İzledim

MARAŞLI – Kalpten Kalbe Bir Yol Vardır

Maraşlı  18. Bölüm izleyici değerlendirmesine göre en iyi bölümler arasında yerini aldı. Rakiplerinden birinin olmaması reytinglere büyük yükseliş ile yansımasa da sıralama güzel; Total’de 5,56 reyting ile  2. , AB’de 4,48 reyting ile 4 ve ABC1’de 4,11 reyting ile 7. oldu. Bölüm yazısı konuk yazar Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

Pazartesi akşamı bölüm bittiğinde ben hala ekrana bakakalmış durumdaydım. Evet, iyi bir bölüm bekliyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Sezon finali tadında bir bölümdü. Sanki ana hikayeye bağlı hikayelerden biri bitti, bir diğeri başlayacak gibi hissediyorum. Dizi yepyeni ve daha çekici bir yola girdi. Bence hep beraber bunun keyfini çıkarmalıyız.

 

 

Geçtiğimiz bölümü Maraşlı, Mahur’a kendisi hakkında gerçekleri söyleyecekken bu gerçeklerin Mahur tarafından yüzüne vurulmasıyla noktalamıştık. Ben Maraşlı’nın hemen çekip gitmemesini, kendini anlatabilmesini bekliyordum. Öyle de oldu ama Necati ile ilgili gerçekleri de o anda söylemek gibi bir hata yaptı. Mahur’un ona inanmayacağı, yalan söylediğini düşüneceği çok belliydi. O an öfkeyle söylediği hiçbir kelime beni şaşırtmadı. Maraşlı’nın Mahur öyle istediği için daha fazla bir şey söyleyememesini, onun kararına saygı duymasını ise taktir ettim. İlişkilerde saygı benim için çok önemlidir. Birlikte olduğunuz kişinin sizin isteklerinize saygı duyması en az size aşık olması kadar önemlidir.

 

Mahur: “Hiçbir şey anlatma bana. Hiçbir şey anlatma, duymak istemiyorum seni. Bırak da bende acımı çekeyim.”

Maraşlı: “Acı çekeceğim diyorsan gideyim. Bir de benim yüzümden acı çekme.”

Mahur: “Git. Git. Bir daha ne yüzünü görmek istiyorum ben senin, ne de sesini duymak istiyorum. Bir daha sakın karşıma çıkma.”

 

Mahur’un Maraşlı’yı kovmasının ardından MahCel çifti aşklarını ve ayrılık acılarını o kadar iyi yansıttılar ki, bölüme böğrümdeki öküzle 1-0 mağlup başladım resmen. Bir adama ağlamak bu kadar mı yakışır? Burak Deniz, kadınlardan güzel ağlamaya utanmıyor musun be adam? O kadar iyi hissettirdi ki aşk acısını, şimdi her kadın böyle derinden sevilmek isteyecek. Araba kırmızı ışıkta durduğunda üzüntüden içinin geçmesi üzerine kalp krizi geçirdiğini sanan adama verdiği cevap güldürse de aslında çok can yakıcıydı. Maraşlı resmen ölmek istedi. Çünkü onu hayata bağlayan ışık sönmüştü…

 

Adam: “Beyefendi iyi misiniz?”

Maraşlı: “Ney?”

Adam: “Hasta filan mısınız?”

Maraşlı: “Yok. Ne oldu ki?”

Adam: “Yolun ortasında durmuşsunuz. Kalp krizi geçiriyorsunuz sandım.”

Maraşlı: “Nerede o günler gardaş. Allah yüzümüze gülse de geçirsek.”

 

Mahur ise gözyaşları içinde Maraşlı’nın fotoğraflarını sildi. Hangi ara çekmiş onca fotoğrafı yahu? Neyse ki internet ortamında yedeği vardır. Sevgili Maraşlı adminleri acaba bizimle bu güzel kareleri paylaşmayı düşünürler mi? Burak Deniz hayranları için hazine değerinde fotoğraflardı. ^^

 

Meyhaneci sarhoşum bu gece

 

Maraşlı Nevzat ile gemileri yakmasına rağmen akşam meyhanede onunla dertleşti. Çünkü hiç kimsesi kalmamış yapayalnız bir adam o. Mahur’dan önce de kimi vardı ki? Bir Zeliş, bir Nevzat, bir de Şirin Hanım. Nevzat ile nasıl barıştıklarını görmedik, ancak Nevzat zaten onun haklılık payı olduğu için hemen affetmiştir. Maraşlı içindekileri, aşkını bir kez daha Nevzat ile paylaştı. O kadar ince replikler yazılmıştı ki. Özellikle Mahur’un Maraşlı için ne ifade ettiğini en iyi anlatan şu cümleye bayıldım:

 

“İçimdeki neşenin adı Mahur’muş Nevzat.”

 

Mahur’dan önce mutsuz, umutsuz, hayata dair inancı kalmamış, günleri hep gece gibi karanlık olan Maraşlı, Mahur ile birlikte yeniden doğmuş, hayatı anlam kazanmıştı. Keşke Hilal de meyhaneye gelip Maraşlı ile bir kez daha konuşmaya kalkışmasaydı da sahnenin tadı kaçmasaydı. Neyse ki ağzının payını aldı da suratı mosmor ayrıldı meyhaneden.

 

Hilal: “Niye bu kadar önemli Mahur?”

Maraşlı: “Gerçekten merak ediyor musun bunu? Çünkü seviyorum onu. Anladın mı? Çok seviyorum. Aşığım ona. Hayatımda ilk defa.”

 

Acaba Maraşlı yüzüne bu gerçeği haykırmasa Hilal onun istihbarattaki bütün kayıtlarını bu kadar çabuk yok eder miydi? Gizli evdeki her şeyi yakar mıydı? Bence istifasını onaylamak için biraz daha beklerdi. Resmen Maraşlı istifanın ardından başını belaya bulaştırsın da cezasını çeksin istedi. Kendisinden başka bir kadına böyle duygular duyduğu için onu cezalandırmak istedi. Haydi bunu anlayabilirim. Ama adamı istifasından vazgeçmesin diye Zeliş ile tehdit etme hakkını nereden alıyor bu kadın? Doğru düzgün yapmadığı anneliğinden mi? Zeliş’in buzlar kraliçesi annesine değil, onu içten şefkatiyle mutlu eden Mahur’a ve sevgi dolu babasına ihtiyacı var.

 

 

Ecem beni o kadar şaşırttı ki bu bölüm. Mahur’un yanında ilk defa beklediğim gibi bir arkadaş, bir dost gördüm. Mahur’a söyleyecekleriyle bana saç baş yolduracağını düşünürken, “Ağzına sağlık Ecem.” dediğime inanamıyorum. Dışarıdan bir göz olarak güzel bir analiz yapmış. Mahur’a Maraşlı ile ilgili o kadar doğru şeyler söyledi ki belki az da olsa Mahur’u yumuşatmıştır.

 

“Evet, yalan söyledi belki ama önemli olan gerçekten aşık oldu ve yaptığına pişman oldu mu?”

 

Sonunu düşünmeyelim.

 

Yalnız Ecem’in Mahur’a Maraşlı ile birlikte olup olmadıklarını sadece araya 14. Bölüm’de kesilen sahne eklensin diye sorduğu apaçık. Olsun, ben ekmeğimin peşindeyim. ^^ Bu sahneyi internet yoluyla görmemiş olan seyircinin görmesi iyi oldu. Mazallah Mahur hamileyse çocuğu leyleklerin getirdiğini sanabilirlerdi. ^^ Bana göre MahCel’in sevişip sevişmemesi Mahur’un daha fazla kandırıldığını göstermez. Zaten aşık olduğun adamın sana en başta bir amaç uğruna yanaşmış olması ve bunu sana bizzat gelip anlatmamış olması tek başına da yeterince can acıtır. Maraşlı, Mahur ile onu kendine daha fazla aşık etmek, bağlamak için birlikte olmadı. Aşık olduğu kadınla bir olmak için birlikte oldu. Eğer Maraşlı’nın niyeti başka türlü olsaydı 9. Bölümde ilişkileri ilk başladığında onunla stüdyoda birlikte olurdu.

 

 

Maraşlı’nın Mahur ile tekrar konuşup ona kendini anlatmak istemesi doğru bir hamleydi. Bunu aradan günler geçmeden, sıcağı sıcağına yapması da doğruydu. Çünkü Mahur kafasında başka şeyler kuracağına en azından gerçekleri bilerek daha sağlıklı düşünürdü. Mahur’un Maraşlı’nın birazcık zorlamasıyla da olsa onunla gitmesi, arabaya binmesi bile bence çok önemli. Onu affedebileceğinin ilk sinyali bu andı. Maraşlı, Mahur’u gizli eve götürdüğünde Mahur arabadan inmeyince yere çömelip onunla göz teması kurması da çok doğru bir hareketti. Göz teması kurarak konuşmak o insana karşı ciddiyeti gösterir.

 

“Bak. Kızgınsın biliyorum. Dibine kadar haklısın da. Ama sen bana kendin söylemiştin, bana nasıl baktığını görmüyor muyum ben diye. Doğru. O bakış gerçekti. Belki de bu kadar yalanın içindeki en gerçek şey oydu. Sırf bunun uğruna, inan bana olur mu? Gel sana göstereyim her şeyi. Sonra bir daha istersen yüzümü görme. İstersen şehir değiştireyim. Ama izin ver bana. Dinle beni. Haydi.“

 

 

Kesinlikle Maraşlı’nın gizli evindeki duvarlardaki fotoğraflar, gazete haberleri Mahur açısından çok rahatsız ediciydi. Ben de onun yerinde olsam, böyle kendi fotoğraflarımı, operasyon planlarını görsem öfkem katlanırdı. Yine de o Maraşlı’nın yaşadıklarını anlatmasına izin verdi. Maraşlı’nın geçmişi anlattığı anlar, ilk bölümdeki sahneler çok etkiledi beni. Eğer Hilal hastane sahnelerinde daha etkili bir performans gösterseydi daha da mükemmel sahneler seyredecektik. Bana göre bu sahnelerin tek kusuru buydu. Maraşlı Mahur’a plakanın yazılı olduğu kağıdı da gösterdi. Hani şu evdeki herkesin el yazısını karşılaştırdığı kağıt var ya, işte o kağıdı. Ancak Mahur’a telefon gelince kağıdı aldığını göremedik. Acaba ben mi kaçırdım?

 

“Gerçek burada el yazısı olan kişide saklı.”

 

Birkaç bölüm çiftimiz yan yana gelemez, ayrı ayrı acı çektiklerini seyrederiz diye düşünürken onlar birlikte İlhan ile Aziz’in peşine düştüler. Çünkü her şeye rağmen Mahur’un en güvendiği insan Maraşlı. Ona öyle bir güven duyuyor ki ağzından çıkan kelimeler tersini söylese de içinde bir yer hala ona güveniyor.

 

 

Savaş, Necati’nin ağabeyi olmadığını, Aziz’in öz oğlu olduğunu duyduğunda bundan dolayı hiç üzülmedi dikkatinizi çekti mi? Aksine bundan memnun oldu. Çünkü Necati, onun kararlarına karışan, istediğini gibi hareket etmesine engel olan kişiydi. Şimdi intikam sadece ona ait hale geldi ve istediği kararları verme ve uygulama hakkı doğdu. Bir de son olarak onları öldüremeyince iyice gözünden düşmüştü. Ama bu onun Necati’yi öldürmek istemesini gerektirir miydi bu tartışılabilir. Sonuçta Necati de aldanmış. Üstelik Savaş, Necati sayesinde buralara gelmiş, ona minnet borcu var. Necati’yi Savcı’yı öldürdüğü yerde öldürmek istemesi ve geçmişe dönüp o gün orada Necati’nin de var olduğunu görmemiz güzel bir detaydı. O güne dair bu detayı duymuş ancak tanık olmamıştık. Necati’yi ölmekten son anda üzerindeki adam ya da onun adamları kurtarır diye beklerken onu kurtaran Suat oldu. Bakalım Savaş, Suat’ın bu ihanetini öğrenebilecek mi? Ama Suat başından beri bana asıl Necati’nin adamı gibi gelmişti, o yüzden onun hayatını kurtarmasını beklerdim.

 

 

Fragmanlar ve özetten sonra bölümün Celal’in elleri kelepçelendiği anda biteceğini düşünüyordum. Aziz ve İlhan’ın ölümünün onun üzerine kalacağı ve kendini aklayamayacağı belliydi. Daha yeni geldiğini söylese bile Savaş’ın onları öldürdüğü bıçakta parmak izi vardı. Açıkçası Savaş yine çok usta bir plan kurmuş. Büyük ihtimalle suçu Necati’yi kurtardığına inandığı Maraşlı’ya atmayı planlıyordu. Çünkü Maraşlı, Necati’yi kurtardıysa şimdi de kurtarılma sırası Aziz ile İlhan’da olacaktı. Necati pişmanlıkla Maraşlı’ya öz babasının Aziz olduğunu ve Zeliş’in bu hale gelmesindeki sorumluluğunu itiraf etti ama üzerinde adamın kim olduğunu da söylediğini sanmıyorum. Mehmet İnce olayı ile Türeller’den intikam birbirinden ayrı planlar olmalı.

 

 

Savaş’ın Aziz ile İlhan’ı öldürme şekli değil ama öldürürkenki yüz ifadesi, bundan zevk alan o hali gerçekten ürkütücü olmuş ve onun nasıl bir psikopat olduğunu bir kez daha gösterdi. Savaş şimdi intikamını aldığını düşünüp yoluna mı gidecek? Bence hayır, çünkü henüz bir Türel olan Mahur hayatta. Necati yaşıyorsa onu da tekrar öldürmek isteyecektir. Savaş yoluna gitmek istese, Mahur ailesine ve Maraşlı’ya yaptıklarını ödetmek için onun peşine düşecektir. O özlediğimiz Savaş-Mahur sahnelerine kavuşmamız yakındır. Savaş’ın Aziz’den intikamını almasına rağmen yolda soyunup kendini Güneş’in altında çırılçıplak yakmasına ne demeli? İntikamını almış bir insan bunu neden yapar? Besbelli artık kendini amaçsız hissetti. Bu ölümler onda beklediği kadar bir tatmin duygusu yaratmadı.

 

 

Fark etmeden kendi sonunu hazırlayan Necati’ye üzülmedim dersem yalan olur. Onu bu hale getiren Sedef’e mi, Aziz’e mi, yoksa üstündeki kişiye mi daha çok kızsam bilemedim. Necati’nin Sedef ile Aziz’in tartışmasına tanık olup annesinin sözlerine körü körüne inanması ve bunu hiç sorgulamadan, DNA testi bile yapmadan Ömer’in babası olduğunu kabul etmesi normal. Sedef’in de hayatının aşkından kendisini ayırdığı için Aziz’e bitmek bilmeyen bir öfke duyması ve yalan söylemesi de yanlış da olsa normal. Ancak Aziz’in DNA testi ile oğlu olduğundan emin olduğu Necati ile arasındaki soğukluğu aşmak için çaba göstermeyişi ve onu ormanda yanan arabadan kurtarmayışı hiç normal değil. Kendisine Ömer’in vurulduğu geceyi bile hatırlatsa normal değil. Ömer’in Sedef’e olan aşkını, o yüzüne haykırdığı yalanı mı hatırlatıyordu acaba? Yine de Aziz de kendi hatalarının kurbanı oldu. Necati’nin bu hale gelmesi, Savaş canavarını yaratması, bu başlarına gelenler ve ölümünde kendi payı da çok büyük. İlhan’ın ölümüne Aziz’den çok daha fazla üzüldüm. O da tıpkı Aziz gibi kendi hatalarının kurbanı oldu. Ozan’ın ahı mı tuttu nedir? Altı ay bile geçmeden baba oğul öteki tarafı boyladılar.

Necati’nin Aziz’in öz babası olduğunu öğrenmesiyle yaşadığı büyük pişmanlık, çektiği vicdan azabı bence senaristlerin onu aklaması anlamına gelmiyor. Aksine Necati daha sefil bir hale düştü, daha büyük bir batağa sürüklendi. Alkolik görünümlü zalim adam vasiyetname yazıp kendini asacak hale geldi. Yalnızlığına yoldaş, dost olan kitaplarını şimdi de ölümüne basamak olarak kullanıp intihar etti. Açıkçası ben Necati’nin onca günahıyla bu kadar çabuk ölmesinden yana değilim. Bana göre yaptığı onca şeyin cezasını çekmiş olmuyor böyle, aksine yırtıyor. Halbuki Mehmet İnce, Zeliş ve Maraşlı ile olan hikayesi halen devam ediyor. O yüzden dizide kalması gereken bir karakter. Behiye, önce idam sehpası dediği sonra bir yalan uydurduğu kitapların gerçekten idam sehpası olduğunu anlayıp onu kurtaran kişi olur diyorum.

 

“Aziz ve Sedef Türel’in kıymetli evladı, Mahur ve İlhan Türel’in biricik ağabeyi. Başka hiçbir kayda değer vasfı olmamakla beraber etrafta sürekli sarhoş gezinen, bütün gece içki içtiği için sabahları geç kalkan, hayatını karanlık bir odada kitap okumak suretiyle ziyan eden, ailesinin bütün imkanlarına rağmen hiçbir işin ucundan tutamayan ve hayattaki bu başarısızlıkları okuyarak örtmeye çalışıp bir nebze olsun tatmin bulduğunu sanan Necati Türel, tıpkı hayranı olduğu Oscar Wilde gibi fiyakalı bir son söz dahi söyleyemeden hayata veda etmiştir.”

 

Mahur’un psikolojik problemlerinden dolayı Maraşlı’nın yalanlarını öğrendiğinde yaşadığı büyük yıkımla delirecek hale geleceğini düşünmüştüm. Çok ağladı ama hala dimdik ayaktaydı. Hele babası ve İlhan’ın ölümünden sonra tıpkı annesinin ölümündeki gibi psikolojik destek alacak hale gelir diyordum. Bir de üzerine ağabeyi ve babasının katilinin Maraşlı olduğu söylenip o müebbet hapse mahkum edilince bunun olması kaçınılmaz görünüyordu. Ama ölüm haberini aldığında deli gibi ağlayan Mahur, ne kadar güçlü olduğunu gösterdi bize ve bu güçlü duruşuyla Aziz’in aileyi neden ona emanet ettiğini kanıtladı.

Firuzan ve Dilşad’ın, Maraşlı’nın katil olduğuna körü körüne inanmalarına şaşırmadım. Ama Mahur da böyle düşünseydi yine şaşırmaz ama çok üzülürdüm. Mahur, onları art niyet olmadan bulmak için arayan Maraşlı’ya ve kalbinin sesine inandı. Çünkü sakladığı gerçeklere rağmen onu böyle bir şey yapmayacağını bilecek kadar iyi tanıyordu. İlhan ile Aziz’in Savaş’ın elinde olduğu belliyken, onları öldürecek kişi intikamını almak isteyen Savaş’tan başkası olamazdı.

 

 

Mahur’un hapishaneye Maraşlı’yı ziyarete gelmesinin nedeni yaşadığı kayıplardan yalnız kaldığı için tutunacak bir dal aramasından dolayı değil. Bu, Maraşlı’nın suçsuzluğuna, aşkına inandığının ve onu affettiğinin bir göstergesi. Onun söylediği yalanlara, ortaya çıkan gerçeklere ne kadar kızsa da onu anladığının bir göstergesi. Maraşlı’nın ona karşı soğukluğu da bir daha gelmemesini istemesi de ümitsiz bir adam için oldukça anlaşılabilir.

 

“Ben artık yokum. Bağırsan duyamam, çağırsan gelemem. Hapsoldum ben burada. Sende git kendi hayatına bak. Bir daha görmeye gelme beni.”

 

Maraşlı’nın başına gelenleri bu kadar kabullenmiş olması gerçekten tuhaf değil mi? Mahur’u geçtim, canından bir parça olan Zeliş’i de bir daha göremeyecek olmasına neden olacak bu haksız müebbedi bizim tanıdığımız Maraşlı nasıl bu kadar kolay kabul edebilir? Bence Maraşlı’nın kafasında mutlaka bir planı vardır. Onun bu ayrılığın biteceğine, oradan çıkacağına dair bir umudu vardır. Koğuşa geri döndüğünde baktığı ve yüzünü biraz olsun gülümseten o iki beyaz güvercin de barışın, umudun simgesi değil mi? Uçan beyaz güvercin Mahur’u temsil ediyor bana göre. Yani bence Maraşlı’nın oradan kurtuluşu yani umuda uçması Mahur’un ellerinden olacak. Belki de iki yönlü bir plan görürüz.

 

 

Meğer Maraşlı’nın aradığı el yazısı Mahur’a aitmiş. Mehmet İnce’nin arabasının plakasını o kağıda Necati için Mahur yazmış. Mahur bilmeden Maraşlı ile kaderlerini bağlamış. Şimdi Zeliş’in başına gelenlerden kendini de sorumlu tutacak, vicdan azabı çekecek. Ama bana göre Zeliş’in başına gelenlerde onun bir payı yok, eğer o anda Necati onu görüp plakayı ona yazdırmasaydı da o saldırı düzenlenecekti. Mahur, plakanın yazılı olduğu kağıdı yırttı çünkü artık bu el yazısının bir önemi kalmadı. Mahur da Maraşlı da sorumlunun kim olduğunu yani gerçeği biliyor. Güvercin metaforunda da gördüğümüz gibi Maraşlı’yı demir parmaklıkların arkasından çıkaracak anahtar Mahur’da gizli.

Dizi şimdi yeni bir yola girdi. Buradan sonra olacakları tahmin edebilmek güç. Ailesinin başına geçen Mahur, şirketin de başına geçebilecek mi? Şirketin de evlerinin de ellerinden gitme ihtimali ortadaydı. Firuzan ve Dilşad’ı oynayan oyuncuların da son paylaşımları bir nevi veda gibi. Demek ki onlar da diziden ayrıldı. İki karakterin de dizideki konumunu düşünürsek onlarsız bir şey kaybetmeyiz. Acaba Mahur hamile mi? Maraşlı hapisten nasıl kurtulacak? Hapisten kurtulmak için Hilal ile mi anlaşacak? Yoksa istihbaratta ona değer veren bir başka amirle mi anlaştığını, yeni bir yola girdiğini mi göreceğiz? Necati’nin üstündeki Baba lakaplı kişinin Mehmet İnce’ye ulaşma süreci nasıl ilerleyecek? Maraşlı bu süreçte nerede yer alacak? Yukarıda da belirttiğim gibi Savaş-Mahur-Maraşlı sahnelerinin geri döneceğini düşünüyorum. Madem Necati, Ömer’in oğlu değil o halde 4. Bölümdeki teorim yani Mahur, Ömer’in kızıdır teorim de yeniden gündeme gelebilir. Necati’nin ölmediğini düşünüyorum ancak pişmanlıklarından sonra Maraşlı’nın yanında olup ona kendini affettirmeye mi çalışacak yoksa yine üzerindeki adamın kuklası olmaya devam mı edecek bunu kestiremiyorum. Zeliş nasıl iyileşecek? Maraşlı Hilal’e rağmen kızına nasıl kavuşacak?

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Ben şimdiden fragmanı ve bölümü merakla beklemeye başladım. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz? Yeni bölüme dair teorileriniz neler? Yorumlarda buluşalım.

Maraşlı 18. Bölümde çalan şarkılar: 

Sen Benimsin – Neşet Ertaş 

Çok Kalbimi Kırdın – Eylül Çekirge

Fikrimin İnce Gülü

 

 

Göz atmanızı öneririz: Maraşlı Bölüm Yorumları

 

YORUM

Noel Pazarları
AVRUPA – En Güzel Noel Pazarları
sığacık ada masalı
SIĞACIK SEFERİHİSAR – Ada Masalı’nın Çekildiği Yer, Nam-ı Diğer Kırlangıç Adası
Alaçatı Tatil
ALAÇATI – Sanki Ege’de bir Vaha
gezdim gördüm san diego
AMERİKA – San Diego
Mekanlar Tarifler
Sütlü Tatlı
Yılbaşında Yapabileceğiniz 5 Şahane Sütlü Tatlı
LONDRA – Londra’da Öğleden Sonra Çayı
künefe
Bir Değil İki Değil Çok Çeşitli Künefe
BRIDGERTONE
BRIDGERTONE – Gölge Oyunları
BRIDGERTONE – Dearest Gentle Reader
Şimdiki Aklım Olsaydı (Si lo Hubiera Sabido)
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI (Si lo Hubiera Sabido) – Ne Dilediğine Dikkat Et!
Poldark
POLDARK – Korkunun, Umutsuzluğun ve Sevginin Derinliklerinde
bergen
BERGEN – Bir Tek Şarkı Söylerken Utanmadım Ben
romantik komedi filmler
Latte Kıvamında Romantik Komedi Filmleri
Yarına Tek Bilet Elle Çekim
YARINA TEK BİLET – Belki de Karşılaşmalar Tesadüf Değil Kaderdir
BİZ BÖYLEYİZ – Olsaydı Nasıl Olurdu?
Deli Bayramı
DELİ BAYRAMI – Kim Akıllı Kim Deli, Nasıl Ayırt Etmeli?
evlat oyunu
EVLAT – Her Şey Çok Zor
übü hep übü
ÜBÜ HEP ÜBÜ – Übülük Müessesesi Üzerine
yaşamaya dair
YAŞAMAYA DAİR – Yaşamayı Ciddiye Alacaksın
Copy link
Powered by Social Snap