Yaz sezonunun sevilen dizilerinden Senden Daha Güzel ilk 5 bölümü geride bıraktı. Bayram tatili nedeniyle bir hafta ara veren dizinin 5.bölümünde neler olmuştu yorumu konuk yazar Hande‘nin kaleminden. Keyifli okumalar…
Emir’in uğruna fedakarlıklar yaptığı ve gecesini gündüzüne taktığı klinikten bir uzaklaştırma yüzünden vazgeçecek kadar gururlu olup olmadığını sorgularken Canan’la yaptığı telefon konuşması sayesinde bunun değerinin bilinmesi için yapılan bir oyun olduğunu öğrenmem bu kısa zamanda Emir’i iyi tanımayı başardığımın bir göstergesiydi. Emir asla vazgeçmezdi bunu hepimiz biliyoruz ama hikâyenin ardındaki bu gerçek keşke bir süreliğine daha saklansaydı da biz izleyicilere “acaba mı” dedirtseydi daha iyi olurdu gibime geldi. İçinde bulundukları noktaya nasıl geldiklerini düşününce babasına böyle bir oyun-ders niteliğinde- oynamasını haklı buldum. Ter dökme vakti Kaya’ya gelmişti…
Emir babasını rezil ederek ona ders vermeye çalışırken bu yaptığının Efsun’u da olumsuz etkileyeceğini hiç hesaba katmadı. Zira bu yaptığıyla çalışanları üzerinde henüz tam bir otorite kurmayı başaramayan Efsun’un otorite sahibi olma şansını da elinden aldı. Onu çalışanlarının karşısında çok zor bir pozisyona soktu. Kurulun karşısına çıkmayı beklemiyorken kendini bir anda kurulda bulmanın şaşkınlığını ona da yaşatmış oldu ki hiç hoş bir hareket değildi. İstifasını aldığı uzaklaştırmaya bağlayan doktorlar onu kurulun karşısına çıkaran Efsun’u suçladılar. Bu da yetmedi klinikteki kaosu Efsun’un gelişine bağladılar. Onu böyle günah keçisi ilan ettikleri görünce epey sinirlendim. Pervin onlara mesleklerinde en iyisi olmayı öğretmiş ancak patronlarına saygı duymaları gerektiği gerçeğini öğretememiş.
Hele de o Gülden yok mu o Gülden? Ondan bahsedip sinirlenmek istemiyorum fakat insanın tahammül sınırını çok zorluyor. Akıllı insan karşımdaki patronum der ona göre konuşur ama kadın terbiyesiz. Efsun patronu değilmiş de klinik onunmuş gibi konuşup kızı yapmadığı bir şeyle suçladı. Ben Efsun’un yerinde olsaydım “sakin” kalamazdım. Normalde dünyanın en tatlı insanıyımdır da biri damarıma basarsa işi biter. Ki normalde abartıyor derdim fakat bu konuda Binnur’a hak veriyorum. Bazen sözle uslanmayın hakkı sahiden de kötek. Efsun onun gibi hakkını koruyan bir arkadaşı olduğu için çok şanslı. Hele de Gülden haddini bildirmesi muhteşemdi ki bir de Binnur’un üslubuna laf ettiler. Onlar önce kendi yaptıkları terbiyesizliğe baksınlar. Patron çalışanlarına kendini ispat etmek zorunda değil.
Üstelik Gülden bunu onu köylü bulduğu ve hor gördüğü için yapıyordu. Bir tanesi de çıkıp karşındaki patron demedi de toplanıp Efsun’un kritiğini yaptılar. Mete ortaklık imasını yapınca adamı cinsiyetçi diye yaftaladılar ama hiçbirinin ondan farkı yoktu. “Emir de liderlik özelliği var da sen de yok” ne demek sen kadın başına kliniği idare edemiyorsun demek. Efsun onlara iyi bir lider olamadı da sanki onlar dünyanın en iyi çalışanları oldular. Hepsi birbirinden sorunlu baş belaları, Taner hariç. O her zamanki gibi “arabuluculuk” yapma peşindeydi. Efsun daha geleli ne kadar oldu ki liderlik yeteneği olmadığına karar verdiler. Merak ediyorum da acaba Pervin ve Kaya’nın yeterliliklerini böyle oturup sorgulayabiliyorlar mıydı? Kliniği çalışanlarının istediği gibi konuşup at koşturabilecekleri bir demokrasi mi sandılar acaba? Yoksa bu küstahlıkların nedeni onun bir cerrah değil de dermatolog olması mı merak ediyorum. Onlara siz işinizde en iyisiniz diye diye kendilerini nimetten saydırmışlar. Yoksa bu toplu iş bırakma planlarını açıklayabilecek mantıklı bir neden yok. İnşallah Efsun içindeki ağa kızını yeniden bulur da asıl liderlik neymiş hepsine gösteriverir?
Oteldeki son konuşmalarında Efsun’u resmen yüzüne karşı gömdüler. Efsun onların akranı değil; patronu. Onların saygısını kazanmak zorunda değil. Patronları olduğu için ona saygı duymak zorundalar. Bunun mantığını bir çocuk bile anlayabilir bence. Evde annesinin okulda öğretmeninin kurallarına tabi olduğunu bilir ve ona göre davranır onu kliniğe getirirken Pervin kimseye sormadı. Ona vekaleten geldiği için bile ilk günden saygı görmeliydi ama görmedi. Ki yanık hastasını başından savdığında Gülden’e maaşını kimin ödediğini hatırlattığı gibi klinikteki diğer doktorlara da patronlarıyla konuştuklarını hatırlatmalı. Onlara fazla yumuşak davranıyor. Kötü kötü baksalar da sonuna kadar o haklıydı. Artık o eli belinde kahvehaneye dalan Efsun’u göstermesinin vakti geldi. Daha fazla ezdirtmesin kendini.
Efsun’un çözmeye çalıştığı diğer sorunlara gelecek olursak eğer klinikteki doktorların davranışlarından sonra Emir’i klinikte tutabilmek için elinden gelen her şeyi yapmaya mecbur olduğunu anlayan Efsun’um yeterince derdi yokmuş gibi bir de geçmişinden beklemediği bir anda çıkıp gelen eski sevgiliyle boğuşmak zorunda kaldı. Emir’i kliniği terk etme kararından vazgeçirmek yeterince büyük bir dert değilmiş gibi Efsun kliniğin şimdisini ve geleceğini korumaya çalışırken kendi geçmişinin girdabına düştü. Emir’in aslında evli olduğuyla ilgili karakter yazısını okuduktan hemen sonra acaba ayrı yaşadığı karısını kaçıncı bölümde göreceğiz diye aramızda muhabbet ederken hikâyeye Efsun’un eski sevgilisinin dahil olması hikâye açısından güzel bir ters köşe oldu. Bu konuda senariste hakkını vermeyi isterim izleyicilerini güzel şaşırttı. Ve nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde Emir’i klinikte tutma çabasıyla ortaya bir anda çıkan eski sevgili meselesi Emir’in tatlı kıskançlığıyla birbirine bağlandı. O yüzden bu iki sorunu birlikte ele aldım…
Efsun’un Çav olayına böyle kolay adapte olmasını #BahtOyunu’nda ona 27 denmesine de çabuk adapte olmasına benzettim. Bu Efsun’la Ada arasında bilinçli kurulan bir denklik mi yoksa ikisi de Cemre doğaçlaması mı bilmiyorum.
