Yeni sezon dizileri birer ikişer merhaba diyor ekranlarımıza. Haftanın 7 günü var ama yeni projelerin yer edinmesi için en zorlu günlerden biri Çarşamba. Hali hazırda hep zirvede olan bir rakip Diriliş Ertuğrul var, bir de yaz dönemi başlayan diziler patır kütür dökülürken 13 haftadır yerini giderek sağlamlaştıran Meryem de var artık.
Ben izleyicisi değilim ama Özlem benim gibi değil, üstelik ne güzel de bir yazı ile konuğum oldu<3 Keyifli okumalar…
Geçen haftanın twitter tagi #bensanamecburum idi… Benim çok sevdiğim bir Atilla İlhan şiirinden…
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum…
Ama bu hafta kesinlikle ”Vurdun kanıma girdin itirazım var.. ” haftasıydı.
Savaş… Artık dönüp gitmesinin de, kalıp savaşmasının da imkanı yok. Öyle bir ikilem ki. Kalbi uçtu kondu çoktan Meryem in kıyısına, yakıştıramıyor Sevinç’in anısına. ‘Korumak’ diyor. ‘Yalnız’ diyor. Ben o kızı evsiz, işsiz bıraktım diyor da; ben sevdaya düştüm usul usul diyemiyor.
…Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum…
Ve gitmek isteyip de gidemezken, ama kalması da mümkün değilken; hayat yeniden, yeniden ve yeniden, birçok kere kesiştiriyor yollarını. Ben olan her şeyin bir sebebi olduğuna inananlardanım. Ve ne Sevinç, ne de Oktay; ruh eşleri, hayat arkadaşları değildi bizim ürkek kuşlarımızın.
Savaş ‘Ben sana mecburum.’ derken bu şiirle seslenirken, tanımlarken kendini; Meryem yine bir Atilla İlhan şiiri Emperyal Oteli’ni anımsatıyor bana…
Ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım
yağmur sönecekti yanacaktı…
Gerçekten de hiç böylesini görmemişti Meryem. Daha önce ‘sevgilim’ dediğine ‘ana’ olmuş, ‘dost’ olmuş, ‘kardeş’ olmuş ama ‘yar’ olamamıştı. Yorulduğu her yere koşmuş, her işini kolaylaştırmış ama ‘sevgili’ olamamıştı. Kadın olamamıştı Oktay’la. Şimdi Meryem İLK KEZ keşfediyor aşkı. İLK KEZ güveniyor kayıtsız şartsız. ‘Eski düşman dost olmazmış’ derken ki burukluğu da bundan. Kendisi de inanmıyor buna aslında. İnanmıyor ama işte inanmak için sesli söylüyor; duysun kulakları ki düşmesin bu bilmediği yollara.
‘Git’ diyor Savaş’a… Ama ‘Tamam, bir daha görüşmeyeceğiz.’ dediğinde Savaş yüreği ağzında dehşetle bakıyor. Her şeye rağmen; her yalana her kızgınlığa rağmen yine de en güvendiği oluyor Savaş… Zaten kafasını duvara çarptığında bir yastık gibi bırakıveriyor Savaş’ın avucunun içine başını. Bir kaç dakika da olsa onun göğsünde unutuyor acılarını yalnızlığını.
Hiç bilinmeyen bir ülkede şimdi Meryem… Dilini bilmediği, yollarını bilmediği bir ülkeye yolculuk… Burada aşk var; utanç var; sırlar var. Bu yüzden diyor işte: ‘Vurdun kanıma girdin itirazım var.’
Çabalaması, kaçma çabası bundan. Nasıl olacak? Sevinç, babası ve Oktay’a rağmen; nasıl açılacak yeni bir sayfa? Daha gidecek çok yolları, savaşacak çok cepheleri var ama ben biliyorum ki Meryem de bir gün “vurdun …. kanıma girdin … kabulümsün.” diyecek…
Güçlü ile Burcu için ise bir şey söyleyemiyorum bu hafta. Onlara da bir Nazım Hikmet hediye edip gelecek haftayı bekleyelim.
”Kaldı işte; Çayımız bardakta..
Çocukluğumuz sokaklarda..
Mutluluğumuz kursağımızda..
Sevdiklerimiz uzaklarda..
Gülüşlerimiz fotoğraflarda…”
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.