MENAJERİMİ ARA – Bu Aşkın Katili Kim!

Total’de 1,91 reyting ile 25. ,AB’de 2,98 reyting ile 11. ve  ABC1’de 2,31 reyting ile 19.oldu. Hiç parlak değil… İzleyicinin sevmemesine rağmen 3. Kişiyi DicBar’ın arasına sokar, izleyiciye merak uyandırabilecek ajans sahnelerini fragmana koyulmazsa sonuç pek de şaşırtıcı değil. Bölüm izlenimleri  konuk yazar  Şölen‘den.  Keyifli okumalar ^^

 

Başladığı günden beri zevkle izlediğim Menajerimi Ara dizisinde 35. bölüm itibariyle ikinci kez senarist değişikliği yaşandı. Senarist değişikliği ile beraber diziye taze kan olarak yeni karakterlerin girmesi ve hikayede yeni açılımlar olması doğal elbette. Ancak 35. ve 36. bölümler itibariyle alınan virajlardan bir tanesi öyle keskin bir dönemeç oldu ki, seyirci de hikaye de -şimdilik- yola iki seksen devrildi ve henüz kalkamadı. İki haftadır sosyal medyada yazdıklarımı, okuduklarımı şuraya hızlıca toparlayıp imdat diye bağırmak istiyorum. Hem de bir değil, üç konuda!!

1) Bize eski Dicle ve Barış’ı geri verin!

2) Meral ve Aydın nerede?!

3) Zor Yıllar aşk filmi değildi!!!

 

 

Dicle ve Barış’a geleceğim birazdan ama en başta şunu sorayım: Meral nerede? Hatta kocaman büyük harflerle soralım; Dicle’nin kankası, ev arkadaşı, dizide mantığın ve sağduyunun sesi, görünmeyenleri gören, bilinmeyenleri hisseden MERAL NEREDE? Umarım yokluğu geçicidir. Bakın sosyal medyada Meral Ego Ajans’ın resepsiyonunda işe başlasın diyenleri gördüm, nasılsa Jülide de ajanstan ayrıldı, bence de çok süper bir fikir sevgili yeni senaristlerimiz inşallah bunu düşünürler. Meral’e de Aydın’a da acilen ihtiyaç duyulan çok kritik günlerdeyiz!!!

Meral ile ilgili rahatsız olduğum ikinci mevzu da Dicle’nin ev değişikliği… Bizim bildiğimiz Dicle, Feris’in havalı evine yerleşti diye Meral‘i kirayı paylaştıkları evde tek başına bırakıp satışa getirmezdi. Gerçi bizim bildiğimiz, kimsenin yardımını kabul etmeyen, bir şeyleri hep kendisi başarmak isteyen Dicle Feris’in ev anahtarlarını sadece çiçekleri sulamak için kabul eder o eve yerleşmeyi düşünmezdi ama neyse…  Neler neler değişmedi ki şu iki bölümde, şaşıracak bunu mu buldun derseniz de haklısınız sevgili okuyucu…

Bir de Zor Yıllar meselesi var, şu film içindeki filmimiz…yemin ediyorum başıma ağrılar giriyor düşündükçe… Yahu bu film baba-oğul ilişkisi ve onların hayat mücadelesine dair bir film değil miydi? Barış senaryoda kendi babasıyla yaşadıkları sebebiyle bağ kurmamış mıydı? Dicle senaryoyu Barış’a verdiğinde “bu sefer çift uyumuna yaslanmayan bir senaryo getirdim sana” diye inside joke yapmamış mıydı? Ne ara içinde esas oğlanı aldatıp giden bir sevgiliyi barındıran, buna uygun seksi dozajlı afiş çekimleri yapılan bir filme döndü bu iş aklım almıyor… (audition sahnesi olarak da İrem ve Barış’ın birebir kendi mazilerini canlandırmaları peki, hoyfff)

 

Gelelim asıl mevzumuza….  Minnoşlar minnoşu, gözümüzün bebeği çiftimiz Dicle ve Barış’a….

 

Biz 34. bölüme kadar Dicle ve Barış hikayesinde neler izledik? Önce kısa bir fact-check yapalım çünkü gerçekten buna ihtiyaç var gibi görünüyor:

Barış, zorluklarla geçen bir hayattan gelmiş, oyunculuk hayalini gerçekleştirene kadar, eşya taşımaktan tut sanayide çalışmaya kadar birçok işi denemiş. Abisinin maddi desteğiyle oyunculuk eğitimleri alıp ilk işinde esas çocuğun şoförünü oynamış. Sonra Feris’in keşfetmesiyle ikinci işinde başrole terfi edip starlığa yükselmiş. Hayallerini gerçekleştirene kadar hayatı hep bir mücadele içinde geçmiş, yetenekli bir genç adam…

Dicle; uzaktaki, onunla hiç gerçek bir ilişki kurmayan babasına hem hayranlık hem düşmanlık beslemiş içinde. Onun okuduğu bölümde okumuş, onun çalıştığı sektörde en az onun kadar başarılı olabilmek için yola çıkmış, ne istediğini bilen, net, kimseye boyun eğmeyen, sözünü esirgemeyen, akıllı bir genç kız…

Test : MENAJERİMİ ARA – DicBar için Ne Kadar İyi Bir İzleyicisin?

 

Ve bu yirmili yaşlarının başındaki iki genç insan, hayattaki mücadelelerinin içinde aşkı yaşamaya fırsat bulamamış Dicle ve Barış, birbirlerini gördükleri ilk andan itibaren, birbirlerine çekilerek, o çekimin ne olduğunu anlamaya çalışarak, bu süreçte birbirlerini kırıp dökerek, tereddüt ederek anladılar birbirlerinde aşka düştüklerini. Hislerinin aşk olduğunu anlamaya çalışırken ikisi de o kadar acemilerdi ki, Dicle’yi Meral cesaretlendirdi çoğu kez duyguları hakkında. Barış’a ise abisi söyledi ilk kez hissettiklerinin aşk olabileceğini.

Şimdi ise bütün bunlar seyirciye hiç böyle anlatılmamış gibi hikayenin ortasına bomba gibi düşen bir İrem’imiz var! Hem de ne düşme! Son iki bölümde İrem ile birlikte geldiğimiz noktada yeni senaristlerimiz hem Dicle-Barış karakterlerini hem de şimdiye dek izlediğimiz aşk hikayesini tamamen yok saydılar, bozdular ve ben bunu kabullenmekte zorlanıyorum sevgili okuyucu. Çünkü eğer Dicle Barış’ın ilk aşkıysa; Barış İrem’i gördüğünde o tepkileri vermezdi, vermemeliydi. Peki biz Barış’da nasıl tepkiler izledik;

Sadece bavuluyla taşındığı evde geçmişte İrem’le beraber çektikleri tutkulu pozlara ağlar suratla bakan bir Barış… (o fotoların o evde ne işi var?)

Yapım şirketinin önünde, “Sen çekip gittin ben aylarca öldüm meraktan” diyen bir Barış.

 

 

Akşam restoranda İrem’e “Ben Dicle’ye aşığım, sana bakınca sadece canımın acısı geliyor aklıma” diyen ama bunu derken “acaba sen benim kafamı tekrar karıştıracak mısın İrem?” der gibi söylediklerinden emin olamayan, ıslak köpek yavrusu bakışı atan bir Barış…

 

 

Şimdiiiii, Sevgili Barışçım sen bu İrem’e hala bu kadar öfkeliysen, onu görünce bir zamanlar onun yüzünden canının ne kadar çok yandığını hala hatırlıyorsan, beraber çektiğiniz fotolarınızı hala saklıyorsan ve özellikle de İrem’e o bakışları atıyorsan bu meseleyi içinde hala kapatamamışsın demektir. Bu iki kere iki dört eder kadar kesin, net. Evet belki artık ona aşık değilsin ama geçmişte aşık olduğun gerçeği önümüze maalesef koskocaman serilmiş oldu ve bizim şu ana kadar izlediğimiz aşkı beraber ve birbirlerinde keşfeden Dicle ve Barış maalesef bir daha onarılamayacak biçimde bozuldu, yok oldu, yok sayıldı…seyirci olarak tuhaf bir ihanete uğramışlık hissi bu…

İrem’in olduğu her anda eli ayağına dolaşan bu yeni sürüm Barış çok belli ki İrem’e baya baya bir şeyler hissetmiş. Hissetmemiş olsaydı Barış’ın İrem’e başından beri tepkisi ve dolayısıyla biz izleyiciye geçen duygu koca bir kayıtsızlık hali olurdu ki o kayıtsızlık hali ile Barış Dicle’ye İrem’le olan geçmiş hikayesini daha kolay anlatabilir, filmde partner olmayı daha kolay kabul edebilirdi. Biz de o zaman çatışmayı Dicle’nin kıskançlığı, buna karşılık Barış’ın coolluğu üzerinden izleyebilirdik belki ama yeni senaristlerimiz daha ağır bir dram ve zaten her dizide var olan bir klişeyi yaratmayı tercih etmiş gibiler, ne yazık…

 

Bunca yıllık dizi izleyiciliğimde bir Türk dizisinde gördüğüm en normal, en hayatın olağan akışında giden ilişki yaşayan çiftini birbirinden sırlar saklayan, birbirine yalanlar söyleyen bir çift oldu. Daha fenası Dicle’nin Barış’ın o panik hallerinden zerrede şüphelenmeyip, haddinden fazla saftirikleşmesi. Yahu Türk kızı anlar!  Hele Dicle gibi bir kız onuncu dakikasında anlar! Ama yook biz üstüne o saf salaklıkla İrem’in aşkını dinledikçe, blog yazısını okudukça mest olan, o aşka hayran kalan, üstüne İrem’e akıllar veren bir Dicle izledik, onu o halde izlerken biz üzüldük, utandık. Yine de buradan sağlam bir dönüş yapma imkanı var konu itibariyle sonuçta Dicle mevzuyu anladı ve bir uyanış yaşadı, mutlaka İrem’e de Barış’a da ayrı ayrı tepkisini verecektir…

Ama ya o ilk aşkın saflığı, güzelliği? Onu nasıl geri çevireceksiniz sevgili yeni senaristlerimiz?

DicBar aşkını seven yerlerim sızım sızım sızlıyor sevgili yeni senaristlerimiz, bu aşkın katili ne yazık ki sizlersiniz…

 

Göz atmanızı öneririz: Menajerimi Ara Bölüm Yorumları

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce