Maraşlı 17. Bölüm reyting sezon finali tadındaki bölüme karşın bir önceki bölüme göre düşüşte… Total’de 4,75 reyting ile 9. AB’de 3,00 reyting ile 13. ve ABC1’de 3,48 reyting ile 12 oldu. Bölüm yazısı konuk yazar Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
Geçtiğimiz haftaki çoğunluğu eleştiri dolu 16. Bölüm izlenimlerimden sonra bu bölüme dair izlenimlerim övgü dolu olacak. Reytingleri bir kenara koyarak objektif baktığımda bu bölümü -ufak tefek kusurlarına rağmen- beğendim. Açıkçası ikinci fragman, bölüm özeti, bölümden gelen fotoğraflardan sonra böyle iyi bir bölüm bekliyordum ve ekran başından beklentilerim karşılanmış olarak kalktım.
Geçtiğimiz bölümü Maraşlı, baygın olan Mahur’un başında çaresizlik içindeyken bitirmiştik. Bir yandan da Hilal bahçede, Mehmet İnce’nin yerini öğrenmek isteyen Necati’ye silah çekmişti. Hilal kadar duygularımı kontrol eden, görevimi her şeyden önde tutan birisi olsam asla Mehmet İnce’nin yerini söylemez ve onun gibi yapar, Maraşlı gerçeği ona söylemesin diye Necati’yi vururdum. Nevzat’mış, Mahur’muş çok da umurumda olmazdı. Nevzat’ın yerine nasılsa yeni biri gelirdi. Eh Mahur da hala aşık olduğum eski kocamın hayatından çıkmış olurdu. Yalnız Hilal’in, Maraşlı ile Necati’yi orada bırakması ve Maraşlı’dan Necati’yi sorgulamasını istemesi komikti. Emin ol Maraşlı o durumda Mahur’un son dakikalarında onu kurtarmak için kuş gibi çırpınmaz, Necati’yi sorgulamakla uğraşır. E Maraşlı’yı hiç tanımadığın belli Hilal. Boşanmanıza şaşmamak lazım. ^^
Mahur uyanana kadar geçen süreçte Maraşlı’nın Mahur’u kaybetme korkusu, sırlarını feda edip etmemek arasında yaşadığı gelgitler çok iyi işlenmişti. Maraşlı’nın yerinde olsam istihbaratçı kimliğimi bir kenara atıp Necati’ye Mehmet İnce’nin yerini söyler miydim bilemiyorum. Belki ben onun kadar uzun süre sırlarımı feda etmemek için direnemez ve sevdiğimi kurtarırdım. Açıkçası Necati’nin blöf yaptığını uzun süre fark etmedim çünkü şu an pişman da olsa zamanında Mahur’un ölümle burun buruna gelmesinde payı vardı. Ancak şu an bunu yapmak istemeyeceğini göz ardı ettim elbette. Herhalde Coşkun gibi limonataya bayıltıcı ilaç atmış.
Açıkçası bir an Mehmet İnce, Maraşlı olabilir mi diye şüpheye düştüm. Daha doğrusu sanki senaristler bizde o şüpheyi yaratmak istemiş gibiydi. Ama Maraşlı, Mehmet İnce kendisi olsa neden bu kadar dirensin ki “Mehmet İnce benim.” dememek için? O yüzden Mehmet İnce’nin, onun ya da Hilal’in bir yakını olabileceğini düşünüyorum. Mehmet İnce sıradan bir istihbaratçı olmadığı için de Maraşlı Hilal’in talimatlarından sonra kendini tutmaya çalışmış olabilir. Zaten Mehmet İnce bir yakınları olmasa Zeliş’in doğum gününde, aynı konser alanında ne işi vardı? Bir de Hilal’in soyadını bilmiyoruz, belki de İnce’dir.
Necati’nin Mahur uyandıktan sonra yaralanmış olma durumunu Maraşlı aleyhine çevirmesi ve kendisine yangından kurtarma olayından sonra daha fazla güvenen Mahur’un aklını karıştırma hamlesi çok başarılıydı. Ona boşuna mikser Necati demiyorum. Yalnız Mahur’un da duyduklarını içinde tutmayıp sıcağı sıcağına Maraşlı’ya doğruluk payı var mı diye sormasını çok sevdim. Maraşlı’nın Mahur’un sorusu karşısında ona gerçekleri anlatacağını sanmıştım. Ancak bu bir fragman yanıltmacasıymış, havamı aldım. ^^ Havamı aldığıma memnunum çünkü Maraşlı’nın gerçeği farklı şekillerde söylediğini hayal etmesine, sahneler arasındaki geçişlere, kullanılan repliklere bayıldım. Gerçekten de söyledikleri karşısında alacağı tepkiler böyle olurdu. En iyisi o yüzden ilk söylediği yalana devam etmek ve kendilerinin peşindekilerin Necati’yi vurduğunu söylemekti. Şimdi ya da daha sonra Mahur’a ailesindeki hainin Necati olduğunu söylediğinde inandırması çok güç. Mahur’un bunu gözleriyle görmesi gerekir ancak, yani somut bir kanıt olmalı. Keşke bu sahnenin sonunda Necati cadı kaynanalar gibi davranmasaydı da çiftimize biraz daha doyabilseydik. Maraşlı’nın Mahur’un alnına kondurduğu o öpücük meğerse MahCel için son öpücükmüş…
Maraşlı, Necati’yi hastaneye kaldırmak için araç ararken nihayet Nevzat’ın yerini buldu. Nevzat onun tamamlayıcısı, özellikle de bu yaralı dönemde. Eğer Nevzat yanında olmasaydı, Savaş onların yolunu kestiğinde Maraşlı tek başına onun adamlarıyla mücadele edemezdi. Ne güzel Maraşlı, Savaş ve Mahur yeniden karşı karşıya geldiler diye sevinmiştim ama birbirlerine bir metre bile yaklaşamadılar… Şöyle yakınlaşsalar, eskisi gibi aralarında birkaç diyalog geçse fena mı olurdu? Yalnız Savaş’ın Necati’nin gizli yerini bildiği halde onlara onca saat dokunmamış olması bir mucize. Çünkü Savaş pek sabırlı değildir. Necati tarafından kullandığı fark eden Savaş’ın dönüş yolunda camdan yüzünü ve elini Güneş’e doğru uzatması beni üzdü… Dizinin kötü karakteri de olsa Necati’nin piyonu olması beni ona karşı biraz yumuşattı.
Polisler eve gelip Sadık ve Nuran’ı sorguladığında Ömer’in cesedini gömdüğü için yıllardır vicdan azabı çeken Sadık’ın bu gerçeği saklayabildiğine şaşırdım. Ama bu olay uzun süre gizli kalmaz. Özellikle Sadık’ın tedirginliği polisin dikkatinden kaçmamıştır.
Savaş, Necati’den Aziz ve İlhan’ı öldürmesini istediğinde Necati’nin Aziz’i öldüreceğini düşünmüştüm. Yüzündeki üzgün, pişman ifadeden de bunu istemeden yapacağını düşünüyordum. Ancak o ikisini de öldüremedi. İlhan’a içten içe kızgınlığı da olsa, sonuçta onun kardeşi. En masum günlerinin, çocukluğunun bir parçası. İlhan da ona o günleri hatırlattı. Belki o ana kadar kardeş olduklarını unutmuş olan Necati, İlhan’ın kardeşi olduğunu ve onun da Mahur gibi -kendi planları yüzünden yitirene kadar- masum olduğunu anladı. Bütün intikam motivasyonu Aziz iken aslında kabullenemese de Aziz’i baba olarak görmesinden dolayı onu da öldüremedi. Biyolojik olarak babası Ömer ise de ona babalık eden kişi Aziz. Gerçeği öğrendiği güne kadar baba bildiği, o olay yaşanana kadar ona baba sevgisi, şefkati veren kişi. Eğer Aziz ona sevgi göstermemiş olsa onun için kalkıp Ömer’in canını almayı düşünmezdi. Belki de Aziz’den öz babası Ömer’e yaptıklarından dolayı değil, aslında onu kalpten sevdiği için kendine olan kızgınlığından intikam almak istiyordu. Aziz cezasını çekip öldüğünde o da bu yanlış sevgiden kurtulmuş olacaktı. Belki de arkasındaki güç bu intikam için beynini yıkadı ve Aziz’e duyduğu sevginin nefret olduğuna onu inandırdı.
Necati, İlhan ile Aziz’i öldüremeyip Savaş’a Ömer’i öldürdüğünü itiraf edince iki kardeş artık yollarını ayırmış oldu. Şimdi Savaş, Necati’ye duyduğu öfkeyle daha da tehlikeli bir hal alacak. İlk hedefi de kardeş kıskançlığına tutulduğu Mahur olacaktır. Necati’nin Mahur’u kendisinden daha fazla sevdiğini görünce hem Necati’ye hem de Maraşlı’ya aynı anda zarar vermek için hedef olarak Mahur’u seçecektir. Ama belki de sürpriz bir şekilde Mahur’a şirket ortaklığı üzerinden daha işbirlikçi de yaklaşabilir.
“Ben sadece aramıza sırlardan duvar ören adamı artık görmek istemiyorum.”
Maraşlı, Necati’nin Mahur’a gerçekleri söyleme ihtimali olmasına rağmen onu hastanede onunla yalnız bırakmak zorunda kaldı. Eğer Mahur yalnız bırakmasını, gitmesini istemeseydi onu yalnız bırakmayacaktı. Çünkü 5. Bölümde ona “Sen istemediğin sürece seni bırakmam.” demişti ve sözünü tuttu. Ve zaten Mahur, gerçekleri anlatmadığı sürece onu yanında istemiyordu. Ya gerçekleri anlatıp yanında kalacaktı ya da gidecekti. O an anlatacak cesareti kendinde bulamadı. Aslında Mahur, hastanede Maraşlı’ya kendisinden sakladığı şeyleri söylemesi için bir şans vermişti. Maraşlı bu şansı kullanamadı, susmak yerine orada gerçekleri anlatması daha doğru olurdu. Çünkü Maraşlı dışındaki herkesin Mahur’a gerçekleri farklı şekilde anlatacağı besbelliydi.
Geçen haftaki yazımda yokluğu dizinin dokusunda eksiklik yaratıyor dediğim şeylerden birini nihayet yeniden görmek eski bir dosta kavuşmak gibi. Maraşlı uzun bir aradan sonra ses kaydı aldı.
“Operasyon tehlikede artık. Necati Türel, Mehmet İnce’nin yaşadığını biliyor. Bu bilgiye kimden, nereden ulaştı burası çok mühim. Necati’nin arkasındaki o büyük güce ulaşmak daha da önem kazandı. Bunlar Mehmet İnce’den ne istiyor? Onu da öğrenmek lazım. Ama bu yolla olmaz artık.
Bugün Hilal güya görev uğruna Nevzat’la Mahur’un hayatını hiçe sayarak Necati’yi vurdu. Bu işte bir iş var. Bu işte bir iş var. Ya Mahur uyanmasaydı?
Bu yollardan çok kez geçtim. Ardıma bile bakmadan, şuram sızlamadan. Ama bu seferki başka. Kalsam yakıyorum, gitsem yanıyorum. Bulacağım bir hal çaresine. Söndüreceğim bu ateşi. Başka yolu yok Maraşlı. Başka yolu yok.”
Maraşlı en son ses kaydı almak istediğinde hiçbir şey söyleyemeden vaz geçmişti. O anda duyguları ve işi arasında büyük bir ikilem yaşıyor ve ne yapacağını bilemez haldeydi. Şimdiyse kafasında bir karar vermişti ve bunu dile getirmek istiyordu. Takımların içinde beyaz gömlek giyiyordu ama bu sahnede beyaz tişört giymesi beni şaşırttı. Bu, Mahur’a gerçekleri söylemeye karar veren Maraşlı’nın dürüstlük yolunu seçtiğinin bir göstergesi olmuş sanki.
Maraşlı’nın istifa etmek için istihbarat binasına gittiği sahne beni bölüm fotoğrafları ve fragmandan beri çok heyecanlandırmıştı. Ama heyecanım biraz söndü sahnenin sonunda. Maraşlı Bey çok havalıydı yalnız, Burak Deniz yine bütün kadın seyircilerin aklını aldı. ^^ Ben Maraşlı’nın girdiği odada yeni ve daha tecrübeli görünen istihbaratçılar beklerken karşımıza Hilal ile Kemal çıktı. Herhalde bu operasyonda sadece bu ikisi var. Bunları gönderip yerlerine yenilerini alsak olmaz mı? ^^ Yine de Maraşlı’nın bu ikisine posta koyması ve istihbaratta bir sızıntı olduğunu yüzlerine vurması, o panik hallerini görmenin keyfi bambaşka. Kendilerini çok matah bir şey sanıyorlar. Maraşlı’nın Nevzat’la da yollarını ayırması çok kötü oldu. Evet, kendince haklı, şu an kimseye güvenemez, ama o bizim biricik Mahur Yenge fanımız Nevzat’ımız ya… Nevzat’sız Maraşlı iyice yalnız kalacak şimdi…
Özette Maraşlı’nın gerçekleri Mahur’a anlatmayı karar verdiğini okuduğumda “Kesin anlatmayı deneyecek, ama bir şey ona engel olacak.” diye düşünmüştüm. Açıkçası senaristlerimiz beni şaşırttı, ilk şaşkınlıkla kafama balyoz yemiş kadar oldum. Ama dikkatli düşünürsek Mahur için daha sarsıcı olan gerçeklerin Necati’ye dair sırlar olduğunu görebiliriz. Bu yüzden de doğal olan önce Maraşlı ile ilgili gerçekleri öğrenmesiydi. Bir de bu düğümün çözülmesi önce MahCel için ayrılık getirecek olsa da ardından bizi çifte dair endişe duymayacağımız bir sürece götürecek.
Mahur’un Maraşlı’nın istihbaratta çalıştığı gerçeğini ondan öğrenmesinin en sağlıklısı olduğunu hep söylemiştim. Ancak bu gerçeği bir başkasından öğreneceğini düşünüyordum. Böylece ona gerçek daha acı verecek şekilde sunulacaktı. Necati de öyle yaptı ve Mahur’a gerçekleri anlatırken odak noktası olarak “Karısı” Hilal ile ortak olmasını seçti. Bilinçli olarak “Eski karısı” demediği apaçık. Açıkçası ben Mahur’un, Hilal ile Maraşlı’nın hala evli oldukları düşündüğüne eminim.
Necati, bu gerçeği neden birdenbire Mahur’a söylemiş olabilir? Halbuki çok kısa süre önce olan biteni Celal Bey’in ona anlatması gerektiğini düşünmüyor muydu? Neden tam hastaneden çıkmadan önce bunu söyleyeceği tuttu? İstihbarattaki köstebek Necati’ye veya üstündeki kişiye Maraşlı’nın söylediklerini aktarmış ve buna engel olmasını istemiş olabilir. Necati de bu yüzden Maraşlı’dan önce davranmıştır. Ama Mahur, odadan ilk çıktığında hemen Savaş geldi, bu bilgi Necati’ye o esnada mı ulaştı yani? Savaş’ın hiç Necati biriyle konuşmuş gibi bir hali de yoktu. Necati, birden fikir değiştirdi ve kız kardeşinin kandırılmasına, kullanılmasına engel mi olmak istedi? Yoksa birden kendi çıkarları için Maraşlı’yı uzaklaştırması gerektiği mi anladı, vahiy mi indi? Mahur ise Necati’nin bunu nereden öğrenmiş olabileceğini hiç sorgulamadı. İlk andaki şokla bu normal, hele bir de Hilal ile olan fotoğrafı gördükten sonra. Bence acısı hafiflediğinde bunları düşünmeye başlayacak.
Necati: “Mahur.”
Mahur: “Efendim.”
Necati: “Maraşlı’yı çok mu seviyorsun gerçekten?”
Mahur: “O nereden çıktı şimdi?”
Necati: “Sana yalan söylüyor. Seni sevdiği filan yok. Kullanıyor seni.”
Mahur: “Ne diyorsun ağabey?”
Necati: ”Maraşlı istihbarata çalışıyor Mahur. Ailemizin içine de seni kullanarak sızdı. Seni kandırdı Mahur.”
Mahur: Ağabey saçmalama.”
Necati: “Karısı Hilal, o da istihbarata çalışıyor. Ekipler. Beraberler. Fotoğrafları bile var. Ailemizin dibine dinamiti koyan o. Ağabeyine güven. Söylediği her şey yalan.”
Maraşlı, Mahur’u aradığında ve eve geldiğinde Mahur’un hala önceki gece Maraşlı’yı hastaneden kovmasıyla aynı nedenden ona tepkili olduğunu düşünmüştüm. Mahur’un gerçeği öğrenmiş olduğu aklımdan ucundan bile geçmemişti. Olsa olsa Necati’nin “Sana gerçekleri Celal Bey anlatmalı.” demiş olmasına yorulabilirdi. Evdeki karşılaşma anı o kadar gerilimli başladı ki sanki fırtına öncesi gibiydi ve aralarında 13. Bölümde Maraşlı sergiye geldiği andakinden çok daha fazla bir yabancılık vardı.
Maraşlı: “Bir şey mi oldu?”
Mahur: “Hayır.”
Maraşlı: “Anlatacaklarım var.”
Mahur: “Anlat. Dinliyorum.”
Maraşlı: “Mahur, sen iyi misin?”
Mahur: “Gözlerinin içine ilk baktığım günü hatırlıyorum. Gözlerine değil, kalbine baktım sanmıştım. Öyle yalansız dolansız bir adama bakıyorum sanmıştım. Ne safmışım.”
Maraşlı: “Neden bahsediyorsun bilmiyorum. Ama bir beni dinle önce.”
Mahur: “Neyini dinleyeceğim ben senin? Neyini dinleyeceğim? Her şey yalanmış başından beri. Ben sana kalbimi verdim, kalbimi. Ailemle, arkadaşlarımla kavga ettim ben senin için. Herkesi karşıma aldım. Bu adam beni seviyor dedim. Herkesten çok seviyor dedim.”
Maraşlı: “Doğru demişsin.”
Mahur: “Ne doğrusu ya? Ne doğrusu? Yalan dolanmış her şey başından beri. İstihbaratta çalışıyormuşsun sen. Başka ajandaların, başka hesapların varmış. Öğrendim Celal. Bunlar da doğru değil mi? Söyle. Bunlar da doğru değil mi Celal?”
Mahur, Hilal ile olan fotoğrafı gösterir.
Mahur: “Var mı buna da bir açıklaman? Sen adi yalancının tekiymişsin. Her şeyi geçtim bana nasıl kıydın sen Maraşlı? Ha? Bana nasıl kıydın sen?”
Mahur konuştukça, öğrendiği gerçekleri Maraşlı’nın yüzüne haykırdıkça acısı ve öfkesi katlandı, yüreğindeki acı gözlerinden süzülen yaşlara karıştı. Evet, Mahur çok ağır konuştu ama haklı. Kendimi onun yerine koyduğumda asla kızamıyorum. Maraşlı bir istihbaratçı olduğu için bu gerçeği söylemesi elbette zor ama bu Mahur’a ne amaçla yanaştığı gerçeğini değiştirmez. Bu ilişkide aralarında sırlardan, yalanlardan gizli bir duvar olduğu gerçeğini değiştirmez. Üstelik Mahur bu sözleri sarf ederken büyük ihtimalle Maraşlı’nın hala Hilal ile evli olduğunu düşünüyordu. Mahur’un kendisine kıymaktan kastettiği şey de Maraşlı’nın onunla sevişmesi değil, aileye sızmak için onu ve duygularını kullanmış olması. Hayatında en güvendiği insanın güvenini suiistimal etmesi.
Mahur’un karşısında konuşmaya çalışan, ama pek de başarılı olamayan Maraşlı için de ayrı üzüldüm. Küçük bir çocuk gibi büzülen dudağı, titreyen kirpikleri, engel olamadığı gözyaşları, kas katı kesilmesiyle Mahur’un karşısında onu deli gibi seven, gizlediği gerçeklerin ağırlığı altında ezilmiş, yaptıklarından utanan, içi alev alev yanan bir adam gördük. Adeta içinde bir orman yanıyordu. Eğer Mahur’un gözlerine öfkeden bir perde inmemiş olsaydı, o da görebilirdi tüm bunları. Maraşlı da kendince haklı elbette. Nereden bilecekti Zeliş’in intikamı için çıktığı bu yolda hiç tatmadığı duygular yaşayacağını? Nereden bilecekti oyun sandığı aşkın gerçekten kalbine düşeceğini?
Sahnenin fırtına öncesi sessizliğe eş değer şekilde önce hiç müzik kullanılmadan sadece ortam sesiyle başlaması, devamında ise MahCel’in içindeki binbir duyguyu anlatan bir şarkı seçilmesine bayıldım. Şarkının girişi ve Mahur’un “Bana nasıl kıydın?” diye haykırmasıyla sahne dört dörtlük bir hal aldı. Ayrıca Mahur’un sadece duyguya odaklanmamızı sağlayan sade kıyafeti, makyajsız yüzü, düz saçları da doğru bir tercihti.
Şimdi Maraşlı ne dese Mahur için bir şey ifade etmeyecek. Dediğim gibi Mahur, öfkeden gözüne inen perde yüzünden karşısındaki adamın ne hale geldiğini göremediği gibi onun söyleyecekleri de o an için hiçbir şey ifade etmeyecek, ona asla inanmayacaktır. Maraşlı’nın Necati hakkındaki gerçekleri de söyleyeceğini düşünmüyorum. Sadece o anda değil, uzun bir süre daha söylemez. Çünkü söylemeye kalkıştığında Mahur kendisini aklamak için yalan söylediğini düşünecektir. Önce Maraşlı’ya ve onun aşkına yeniden güvenmeli.
Ben Mahur’un söyledikleri karşısında Maraşlı’nın söyleyeceklerini bölüm sonunda duymamış olmamızdan hiç şikayetçi değilim. Bunları duymamak bende bir eksiklik yaratmadı. Senaristler bize sadece Mahur’un gerçekleri öğrenmesi ve yüzleşmenin başlaması şokunu yaşatmak istemişler.
Evet bölümü beğendim ancak yazıyı tamamlamadan önce dizinin reytinglerindeki ciddi düşüşe dair yorumlarımı eklemek istiyorum. Bence bir dizinin iyi reyting almasındaki en büyük etkenlerden biri iyi yazılmış, seyirciyi sıkmayan yan karakterlerdir. Ve elbette ki yan karakterlerin sahnelerine ayrılan süre de çok önemlidir. Ne yazık ki Maraşlı’daki yan karakterlere ayrılan süre özellikle bir süredir zaman zaman çok fazla. Ve onların hikayeleri ilk bölümlerdeki kadar seyir zevki vermiyor. Örneğin jenerikte adı başlarda yazan Firuzan çok pasif. Savaş karakteri birkaç bölüm çok geriye çekildi, şimdi yine eskisi gibi ön planda ancak nedense bir türlü o çok sevdiğimiz Maraşlı-Savaş-Mahur sahnelerini göremiyoruz. Görebildiklerimizin de eskileriyle alakası yok. Dizinin hikayesine temel oluşturan Zeliş’in tekrar Maraşlı’nın yanına dönmesi gerekiyor. Hikayesi ilgi çekici yeni karakterler diziye dahil edilmeli. Ve kendi seyircisi olan, ismi olan oyuncular olmalı. Dizideki gizemi oluşturan sırlar biraz erken çözüldü, ancak hiç belli olmaz uzaması seyirciyi sıkabilirdi. MahCel sahneleri ilk bölümlerde yoğundu, yine öyle olmalı. Bunlar sadece aşk sahnesi olmak zorunda da değil. Dizinin istihbarat kanadı düzelmelere rağmen zayıf ve inandırıcılıktan uzak görünüyor. Dizinin Youtube kanalı daha aktif olmalı, ilgi çekecek özel videolar yayınlanabilir. Sosyal medya hesapları da daha aktif kullanılmalı. Kanalda bölümlerin tekrarları daha çok yayınlanmalı, ilk bölümleri seyretmiş sonra bir sebeple diziden vazgeçmiş seyirciyi geri döndürecek hamleler yapılmalı. Umuyorum ki kanal ve yapımcı başlarda büyük önem verdiği işin harcanmaması için elinden geleni yapacaktır. Maraşlı harcanmayı hak etmiyor.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Maraşlı 17. Bölümde çalan şarkı ne merak edenler için: Farketmez Hesaplaşırız – Uğurcan & Serkan Nişancı
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.