Maraşlı için yüksek aksiyonlu bir bölüm beklentisindeyiz peki özlenen yazarımız ve bölüm yorumları ile son üç bölüme hızlıca göz atmaya ne dersiniz? Konuk yazar Gözde‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^
Maraşlı üç haftadır sezon finali tadında bölümlerle ekrana geliyor. Yazılarımı yazamadığım bu süreçte izlenimlerimi paylaşamamak benim için gerçekten üzücüydü. O yüzden 13 ve 14. Bölümlere dair izlenimlerimi de yazmadan olmaz diyerek, her zamankinden uzun olan yazımı keyifle okumanızı diliyorum. ^^
12. Bölümü Mahur, Maraşlı’nın kapısını çaldığında kapıyı Hilal’in açmasıyla noktalamıştık. Bu karşılaşmanın ardından dizideki Hilal dozunun eskisi gibi makul seviyede olması isabet oldu. Açıkçası 12. Bölümde kendisini bir sezona yetecek kadar seyretmiştik. ^^ Maraşlı’nın Hilal ile arasındaki ilişkiye dair sınırını net bir şekilde çizip onun eski eşi olduğunu üzerine basa basa vurgulaması MahCel ilişki açısından önemli bir detaydı. Yani ne olursa olsun Mahur-Maraşlı-Hilal üçgeni görmeyeceğiz. Zeliş’in evden koşa koşa çıkıp Hilal’in yanında Mahur’a sarılması, yüzündeki mutluluk ise beni çok sevindirdi. Sen kalkıp kızını görevi öne sürerek ihmal eder, ona hak ettiği anne şefkatini göstermezsen, elbette ona uzanan samimi bir el yüzünü güldürür Hilal Hanım. Bunu kıskanıp engellemeye hakkın da yok. Aksine iyileşmesi yolunda bir adım olarak görüp çeneni kapatıp oturacaksın aşağıya. Bence Hilal, Maraşlı’ya aşık falan değil. Ancak evlilikleri süresince Maraşlı’nın kendisine göstermediği aşkı ve ilgiyi Mahur’a göstermesinden dolayı Mahur’u kıskanıp ilişkilerini sabote etmeye çalışıyor. Halbuki Maraşlı, en başta anlaştıkları gibi Mahur ile aşk “oyunu” oynasaydı bu duruma gıkını bile çıkarmazdı sözde istihbaratçı Hilal Hanım. Hilal’in Zeliş’i Maraşlı göreve odaklansın diye tekrar yanından alıp götürmesine çok sinirlenip üzülsem de 14. Bölümde bu sayede gördüklerimizden dolayı da şu an iyi ki diyorum. ^^
Maraşlı’nın Hilal ve Zeliş evden gittikten sonra Mahur’un peşinden gitmesi ve ona çekinmeden aşkını dile getirmesi beklediğim bir hareketti ve öyle Hilal’e söylediği gibi bunun Mahur’un bir açıklamayı hak etmiş olmasıyla değil, sadece Maraşlı’nın duygularıyla ilgisi vardı. Tıpkı saat 12’de yine buraya gelip onu beklemesi gibi. Mahur’un 13. Bölüm itibariyle Maraşlı’ya ismiyle yani Celal diye de hitap etmeye başlaması bence çok önemli bir detay. Artık aralarındaki yakın koruma ilişkisinin tamamen bittiğini, onu sadece sevdiği adam olarak gördüğü ve ne kadar kıymet verdiğini gösteriyor. Mahur ne de güzel Celal diyor öyle. ^^ Tabii rahmetli babamın ismi olduğu için bu duruma gereğinden fazla sevinmiş olabilirim. ^^ Bence Mahur da Maraşlı da sahildeki bu konuşmada kendilerince haklıydı. Keşke Mahur’un istediği gibi her şeyden uzak bir hayat kurmak için çekip gidebilseler. Ama Maraşlı, Zeliş’e bunu yapanlardan intikam almadan, istihbarattaki görevini bitirmeden bir yere kıpırdayamaz. O yüzden bu sahnede birbirlerine aşklarını dile getirip sımsıkı sarılıp sonra da ayrılmaları değil, bir orta yol bulmaları gerekirdi…
Savaş’ın yine geri planda kalsa da Behram’a sinirlendiğinde ona gerçek yüzünü az da olsa göstermesi ve oyun kurucu olarak Behram üzerinden, onu manipüle ederek İlhan ve Mahur’u öldürmeye çalışması çok zekice hamlelerdi. Necati’nin planlarına uymamış oldu, ama kaç bölümdür istediklerini yapamıyordu. Halbuki Savaş hatalı da olsa hızlı karar veren, o an aklına eseni yapan biri. O an için onun içinin soğuması yeterli. Behram’ın adamları İlhan’ı evden alıp kaçırdı ve bu sayede tekrar Maraşlı-İlhan sahneleri gördük. Açıkçası Maraşlı’nın İlhan’ı sadece görevinden dolayı değil, onun saflığının kurbanı olduğunu bildiği, iyi niyetinden şüphe etmediği için kurtardığını düşünüyorum. Maraşlı’nın İlhan’ı benzinciden alıp birlikte arabayla adamlardan kaçtıkları sahne dizinin ve 13. Bölümün en iyi sahnelerindendi. Tabii bu sahnenin Maraşlı’nın eski arabasıyla çekilmiş olmasının sahneye kattığı hava yadsınamaz. Bu sahne Maraşlı’nın askeri yeteneklerini sivil hayatına nasıl mükemmel entegre ettiğini gösteren sahnelerden biriydi. Özellikle Maraşlı’nın arabasını diğer arabanın önüne kırıp ardından silahını alıp bir anda ateş etmesi ve hızla oradan uzaklaşmaları benim için oldukça heyecan vericiydi.
İlhan’ın Behram’dan korunmak için eve sığınıp kapıya da evi korumak için polisler gelince nihayet şirketle ilgili gerçekler ortaya çıktı. İlhan, Aziz’e başına gelenleri anlattıkça Aziz’in ona attığı tokatları doğrusu çok haksız ve yanlış buldum. Bir kere bu adam otuzunu aşmış. İkincisi eğer hata yapmasını istemiyorsan, emekli olup köşene çekilmeseydin ya da gizli gizli işleri kontrol etseydin. Bütün yükü İlhan’ın üzerine yüklemek kolay Aziz Bey. Yalnız Necati’den ne kadar nefret etsem de iyi niyetli gözükerek İlhan’ı Aziz’e gerçekleri söylemeye ikna etmesi ve ardından Firuzan’ın da her şeyden haberinin olduğunu ifşa etmesi, mikser gibi ortalığı daha beter karıştırması beni aşırı derece güldürdü. Adam birkaç cümle ile amacına ulaşmayı başaracak kadar zeki. Ancak İlhan’ı intihara sürükleyecek noktaya varmamalıydı bu durum. Eğer Maraşlı bir şekilde Aziz’e ulaşamasaydı şimdi İlhan çoktan ölmüş olacaktı. Yalnız onca olay olurken “Oğuz yine mi hiçbir şey duymadı, bu ne saçmalık?” demiştim ki meğer çocuk bahçede saklanmış. Malum, genelde evde kıyamet kopuyor, bizimki odasından çıkmıyor. ^^
Mahur “Belki ben bela seviyorum.” derken o kadar haklı ki. ^^ Kendisi tam bir bela paratoneri olduğu için sergide bir anda işler değişti. Ya Maraşlı, İlhan’ın ricasıyla Mahur’u korumak için orada bulunmasaydı? Büyük ihtimalle Mahur ve oradakilerin bir kısmı keskin nişancı tarafından vurulmuş, diğerleri de canlı bombayla birlikte havaya uçmuş olacaklardı.
Maraşlı’nın keskin nişancı ve bombadan sergideki konukları korumak için onları rehin alma planı çok başarılıydı. Mahur ile birkaç dakika öncesine kadar birlikte ama yalnız, iki yabancı gibiyken o andan itibaren yeniden suç ortağı oldular ve birlikte hareket ettiler. Bu sahnelerde heyecan bir an olsun eksilmedi. Ancak Nevzat’ın drone ile keskin nişancıyı bulması gereğinden uzun geldi bana. Maraşlı’nın yangın tüpündeki köpüğü camlara sıkarak keskin nişancının kendisini görmesine engel olması ve cama dayadığı pipetle sanki dürbünle bakarmışçasına adamın yerini tespit etmesi çok akıllıcaydı. Ama yine de bunun nasıl mümkün olabileceği başta aklıma yatmadı. Aradıkları bombanın aslında canlı bomba olduğunu öğrendiğinde ve kim olduğunu tespit ettiğinde çok hızlı bir refleks gösterip adamı alnının ortasından vurup etkisiz hale getirmesi bana ilk bölümde Mahur’u kurtardığı sahneyi hatırlattı. Hatırlarsınız Mahur’u öldürmek isteyen adamlardan birini böyle öldürmüştü de emniyet amiri bunu nasıl başardığını sormuştu. ^^
Sergi sahnelerindeki en hayran olduğum ve büyük sürpriz olan şey ise kesinlikle Maraşlı’nın Mahur’u rehin alarak polislerin elinden kurtulma planıydı. Hem polislere Mahur’u öldürecekmiş gibi görünüp bir yandan da ona zarar vermemek için sıkı sıkı sarılan, onu koruyan, temkinli bir adam vardı. Mahur da hala ne diye polislere “O bana zarar vermez.” deyip duruyorsa. ^^ Neyse ki hızla role girdi ve Maraşlı’nın İlhan’ı kurtarmaya gitmesi için rehine rolünü başarıyla oynadı. Bir nevi yabancı gibi ama bir yandan da bir nefes kadar yakındılar. O sırada Ecem’in sanki Maraşlı Mahur’a bir şey yaparmış gibi kendini çığlık çığlığa öne atması da saçmaydı. Ancak polislerin Maraşlı’yı ciddiye almasını sağladığını da göz ardı edemem. Yine de Maraşlı sergiye gelmeden evvel Mahur’u aradığında üzerine vazifeymiş gibi bunu Mahur’a haber vermemezlik yapmamalıydı. Arkadaşı olarak onu düşünebilir, tavsiye de verebilir ama doğrudan müdahale etmemeli. Hilal’in, yani istihbaratın olan biten her şeyden her zamanki gibi en son haberi olmasına hiç şaşırmadım. Neyse ki emniyete gelip Maraşlı’yı kurtardı da en azından bir işe yaramış oldu. Ayrıca Maraşlı o an için en doğrusunu yaptı, herkes sağ salim kurtuldu.
İlhan, Maraşlı’nın Mahur’u kurtardığından haberdar olmayınca teslim olmak için Behram gitti. Elbette Maraşlı son anda yetişip Behram’ın kafasına silah dayadığı İlhan’ı kurtaracaktı. Keşke Behram’ı da direkt orada yakalamış olsaydı, bence sonraki operasyon sahnesiyle uzatmaya gerek yoktu. Bu sahnede bence odaklanılması gereken şey Mahur’un pek farkında olmadığı İlhan’ın ağabeyliği, onun için yaptığı fedakarlık. Bir Necati’ye bak, bir de İlhan’a. Mahur’un yakınlık kurması gereken ağabeyi aslında İlhan, ama o bunu göremiyor. Necati’nin Mahur’a olan sevgisi gerçek gibi görünse de Mahur’un sevgisini hak eden o değil, İlhan.
Maraşlı’nın rüyaları bugüne kadar hep yaşanacakların habercisi gibi oldu hep. 13. Bölümde gördüğü rüyanın 14. Bölümde seyrettiğimiz MahCel sahnelerinin habercisi olduğu apaçıktı. Ateş böcekleriyle parlayan gökyüzünün altında Maraşlı’ya aşkından ve kendisinden asla vazgeçmemesini söyleyen melek gibi bir kadın gördük. Bu rüyanın ardından Maraşlı, Mahur ile hiç olmadığı kadar mutlu saatler geçirdi. MahCel çifti o ana kadarki tüm anlarından çok daha samimi, romantik dakikalar yaşadı. Daha öncekiler gibi Maraşlı’nın çekingen olmadığı, kendini apaçık ifade ettiği anlara tanık olduk. Ve ne yazık ki Maraşlı ve Mahur’un sevinci yarım kaldı.
Ancak bu güzel sahneler ne yazık ki kanalın sansürüne uğradığı için birlikte bir şeyler yiyip içtikleri sahneden sonra ilk defa birliktelik yaşadıklarını anladığımız sahneyi televizyonda seyredemedik. Bu sahne, garip bir şekilde dizinin sosyal medya hesaplarından da paylaşılıp hemen kaldırıldı. Yapımın Youtube kanalında da paylaşıldı, oradan da kaldırıldı. Açıkçası Ramazan ayında bile olsak kesilmesine anlam veremedim. Çünkü direkt seviştiklerini değil sadece yatakta yarı çıplak konuşan çiftimizi görüyoruz. Üstelik sadece 1 dakika 25 saniye. Haydi kestiniz, bari internete yüklediğiniz bölümde ve özel videolarda yer alsaydı. Çünkü bu konuşma çiftimiz için anlamlı. Eminim ki pek çok seyirci sabah Maraşlı yatakta üzeri çıplak uyandığında “Sıcaklayıp bu şekilde uyudu herhalde.” diye düşünmüştür. Birlikte olduklarını anlamayan pek çok seyirci olmuştur. Ayrıca maşallah kanalın makası sohbet ettikleri sahnelerde de içkiye dair cümle, bardak ne bulursa kesmiş. Haliyle başka replikler de gitmiş! Umarım Ramazan’dan sonra da böyle önünüze gelen sahneyi kırpmazsınız!
Mahur ile Maraşlı birlikte oldukları için çiftin büyüsünün bozulduğunu, Maraşlı’nın Mahur’u kandırdığını düşünenlere rastladım sosyal medyada. Bir kere o akşam Mahur çat kapı Maraşlı’ya geldi ve sabah onun yanında uyanmak istediğini belirtti. Mahur, İsviçre’ye gitmeden evvel son bir kez Maraşlı’yı görmeye gelmişti. Ardından bir şeyler içmek istediğini söyleyen yani alkol almayı teklif eden de Mahur’du. Sohbet ederlerken Maraşlı bugüne kadar hiç olmadığı kadar açık davrandı Mahur’a ve onu daha önce izlediğini, beğendiği bile söyledi. Maraşlı bunu saklayabileceğini akıl edebilir ama o, açık davranmak istedi. Açıkçası onun Mahur’a daha önceden aşık olması benim hoşuma gitti. Belki de aşık olduğu için, onu korumak için aileye yaklaşmak için onu seçmişti.
Maraşlı: “Bir fotoğraf çekerken falan bile izlemişliğim var. İnsanlarla konuşmanı, çocuklarla konuşmanı… Girdiğin sokaktaki lambalar, ışıklar değişiyordu sanki. Girdiğin sokakta her yeri aydınlatıyordun. Dedim bu insan olamaz, olsa olsa bir melek.”
Mahur: “İnanmıyorum sana.”
Maraşlı: “İnan inan. Hatta bir iki defa beklediğim bile oldu seni dükkanda. Belki gelir de bir iki laf ederiz diye.”
Bunu duyan Mahur kendisini neden takip ettiğini hiç sorgulamadı; çünkü o Maraşlı’nın kendisinden bir şeyler gizlediğini, yalanlar söylediğini biliyordu ve onu böyle kabullenmişti. Maraşlı’nın kendine hakim olmak için ne kadar direndiği de apaçık ortada. Tuvalete gidip aynada kendiyle yüzleşti. O da farkındaydı her şeyin aslında bir oyun olarak başlamasını planlandığının. Ayrıca tanıştıkları sahnede yaptığı şeyin cilve, flört olduğunu söyleyen bir adam nasıl bir kadını kandırmayı başarabilir? O sahneyi hatırlayın, böyle hödük bir cilve mi olur. (İçimden Mahur gibi tepki veriyorum. ^^) Maraşlı, Mahur’u kandırmak istese Aziz’in isteğine rağmen babalığına saygı duyup yeni başladıkları ilişkiyi sonlandırmaz, gizli gizli aşkını yaşardı.
Maraşlı tuvaletten çıktığında ne olduğunu bilmiyoruz, sevişme öncesi öpüştükleri belli. Maraşlı Mahur’a doğru hamle yapmış gibi görünüyor ama ya ilk hamle Mahur’dan geldiyse ya Maraşlı’yı ilk öpen oysa? Üstelik sabah adamı yatakta bırakıp terk eden de Mahur. Bir baş ucuna para koymadığı eksik kalmıştı… Ayrıca ben çok aşık bir insanın, özellikle bir erkeğin nefsine, duygularına yenik düşmesine asla kandırmak diyemem. Maraşlı Mahur’a düpedüz aşık. O yüzden böyle kandırdığını düşünüp bu aşkın güzelliğini görmezden gelmek yerine türkü dinleyip sohbet ettikleri anların güzelliğine odaklanılmasını tavsiye ederim.
Mahur: “Ne varmış bakışımda?”
Maraşlı: “Böyle, boğulacak gibi oluyorum ben sen bana öyle bakınca.”
Mahur: “Neden ki?”
Maraşlı: “Güzelliğin fazla senin bana. Ağır geliyor. Yapma bana bunu. Acı bana. Bağışla canımı.”
