SEN ÇAL KAPIMI – Ne Kadar Uzak, O Kadar İyi

Sen Çal Kapımı dört bölümü geride bıraktık. Dizinin 43. Bölümü Total’de 3,65 reytingle 3. AB’de 2,84 reytingle 4. ABC1’de 3,75 reytingle 3.oldu.. Bölüm yorumu konuk yazar Sevil ‘in kaleminden. Keyifli Okumalar…

Sevgili okuyucu, Serkan’dan tek bir dileğim var; o da hazır içinde bir bomba taşıyorken kendi kendini imha etmesi! Bu bölüm olaylara biraz da Serkan’ın penceresinden baktık ve onun gerekçelerini öğrendik; fakat gerekçelerini öğrenince ruhum zerre titremedi. “Ben Serkan’ın yerinde olsam böyle yapmazdım; ama Serkan’ın neden böyle davrandığını anlayabiliyorum” diyemedim; çünkü Serkan duygusal ya da mantıksal değil, bencil kararlar alıyor. Kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir karakterle empati kuramıyorum. Tamamen kendini korumaya yönelik kararlar alıyor. Olabilir, hakkıdır; ama bunu yaparken çevresinde ne varsa yakıp yıkıyor. Aynı şeyi istinat duvarı olayında da yaşadık. Serkan öğrendiği şeyin yükünü kaldıramadı ve Eda’dan ayrıldı. Peki eğer karakter bu yaşadıklarından hiçbir ders çıkarmadıysa, yaşadığı bu olay karakterin gelişimine hiçbir katkıda bulunmadıysa biz neden o olaya şahit olduk? O zamanki gibi bu sefer de Serkan kim için neyin en doğrusu olduğuna karar verip olayı kendi kafasında bitirmiş; birlikte verilmesi gereken bir kararı yine tek başına vermiş ve Eda’ya da o karara uymak kalmış. Doktor ona hiçbir zaman çocuk yapamayacağını ve hastalığın birkaç sene sonra tekrar ortaya çıkabileceğini söylemiş. Serkan korkularına teslim olan, korkularıyla yüzleşmek yerine onlardan kaçan aciz bir karakter. Nereden biliyorsun hayatın sana neler getireceğini? Evet, belki öleceksin; ama belki de hayatının en mutlu, en dopdolu son birkaç yılını geçirip öleceksin. Serkan, çift olmanın ne demek olduğunu hiçbir zaman öğrenemedi. Belki Eda seni terk edecekti, belki de hayatın zorluklarına beraber göğüs gerecektiniz ve yolunuz düze çıkacaktı. Eda çocuk sahibi olmak istiyordu ve Serkan ona çocuk veremeyeceği için mi ayrıldı? Çocuk sahibi olmanın farklı yolları var. Mesela kalıplarınızın dışına çıkıp Eda‘yla ve Serkan’a çocuk evlat ettirseydiniz fena mı olurdu?

 

 

Eda Serkan’ın karşısında neden bu kadar süklüm püklüm oldu? Neden sanki bir suç işlemiş ya da kötü bir şey yapmış gibi eğilip büzüldü? Neden bu kadar vicdan yaptı? Serkan katiyen çocuk istememiş, Eda’yı istememiş; ötesi var mı?! Sen söylemek için ona ulaşmaya çalışmışsın; fakat Serkan Bey dünyanın kendi etrafında döndüğünü sandığı için “Konuşacak bir şey yok; yürütemedik, bitti” deyip seninle konuşmayı reddetmiş. Neyin suçluluk duygusu bu? Bir de anlattıktan sonra kalkıp Serkan’ın peşinden gitti ve konuşmak için yalvardı. Her şeyin sorumlusu Serkan; ama kendini suçlu hisseden Eda. Ayrıca hayır; ne Eda’ya kızmaya ne de onu suçlamaya hakkı var! Çocuğu doğurursun ya da doğurmazsın; ama çocuğu Serkan’dan bir parça olsun diye doğurmayı istemek ne kadar saçma! Eda Serkan’ı takıntı haline getirmiş ve hayatını Serkan’ın bir gün geri döneceği beklentisi üzerine kurmuş. Aksi takdirde Kiraz’a babasının astronot olduğu yalanını anlatmazdı. Bir çocuk, çok sevdiği ama kaybettiği babasını özleyebilir ya da çok sevdiği ve iyi bir ilişkisi olan babasını kaybetmenin verdiği acıyı ve üzüntüyü yaşayabilir; ama bir çocuk hiç tanımadığı bir kimseyi özleyemez. Toplum ona babasız büyümenin bir eksiklik olduğunu hissettirir ve çocuk bu eksikliği gidermenin özlemini yaşar. Kendini eksik hisseden çocuk yara alır; yaralı çocuk saldırılara açık olur.

Gerek dizilerde olsun gerek gerçek hayatta olsun; ‘çekirdek aile’ dediğimiz anne-baba-çocuktan oluşan tek bir aile tipinin ‘normal’ ya da ‘doğru’ olan aile tipi olarak sunulmasından çok yoruldum. Her çocuk için normal olan aile tipi içinde yaşadığı aile tipidir. Çocukların babaya değil, şefkatli ve sevgi dolu yetişkinlere ihtiyacı vardır. Çocukların onlara inanan ve onların duygularını ve düşüncelerini ciddiye alan yetişkinlere ihtiyacı vardır. Çocukların onları bir birey olarak görüp her türlü konuyu onlara anlayabilecekleri bir dilde anlatan yetişkinlere ihtiyacı vardır; onlara yalanlar anlatıp, kandırıp yanlış beklentilere sokan yetişkinlere değil – hele ki çocuğa olmayan bir kişinin eksikliğini hissettiren insanlara hiç değil! Ataerkil toplumlarda baba otorite demektir; yani toplumda babasız büyüyen çocuğun otoritesiz büyüyeceği ve otoriteden yoksun büyüyen çocuktan da bir cacık olmayacağı algısı vardır. Şimdi bir düşünün bakalım; babasız büyüdüğünü öğrendiniz çocuklara acıyıp hiç zavallı gözüyle baktınız mı bakmadınız mı? “Ne güzel dizi izliyorduk, konu nasıl buralara geldi” diyebilirsiniz; ama ben izlediklerimin, gördüklerimin bende çağrıştırdıkları üzerine yazmayı da seviyorum.

 

 

Daha iki bölüm önce Serkan Eda’ya yeniden denemeyi teklif ediyordu. Şimdi ise “İçimde saatli bir bomba var, bunu bile bile yeni bir hayat kurmanın ne anlamı var” dedi. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Eda Serkan’a “Kiraz olmasaydı senin boynuna atlayacağımı mı sandın?!” dedi. Evet, maalesef öyle olacaktı; çünkü Eda Serkan’a bağımlı ve onun ağzından çıkacak iki lafa bakıyor ve Serkan’ın verdiği müziğe göre dans ediyor. Ayfer’e hak vereceğim hayatta aklıma gelmezdi. Ayfer’in, Eda’nın hayatına ve kararlarına karışmaması gerektiği konusunda ısrarcıyım; ama maalesef bu sefer hem Eda’nın Serkan’la ilgili beklentileri konusunda hem de Serkan’ın gelgitleri konusundaki tespitlerinde haklı: “Hafızasını kaybetmiştir, sonra çat gel beraber olalım; yok git, gel, git, gel, git, gel, git…”

 

 

 

Aydan ne hakla bir kızı olduğunu Serkan’a söylemedikleri için şikayet ediyor? Serkan’ın uçak kazasından sağ kurtulduğunu bilip de aylarca bunu Eda’dan sakladığını ve Eda’nın acı çekmesine göz yumduğunu kendisi unutmuş olabilir; ama ben unutmadım. Ayrıca Aydan’ın bütün bölüm boyunca car car ortalıkta dolanmasına ve abartılı oyunculuğuna katlanmak çok zordu. Kiraz bile daha olgundu.

 

 

‘Kiraz’ın bildiğimizin dışında başka bir anlamı var mı diye TDK’ya baktım. Bildiğimiz meyvenin dışında İzmir’de bir ilçenin adıymış. Acaba anlamının Japon kültüründe önemli bir yeri olan kiraz çiçeğiyle ilgili bir bağlantısı olabilir mi diye merak edip baktım; ama öyle bir anlamı da yokmuş. Eda’yı kızına Serkan’ın çok sevdiği meyvenin adını verdiği için çaresiz ve zavallı diye eleştirince Kiraz ismine yeni bir anlam yükleyelim demişler. A-ah! Bir sonsuzluk demekmiş dediler, bir de yeniden doğmak… Kafam karıştı.

Son sahnenin aslında duygusal olması gerekiyordu; ama Serkan’a giydirdikleri astronot kıyafetinin basitliğinden olsa gerek sahnenin duygusu bana geçmedi maalesef. Halbuki Kiraz babasına mesajını balonla ulaştırmak istediği için Serkan’ın partiye mesajı almış bir şekilde elinde balonla gelmesi çok güzel bir ayrıntıydı; ama maalesef astronot kıyafetinin gölgesinde kaldı ve bana kalırsa tüm sahnenin büyüsü böylece bozuldu. Serkan’ın Kiraz’ı kabul etmesiyle birlikte bir krizi daha atlatmış olduk. Aydan’ın Serkan’dan habersiz Kiraz’ın velayetini almak için girişimde bulunacak olmasıyla beraber artık yeni bir krize yelken açabiliriz. Haftaya görüşmek üzere!

 

 

Göz atmanızı öneririz: Sen Çal Kapımı Bölüm Yorumları

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

25 dakika Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce