Tiyatro sezonu açıldı ise, tiyatro yazılarımız başlasın ^^ Tartuffe izlenimleri konuk yazarım Bade‘den. Keyifli Okumalar ^^
Yeni tiyatro sezonumuzun hayırlı uğurlu olması dileğiyle başlıyorum yazıma… Güzel, kaliteli, alkışı bol bir sezon olsun.
Bu sezon seyrettiğim üçüncü oyun Dünya tiyatrosunun önemli temsilcilerinden biri olan Moliere’in Tartuffe’u. Uzun yıllardır birçok tiyatro topluluğu tarafından sahnelenmiş, her seferinde de büyük ilgi görmüş. Daha önceki temsilleri ıskalamıştım, kısmet Tiyatro Mamart’ınkineymiş. İyi ki de yakalamışım bu kez, zira beklediğimden çok daha başarılı bir oyunla karşılaştım.
Oyun, körü körüne ve safça dine inanan zengin bir adam olan Orgon’un evine dini ve ahlaki bir öğretmen olarak yerleşen ve kendini dine adamış bir sofu olarak tanıtan Tartuffe’un hamisi olan Orgon’un malını, mülkünü, kızını ve hatta karısını elinden almaya çalışmasını ve yaptığı sahtekarlıkları son derece eğlenceli bir dille anlatıyor. Hem gülüyor hem düşünüyorsunuz, hem sorguluyor hem de yüzyıllar öncesinden bugüne hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu görüyorsunuz.
Tiyatroda daima ön sıraları tercih edenlerdenim. Biletlerimiz internet üzerinden arkadaşım tarafından rezerve edilmiş olduğundan kaçıncı sırada olduğumuza dair hiçbir bilgim yoktu. En ön sırada konumlanmak çok hoş bir jest oldu 🙂 Beni büyüleyen sahneye yalnızca iki adım kadar uzakta olmanın yanı sıra çoğunlukla sahnenin kenarında, zaman zaman da aşağıya inerek performanslarını sergileyen oyuncularla göz göze gelmek müthiş bir keyif benim için:)
Oyunun çevirisi ve uyarlaması, “Alevli Günler”, “Teftişör” gibi beğeni listemin üst sıralarında yer alan oyunlarda da imzası bulunan ve geçen sezon favori dizilerimden biri olan “Kızım”ın da senaristlerinden biri olan Irmak Bahçeci’ye ait. İyi ki varsınız Irmak Hanım, daha nice güzel eserleri bizimle buluşturmanız dileğiyle…
Yönetmenliğini Emrah Eren, müziklerini Tolga Çebi , koreografiyi ise Utku Demirkaya üstlenmiş. Akıcı bir reji, hareket düzeni ve keyifli müzikler & şarkılar ile bir an olsun sahneden gözlerini alamamanızı sağladıkları ve baştan sona dek seyircinin dikkatini diri tutmayı başardıkları için bu üçlüye binlerce kalp 🙂
Dekorsuz bir oyunla karşı karşıyayız. Oda amacıyla kullanılan ufak bir bölmeye bağlanmış merdivenlerden oluşan hareketli bir düzenek var yalnızca. Oyun ilerledikçe böylesine bir dekorun işlevselliğini ve pratikliğini görüyorsunuz. Zaten tüm oyuncular öylesine parlıyorlar ki sahnede, detaylı bir dekor görmeye gerek duymuyorsunuz.
Ana kahramanımız Tartuffe’un sadece ayakları ve sesi ile bizi karşılamasının ardından diğer kahramanlarımız rengarenk kostümleri ve ilginç saç stilleriyle dolduruyorlar sahneyi. Müzikle yakından ilgilenen biri olarak müzikli oyunlar her zaman çok ilgimi çekmiştir. Zaten esprili ve eğlenceli olan oyunu konuya uygun şarkılar ve danslar daha da keyifli hale getirmiş. Öte yandan metnin güncellenmiş olması da cabası. Özellikle güncel siyasi ve ekonomik konulara ilişkin göndermelere de bayıldım.
Bazı oyunlar vardır; kadroda bir ya da birkaç oyuncu daha fazla öne çıkar, selam faslında daha çok alkış alırlar. Ama bu oyunda hiçbir oyuncu diğerinden ön planda değil. Rol dağılımı dengeli, performansları denk. Başta Tartuffe rolünde Beyti Engin olmak üzere Fatih Al, Feri Baycu Güler, Goncagül Sunar, Cemil Büyükdöğerli, Sefa Tantoğlu, Sevi Demirçivi ve Armağan Ziver Açıl… Hepsi harikalar yarattılar. Her birine kocaman alkış…
Oyun benim için sürpriz bir finalle noktalandı. Tam tersi bir son bekliyordum; biraz şaşırdım ama kesinlikle çok beğendim.
Hem gülmek ve eğlenmek, hem de düşünmek ve sorgulamak için Tartuffe’u listenize almanızı kesinlikle öneririm. Tüm ekibin yolu açık, alkışı bol olsun…
Unutmadan, ilgili diğer yazılar için blogun SAHNE SANATLARI kategorisini mutlaka ziyaret edin.