Dizinin ilk bölümünü izlediğimde bana göre değil, tweetlerden takip ederim desem de bir şekilde her Çarşamba ekran karşısına geçmeme sebep olan bir dizi Masumiyet.
Dizi Ela’nın öldüresiye dövülerek yol kenarına atılması ile kadına şiddetin fiziksel yönü ile başladı ama hikayenin içine yerleştirilmiş çok sayıda psikolojik şiddet de var. Bir karakterin bir diğerini toplum içinde aşağılamasından tutun, manipülasyona kadar… Günümüzde bu konuya ciddi bir savaş verildiği göz ardı edilmesen, özellikle de primetime’da yer bulan bu hikayenin gidişatının hikaye içindeki mahkeme sahnelerinden, sosyal medya yansımalarına cambazın ip üzerinde yürümesi titizliği ile ele alınması lazım. Kamu spotuna indirgensin demiyorum ama benzer şiddeti yaşayan izleyiciyi de korku ile sindirmesin.
Düğün sabahı Ela’nın cenazesine çiçek göndermeyi planlayan İlker Ela’nın ölüme direndiğini öğrenince ilk şoku yaşamıştı. Ölmesi sağ kalmasından daha çok işine geliyordu. Neden? Suçluydu çünkü.
İlk bölümden bu yana suçlu olanın İlker olduğuna inandım ben. Üstelik tek suçlu o da değil, destek istediği annesinin de oğlunun suçunu ört pas ettiğini düşündüm. Hadi İlker’in rahatlığını geçtim, Hale de düğün sabahı çok sakindi. O sabah, televizyonda Ela’nın haberleri yayınlanmadan önce anne oğul arasında kapalı kapılar arasına neler yaşandı acaba? Aradan geçen onca zaman sonra Ela’nın her şeyi hatırlamasından korkmalarının da başka bir açıklaması olamaz. Üstelik yine düğün sabahın hatırlayın; Hale’nin oğlunun Ela ile ilişkisi olduğunu bildiği halde, suçlunun ‘erkek arkadaş’ olduğunu normal bir şekilde dile getirmesi olaylardan sandığımız kadar dışında olmadığının bir göstergesi değil mi?
Bir anne olmadığım için anneliği sorgulamak belki de bana düşmez ama evladını korumak için kim daha çok ‘anne’ derseniz yanıtım belli: Hale – hatta yasadışı yollara sapsa bile. Bahar’ın Ela ile konuşmak ve onu anlamaya çalışmak yerine İrem’in babası ile -olay öncesi ve olay sonrası-buluşmasını yadırgadım doğrusu. Sevgi pıtırcığı, vefakar cefakar anne rolü üzerine birkaç beden büyük gelmiş. Kendi teorisini ispatlamak için bir yolun peşinden gidiyor ama kimseye haber vermeden. Hadi aralarında en basit paylaşım bile olmayan kocasını geçtim ya sırdaşı arkadaşı? Yok! Bahar’ın derdi kızını öldüresiye döven cani cezasını bulsun değil, haklı çıkmak. Net! Geçmişte de bugün de ve eminim ki yakın gelecekte de Ela’nın psikolojik olarak en büyük zararı göreceği kişi annesi.
Diyelim ki suçlu İlker değil. Yine de Ela’ya sandalye ile saldırması -kafasında sandalye kırdı, ötesi var mı- şiddetinin üstü çizilmemeli, ‘bir sinir anı’ hamlesi olarak hafifleştirilmemeli. Mahkeme salonunda Ela’nın sözlerinde de hakimin gözlerinde de gerek dizideki gerekse gerçek hayattaki sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarda da bunu gördük. Fandom shipperları da iş başında, kız güzel, erkek yakışıklı aralarında da biraz kimya olunca nasıl da normalleştirilebiliyor rahatlıkla… Ama yok, Ela ile İlker arasında yaşananlara en güçlü pişmanlık sözleri bile yazılsa bile bunun affı YOK benim nezdimde.
İlker ile annesi Hale’yi bir kenara koyarsak; Ela’yı öldüresiye döven isim için zanlılar arasında ismi geçmeyen bir daha var: Umut. Ela’nın arkadaşı, örnek genç. Şekil şartlarının hepsi uyuyor. Ela’ya aşık. Riva’daki evin yerini biliyor. Ela ile İlker’in ilişkisini tasvip etmiyor. İlker’i zora düşürecek aynı zamanda Ela’yı İlker’den uzaklaştırabilecek her şeyi yapabilir, Ela’nın canı pahasına bile… Peki olay gecesi? Tüm arkadaşlar doğum günü için toplanmışken Umut yok. Nerede? Ela’ya hediye almaya çıkmıştı, çıkış o çıkış; üstelik telefonunu evde bırakarak… Eve dönüşü polislerin Ela’nın haberini ailesine vermeye gelmesi ile eş zamanlı… Olayın devamında da az sayıdaki sahnelerinde, Ela ile göz göze gelememesi bu teoriyi destekliyor. Acaba?
İrem’e üzülüyorum. O kendini ‘değersiz’ hissettikçe, karşısındaki kişiler de ona ancak kendine verdiği değer kadar ilgi gösteriyor. Babasının koruyucu kanatları altına saklanmadığında yalnızlığını takipçileri ile kapatmış, bu nedenle onları kaybetmek en büyük korkusu. Hale’nin onu kolaylıkla manipüle edebileceği kadar – hem de İlker ile ilişkisi başladığından beri- zayıf karakterli olması kendi hayatı içinde sürüklenmesine yol açıyor. Daha ne kadar bu psikolojik şiddete dayanabilir ki derken sahte intihar ortaya çıktı.
İrem sağlıklı kararlar alabilen bir kişi değil. Ela’nın başına gelenleri içten içe istediği hatta istemekten bu konuda bir girişim bile yaptığı ortaya çıkınca bir kez daha babası Harun’un kanatları altına koşuyor. Onu bugün de dahil böylesine zayıf kılan belki de bu kanatlar… Dizideki en ‘masum’ karakter gibi görünse de -Mehmet Astantuğ karizmasının da etkisi olabilir tabi ^^ o da Ela’ya yapılanlar konusunda taraflardan biri kızını pençesinden kurtarmaya çalıştığı İlker Ilgaz olmasaydı şiddetin karşısında duracak mıydı?
Son söz; bu hikayede kimse masum değil, o yüzden de ‘masumiyet’ i arıyoruz her bölüm iğne ile kazarak… (kendime not: neden anket yapmıyorum ki?)
Son olarak Masumiyet reytinge de göz atalım: 5. Bölümünde Total’de 4.53 reytingle 11. AB’de 5.50 reytingle 5. ABC1’de 5.47 reytingle 8.oldu.