Kategori: İzledimMaraşlı

MARAŞLI – Senin Güvenli Yerin Benim Yanım

Maraşlı  16. Bölümü ile Total’de 4,81 reyting ile 10. AB’de 3,88 reyting ile 7. ve  ABC1’de 4,08 reyting ile  11 oldu. Bölüm yazısı konuk yazar Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

Yazıya bu haftaki bölümde biraz sıkıldığımı söyleyerek başlamak istiyorum. Beğendiğim üç bölümden sonra bu bölüm benim için hayal kırıklığı oldu. Sanırım geçiş bölümü yazılmak istenmiş. Öyle bile olsa bölümde yan karakterlere yazılan doldurma sahneler yerine daha fazla MahCel, Necati ve Savaş sahnesi olabilirdi. Evet, yerli dizi yersiz uzun ancak rakipleriniz hiç boş sahnesi olmayan 135 dakikalık bölüm ekrana getirebiliyorsa neden sizde yazıp çekemeyesiniz? Demek ki isteyince olabiliyor. Senarist Ethem Özışık’ın yazdığı Teşkilat dizisi yayına gireceğinde aynı anda iki diziyle ilgileniyor olmasının bizim için handikap oluşturabileceğini düşünmüştüm ve sanıyorum dizideki sorunların temelini bu oluşturuyor. Yine de bölüm sonu itibariyle dizinin potansiyelinin çok yüksek olduğunu bir kez daha gördük. Eğer istenirse Maraşlı çok rahat yeniden yükselişe geçecektir.

 

Yine yangınlar yine biz

Yangından Mahur ile Maraşlı’nın ortaya çıkışına kadar geçen süreç uzundu. Besbelli onların nerede olduklarına dair merak uyandırmak, gizem yaratılmak istenmiş ancak bunun etkili bir yöntem olmadığını düşünüyorum. Çünkü Türel ailesi ne yazık ki seyircinin ilgisini çekemiyor.

Yangın sırasında Mahur, Maraşlı ve Nevzat’ın bayılması uzun sürdü ve açıkçası kaçmak için en ufak bir hamle bile yapmamalarını yadırgadım. Maraşlı yaralıydı, ya diğerleri? Nevzat’ın kusması doğal bir refleksti ama bunu bizim görmeyeceğimiz bir açıdan çekselerdi memnun olurdum. Yangını uzaktan seyreden Savaş, birilerinin geldiğini görmese oradan ayrılmazdı. Yıllardır yanında, yoldaşı olan Suat’ı bile dinlemedi. Daha önce belirtmiştim Savaş hızlı karar verip başına buyruk hareket etmek isteyen bir adam. Aslında bunca yıl Necati’yi dinleyip harekete geçmemiş olması onun mizacına ters. Ancak onu bu hale getiren Necati’nin ona verdiği güç olunca onun sözünü dinlemiş doğal olarak.

 

 

Nihayet Necati ile Savaş’ın nasıl tanıştıklarını da öğrenmiş olduk. Ama bana yeterli geldi mi? Hayır. Adam öldüren Savaş’ın işkence gördükten sonra hapis yatmadan salıverilmesi ve Necati’nin onu arabayla bırakıldığı yerde şıp diye bulması hiç aklıma yatmadı. Savaş’a parayı ve gücü Necati verdiği için ona minnet beslediği belli oldu. Necati’nin Ömer’in öz babası olduğunu nasıl öğrendiğini, Savaş’tan nasıl haberi olduğunu, evden nasıl gizlice çıkıp Savaş ile buluştuğunu öğrenemedik. Besbelli Necati işlerini yaptıracak bir maşa olsun diye Savaş’ı bulup bugünlere getirmiş. Onu resmen kullanıyor. Benim gözlemim Necati için Mahur’un Savaş’tan daha değerli olduğu. Bunun sadece Mahur’un günahsız olmasıyla alakası yok, Necati Mahur’u kalpten seviyor. (Bunu yazarken bölüm finalini görmezden geldim.)

 

Huysuz Şirin, Şirine ve Gargamel

 

Mahur ile Maraşlı’nın gözlerini Necati’nin gizli evinde açtıkları sahnelerle bölüm canlandı diyebilirim. Bu sahnede o çok sevdiğim atışmalarına tanık olmak keyifliydi. Romantik sahneleri, birbirlerini tanımaya çalıştıkları sahneler güzel ama atışma sahneleri muhakkak devam etmeli.

 

Maraşlı: “Neredeyiz biz? Nasıl geldik buraya?”

Mahur: “Bilmiyorum. Bir şey diyeceğim ama korkuyorum.”

Maraşlı: “De.”

Mahur: “Öldük mü acaba biz?”

Maraşlı :”Ney? Betonarmenin içindeyiz Mahur. Sanıyorum ki diğer tarafta beton olsun.”

 

Necati’nin Mahur’un da ölmesine razı olduğu zamanki pişmanlığı ortadayken onu kurtarmasına şaşmamak gerek. Ah Mahur, sizi kurtaran Necati olunca ağabeyinin gerçek yüzünü görmen yine başka bahara kaldı. Yine de Necati’nin böyle kimsenin bilmediği gizli bir evi, ona bu işte yardım eden bir çevresi olmasından az da olsa şüphelenmesi gerekirdi. Ayrıca evin konumunu bir tek Necati bilirken onları yangından kurtarmış olması şüphe çekmeli. Savaş takip ederek bulmuştur diye kestirip atmamak gerekir. Mahur, Maraşlı’nın Necati’nin yanındaki tavırlarından da hiç şüphelenmedi. Başarısız olan evden kaçma girişimlerinin de üzerinde durmadı. Sonradan Necati yanlarında yokken nedenini öğrenmeye çalışabilirdi. Bizim tanıdığımız Mahur çok daha uyanıktı, zekiydi. Aşkın onu bu denli aptallaştırmış, gözünü kör etmiş olabileceğine inanmak istemiyorum.

 

 

Maraşlı: “Sen hele bir Mahur’a zarar ver, gözlerini oyup senin misket yapmıyor muyum ben.”

Necati: “Korkma korkma. Merak etme. Mahur benim için de çok değerli. Keşke öyle olmasaydı. Ama öyle.”

 

Maraşlı ile Necati arasındaki soğuk savaşın seyir zevki yüksekti. Mahur besbelli Necati’nin tavırlarını her zamanki esprili hali gibi gördü, Maraşlı’nın çatık kaşlarını ise onun klasik şüpheli haline yordu. Maraşlı’nın bakışları Necati’nin dediği kadar Mahur’un dikkatini çekmiş olsaydı dediğim gibi onu sorgulardı. “Haydi bunu sonra yapacak, şu an her şeyi gözlemleyip içinde biriktiriyor.” diyeceğim ama ben Mahur’dan bu yönde bir elektrik almadım. Öyle olsa “İkinizi de çok iyi tanıyorum.” der mi hiç? Maraşlı’nın Necati’nin yanında gerçeklere dair tek laf edememesi, susup oturması çok sinir bozucuydu. Ama doğrusu da buydu. Çünkü o Mahur’a Necati’yle ilgili gerçekleri söylediğinde Necati de boş oturmayacaktı hem tek dostundan hem de hayatının aşkından olacaktı. Necati’nin dediği gibi Mahur, Maraşlı’nın istihbaratçı olduğunu öğrendiğinde bir dakika durmayacak yanında. Ama Maraşlı da haklı, gerekçelerini öğrendiğinde Mahur onu affedecektir.

 

Maraşlı: “Neden yaptığımı anlarsa affedecektir.”

Necati: “Hiç sanmam. O güven bir kere kırıldı mı bir daha zor.”

 

Necati’nin dediği gibi zor ama imkansız değil. Ancak bunun sancılı bir süreç olacağı, öyle hemen olmayacağı ortada. Zaten olmasın da. Maraşlı ne kadar aşık olursa olsun ben bu sürecin uzamasını, Maraşlı’nın Mahur’un peşinde sürünmesini seyretmek istiyorum. Böyle ayrılık dramlarının hastasıyız. Ayrılıp barıştıklarında ilişkileri şimdikinden de sağlam olacak. Ve ayrıca Mahur’a gerçekleri Necati’nin değil Maraşlı’nın anlatmasını tercih ederim. Bir başkası anlatırsa bire bin katıp anlatacaktır. Bence Mahur için ağabeyi Necati daha büyük bir hayal kırıklığı olacaktır. Onunla annesinin ölümünden sonra yakın olsalar da onlar kardeş. Bu hayatta aşksız, arkadaşsız kalsan da sığınacağın, en güveneceğin insan.

 

 

Bölümde MahCel sahneleri daha önceki bölümlere göre öyle azdı ki kısacık sahneleri gelince istemsiz sevindim. Ne konuştuklarını, anlamlı şeyler olup olmadığını umursamadım bile. Ama sonra düşündüm ve sosyal medyada bu yöndeki eleştirilerin haklı olduğunu anladım. Mahur’un Maraşlı’ya pansuman yaptığı sahnedeki diyaloglar ikinci bölümde stüdyoda Mahur’un kızgınlıkla Maraşlı’ya bağırdığı sahneyi hatırlatıyordu. Orada Mahur’un ona bağırmasından sesinin tonunu yükseltmesinden rahatsız olan ve en sonunda dayanamayıp öfkelenen Maraşlı, şimdi o günün aksine Mahur’un kızgın hallerini sevdiğini söyledi. E aşk işte, sevdiğini zamanla her şeyiyle kabul ediyor, ona ait her şeyi sever hale geliyorsun.

 

“Sesinin tonuna dikkat et bayan.” – 2. Bölüm

“Seni böyle kızgın görmeye bayılıyorum. Özellikle bana kızdığında.” – 16. Bölüm

 

Neredesiniz iki gözümün çiçekleri?

 

Bölümde dizimizin simgesi haline gelen şiirlerin, bir süredir yapılmayan ses kayıtlarının, Zeliş’in, Şirin Hanım’ın ve akıbeti bilinmeyen köpek Şaşkın’ın, az bilinen tematik bir şarkının yokluğunu da fazlasıyla hissettim. Dizinin ruhu eksikti bu yüzden. Kayıtlarda gerçek Celal’in, gizlediği duygularının ortaya çıkmasını seviyordum. Evet, şimdi Mahur’a olan duygularını ondan gizlemiyor ama içinde yaşadığı vicdan muhasebesini kayıtlara aktarırken duymak isterim. Gözlerinde gördüklerimi dile getirmesini isterim. Ama son kayıt alışı sırasında içindeki karmaşadan dolayı vazgeçmişti, kayıt cihazını tekrar eline alır mı bilemiyorum. İçinde tuta tuta sonunda gerçekleri Mahur’a itiraf ederken patlayacak bir volkan gibi geliyor şu an.

Firuzan ile Dilşad’ın sahnelerinin büyük çoğunluğunu çok gereksiz buldum. Evet, taksideki konuşmalarına, taksicinin Firuzan’a laf sokmasına çok güldüm ama bu sahne diziye ne kattı Allah aşkına? Her ikisinin de Mahur ve Necati merak edip hiç aramamalarına ise şaşırmadım. Çünkü onlar sadece kocalarının ve kendilerinin derdindeydi. Sadece kendi menfaatlerini önemseyen iki kadın var karşımızda, o yüzden çok da takılmamak lazım.

 

 

Aziz ve İlhan’ın sahneleri ise sanki dizinin başrolleri onlarmış gibi o kadar uzatılmıştı ki. Bir an hastaneden kaçıp tekneye sığınmalarına kadar geçen süreç hiç bitmeyecek sandım. Ama ufacık bir yarayı, basit bir iğneyi bile büyüten İlhan komikti. Biraz Maraşlı’dan ders almalı bu konuda. Kendiyle yüzleşmesi ise güzeldi. Hapse girip ölmeden çıktığını görebilirsek yepyeni bir İlhan’ı seyretmek keyifli olabilir.

Aziz’in hikayesi de hala çok yavan. İlk tanıtımlarda “Görüp görebileceğiniz en derin sırları barındıran Türel Ailesi” denince neler neler hayal etmiştim. Aziz kötü desem değil, iyi desem değil. Dizide bulunma amacı da herhalde Necati ve Savaş’ın intikam istediğine sebep olması. Aziz, hangi gerekçeyle İlhan’a Ömer’i Necati’nin öldürdüğünü söyledi? Ölürsem bu sırrı bilen biri daha olsun mu istedi acaba? Aklıma başka mantıklı bir neden gelmiyor. Gelen varsa yorumlara beklerim.

 

 

Sevgili Aziz ve İlhan, Savaş’ın kaçmanıza izin vereceğini mi sanmıştınız? Çok hayalperestsiniz. Şimdi İlhan, Savaş’a öğrendiği sırrı söyledi diye Savaş onları öldürmekten vazgeçer mi? Babasını Aziz öldürmemiş ama hapse girmesine neden olmuş. Ama bir yandan da Necati’nin katil olduğunu da o gözleriyle görmüş. Görgü tanığı diye şimdilik yaşamasına müsaade edecektir. Şu an için gözünün önünde İlhan’ı öldürerek Aziz’i cezalandırabilir. Belki de hapse geri gönderir. Savaş bu sağı solu belli olmaz. Asıl soru Necati ile aralarında ne olacak? Zaten birkaç bölümdür aralarında yavaş yavaş olan kırılmayı görmemek mümkün değildi. İntikam istekleri ortak olsa da yöntemlerinde uzlaşmakta zorlanıyorlardı. Necati’nin Maraşlı ve Mahur’u kurtarmasıyla bardak taşmak üzereydi. Bence bu itiraftan sonra bizi güzel bir kardeş düşmanlığı bekliyor. Hayır demem, iki zeki ve kaliteli düşmanı karşı karşıya seyretmesi keyifli olur. Bir de Maraşlı’yı Savaş’ın yanında görürsek, değmeyin keyfime. Ben SavCel sahnelerini özledim. Senaristler duyun sesimi!

 

Mehmet İnce Kim? Mehmet İnce Yaşıyor Mu?

 

 

Bildiğimiz gibi Hilal ve Maraşlı’nın kızları Zeliş, istihbaratçı Mehmet İnce’nin de bulunduğu konser alanında vurulmuştu ve geçirdiği travma sonrası kimseyle konuşmuyordu. Flasbackte de gördüğümüz üzere Hilal, saldırının hedefindeki Mehmet İnce ölünce kızının intikamını almak isteyen Maraşlı’ya bu operasyonda çalışmayı teklif ediyor. Maraşlı’nın imzaladığı dosyasının kapağında Celal Kün yazıyordu. Demek ki Celal Kün, Maraşlı’nın gerçek adı soyadı. Nihayet bu ispatlanmış oldu.

Necati’nin üzerindeki kişinin Necati’ye telefonda söylediğine meğer Mehmet İnce ölmemiş, yaşıyormuş. E elbette Necati, Maraşlı’yı yangından kara kaşı, gözü, bıyığı için kurtarmış olamazdı. Amacı Maraşlı vasıtasıyla Mehmet İnce’nin yerini öğrenmekmiş. Necati, Maraşlı vasıtasıyla Hilal ile konuştu ve onu görüşmek için gizli eve gelmeye ikna etti. Mehmet İnce’nin yaşadığını ve Hilal’i biliyor olmaları istihbaratta bir köstebek olduğu fikrimi iyice güçlendirdi. Bu kişi Kemal olabilir mi? Şu ana kadar karakter çok işlevsiz, değerlenir böylece.

Hilal’in Maraşlı’ya hala aşık olmadığını düşünüyordum ama davranışları çocuğunun babası olması ya da kendine duymadığı aşkı Mahur’a duymasından kaynaklı gibi değil. Onu hala kalbinden atamamış besbelli. Yangında ölenlerden biri Maraşlı olabilir mi diye neredeyse ağlayacaktı. Morgdaki hali, cesetlerin onlara ait olmadığını anladığındaki sevinci de malum. Kesin Necati’nin görüşme teklifini de Maraşlı’nın istihbarat için önemli olmasından değil, aslında Maraşlı’ya duyduğu hisler yüzünden kabul etti.

 

 

Öğrendik ki Maraşlı istihbarat için belki de Hilal ve Kemal’den fazla önemliymiş. Neden? Maraşlı, Mehmet İnce olabilir mi? Öyle olsa seyrettiğimiz bütün sorgu ve eğitim sahneleri anlamsızlaşır. Zatan Necati’nin tavrı da Mehmet İnce’nin simasını biliyormuş gibi. Bence Mehmet İnce apayrı biri. Ancak yaşadığı kesinlikle gerçek. Eğer yaşamıyor olsaydı Hilal, Necati’ye onun adını duyunca silah çekmeye kalkmazdı. Bu arada Mehmet İnce sadece iyi bir istihbaratçı değil, aynı zamanda Hilal ile akrabalığı olan biri olabilir mi? Sosyal medyada babası olabileceğini yazmıştı bir kullanıcı. Şu ana aklıma en çok yatan teori bu oldu.

Peki Mehmet İnce’nin aslında ölmediğinden Maraşlı’nın haberi var mı? Necati’nin sözlerinden sonra Hilal’in kucağına fısıldadıklarından dolayı kesin biliyor ya da bilmiyor diyemem. Duydukları karşısında şaşırmış bir hali de yoktu. Şimdiden hem Mehmet İnce hem de Necati’nin konuştuğu, onun üzerindeki kişi için oyuncu adayları kafamda dolanmaya başladı.

Necati, Hilal ile Maraşlı’yı yan yana gördüğünde onların çok yakıştığı imasında bulundu. Kendisi zevzektir, bunu ciddiye bile almadım. Necati Hilal’in üzerini aramak isteğinde Maraşlı’nın ona engel oluşunu ise asla kıskançlığa yormadım. Birincisi Hilal bir kadın, ikincisi ne olursa olsun kızının annesi. Tabii ki buna engel olacaktı.

 

 

Maraşlı’nın kabusları gerçekten özenli yazılıp çekiliyor. Lakin bu kadar sık ve birbirine benzer kabusları seyretmek beni biraz sıkmaya başladı. Adam resmen ermiş gibi. Bütün rüyaları çıkıyor. Ben olsam kabus görmemek için yatağa yattığımda gözümü kırpmazdım. Maraşlı kabusunda Mahur’un Necati tarafından sırtından vurulduğunu gördü. Silah sesi geldiği halde Mahur’un yarasında kan da yoktu. Bir insanın kız kardeşini, karındaşının ölmesini istemesi sırtından vurmaktır bana göre. Tıpkı İlhan’ın başına açtıklarının onu sırtından vurmak olması gibi. Kabus da bunu anlatıyordu.

Celal sabah yine kabusundaki gibi uyandı, yanında Mahur yoktu. Aynı tedirginliği yaşadı. Ve Mahur da tıpkı kabustaki gibi Necati ile bir aradayken ölü gibi koltukta yatıyordu. O yüzden artık içtiğim limonatalara temkinli yaklaşacağım. ^^ Ben Mahur, Necati’nin meşhur limonatasından içerken “İçinde alkol mü var acaba?” diyordum, meğer içine zehir koymuş pislik. Sanki sen Mahur’u zehirledin, panzehir sende diye Hilalciğim üzülüp sana Mehmet İnce’nin yerini söyleyecekti. Mahur ölse Hilal zil takıp oynar.

 

 

Sevgili senaristlerimiz acaba Mahur’a bir gareziniz mi var? Neden boyuna onun başına bir şeyler geliyor? Daha hastaneden yeni çıkmamış mıydı? Neden sürekli MahCel çifti birbiriyle sınanıyor? Daha yalanların açacağı kalp yaralarıyla fazlasıyla sınanacaklar zaten, bari gerçek yaralar almasalar en azından bir süre.

 

 

Maraşlı’nın Mahur’un zehirlendiğini öğrenip ona koştuğu, onu o halde gördüğü anlarda Burak Deniz yine muhteşem bir performans sergilemiş. Bir adama acı çekmek bu kadar mı çok yakışır. Zeliş’in vurulduğu sahnedeki kadar derinden hissettirdi çektiği ıstırabı. Bir kez daha iyi ki Maraşlı rolü Burak Deniz’in olmuş diyorum.

Fragmana göre Hilal, Necati’yi vuruyor? Bu Savaş’ın Necati’ye yumruk atması gibi göstermelik bir yaralama mı? Yoksa Celalciğini üzdüğü için onu cezalandırmak amaçlı mı vurdu?

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?

 

Göz atmanızı öneririz: Maraşlı Bölüm Yorumları

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

5 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce