SON YAZ – Birlikten Kuvvet Doğar

Yaz mevsimini özlemişim galiba… Alaçatı, Çeşme ne güzel geldi… Bu yazın hakkını veremediğimiz malum; güneş, deniz ilaç gibi geldi… Konuyu, oyuncuları, Burak Arlıer’in kurduğu dünyayı, müzikleri, kısacası Son Yaz ilk bölümü sevdim, izlerim…

Genel değerlendirmeye başlamadan ilk bölümü ile ekranlarımıza konuk olan Son Yaz’ın konusuna bir göz atalım:

 

 

“İdealist Cumhuriyet Savcısı Selim Kara (Ali Atay), 8 yıl önce hapse yolladığı organize suç lideri Selçuk Taşkın’dan (Arif Pişkin) reddedemeyeceği bir teklif alır. Selçuk Taşkın, Savcı Selim Kara’nın bütün suç örgütünü çökertecek davasında, tanıklık yapmayı istemektedir. Ancak bunun için tek bir şartı vardır; oğlu Akgün Gökalp Taşkın’ı (Alperen Duymaz) Selim Kara’nın bizzat koruması… Suç dünyası içinde büyümüş, tehlikeli ve sorunlu görünümünün ardında duygusal bir genç olan Akgün için bu kabul edilmesi güç bir durumdur. Hayat beklemediği bir yerden daha sınar Selim’i; İzmir’de çocukları ile yaşayan eşi Canan (Funda Eryiğit) boşanmak istemektedir. Ailesi ile işi arasında kalan Savcı Kara, baş belası olarak gördüğü Akgün’ü ailesinin yanına İzmir Çeşme’de bulunan Adalet Sitesi’ne götürmek zorunda kalır. Selim’in beklenmeyen misafiri Akgün’ün gelişi site sakinlerinin tüm dengelerini altüst edecek; Ege’de başlayan bu rüzgâr, herkesin hayatını değiştirecek büyük bir fırtınaya dönüşecektir.”

 

En azından uyarlama olmadığına sevindiğim, biraz mafya-polisiye, biraz dram, olmazsa olmaz aşk ile harmanlanmış bir dizi. Üzerine çok da kafa yorulacak bir konusu olmayabilir ama kadroda Ali Atay, Funda Eryiğit ve Alperen Durmaz olduğuna göre en azından iyi oyunculuk performansı izleyeceğimiz kesin. İzledik de…

 

 

Yeni bir yerli dizi izlemek istemezsin ama Ali Atay’ın ismi seni yeniden ekran karşısına çeker ya. Son Yaz’da da aynen böyle oldu. İzleyeceğiz, mecbur.  Leyla ile Mecnun’dan sonra, karşılaştırmaya gerek bile olmadan Ali Atay’ın savcı olduğuna inandım. Ciddi karakterinin içine sıkıştırılmış eğlenceli ve romantik yanlarını keşfetmek güzel olacak.

 

 

Alperen Durmaz ile Ali Atay’ın karakterleri Savcı Selim ve Akgün ikilisi ile güzel bir iş çıkartacakları da henüz ilk bölümden hissettirdi.  Babasından yaralı olan Akgün bu yaralarını savcının kanatları altında mı iyileştirecek?  Bu konu -sosyal medyada çokça bahsi geçtiği üzere- Medcezir’den tanıdık. Küçük ama önemli bir farklılık var, Akgün’ün babası ile ilişkileri kadar Savcı’nın da babalığı sorunlu. Bu nedenle Savcı’da babalığı Akgün ile öğrenecek belli ki. Bugüne kadar çocukları ile olan ilişkilerinde çok hata yapmış, geriye dönük hataların, kırgınlıkların telafisi belki mümkün değil ama ileriki günler için Akgün Selim için bir büyük bir yol gösterici olacak.

 

 

 

Akgün tam bir deli-kanlı. Durulması için epeyce emek harcanması lazım. Karizmasının yanı sıra karaktere biçilen duygusallık, kaliteli mizahi replikler güzel harmanlanmış.

“Ben eğer bir şeyleri ciddiye alırsam bilekleri kesmek icap edecek.”

Aman diyelim, bilekleri kesmek mi, o da nerden çıktı?  Hikaye nasıl ilerlerse ilerlesin, aman Akgün ağlamasın. Alperen Durmaz’ ağlar, çok iyi ağlar…

 

Sevdik mi tam severiz:

 

Karakterin Yağmur ile olan sahnelerinden çok Selim ile olanlar benim için daha merak uyandırıcı. Bu nedenle benim shipim SelAk’tır. Yine de ufak romantizm kırıntıları ile süslenecekse Yağmur ile Akgün’ü de cebimizde hazır ederiz ^^ (Üzgünüm Kaan, hiç şansın yok.)

 

 

Kötü mafyanın oğlu Çukur’dan tanıdık.  Soner. Çok iyi bir düşman olacak eminim.  İlk sahneden itibaren Akgün ile de epeyce iyi(!) anlaşıyorlar.

 

 

 

Funda Eryiğit güzelliği diye bir gerçekle yüz yüze geldik. Geçtiğimiz aylarda tiyatro sahnesinde canlı canlı da izlemiş biri olarak (Fotoğraf 51 oyunundaki performansı da müthişti) ekran yanılsaması değil! Savcının her ne olursa olsun psikolojik bir şiddet uyguladığı da gözden kaçmadı. Düşünsenize evladının dileği “annem mutlu olsun!” O kadar çok mutsuz olduğu ana şahit olmuş ki. Çok büyük bir adım atıyor x, zaten halihazırda kendi ayakları üzerinde duruyorken, bir de evlilik yükünü neden taşısın?  Üstelik kolunda altın bileziği varken mesleği sınıf arkadaşı tarafından bile unutulmuş, kendine güvenini kaybetmiş bir kadın. Selim’e karşı olan tedirginliğin derinliğine ineriz değil mi? O sesli mesajda belirgin bir korku da vardı bana göre. Geçmişleri ‘aşk’ dolu olsalar da- ki sevgilerinin hala güçlü olduğuna inanıyorum, anılar… Bu anılar belki günü kurtarmaya yeter ama ya geleceği…

 

 

 

Yağmur’un Akgün’ü kurtarmak üzere geri dönmesine ne demeli? Ama ne kurtarıştı öyle… Mafya çatışmasının ortasına dalmak deli cesareti ama olsun. Kızımız da deli dolu bir karakter zaten.

Hafsanur Sancaktutan’i ilk defa izledim. Anne kızın yaşlarının yakın durmasına -ki üniversite yıllarında doğum yaptığının altı çizildi- takılmadım ama babayı düşününce Yağmur rolünde minyon çıtıpıtı bir genç kızı izlemek daha keyif verebilirdi. (Aklıma ilk gelen isim İlayda Alişan oldu– hem de renkli gözlü^^) Yine de Hafsa’nın enerjisini çok sevdim.

 

 

“Ben yıllardır her gün sinirli uyanıyorum, bunu niye yapıyorum biliyor musun baba? Çünkü kızmayı bıraktığım gün seni unutacağım diye korkuyorum.”

 

Aslında Yağmur babasının kızı. Belli. Varsın babasına kızgın olsun, hatta kızgınlıktan öte kırgın olsun, bu değişmez. Ama zedelenmiş bu baba kız ilişkisi ilmek ilmek tazelenecek.

 

Sürprizli finali çok sevdim. Selim ile Akgün’ün ev arkadaşlığının hayali bile güzel ^^ Savcı Selim’in Akgün’e hamilik yaparak ailesini ne kadar tehlikeye soktuğunu ise izleyip göreceğiz. Asıl izlemesi keyifli olan savcının aile bağını güçlendirmesi, hatta sil baştan yeniden kurmasına şahit olmak olacak.

İkinci bölümde buluşmak üzere…

Yazıya tweetleri eklediğim renk veren ebru, rna morte, ?, poem~ ve sena’ya kattıkları renk için teşekkürler.

Son Yaz 2. Bölüm Fragman