Sefirin Kızı’nda Mavi ve Sancar’ın dışında hikayeler de var. Bunlardan biri de Elvan’ınki… Değerlendirme yazısı konuk yazar Hande‘den. Keyifli okumalar…
Geçen haftaki bölümün tek büyük haberi de Mavi’nin hamileliği değildi. Yahya sayesinde Elvan da hayatının en büyük şoklarından birini yaşadı. Bu zamana kadar yetim ve öksüz olduğunu düşünen Elvan, önce bir abisi olduğu haberini sonra da abisinin Kahraman olduğu gerçeğini daha idrak edemeden onun ve Ceylan’ın trafik kazasında ölerek Gediz bebeğin hayatta kalan tek akrabasının da kendisi olduğu gerçeğiyle kala kaldı. Yahya’nın paylaştığı bu bilgi doğrultusunda hemen Kahraman’ın avukatını görmeye gitti. Avukatın bütün bu olan biteni kendisine tek tek açıklamasını dinledi. Bu nasıl olabiliyordu da o Kahraman’ın kardeşi olabiliyordu aklımı almıyordu.
Üstelik Elvan daha bunu bile idrak etmeyi başaramamışken hem bebeğin hem de kendisinin hayatını kökünden değiştirebilecek bir konu hakkında hızlı bir karar vermesi bekleniyordu. Avukat olayların bu noktaya gelmesine neden olan olaylar dizisinin nasıl gerçekleştiğini açıkça anlattı. Kahraman ve Elvan’ın Alzheimer olan babasının bir ay önce ağırlaştığı için hastaneye kaldırıldığını, hastanedeyken sürekli olarak bir ismi sayıkladığını ve o ismin de Elvan’ın annesinin ismi olduğunu anlattı. Avukatın öğrendikleri bu isim doğrultusunda yaptığı araştırmalar sonucunda erken yaşta vefat eden annesinin onu verdiği aileye ulaştığını söyleyerek de kesin bir bilgi olduğunu açıkladı. Kahraman’ın ölmeden bu haberi aldığını, kayıp kardeşi bulunduğu için çok sevindiğini ama aradığının o olduğunu öğrenince şaşırdığını ve son olarak da sizin yanınıza gelirken kaza geçirip öldüklerini söyleyip bitirdi.
Elvan’ın dizide yüzünün gülmeyeceği belli oldu. Bunca zaman öksüz ve yetim olarak sürdürdüğü yaşamında bir kez olsun ne annesini ne babasını aramamıştı. Tam kim oldukları tüm detaylarıyla ortaya çıkmışken elinde kalan sadece üç adet mezar taşı oldu. Kahraman ve Elvan’ın kardeş olma hikayesi eski yazarlara ait bir hikâyeydi. Yeni yazarlar gelince maalesef rafa kaldırılmıştı. Şimdi bir anda neden tekrardan kullanılmaya karar verildi hiç bilmiyorum ama keşke Elvan’ın ezildiğini görmek yerine Kahraman hala dizideyken bu hikâye kullanılsaydı.
Elvan’ın acil bir şekilde hayatta tutunacak tek dalının kendisi olduğu Gediz bebek hakkında bir karar vermesi gerekiyordu. Bebeğin vasiliğini üstlenmediği taktirde Gediz bebek, sosyal hizmetler tarafından çocuk esirgeme kurumuna yerleştirilecekti. Kuruma yerleştirilmeden önce onun vasiliğini kabul etmediği taktirde sonradan fikrini değiştirip almaya çalışırsa da sürecin çok daha zor olacağını dile getirdi. O bu kadar zor bir kararın eşiğindeyken Yahya’nın kendisine tebelleş olması benim hiç hoşuma gitmedi. Elvan’ın bebeği yanına almayı kabul etmesini bu kadar hevesle istemesinde ben bir iyi niyet göremedim. Çünkü Yahya’nın nasıl bir insan olduğunu biliyorum. Elvan bu bebeği kabul ederse Bora ile arası bozulur, bizim de aramızda yeniden bir şeyler olur diye düşünüyor.
Evlendiğinden beri bir evlat hasretiyle yanıp tutuşan Elvan için bu kararı vermek çok daha ağırdı. Yıllarca Allah’a ona bir evlat vermesi için yalvarmıştı. Tam kusurun kendinde olmadığını anladığında kucağına bir bebek düştü. Şimdi hayatının en bilinmezlerle dolu döneminde bu kararı nasıl vereceği konusunda en ufak bir fikri yok.
Elvan’ın Çaresizliği
Elvan o gece hayatını derinden sarsan bu haberle hiç kardeşlik edemediği abisine ve hiçbir zaman bir parçası olma fırsatı bulamadığı ailesine üzülürken bir yandan da kendine emanet kalan Gediz bebeğin resmine bakarak teselli bulmaya çalışıyordu. Bir anda hayatına giren bu bebeğin tüm hayatını değiştirecek bir kararı vermek için güçlü toplamaya çalışırken konunun hiç üstüne vazife olmadığı Yahya, Elvan’ı arayıp devamlı hatırını sormaya ve bir şekilde onu ilgilendirmeye bu konuya dahil olabilmek için bebeğin teslim edileceği saatte kendisinin de orada olacağını söylemek için Elvan’ı aradı. Neyse ki Elvan “İstemiyorum” diyerek teklifini kestirip attı.
Bu Yahya kadar yüzsüzüne az rastlanır. Sen git kusurun kendinde olduğunu bile bile yıllarca bu meseleyi suçu günahı olmayan karına başına kak. Sonra da daha evliyken kendine bir dost tutup karına etmediğini bırakma. Onun gururunu hiçe say, üstüne basıp kendisini güle oynaya boşa. Baba oluyorum diye hava at sonra da eski karım kıymetliydi deyip yaşanan onca şeyden sonra onu dönmeye çalış. Kapıdan kovsa, bacadan girmeye çalış.
Yahya’nın ısrarları bitti bu sefer de yakın bir zamanda Bodrum’dan ayrılmayı düşünen Bora aradı. Telefonu Yahya olduğunu düşünerek kızgınlıkla açtığından üstüne düşünecek bir konusu olduğunu ister istemez Bora’ya açık etmiş oldu. Yahya’nın adının geçmesinden işkillenen Bora, bu durumu biraz kurcalamaya çalışsa da önce bir aslan gibi üstüne kükreyen Elvan’ın hiddetini sonra da başının ağrıdığı yalanıyla da usanmış halini üstüne çektiğinden fazla kurcalamamaya çalıştı. Bir sorun olmadığını söylediği halde Elvan’ın sesinden ve aralarındaki konuşulmamış meseleyi geçiştirmesinden bir sorun olduğunu hemen anladı.
Ertesi sabah gündemi dolu olan tek Efeoğlu da Sancar değildi. Yahya da söylediği gibi kendisini ilgilendirmediği halde sabah sabah soluğu Kahraman’ın avukatının ofisinde aldı. Elvan’ın gelip Gediz bebeği teslim almasını bekledi. Elvan’ın her an gelebileceği umuduyla hem avukatı hem de sosyal hizmetlerden gelen kadını oyalamaya çalıştı. Elvan gelmediği taktirde bebeğe sahip çıkabilecek başka bir aileye teslim edilmesi gibi bir opsiyon olup olmadığı bile sordu. O almazsa biz alırız da bir ayağı bizim konakta olur diye düşündüğüne eminim. Ama sosyal hizmetlerdeki kadın sürecin böyle işlemediğini söyleyip sürecin işleyişini anlaması son derece bilgilendiriciydi.
Bu gözler dizilerde ne evlat edinme biçimlerine şahit olmuştur. Her biri gerçek hayattan kopuk masallar şeklinde.
Sosyal hizmetlerde görevli kadın, verdiği zamanın dolmasının üstüne tam Gediz bebeği alıp gidecekken Elvan kapıda beliriverdi. Gediz bebeği almaya karar vermesine Elvan açısından gerçekten çok sevindim. Bebeği görür görmez Elvan’ın yüzünde beliren gülümsemeye bakılacak olursa bebeğin vasiliğini üstlenmenin hayatına olumlu bir katkısı olacak gibi görünüyor. Kahraman’ın avukatının önüne koyduğu belgeleri imzalayıp bütün prosedürleri tamamladıktan sonra bir ömür Gediz bebeğin sorumluluğunu kabul etme görevini üstlenmeye başladı. O bebeğe ve kendisine yeni bir yaşam kurmaya başladı ama Yahya da bu iki kişilik aileye dahil olabilmek için elinden geleni ardına koymuyordu. Ama Elvan’ın bebeğe rağmen hala buralardan gitmeye dair bir planı olduğunu bilmek de beni memnun ediyordu. Bebek bir ailede büyüsün diye Elvan’ın eski kocasına ve konağa dönmesini istemiyorum.
Elvan’ın bebekle kendine bir düzen kurmaya çalışmasını anlıyorum da o düzende Yahya’nın işi ne onu hiç ama hiç anlamıyorum. Bazen acaba Elvan biraz da kendi kuyusunu kendi mi kazıyor diye düşünüyorum. Eski yelekten atkı olmayacağı gibi eski kocadan da kalbi ısıtacak bir şeyler çıkmaz. O zaman o adamın orada işi ne biri bana bunu açıklasın. Bezdi mamaydı derken bir de o geceyi kanepede geçirmedi mi gözlerim kanadı. Onun niyetinin temiz olmadığı Bora’yla yaptığı telefon görüşmesini dinleyip benim artık sorumluluklarım var cümlesini duyduğu zaman sevinmesinden belli. Senaristler ne yapmaya çalışıyor diye çok kafa patlattım ama olmadı, anlayamadım.
Elvan’a Teklif
Sabah olup dükkâna gitme vakti geldiğinde bir dakika yanlarından ayrılırsam Bora bunları kapar anlayışında olan Yahya, dükkâna kadar Elvan ve Gediz bebekle gitti. Neyse ki sabah olunca Elvan’ın aklı birazcık da olsa başına gelmişti de dünden beri kuyruk gibi peşine takılan Yahya’yı dükkândan göndermeyi başardı. Tam Gediz bebeğe dükkânı gezdiriyordu ki bu seferde karşısına Bora çıktı. Aldığı tüm kararlarda kendi varlığını yok sayan Elvan’a gitmeden önce veda etmeye gelen Bora, her zamanki kadar neşeli değildi hatta aksine buruktu.
Elvan ile vedalaşması sırasında bebekle de tanışmış oldu. Bebek istemediğini söyleyen birine göre bebeğe karşı gayet ılımlı ve sıcak bir tavır takındı. O buruk halinin yerini kocaman bir gülümseme almıştı. Üstelik bebeğin elini tutmaya da yanaşmıştı. Bebeğin kendisine bakmasına ve elini sımsıkı tutmasına hayran kalan Bora da bebeğe gülümseyip hayretler içinde onu izleyerek karşılık veriyordu. Elvan Bora’nın yüzüne dikkatli bir şekilde baktığı o anda neler düşündü kim bilir. Bu bebeklerde ne var ki insan onlara baktığında kendilerini gülmekten alamıyorlar.
Bora bebeğin büyüsüne kapılmış ve Elvan ile aralarındaki bu uzaklığın kaynağını çözmüş bir şekilde Elvan’ın bebeği de alıp ona katılmasını istedi. Daha önce bebek istemediğini söylediği halde kaderinde olması gerekenin belki de bu olduğunu düşünerek üçünün birlikte buralardan gidebileceklerini söyleyip şehri birlikte terk etmeyi de teklif etti. Teklifi iyi hoştu da birlikte dünyayı karavanla gezeriz kısmı bana pek de iyi bir planmış gibi gelmedi. Ama bunu teklif ettiğini ve hatta Elvan’ı bu teklifi yapacak kadar önemsediğini bilmek bile benim için kıymetliydi. Onun için her şeyi denemeye hazırdı. Her türlü bilinmezliğin içine dalıp konforlu alanının dışına çıkmaya razıydı.
Bora kalbinden gelen bu teklifi bir çırpıda yapıp kararı Elvan’a bıraktı, ısrar bile etmedi. Ama ellerinde bir bebekle karavanla dünya turu kolay bir şey değil. O yaşta bir bebeğin stabil bir hayata ve güvenceye ihtiyacı var. Sürekli yer değiştirmeye değil; bir yerde kök salmaya ihtiyacı var. Bu karavan macerası istediği gibi sonuçlanmadığında ne olacak? Bebek ona alışmış olacak belki de. Bir anda bir bebeğe babalık yapmaya karar vermek kolay değil ama bu kararla yaşamaya çalışmak daha da zor. Kararından emin olmayı ve arkasında durabilmeyi gerektiriyor.
Yahya da gelince Elvan’a konaktaki güzel haberleri yani Mavi’nin hamileliğini ve Zehra-Kavruk çiftinin yeniden konağa kabulünü anlatırken niyeti, eski mutlu günlerine dönmek üzere olan konakta Elvan’a da bir yer açmaktı. Tek başına bebeğe bakmanın ne kadar büyük bir hayat yükü olacağından dem vurup konakta olsa hem yardım edeni olacağı hem de Sancar abisinin bebeğiyle birlikte büyüyeceğini söylüyor ama bu cüreti nasıl buluyor hiç bilmiyorum. Erkekleri bir kişi olmasına mahsus aldattığı eski eşlerine yüzleri kızarmadan dönme hakları mı var? Ona bebek için iyi olabilecek bir stabile bir hayat sunsa da hatalarından ders almış olsa da Dudu’nun aralarına girdiği, onunla evliyken başka bir kadını koynuna aldığı gerçeğini unutup nasıl eskisi gibi bir aile olacaklar? O zaman Elvan’ın hapishane ziyaret ettiği Halise’ye söylediklerinin ne önemi kalırdı hatta bir önemi olur muydu?
Bu bölümü izlerken içimden sık sık şunu geçirdim. Birini kovuyor gitmiyor diğerini de yanında tutamıyor. Belki de Elvan’ın hayatının aşkı, bu bebektir. Belki de ikisi arasında bir seçim yapması gerekmiyordur. Belki de ikisini hayatından çıkarması gerekiyordur. Her mutlu son bir erkeğin kolları olmak zorunda değil ya. Bebeği alıp kendi başına aslanlar gibi büyütmesi bütün hayatı boyunca aldığı yaraların tek merhemi olacaktır belki de. Onda o kocaman yürek olduğu sürece o bebeğin bir babaya ihtiyacı olmaz.
Bora’nın teklifini kabul etmemesinin ve Bora onu gece yarısına kadar beklediği halde gelmemesinin açıklaması şimdi olmasa da sonraki bir zaman zarfında Yahya ve konağa döneceği anlamına geliyorsa senaristler kusura bakmasın ama ben bu hikâyeyi eleştiririm. Böyle bir şey olduğu taktirde televizyonda verilmeye çalışılan mesajın “Ne yapın edin ama mutlaka karınızı aldatın. Aldattığınız taktirde bir bebekle ölene kadar mutlu yaşamakla mükafatlandırılacaksınız” olduğunu düşünürüm. Artık ayaklarının üstünde duracağını söyleyen bir kadın için bu tükürdüğünü yalamak olur. O zaman konağı terk etmeseydi, ne gereği vardı. “Kocam bu, aldatır da sever de” deseydi. Giderayak son birkaç bölüm kalmışken ağızda nahoş bir tat bırakmaya, kadınları ezen bir senaryo daha dedirtmeye ne gerek var?
Göz atmanızı öneririz: Sefirin Kızı Bölüm Yorumları