrına taş basmak zorunda. Hem hani Zeliş’i vuranların kim olduğunu öğrenmek istiyordu?
Öğrendik ki Maraşlı, Türel ailesini 6 ay boyunca izlemiş, onlara dair her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenmiş. Bu da demek oluyor ki Mahur ile Maraşlı o tesadüf olmasaydı da tanışacaklardı. Çünkü Maraşlı, o sahaf dükkanını sırf bu amaçla tutmuş. Mahur ona sahaf olduğu için çok kitap okuduğunu söylediğinde sadece sattığını söylemesi meğer bu yüzdenmiş. ^^ Yalnız Maraşlı, aileyi o kadar zaman izlemişse nasıl Dilşad ile Ozan’ın ilişkisini öğrenmemiş? Yoksa biliyordu da Ozan’ın karşısında mı belli etmedi? Ve Savaş’ın aile içindeki asıl bağlantısını nasıl fark etmemiş? Hep Maraşlı’nın izlemediği anlara denk gelmiş olamaz bu buluşmalar.
Maraşlı’nın 6 aydır aileyi izlediği halde Aziz’in odasındaki Türel Holding’e ait eski logoları gördüğü zaman elindeki kağıttaki logonun onlara ait olduğunu anlaması birçok kişinin kafasını karıştırmış. “Zaten onları takipteyse neden logoyu görünce şifreli telefona olumlu cevap verdi?” diye düşünenler olmuş. Ben bunu şöyle yorumladım. İstihbaratçı Mehmet İnce konser alanında öldürülmüş. Türeller ise Mehmet İnce’nin araştırdığı aile olduğu için şüpheli durumdaymış. Muhtemelen bu olaydan sonra logo değiştiği için de Maraşlı, bu zaman kadar elindeki kağıt ile Türel Holding logosu arasında bir bağ kurmamış. Bunu fark ettiğinde de şüpheler doğrulandığı için telefona o şekilde cevap verdi.
Açıkçası merak ediyorum Maraşlı, Mahur ile nasıl bir yakınlık kurup ailenin içine sızmayı planlıyordu? Savaş’ın cinayetini görmeseydi de onun kahramanı olmak için başka bir planı mı vardı? Mesela sorduğu kitabı almaya geldiği gün için mi bir şey planlıyordu? Açıkçası ben Mahur üzerinden aileye nasıl sızmayı planladığının detaylarını merak ediyorum. Ama ben asla aşk oyunu oynamak gibi bir planı olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsaydı Mahur’a sık sık hödük dediğimiz şekilde davranmazdı. Tabii belki de kalbinde ona karşı yeşeren hisler aklındaki planları yenmiştir. Ve şimdi Aziz ile son konuşmalarında gemileri yaktılar. Nasıl tekrar ailenin içine sızacak Maraşlı? Mahur döndüğünde Maraşlı’nın kızının yeniden koruması olmasını Aziz kabul edecek mi? Birbirlerine güvenmiyorken bu mümkün olabilecek mi?
Geçtiğimiz bölüm Mahur’un Maraşlı ile birlikte gittikleri yerde hiç kimseyi bulamamasıyla ona duyduğu güven ilk kez kırılmıştı. Bu kırık öyle hızlı büyüdü ki, bir anda Mahur’un şu an en çok güvendiği kişi olan Maraşlı onun çevresinde bir daha asla görmek istemediği biri haline geldi. Zaten hep böyle olmaz mı? Bizi en çok kıran, yaralayan hep en sevdiğimiz, değer verdiğimiz kişilerdir. Çünkü değer vermediğimiz birinin bize karşı yapacağı bir hata önemsizdir, gelip geçer, aslında bizi ondan uzaklaştığımız için rahatlatır. Ama değer verdiğimizin hatası vurduğu kalbimizi delip kocaman bir yara açar ve kolay kolay bu yara kapanmaz, ondan uzaklaşsak da duyduğumuz üzüntü geçmez.
Mahur, Şirin ile konuşmasından ve evdeki fotoğraflardan Maraşlı’nın buluştuğu kişilerin aslında eski timden olmadığını şıp diye anladı. Bir de üzerine Maraşlı’nın ses kayıt cihazını bulması işte onu kalbinden vuran şey oldu. Mahur, hiçbir şey duymadan Maraşlı cihazın orada olmadığı fark edip yetişecek ama Mahur yine de bundan şüphelenecek diye düşünüyordum. Ancak senaristler Mahur’un hem Maraşlı’nın kendisi hakkındaki son sözlerini ve Aziz’in katil olduğuna dair söylediklerini duymasını istemişler. Daha önceki yazılarımda annesinin görüntüsünü seyretmek, gerçeği öğrenmek Mahur’un hakkı, bu kayıtlar onun için bırakılmış demiştim. Maraşlı bunu ondan saklamakla büyük hata yaptı, aralarındaki güven köprüsünü yıkmış oldu. Eğer Mahur’a hisleri olduğunu bilmesem bunu görev için yaptı derdim. O yüzden Mahur’u üzmemek için sakladığına inanıyorum.
Sedef’in Mahur’a bıraktığı görüntüleri evdeki herkes seyretti ve büyük sır ortaya çıktı. Ama asıl büyük sır Ömer’in katilinin Aziz değil Necati olmasıymış. Aziz, Ömer ve Sadık arasındaki bu sırmış Necati’nin içine kapanmasına, sürekli içmesine, en yakın arkadaşı hatta her şeyinin kitapları olmasına sebep olan şey. Aslında oğlu hayatını kurtardı diye onu daha çok sarıp sarmalaması gereken Aziz, onu sevmez olmuş. Besbelli Necati’ye ve yetersiz gördüğü İlhan’a vermediği sevgiyi de Mahur’a vermiş. Görüntülerin seyredilmesinden itibaren geçen süreçte Necati’nin yani Serhat Kılıç’ın performansı muhteşemdi. Necati-Aziz yüzleşmesinde de Kerem Atabeyoğlu ile karşılıklı döktürmüşler. Necati’nin yıllardır süren acısı yüreğime işledi. Sanırım Savaş’ın patronu o çıksa bile onu sevmekten vazgeçemeyeceğim. Daha önce “Eğer Necati, Ömer’in oğlu değilse Aziz araba yanarken onu bu sırrı bildiği için kurtarmamıştır.” demiştim. Tam tahmin ettiğim gibi Aziz, Necati ona günahlarını hatırlattığı için oğlunu sevmekten vazgeçmiş. Yani ona olan sevgisini kalbinde bir odaya kilitlemiş. Şimdi bu yüzleşmeden sonra odanın kilidini açıp sevgisiz geçen yılları telafi etmeye çalışacağını düşünüyorum. Ama Necati buna ne kadar izin verecek bekleyip göreceğiz. Sevgiye o kadar aç ki, bunu gözlerinde ve sözlerinde o kadar hissettim ki babasını reddetmeyecektir. Unutmadan, sığındığı onca kitabı yere atıp parçalamasına çok üzüldüm…
Necati: “Beni niye sevmedin baba? Neden beni öyle ölüme terk ettin?”
Aziz: “Ben seni değil, yaşadığımız geçmişi sevmiyorum oğlum.”
Necati: “Sana Ömer’i hatırlatıyorum diye değil mi? Bu yüzden beni bir türlü sevemedin değil mi baba? Gözlerime her baktığında o anı hatırlıyorsun değil mi?”
Sedef’in bu sırrı Mahur’a anlatmasına ne gerek vardı? Mahur’u babasından soğutarak ne amaçlamış? Bu, Mahur’u korumak mı oluyor? Sedef bu olay yüzünden kanser olduysa belki Sedef’i anlayabilirim. Ama yine de Aziz’in Mahur’a zarar vermek istemeyeceği ortada. Mahur’un babasına öfke kusmasını, onunla aynı evde yaşamak istememesini şu anki öfkesine veriyorum. Annesini sevdiği adamdan ayırmış olabilir ama annesi de Aziz ile evlenmek zorunda değildi, kafasına silah mı dayadı sanki bu adam? Acaba bu görüntüleri Sedef kimin vasıtasıyla Mahur’a ulaştırmak istedi? O kişi neden bu görüntüleri Mahur’a vermezken, Savaş’a verdi? Aklımdaki isim Nuran.
Savaş’ın Zeliş ve Mahur’a yaptıklarından dolayı ona ne kadar kızsam da çocukluğundan beri başına gelenler yüzünden bir yandan da istemsizce acıyorum kendisine. Çocukken bazı çocuklar ona zarar vermek için tıpkı Maraşlı’nın yaptığı gibi böyle soyup Güneş’in altında bırakmışlar. Savaş’ın “Alerjim var.” demesi bile onları vazgeçirememiş. Yani bu durum onun çocukluğundan gelen bir travma. Ona güçsüz çocukluk zamanlarını hatırlatıyor. Yalnız Savaş iyileşince o çocukları bir yere kapatıp yakmaya çalışarak cezalandırmış, bu da onun çocukluktan şiddete eğilimli ve sorunlarını çoğunlukla şiddete başvurarak çözdüğünü gösterir. Şiddete eğilimli biri gerekmediği zamanlarda ve gereğinden fazla şiddet uygulayabilir çevresine. Mesela Mahur’u kapattığı yerde boğup öldürmeye kalkması da böyleydi. Halbuki şirket hisselerini ele geçirmek gibi hamleler daha yıkıcı.
Savaş da yine intikamını aynı şekilde almak istedi ve Maraşlı’yı arabasının içinde diri diri yakmaya kalktı. Savaş’ın böyle bir hamle yapacağı belliyken Maraşlı’nın tedbirsizliği ve neredeyse ölüyor olması ise akıl alır gibi değil. Savaş’ın bağlantısı var, o kişi sayesinde başıma bir şey gelmez diye mi düşündü bilemiyorum ama Maraşlı’ya yakıştıramadım bu durumu. Ayrıca Savaş çok haklı, Maraşlı kafasına sıkıp kendisini öldürmediği sürece bu tehlike hep devam edecek. Savaş’ın yeni hamlesini muhtemelen Mahur ile Maraşlı’nın yeniden yakınlaşmasını sağlayacağı için merakla bekliyorum. Yalnız Savaş’ın patronu her kimse Maraşlı’nın ölmesine izin vermedi. Olan güzelim arabaya oldu. Peki Savaş’ın patronu neden Maraşlı’nın ölmesini istemedi? Aksine ölmesini istemesi gerekmez miydi?
Bugüne kadar Savaş’ın patronu / iş birliği içinde olduğu kişi Necati ya da Firuzan’dır diye düşünmüştüm hep. Eğer Savaş’ın patronu Firuzan olsa neden şirketin yönetiminin Savaş’a geçmesini kendine bu kadar dert edinsin? Neden şirkete kadar gelip İlhan’ın şirketi geri alması için onunla konuşsun? Neden Aziz’in mal varlığını kaybetmesinden bu kadar korksun? Eğer Savaş’ın patronu o olsaydı tam tersi İlhan’ın elinden tutmaz, ne hali varsa görsün derdi.
Necati ise Ömer’in gerçek katili olarak neden onun oğluyla iş birliği yapsın? Sırf babası onu bu olaydan sonra sevmedi diye böyle bir iş birliği içine girmiş olabilir mi? Her iki isim de neden Maraşlı’nın ölmemesini isteyebilir? İçimdeki ses Savaş’ın ev içinden bir iş birlikçisi olsa da esas büyük patron bambaşka biri çıkacak diyor.
Mahur’un önce Maraşlı, sonra Aziz’e karşı güveni kırıldığı için her ikisini de hayatından çıkarmak istemesi, New York’a gidip uzaklaşmak istemesi bana göre doğru bir hareket. Gerçek değişmeyecek olsa da en azından bu ortamdan uzaklaşmak, bambaşka şeylerle ilgilenmek ona iyi gelebilir.
“Mesafeler gerçekleri değiştirmiyor.”
Maraşlı’nın Mahur’a aşk itirafı yapması ve öpüşme için bence çok da erken değildi. Tanışalı neredeyse iki ay oldu. Sahne bir hayli yalındı ve duyguluydu. Sahneye eşlik eden şarkı da öyle. Ama ikili planların camın arkasından çekilmesi tam bir felaketti. Geçen hafta da özür dileme sahnesinde aynı şey olmuştu, bunun nedenini anlayamıyorum…
“Ben sana aşık oldum bayan.”
Maraşlı, Mahur’a aşk itirafını istihbaratçı kimliğiyle yapmadı. Eğer öyle olsaydı lafı bu kadar dolandırmaz, Mahur sırrını söylemesini istediğinde ona aşık olduğunu hemencecik söylerdi. Bence Maraşlı, tanıştıktan bir süre sonra ona aşık olduğunu anladı ama hislerini bastırmaya çalıştı. Mahur gitmek üzereyken, hala hislerine direnmek için çok çabaladı ama Mahur gideceği için bu itirafı yapmak zorunda kaldı. Onu kandırmak gibi bir niyeti olsaydı öpüşme sonrası Mahur gidiyor diye arkasında gözyaşı dökmezdi.
Maraşlı: “Bir şey demeyecek misin?”
Mahur: “Hoşça kal.”
Mahur, Maraşlı’nın aşk itirafına ve öpüşmelerine rağmen gitti. Çünkü Maraşlı’nın aşkına inandı ama yine de tam olarak güvenemedi ve güçlü duruşunu bozmadı, kararından vazgeçmedi. Bir itirafa hemen onu affetmedi. Aslında bu iyi oldu. Maraşlı onu kaybettiğini düşünüp aşkından tam anlamıyla emin olacak, aşkı büyüyüp derinleşecek. İlk kez birbirlerinin yokluğuyla sınanacaklar, özleyecekler. Ve ilk kavuşma yaşanacak. Yeni bölümü merakla bekliyorum.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Merak edenler için Maraşlı 8. Bölüm’de çalan şarkı Delikanlı – Birsen Tezer
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.