Kendime not, biz diziyi izlemekten keyif aldıysan ve bloga yazısını eklemek istiyorsan üşenme ve bölüm biter bitmez ekran karşısına geç. Aksi takdirde, sabah reytinglere baktığında hevesin kursağında kalabilir. Elbette Siyah Beyaz Aşk ‘tan bahsediyorum.
TOTAL; sıra 16 – rating 3,05 – share 7,09 ve AB; sıra 6 – rating 4,38 – share 10,70
Epey düşük. Bu oranlar ne ifade ediyor, dizinin geleceğini etkiler mi bırakalım sektör duayenleri yorumlasın. Ben enerjimi zirveye oynaması dileğine yoğunlaştırarak yorumuma geçiyorum.
Siyah Beyaz Aşk ‘Merhaba’ demeye hazır yazısının bitiminde dediğim gibi tam 8’de ekran karşısına geçtim. İlk bölümün ışığında ‘ekran karşısında olabileceğim Pazartesi akşamlarımı Siyah Beyaz Aşk ’a mı yoksa gelecek hafta başlayacak Çukur’a mı ayıracağıma karar veririm’ diyordum ki ivme sanırım Siyah Beyaz Aşk’tan yana olacak ^^
Esas kız, esas oğlana dair ipucuyla başladı bölüm. Aslı paylaşımcı, tatlı dilli, yardımsever bir kadın ve Ferhat soğuk, duygusuz bir tetikçi… Nedense girişte vurulan adamın bölüm özetinde vurulacağı belirtilen adam olduğunu düşünmüştüm, kayıtlara geçsin; yanılma 1.
Ardından da jenerik… Teaser’daki tango sahnesinin jeneriğe taşınmasına çok sevindim. Bir dakika, Ferhat Aslı’ya dokunduğunda onu da siyah tarafa mı çekiyor? (Aslı’nın bembeyaz elbisesinin siyahlaşması) O zaman Aslı’nın da Ferhat’ın hayatına girmesiyle ortaya çıkartmasına yardımcı olacağı içindeki iyiliğin işareti yok mu? (Ferhat’ın elbisesinin siyah kalması) Bu iyiye işaret demek ki Ferhat hep siyah kalacak! (edit: Yazı altındaki yorumlarda Kore kanıt ile geldi, Ferhat da beyazlaşıyormuş ^^)
İbrahim Çelikkol’un Ferhat’ını pek sevdim. Varsa fandom’ının gazabına uğramak istemem ama kendisi yakışıklı olduğu kadar iyi bir oyuncu değildir. Ama mimiksiz, donuk performansı soğuk kalpsiz Ferhat karakterine ‘cuk’ uymuş. Ayrıca bu ‘siyah’ karakterin karikatürize bir karaktere dönüşmeyeceğine inancım da tam. Birce Akalay’a gelirsek Aslı’yı tam olarak giyebilmiş mi emin değilim. Belki de makyajının etkisinden sadece gözlere ve dudaklara odaklanabildiğimdendir ^^ (En azından tutsaklığının ikinci günü makyaj oranını azaltıverseydiniz ya) İyi olduğunu vurgulamak için karakter pek minnoş çizilmiş ama o kadar da değil diyor insan… Yine de Aslı ile Ferhat’ın enerjisini sevdim. (Bunda ana karakteri adaşım olan esas kızlara toleranslı davranmamın etkisi de olabilir)
İlk bölüm; karakterler tanıtıldı, hikaye örgüsüne giriş yapıldı, her açılan dal için yerleştirilen flashbackler tadında ve özenliydi… Sadece Namık’ın tüm hayatını bilgisayara bağlaması çok inandırıcı gelmedi bana. Gerçi şifre gibi bir açıklama geldi bölüm ortalarında ama yine de mantık soru işaretleri oluşturuyor. Bir soru işareti de hemen hemen her yerli dizide rastladığımız kötü adamdan kaçan adamların kuytulara yönelmesi… Adem’cim halka karışıverseydin ya… Bak ne oldu, yakaladın, hatta öldün ^^ Ama bu vesileyle yıllar sonra Haydarpaşa’da işleyen tren gördük ya hey gidi hey…
Namık – Yeter arasındaki ilişkinin ilk bölümden çözülmesinin iyi olduğundan biraz şüphem var. Benim gibi dayı(!) vurgusunun gerçekliğine inanmış, izlediğim bir yerli dizi de olsa Yeter ve Namık da Siyah Beyaz Aşk’ ın Cersie ve Jaime’si diye düşünmüş olan başka biri var mıdır? Hemen ‘yuh’ demeyin; Ferhat Joffrey Baratheon oluyor bu durumda ki, zalimlik açısından bire bir aynı. Yoksa bu dizi Game of Thrones’un yumuşatılmış uyarlaması mı? Tamam, sustum, zaten Namık ile Yeter’in kardeş olmadıkları ortaya çıktı ^^ Kayıtlara geçsin, yanılma 2.
Flashbacklerden en çok Ferhat’ın babasını kendi kelimeleriyle ölüme göndermesinden etkilendim. Ölüm emri verilmiş, elbet gerçekleşecek ama bunun çocuğunun gülümseyerek yönlendirmesi sonucunda olması gözlerinin önünde öldürülmesinden daha acı… Namık açısından bu ölümle hem pürüzü ortadan kaldırdı, hem de oğlunu kendi gibi siyah tarafa geçirmek için elindeki kozu tam yerinde kullandı.
Ferhat’ın tek bir yumuşak karnı var; kardeşi Savcı Yiğit Aslan. Bakalım hikayenin bu dalı nasıl ilerleyecek. Savcıya dayısının ve dolaylı olarak da kardeşinin içinde olduğu durumu hayatının her anında unutturmayacak bir detay eklenmesi çok güzel olmuş. Evet, topallığından bahsediyorum. Ve Deniz Celiloğlu’nu ekranda görmek güzel <3.
Cahit Gök’ün canlandırdığı Cüneyt Koçak’ın ‘kötüyüm ben kötüyüm’ hissiyatı ilk bölümden fazla geldi. Gülsüm’ün uzayan şişmanlık/hamilelik mevzusu ve Aslı’nın erkek arkadaşı Sinan’ın varlığı ilk bölüm için havada kalan detaylardı.
Ferhat’ın Doktor Aslı’yı ikna için iki dakikada yazdığı hikayeyi sevdim. Pratik çözümler her zaman hayat kurtarır. Ta ki gereğinden fazla akıllı biri ortalığı karıştırana kadar. Bi’ de fazla akıl gibi fazla merak da zarar, bunu da yine Aslı’da gördük. Hem akıllı hem meraklı. Aman, evlerden ırak…
Bölüm sonunda ‘Siyah Beyaz Aşk ’a inanmadık’ temalı yorumlar gülümsetti… İlahi, Ferhat Aslı’ya ilk görüşte aşık olduğu için evlenme teklif ettiğini zannetmek diziyi pek sığ bir bakış açısıyla izlemiş olmanın işareti değil mi? Gerçi dürüm sarma, tutsağına jest olarak sevdiği filmleri tablete yükletme, evinden kıyafetlerin yanı sıra kitabını, solmaya meyilli saksı çiçeğini getirmek aşka düşmenin bir işareti sayılabilir, üstelik ben çapkın İbrahim Çelikkol bakışını 100 metreden tanırım ^^ Ama evlilik nedeni aşk değil be sevgili izleyici…
Günün sonunda Siyah Beyaz Aşk ’ı sevdim. Hikayesini sevdim, karakterleri sevdim. Bir aksilik olmazsa gelecek haftada ekran başına (Çukur’a rağmen) geçerim. Ama konumuz sosyal medyada destek çıkmak ise, bu dizi en çok adı dolayısıyla Beşiktaş’tan ekmek yer, TT garanti. Ama sadece bu yetmez, ben misyona uyarım: ilk bölümden #AsFer ci oldum, ya siz?