SEN ÇAL KAPIMI – Düşünme Hisset

Sen Çal Kapımı 21.bölümde reytingler yükselişte, as bayrakları sevgili izleyici. Bölüm sonu itibarı ile haftaya daha da iyi olacak. Bu hafta Total’de 5,10 reyting ile 9., AB’de 5,73 reyting ile 4. ABC1’de yine 5,73 reyting ile 6.sırada… Bölüm yazısı konuk yazar Sevil ‘in kaleminden, keyifli okumalar ^^

 

Geçen bölüm restorana gitmeden önce Engin’e Eda için yemeğe gelmediği takdirde artık onun peşini bırakacağını söyleyen Serkan, aşklarına o kadar inanıyor ki Eda yemeğe gelmeyince Engin’e gidip Eda’dan vazgeçmeyeceğini söyledi – hem de Eda’nın yüzüğü geri vermesi ve restorana gelmemesi gibi Serkan’ın umutsuzluğa kapılıp vazgeçmesine sebep olacak nedenler varken. Geçen bölüm Eda’nın cebine yüzüğü koyarak “senden vazgeçmeyeceğim” mesajını Serkan bu bölümde de verdi ve bu sefer de Leyla aracılığıyla o yüzük yine Eda’nın cebine girdi.

 

 

Leyla: “Eda, ben seni çok seviyorum, tamam mı?! Unutma bunu!”

Eda: “Ben de seni seviyorum, Leyla!”

 

Eda ise yine yapacağını yaptı ve olaylara sadece yüzeysel bakarak ve olayların ardında başka nedenler de yatabileceğini düşünmeden, sorgulamadan hükmünü verdi. Eda’dan önce kendini işine adamış ve  işinden başka bir şey düşünemeyen Serkan’ın önceliğinin değiştiğini göremeyen Eda, yine yanlış bir çıkarım yaptı ve Serkan’ın, işlerinden dolayı kendisini ektiği hükmüne vardı. Sana bir adres verip seni bekleyeceğini söyleyen biri gelmeyince insan bir merak edip acaba neden gelmedi diye sormaz mı? Ah Eda, seninle bir ömür geçer mi?!

 

 

Serkan: “Gitme! Sen dememiş miydin ‘Eğer gitmemi istemiyorsan o zaman gitme de’? Ben de şu an sana ‘Gitme’ diyorum.”

 

Ah, Ayfer… Beni agresif bir insan yapıyorsun!  Ayfer’in kızgın olmasını anlayabiliyorum, ama Alptekin’in yaptığı bir hatadan dolayı Serkan’ı, Aydan’ı ve hatta Eda’yı cezalandıracak kadar da sığ bir insan. Hem Eda’nın halası olman sana onun hayatı hakkında karar verme hakkı verir mi? Her ne kadar ona kızsam da aslında Ayfer karakteri o kadar gerçek ve o kadar hayatın içinden ki, bunu görebilmek için birazcık etrafımıza bakmamız yeterli. Zaten Eda da halasının hık demiş burnundan düşmüş; ikisi de impulsif, ikisi de peşin hükümcü ve maalesef ikisi de müdahaleci. Hala-yeğen ikisinin de Serkan’a ayakkabının altına yapışmış sakız muamelesi yapmasına tahammül edemiyorum. Serkan’ın yaptığını savunmuyorum, ama Serkan için Eda’yı üzmeyi göze aldığını söyleyen Ayfer’e, geçen bölüm Serkan’ın Eda’ya söylediği gibi onu üzmemek için ondan vazgeçtiğini söylemeyi o kadar çok isterdim ki…

 

Ekranda Ayfer’i görünce ben…

 

Bu bölüm Serkan’ın değişimine özellikle vurgu yapıldı. Hoşuma giden şey ise her ne kadar değişmek istemesine Eda sebep olmuş olsa da sadece o istediği için değil, daha iyi bir insan olmayı istediği için değişmek istemesi. Dışarıdan bakıldığında katı, ama özünde çok hassas ve kırılgan olan, kendini sevilmeye değer bulmayan, duygularını ifade etmekte zorlanan ve güven sorunu yaşayan Serkan’dan, çevresindekilere güvenen, duygularını her fırsatta ifade eden ve bundan çekinmeyen Serkan’ın değişimi dizideki en tutarlı ve güzel karakter gelişimlerinden biri. En güzeli de bu değişimin Serkan’ın kendisinin de farkında olması.

 

 

Leyla: “Serkan Bey, kusura bakmayın; ama siz benimle böyle konuşmazken, bana soğuk soğuk bakarken sizinle çalışmak daha kolaydı.”

Serkan: “Her şey değişiyor, Leyla. Ben bile değişiyorum.”

 

 

Serkan, 4. bölümde sadece şirketin ortaklarından biri olmayıp aynı zamanda arkadaşı olan Engin’e bile işleri halletmesi için güvenemeyen biriyken işlerini gözü kapalı iş arkadaşlarına emanet edebilen ve onların işlerin üstesinden gelebileceğine inanan bir karaktere evrildi. Öncelikleriyle birlikte Serkan’ın kendisinin de değiştiğinin Eda hariç herkes farkında. Serkan’ın güvenmesi konusunda şaşkınlığını gizleyemeyen Engin’in de dediği gibi “Sen zaten çok değiştin, biz bunu kabul ediyoruz. Sıkıntı yok!”

 

 

Serkan: “Eğer bugün son günümüzse benim bütün günü onunla geçirmem lazım, tamam mı?! O yüzden ne yapıyorsan yap, bir bahane bir şey… bir şeyler yarat, Engin!”

Engin: “Bir şey yarat, Engin; bir şey yarat, Engin! Ne yaratsın Engin? Allah’ım sen bana sabır ver ya!”

 

 

 

 

Engin: “Pırıl’la evleneyim diyorum.”

Serkan: “Olur, olur; güzel, güzel.”

Engin: “7-8 çocuk yaparız.”

Serkan: “Tamam, benim onayım olacak.”

 

 

Yardım kampanyasının yüzü olmayı reddeden Serkan, Eda’nın teklifi kabul etmesiyle ve kampanyanın fotoğraflarını çeken fotoğrafçıyı gördükten sonra meydanı boş bırakmamak için tabii ki de soluğu stüdyoda Eda’nın yanında aldı.

 

Selam, ben geldim! Kadrajında bana da yer var mı? 😉

 

 

Serkan: “Can… Can… Senli benli olduk…”

 

Bu bölümde, çok sevdiğim sahnelerden biri olan 1. bölümdeki uçak sahnelerine ışınlandık ve o sahnelere bolca gönderme yapıldı. Her ne kadar bir daha karşılaşmamayı dilediklerini söylemiş olsalar da tekrar karşılaşmış olmanın verdiği şaşkınlıkla birlikte mutluluk da yüzlerinden okunuyordu. Eda’yı pilot üniformasıyla gören Serkan’ın aklına Eda’yla uçaktaki karşılaşmalarının gelmesi ve Eda’nın da aynı şekilde pilot üniformasının içinde güzel bir anı olarak uçaktaki karşılaşmalarını hatırlaması çok güzeldi. Belli ki sadece bizim için değil, onlar için de unutulmaz bir anı olmuş.

 

 

Hayvanların, kendi alanlarını hemcinslerinden savunmak, yemek ve es konusunda rakiplerini uzak tutmak için farklı davranışlarla  bir işaret koyup sınırlarını belirledikleri gibi Serkan da hemcinsinin Eda’ya yürümesini önlemek için işaretini koyup sınırlarını belirledi ve gayet net bir şekilde ‘burası benim alanım, uzak dur’ dedi.

 

 

Serkan: “Hani o ‚Melek gibisin‘ dediğin kadın var ya, EDA, o benim sevgilim. Öyle böyle sevgili değiliz biz, bayağı sevgiliyiz. Hayatımın kadını. Ben de onun hayatının HER ŞEYİ oluyorum.”

 

Kim var, kim yok demeden herkesin önünde didişip aşklarını da kızgınlıklarını da dile getiren Eda’yı ve Serkan’ı izlemek pek keyifliydi. Neyse ki konuşmanın sonunda ikisi de birbirlerini beklediklerini öğrendi. Böylece hem Eda yumuşadı hem biz rahatlamış olduk.

 

 

Serkan: “şünme, hisset! Benim hissettiklerimi hissettiğini biliyorum. O yüzden düşünme, yanımda ol.”

 

Olmasa da olur dediğim, çok yavan ve kasıntı bulduğum Engin-Pırıl çifti ilk kez bir işe yaradı. Onlar sayesinde ve tabii kızların da olayı yanlış bir yere çekmesiyle çok eğlenerek izlediğim absürt bir kız isteme olayı ve bölümün en eğlenceli sahneleri çıktı ortaya. Serkan’ın, yanlış anlaşılmaya dikkat çekmek için Aydan’a “Eda’yı istemiyoruz” demesi üzerine çarşının karışmasına ve Eda’nın triplerine bayıldım.

 

Beni istemek de ne?! Nee, beni nasıl istemezsiniz?! Eda’ya ne yapsak yaranamıyoruz…

 

 

Asansör sahnesi baştan sona kadar her şeyiyle çok güzeldi ve oldukça duygu yüklüydü. 1. bölümde dar alan korkusundan dolayı asansöre binmeyip 15 katı yürüyerek çıkan Eda, bu sefer kendini yanında güvende hissettiği Serkan’la asansöre binmeyi kabul etti. Tabii ki korkusunu yenmedi, ama yanında güvendiği biri vardı ve her şey tam da olması gerektiği gibiydi:  Serkan, Eda’yı zorlamadı ve sadece Eda istedi diye bindiler. Asansörün bütün düğmelerine basıp her katta durmasını sağlayarak bulunduğu durumdan istediği zaman çıkabilme şansı sağladı ona ve bu çok güzel bir detaydı. Uçakta, henüz birbirlerini tanımıyorken bile bu durumun üstesinden geldiklerini hatırlatıp yine birlikte başaracaklarına inandırdı. Asansörde Eda’nın elini tutarak, gözlerinin içine bakarak ve ona kokusunu sunarak Eda’yı rahatlattı. Eda da annesinin kokusunu duyup kendini güvende hisseden ve sakinleşen bir bebek gibiydi. Öpüşme çok güzeldi. Sade ve bir o kadar da tutkuluydu. Öpücük sayesinde Eda’nın dikkatini korkusundan başka yöne de çekmiş olabilir tabii, AMA bir sonraki cümlede romantizm keyfinizin üstüne limon sıkacağım için çok üzgünüm: Serkan, Eda’yı savunmasız ve zayıf bir anında öptü. Buradan Serkan’ın puanını kırdım.

 

 

Serkan: “Uçaktaki günü hatırla, bizi hatırla. Bak bana, gözlerimin içine bak.”

 

 

Tam da ne güzel magazinci olayı çözülecek derken Ceren’in herkese durumu anlatmasıyla birlikte ortalık karıştı ve olaylar daha da büyüdü. Önce Ceren, olayın Ferit’le bağlantısını öğrendi; sonra da Efe, bu işin ucunun Selin’e dokunduğunu anladı. Efe bu durumu kullanarak şirketin hisselerini satması için Selin’e şantaj yaptı. Derken Selin bu sırdan Eda’nın haberi olduğunu duydu. Selin, pılını pırtısını toplamış gitmeye hazırlanırken Serkan’a içinde ne olduğunu bilmediğimiz bir mektup bıraktı. Selin’in Serkan’a sadece masum bir istifa mektubu yazdığını sanmıyorum. Giderken ardında nasıl bir kargaşa bıraktığını ve kargaşanın büyüklüğünü bekleyip göreceğiz. Biz babaannenin gelmesini beklerken belli ki Selin’in yerine yeni bir PR’cı geliyor. Aslı “Babaanne kim?” anketini boşuna yapmış olamaz, değil mi? 😉

ANKET – Sen Çal Kapımı Babaanne Kim Olsun?

 

Tweetleri ile renk veren Beklenen Kral, ⋆????̈?, esra?  ‘a teşekkürler…

 

Sen Çal Kapımı dizi yorumları haftalık olarak okumak için  tıklayın .

 

 

Sen Çal Kapımı 22.Bölüm Fragman

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

17 saat Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

7 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce