Sen Çal Kapımı 47. Bölümü Reyting sonuçları; Total’de 2,61 reyting ve ABC1’de 2,65 reyting ile 3. ve AB’de 1,94 reyting ile 4. sırada. Bölüm yorumu konuk yazar Sevil ‘in kaleminden. Keyifli Okumalar…
Maalesef bölümün yarısında uyuyakalmışım. Bu durum bölümle ilgili düşüncelerim konusunda size az çok bir fikir vermiştir. Normalde evlilik teklifinin içimi kıpır kıpır etmesi gerekirdi; ama içim hiç kıpır kıpır değil. Zira benim için Eda ile Serkan’ın yaşadıklarından sonra, Serkan’ın Eda’ya yaşattıklarından sonra evlilik mutlu son değil. Zaten Eda ile Serkan’ın diziden sonraki hayali yolculuğunda bu evlilik teklifi de son olacakmış gibi hissetmiyorum. Melo’nun da dediği gibi “Bundan önce 4 evlilik teklifi vardı, bu 5. olacak herhalde; ama böyle giderse sonsuza kadar da teklif üstüne teklif gelecek gibi”. Zira Serkan’ın sağı solu belli olmaz. Havadan nem kapabilir, rüzgar ters yönden esebilir ve bütün bunlar Serkan’ın çekip gitmesi için bir neden olabilir. Engin’in “Ya Eda teklifini kabul etmezse?!” diye zaten kaçmaya meyilli olan Serkan’ı daha da gererek kaçması için her türlü ortamı hazırlaması eğlenceliydi.
Serkan’dan o kadar emin olamıyorum ki ben de Melo gibi basit bir telefondan bile işkillenip en kötü senaryoyu aklıma getiriyorum: “Kötü bir şey mi oldu? Kötü bir şey olmuş gibi, bir sessizlik falan yaşanıyor şu anda. Ne oldu ya?! Yok, sen yeniden hastalandın mı yoksa ya? Yok ya da 7 yıl falan böyle bir yere gideceksin şirket için, bir daha da asla geri dönmeyeceksin ya da hafızanı yeniden kaybettin? Kiraz’dan sıkıldın? Çocuk istemediğine karar verdin. Kiraz çok tatlı bir çocuktur, Kiraz’ı niye sevmiyorsun sen ya?! Ayrılıyorsunuz! Bu ilişkinin içerisinde kafanıza bir tek uçak düşmediği kaldı, ki senin uçağın düştü ya…” Bütün bunları gözümüzün önünden geçirince en kötüsünü aklımıza getirmekte pek de haksız sayılmayız aslında. Eda’nın “Ben seni hak etmek için ne yaptım?!” lafına farklı bir açıdan bakmak istiyorum: Sevgili Eda, Serkan senin cezan; ödülün değil! Böyle bir cezayı hak edecek ne yaptın, orasını ben de bilmiyorum. Bir de “Sen bu dünyada her şeyiyle mükemmel olan tek adamsın” diye övgüyü de düzdü Serkan’ın önüne. Duyduklarıma inanamadım. Şu yaşadıklarınıza şahit olmasam sana inanırdım Eda; ama maalesef hepsini kendi gözlerimle gördüm.
Serkan keşke o uğursuz yüzükle evlenme teklif etmeseydi. Tabii ki o yüzüğün bambaşka bir anlamı var; ama hem o yüzük her takıldığında o parmaktan tekrar çıktı hem de yüzüğün başına gelmeyen kalmadı. Güzelim yüzük kolye bile oldu! Evlenme teklifi, izlediğim en güzel teklif değildi. Benim için Eda’nın Serkan’a uçakta ettiği evlenme teklifinin yeri bambaşka ve bence ondan daha güzeli zor gelir. 26. bölümdeki evlilik teklifiyle ilgili şunu yazmışım: “Ağzım kulaklarımda izledim. Daha iki hafta önce evlilik teklifi için çok erken olduğunu ve henüz doğru zaman olmadığını düşünüyordum; ama teklifin şekli ve yeri bana hepsini unutturdu. Türk dizi tarihinde bir kadının evlilik teklifi ettiği görülmemiştir herhalde. 1. bölüm benim en sevdiğim bölümler arasındadır ve uçaktaki sahnelerin yeri de bende ayrıdır. İlk flörtleşmeye başladıkları yerde Eda’nın Serkan’a evlenme teklif etmesi çok anlamlıydı”. O sahneyle ilgili düşüncelerim ve duygularım kesinlikle değişmedi. Hala en sevdiğim ve beni en mutlu eden ve en çok heyecanlandıran sahnelerden biridir.
Deniz Hanım bu zamana kadar izlediğim en güzel ‘parazit’ karakter. Bizim için ciddi anlamda tehdit oluşturmamasını, yüreğimize öküz oturtmayan ve saf kötü olmayan biri olarak yazılmasını seviyorum. Eda açısından bakarsak Deniz Hanım’ın Serkan’a yürümesi rahatsız edici bir durum olsa da Deniz Hanım’ı kendine rakip olarak görmezken Eda’nın birdenbire onu ciddiye alıp kıskanması – özellikle de Serkan ilk kez üçüncü şahıslarla arasına bu kadar net bir çizgi çekmişken – bana abartılı geldi. Serkan Balca’ya ve Selin’e karşı hiç böyle net bir tavır sergilememişti. Deniz Hanım’ı ne kadar seviyorsam Kerem’i ve gönlü fırıldak Burak’ı o kadar sevmiyorum. Özellikle Kerem’in triplerine ve maçovari karakterine katlanmak çok zor.
Serkan’ın, babasının Kemal olduğunu öğrenmesi neyse ki pek sancılı olmadı. Serkan’ın, Kemal’i babası olarak kabul edip etmemesi ayrı bir konu; çünkü Kemal’in, Serkan’ın biyolojik babası olması onu tabii ki baba yapmaz. 35 yıl boyunca Alptekin’i baba diye bilmiş ve Serkan’ın hayatında iz bırakan kişi (maalesef!) Alptekin olmuş; ama Alptekin gibi ciğeri beş para etmez birinin oğlu olmaktansa Kemal’in oğlu olmayı tercih ederim. Serkan’ın bu kadar aşırı bir tepki vermesine pek bir anlam veremedim; çünkü tepkisi 35 yıl sonra babasının başka biri olduğunu öğrenmiş olmanın verdiği şoktan kaynaklanan bir tepki değildi. Daha çok ‘Bu evin erkeği benim, ben ne dersem o olur’ tarzında beyni örümcek ağlarıyla kaplanmış vasatın çok altında maço bir erkeğin verdiği bir tepkiydi. Serkan’ın, Aydan’ın ilişki durumuna müdahale etmesinden ve Aydan’ın suç işlemiş gibi Serkan’ın karşısında bu kadar süklüm püklüm olmasından çok rahatsızım. Serkan, annesinin kararlarını tasvip etmeyebilir; ama Aydan yetişkin bir insan, kiminle bir ilişki yaşayacağını oğluna soracak değil ya!
Yalı Çapkını 85. bölümde özlenen Svl analizleri geri döndü. Keyifli okumalar…
Yalı Çapkını 85. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını hep konuşuyoruz, biraz da Ferit'i konuşalım mı? Özge (OZZY)‘nin kaleminden, keyifli okumalar…
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…