Dizi olan Şahsiyet bitti. Ama her bireyin kendi özelinde şahsiyet meselesi nefes aldıkça devam ediyor olacak…
Dizi olan Şahsiyet tek sezonda 12 bölümde bitti. Zaman aralıkları değişken üç bölümlük setler halinde yayın politikasından çok fazla haz ettiğimi söyleyemeyeceğim. Tüm bölümler art arda olamayacaksa bile, haftada bir bölüm olmasını kesinlikle tercih ederdim. Son üç (10-11-12’i) bölümü gerek sindire sindire izlemek adına (zaman ayıramamanın da etkisi var ^^) bir haftalık döneme yayarak izleyebildim. Genel değerlendirme ile, hikâyenin izleyiciyi içine alması, konunun sürükleyiciliği final sahnesine kadar bitmedi. Bu nedenle ’12 bölüm mü geride kalan?’ sorusunu bugün sorsanız ’emin değilim’ derim ^^ Eksiksiz tam bir bölüm izlemişcesine, tadı damağımda kaldı çünkü…
Şahsiyet’deki hikâye bir seri katil ve seri katilin bulunması çerçevesi içine yerleşmişse de çok derin alt metinler içeriyor.
“Sen, sen zannediyor musun ki bir tek Alzheimer olan sensin? Herkes hasta… Hepsi hasta… Yarın bugün bir milli maç olur, herkes her şeyi unutur. Bu millet neleri unuttu, seni mi unutmayacak? Sen kimsin ki? Alt tarafı bir katil, alt tarafı bir cinayet haberi.”
Doğru! Çok doğru… Benim için de doğru, eminim senin için de doğrudur sevgili okuyucu. En etkileyen manşet haberi bile aradan geçen çok kısa bir süre sonra sıradan üçüncü sayfa haberi muamelesi görmüyor mu? Bu diziye konu olan kitlesel istismar haberlerini (N.Ç en yakın örneği) gerçek hayatta duymadık mı? (Nicelerini duymadık belki de) Detayları hatırlıyor muyuz? Suçlular hak ettikleri cezaları aldılar mı? Alzheimer olmadan da unutulabiliyor, ya da daha da kötüsü unutkan rolüne bürünmüyor muyuz?
“Hayatını adalete adamak şahsi bir mesele değil bir şahsiyet meselesidir.”
Adaletin ve hukukun ayrı şeyler olduğunu vurguladı Agah Bey. Haklı. Çünkü hukuk ile adalet arasında organik bir bağ dün de olmadı, bugün de… Hatta yarın da olmayacak. Çünkü hukuk adaletin değil, hükmetmenin aracı. Dolayısı ile ‘gerçek adaleti temsil eden bir hukuk dünyada hiçbir zaman var olmamıştır.’ söylemi savunulabilir benim gözümde. Şahsiyet örneğinden ilerlersek hukuka göre katil olan Agah Bey adalete göre kahraman değil mi?
Kambura öyle bir yer ki, içine adım attıkça daha çok çamura batıyorsun. Dibi bataklık olan bir göl gibi… Hangi yöne baksan balçık… Çocuk satıcısı ile, tecavüzcüleri ile, insanları canlı canlı yakabilen katilleri ile… Hikâyenin geçmişine bakınca tüm bu bireylerin günlük rutinlerine güzelce devam etmiş olduğuna şahit oluyorsunuz… Konduramıyoruz ama asıl olan kötüler içimizde: “Keşke hepsi ölse”
Ve bireylerden öte bir balçık var ki o da bürokrasinin yozlaşmışlığı… Bu nedenle Şahsiyet daha önce hiçbir yerli dizinin dile getirmediklerini tane tane gözler önüne serebilmesiyle de farklı değil mi?
Eminim ki En yaralayan sahnelerden biri de Sungur’un elinde Reyhan gibi bir küçük kız daha olması… Görünen o ki bu ülkede Sungur’lar hep var olacak, Reyhan’lar da… Peki ama ya Agah’lar var olacak mı?
[wp_ad_camp_1]
Son söz; kalemi güçlü bir yazarın içi dolu karakterleri ile işlediği alışıla gelmedik güzel bir hikâye nasıl da başarılı bir dizi görsel dokunuşla daha da güzelleşir izledim, gördüm, çok beğendim. Hakan Günday, Onur Saylak, Feza Çaldıran ve Haluk Bilginer başta olmak üzere emeği geçen herkese yürek dolusu tebrikler…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Şahsiyet kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.