Senden Daha Güzel reytinglerde bu hafta tüm kategorilerde 2. oldu. Reyting olanları ise Total’de 3,84, AB’de 2,72 reyting ve ABC1’de 3,10 reyting. Yeni bölüme bir kala, nerede kalmıştık 7. bölüm yazısı konuk yazar Hande‘nin kaleminden. Keyifli okumalar…
Hangi açıdan bakarsam bakayım Ali’nin bu yaptığı düpedüz tacizdi. Geçmişi geçmişte bıraktığı mesajını net bir şekilde verdikten ve 5 dakika önce Emir’le sarmaş dolaş dans ettikten sonra Efsun’un böyle bir şeyi istemeyeceği çok belliydi. Ali’nin onu öpmesi ex de olsa kabul edilemezdi. Bu açıkça Efsun’u kaybediyor olmanın paniğiyle yapılmış bir bencillikti.
“Anlamadım ne diyorsun?
Başından beri olması gerekeni söylüyorum. Ben kalacağım; sen gideceksin.”
Efsun onun tacizine verilebilecek en doğru yanıtı verdi. Ama ben onun yerinde olsaydım şöyle okkalı bir tokat yapıştırır; dünyanın kaç bucak olduğunu gösterirdim de Efsun benden kibar. Cevabını çok güzel verdi de olan oldu ve Emir onları öpüşürken görüp sevgili olduklarını sandı. Gördükleri gerçeği yansıtmasa da hayal kırklığına uğrayan Emir için üzülüp klinikten temelli gidecek sanmıştım ama Emir beni şaşırtıp kalmaya karar verdi. Kalma nedeninin Efsun’la savaşıp onu klinikten yollamak olacağını düşündüğümde ise klinikte kalmaya karar vermesine sevinen Efsun’u bir çırpıda kovuşuna ve her şeyi onu göndermek için yaptığını söyleyişine tanık olup hayal kırklığına uğradım. Emir’in diğer romantik komedi erkeklerinden farklı olduğunu düşünmüştüm. Ona olan duygularını kendine bile itiraf edemediği bir dönemde kız sanki onu aldatmış gibi davranan tiplerden biri olmaz sanmıştım ama o buz gibi bakışlarıyla Efsun’un kalbini kırmak için hiç vakit kaybetmedi. Efsun’a kendini öyle küçük ve aldatılmış hissettirdi ki kızın gözü uğruna savaştığı çiftliği bile görmedi.
Taraf tutmamak için yaşadıkları bu yıkım anının ikisinin de bakış açısından değerlendirmeye çalıştım. Geçmişte neler yaşadığını henüz bilmesem de Emir için insanlara güvenmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Emir için önce güven sonra aşk geliyor. Bu yüzden de kalbini kolay kolay kimseye açmıyor. Kalbinin daha fazla kırılmasını önleyebilmek için de bu nedenle etrafına kalın bir duvar örmüş. Onu anlayabiliyorum hatta kalbini koruyabilme konusunda onu çok daha iyi anlıyorum zira aynı savunma mekanizması bende de mevcut. Ancak bu sisteme rağmen uzun bir zamandan sonra kalbinin etrafındaki kalın duvarın çatlaklarından sızmayı başarabilen ilk kişi de Efsun’du. Emir ona tüm benliğiyle güven duyup âşık olmaya başlamıştı ki Efsun’un ona yalan söylediğini anladı ve hayal kırıklığına uğradı. Böylece de başladığı noktaya dönmüş oldu. Kalbini birine açmak yeterince zorken bir de onu açtığın ilk insanın da seninle oyun oynadığını düşünmek yıkıcı olabilir ama inanın bana o Efsun’dan çok bu adımı attığı için kendine kızgın. Zira kalbini korumak için etrafına bir duvar ören insanlar zamanla o duvarı neden ördüklerini unutup kalpleri o duvardan ibaret sanmaya başlarlar.
Efsun ise geçmişte annesiyle yaşadıklarına rağmen güvenin öylece verilmesi gerektiğine inanan insanlardan. Bir bağın kurulabilmesi için öncesinde bir güven köprüsü kurulması (Leap A Faith) gerektiğine inanan biri. Bütün hayatını annesi gibi olmamaya yani sözüne güvenilir ve verdiği sözleri daima tutan biri olmaya özen göstererek geçirmiş. Buna rağmen şimdi karşısında onu güvenilir olmadığını daha doğrusu annesi gibi olduğunu hissettiren bir adam vardı. Yapabileceği en iyi şey orayı hemen terk edip kendini güvende hissettiği -kendi gibi hissettiği- yuvasına dönmekti. O yüzden gözünü bile kırmadan önce çiftlikten sonra da İstanbul’dan ayrılmaya karar verdi ve eğer babası ona baş etmesi gerekenlerden korkup kaçmamasını söylemeseydi gözü uğruna bu kadar çileye katlandığı çiftliği bile görmezdi. Ki Efsun için bırakıp gitmek zor da olmazdı. Amerika’daki işini ve mesleğini bıraktığı gibi İstanbul’u da geride bırakarak yeni bir sayfa açardı.
Efsun ve Sarp’ın boğaz manzarasına karşı oturup konuştukları sahnede dikkatimi çeken iki detay vardı. Bunlardan ilki İstanbul’a alışamadığını söyleyen kıza “benimle aynı şeyleri hisseden” diyen Sarp’ın hala Efsun’a meyilli oluşu ikincisi de Efsun’un İstanbul’dan söz ederken aslında başka bir şeyden söz ediyor olmasıydı. Geçen hafta derdini paylaşacak birini aradığında kendini Aslı’nın yanında bulan Sarp’ın Efsun’dan hoşlanma sürecini tamamladığını ve yoluna Aslı’yla devam edeceğini düşünüp sevinmiştim ama belli ki onun Efsun’a karşı hissettiği duygular öyle kolay kolay bitmeyecek. Açıkçası Efsun’un Emir’e karşı bir şeyler hissettiğini söz aralarında ağzından laf kaçırdığında anladığını düşünmüştüm ama belli ki anlamamış. Umarım bu hikâyenin sonunda kalbi paramparça olmuş bir Sarp görmem zira onu seviyorum.
2.detaya gelince fark ettiniz mi bilmiyorum ama Efsun’un İstanbul’la ilgili söylediği her şey kolayca Emir’e uyarlanabilir. Eskiden Efsun için İstanbul onu terk edip giden annesi demekti. Şimdi ise İstanbul onun için Emir demek. Baktığı deniz bile mavi oluşundan Emir’in gözlerini temsil ediyor. Güzel ve hırçın olan İstanbul değil; Emir. Efsun Emir ve İstanbul’u öyle özdeşleştirmiş ki -ya da ondan bahsettiği anlaşılmasın diye yaptı- Emir’in tüm karakter özelliklerini insan olmayan bir şehre yüklemiş durumda. Efsun Emir’in ona yaşattığı tüm hayal kırıklığını bir şehre yükleyerek gidişini meşrulaştırdı.
Efsun’un geçmişini gördüğüm sahnelerde yaşadığı çocukluk travmalarının kalbimi acıttığını söylemeliyim. Annesinin onları terk ettiğini ve babasının alkolik olduğunu biliyordum ama bilmek başka görmekse çok başkaydı. Çocuk denecek yaşta annesi tarafından terk edilmenin ne demek olduğunu çözmesi gerekirken “alkolik babasına” ebeveynlik yapmaya zorlanması beni çok üzdü. Küçük bir çocuk için babasının sorumluluğunu almak ve ailedeki “yetişkin” olmaya çalışmak büyük bir sorumluluk. O yüzden bugün geldiği noktada Efsun’un travmalarında annesinin olduğu kadar babasının da suçu var ama Efsun terk edilen taraf olduğu için babasını bir kurban olarak görüp suçlamamayı seçmiş ve tüm bunların suçunu annesine yıkmış ama annesiyle babasının neden boşandığını hala bilmiyoruz. Ve hikâyeyi Pervin’in ağzından dinlediğimizde bu yapbozun eksik parçasını öğrenmiş olacağımızı düşünüyorum. Bence ortada başka bir hikâye vardı.
Pervin çiftliği terk ettikten sonra bir daha Efsun’u görmedi sanıyordum ama flashback sahnesi sayesinde kızının onunla da yaşadığı bir dönem olduğunu öğrenmiş olduk. Açıkçası ben o dönemde yaşananlarla ilgili daha fazla şey öğrenmeyi diliyorum. Daha çok flashback anıyla neden Antep’e döndüğünü de görmek istiyorum. Efsun ve Emir ailelerinin kırdığı ruhtan yapılmalar. İkisi de sevilmediklerini düşünüyorlar. Kafalarındaki cılız bir ses onlara sevilmeye layık olmadıklarını söylüyor. Onların beceriksizliklerinin suçunu üstlerine alarak yeterince iyi olmadıkları için sevilmediklerine inanıyorlar.
Çoğunluk “insan sevdiğinin canını yakmaz” diyor ama kara aşkın ne olduğunu bilen biri olarak söylüyorum ki insan en çok da sevdiğinin canını yakıyor. Zira yaptıklarınız sizi sevmeyen birinin canını yakamıyor. O gücü insana aşk veriyor. Ama fark şu ki insan sevdiğinin canını yaktığında kendi canını da yakmış oluyor. Asıl cezayı da aslında kendine vermiş oluyor. Emir de Efsun’un duygularını incittiğinde aslında kendi kendini incitmiş oldu. Kendi kalbinin içini boşaltmış oldu. Aklı ona yaptığı şeyin suçluluk duygusuna takıldı. Ve suçluluğuyla öfkesi arasında sıkışıp kaldı. Efsun yalan söyleyerek onu üzmüş olsa da Emir’in tek istediği Efsun’la olmaktı. Bundan ötürü Efsun’un çığlığını duyar duymaz koşa koşa gitti.
#EfMir ilişkinin en sevdiğim yönü birbirlerine kızgın olduklarında bile birbirlerinden uzak duramamaları. Birinin yardıma ihtiyacı olduğunda araları nasıl olursa olsun; öteki yardım etmenin mutlaka bir yolunu buluyor. O yüzden Emir’in çiftlikte yaşananlar hiç olmamış gibi davranıp içeri girmesine şaşırmadım. İlk dürtüsünün ona yardım etmek olmasına gelince benim Emir’den beklediğim hareket de buydu. İnsan kızsa bile sevdiğine yardım eder. Emir bunu yaparak aşkının ne kadar derin olduğunu bize göstermiş oldu. Aralarındaki sorun her ne olursa olsun; Efsun’un yardıma ihtiyacı olduğunda daima yanında olan bir Emir görmemizin en büyük nedeni iyi yetiştirilmiş olmasından. Bir diğer nedeni de Efsun’u söz konusu olduğundan arkasını dönüp gidememesinden. Efsun onu kovduğu halde Emir’in geri adım atmayıp yardım için daldığı banyodaki didişmelerini izlemek öyle zevkliydi çiftlikte olanları hemen unuttum. Evli çiftler gibi kavga ediyorlardı.
Romantik komedilerde duş sahnelerinin bilinen bir hikâye olduğunu biliyorum ancak bu içlerinde en orijinaliydi. İkisinin arasındaki cinsel kimya yüksek olduğu halde duş sahnesinin komedi amaçlı kullanılması hoşuma gitti. Birlikte ıslanmak gibi bir durumları olmadı. Suyun altında göz göze dudak dudağa gelmediler ki benim bu sahneyi seyrederken aklımdan geçen düşünce suyun sıcak mı yoksa soğuk mu olduğuydu. Hangisini daha çok istediğime karar veremedim. Emir’in aklı başına gelsin diye soğuk duş mu yoksa aralarındaki buzların çözülmeye başladığı manasına gelecek şekilde sıcak duş mu olsun? Karar veremedim ama en azından Naz’dan caymasını sağlayacak kadar aydınlatıcı olmasına sevindim.
“Gideceğini hiç düşünmemiştim.
Sen bundan sonra beni düşünme zaten.”
Emir’in ona klinikten gideceksin derken kızgın olduğunu ve söylediklerinde ciddi olmadığını en iyi anlatan sahne buydu. Emir o bavulu kapının önünde görene kadar Efsun’un gerçekten gidebileceğini ve onun gidişinin kendisi için ne anlama geleceğini düşünmemişti. O öpüşmeyi gördükten sonra tek odağı ona yalan söyleyen kadını klinikten kovmak olmuştu. Ama Efsun’un klinikten gitmesinin hayatından da temelli çıkması demek olacağını fark etmemişti. Bunu anca bavulunu görünce düşünecek vakti oldu. Bu da öfkesiyle kaybetme korkusunun arasında daha da fazla sıkışmasına neden oldu. Oysaki dudakları git derken gözleri kal diyordu. Onun olmadığı bir hayat eskilere dönmek demekti. Başından beri bunu istediğini sanırken şimdi kafasının içinde asıl istediğinin bu olmadığını söyleyen bir sesle boğuşuyordu. Efsun’un öfkeli bakışlarının kalbini ok gibi delip geçtiği de eklenince pişmanlığı ortaya çıktı. Canan bile mutsuz olduğunu hemen anladı.
Babasıyla konuştuktan sonra kalıp Emir’le savaşmayı seçeceğini biliyordum ama eskisinden çok daha güçlü ve kararlı olarak dönmesini ben bile beklemiyordum. Emir gittiğini sandığı Efsun’u Pervin ve Kaya’yla birlikte görünce öfkelendi ama içten içe kaldığına sevindiğine emindim. Sevincini onunla kavga ederek maskelemek istedi ancak kavga edişlerini her izlediğimde bu kavgaların birbirlerine duydukları öfke ve nefretten değil; aşktan olduğuna daha çok ikna oluyorum. Hislerini kendilerine ve birbirlerine itiraf edememelerinin yarattığı gerginliği karşılıklı kavga ederek atmaya çalıştıklarına inanıyorum. Her kavga onları kaçınılmaz sona biraz daha yakınlaştırıyor ama bilmiyorlar. Günün birinde aralarındaki çekime daha fazla karşı koyamayıp ya aşklarını itiraf edecekler ya da öpüşecekler ama bakalım ne zaman olacak bu?
Onları odada yalnız bıraktıklarında Efsun’un Emir’e meydan okumasına sevindim. Zira kliniğe geldiğinden beri görmek istediğim Efsun buydu. Kliniğin ortağı olduğunun daha çok bilincinde olan kendinden emin bir Efsun görmek harikaydı. Emir’e onu klinikten göndermenin düşündüğü kadar kolay olmadığını ve savaşa hazırlıklı olması gerektiğini göstermiş oldu. Efsun o vakte kadar 3 ay sonra gidiyorum diye Emir’e hep yumuşak yüzünü gösterdi ama bundan sonra köylülerin de korkutan yüzünü göstermeye karar vermişti. Doğrusunu söylemek gerekirse Emir’in rekabeti sevdiğini bildiğimden Efsun’un başlattığı savaşın ilişkilerine olumlu yansıyacağına inanıyorum. Ciddiye alınması için ciddi olması şart bence.
Ali’nin klinikteki diğer doktorlara davranışlarını beğenmediğimi daha önce de söylemiştim. Gülden’i sevmesem de onun da bir kadın olduğunu düşünerek yaptığı saygısızlığa çok kızmıştım. Bu hafta da dozunu arttırarak kabalıklarına devam etti. Gülden’di ve Binnur’du derken sıranın Taner’e gelmesine inanamadım. Akademisyen olduğu için Taner’e bir saygı duymasını beklerdim de olmadı. Emir’in de bir egosu var ama onun birlikte çalıştığı doktorlara karşı bir saygısı da var. Onun bu saygısızlığının üstüne bir de Emir’in onları sevgili zannettiği için Ali’ye bilenmesi de eklenince Efsun aralarına girmese birbirlerine gireceklerdi. Emir onun üstüne atlayacak ve biz de bir ergen kavgası izleyeceğiz diye düşünürken Efsun’un ikisini de konuşmak için odasına çağırmasına bayıldım Kendimi ergenleri kulağından tutup disiplin olsunlar diye müdür odasına götüren bir öğretmen izliyormuş gibi hissettim. Efsun bununla asıl patronun kim olduğunu herkese göstermiş oldu. Emir’e kafasına göre kararlar aldığı Ali’ye de herkese kaba davrandığı için haddini güzel bildirdi, helal.
Efsun’un yüzü yanan adam ameliyat olabilsin diye elinden geleni yapmasından ve ona yeni bir hayat verebilmek adına kendini paralamasından söz edecek olursak verilen mesajı sevdiğimi söylemeliyim. Estetiğin sadece “botoks ve dolgu” olmadığını Metin gibi yüzü yandığı için bu ameliyata ihtiyacı olan insanların olduğunu da göstermelerine sevindim. Bu sayede hem dizinin mekanlarından biri estetik kliniği diye hem de Emir ara sıra yarı çıplak dolaşıyor diye diziyi yüzeysel bulanlar ne kadar önyargılı olduklarını görebilirler. Aynı zamanda bu sahne sayesinde dizideki hiçbir diyaloğun boşuna olmadığını görmek de umut vericiydi. Metin öğretmenin ücretsiz ameliyat ihtiyacı daha önce Emir’in aile evinde yemek yediğinde Kaya’yla konuştuğu bir konuydu. Efsun’un sadece üstüne konuşmayıp ihtiyacı olanlara yardım etme hayalini realiteye dökmeye çalışması beni gururlandırdı. Böylece Efsun’un böyle bir hayali vardı ama sadece hayal olarak kaldı demek zorunda kalmadım. Bunun yanı sıra adamın “size bir randevu verelim” dedikten sonra ortadan kaybolan birine dönüşmemesine de sevindim. Metin’i geri çevirdi diye Gülden’e haddini bildirdiği konuşma da havada kalmamış oldu.
Metinin nişanlısı üzerinden verilen “önemli olan iç güzelliğidir” mesajının yanı sıra karşılık beklemeden verilen sevginin güzelliğinin de anlatılmasına çok sevindim. Zira dış güzellik insanı sadece ilk bakışta ilgi çekici kılabilir ancak ruhundaki güzellik olmazsa ya da ilişkiler ruhların birbirini tamamlamasıyla pekiştirilmezse ömrü anca bir mevsim sürebilir. Daima mükemmel olmanın sevilmek için bir koşul olmadığını anlaması konusunda Emir’in aydınlanmasına da yardımcı oldu. İnsanları eşsiz kılan şeyin kusurlu olmaları gerçeğinden geçmesi Efsun’un Metin’in hayatı için yapmaya çalıştığı şeyler kadar ilham vericiydi. Efsun’un öyle güzel bir kalbi var ki dokunduğu insanların hayatlarını da güzelleştiriyor. Emir de bunun farkında ki kendisine yalan söylediği için ona kızgın olduğu halde Efsun’dan çok etkilendi ve bu iyilik çabasında elinden geldiğince ona destek olmaya çalıştı. Ki yardımseverliğinden etkilendiğini Pervin’e kızını anlattığı geçen haftaki bölümdeki sahneden biliyoruz. Efsun hakkında “yardımseverdir” derken gözlerinin içi parlıyordu. Onunla gurur duydu…
“Var ama o seni kıymetli yapıyor. Sen Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş kendi karakterini oluşturmuş bir insansın. İnsanlar doğuştan kendi karakterlerini bulamıyorlar. Sen karakterini bulmuşsun ve onu geliştiriyorsun. Bence avam değilsin; tam benim havamsın.”
Diziye başladığımdan beri görmek istediğim bir çiftti Binnur ve Yaşar. Ki bir ara Yaşar evli diye Binnur’un yörüngesini Mete’ye kaydıracaklar diye çok korkmuştum. Ama neyse ki bu bölümle birlikte ilişkilerinin düşündüğüm noktaya doğru ilerlediğini gördüm. Binnur karısı için tavsiye verirken Yaşar da giyimiyle ilgili yardım ederken aralarında bir yakınlaşma oldu. Hele de bu bölümde Yaşar’ın onu beğendiğini gösteren birçok kare vardı. Bu karelerin başında da Binnur’un ona avam olup olmadığını sorduğu an geliyordu. Yaşar ona eşsiz bir kadın olduğunu öyle iyi anlattı ki hayranlığını da belli ediverdi. Ve fark etmeden kurduğu bazı cümleler de bilinçaltındakileri ortaya döktü. Ki “Tam benim havamsın” cümlesi de bunların başında geliyordu. Aralarındaki enerji alışverişi öyle doğal bir şekilde yaşanıyor ki hiçbir şey anlamadılar.
Yaşam koçu Yaşar’la milletin hayatını idare etmeyi seven Binnur’un iyi anlaşacaklarını tahmin etmiştim ama onlarınki iyi anlaşmaktan ziyade flörtleşmeydi. Binnur’un hayat enerjisi kötü giden evliliği yüzünden enerjisi düşmüş Yaşar’a şifa oldu. Hayatına bir renk bir ışık geldi. Binnur’un hayatına yaptığı olumlu etkinin her geçen gün biraz daha fazla hayatına girdiğini görebiliyorum. Tabi ki bu etkileşim tek taraflı bir durum değil. Yaşar’ın da Binnur’un hayatına kattığı olumluluğu görebiliyorum. Kendine daha fazla güvenmeye başladı daha önemlisi de o söylemeden içini okuyan birine sahip oldu.
Yaşar’ın saatlerini neşe içinde Binnur’la geçirmesi ve ne kadar renkli bir kız olduğunu 32 dişi birden sırıtırken söylemesi Binnur’dan hoşlandığını kanıtlamıyorsa bir öğleden sonrasını onunla geçirdikten sonra -en mutlu olduğu anda- karısını gördüğünü sanması kanıtlamalı. Ki eşini gördüğünü sanması tehlikeli sularda yüzmeye başladığını söylemeye çalışan bilinçaltının oyunuydu. Bilinçaltı karısıyla ayrı bile olsalar hala evli olduğunu ve eşi olmayan bir kadından hoşlanmaya -onunla flört etmeye- başladığını söylemeye çabalıyordu. Bilinçaltının ona “evli” olduğunu hatırlatmasını iyiye yordum. Bu hayatındaki kadınlara haksızlık edemeyecek bir vicdana sahip olduğunu gösteriyordu ama onun seçtiği kıyafetlerle Sarp’ın mekanına geldiğinde verdiği tepkiye bakılacak olursak kendine hâkim olma becerilerinin de bir yere kadar işine yaradığı söylenebilir bence. Binnur mekâna girdiği anda güzelliği karşısında çarpıldı. Binnur’un görünüşünün zekasıyla orantılı hale gelmesine sevindim. Zekâsı ve kişiliğinin parıltısının Binnur’un dış görünüşüne yansıtılmasını adil buldum.
Yaşar’ın Binnur’un dış görünüşü karşısında yaptığı filtresiz yorumları ve kontrolsüz tepkileri sevdim. Aklı öyle başından gitti ki elini boynuna götürme hareketini nevrinin dönmesine bağladım. Yaşar’ın tansiyonu yükseldi. Sürekli evliliğinden dert yanan Yaşar’ın gördüğü en hoş kadının Binnur olduğunu söylemesi ve “Tanrı kadını yarattı” demesi hep Binnur’un çekim alanına girdiğinin alametleri ki alkol insanın baskıladığı arzularını ortaya çıkarıyorsa sarhoş olduğu vakit Emir’in evinde bütün dikkatini Binnur’un yüzüşüne vermesi ve onu bir balerin olarak görmesi bir şeylerin başlangıcı denebilir.
Efsun’un eteklerindeki taşları döksünler; kavga etme nedenlerine bir çözüm bulalım diye düzenlediği yemeğe geçersek “Erkekler daima oğlan kalır” sözüne her geçen gün daha fazla inanmaya başlıyorum. Alanında en iyisi olan iki cerrahın lisedeymiş gibi bir kadın için rekabet ediyor olmalarına inanamıyorum. Ali’nin öpüşme isteğini geri çeviren ve geçmişi geçmişte bırakmak istediğini söyleyen Efsun’un gözünün içine baka baka geçmişi tekrar canlandırmaya çalışmasına bencillik mi yoksa delilik mi desem bilemiyorum ama Emir’in de ondan aşağı kalmadığını görebiliyorum. Son ana kadar dokunmayı aklından bile geçirmediği oyuncağına Ali dokunmak isteyince sinirlenen Emir’in eve kadın getirdiğinde aklı neredeydi acaba? Naz’ın evine elinde çiçeklerle giderken aklı neredeydi? Birlikte çalıştığı hiçbir doktorla gönül ilişkisi kurmayacağı klinikte bas bas bağırırken kalbini Efsun’a kaptırmış olmasına yapacağı savunma neydi merak ediyorum.
Senden umudunu kesmemiş bir eski sevgiliyi bezdirmenin en etkili yolu ona kötü davranmaktan değil; onu görmezden gelmekten geçiyor. Emir ve Efsun’un birbirlerinin tercihlerini sorgularken onu görmezden gelmelerinden öyle sıkıldı ki özel konuşacaklarsa gidebileceğini söyleyerek sitem bile etti. Ki bana soracak olursanız bu Efsun ve Emir’in bir araya geldiklerinde yanlarındaki insanları ve cihanı unuttuklarının kanıtıydı. #EfMir daha sevgili bile olmadan öyle bir sevgililik halindeydiler ki her yan yana geldiklerinde özellikle de kavga ettiklerinde yanlarında insanların olduğunu unutuyorlardı. Ali de aralarındaki bu yakınlığın fark ettiği için tüm gücüyle Emir’i Efsun’dan uzaklaştırmak için imalarda bulunuyordu.
“Sizi gördüm. Sizi partide öpüşürken gördüm. (…) Ali Bıçakçı’nın eski sevgilin olduğunu biliyorum. Doğru değil mi? Bunca zaman beni onu tanımıyormuş gibi davranarak kandırmadın mı? Bu mu senin dürüstlüğün?”
Efsun sorunlarımızı konuşup hallettik zannederken Emir’in telefonuna gelen bir resimle gecenin gidişatı değişti. Keşke Emir onların bir zamanlar sevgili olduklarını kendi anlamış olsaydı ya da Efsun dürüstlükten bahsetmeye başlamışken ona bir zamanlar sevgili olduklarını da söylemiş olsaydı. Zira bu konuda Gülden’in bir parmağı olmasını hiç sevmedim. Bir anlığına da olsa Gülden’in zafer kazanmasını istemiyorum ancak Emir’in konu çok uzamadan gerçeği öğrenmesine de sevindim. En azından aralarındaki yakınlığın onunla tanışmadan önce yaşandığını anladı ama bu bilgiyle gördüğü öpüşmeyi birleştirdiğinde çıkardığı sonuç onu masadan kalkmasına neden olacak kadar kızdırdı. O öpücüğü görmemiş Efsun da yalan söylememiş olsaydı bunların hiçbiri yaşanmazdı. En önemlisi de güven konusunda sorunları olan Emir Efsun’u bir kez daha yalan söylerken yakalamış olmazdı. Ki bence eski sevgili olmalarından ziyade Efsun’un ona yine yalan söylemesine bozuldu. Bu andan sonra Efsun gerçeği itiraf etse ve gördüğü öpücüğün bir anlamı olmadığını dile getirse ne fayda? Bu kadar yalandan ve sırdan sonra Emir’in ona inanmamasına kızmadım; aksine Emir’e hak verdim.
Sarhoşluk mevzusuna pek girmek istemiyorum ama alkol hakkındaki kişisel düşüncem bir kenara bunun izlediğim en eğlenceli sarhoşluk sahnesi olduğunu söyleyebilirim. Ali’yi klinikten göndermek adına plan yaparken sarhoş olmalarına pek anlam veremesem de sahnenin gereksiz bir şekilde uzatılmamasına ve tadında kalmasına sevindim. Bir ara keşke birazcık da sahneleri olsaydı diye düşündüğümü de itiraf ediyorum. Özellikle de sarhoşları minibüsle eve taşıma planı harikaydı. Emir demeseydi bile bu planın Efsun’un olduğunu anlardım. Çünkü tam Efsun’a yaraşır bir plandı. Ben toplu skandallarını izlerken çok eğlendim. Efsun ve Emir’in minibüsteki kavgalarının güzelliği dışında Binnur’un Emir’le dans etme girişimi de hoştu. Ortak noktalarının Efsun olduğu düşünülürse Binnur ve Emir’in daha çok sahnesi olması gerek.
“Ben Ali Bıçakçı’ya karşı bir şey hissetmiyorum. Ben ona o zamanda bir şey hissetmiyordum. Aşık değildim yani. Denedik, olmadı. (…) ben onu istemiyorum. Ben onu hayatımda da klinikte de istemiyorum. Niye inanmıyorsun?
(…) Yakışıklı da bulmuyorsun yani?
Yakışıklıysa yakışıklı benim için önemli olan iç güzelliği.”
Emir’in söz konusu Efsun olduğunda çocuklaşıp masumlaşmasını seviyorum dedim ya sarhoşları ayıltmak için kahve yaparken Efsun’un hala Ali’ye karşı bir şeyler hissedip hissetmediği konusunda çocuk gibi Efsun’un ağzını aramasına bayıldım. Bölümde onun en tatlı olduğu sahne bence buydu. Geçmişte ne yaşadığını bilmesem de Efsun’un ağzından ona karşı bir şey hissetmediğini işittiği halde sorularına devam ettiği düşünülse geçmişte kalbini birinin güvenini sarsıp kalbini kırdığını söyleyebilirim. Aynı acıyı tekrar yaşamamak için bu defa temkinli davranıyordu ama Efsun’un o adama âşık olmadığını bilmek de onu heyecanlandırıyordu. Efsun’un hislerini ve kendini bütünüyle anlatma fırsatı bulabilmesi güzeldi. Zira romantik komedilerde bu mevzular genellikle gereksiz yere uzatılır. Bu defa uzatılmadan açıklanmış oldu. Sarhoşlarımız sayesinde Emir ve Efsun’un bir araya gelip sorumluluk sahibi ebeveyn rolünü üstlenmelerine sevindim.
Metin’in ameliyatı için gerekli olan parayı toplayamadıklarına üzülen Efsun’u mesut edebilmek ve sahiden yardımlarına ihtiyaç duyan bir insanının hayatını güzelleştirebilmek için “yönetim kurulundan habersiz” ameliyat yapma fikrini ortaya atmasına bayıldım. Bu fikrin insanlara yardım edebilmek için kuralları yıkmaktan çekinmeyen Efsun’dan değil de kural düşkünü Emir’den gelmesi çok anlamlıydı. Başından beri adama yardım etme konusunda Efsun’a destek olmaya hazır olması başka Efsun’u mutlu edebilmek için suç işlemeye razı olması ise bambaşka bir konuydu. Ki itiraf ediyorum Emir gözüme daha önce hiç bu kadar sempatik gelmemişti. Efsun’un gözlerinin içine baka baka hiç tereddüt etmeden başını yakmaya hazır olması ilham vericiydi. Onun sayesinde Efsun’un gözleri parıldadı ki bu yaptığından ben bile etkilendim. Üstelik bu ameliyatı yapmaya karar vererek sadece suç işlemeyi düşünmedi klinikteki herkesi de bu suçuna davet etti.
Dürüst olayım bu sahnede Efsun ve Emir’in karşılıklı oturmalarını çok sevdim. Yan yana değil; karşı karşıyaydılar ama uzansalar birbirlerine dokunabilecek kadar da yakındılar. Bunun aralarında çok güzel bir köprü kurduğuna inanıyorum. Efsun’un coşkuyla elini tutmasına bayıldım. Elleri birbirine değdiğinde aralarındaki çekimi her ikisinin de hissettiğine eminim. Ki Emir tam olarak bu yüzden kendini geri çekti. Çünkü Efsun’un gözlerinde kendini kaybettiğinin farkında. Bu yüzden de kaybolmamak için aşktan kaçıyor. Ama ne kadar kaçarsa kaçsın; sonsuza dek saklanamayacağını bilmeli.
Yaşar’ın bir karar aldık lafını duyunca aklına gelen ilk şeyin evlilik olmasını sevdim. Evlilik kararı sözünü duyar duymaz Efsun ve Emir’in yüzlerinin aldığı şekil ve hemen dönüp birbirlerine bakmalarına bayıldım. Bu ileriye dönük bir kehanet mi bilmiyorum ama ağzına sağlık, Yaşar. İnşallah bir gün o dileğimiz de gerçek olur. Sinirlenip Yaşar’a bağırmak yerine gülümsemeleri bile iyiye işaret diyebiliriz bence. Biz şimdiden mesajı verelim de belki bir gün bilinçaltlarına yerleşiverir.
Efsun’un Emir’in doktorluğunu savunmasını ne kadar sevdiysem Ali’nin kıza dokunmasından da o kadar nefret ettim. Ama sonrasında Metin’in ameliyatı için cerrah arayışının nasıl gittiğini konuştukları sahnede Emir’in bu defa elini onun elinden çekmediğini görünce yanlış anlaşılmaların sona erdiğini ve Emir’in de bir adım atmaya istekli olduğunu anlayıp sevindim. Ali’nin olmayacak zamanlarda ortaya çıkma huyu olmasaydı güzel güzel el tutuştuklarını izleyebilirdik bence. Emir hem hiç bırakmayacak kadar kararlı hem de Efsun’u incitmeyecek kadar narin bir şekilde Efsun’un elini tutuyordu.
Emel Müftüoğlu istisnasından sonra Emir ve Efsun’un ilk defa gerçek iki ortak gibi birlikte hareket etmelerine sevindim. Üstelik sadece birlikte hareket etmediler. Emir’in liderliği Efsun’un öngörüsünde ilk defa klinikteki bütün doktorlar hayırlı bir amaç için iş birliği yaptılar. Birinin kuyusunu kazmaya ve kaos çıkarmaya değil; bir insanın hayatını geri kazanması gibi kutsal bir amacı yerine getirmeye toplandılar. Herkesin küçük hesaplarını ve birbirleriyle olan dertlerini bir kenara bırakıp doktorluğun gerekliliğini yerine getirmelerine sevindim. Klinik ilk defa Efsun’un umduğu gibi birbirine kenetlendi. Emir dile getirip durduğu o aile ortamını ilk kez iliklerime kadar hissettim. Taner’den yardım etmesini beklemek normal ama Ali’nin güvensizliklerini bir kenara bırakarak bunun bir parçası olması ve Emir’le Ali’nin egolarını terk etmeleri çok duygulanmama neden oldu. Dürüst olmam gerekirse 40 yıl düşünsem Ali’nin böyle bir şey yapacağına ve Emir’le uyum içinde çalışacağına ihtimal vermezdim ama herkes 5 dakikalığına da olsa Metin için düşmanlıklarını bir kenara bıraktı.
Ali’nin bu ameliyatı iyilik olsun diye kabul etmediğini bilsem de Efsun’un ona hiç âşık olmadığını söylemesine sevindim. Gerçi bunu Efsun’un ağzından duymak bile Ali’nin gerçeği anlamasına yardımcı olmadı ama en azından Efsun nerede durduğunu belli etmiş oldu. Ali aşkın önemli bir kriter olmadığını söyleyerek gözümden sonsuza dek düştü. Ben aşka sonuna kadar inanan bir romantik olarak iki insanın birbirlerini sevmelerinin tek başına yetersiz olduğuna inanıyorum. Zira kalbi güzel bir insan hayatına giren herkesi insan oldukları için sevip değer verebilir ama hepsine âşık olamaz. Ali kız için en iyisini bildiğini sanıyor ama onun hiçbir şey bildiği yok. Bazen insan için en iyisi mükemmel olan değil; aksine yaralı olandır. “Bizim hayallerimiz vardı sen unutmuşsun” demek neyin kafası bilmiyorum ama Ali’nin ayıp ettiği alenen ortada. Ki Efsun’un Emir’i hastalarından kıskanmasına bakacak olursak Efsun’un istediğinin o değil; Emir olduğu belli.
“Ameliyatı yapacak cerrahı buldum. (…)
Nereden buldun? Kim?
Ali Bıçakçı.
Tabi, Ali Bıçakçı. Son günlerde ağzından çıkan tek söz…
Emir yapma. Adam kendisi yardım etmek istedi. Sen de kabul edersen (…) bu sefer bir araya gelelim. Yapalım şu ameliyatı, olur mu? Emir lütfen.
Neyse ortada güzel bir amaç var sonuçta. Adam iyi bir cerrah. Olur. Yapalım.”
Bu yaşıma geldim ama hala aşkın insana neler yapabildiğine şaşırıyorum. Emir gibi kadınların gözdesi gecelerin prensi olan başarılı ve yakışıklı bir cerrah söz konusu âşık olduğu kadın olduğunda yanağına kondurulan bir öpücükle kendini kaybedip Ferhat’a dönebiliyor. Yaşadığı hayatı ve kadınlarla olan fiziki münasebetini düşününce yanağına kondurulan bir öpücüğün onu böyle etkilemeyeceğini düşünüyor ama sanırım öpücüğün kendisine değil; onu konduran kişinin kim olduğuna bakmak gerekiyor. Efsun’un bir masum öpücüğünden bu kadar etkileniyorsa dudakları tekrar kavuştuğunda nasıl tepki verecek merak ediyorum. Herhalde bütün gün yüzünde kocaman bir gülümseme aklında da Efsun’u olacak.
Emir bu kadar istenmediği ve nefret edildiği yerde kalma nedeninin Efsun olduğunu o demeden biliyordu. Ali de Emir’in Efsun’a karşı ciddi duygular beslediğini daha o kendine bile itiraf edememişken biliyordu. Kavgada buradan çıkıyordu. Neleri söylediklerinden değil; neleri söylemediklerinden. Alanında çok iyi olan iki cerrah ufak tefek bir kız için birbirlerine girmeye hazırdılar ama Efsun’un ameliyat öncesi Emir için yaptığı hoşluğu düşünecek olursak bu savaşın kazananının kim olduğu belliydi. Efsun’un gözlerinde de aklında da kalbinde de sadece aşktan korkan adama yani Emir’e yer vardı.
Bir konuda daha Binnur’a hak vermeliyim ki maskeden sadece gözleri görünüyor olsa da o gözlerde çok derin anlamlar saklı. Emir’i sevmek için sadece gözlerinin içine bakmak bile yeter. Çünkü doğru insanı gözlerine baktığında tanıyabilir; gözlerini üstünden ayırmadığı insanı bütün kalbiyle sevdiğini o gözlere bakarak anlayabilirsiniz. Tıpkı Emir’in gözlerini Efsun’dan ayırmaması gibi. Ayrıca Efsun’un gözlerinin de sadece onu gördüğü yaptığı müzik listesinden belli oluyordu. Beni okuyan arkadaşların yaş aralığının ne olduğunu bilemiyorum ama bir zamanlar sevdiğin insan için karışık kasetler hazırlamak flörtün bir parçası ve sevdiğin insana açılmanın bir yolu sayılırdı. O yüzden Efsun’un bu yaptığı çok anlamlı.
Emir ve Ali arasındaki gerilimde suçu hep Ali’de bulan insanlardanım ama bunun nedeni Emir’i sevmem ya da Ali’den nefret etmem değil. Bunun nedeni Ali’nin dur durak bilmeyen aşağılamalarının yanı sıra kendini istemediğini söyleyen Efsun için en iyisini Efsun’un değil de kendisinin bildiğini söylemesi. Efsun yüzüne karşı ona “âşık olmadığını” söylediği halde güzel bir akşam yemeği ve en sevdiği çiçeklerle onu kendisiyle birlikte Amerika’ya dönmeye ikna edebileceğine inanması toksik maskülen düşünceye bir örnekti. Hayatının akışını tamamen değiştirebilecek ciddi bir konuda Efsun’u kolaylıkla manipüle edilebileceğini düşünüyorsa ya onun aklını küçümsüyordur ya da kendininkine fazla güveniyordur. Ali için hangisinin geçerli olduğunu bilmiyorum ama bencil taraf Ali olduğundan benim tutacağım taraf hep Emir olacak.
Efsun’un yüz nakli ameliyatında gerçekleşmesi milyonda bir ihtimal olan bir durumu önceden öngörerek gerekli iğneyi hazırlaması hem Metin’in hayatını kurtardı hem de Emir’in ondan saklanan önemli bir sırrı çözmesi için gerekli koşulları sağladı diyebilirim. Sonuç olarak Metin’in hayatını ve de ameliyatı kurtaran Efsun oldu ki daha önce kaybettiği hastası yüzünden yaşadığı travma düşünülürse bunun Efsun’un özgüvenini yeniden kazanması açısından olumlu bir gelişme olduğu söylenebilir. Emir’e dönersek Efsun’un bir sırrını daha başkasından öğrenmek yerine kendi keşfetmiş olmasına sevindim. Efsun’un ara ara ağzından kaçırdıklarını yakalama konusunda usta olan Emir için Efsun’un ameliyathaneye getirdiği iğne her şeyi çözmesini sağlayan olay oldu ki onun gibi zeki bir adamdan daha azını da beklemezdim. Onun bir dermatolog değil; cerrah olduğunu anladığında verdiği tepkinin Ali’yle ilgili gerçeği öğrendiğinde verdiği tepki gibi olmamasına çok sevindim. Efsun ona bu konuda da yalan söylemiş olduğu halde büyük bir tepki vermemesini de bu durumun onun kalbiyle ilgili olmamasına ve yaşadığı travmaya saygı duymasına bağladım sizin yorumunuz bilemem.
Emir’in onu görünce elindeki yarayı gizleyerek ona göstermek istememesi çok düşünceli bir davranıştı. Belki Efsun’un yarasını görüp üzülmesini istemedi belki de kalbini aşka kapatmış biri olarak yarasını göstermekten korktu ama her iki halükârda da Efsun’dan gizlemeyi başaramadı. Zira söz konusu Emir olduğunda Efsun hiçbir detayı kaçmıyordu. Görür görmez yarasına yaptığı o pansumanı tanıştıkları günden beri Emir’in kalbine yapmaya başladığını düşünecek olursak pansuman sahnesinin özünde Emir’in kalbinin iyileşmeye ve yeniden atmaya başladığının bir metaforu olarak görmek kaçınılmazdı. Özellikle de Efsun eline üflediğinde Emir’in gönlüne de üflediğini düşüncesine kapıldım. Üstelik Efsun’un yaralı eline verdiği tepki ve ona pansuman konusundaki aşırı ısrarı da bu hislerin karşılıklı olduğunu kanıtlıyordu bence.
Emir ve Efsun’un kliniği dolandırmış oldukları ve yakalanıp yakalanmayacakları üzerine yaptıkları sohbete bayıldım. Estetik dünyasının Bonnie ve Clyde olmuşlardı. Üstüne bir de gece nöbete kalacak doktorun Emir olduğunu öğrenince Efsun’un Ali’ye verdiği yemek sözünü unutup Emir’le kebap yemeye karar vermesi eklenince demeyin keyfime durumu oluştu. 40 yıl düşünsem Emir’i gece gece kebap yerken göreceğimi hiç düşünmezdim ama bunun Efsun’un hayatına girmiş olmasının etkisi olduğunu düşünüyorum. Yemek yerlerken öyle doğal görünüyorlardı ki Efsun ve Emir’i mi yoksa Cemre ve Burak’ı mı izlediğime emin olamadım. Eğer izlediğim Cemre ve Burak’sa uzun ömürlü bir dostluğun temelleri atılmış demektir ama eğer izlediğim Efsun ve Emir’se şimdiden evli bir çift gibi davrandıkları üzerine iddiaya girebilirim.
Ameliyattan sonra Metin’i bekleyecek nöbetçi doktorun Emir olduğunun ortaya çıkması gibi Kaya’yı oğluyla konuşmaya ikna edenin de Efsun olduğunun ortaya çıkmasına bayıldım. #SendenDahaGüzel yaz sezonunun en fazla reyting alan dizisi olmayabilir ama sırların fazla uzatılmadan ortaya çıktığı hikayesi sağlam işlerinden biri. Dizi başlayalı daha yedi bölüm olmasına rağmen Efsun’un Kaya’yla Emir’den özür dileme konusunda konuşan kişi olduğu da dahil olmak üzere tüm sırları ortaya çıkmış oldu. Emir’i kliniğe döndüren güç olup olmadığından emin olmasam da içindeki yaralı çocuğun bir nebze de olsa şifa bulmasını sağlayan babasıyla yaptığı konuşmaya ön ayak olmuş olması Emir için çok büyük bir anlam taşıyor. Hatta Emir için Efsun’un ruhuna iyi geleceğini düşündüren şey bu gerçek olabilir, o kadar anlamı büyük.
“Seni şaşırtmalı, kışkırtmalı. Seninle birlikte büyümeli, gelişmeli. Seni anlamalı, dinlemeli. (…) Seni hiç kırmayacak. Üzülmene dayanamayacak. Senin için dünyaları yakacak bir adam olmalı. Seni küçük narin bir kelebek gibi avuçlarının içinde tutacak ama sıkmayacak. İşte böyle bir adam olmalı. Sen bunu hak ediyorsun. Çünkü sen harika bir kadınsın.”
Bölümün sonundaki favori sahneme gelecek olursak sahne hakkında yapılabilecek çok bir yorum yok aslında. Geceleri konuşarak geçirmeye alışkın olan Efsun ve Emir bu defa da klinikte bir geceyi paylaşmaya karar verdiler. Ancak bunu öncekilerinden farklı kılan ideal erkeği konuşurken Emir’in omuzunda uykuya dalan Efsun sayesinde ilk kez bir uykuyu da paylaşacak olmalarıydı. Emir’in yaptığı ideal erkek tanımı üzerine kitap bile yazabilirim ancak sahneyi “gerçek aşk” olarak özetlemek de mümkün. Emir’in onun için ideal erkek hakkında söylediği her şey kalbinin kapılarını aşka açmaya hazır olduğunun kanıtıydı. Emir aşık bir adamın nasıl olması gerektiğini tarif ederken ilk defa kalbindeki aşkın varlığını da kabulleniyordu. Üstelik ona âşık olduğunu kabullenmekle kalmayıp kendini daha doğrusu Efsun için nasıl bir adam olması gerektiğini tanımlıyordu diyerek yazımı tamamlıyorum. Emir’in Ali’den gelen aramayı ondan gelen çiçekleri çöp kutusuna atması gibi ekarte etmesine bayıldığımı söyleyerek ambiyansı bozmayıp bu yazıyı noktalıyorum.
Haftaya Görüşmek Üzere… Hoşça Kalın…
Yazıdaki fotoğraflar için @ceci_vf13 (kapak resmi), @dizicibirey1, @EtkinlikSdg, @MuzikveTV, @Lizzie922, @efmirsarchive, @Livanur_15, @mydiziworld ve @aysiiii_ ‘e teşekkürler.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.