Kategori: İzledim

Türk Dizileri Üzerine Sosyolojik Yorumlar

Dünyada en çok televizyon izlenen ülkelerin başında Türkiye geliyor. Yapılan araştırmalara göre her gün yaklaşık 4-5 saatimizi televizyon karşısında geçiriyoruz. Türk dizileri toplumun hem aynası, hem de yönlendiricisi olarak değerlendirildiğinde ortaya nasıl bir tablo çıkıyor.  Neslihan bu kez gezi yazıları ile değil seminer notları ile konuğum, keyifli okumalar…

 

 

3 Kasım 2018 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’nin kampüsünde BUMED in düzenlediği “Dizilerle Türkiye Sosyolojisi: Kahramanlar, Kötüler, Kurbanlar” başlıklı bir oturuma katıldım. Bu etkinlikte Prof. Dr. Nükhet Sirman ve araştırmacı Dr. Feyza Akınerdem dizilerle Türkiye’nin bugününü ve yarınını değerlendirdiler.

2015’den beri yakından takip ettiğim yerli dizi sektörü nedeniyle bir ara sosyoloji bile okumayı düşünmüştüm. Prof. Dr. Nükhet Sirman’da bu konuda çalışmalarını bildiğim bir bilim kadını. Dinleyicilerin arasında bu sektörden birileri de vardı sanırım. Sordukları sorulardan bu çıkarımı yaptım. Aslında süre kısıtlı olmasaydı ben de soru soracaktım ama fırsat olmadı.

Seminere giriş ‘Melodramların Türk Dizi sektöründeki önemi’ ile yapıldı. Melodramların özelliği hakkın yerini bulması şeklinde açıklandı. Bu türe örnek olarak Aşk-ı Memnu, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Öyle Bir Geçer Zaman ki, Ezel (2009), Kuzey Güney ve Merhamet verildi. Bu arada biliyor muydunuz, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisi yurtdışına en fazla satılan dizi olmuş.

Yurtdışında, Ortadoğu ve Balkanlar’da en çok Türk melodramları seviliyormuş. Yine bir türe örnek dizilerden Merhamet’i hiç bilmiyorum bu yazıyı yazdıktan sonra araştıracağım.

Son günlerin popüler dizilerinden Çukur dizisinin de – bu seminerde ismi bolca geçti ^^, içinde bulunduğu tür ise ‘Oyunlara dayanılarak yazılan melodramlar’. Bu türe Çukur’dan önce ekranlarımızda olan dizilerden Poyraz Karayel ve İçerde örnek verilebilir. Bu türde senaryo kazanmaya odaklı oyunlar üzerine kurgulanıyor; iyiler, kötüler ve her iki karakter grubunun gri alanlarını içeriyor.

Oyun içeren senaryolarda ‘oyun kuran’ karakterler genelde erkekler olsa da kadın oyun kurucuların olduğu dizilerde yok değil. Bu dizilere örnekler ise Hayat Şarkısı’ndaki Hülya karakteri ve Ufak Tefek Cinayetler’deki dört ana kadın karakter, Oya, Merve, Pelin ve Arzu.

 

 

Bir de ‘ağlak’ diye adlandırılan melodramlar var. Bu tarza örnek olarak verilen diziler ise Gülperi, Bir Zamanlar Çukurova, Sen Anlat Karadeniz, Kadın ve İstanbullu Gelin (özellikle orta sınıf kitlesinin beğendiği dizi olarak tanımlandı) Bu tarz dizilerde kötülerin nedenleri açıklanmaz, iyilerin nasıl kazanacağı merak edilir. İzleyiciler ‘Mutlak kahramanlar’ı takip eder bu tarz melodramlarda… Bu tür içinde farklı dağılımlar da var tabi; Sen Anlat Karadeniz’ de iki zıt erkeğin çatışması yer alıyor. Kadın dizisi ise güçsüzlük ve dayanışma hikayesi olarak tanımlanıyor.

Yukarıda bahsi geçen iki tür arasındaki temel fark, melodramlarda güçsüzlerin dayanışma hikayesi ve adaleti arama varken oyun içeren senaryolarda karşılıklı aldatmacalara dayanan tekrarlar ve akıllıca planlanan oyunlar işlenmesi… Oyun içeren melodramlar da yok değil. Bu dizilere örnek olarak ise Sen Anlat Karadeniz verilebilir.

 

 

Dönemin en popüler dizilerinden Çukur’u biraz daha derin incelersek, dizinin oyun içeren senaryosunun içine ‘aile bütünlüğünün korunması’nın da eklendiğini görüyoruz. Melodramlar oyunlarla yaşayanlar, ters köşeler, aldatmacalar ve geri / ileri geçişleri içeriyor. Çukur’da da iki sezondur bunları izlemiyor muyuz?  Çukur’un ilk sezondaki ‘kötü karakteri’ Vartolu ile Saadet’in melodramı da en güzel oyun/melodram senaryolara örnek oluyor. Vartolu tam anlamıyla gri bir karakter. Kötülüğünü açıklayan biyografisi, kaybeden tarafta olması bu tanıma uyuyor. Aynı şekilde İstanbullu Gelin deki Adem karakteri…

Melodramlarda iyi ve kötülerin nedeni açıklanmaz. Bir de sevgiyle iyileşen kötüler var, bu türe de en iyi örnek Siyah Beyaz Aşk…

Melodram, kurban, oyun hikayelerinde kötülerin alanlarının genişlemesi gri alanlara geçenlerin seyredilmemesi nedeniyle erken final yapan dizilere Nefes Nefese, Can Kırıkları, Bir Deli Rüzgar örneklendi.

Kurbanlı dizilere örnek olarak Gülperi, Sen Anlat Karadeniz ailenin dışında olup ailesini koruyarak kötülüğü açıklamaya çalışırken var olan iyi değer yargıları işleniyor.

Adalet arayışı olan melodramların yurt dışında popüler olmasının yanı sıra, sektörde ‘ATV dizileri’ diye de bir kavram oluşmuş. Bir de özellikle TRT dizilerinde yer alan ders verme şeklinde senaryoların işlenmesi de seminerde değinilen konulardan biriydi.

Yazıya benim dikkatimi çeken bir konuya değinerek son vermek istiyorum; ülkenin atmosferinden dolayı dizilerdeki karakterlerin dini ögeler içeren sahnelerine yer verilmesi. Bu konuya en iyi örnek ise Sen Anlat Karadeniz’deki Osman Hoca’nın Nefes başta olmak üzere herkesi telkin ederken Kuran’dan ayetleri kullanması…

Seminer sırasında aldığım notlardan sizlere aktaracaklarım bu şekilde… Dizilerin sosyoloji açısından değerlendirilmesinde sizin düşünceleriniz neler?

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce