Yaz sezonunun sevilen dizilerinden Senden Daha Güzel 7. bölümü için geri sayım. Peki 6.bölümünde neler olmuştu, yorumu konuk yazar Hande‘nin kaleminden. Keyifli okumalar…
Dizinin bir haftalık bayram arasından sonra yayınlanan altıncı bölümde #aşkiyileştirir etiketinin doğruluğunu seyretme fırsatı bulamadan bu aşkın neden olduğu kıskançlığı izlemek zorunda kalacağımıza dair içimde bir his vardı. Ki bölüm başlayıp Emir’in Efsun’u kliniğin yeni cerrahı Ali’den kıskandığını görünce haklılığımın kanıtlandığına sevinip bölümü daha da hevesli takip etmeye başladım ancak izlediğim ilk #EfMir sahnesinin kavga olmasını hiç sevemedim. Geçen haftaki yazımda Ali’nin gelişinin Emir için rekabet demek olduğunu ve bu rekabetin öznesi Efsun olduğu için de bunun #EfMir ilişkisine olumlu yansıyacak bir durum olduğunu söylemiştim. Ancak bu durumun Efsun ve Emir arasında bazı yanlış anlamalara ve kavgalara neden olabileceğinden de korkmuştum. Ne yazık ki haklı çıktım. Ali’nin kliniğe gelişini işitir işitmez birlikte yedikleri akşam yemeğini, adamın elinde içki kadehleriyle odasına gelmesini ve birbirleriyle fazla samimi olmalarını göz önünde bulundurarak kafasına göre bir sonuç çıkardı. Halbuki Efsun’un onu klinikte tutabilmek için yaptıklarını bir hatırlasaydı Efsun’un ona bunu asla yapmayacağını bilebilirdi ancak kıskançlığı gözlerini kör etti…
Dışardan bakıldığında Ali’nin kliniğe gelişine neden böyle büyük bir tepki verdiğini anlamak zor değil. Emir’in tek isteği değerinin biraz olsun anlaşılmasıydı. Herkes etrafındaki insanlar tarafından değer görmek ve gördüğünü bilmek ister; ki burada bahsettiğimiz klinik hem Emir’in tüm yaşamı hem de babasından umduğu taktiri görebilmesinin de tek yolu. Kaya için yanlış yaptığında evladından özür dilemek bu kadar zor olmamalı. Ben Efsun ve Emir birbirlerinin ruh eşleri derken az bile demişim. Onları seven ama nasıl ebeveyn olunacağını bilemeyen anne ve babanın yokluğunda geçen çocukluklarından ötürü birbirlerini çok iyi anlıyorlar. Emir nasıl ki annesi geldi diye Efsun’un moralinin bozuk olacağını biliyordu. Efsun da Pervin’le konuşurken Emir’in dönüşünü sağlayacak şeyin rekabet değil; bir özür olduğunu çok net bir şekilde anladı. Emir’in onun için babasıyla olan sorunlarını geride bırakması gibi Efsun da onun iyiliğini düşündüğü için asla konuşmamaya karar verdiği annesiyle konuştu. Birbirleri için yaptıkları fedakarlıklar benim için çok değerliydi.
Emir bu evrende güvenebileceği tek insanın kendisi olduğunu söylediği bölümden beri insanlara güvenme konusunda sorunları olduğu belliydi -ki bunun altından da tecrübeyle sabit bir hikâyenin çıkacağına inanıyorum- o yüzden Efsun’a inanmamasını hiç garipsemedim ama ona güvenemeyeceğini düşünmesine üzüldüm. Çünkü onun sandığının aksine Efsun bu dünyada arkasını kollayacağına inanabileceği yegâne insanlardan biri. Emir’e asla zarar vermez çünkü tam farkında olmasa da ona aşık ve o sevdiklerini yarı yolda bırakabilecek bir kadın değil. Pervin ve Kaya’nın çocukluklarını mahvettikleri yetmedi; bir de onlar ne zaman aralarında bir güven köprüsü inşa etseler mutlaka araya girip bu köprüyü kurmalarına engel oluyorlar. Bu ikisi ortalığı karıştırmasaydılar Emir ve Efsun çoktan aralarında anlaşmış olacaklardı…
Ali’nin varlığının tüm dengeleri değiştirdiği bir bölümden ondan bahsetmemek çok zor olsa da işe yaradığı durumların da olduğunu söylemeliyim. Efsun ve Aslı’nın Emir ve onu birbirlerinden uzak tutabilmek adına buldukları yolu sevdiğimi söylemeliyim -ki ben fotoğraf çektirmekten nefret ederim– Emir’i göndermenin imkânsız olduğunu anladıklarında onu kontrol edebilecekleri bir yere çekmeleri akıllıcaydı. Ki Emir gibi yakışıklı birinin fotoğraf çektirmekten neden bu kadar rahatsız olduğunu merak ettim. Onu geçtim çekim sayesinde Efsun ve Emir’in birlikte keyifli vakit geçirdiklerini görmeye odaklandım. Emir’in öfkesini unutup Efsun’a gülmesini izlemek güzeldi. Açıkçası ben Emir’in gülüşünü seviyorum. Onu gülerken her gördüğümde kalbimin erdiğini hissediyorum. Ki Emir yürekten gelerek sadece Efsun’un yanında gülüyor. Merak ediyorum da O hayatına girmeden önce böyle içtenlikle en son ne zaman gülümsemişti ve kime gülümsemişti.
Onları el ele tutturduktan sonra bir de baş başa vakit geçirsinler diye yalnız bırakan Aslı kalbime taht kurdu. Arkadaşının hislerini anlayıp aralarında bir şey olabilmesi için yaptığı o küçücük itekleme çok güzel bir #EfMir anının yaşanmasına da ön ayak oldu ki Emir bu durumdan şikâyet etse de onun fotoğraflarını çekmekten zevk aldığı her halinden belliydi.
Arka plandaki İtalyan müziğinin sahnenin samimiyeti ve sıcaklığını arttırdığını düşünüyorum. Dünyadaki dertleri ve bu dertlere sebep olanlar onları bir rahat bıraksalar Efsun ve Emir kendi baloncuklarının içinde bir ömrü mutlu ve huzurlu yaşayabilirdiler. Onlara bakarken kendimi balayına çıkmış bir çifti izlemiş gibi hissettim. Tatilde gezip gördükleri yerleri ve mutlu anlarını fotoğraflamaya hevesli bir çifti. Emir bütün gün resmini çekse de asla sıkılmazdı. Kulağının arkasına elleriyle yerleştiği o çiçekle Efsun’un yüzünde güllerin açmasına neden olan adam kısa bir anlığına Efsun’un gülüşüne hapsoldu. Kıza bakarken ne düşündüğünü bilmiyorum ama bu anın sonsuza dek sürmesini dilediğini tahmin ediyorum. Emir’in Efsun’a âşık olduğunu anladığı o özel an da ona aşkla bakan Efsun’un gülüşünü izlediği o kısacık andı bence.
Yaşar ve Binnur ikilisine gelince ben bu ikiliyi izlemeye doyamıyorum. Yaşar’ın Binnur’la diğer doktorlardan bağımsız olarak kurduğu ilişki çok hoşuma gidiyor ama aralarındaki muhabbet konusunun Yaşar’ın evliliği olması beni rahatsız ediyor. Keşke başka bir nedenden ötürü iletişim kurmuş olsalardı ve Yaşar da bekar olsaydı; o zaman Binnur’la harika bir çift olurlardı. #BinYaş çifti birbirleri için yaratılmışlar. İkisi de konuşmayı çok seviyor ve ikisi de etrafına pozitif enerji yayıyor. O danışanlarının hayatını aydınlatırken Binnur da onun hayatını aydınlatabilirdi. Kim bilir belki de kaderinde yakın bir zamanda boşanmak vardır belki de karısıyla arasını düzeltmeye çalışırken asıl ihtiyacının Binnur olduğunu anlar. Onlar için senaristin henüz neler planladığını bilmesem de ben bu ikilinin sahnelerini keyfini çıkararak izliyorum. Ve sahnelerinin zamanla artmasını umut ediyorum. Bu hafta sadece iki sahneleri olsa da dans edişleri çok romantikti.
Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi yaşanan güzel anların da bir sonu vardı. Normalde olsa bu konuya değinmezdim ama hayvanlara özellikle de atlara olan sevgilerinin ortak olduğunu düşününce aniden rahatsızlanan Ares için yardıma koştukları andan bahsetmek zorunluluk haline geliyor. Efsun’un geçmişte yaşadığı ve hala atlatamadığı kayıptan ötürü hiçbir insanı ya da hayvanı kaybetmeye sabrı yok. Tam da bu yüzden sırrını açık edebileceğini düşünmeden Ares’ine yardım edebilmek için bütün cerrahi yeteneklerini konuşturdu. Ki Efsun’un tiroit fırtınası yaşayan hastası sayesinde bu konularda ne kadar hassas olduğunu daha önce görmüştük. En ufak bir kaybetme korkusu bile felç olmasına yetmişti. Bu defaki deneyimini farklı kılansa yanında onun felç kalmasına engel olan ve varlığından güç aldığı Emir’in olmasıydı. Kaybettiği yakınından sonra eline neşter almayan Efsun için Ares’in hayatının kurtarmış olmanın anlamı çok büyüktü.
Efsun ve Emir’in Ares konusunda aynı hassasiyeti paylaşmaları benim için çok anlamlıydı. Zira bu ruhlarının da benzer olduğu gerçeğini kanıtlıyordu. En son bir çiftin atlar konusunda aynı hassasiyeti paylaştıklarını gördüğümde Doludizgin Yıllar adında güzel bir gençlik dizisi izliyordum. Bir anda aklıma geldi; eskileri yad ettim. Atlar boşuna yüzyıllar boyunca Türk’e yoldaş olmamışlar. İnsanlar ve atlar arasında çok özel bir ilişki var. Ve biz bunu Emir’in onu sakinleştirme çabası içinde görebiliyoruz. Ares’in sağlık sorununa müdahale ederken öyle güzel bir uyum yakalamışlardı ki ileride Efsun’un cerrahlığı ortaya çıktığında birlikte bir ameliyata girdiklerini de görmeyi isterim. Estetik dünyasının Power couple olmak için gerekli tüm özelliklere sahipler. Ki senaristimizin önceki 2 dizisini de düşününce bu power couple olaylarını sevdiği kesin. Efsun prosedürü öyle başarılı bir şekilde uyguladı ki Emir onun bu performansından şüphelendi ki daha önce de sempozyumdayken de bu kadar çok şey bilmesinden şüphelenmişti. Efsun böyle kendini açık etmeye devam ederse Emir’in onun cerrah olduğunu anlaması yakındır. Ki umarım Emir bu gerçeği kendi keşfeder de başkasından öğrenmez
Ali’den söz etmek istemiyorum ama Emir’le çiftlikte karşılaştıkları anda aralarında oluşan gerilimin kıskançlıktan dolayı yaşandığını bilmek gerginliğin had safhada olduğu bir sahneyi gülerek izlememe neden oldu. Emir gibi çapkınlığıyla ün yapmış bir adamın âşık olmasını geçtim âşık olduğu kadını bu denli kıskanması benim için de sürpriz oldu. Meğerse Emir’in içinde sevdiğini kıskanan türden bir aşık yatıyormuş da haberimiz yokmuş. Ali’nin çiftlikteki varlığını anlamaya çalışırken adamı sorguluyormuş gibi hissettim. Ortamda öyle bir gerginlik vardı ki bıçakla kesilebilirdi. Klinikle ilgili tüm sorularını Pervin’e de sorabileceğini belirttiği noktada bahaneler yaratarak Efsun’un etrafında dolanmasından rahatsız olduğunu belli etti. O yüzden Emir ve Ali arasındaki gerginliğin sandığımdan daha hızlı infilak edeceğini düşünmüştüm.
Ne kadar garip ki Emir’in Efsun’a karşı hissettiği duyguları Efsun’dan önce Ali anladı. Bölüm boyunca Efsun’la arasında oluşan yakınlığın altını çizip durması da bu yüzden aslında. Aklınca Emir’e karşı “Efsun bende” demeye çalışıyor. Emir de geçmişlerini bilmediği halde Ali’nin Efsun konusunda bir beklenti içinde olduğunun farkında. Bu yüzden de söylediği ve yaptığı her şeyi Ali’yi engellemek için yapıyor. Aklınca “Efsun benim” demeye çalışıyor ama bu konuda esas kararı verecek kişinin Efsun olduğunu atlıyorlar. Ki Efsun’un seçiminin kim olduğu yaşadığı dil sürçmesinden belli. Aralarında öyle bir rekabet var ki onu eve kimin götüreceği bile aralarında bir yarışa dönüştü; o yüzden az kalsın 3. dünya savaşını başlatıyorlardı. Gerçi daha önce otel odasına elinde içki şişesiyle geldiğini düşününce Efsun’u eve Ali’nin götürmesini istememesi gayet mantıklı. Söz konusu Efsun olunca evine bir erkeğin girme ihtimali bile Emir’i çıldırtmaya yetiyordu…
“Biz üst üste…alt alta yani o altta ben üstte yaşıyoruz da aynı evde.”
Emir’in yanlış anlaşılabileceğini bile bile aynı evde yaşadıklarını söylemesinin hoşluğu bir yana en çok güldüğüm kare Efsun’un Emir’le komşu olduklarını açıklamaya çalıştığı sahneydi. “Biz aynı evde yaşıyoruz” cümlesi sevgilik anlamına gelmiyorsa bile Efsun’un komşu olduklarını açıklamaya çalışırken “üst üste…alt alta” kelimelerini kullanması kesinlikle o anlama geliyordu. Efsun’un bilinçaltında Emir’le ilgili nasıl bir düş varsa artık komşu olduklarını anlatmaya çalışırken kullandığı dil zaten gergin olan bir anın daha da fazla gerilmesine neden oldu. Yalnız Efsun’un bilinçaltındaki arzunun Emir’le üst üste olmak olduğunu öğrendiğimiz iyi oldu. Psikolojiyi sevdiğim gibi insanın gerçek arzularını ortaya çıkaran dil sürçmelerini de seviyorum. O yüzden ne zaman bir senarist bu yönteme başvursa yorumlarken altını çizme isteğime engel olamıyorum. Bölümün beni en çok güldüren anı aynı anda Efsun’un iç dünyasına da yolculuk yaptığımız an oldu
Biraz da Cem ve Burcu ikilisinden söz edelim. Daha önce Cem ve Burcu ilişkisinin “zengin oğlan-fakir kız” konseptinde ilerlemesinin ileride diziyi izleyenleri irrite edeceğini söylemiştim. Neyse ki senaristlerimiz çok geç olmadan bu hatadan dönüp Cem’i Sarp’ın restoranında çalışmaya zorladılar. Böylece Cem ve Burcu arasındaki statü farkı ortadan kalkmış; yaşam şartları da eşitlenmiş oldu. Ama Burcu’nun bölüm boyunca varlıklı bir ailede doğduğu için Cem’i cezalandırmayı kendine hayat gayesi edinmesini ve Cem’e eziyet etmenin yeni yollarını keşfetmesini hiç eğlenceli bulmadım. Bölümde Cem ve Burcu’yu dair hoşuma giden sadece 2 sahne vardı. Bunlardan biri restoranın taşlarına oturup sağlıklı içecekleri içtikleri sahneydi. Eğer Burcu yabanilik edip sahnenin aurasını bozmasaydı Cem dudağını silerken epey romantik bir an yaşayabilirlerdi. İkinci sahneleri de sınavda aldığı nota bakamaya korktuğu için onun yerine Cem’in bakması oldu. Bulduğu her fırsatta ona eziyet eden Burcu için bu kadar anlamlı bir hareketi yapmasını karakterin tatlılığına bağladım.
Cem’in garson olduğunu görünce onunla dalga geçeceğini söylediği abisiyle olan ilişkisine değinecek olursak Cem’in burada haksızlık eden taraf olduğunu söylemeliyim. Emir hislerini dile getirme konusunda çok iyi olmasa da sevgisini eylemleriyle gösterme konusunda çok iyi bir adam. Her hata yaptığında kardeşi Cem’e kızsa da bu öfkesinin temelinde kardeşinin hatalarından ders aldığını görme arzusu yatıyor. Ne de olsa büyük kardeşlerin isteği de küçük kardeşlerine göz kulak olurken aynı anda da onlara örnek olmaktır. O hakikati bilmese de kaza yapan arabasının masraflarını abisi karşıladı. Onun için yaptığı her şeyi göstermeden yaptı. Ama bu bölümde ilk defa ona iş teklifi yapan adamın önünde kardeşiyle gurur duyduğunu söyleyerek ilişkisini yeni bir boyuta taşıdı. Abisinin bu konuşması Cem’i çok duygulandırdı.
Pervin’in ona karşı yaklaşımının hem anlayışlı bir dost hem de ona şefkat duyan bir anne edasında olmasını seviyorum da benim asıl konuşmak istediğim şey Emir’in gözünde Efsun’unun nasıl biri olduğunu dinleyebilme fırsatı bulmamdı…
“(…) Kafaya bir şeyi taktığında o inatçı halleri, kararlı duruşu, inandıklarını savunuşu, hayata herkesten farklı bakışı, yardımseverliği, zekâsı bazen insanı korkutacak kadar zeki sonra komik. Gerçekten komik. İnsan bazen ona neden kızdığını unutuyor. Ona uzun süre kızgın kalamıyorsun, mümkün değil.”
Kaya’nın aksine kliniğin onun yuvası olduğunu belirten Pervin normalde olsa kızından bu şekilde bahseden bir adamın ona deli gibi âşık olduğunu anlayabilirdi ama kızından öyle uzun müddet uzak kalmış ve ona öyle yabancılaşmış ki bu sözlerin aşık bir adamın dudaklarından dökülen sözler olduğunu anlayamadı. Halbuki Efsun’dan bahsederken Emir’in gözlerinin içi gülüyordu. Normalde yüz yüze geldiklerinde onunla kavga etmesine neden olan her şey içten içe Emir’in ona âşık olmasına sebep oluyordu. O insandan söz ederken gözlerinin içi gülüyor ve yüzünde kocaman bir gülümseme oluşuyorsa sen âşık olmuşsun demektir. Emir de ona olan aşkını farkında olmadan ilk kızın annesine itiraf etmiş oldu. Emir aşkını üstü kapalı bir şekilde âşık olduğu kızın annesine itiraf ederek romantik komedi türünde bir ilk oldu bence…
Efsun çok güzel bir kadın olduğu halde Emir’in övdüğü özellikleri arasında güzellikten önce zekanın olması çok anlamlı ki “senin gibi çok güzel” dese Pervin bunu da garipsemezdi. Bu da bana işi insanların fiziksel görünümüyle ilişkili olan bir adama göre konu aşk olduğunda Emir’i çeken tüm özelliklerin fizikselden ziyade karakterle ilgili özellikler olduğuna inanmaya başladım. Bu da bana ilişkilerinin sandığımdan daha sağlam temeller üzerinde şekillendiğini ispatlamış oldu.
“Emir telefonla arasana taş atmak nedir?
Şey ne diyeceğim… senin misafirin gitti mi?
Ne misafiri yalnızım ben.
2 tane tabak var.
Ben yedim. (…)
Eee…mumda yakmışsın.
Emir, sana ne!”
Normalde kıskançlığı ve toksik maskülenliği hoş karşılamadığımı ama kıskançlık hikayelerinin de romantik komedilerin olmazsa olmazı olduğunu kabullendim. O yüzden normal hayatta beni rahatsız eden bir konu olmasına rağmen Emir’in kıskançlığı beni sandığım kadar rahatsız etmedi. Çünkü Emir kıskandığında sevdiği kadını sözleriyle yakıp yıkan birine değil; kafasının içindeki seslerle kendini yiyip bitirdikten sonra öfkesini beklenmedik çocuksu hareketlerle ortaya koyan birine dönüşüyor. Efsun’u her kıskandığında ondan hiç beklemediğim ama genellikle beni kızdırmanın aksine güldüren birtakım hareketlerde bulunuyor. Karşımda kadınlar konusunda uzman cerrah Emir’i değil; kıskançlıktan ne yapacağını bilemeyen liseli Emir’i buluyorum. Doğrusunu söyleyeyim bu acemi ve çocuksu yönlerinin söz konusu Efsun olduğunda ortaya çıkmasını seviyorum. Ali’yi orada sandığı için cama taş attığını gördüğümde gülmekten yere düştüm. Bu devirde cama taş atarak haberleşen sevgililer kaldı mı bilmiyorum ama bu nostaljinin kalbimi çaldığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Kıskanç Emir’in sevdiği kızın canını sözleri ve eylemleriyle yakan biri olmak yerine aklına telefonla aramak gelmediği için evine taş atan cinsten bir adam olmasına sevindim. Zira sevdiğini itiraf edemediği halde esas kızın yanında erkek gördüklerinde canavara dönüşen ve o kadına dünyanın en büyük suçunu işlemiş gibi davranan romantik komedi klişesi erkeklerden nefret ettiğimi söylemeliyim. Toksik maskülenliği yıllarca “seven kıskanır” mantığıyla normalleştirdiler. Çok şükür ki birilerinin aklına kıskanmakla kadın düşmanlığı arasındaki farkı ortaya koymak geldi. Emir kıskandığında bile Efsun’un canını yakmaya değil; onu olabildiğince Ali’den uzak tutmaya odaklanmış durumda. Keşke herkes böyle olsa.
Havuz başında Efsun’u bekleyen Emir az sonra edecekleri kavgadan ötürü rahatsız olmaktan çok mutlu olmuş gibiydi. Bana sorarsanız Efsun’u kızdırmak ve onunla göz göze gelmek zamanla Emir’in en sevdiği spor olmuş. Bu sayede bir bahaneye ihtiyaç duymadan onunla göz göze gelebildiğini anlıyorum da suratına bakarak açık açık “onunla görüşmeni istemiyorum” demesini hiç beklemiyordum. Ki cümleyi söyledikten sonra Efsun onu kıskandığını anlamasın diye nasıl kıvrandığına dikkat edecek olursak Emir de bunu söylemeyi düşünmüyordu. Bu cümle düşünmeden ağzından çıkmıştı. Efsun’a karşı hissettiği duyguların neden olduğu kıskançlık dürtüsü ve bilinçaltı konuşmadan önce düşünmesine engel olmuştu. Sevgilisine hesap soran adamdan kıskançlığını saklamaya çalışan ortağa öyle hızlı geçiş yaptı ki onu izlerken başım döndü. Hem klinikten ayrılacağım deyip hem de klinikte böyle yakınlaşmaları doğru bulmuyorum söylemlerinde bulununca onu pek ciddiye alamadım neyse ki Efsun da aynı fikirdeydi. Bu sahnede Emir’e meydan okumasını sevdim.
Emir onun cerrahlık becerilerine ve popülerliğine dair bazı imalarda bulununca Ali’nin gösterdiği tepki kişiliğine yaraşır cinsten oldu. Mesleğinde iyi olduğunu göstermek için kendine model olarak Efsun’u seçmesi ve onun gözünün önünde Efsun’un dudaklarına dokunması kasıtlıydı. Bunun Emir’i delirteceğini iyi biliyordu hatta saldırganlaştırmasını da umdu. Bu sayede herkesin gözünde Emir meslektaşının başarısını çekemeyen kıskanç adam gibi görünecekti neyse ki Efsun fazla ileri gitmesini engelledi. Emir klinikte mevzuyu kişiselleştirmemeye çalışırken Ali’nin bulduğu her fırsatta onu bel altından vurmaya çalışması bile Efsun için neden Emir’in “doğru” Ali’nin ise yanlış adam olduğunu anlamaya yetiyordu.
Bir erkeğin annesine nasıl davrandığı hayatındaki kadınlara da nasıl davranacağını gösterir diyen her kimse çok doğru demiş. Serpil’e Pervin takıntısından ve Efsun’a karşı olan önyargısından ötürü sinirlensem de oğluyla arasındaki ilişkiyi güzel bulduğumu söylemeliyim. Birbirlerine karşı hissettikleri sevginin iletişimlerine de olumlu yansıdığı her hallerinden belli oluyor ki bu da aslında çok şey anlatıyor. Özellikle de Emir’in klinikteki müşterileri başta olmak üzere tanıştığı tüm kadınlara nasıl bu kadar saygılı ve tatlı dilli olduğunu. Belli ki Emir bu konuda iyi terbiye almış ve annesiyle sağlıklı bir ilişki kurmuş. Böylece hayatına giren kadınlara –tek gecelik ilişkiler de olsalar– en başında bu gerçeği söyleyerek onları kandırmadığı hatta mevcut şartlar düşünüldüğünde onlara saygılı davrandığı söylenebilir diye düşünüyorum. Ki onların dışında kliniğe ameliyat olmaya gelen kadın müşterilerinin de neden ondan vazgeçemedikleri ve onu neden bu kadar çok sevdiklerini de anlamış olduk ki nedeni sadece yakışıklılığı ve cerrahi becerileri değilmiş. Kibarlığı da bilmesiymiş.
Emir’in kadınlara olan tavrının altını kasıtlı olarak çizdim zira o ne kadar kibarsa Ali de o kadar kaba. Ki bunu 2. adama çamur atmak için söylemiyorum. Her fırsatta Efsun’a “köylü” diyerek onu küçümseyen Gülden’e laf soktuğunda karma dedim ama konuştuğunun bir kadın olduğunu unutan Ali’nin tavrını da doğru bulmadım. Üstelik sadece ona olan tavrını değil; Binnur’u küçümseyişini özellikle de Emel Müftüoğlu’na yaşından ötürü yaptığı bu ayrımı kınadım. Meslekleri ve dış görünüşleri birbirine benzeyen bu iki adamın yaratılış olarak birbirlerine bu denli taban tabana zıt olma durumlarının kişiliklerinden kaynaklandığını görmeyi sevdim. Dizideki karakterlerin meslekleri estetikle ilgili olduğu halde karakterler arasındaki zıtlıkların kişilikleri üzerine temellendirilmesini sevdim. Bu durum karakterlere ayrı bir derinlik katmış bence.
“Emel Müftüoğlu’nun ilgisi pek yeterli gelmedi sanırım. Kadını reddetmişsin.
(…) Sen kafana göre hasta seçemezsin (…) Senin patronun benim ve Emir.
Efsun bir sorun mu var?
Ali Bey Emel Müftüoğlu’nu reddetmiş az önce. (…) Emel Müftüoğlu’nu kabul edeceksin.
Benim ameliyathanemi de kullanamazsın (…) ben nasıl istiyorsam öyle olacak. Buranın patronu benim ve Efsun.”
Bu konunun üzerinde durup Emir ve Ali arasında böyle bir kıyaslama yapmamın en büyük sebebi hem Efsun’un neden Emir’i seçtiğini hem de Emel Müftüoğlu’nu geri çevirdiğini öğrendiğinde Ali’ye patronu olduğunu sert bir dille hatırlattığı sahneyi sevdiğimi söyleyebilmek içindi. Efsun ona kliniğin sahibi değil; çalışanı olduğunu hatırlatarak doğru olanı yaptı. Zira Ali bunu çoktan hak etmişti ama ben en çok da onun sadece bir çalışan olduğu gerçeği üzerinden Emir’le yaptığı ortaklığı sevdim. Bölümün başında onları birbirine düşüren adamın şimdi ise onları ortak bir amaçta birleştiren nesneye dönüşmesi senaryo açısından “güzel ve beklenmedik” bir gelişmeydi. Ki ileride Efsun ve Emir’in güçlerini birleştirerek onu klinikten kovdukları bir senaryoyu hayal edebiliyorum. Şimdi bile fikir ayrılıklarını bir kenara bırakarak Ali’yi ezdikleri ve üzerinde otoritelerini kullandıkları sahneyi çok sevdim. Sonunda az da olsa ortağa benzemeye başladılar diyebiliriz.
Ortaklıklarına ve onun patronu olduklarına yaptıkları vurgunun dışında bu sahnede en sevdiğim detay Emel Müftüoğlu konusunda paylaştıkları ortak heyecan oldu. İkisi için de Emel Müftüoğlu’nun anlamı öyle büyüktü ki bu ortak zevklerini keşfettikten sonraki sohbetlerini görünce kısa bir anlığına da olsa Ali’nin varlığını unuttuklarını düşündüm. Muhabbette dalıp onun varlığını unutmaları Ali’yi patronu olduklarını hatırlatmalarından daha çok sinirlendirdi bence. Aralarındaki uyumu ve Emir’in Efsun’a olan hislerinin tek taraflı olmadığını ilk o an anladı. Efsun ve Emir o sahnede öyle bir elektriğe sahiplerdi ki gören onları ilk aylarında gözü birbirinden başka kimseyi görmeyen bir çift sanırdı. Ki böyle düşünen tek kişi olmadığım da kapıdan girdikleri anda “siz sevgili misiniz?” diye soran Emel M. sayesinde onaylanmış oldu bence…
Sevgili olup olmadıkları sorusu karşısında şaşırmalarını izlemek eğlenceliydi. Özellikle de Emir’in sorulanı anlamamış gibi davrandığı Efsun’un da konuyu “toprağım” muhabbetine bağladığı sahnede çok güldüm. Neyse ki Emel Hanım’ın aşk konusunda kandırılamayacak kadar deneyimi ve zekâsı vardı da duygularını inkâr eden bu iki yalancının ağzından çıkanlara değil; gözlerinin gördüklerine inanmayı tercih etti. Kusura bakmasınlar ama ne kadar inkâr ederlerse etsinler; birbirlerine âşık oldukları her hallerinden belli oluyor. Birbirlerinin yanında başka birini gördüklerinde neden kıskançlık krizine girdiklerini hiç mi düşünmüyorlar acaba? Onlarla ilk kez tanışan bir kadının onlarda gördüğünü onlar nasıl inkâr edebiliyorlar, aklım almıyor. Ki bu konuda Emel Hanım’a hak veriyorum. Şu anda aşkın en fırtınalı dönemini yaşıyorlar.
Efsun ortağım deyince Emir’in bozulmasından O tarzım değil deyince de Efsun’un bozulmasından belli her şey neden ısrarla gizlemeye uğraşıyorlar bilmiyorum ama güçlü çatışmaların güçlü aşklar doğurduğuna inanıyorum. Tam da bu yüzden tanıştıkları günden beri aralarındaki çatışmanın büyümesinden zevk alıyorum. Zira çatışmaları ne kadar büyük olursa duygularının ve hissettikleri tensel çekimin gücü de o denli kuvvetli olacak. Kavuşmalarını dört gözle bekliyorum. Emir eninde sonunda doğallığıyla onu kendine aşık eden ve daima yüzünü güldüren bu kadının aşkına teslim olacaktır. Ki ben aşkını ilk itiraf eden ya da en azından kabullenen tarafın hala Emir olacağına inanıyorum. Bu benim fikrim tabi de Emel Müftüoğlu’nun kıskançlık üzerine yaptığı vurgunun Emir’in hoşuna gitmesi fikri beni destekliyor gibi görünüyor.
Naz’ı Ali kadar ciddi bir tehdit olarak görmediğimden onun hakkında şimdilik pek yazmayı düşünmüyorum ama kısaca Efsun’la kıyasladığımda onu yapmacık bulduğumu ve ciddi anlamda Emir’in dikkatini çekmesinin mümkün olmadığını söyleyebilirim. Sürekli kliniğe gelmesini şirin değil; hastalıklı buluyorum. İleride bu kadın Emir’i takıntı yapıp entrikalar çevirirse hiç şaşırmam. O potansiyele sahip olduğu belli. Emir’in bu konuda ona tatlı tatlı açıklamalar yapmaktan çok daha sert önlemler alması gerektiğini düşünüyorum. Kadını Efsun’u kıskandırabilmek adına kullandığını anladım ama söz konusu bir insanı kullanmak olduğunda böyle oyunların ne zaman ters tepip sahibine patlayacağı hiç belli olmuyor.
Emir klinikten gitmesin diye hazırladığı atıştırmalıklara davet edilmediği eve çat kapı giderek konan Ali hakkında uzun uzun konuşmak yerine onun Efsun’un evinde olduğunu öğrendikten sonra Emir’in yaptığı kıskançlığı yorumlamayı çok daha uygun buldum. Emir’in kıskandığında içinden toksik maskülen bir adam değil de tatlı bir liseli çıktığını söylemiştim ya ne kadar haklı olduğumu bir kez daha görmüş oldum. Ali’yle baş başa kalıp muhabbet etmelerini engellemek adına neredeyse evin temeline dinamit döşeyecekti. Normalde aşağı kattan gelen sesleri dinlemek zorunda kalan ben olsam çoktan aşağı kata inmiş “arkadaşım, hayırdır” derdim. O yüzden Efsun’un duvarlara vurmasını abartılı bulmadım. Emir Bey’in engel olmaya çalıştığı kişinin çakallık eden Ali olduğunu bildiğim için de kendisine kızamadım. Ali onların birlikte yaşadıklarını biliyordu ve aralarını bozmak için o eve bilerek geldi. O yüzden de gördüğü muameleyi tamamen hak etti
Efsun ve Emir’in Beşiktaş maçı sonrası sabaha kadar muhabbet ettikleri bölümün tadını damağımda kaldı. Oteldeyken ne güzel kahve bahanesiyle odasına girip tekrara sabaha kadar konuşacaklardı Ali engel oldu. Şimdi de Emir’i davet edip belki de güzel güzel konuşacaklardı ama Ali tekrar araya girdi. Emir ve Efsun’um bir yalnız kalmayı başaramadılar. Davet edilmediğin eve çat kapı gelmek emin olun ki eski sevgililer arasında üzerinde durulmayacak bir konu değil. Bu adam eski sevgililiğin sınırlarını sonuna kadar zorlamaya devam ediyor. Belli ki biri Ali’yi uyarmadan duracağı da yok. Efsun’un evine girme hakkına sahip tek erkek Emir. Başka hiçbir erkeğin girmemesi gereken bir yer Efsun’un evi keza aynı şekilde Emir’in evine de onun dışında başka hiçbir kadının girmemesi gerekiyor. Villa #EfMir’in kutsal alanı olmalı.
Emir’in Ali’nin su aygırı tabirine uygun şekilde yarı çıplak ortaya çıkmasına ve yüzmeye başlamasına gelince de kimse kusura bakmasın ama kadınların dizilerde kadınsı olmalarından rahatsız olmayanların bu konuda da rahatsız olmaya hakları yok bence. Adam evinin havuzuna tişörtle girecek değil ya tabi ki öyle girecek. Üstelik onun iyi bir dikkat dağıtıcı olduğunu da söyleyebilirim. Allah sahibine bağışlasın diyeceğim de Efsun’un bakışlarını yorumlayacak olursak bu kişi Efsun olacakmış gibi görünüyor. Efsun’un tüm inkarlarına rağmen yarı çıplak halinin onu etkilediğinin farkında olması da Emir’in aklının bir ürünü. Erkeğin yarı çıplak olmasını bedeni “metalaştırma” olarak görenler de kusura bakmasınlar ama biraz fazla abartıyorlar. Bu kişinin bakış açısına göre değişen bir durum. Kimisi bunu “metalaştırma” olarak kimisi de “özgürleştirici” bir hareket olarak algılayabilirler. Kişi içinde bulunduğu bedende rahat olduğu sürece kim onun özgür iradesine karışabilir ki? Emir’in kendini metalaştırılmış hissettiğini hiç sanmıyorum. Bence bunu yaparken ki amacı çok açıktı. Doğada dişisine kendini kabartarak göstermeye çalışan ilk erkek cinsi Emir değildi; sonuncusu da olmayacaktı.
Efsun’un Emir’le dalga geçmesine bayıldığımı söylemeliyim. Ali orada olduğu süre boyunca liseli ergen taktiklerinden liseli teyze taktiklerine geçişi sahiden de komikti. Efsun’un kıskanıldığının fark etmesine de sevindim. Ki zekâsı övülen bir kadın karakterin de böyle olması beklenirdi. Romantik komedilerde karşısındaki erkeğin ona karşı olan duygularını anlayamayan kadın karakterlerden bıktım. İkili ilişkilerin nasıl döndüğünü bilen bir kadını izlemek çok zevkli sonrasında ayaküstü klinikte flört eden hallerinin doğallığını da sevdim. Zorlamadan kendiliğinden gelişen bir flört olması karakteri oynayan oyuncuların başarısı bence. Emir’in o mezelerin kendi için olduğunu duyması bile yumuşamasına yetti. Çünkü söz konusu Efsun olduğunda kendisine doğru atılan en ufak bir adım bile onu gülümsetmeye yetiyordu. Efsun’a kızgın kalamadığını söylerken doğruyu söylüyordu. Efsun onu daha önce hiçbir kadının büyüleyemediği kadar çok büyülüyor; adeta aklını başından alıyordu. Üstelik birbirlerine yakınlaşmaya başladıkça aralarındaki sınırlar da ortadan kalkıyordu.
Lakin sevgili olmadan önce ortak olmayı öğrenebilmeleri ve alışabilmeleri gerekiyordu ki Emel Hanım konusunu birlikte ele alış şekillerine bakacak olursak en azından ortak olmaya ve bir bütünmüş gibi hareket etmeyi öğrendiler diyebilirim.
Emel Hanım’a ameliyat olamayacağı haberini verirken yanına oturup elini tutmaya çalışan Emir’in duyarlılığını sevdim. Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyorum ama Emir’in hiç beklenmedik anlarda gösterdiği bu duyarlılıkların kalbinin güzel olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Emir ilk tanıştığımızda pek belli etmemiş olsa da yüzü kadar güzel bir kalbi ve ruhu olduğunu yavaş yavaş göstermeye başladı. Sonuçta dış güzellik de bir yereye kadar. Karşındaki insanın kalbi ve ruhu birlikte bir hayat sürdürebilmek için dış görünüşten çok daha önemli bir faktör. Bu yüzden Emir’in samimiyetini Efsun’un da etkileyici olduğunu düşünüyorum. Emel Hanım’ı gülümsetebilmek için anılarını anlatmasını istemesi güzel ve anlamlı bir hareket oldu. Hem Efsun’un hem de Emel Hanım’ın yüzlerini güldürmüş oldu ki aşk biraz da âşık olduğun insanın yüzünü gülümsetmek değil midir? Emir bu mevzuda daima Efsun’un yüzünü güldürmeyi başarıyor diyebilirim.
Herkesin yerinin doldurulabileceğine erken yaşta şahit olmuş birisi olarak ben de Emir gibi sevginin ne olduğunu uzun bir süre sorgulayıp durdum. Ama insanlarla kurduğun bağ karakterin değil de işin üzerinden olduğunda kaybetmek de kaçınılmaz oluyor. Bazen dünyada yalnız olduğumuzu sanıyoruz ya da sevildiğimiz halde sevilmiyormuş gibi hissedip umutsuza kapılıyoruz ama dünyanın başka bir noktasında bizim gibi hisseden başlarının olduğunu ve etrafımızda bizi seven insanlar olduğunu unutuyoruz. Emir’e bunu hatırlayabilmesi için hayatına Efsun’un girmesi iyi oldu ki onu ancak onun gibi bir ebeveyni tarafından sevilmediğini hisseden biri anlayabilirdi. Onlar birbirlerini iyileştirecekler inanıyorum.
Efsun’un görünürde Emel Hanım için ama temelinde Emir için çiftlikte düzenlediği geceyi çok sevdim. Şehrin o depresif havasından uzakta çiftliğin oksijenini içlerine çekerek geçirdikleri gecenin büyüleyeceğine kalbimi bıraktım. Ama ondan önce elinde mikrofonla Emir’in bilinçaltına “kal” mesajı veren Efsun’u çok tatlı bulduğumu söylemeliyim. Bu konuda da Binnur’a katılıyorum. Emel Müftüoğlu’nun yol göstericiliğinde ve onu bahane ederek açık açık flört etmeye başlamışlar. Bugüne kadar hep Emir’in Efsun için doğru insan olduğunu savundum ama Efsun da Emir için doğru insan. Zira yaptığı her hareketiyle Emir’i güldürmeyi başarıyor. Mikrofon sonrası kahkahasını duyunca hemen aklıma Pervin’e söyledikleri geldi. Emir bunları söylerken acaba ciddi miydi yoksa Pervin’i mutlu etmek mi söyledi diye düşündüğüm bir an olduysa da artık söylediklerine inandığına eminim. Emir için Efsun’un komik olması büyük bir nimetti çünkü onun Efsun’a kızgın kalamamasını sağlayan yegâne özelliğiydi. Emir onun yanındayken dünyayı, kendini ve de tüm dertlerini unutuyordu…
Efsun masaya geçtiğinde sandalyesini tutması flörtleşmenin bir parçası değilse ben de ben değilim. Tamam Emir kibar bir adam ama birbirlerinin gözlerinin derinliklerinde böylesine kaybolmaları aşktan başka hiçbir sözcükle anlatılamazdı. O sahnede eğlenceli bir müzik kullanmalarındansa daha romantik bir müzik kullanmalarını tercih ederim ki üstlerindeki kıyafetlerin renklerinin uyumu bile bize onlar hakkında çok şey anlatıyordu. Efsun’un üzerindeki toprak rengi elbiseyle Emir’in üzerindeki lacivert -teknik olarak mavinin tonu olmasından ötürü suyla bağdaştırılır- gömlek sayesinde toprakla suyun uyumundan yeni bir aşkın yeşererek filizlenmeye başladığı anlamını çıkartabiliriz ki #EfMir aşkını en iyi anlayan kişi de bakışlarından anladığım kadarıyla Pervin oldu. Ki “onlar birbirine âşık olursa Efsun gitmez” diye düşünmesi çok kuvvetli muhtemel. Ama hakkını da yemeyeyim ikisini de sevdiği için mutlu olmalarını da istiyor olma ihtimali var bence.
Efsun’un çocukluğuna dair anlattığı hikâye komik bir anı gibi dursa da annesinin acısını yalanlara sığınarak atlatmaya çalışan küçük bir kızın anısıydı. O yüzden ben gülemedim. Ki bu hikâye masada onunla oturan ama ona kavuşamayan annesi Serpil’e de hiç komik gelmedi aksine kalbini kanattı. Ben annesiyle büyümüş bir kız çocuğuyum ama idealinde başka bir anneye sahip olmayı istemenin ne demek olduğunu da anlayabiliyorum. Ama sevgisizlikten değil; zihnimdeki idealinin gerçeğinden daha tatlı olmasından. Zira herkes daha iyi anlaşabildiği ortak yönlerinin daha fazla olduğu birini ister. Efsun’un durumunda ise bu onu asla bırakmayacak, daima yanında olacak ve sıcaklığıyla kalbini ısıtacak biriydi.
Sarp ve Aslı konusuna gelince morali bozuk olduğunda kendini Aslı’nın çiftliğinde bulan Sarp’ın bu hareketini Efsun’a karşı hissettiği duygulardan vazgeçmesi olarak yorumladım. Belki de bilinçaltı Sarp’a bir şey anlatmaya çalışıyor diye düşündüm. Hangisi daha doğru bilmiyorum ama Sarp’ın içten içe Efsun’un başka birine ilgi duyduğunu hissedebildiğini biliyorum. Tam da bu yüzden Aslı ve Sarp ilişkisinin yakın bir zamanda başlayacağına inanıyorum. Dertlerini her kimle paylaşıyorsan kalbini de ona açıyorsun demektir. Çünkü insan dertleriyle birlikte kalbine de bir kapı açmış oluyor. “Ben deneyecek bir adam olsaydım” dediği anda aralarında öyle bir elektrik oluştu ki potansiyellerini çok net gördüm. Bence bu ikili ekranı başındaki izleyicilerin en az #EfMir kadar izlemekten zevk alacakları bir çift olacaklar; bunu görebiliyorum ki Emel Hanım masada şarkı söylemeye başladığında birbirlerinin gözlerinin içine bakmaları da bu anlama geliyordu…
Emel Müftüoğlu’na yaptığı konuşma sırasında daima Efsun’un gözünün içine bakmasından ve yan yana otururken her ikisinin vücut dillerinin de rahat olmasından aralarında farkında olmadan bir ten uyum yakaladıklarını ve ortaklık fikrinin ötesinde iki sevgiliymiş gibi davrandıklarını hissettim. Özellikle de davet edilmediği halde Ali yemeğe geldiğinde Emir’in benim kadınım der gibi elini Efsun’un sandalyesine koyarak Efsun’u koltuğunun altına almasına bayıldım. Doğru insan onları öyle gördükten sonra aralarına giremeyeceğini ve girmemesi gerektiğini anlar geri çekilirdi de Ali’nin yanlış adam olduğu malum. Durulup vazgeçmeye hiç niyeti yoktu ama Efsun ve Emir’in de birbirlerinden ayrılmaya niyetleri yoktu.
Emel Hanım’ın emrivakisiyle olmuş gibi görünse de o şarkısını söylemeye başladığında Emir ve Efsun’un dans etmeye başlamaları ve vücut dilleri onlar hakkında bilmemiz gereken şeyi anlatmaya yetiyordu. “Keşke daha da uzun sürseydi” dediğim anlardan biri yaşandı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakıp dans ederken nerede ve kimlerle olduklarını unuttular. Dünya, zaman ve mekân tüm anlamını yitirdi. Onlar için bir anlamı olan tek şey gözlerinin içine bakabildikleri ve elleriyle dokunabildikleri birbirleriydi. Onlara bakıp da âşık olduklarını anlamamak mümkün değildi. Aralarında hiçbir mesafenin kalmadığı Efsun’un kollarını onun boynuna dolaması ve Emir’in de tüm gücüyle sımsıkı belinden kavramasından belli oluyordu. Ama bölümdeki favori sahnen hangisiydi diye soracak olursanız Emir’in alnının Efsun’un alnına değmesiydi derim. Bu hareketi hali hazırda var olan samimiyetlerini de ilişkilerini de bir üst seviyeye taşıdı. O andan sonra içlerinde hissettikleri duygunun aşk olduğuna dair bir şüphe kalmamıştı. Adını koyduktan sonra da geriye itiraf etmek kalmıştı…
Masaya döndüklerinde Emir’in elini nispet yapar gibi tekrar Efsun’un sandalyesine koymasına bayıldım ?
Efsun “annesi” konusunda yaralıyken Emir’e “babası” konusunda yardım etmesini sevdim. Emir ve Efsun’un birbirlerini diğer insanların gördüğü gibi değil; oldukları gibi yaralı ve yüreği kanayan şekilde görmeleri çok özel. Emir nasıl ki ona annesi konusunda yardım etmeye çalışıyorsa Efsun’un da Kaya’yla konuşup özür dilemeden ve gururunu çiğnemeden oğluyla arasını düzeltmenin bir yolunu bulabileceğini söylemesi Emir ve Kaya’nın arasındaki baba oğul ilişkisini tekrar hayata döndürmüş olabilir. Bu zamana kadar oğluna karşı olan sert davranışlarından ötürü çok kızdığım Kaya’nın özür dileme biçimiyle kalbimi kazandığını söylemeliyim. Evet, Emir bir özrü hak ediyordu zira tek istediği şey babasının ona sevgisini göstermesiydi. İstediği özrü alamadı ama hiç beklemediği duygusal bir konuşmayla duygulandı. Birine âşık olduğumuzda onun için dünyayı güzelleştirmek ve en iyi hayatı yaşamasını sağlamaya çalışırız ya Efsun bugün onlar arasındaki köprü olarak Emir için bunu yaptı. Emir ileride babasıyla konuşanın Efsun olduğunu öğrenirse anlamlı olur.
Efsun’un onun için yapılmayan ebeveynliği Emir için istemesi çok anlamlı bir hareketti. Onu ne kadar iyi anladığını her defasında daha net göstermiş oluyor ki Emir’in de sonunda babasından ihtiyacı olan şeyi alabilmesine sevindim. Onu gözleri dolu şekilde görmek biraz üzücü olsa da bazı gözyaşlarının üzüldüğün için değil; kalbindeki bazı kilitli kapıların açılmasını sağladıkları için döküldüklerini bilmek çok güzel. Ağlamak hüznünü düşünmediğinde insanı rahatlatan hatta yüreğini arındıran bir şey. Bazen ebeveynlerimizin tek bir dokunuşla hayatımızda değiştirebildiklerine ve ona güçlerinin yetebilmesine şaşırıyorum. Bizi bu dünyaya getirdikleri için mi bu kadar güçlüler yoksa bu gücü onlara biz mi veriyoruz?
Efsun sayesinde Emir’in ruhunda gerçekleşen bu iyileşme anından sonra yaraları kanamayan Emir Emel Hanım’ı sözünü dinleyip aşka gerçek bir şans vermek için Efsun’un yanına gidiyor. Duygularını ilk itiraf eden tahmin ettiğim Emir olacak derken Ali’nin haddini aşıp biraz da Emir ve Efsun’un dansını izledikten sonra bilerek Efsun’u öptüğü anı görmesine üzüldüm. Daha 6. bölümde olduğumuzdan ve aralarında henüz anlatılmamış gerçekler olduğundan sevgili olmalarını beklemiyordum elbet. Mutlaka bir aksilik yaşanacaktı ama o aksiliğin beklenmedik bir anda gelen bir öpücük olmamasını istemiştim ama olmadı. Ali aralarındaki her şeyin geçmişte kaldığını ima eden Efsun’un tüm çabalarına rağmen onu dinlemeyip istediğini yaptı. O öpücükle ne kazanacağını sanıyordu bilmiyorum ama Emir’in bir yerlerden çıkıp onları görmesini istediğine emindim. Eski sevgili engelinin sevgili olmadan önce yaşanmasına sevinsem de Ali’nin bu yaptığının egoistliğinin ötesinde taciz olduğunu düşündüğümü söyleyerek kapatıyorum.
Haftaya Görüşmek Üzere Hoşça Kalın…
Yazıdaki fotoğraflar için @Coolcatdizi (kapak resmi) , @eael1t , @beklenengemii , @srowsy , @Livanur_15 , @melodramss , @pikaan5 , @hankerxaycem teşekkürler.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.