Sen Çal Kapımı 52. final bölümü ile ekranlara veda etti. Öncelikle herkesin emeğine, yüreğine sağlık. Ama en çok ilk sezonda bayrağı devir alan bölüm yazısı yazarı Sevil ‘in ve bölüm yazıları okuyucuları, yorumcularının. Son kez Sen Çal Kapımı reytinglerine de bakalım mı? Final Bölümü Reyting sonuçları; Total’de 3,56 reytingle 4. AB’de 2,95 reytingle 3. ve ABC1’de 3,25 reytingle 5.lik… Keyifli Okumalar…
Gönül isterdi ki en azından final bölümünde güzel birkaç satır yazmak nasip olsun. Güya Edser’in hikayesini anlatan ama Edser hariç her şeyin ve herkesin olduğu bir bölümle ilgili güzel ne yazılabilir?! ‘Sen Çal Kapımı’nın senaristi Ayşe Üner Kutlu, senaryonun yetişeceğine dair inançlarını kaybetmedikleri için Twitter aracılığıyla bazı kişilere teşekkür etti. Yetişmeseydi ne fark ederdi, pek emin değilim. En azından final bölümünde bize güzel bir içerik sunup dolu dolu bir bölümle seyirciye veda edeceklerine dair beklentim yüksekti.
Eda: “Bu adam, bir zamanlar nefret ettiğim, aşkım, kalbim eşim, Serkan Bolat… İyi ki çalmışım kapısını, iyi ki açmış kalbini o bana”
Daha önce de söylemiştim; benim için mutlu son, Eda’nın kendini bu toksik ilişkiden kurtarması olurdu. Dizinin böyle sonuçlanmayacağını tabii ki biliyorduk; Eda için olmasa da en azından dizinin en stabil karakteri Melo için bir mutlu son oldu. Eda ile Serkan’ın aşkına şahit olduğu için (Evet, bir zamanlar Eda ile Serkan’ın aşkına inanıyordum), Burak’la arasındaki şeyin gerçek aşk ya da aradığı şey olmadığının farkına vardı. Bir an için Burak konuşmaya başlayınca Melo eriyip gidecek ve Burak’tan ayrılmaktan vazgeçecek sandım; ama cesur Melo yılışık Burak’ın samimiyetsiz ve vıcık vıcık laflarına kanmadı ve tekmeyi bastı. Seninle gurur duyuyorum, Melo! Fırıldak Burak Melo’yu o kadar hak etmiyordu ki, Melo ondan ayrıldığı için çok mutlu oldum. Sen daha iyilerine layıksın, Melo! Gerçi hastanede karşılaştığı doktor da bana pek sempatik gelmedi. Sen aşkın düşüncesine aşık olmaya devam et, Melo! Git ve dünyayı gez, kendini hayatın akışına bırak ve hayatını başka bir insanın üzerine kurmadan da mutlu mesut yaşanabileceğini göster herkese.
Herkesin hastanede buluşması fikri fena değildi; ama gereğinden fazla yan karakterlere maruz kaldık. Yazının başında da belirttiğim gibi, neredeyse Edser’e sahne yazmayı unutmuşlar. Ayfer’in hayatının aşkıyla karşılaşmasını izlemesem de olurdu. Zira Ayfer’in ne yaptığı ne yapmadığı, hayatında kimin olduğu, kime aşık olduğu beni zerre ilgilendirmiyor. Bu tabii ki Aydan ve Kemal için de geçerli. Eda’nın ormanda doğurması fikrini de sevdim; çünkü Serkan gibi hastalık hastası, Eda için kapının önünde ambulans bekleten ve kontrol manyağı birine böyle steril olmayan bir ortamda, bir uzmanın yokluğunda karısına doğum yaptırtmak kadar güzel bir ceza olamazdı; ama Eda ile Serkan’ın genel olarak her sahnede bağıra bağıra konuşması ve didişmesi beni bayağı yordu. Doğum steril bir ortamda gerçekleşmedi; ama bebek Serkan’ın zevkine göre pırıl pırıl doğdu.
Çevresinde ortada bir sebep yokken yediğine bile karışan, ona çocuk gibi davranan, yasaklar koyan, hayatı ona zindan eden insanlar varken Eda ne yapsa yeridir ve verdiği tepkilerde haklı olsa da Eda’ya “Karışmayın bana, ben hamileyim” den daha fazla replik yazılmasını beklerdim.
Eda: “Sana deli gibi aşığım, Serkan Bolat!”
Serkan: “Duygularımız karşılıklı…”
Seyfi’nin “Hiç değerimi bilmiyor bu aile, yoruldum artık” deyip işi bırakmak istemesine ve Aydan’ın yanından ayrılma kararına çok sevindim. Bence Aydan’a fazla bile dayandı; ama pek de uzağa gidemedi. Eda ile Serkan’ın evinde çalışmaya başladı. Zenginler hakkında söylediklerinde haklı olsa da Seyfi’nin, Kerem’in hırsızlıkla suçlandığı için gittiğini anlatmasına gülmesine sinir oldum: “Zenginlik çok zor, onlar sürekli birilerinden şüphelenirler zaten. Kim kazık atacak, kim arkasından iş çevirecek; sürekli tedirginler.” Fakat Kerem orada olmasaydı zaten bir başkasını suçlayacak olmaları yaptıklarını haklı çıkarmaz ve bunu Kerem için daha yenilir yutulur bir şey yapmaz.
8 Temmuz 2020’de başlayan ‘Sen Çal Kapımı’ yolculuğumuzun bugün itibariyle sonuna geldik. Yeri geldi güldük, yeri geldi sinirlendik, gözlerimizi devire devire izledik, sıkıldık, eğlendik, kimi zaman gözlerimizden kalpler fışkırdı, kimi zaman da canımız yandı. Neredeyse yaşamadığımız duygu kalmadı. Yürüdüğümüz yol kimi zaman inişti, kimi zaman ise yokuş, nadir de olsa dümdüz olduğu zamanlar oldu; fakat son zamanlarda hep çakıl taşlarıyla doluydu. Daha önce de söylemiştim, ‘Sen Çal Kapımı’ ya başlamamın nedenlerinden biri bana kendimi iyi hissettirmesiydi.
İkinci sezonda bana iyi geldiğini söyleyemeyeceğim; ama her şeye rağmen “iyi ki” diyorum, hem harika insanlarla tanışmama vesile olduğu için hem de birinci sezonda pandemiden dolayı zor bir süreçten geçtiğimiz bir zamanda bana keyif aldırıp biraz da olsa beni hayatın kargaşasından uzaklaştırdığı için. Sabırla yazılarımı okuyan, yazı altı yorumlarda düşüncelerini paylaşan ya da paylaşmayan, saygı çerçevesinde fikir alışverişinde bulunulmasına katkı sağlayan herkese ve özellikle de blogun sahibesi arı gibi çalışkan Aslı’ya böyle bir platform sunduğu için ve bizi böyle güzel bir platformda buluşturduğu için çok teşekkür ederim. Bir hatam olduysa affola! Kim bilir, belki başka yolculuklarda tekrar görüşürüz! Sağlıcakla kalın…
Göz atmanızı öneririz: Sen Çal Kapımı İlk Bölümden Finale Bölüm Yorumları