Efsun önündeki göreve odaklanmış etrafındaki kalabalığı hiç umursamadan Emir’in yanına oturduğunda ve onunla klinikle ilgili aldığı istifa kararı hakkında konuşmaya çalıştığında öyle çaresiz görünüyordu ki gitmeyeceği halde gidecekmiş gibi numara yapan Emir’e kızla oynadığı için çok kızdım. Seni kurulun karşısına çıkardığı diye babana kızgınsın ve iyi bir ders vermek istiyorsun, haklısın ancak kızın bir suçu yok ki keşke planını onunla paylaşsaydın. Sen planını onunla paylaşmış olsaydın Efsun da herkesin içinde çalışanlarına rezil olmaz; otoritesi sorgulanmazdı.
“Ne yapıyorsun, Efsun? Peşimi bıraksana.
Bırakmam. Çabuk söyleyeceksin. Neden istifa ettin? Emir ne yaptık sana? Niye böyle şeyler yapıyorsun sen?
Susar mısın, Efsun? İnsanlar burada. Sonra konuşuruz.
Ne zaman sonra? Konuşacak mıyız söz ver.
Konuşacağız. Söz.”
Hayatında mükemmelliği hedefleyen Emir gibi bir adamın mevzu bahis Efsun olduğunda mükemmelliğini bir kenara bırakarak onunla çocuklaşmasını izlemek güzeldi. Efsun’a gerçeği söylemeyerek onu kıvrandırmasına sinirlensem de aralarındaki ilişki 2 ortağın tartışmasından ziyade 2 sevgilinin fikir birliğine varamadıkları bir konuda atışmalarına benziyordu. Efsun’un gitmeye karar veren ortağından bir açıklama yapmasını bekler gibi değil de sevgilisine hesap sorar gibi bir hali vardı. O yüzden bu sahne kısacık da olsa aralarında geliştirmiş oldukları onlara özgü iletişim dilini sevdim. Efsun’un kimin onları görüp işiteceğini umursamadan herkesin içinde Emir’i sorgulaması herkese oynadığı bu oyundan Emir’in sandığı kadar keyif alamayacağını gösteriyordu. Ki #EfMir’in bu sahnedeki hallerini seyrettikten sonra ileride sevgili olduklarında ya da evlendiklerinde nasıl bir çift olacaklarını yani geleceklerini gördüm denebilir.
İleride çok tatlı bir çift olacakları bu sahnede kurdukları sevimli iletişimden belli bence. “Allah’ın adını verdim” Efsun değil de açık açık Ada Tözün’e ait bir cümle gibi görünse de sahnedeki şapşallıklarına ayrı bir derinlik katmış oldu. Bu arada kimse gözümden kaçtı sanmasın, o konuşmadan sonra Efsun’un saçına dokunan Emir detayını hemen fark ettim. “Seven insan sevdiğine dokunur” sözüne yaraşır bir şekilde Emir bilerek ya da bilmeyerek her defasında Efsun’a dokunmanın bir yolunu buluyor. Aslında bu küçük detay ve Efsun’un estetik cerrahi hakkında sandığından daha çok şey bildiğini anlaması hem ileride onun bu sırrını çözeceğini hem de çoktan ona âşık olduğunu kanıtlıyor.
Efsun’un Ali’nin otele geleceğini öğrendiğinde yüzünün aldığı şekil ve onu tanıdığını gizleyemeyen halleri kendisini ele veriyordu ama onun hayatı boyunca Antep’te yaşadığını sanan Emir parçaları birleştirmeyi başaramadı halbuki Efsun’un yalan söylediği her halinden belli oluyordu. Haberi duyar duymaz soluğu Binnur’un yanında alan Efsun’un dostuyla yaptığı konuşmanın içeriği de benim ilgimi çekti. Bir kere Binnur’un ağzından çıkan “şu adamlar” sözcüğü bana ilginç geldi. Zira bu Efsun’un Emir’den önce hayatına hiç erkek girmemiş masal kahramanlarından olmadığı anlamına geliyor. Nihayet erkeğin çapkın kadının da saf ve acemi yazılmadığı bir senaryoyla karşılaşabildik. En azından o yaşa geldiğinde hala tek bir flörtü bile olmamış bir kadın karakter yazmadığı için senariste şükredelim…
Dikkatimi çeken ve hoşuma giden bir diğer detay da ilişkiyi bitiren tarafın Efsun olması oldu. Zira bu sayede Ali’yle yüz yüze geldiğinde kafasının karışmasına neden olacak bir duygu yoğunluğunun da yaşanmayacağına sevindim. Efsun’un onu terk etmiş olduğu gerçeği açıkçası beni hiç şaşırtmadı. Küçük yaşta anne-babasının ayrılığına ve bu ayrılıktan sonra babasının yaşadığı çöküşe şahit olan bir kız çocuğu olarak Efsun’un kalbine karşı koruyucu olması beklendik bir durum. Kalbi kırılan taraf olmamak için birçok ilişkiyi bitirmiş olabileceğine eminim. Erkeklerin hayatına girmesine izin verse de kalbine girmelerine izin vermemiştir. Umuyorum ki bu durum kendi gibi yaralı Emir’in kalbine girmesiyle değişecektir ama o zamana kadar söz konusu kalp olduğunda Ali’nin bir tehdit olmadığını bilmek güzel.
Eski sevgilisine yakalanmamak için otelden kaçmayı bile düşünen Efsun’un ummadığı bir anda Ali’ye yakalanması olabilecek en kötü durum senaryosuydu. Emir’i kovalarken Ali’ye yakalanmış gibi oldu ancak daha ilk karşılaşmada Emir’in kıskançlığına ve rekabetine neden olduğu için Ali’nin varlığının hikâyeye katkısı olduğunu düşündüm. Ali’yle ilgili ilk izlenimim Emir’le çok fazla ortak noktası olduğu yönündeydi. Başarılı bir estetik cerrah, yakışıklı ve tahminen kendini beğenmiş de. Kadınlarla arası daima iyi olan ve ilgilerini çekmekten zevk alan egosu yüksek bir adam buna rağmen aralarındaki farkın Emir’in henüz kimseye göstermediği hassas kalbi olduğunu düşünüyorum. Bana kalırsa belli etmemeye çalışsa da Emir sevgiye aç bir adam ama Ali’nin onun kadar derin olduğunu hiç sanmıyorum. Öyle bir egosu var ki zamanında Efsun’un onu terk etmesinin nedenin kendisi olmayabileceğini bile anlayamamış, yazık.
Ne yalan söyleyeyim daha ilk görüşmede Efsun’un sırrını Emir’e söylemeyip ne olup bittiğini anlamadığı halde kıza ayak uydurduğu için egosu yüksek ama iyi bir adam olabilir diye düşünmüştüm. Efsun ondan kötü şekilde ayrılmış olsa da onu daha yeni tanıştığı bir adamın önünde yalancı çıkarmayacak kadar kibar olduğuna inanmak istemiştim. Onu tanıdığını saklamasına rağmen Efsun’la ilgilendiği gerçeğini saklayamamış olsa da. Ama daha üstünden çok fazla zaman geçmemişken koridorda Efsun’un sırrını ona karşı şantaj aracı olarak kullandığını görünce yanıldığımı anladım. Kibarca söyleyince gerçek değişmiyor onun bu yaptığı “ben senin sırrını sakladım, sen de benle yemek ye” şantajı. Bu da kibar biri gibi görünse de bir centilmen olmadığını kanıtlıyordu. Emrivakilerden ve sürprizlerden nefret eden biri olarak soluğu Efsun’un kapısında almasının da bir emrivaki olduğunu söylenebilir. Eğer işin ucunda hakkındaki gerçeğin ortaya çıkma tehlikesi olmasıydı Efsun’un bu teklife vereceği cevap bir tokat kadar ağır olurdu.
Efsun’u bir nevi emrivakiyle akşam yemeğine ikna etmiş olsa da akşam yemeğinden eski anılardan konuşmalarını izlemek de güzeldi. Keşke eski sevgililerle dost kalmak herkesin yapabileceği bir şey olsa ama ne yazık ki bünyeleri bunu kaldıramayan insanların sayısı çok fazla. Ancak bardağa dolu tarafından bakmak lazım en azından bu yemek sayesinde işi bırakmayı düşünenler bunu bir iş yemeği sanarak yerlerinin doldurulabileceğini anladılar. Onların baş başa akşam yemeği yemelerinin bir diğer iyi yanı da Emir’in kıskançlığı oldu. Efsun’la yiyeceği akşam yemeği için büyük bir şevkle hazırlanan Emir’in son anda iptal edilen randevudan ötürü hayal kırıklığı yaşamasına çok üzüldüm. Zira ayna karşısındaki ritüeli bile onunla yemeğe çıkmak için sabırsızlandığını anlamaya yetiyordu ama sonrasında yaşanan kıskançlık bunu telafi etti diyebilirim. Gülden Efsun ve Ali’yle yediği yemeği Emir’e göstererek aralarındaki çatışmayı büyüteceğini sandı ama onların ilişkisini anlamadığından yanıldı. Eğer ilişkilerinin tabiatını anlayabilseydi bu görüntünün Emir’in Efsun’u kıskanmasına neden olacağını ve aralarındaki hisleri güçlendireceğini anlayabilirdi.
Eski sevgilisi Efsun’un Amerika’da eğitim almış bir estetik cerrah olduğunu biliyor olabilir ama Emir çok daha değerli bir gerçeği biliyor. O güçlü, zeki ve kendi ayaklarının üstünde durmayı bilen genç kızın içindeki yaralı küçük Efsun’u. Bu bilgi Efsun’un bugüne kadar hiçbir erkekle paylaşmadığı yumuşak karnı ama onunla paylaştı. Çünkü istemsizce olsa da içten içe Emir’in de kendi gibi yaralı olduğunu hissediyordu. O yüzden Emir’in Ali konusunda endişelenip kıskançlık yapmasına hiç gerek yok ama Emir henüz onunla ne kadar yakın olduklarını anlamadığı için karşısında kendi gibi başarılı ve yakışıklı bir adam görünce kıskanıp rekabet etmesini normal buluyorum. Ne de olsa ikisi de erkek bir şekilde olay dönüp dolaşıp onların testosteron hormonuna geliyor. O yüzden Efsun ve Ali’yi birlikte akşam yemeği yerken görünce “onu bana tercih etti” diyerek kendini tehdit edilmiş hissetti ve doğruca masalarına gidiverdi.
“…Mutfak kapanmış olsa da sen karizmanla bana bir şeyler ısmarlarsın diye düşünüyorum.
Hallederim. Yeter ki sen iste.”
Efsun’un Emir’in akşam yemeği imasından sonra ne yapıp edip buluşmaya gitmesine Emir kadar ben de sevindim. Kendisini eken Efsun’u başka bir adamla yemek yerken görünce başka dizilerde olduğu gibi kendince tahminlerde bulunmak yerine Efsun’a onu önemseyip önemsemediğini göstermek için bir şans vermesine bayıldım. Efsun’unun oraya gelebilmek için Ali’yi püskürtecek ne yaptığını bilmiyorum ama oraya gelmeseydi Emir’in kalbi kırılırdı ki bunu görmeye asla dayanamazdım. O maviş gözlerde hüzün görmek benim içimi parçalar. Ama Efsun’u bir anda hemen karşısında oturuyorken bulmak dünyaları ona vermek gibi oldu. Emir’in gözlerinde doğan güneşi ve yüzüne yayılan umudu gülüşünde görmek beni de sevindirdi. “Özür dilerim” öyle sihirli iki kelime ki yürekten söylendiği vakit insanın yaralarına mutlaka şifa olur. Tek yapmamız gereken Efsun gibi verdiğimiz sözleri tutup özürlerimizde samimi olmak ki Emir’in konuyu büyütmemesinin en büyük nedeni de buydu bence. Efsun’un onunla yemeğe çıkıp kendini ekmesi mevzusunu büyütmedi ama restoranda oldukları süre boyunca dilinden Ali Bıçakçı’yı ve ısrarcılığını da düşürmedi.
Çiftler arası kıskançlık konusunda kendi şahsi düşüncemin olumsuz olduğunu söyleyebilirim. Kıskanılmak ve birini kıskanmak lügatimde olmayan sözcükler ama aynı zamanda romantik komedilerin de olmazsa olmazı. Bu yüzden kendi şahsi düşüncem bir yana hikâyenin ilerlemesi için gerekli olan bu kıskançlığın yaşanmasını bekliyordum ama Emir kadar havalı bir adamın kıskançlıktan liseli ergenlere dönmesini de beklemiyordum. Bu benim için bir sürpriz oldu. Onu kıskanırken sahiplenici ataerkil tavrın aksine alıngan ama tatlı bir liseliye dönüştüğü için sahneyi izlerken kıskanıldığını fark eden Efsun kadar neşeliydim. Olgun ve aşırı ciddi havasını bir kenara bırakarak içindeki masum çocuğu ortaya çıkarmasına sevindim zira çoğunluğun aksine ben bu yanının Emir’e bir derinlik katığına inanıyorum.
Efsun randevuya yetiştiği halde orada çok kısa bir süre kaldıkları için benim üstüne yorum yapabileceğim pek fazla şey çıkmadı ama Ali olayını olabildiğince hızlı kapatmaya çalışan Efsun’un konuyu yemek siparişlerine getirmesiyle aralarında yaşanan ufak flörtleşme hoşuma gitti. Çiftlerin karşılıklı hislerini daha kabul etmedikleri dönemde cinsel tansiyonu diri tutmak adına kavga etmelerinde bir sorun görmüyorum ama arada bir bile olsa önemsiz bir konudan konuşurken tatlı tatlı flörtleşmelerini izlemek güzeldi. Özellikle de Emir’in gözlerinin içine bakarak “yeter ki sen iste” dediği noktadan benim bile içim eridiyse Efsun’un neler hissettiğini tahmin bile edemiyorum. Emir’in gözlerini ondan bir saniye bile ayırmadan yemek siparişi verdiği sahnede ben de kendimi Efsun gibi gülümserken buldum. Emir’in kadınları etkileme konusunda dış görünüşü dışında marifetleri olduğunu gördüğüme şaşırmadım aksine sevindim…
Klinik konusunda başlarda Efsun’a düşmanca davrandığını düşünsem de sorunun hiçbir zaman Efsun olmadığını söylemesine sevindim. Klinikte aralarında neler yaşanırsa yaşansın kişisel hayatlarında Efsun’la hiçbir husumetinin olmaması –iş ilişkileriyle şahsi ilişkilerini birbirinden ayırması– beni mutlu etti. Efsun’u telefonuna “Armağan” olarak kaydetmesiyle ilgili geçen hafta yazdıklarımın hala arkasındayım. Efsun’u baş belası olarak değil; armağan olarak görüyor. Emir için Efsun kurtulunması gereken bir zorunluluk değil; tam tersine hayatın ona verdiği en güzel hediye. Sohbetlerinde “Armağan Hanım” diyerek de bunu ima ediyor ama o anlamıyor halbuki geldiği günden beri söylüyor.
Yaşar ve Binnur’u sevgili yapmayacaksınız onlara özel sahne de yazmayın sonra evli adamı Binnur’la eşleştirdiğim için üzerime gelecek çok fazla insan olacak. Ama elimde değil; öyle bir kimyaları var ki kendime engel olamıyorum.
Biri bana bölümün en sevdiğim #EfMir sahnesinin hangisi olduğunu sorsaydı sinema sahnesi derdim ama en doğal #EfMir sahnesini sorsaydı da havuz başında oturdukları sahne derdim. Efsun kıskanıldığını anlamayıp Emir’i Ali’nin cerrahi yeteneğini kıskanmakla suçlayınca aralarındaki barış süreci de çabuk bitmiş oldu. Efsun üstündeki baskıları azaltabilmek için Emir’i klinikten ayrılmamaya ikna etmesi gerekiyordu. O yüzden de konuyu değiştirmenin en etkili yolunun mekân değişikliği olduğuna karar verdi ki restoranın önündeki havuzun başında oturup konuştukları sahne çok güzeldi. O yüzden ben de yorumlarken büyük zevk aldım. Sahneyle ilgili dikkatimi çeken ilk ayrıntı da Efsun’un Emir’in elini tutması oldu. Emir’i yerinden kaldırabilmek için elinden tuttuğu sahnede ikisinin de birkaç saniyeden daha fazla el ele tutuştuklarını fark etmemelerine inanamadım. İçimden acaba ben mi konuyu abartıyorum yoksa onlar mı el ele tutuştuklarının farkında değiller dedim. Sonra da kimyalarının bunu doğal kıldığına kanaat getirdim…
Emir’in Kaya’nın babası olmadığını söylediğinden beri aklımızda olan soruyu Efsun’un sormasına sevindim çünkü böylece bu buluşmanın klinik için yapılmış iş odaklı bir buluşma olmadığını söyleyebilmem kolaylaştı. Efsun’un ona bu soruyu çekinmeden sormaya cesaret edebilmesi bile aralarındaki samimiyetin bir kanıtıydı. Eğer Emir ona karşı soğuk ve kapalı bir tutum sergileseydi Efsun bu soruyu sormaya bu kadar kolay cesaret edemezdi. Ama Emir tam tersine o havuz kenarında Efsun’la samimi bir iletişim kurdu. Sorusuna açıklayıcı bir cevap vermemiş olsa da sert bir tepki vermemesi bile olumlu bir gelişme. Söz konusu babalar ve oğulları olduğunda ilişkilerin ne kadar karmaşık olabileceğini en iyi annesiyle benzer bir ilişkisi olan Efsun anlayabilirdi. Tam da o yüzden Efsun ve Emir birbirlerinin ruh eşiler. Zira ikisi de kendilerini en güvende hissetmeleri gereken aile ortamından “mahrum kalarak” büyümüşler.
“Çok değişik bir enerjin var, biliyor musun? Sanki insanın ruhunu delip içinden geçenleri okuyorsun.
Keşke aklından geçenleri okuyabilsem. Aklından neler geçiyor bir bilsem.”
İlk bölümde sadece ilginç bulduğu kadınlara puan verdiğini söyleyen Emir’in Efsun’una iltifat etmek için hiçbir fırsatı kaçırmadığını görmek yüzümü güldürüyor. Efsun’a baktığında onun içini görebildiğini bilmek yüreğimi rahatlatıyor. Efsun’un sadece görünüşünden değil; karakteri ve zekasından etkileniyor olması #EfMir adına olumlu bir gelişmeydi. Çünkü bu sayede Emir’in onun ruhuna âşık olduğunu daha net görebiliyorum. Onun zekasına, enerjisine, kişiliğine ve bakışlarındaki derinliğe duyduğu hayranlık onun aşka düşmeye başladığının kanıtıydı. Haliyle bakışlarıyla onun içine okuyabildiğini düşünmesi de Efsun’la ruhlarının birbirine denk olduğunu düşünmesinden kaynaklanıyor. Denk ruhlar birbirlerini bulduklarında birbirlerini ezelden beri tanıyormuş gibi hissederler. Bu yüzden de içinden geçenleri okuyormuş gibi hissetmesi normal. Ama Efsun Emir’in ona karşı olan eğilimini ve zaafını henüz fark etmediğinden aklından geçenleri bilmediğini sanıyor ama o anda Emir’in aklından geçen tek şeyin Efsun olduğuna eminim. Seven insan sevdiğini merak eder sözüne inandığımdan Efsun’un bu merakının ardında da aşkın olduğunu düşünüyorum.
“Kitabı yanlış yerden açıyorsundur” diyerek imada bulunduğu noktada birbirlerinin gözlerinin içine otuz saniyeden daha fazla baktıkları ve Emir’in gözlerinde kaybolduğu Efsun’a doğru yavaş yavaş yaklaştığı sahnede bir anlığına da olsa Efsun’u öpeceğini düşündüm. İlk bölümdeki öpücük etkileyici olsa da gerçek duygular söz konusu değildi; o yüzden bundan sonra gelecek ilk öpücük kavganın yerini doludizgin aşka bırakacağını düşünüyorum. Ki yüreğine bir erkeğin girmesine izin vermeyen Efsun tehlikeli bir çizgide durduğunu anlayıp onu durdurmasaydı bence öperdi. Birbirlerinden etkilendikleri gözlerinden ve vücut dillerinden belli olsa da ben daha çok etkilenen taraf Emir diyorum.
Koridorda Ali’yle rastlayan Efsun’un aynı koridoru Emir’le yan yana yürüyerek geçmesinin altında ikili ilişkilerle ilgili değerli bir mesajın yattığına inanıyorum. Efsun ve Ali farklı yolculuklara çıkmış ve yolları sadece bir yerde kesişmiş iki yabancılar. Yolları kesişmiş olabilir ama ayrılacak. Emir’le ise aynı yolda birlikte yürüyecekleri uzun bir yolculuğa çıkacaklar. Ve bu yolculukta vedalaşamamaları gibi birbirlerinden asla kopmak istemeyecekleri bir ömürlük olacak. En azından Ali’nin onun için yanlış Emir’in ise “doğru adam” olduğunu gösteren bir metafor olduğunu söyleyebilirim.
Efsun’un otel odasının önündeki sahneyle dördüncü bölümde yaşanan sabaha kadar konuştukları sahne arasında vedalaşmakta zorlanmaları üzerinden kurulan paralelliğin hoşuma gittiğini söylemeliyim. Açıkçası paralel sahneler dizi izlemeyi keyifle kılan sahnelerdir. Üstelik geçen sefer gündüz vedalaşan çiftimin bu defa geceden vedalaşmak zorunda kalmaları ve geçen sefer gülerken bu defa üzülmeleri nedeniyle ortaya çıkan kontrastın da etkileyici olduğu ve hikâyenin zenginleşmesine katkı sağladığını da söylemekte fayda var. Her iki güzel sahnenin de üçüncü kişiler tarafından bozulduğunu görmek yüreğimi acıtsa da izlediğimizin bir romantik komedi olduğunun da bilincindeyim…
Emir centilmenliği, samimiyeti ve sıcakkanlılığıyla geceye Efsun’un odasında devam etmeye bir kapı aralamış oldu ama Ali’nin taciz niteliğindeki ısrarcılığı sayesinde #EfMir gecesi bölünmüş oldu. Halbuki Efsun’un odada bir kahve içme teklifi ilişkilerini ilerletme açısından beni heyecanlandırmıştı. Normalde odada kahve içme teklifinin göründüğü gibi masum bir teklif olmadığını birlikte geçirilecek bir geceyi simgelediğini biliyorum ama Efsun ve Emir’in olayında bu teklif birbirlerinden ayrılmamaları için düşünülmüş bir bahaneydi sadece. Ne Efsun ne de Emir gecenin bitmesini istiyordu. Çünkü birbirlerinden ayrılmaya hazır değillerdi. İlişkilerinin bu aşamasında da odada yapabilecekleri tek şey geceyi konuşarak geçirmekti ki bunu daha önce de yapmışlardı. O yüzden ikinci bir konuşma gecesi izlemeyi isterdim. Sabaha kadar sohbet ettikten sonra kimseye yakalanmadan Emir’i odasından çıkarmaya çalışacağı güzel bir macera izleyebilirdik. Onun yerine akılları birbirinde kalarak geceyi ayrı odalarda geçirdiklerini görmek zorunda kaldık ki fiziken ayrılmış olsalar da akılları birbirinden kaldı. İkisi de kendilerini odalarında yalnız ve eksik hissettiler.
Sahneyi ikiye bölerek sanki aynı odada uyuyorlarmış gibi gösterilmeleri fikri kime aitse onu tebrik etmek isterdim. Zira akıllarının birbirinde kaldığını ve biri olmadan ötekinin kendini eksik hissettiğini bir kamera açısıyla izleyiciye aktarmayı başardı. Ki söz konusu #EfMir olduğunda işin içine alkolün girmediği çay ve kahve içilen masum geceler yazmayı seven senaristimizi de alkışlıyorum. Sahnede zihin bulandıran madde olmadığında söylenen ve yapılan her şey daha samimi oluyor. Pişmanlık olmuyor; kalpten gelmeyen ve anlık dürtüyle yapılan şeyler de yaşanmıyor.
Sevinç Erbulak’ı ve oynadığı karakterleri çok severim ama kulaktan dolma bilgiler ve kendi özgüvensizliği nedeniyle işi gücü suçsuz Efsun’u göndermek olan ve bu uğurda kocasını bile evlilikleriyle tehdit edebilen Serpil’i sevemedim. Oğluna kimseyi layık görmeyen ve anlamsız kin güden kötü kaynana karakteri fazla klişe. Evliliğindeki sorunun ne Pervin’le ne de kızıyla ilgisi var. Oğlunun klinikten ayrılma nedeninin babasıyla yaşadığı sorunlar olduğunu anlayıp aralarını düzeltmeye çalışmak yerine sorunu konuyla alakası olmayan Efsun’u kovmakta bulan Serpil çok antipatik.
Pervin’in anında klinikte belirmesine gelince de zamanında verdiği sözlerden vazgeçmiş ve kızını bırakmış bir anne olarak bu defa kızına verdiği sözü çiğnemeden önce aradan biraz zaman geçmesini beklemeliydi. Zira onun klinikte olmasının onun yüzünü bir daha görmemek için Emir’i kliniğe geri getirmeye daha fazla motive olmasını sağlamak dışında Efsun’a pek katkısı olduğunu söyleyemeyeceğim. Aksine onun varlığı Efsun’un otoritesini tanımayan bütün doktorların daha da asi olmalarına neden oldu. Ki Pervin klinikteyse Efsun’u dinlemeleri için hiçbir nedenleri yok…
Efsun toplantı istemese belki de kurul yenide toplanacaktı ama en azından bu kararın arkasında Efsun olmayacak; klinikteki doktorlar kızın bu kadar üstüne gitmeyecekti. Ama Emir’in dönüşünde bir payı olmadığını da söyleyemem. Üstelik Ebru Gündübeyoğlu’nun ana hikâyeye dahil olduğunu görmekten de büyük keyif aldım. Kendisini severim. Efsun ve Pervin arasındaki ilişkinin nasıl bir yol izleyeceğini ve yüzleşmenin nasıl olacağını da çok merak ediyorum. Pervin’in dönüşüyle yaşanan Efsun-Binnur sahnesini izledim de Cemre ve Merve’nin birlikte komedi yaratmalarını izlemeyi çok seviyor olsam da birlikte dertleştikleri sahneleri izlemeyi daha çok sevdiğimi fark ettim. Absürt olayların içine düşmeden ilkokul yıllarından beri dost olan bu iki arkadaşın ara sıra dertleşmelerini izlesek harika olmaz mı?
Yemek yapma konusunda yumurta kırmayı bile beceremeyecek kadar yeteneksiz olduğumdan oldum olası yemek yapabilen erkekleri cazip bulmuşumdur. Estetik cerrahinin temelinde de insanları kesmek olduğundan Emir’in bıçak kullanma konusunda bu kadar iyi olması beni hiç şaşırtmadı. İlk bölümde evine çağırdığı misafire yaptığı yemekleri düşününce taşlar yerine oturdu. O yüzden daha önce onun köftelerinden birini yeme şerefine nail olan Efsun neden şaşırdı ben hiç anlamadım ama Emir’i ait olduğu yere yani kliniğe dönme konusunda ikna etmeye çalışırken mutfak sayesinde güzel bir #EfMir yakınlaşması yaşandığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Üstelik sadece bir kere değil; iki kere yaşandı bu yakınlaşma. İlki Emir’in Efsun’a yaptığı yiyeceği tattırdığı sahnede ikincisi de pansuman anında.
Efsun’un yemek yemeyi ne kadar çok sevdiğini ve onun bu yeme alışkanlıklarının -Kaya’nın evinde yedikleri yemek başta olmak üzere- Emir tarafından nasıl eleştiri yağmuruna tutulduğunu diziyi izleyip de bilmeyen yoktur herhalde. Buna rağmen benim aklım hep “sen yaparsın, ben yerim” diyen Efsun’da kalmıştı. Daha doğrusu Emir’in onun için ne zaman yemek yapacağındaydı. O yüzden mutfak sahnesini izlediğimde hazırladığı yemeği onun için yapmamış olsa da Efsun’a kendi hazırladığı bir şeyi yedirmesini sevdim. Hele de bunu kelimenin tam anlamıyla kendi elleriyle yapmış olmasına bayıldım. Bu hem senaristimizin birkaç bölüm önce yazmış olduğu ayrıntıları unutmadığı hem de biz #EfMir sevenlere verdiği sözleri tuttuğu anlamına geliyordu. Yaptığı sosun içine sevgisini kattığı imasına gelince bunun gibi yorumlar yaptığı için Emir’i her geçen gün biraz daha çok seviyorum denebilir. Emir bunu Efsun’la dalga geçmek için söylemiş bile olsa farkında olmadan kalbindeki gerçeği söylemiş oldu ki ameliyatlardayken bile Efsun’u düşündüğünü hepimiz biliyoruz. Emir karşısındaki kadına içten içe âşık olmuş ama henüz bunun farkına varmamış.
Benim için mutfakta yaşanan en önemli #EfMir anı Efsun’un onu hayran hayran izlerken ocağa dokunarak kendini yaktığı an oldu. Ki o an Efsun’un Emir için ne kadar değerli olduğunu gözlemlememize imkân veren bir sahne oldu. Emir henüz bir şeylerin tam olarak farkında değil ama insanlara verdiğimiz değeri yaşadıkları streslere tepki verme süremizle ölçmek mümkün. Efsun’un canı yandığı anda koşarak yanına gitmesi ve hiçbir işe yaramayacağını bildiği halde eline üflemesi tüm söylediklerimin yani ona itiraf etmek istediğinden çok daha fazla değer verdiğinin kanıtıydı. Karşımızdaki insanın canı yandığında üflememizin tıbbi açıdan hiçbir yardımı dokunmadığı halde bunun sık verilen bir tepki olmasının altında sevdiklerimizi acıdan içgüdüsel bağlamda koruma isteğimizin yattığını da söyleyebiliriz…
Yanan yere kremi uygularken Efsun’un elini canını yakmayacak kadar narin ama bir daha asla bırakmayacak kadar da karalı tutmasına bayıldım. Üstelik kremi sürerken ara ara üfleme alışkanlığını sürdürmesi de güzeldi. Dizinin ilk bölümünden bu yana Efsun’un kolunu yerine oturtmakta dahil olmak üzere yaralarına gerekli müdahaleleri yaptığı gerçeğini düşününce Emir’in neden Efsun için mükemmel insan olduğunu anlamak hiç zor olmuyor. Efsun düştüğü zaman kendi kalkması gerektiğini çok genç yaşta öğrenmek zorunda kalmış bir genç kadın. Çünkü onun yaralarına üfleyecek bir annesi olmamış. Bu yüzden hayatında onu yaralayacak değil; iyileştirecek birine ihtiyacı var. O insan da her yaralandığında yaralarını büyük bir özen ve şefkatle yaralarını saran Emir’den başkası olamazdı bana göre.
Kliniktekilerin Emir’i istifadan vazgeçirebilmek için yaptıkları plan üstüne konuşulabilecek çok fazla şey yok. Emir’in kararını değiştirme ya da onu -manipüle ederek- kliniğe geri dönme konusunda Efsun’un dediği kadar beceriksizler. İçlerinde gerçek bir argüman öne sürebilen tek kişi Şirin’di o da konuya yiyeceklerden girdi. O sahnede bana anlam ifade eden tek iletişim Gülden’le olan sahneydi. Gülden’i sevmem ama onunla beraber ayrılabileceklerini söyleyip Emir’in elini tuttuğu an kıskançlık sırasının Efsun’a geçtiğini görmekten büyük zevk aldım. Efsun’un onları dinlerken çatalı ağzına öyle bir sokuşu vardı ki ben bir ara onu çiğ çiğ yediğini hayal ediyor dedim. Özellikle de bir ara dönüp arka masadakilere öyle bir baktı ki kızın üstüne atlayacak sandım. Gülden böyle devam ederse Efsun onu kopartır.
Efsun’la Emir’in çift terapisine gitmeleri fikri hoşuma gitti. Alttan alta çift oldukları iması güzel oldu. Daha sevgili bile olmadan terapiye giden ilk çift olabilirler hatta aralarındaki engelleri bile bu şekilde konuşarak aşabilirler gibime geldi
Ali’nin hikâyeye dahil olmasıyla Emir’in en iyi arkadaşı Sarp’ın saf ve temiz hislerle de olsa Efsun’dan hoşlanmasına bir son verirler diye umdum. Zira iki dostun bir kadın uğruna birbirlerine düşman oldukları hikayeleri sevemiyorum. Ki Emir’in geri dönmeye ikna etmek için gerekli sinema tüyosunu Efsun’a vermesiyle iyi bir dostluğun ilk adımlarını attılar diye düşünüyorum. Her insanın kalbine giden yol farklı olsa hepimizin kalbini yumuşatan bir filmin olduğu da bir gerçek. Bu yüzden Emir’in kalbine giden yolda “anahtarın” bir film olmasına şaşırmasam da temasının doktorluk olmasına şaşırdım. Biraz kör göze parmak sokar gibi olmuş. Emir’den daha karmaşık bir şeyi sevmesini beklerdim.
Emir’in bahçeye girer girmez karşılaştığı manzaradan etkilendiği yüzünün her halinden belli oluyordu. Kim bilir belki de onu eski Türk filmi izlerken görünce bir ortak noktalarının daha çıktığına seviniyordu ya da Efsun’la ilgili keşfettiği her şey hoşuna gidiyordu; hangisi bilmiyorum ama yüzünde gördüğüm gülümsemeyi sevdiğimi biliyorum. Efsun’un Emir’in üzerinde öyle bir olumlu bir etkisi vardı ki onu her gördüğünde gülümsemesine engel olamıyordu. Estetiğe ve mükemmel görünmeye kafayı takmış kadınlarla çevrelenmiş olduğundan Efsun’un doğal ve samimi oluşunu da seviyordu diyebilirim. İnsanların anlamadığı şey bizi mükemmel yapan şeyin bize özgü kusurlarımız olduğudur. Bu yüzden de Efsun fiziki ve duygusal tüm kusurlarına rağmen Emir için bir gökkuşağı kadar renkli ve nefes kesiciydi.
Sinemanın büyüsünden olsa gerek yarattığı atmosferleri daima romantik bulmuşumdur. Bu yüzden olacak ki benim için bölümün en romantik #EfMir sahnesi birlikte açık hava sinemasında film izledikleri sahneydi. Yan yana oturup filmi izlediklerinde bütün dünyayı kapının dışında bırakmış olduklarını hissettim. Hele de o tek tastan patlamış mısır almaya çalışırken ellerinin birbirine değdiği göz göze geldikleri an çok güzeldi. Her ikisinin de bu defa birbirlerinin dokunuşundan etkilendiklerini görmek hoşuma gitti. Ki bu el temaslarını sadece bir kere değil; aynı bölüm içerisinde üç kere yazan senariste de teşekkür etmek istiyorum. Bu dokunuşların her birinin kendi içinde ayrı bir anlamı vardı.
“Ağlıyor musun sen?
Ben etkileniyorum böyle filmlerde. Üzülüyorum çok. Senin de gözlerin dolmuş.
Kimin? Saçmalama Efsun.
Dolmuş işte gözlerin. (…) Etkilenebilirsin, insansın sen, duygulanabilirsin.”
Ali’den gelen güllerin Efsun’la yaşadığı güzel geceyi bozmasına izin vermeyen Emir’in bu geceyi elinden geldiğince korumaya çalışması bir yana -ki Efsun’un oteldeki randevularını iptal ettikten sonra Ali’yle yemek yediğini gördüğü halde çağırdığı restorana geldiğini görünce sorun çıkarmadan birlikte vakit geçirmesi paralel bir sahne- Emir’in tipik romantik komedi erkeklerinin yaptığı gibi gördüğü manzaralardan kafasına göre anlam çıkarmayan biri olmasından son derece mutluyum. Oteldeyken de evdeyken de Ali meselesinden ne kadar rahatsız olursa olsun bu meselenin aralarına girmesine asla izin vermedi. Üstelik Ali’nin varlığından rahatsız olduğu halde Efsun’a soğuk davranmadı. Olayları kafasına göre yorumlayıp hiç hak etmediği halde esas kıza kök söktüren erkek karakterlerden gına gelmişti
Ama bu sahneyi benim için böylesine paha biçilmez kılan şey sadece Efsun’un değil; gözleri dolan Emir’le birlikte erkeklerin de duygulanabildiklerini görmemiz oldu. Onların da duygulanmaya ve ağlamaya hakları var. Çünkü aksi öğretilmiş olsa da onlar da duyguları olan birer insanlar. Özellikle de Emir’in Efsun’un gözünden akan yaşları sildiği sahneye bayıldım. Zira bu onun Efsun hassasiyetini gösteriyordu. Onun Efsun’u yaralayan değil; aksine yaralarını sarıp sarmalayan adam olacağını açık ve net bir şekilde görmek güzeldi. Gözündeki yaşı silmeye çalışırken yüzüne dokunmasıyla yaşanan temas benim için önemliydi. Romantik komedilerde ilk öpücüğün gücü yamana atmıyorum sadece duygusal bir enerjiyle yüklü temas sahnelerinin gerçek bir ilişki konusunda daha sağlam temeller atmalarını sağladığını düşünüyorum. Bir öpücüğün neden olduğu adrenalin etkisi zamanla geçebilir ama duygusal paylaşımın etkisi ilişkilerin daha sağlam temeller üzerine kurulmasını sağlar. Başkalarının onu eğilip bükülmesini önler. Onların bu teması da fiziksel olmanın ötesinde duygusal bir paylaşımdı ve Emir’in kalbinin de yumuşak olduğunu kanıtladı.
Ali’nin hiç utanmadan elinde bir şişe alkol ve iki kadehle Efsun’un otel odasının kapısında belirmesiyle yarım kalan #EfMir gecesinin bahçe sinemasıyla kaldığı yerden devam etmesine çok sevindiğimi söylemeliyim. Sahnede keşke müzik kullanmak yerine Emir ve Efsun’un doğal sohbetlerinden birine yer verilseydi daha çok sevinirdim ama evin kapısını kapattıklarında içerde huzurlu ve uyum içinde olduklarını görmek de iyiydi. Bu ikili dünyayı ve sorunlarını dışarda bıraktıklarında mutlu ve huzurluydular. Onların bu huzurunu ve uyumunu bozan şey öteki insanların onların arkasından çevirdikleri entrikalardı. Kaya kurul kurul diye tutturmasaydı Efsun ve Emir sabaha kadar konuştukları o geceden sonra aralarındaki fevkalade uyumu klinikteki partnerliklerine de taşıyacaklardı ama onlar engel oldular.
Ali’nin gönderdiği güller geceyi bozabilirdi eğer Emir onları Efsun’a vermiş olsaydı. Ama Emir ondan beklemediğim bir şey yapıp onları çöpe attı. Bu da Efsun konusunda sandığımdan daha rekabetçi ve sahiplenici olduğunu gösterdi.
İnsan birini sevince onunla ilgili her şeyi fark etmeden ezberliyor olsa gerek. Zira daha kapıyı açmadan kapıdakinin Efsun olduğunu anlayan Emir’i başka türlü izah etmenin imkânı yok. Kapı çalışını bile ezberlemiş olan bu adamın Efsun’a âşık olmadığını kimse söyleyemez. Doğrusunu söylemek gerekirse ebeveynleri tarafından yaralanmış bu iki çocuğun olmaları gereken yerin de birbirlerinin yanı olduğunu düşünüyorum. Tam da bu yüzden onlar birbirlerine eş olmak için yaratılmışlar diyebiliriz. Çünkü biri kliniğe dönememe konusunda ne kadar inatçıysa öteki de onu geri getirme konusunda bir o kadar inattı. Efsun ne yaptı etti kliniktekilere rezil olmamak için Emir’i bu kliniğe getirmenin bir yolunu buldu. Emir istese de istemese de kliniğe gitmeye mecbur kaldı. Gerçi oraya gittiği zaman da hastalarını geri çevirerek Efsun’la ödeşmenin ve onu buraya zorla getirmenin cezasını kesmenin bir yolunu buldu ama olsun. En azından Efsun biraz zaman kazanmış oldu. Çiftimiz birbirleriyle didişeceklerse de bunu klinikte yapsınlar. Klinik Emir gelmeyi bıraktığından beri çekilmez bir yer olmaya başlamıştı. Diğerlerini tavırlarından ötürü hiç çekemiyorum
“Annen gelmiş neden söylemedin?
Bilmem.
Efsun bak. Benim için uğraştığını biliyorum. Seni zor bir duruma soktum ama bundan sonra burada kaldığım sürece işlerini kolaylaştıracağım.
Sağ ol, Emir ama ben de fazla kalamam burada. Baksana, işler şimdiden çığırından çıktı.
Geldiğin şu kısacık zamanda bile neleri değiştirdiğinin bir farkına varsan.”
Emir ve Efsun arasındaki ilişkinin zamanla değiştiği geçmişte “annesinin taktirini kazanmaya çalışan küçük bir kız çocuğusun” diyen Emir’in şimdilerde Pervin’in klinikte olduğunu duyar duymaz Efsun’a destek olmaya gitmesinden belli oluyor diyebilirim. Emir için o artık dışarıdan gelen savaşılması gereken bir düşman ya da yabancı değil. Onun gibi ebeveyninin sevgisinden mahrum büyümüş bir yol arkadaşı, kader ortağı. O yüzden de yol arkadaşının yüzünü nasıl güldürebileceğini bilmesi benim için çok anlamlıydı. Zira bu Emir’in bu kısa zaman diliminde Efsun’u ne kadar iyi tanıdığını gösteriyordu ki ne yalan söyleyeyim kırılan kalplere çikolatanın çok iyi geldiğini en iyi bilenlerden biriyim.
Babasıyla geçinemeyen bir evlat olarak kliniğe her geldiğinde zamanında onu terk eden kadınla yüzleşmenin Efsun için ne kadar zor olduğunu ondan daha iyi kimse anlayamazdı. Zamanında ona bir kariyer sahibi olmasında yardım ettiği için duyduğu minnetle Efsun’a karşı Pervin’i savunan Emir’in bu defa kendisi gibi “yaralı kız çocuğundan” yana olması bu 5 bölümde ilişkilerinin ne kadar yol kat ettiğini göstermeye yetiyordu. Efsun’un onun için değerli olduğunu babasıyla yaşadığı tüm sorunlarına rağmen hepsini geride bırakarak ona yardımcı olmak için klinikte kalmaya karar vermesinden anlamak mümkündü aslında. Efsun annesiyle tek başına yüzleşmek zorunda kalmasın diye onu kurula veren babasıyla olan derdini bıraktı ki Emir bunu alelade biri için asla yapmazdı. Kliniğe tam zamanlı olarak ve tüm sorumluluklarını tekrar üstlenerek dönmüş oldu ki bu savaş bitti demek oluyordu. Kelimenin tam anlamıyla Pervin’in de hayal ettiği gibi kliniğe ortak olacaklardı. Üstelik onların ortaklığı Kaya ve Pervin’inkinden daha sağlam olacaktı…
Emir o çok sevdiği egosundan vazgeçip bir insanı kariyerinden önde tutmuşken ve kliniği bırakıp gitmesin diye Efsun Hanım’a çok kısacık zaman diliminde klinikte yaptığı olumlu değişiklikleri gösterip haklılığını kabullenirken Pervin’in Ali’yi klinikte cerrah olarak iş vermesinin doğru bir hamle olup olmadığından pek emin değilim. Ali’nin gelişinin Emir’in rekabet seven yönünü kamçılayacağını düşünmüş olabilir ki bu konuda çok haklı. Ama Ali’yle arasındaki rekabetin “cerrahlık” üzerine olup olmayacağından ben pek de emin değilim. Tek olumlu yanı Ali klinikte olduğu sürece Emir’in onu Efsun’la aynı yerde yalnız bırakmayacağı olabilir ama Emir ve Efsun meseleyi kendi aralarında güzel bir çözüme kavuşturmuşlardı. Ayrıca klinikten gelen teklifi kabul eden Ali’nin niyetinin de iyi olmadığı kızın arkasından iş çevirmiş olmasından belli oluyor. Bu transferin ileride karmaşaya ve yanlış anlaşılmalara neden olmamasını umut etmekten başka elimden hiçbir şey gelmediğini -kıskançlık olabilir- söyleyerek bu haftaki bölüm yazımı burada noktalıyorum…
Haftaya Görüşmek Üzere Hoşça Kalın…
Yazıdaki fotoğraflar için @MatijaMasa, @XANMEX1, @samrin_s, @Livanur_15, @efsunkaan4, @efmirsarchive ‘a teşekkürler.