Birbirlerini aslında nasıl hayal ettiklerini paylaştıkları anlar bugüne kadar dizide en çok güldüğüm anlar olabilir. Ben Maraşlı’nın hayalini daha çok sevdim. Neydi o öyle Mahur’un hayalindeki eski sevgilisiyle bir şeyler içmeye giden kadını güle oynaya evden uğurlayan adam? Özellikle başta meşhur beyaz eşya reklamları gibiydi. ^^ Halbuki Maraşlı’nın hayalinde çiftimiz, Mr. And Mrs Smith gibi ne de güzel savaşıyordu düşmanlarıyla. Kesinlikle mmm nefis harika bir sahneydi. ^^
Başlarına gelenlerden sonra Türeller korkup yurt dışına kaçmak istediler. Bu gayet normal, ama neden illa tüm aile gitmek zorundalar? Neden Mahur’un gelmemeyi seçmek gibi bir şansı yok? Madem tüm aile gidilecekti neden Necati son dakika gelmeyeceğini dile getirdiğinde Aziz onu da gelmesi için zorlamadı ya da ailecek gidemedikleri için kararlarından vazgeçmediler? Açıkçası Aziz’in Necati’yi sadece o geceyi hatırlattığı için değil öz oğlu olmadığını bildiği için sevmediğini düşünüyorum. Zaten hiçbir baba sadece o geceyi hatırlatıyor diye oğlunun arabanın içinde yanmasına göz yummazdı. Tabii ki Necati onları ihbar edince havaalanı yolunda arabalar durduruldu. İntikamını almadan Aziz’i gitmesine izin vereceğine inanmamıştım zaten.
Necati’nin üzerinde birinin daha olması şahane oldu. Ama muhtemelen Savaş’ın varlığından haberinin olmadığı bu kişi kim? Necati onu telefon rehberine “Baba” diye kaydettiğine göre ya Ömer yaşıyor ya da baba lakaplı bir adam bu. Peki, diyelim ki bu kişi Ömer, neden Savaş’ın bundan haberi yok? Bunu bilmek onun da hakkı değil mi? Peki Sadık, Ömer’i aslında diri diri mi gömdü? Necati onu oradan nasıl çıkardı? Vurduğunda babası olduğunu biliyor muydu? Belki de Ömer çelik yelek giymişti ve hiç vurulmadı, kim bilir? Açıkçası Ömer ya da bir başkası fark etmez, bu kişinin varlığı beni çok heyecanlandırdı.
Ancak Necati ile Behiye aşkı beni zerre heyecanlandırmıyor. Necati, kötü çıkana kadar ne kadar güzel bir çift diyordum ancak Necati’nin Behiye’nin duygularıyla oynaması iğrenç. Sadık’a da evladı üzerinden zarar vermek istiyor. Peki Sadık ne yaptı Aziz’in emrini yerine getirmekten başka? Suçu onu polise ihbar etmemesiyse, yalnız ihbar etmesi gereken kişi Aziz değil Necati’ydi hatırlatırım. Umarım Behiye bir an evvel kandırıldığı anlar da o narin, kırılgan kız bu yaptığını Necati’ye ödetir.
Sabah uyandığında yanında Mahur’u bulamayan Maraşlı, Mahur’un veda notuyla karşılaştı ve Behram’ın sorgusuna girmek zorunda kaldığı için boş evde Necati ile yüz yüze geldi. Açıkçası ikisinin bu kadar çabuk yüzleşeceklerini beklemiyordum. Ancak senaristlerimiz sezon finaline kadar tüm kartları açıp yeni sezonda kartları yeniden dağıtmak istiyor olmalılar. Mahur ile Maraşlı’nın konuşmalarını da final tüyosu gibi görüp şimdiden karaları bağlamayacağım. Bakarsınız bu defa Ethem Özışık farklı bir son yazar. (Umut fakirin ekmeği.) Ama zaten Maraşlı ile Necati’nin bir gün önceki sahnesinden yüzleşmenin yaklaştığı belliydi. Necati, Maraşlı ile konuşurken birden sanki Maraşlı’nın rüyalarından haberdarmış gibi geyiklerden bahsetmeye başladı. Kesin istihbarat içinde bir köstebek var. Nevzat olamaz, acaba Kemal mi? Zaten Savaş’ın ilk bölümlerde sorguya alındığında çarçabuk tutuksuz yargılanmak için çıkmasının altında da bir şeyler olduğu belliydi.
Necati, madem Maraşlı’yı bıçaklayacaktı, neden her şeyi itiraf etti? Herhalde anlattıklarıyla onun dikkatini dağıtmak istedi. Ben Maraşlı’nın bıçaklanıp hastanelik olmasında anormal bir durum görmedim. Maraşlı bir kahraman da olsa, neticede o da bizim gibi bir insan. Yalnız bu Necati cidden çok kurnaz. Polisler geliyor diye hemen nasıl da kendini bıçaklayıp olaydan yırttı. Bazen onu hafife alasım geliyor, sonra öyle bir şey yapıyor ki yine onun ciddiye almam gereken bir kötü olduğunu hatırlatıyor bana. Necati ambulansa götürülürken evde sadece bahçıvan vardı. Gözüm Behiye ve Nuran’ı aradı. Behiye’yi oynayan oyuncu korona virüse yakalandı diye duymuştum, herhalde bu yüzden kendisini göremedik. Halbuki sevdiğine üzüldüğünü görmemiz gerekirdi.
11. Bölümde Mahur hastanede yatarken bölümü Maraşlı (Burak Deniz) sırtlamıştı, bu defa roller değişti ve bölümü sırtlayan Mahur (Alina Boz) oldu. Yaralı, ama bir o kadar da güçlü Mahur; bu bölümde kaç bölümdür giydiği kıyafetleri, yağlanmış saçları, makyajsız yüzüne rağmen oyunculuğu ile elmas gibi ışıl ışıl parlıyordu. Açıkçası başrollerden birinin hastanede olduğu bölümler genel olarak oldukça sıkıcı olur ama Maraşlı kesinlikle sıkıcı değildi.
Türellerin sorgu sahneleri oldukça akıcıydı. Özellikle Firuzan’ın polis tarafından alındıkları zamanki gibi firar etme çabası ve aile üyelerini sinirlerinin boşaldığı, hepsinin kahkahalarla güldüğü an bölüm içinde nefes aldırdı bize. Caps yapmalık bir sahneydi. Tamamen dram içerikli bir bölüm seyrettiğimizde ciddi şekilde bunaltıcı oluyor, arada böyle es verdiren sahneler şart. İlhan’ın dediği gibi Firuzan hepsini satmaya çok meyilli. Yakında Aziz’e İlhan ile ilgili söylediği gerçeği ve tüm bildiklerini polise de öterse şaşırmam. Dilşad da ne diye ona kalkıp Ozan’ı İlhan öldürdüğünü söylüyorsa… Firuzan’a sırrını söyleyen kolunu kaptırır.
Ailedeki herkes istediği kadar komplo desin, Aziz ile İlhan’ın tutuklanacağı belliydi. Şirketin büyük ortağı Savaş’a hiçbir şey olmadı çünkü en başından Türel Holding’e başka bir şirket üzerinden ortak olmuştu. Zaten öyle olmasa İlhan da onunla ortak olacağını fark edip sözleşmeyi imzalamazdı. İlhan hapishanede bıçaklandı ancak ölmeyecektir o yüzden bu konunun üzerinde durmayacağım. Sadece hapishane ortamında koğuştaki ürkütücü tiplere diklenmesi çok saçmaydı. İlhan’ı bir lokmada yiyecekleri çok belliydi.
Beni bırakma
“Celal, geldim buradayım. Yanındayım. Çok seviyorum seni. Çok seviyorum. Ne olur iyileş bir an önce. Çabucak aç gözlerini tamam mı? Ne olur beni sensiz bırakma. Duyuyorsun beni biliyorum. Duyuyorsun değil mi?”
“Buradayım ben tamam mı? Hiçbir yere gitmiyorum. Sen iyileşene kadar yanında olacağım. Sen nasıl hep benim yanımda olduysan ben de senin yanında olacağım.”
Bu defa hastanede sevdiğinin yanında olup ona güç verme sırası Mahur’daydı. Maraşlı’nın Mahur hastanedeyken onu ziyaret ettiği sahneyle kurulan paralellik çok ince düşünülmüştü. Bu defa sevdiğine ilaç olan Mahur’un Maraşlı’ya aşk dolu sözleri ve onun alnına kondurduğu buse oldu. İstediği kadar yoğun bakımda olsun, insan konuşulanları duyarmış. Maraşlı da elbet duydu ki Mahur onun güç vereni oldu tıpkı biriciği Zeliş gibi.
Zeliş’in konuşan hayali de Maraşlı’nın kalbi durduğunda onu hayata döndürdü. Hilal, zaten hasta olan Zeliş’i hastaneye getiremeyeceği, Zeliş babasını ziyaret edemeyeceği için bu yol mantıklı olmuş. Maraşlı, 12. Bölümde hücreye atıldığında da gördüğü ilk hayal Zeliş’ti ve orada da konuşuyordu. Zeliş’in hayali ile gerçek dünya arasındaki geçişler öyle başarılıydı ki sanki Zeliş gerçekten Maraşlı’nın yanı başındaydı. Açıkçası Maraşlı şoka girene kadar Zeliş’in gerçekten oraya gelip konuştuğunu zannettim ben.
Bu bölüm Mahur’un gözlerinde bir daha asla Maraşlı’yı bırakıp gitmeyeceğini, pişmanlığı gördüm. Maraşlı’ya yazdığı notu kanlar içinde gördüğünde o sabah onu terk ettiğine bin pişman oldu. Eğer onu terk edip gitmeseydi Maraşlı evine gidip Necati tarafından bıçaklamayacaktı. İstemeden de olsa yaralanmasına Mahur sebep oldu. Yalnız Mahur’un sabah Maraşlı’yı izlediği bir sahne yok diye geçen bölüm çok sinir olmuştum, flashback olması iyi oldu. Sadece arabayla evden uzaklaşırken ağladığını görmek bana tam anlamıyla yetmemişti, böylece o sahnenin duygusu tamamlanmış oldu.
Mahur, ancak belli bir süre için Maraşlı ile ilgili gerçekleri öğrendiğinde onu bırakıp gidecektir. Yine de Nevzat’a söylediklerinin ışığında onun aşkından şüphe edeceğini düşünmüyorum. Sadece gerçekleri bilmediği için Maraşlı’ya çok kırılacaktır. Aziz ile konuşurken söyledikleri de Maraşlı’nın yalanlarına, sakladıklarına da bu yönden bakıp onu affedeceğinin sinyali.
“Ama sonra anladım, insan aşık bir adama kızamıyor. Aşk bütün günahları temizliyor değil mi baba?”
Behram’ın istihbarat tarafından tutuklanıp devre dışı kalmasıyla Savaş’ın yeniden aktif bir şekilde sahalara, pardon diziye dönmesi beni ne kadar sevindirdi anlatamam. Savaş’ın yerini hiçbir kötü tutamıyor. Onun kendine has bir havası var. Savaş ve Necati bu bölümde yapacakları üzerine anlaşmış görünse de bence onların kardeşliğe dayalı iş birliği çatırdamak üzere. Çok bariz bir şekilde Necati, Mahur’u seviyor ve ona aslında bir şey olsun istemiyor. Ama Savaş önce Behram’a sergiyi haber verdi, şimdiyse Maraşlı’yı yanında Mahur varken öldürme yolunda. Necati, buna onay verdi ancak bunu yapmaktan içten içe pişmanlık duyuyor gibi bir hali vardı.
Savaş ve Necati, bu bölüm Maraşlı’nın resmen istihbarata çalıştığından emin oldular. Yalnız ben buna değil de nedense Savaş’ın Hilal’in fotoğraflarına bakıp onun güzel olduğunu dile getirmesine takıldım. Ne de olsa çift shiplemek tabiatımda var. Hem böylece Hilal, MahCel’in üzerinden kem gözlerini de çeker. HilSav çifti acil olarak bekleniyorsunuz. ^^
Hilal demişken, istihbarat bu bölüm arabayla İstanbul turu atmaktan başka ne yaptı? Yaptı da ben mi görmedim? Hem bir şey yapmayıp hem de Maraşlı’yı hastaneden güvenli eve kaçırdılar diye ne hakla Nevzat’a tepki gösteriyor bu kadın? Fragmana göre yine her şey onlar olay yerine gelmeden çözülecek. Bence Hilal, bir an önce tası tarağı toplayıp evine dönüp kızına annelik yapsın. İstihbaratın başına da şöyle afilisinden yaşını başını almış bir oyuncu gelsin. Unutmadan, Nevzat’çığım ağzına sağlık, sen Mahur’a yenge demeye devam et. Özellikle de Hilal ile konuşurken bol bol “Mahur Yenge” de olur mu? ^^
Savaş ile Necati, Maraşlı’yı hastanede en savunmasız anında öldürmeyi planladılar ama bir şeyi hesaba katmadılar: Gönderdikleri Kill Bill kılıklı sarışın ölüm meleği ne kadar becerikli olursa olsun Mahur’un aşkı ve Nevzat’ın gardaşlığının onu alt edip etkisiz hale getirebileceğini. Gerçi uçan Nevzat için bu o kadar kolay olmadı, kadın bir hayli kuvvetliydi. Erkeklerden daha kuvvetli kadınlar bende hayranlık uyandırıyor. Koskoca istihbarat Hilal, güçlü görünse de bu kadın kadar ciddiye alınası değil. (Yazar Hilal’e gıcık olduğu için her fırsatta onu iğnelemek istemektedir.) Yalnız Nevzat da umarım hiçbir şey için yoğun bakımın kapısından ayrılmaması gerektiğini öğrenmiştir. Mahur içeri girip kadını görmeseydi Maraşlı hasta haliyle kadına daha fazla direnemezdi. Aferin Mahur’a, bu defa o sevdiğinin hayatını kurtardı.
Mahur: “Ambulans çaldığımıza inanamıyorum Nevzat ya.”
Nevzat: “Yani hayırlı bir iş için diyelim ona biz.”
Mahur ile Nevzat, Maraşlı’yı ambulansla kaçırıp güvenli bir eve yerleştiler. Ah Mahur, güvenip evin konumunu attığın ağabeyin Necati’nin hiç de sandığın gibi biri olmadığını öğrendiğinde büyük hayal kırıklığına uğrayacaksın. Bence Maraşlı hakkındaki gerçekleri duyduğundan da fazla bir hayal kırıklığı olacak. Çünkü Maraşlı’nın istihbarata çalışıyor olması ya da aşk oyunu planlayarak kendisine sokulması beklenebilir bir durum. Ve ağabeyinin, karındaşının senin ölüm emrini vermesinden daha kötü değil.
Ben güvenli eve kaçacaklarını duyunca ne sahneler hayal etmiştim. Şömine yanarken baş başa bir gece falan beklemiştim. Fazla uçmuşum. ^^ En azından ambulansın içinde de evde de çiftimiz pek romantikti. Maraşlı bir açıldı pir açıldı valla. Belki pek konuşamadı ama Mahur’un elini kalbinin üzerine koyarak ona böyle “Sen benim kalbimsin, kalbimin içindesin.” dedi. Bazen davranışlar sözlerden daha çok şey anlatabiliyor. Tabii yine de zar zor konuşan haliyle Mahur’a onu sevdiğini söylemeyi de ihmal etmemesi önemli. Mahur’un da Maraşlı ile benzer hisler duyması ve Maraşlı’nın neden ona zarar verenlerden intikam almayı düşündüğünü anlaması, onun da aşkla değiştiğini gösteriyor. İnsan kendi benliğini yitirmeden, bir şeyi zorla seviyor gibi görünmeden aşkla değişmeli böyle.
“Sırayla yaralanıyoruz. Sonra yaralarımızı iyileştiriyoruz. Bence bizim aşkımızın bir seyri var Maraşlı. Önce yaralar kanayacak. Sonra o yaraları saracağız. En sonunda da iyileşecekler. İşte o yaralar iyileştiğinde artık ne sen bana bir yabancı olacaksın ne de ben sana. Ne sen gitmeye kalkacaksın ne de ben. Çok uzak bir zaman değil bence bu.“
Bence Mahur’un bahsettiği yaralar sadece fiziki yaralar değil. Kalplerinde açılan yaraları, yani kalp kırıklıklarını da kastediyor. Mahur, Maraşlı iyileştiğinde bunun gerçekleştiğini sanıyor olsa da şu an kanamayan tek bir yara var. O da Mahur’un Maraşlı hakkındaki gerçekleri öğrendiğinde kanayacak olan yarası. O yara kanayıp, Mahur Maraşlı’yı anladığında ve ardından onu affettiğinde bir daha asla birbirlerine yabancı değil, birbirlerinden güç alan birlikte mücadele eden iki sevgili olacaklar. Çok uzak bir zaman değil evet, bence birkaç bölüm içinde gerçekleşecek bu. Tahminim sezon finalinde Mahur gerçekleri öğrenecektir. Ve az evvel de dediğim gibi kartlar yeniden dağıtılacak dizimizde.
Necati’den evin konumunu öğrenen Savaş, önce eve silahlı saldırı düzenledi, ardından da evin içindekileri yakmaya kalktı. Maraşlı’nın bu yaralı hali bile bin adama bedel. Hele bir kurtulsun Savaş ile Necati’nin çekeceği var. Ama ben Savaş ile Necati’nin birbirine düşmesini ve düşmanımın düşmanı dostumdur diyen Maraşlı ile Savaş’ın iş birliğini istiyorum. Maraşlı, öleceğini düşündüğü son anda sevdiği kadına sımsıkı sarıldı. Bir çift alevlerin ortasında birlikte yanarak ölecekken bile bu kadar güzel olur mu? MahCel ise olur.
Peki sizler son üç bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarda buluşalım.
Göz atmanızı öneririz: Maraşlı Bölüm Yorumları