“Uyanış Büyük Selçuklu Pazartesi günleri neden başarılı oldu?” sorunun yanıtını konu yazar Hande‘nin detaylı incelemesinde bulacağız. Keyifli okumalar…
TRT 1’in pazartesi akşamları yayınlamakta olduğu ve son haftalarda total birinciliğini başka hiçbir diziye kaptırmayan Uyanış Büyük Selçuklu dizisinin başarısının altında bir çok neden yatmaktadır: Kanalın projenin hazırlık sürecinde yürütmüş olduğu titiz çalışma, oyuncu seçimlerinde yapmış olduğu beklenmedik ama yerinde seçimler, ülkemizde eşine nadir rastlanır estetize edilmiş dövüş sahneleri ve seçilen oyunculardan kamera arkasında çalışan ekibe kadar uyum içinde çalışılan bir set ortamının yaratılması.
Uyanış Büyük Selçuklu dizisini iki haneli reytinglere çıkaran ve pazartesi günleri yayınlanan diğer dizilerin önüne geçiren en önemli neden, şu anda televizyonlarda yayınlanmakta olan diğer aksiyon dizilerinin her birine emsal oluşturacak niteliktedir. Bu nitelik, dizinin yayınlanmış olduğu on sekiz bölüm boyunca tekrara düşmeksizin kötü adamlar konusunda sürekli olarak kendini yenileme becerisini göstermesidir.
Aksiyon dizilerinde kullanılan formül bellidir. Aksiyonun varlığı bir çatışmanın baş göstermesine bağlıdır. Genel olarak da bu çatışma iyi ile kötü, hak ile batıninin çatışmasıdır. Gündüzü anlamak için gecenin varlığına ihtiyaç duyulduğu gibi bir karakterin ‘kahraman’ olarak nitelendirilebilmesi için de ‘kötülerin’ varlığına ihtiyaç duyulmaktadır. Aynı akşam yayınlanan Maraşlı dizisinde Celal’in kahraman Savaş’ın ise kötü; Çukur dizisinde Koçovalı ailesinin kahraman Erdenet ailesinin ise kötü olarak değerlendirilmesi bunun birer örneği. Arka Sokaklar dizisi tam olarak on beş yıldır kahraman polislerle kötü kanunsuzların savaşını anlatarak hayatta kalmakta…
Ancak Uyanış Büyük Selçuklu dizisini bu konuda farklı kılan özelliği, bütün bir sezon tek bir kötü adama ya da aileye odaklanan anlayışın aksine her iki tarafın da savaşmaktan anladığının horoz dövüşüne dönmeden tamamlanmasıydı. Söz konusu kötü adamlar olduğunda dizi, birkaç bölümde bir kilit rolde yer alan kötü adamlarını öldürme konusunda kesinlikle elini hiç korkak alıştırmıyor. Bugünkü yazımızın asıl konusu da bugüne kadar dizide kendisine yer verilmiş olan ve birkaç bölüm içinde öldürülen kötü adamlarımız…
Büyük Selçuklu Devleti’nin kimi zaman alelen kimi zamanda üstü kapalı bir şekilde savaş halinde olduğu ‘düşmanları’ Bizans İmparatorluğu ve bir tarikat örgütlenmesi etrafında toplanan Batıniler.
Kuvel Kalesi’ndeki şövalyelerden biri olan Yorgos, Selçuklu kanını akıtmaya yemin etmiş bir savaşçı. Aynı zamanda ilk bölümde Sencer tarafından öldürülmüş olan kardeşinin intikamını almak için de her türlü kötülüğü yapabilecek acımasız bir katil. Sencer’in gönül verdiği Turna’ya görür görmez takıntı haline getirdiğinden ve en az Sencer kadar iyi dövüştüğünden uzun süreli bir düşman olarak izleyeceğimizi düşündüğüm bir karakterdi.
“Her iyi kahramanın en az bir azılı düşmanı vardır.” derler ya Sencer’in hem gönül hem de devlet ilişkileri konusunda azılı düşmanın Yorgos olacağı yönünde çizilen intiba, onuncu bölümde Sencer tarafından öldürülmesiyle sona erdi.
Andreas, Kuval Kalesi’nden sorumlu komutan. O da Selçuklu kanını akıtmaya ve nefret ettiği Melikşah’ın dönemine son vermeye yemin etmiş bir savaşçı. Amcası Romalus, Melikşah’ın babası Alp Arslan tarafından savaş sırasında esir alınıp talepleri yerine getirildiğinde iade edildiğinden prestij kaybetmiş. Bu durumun acısını oğlu Melikşah’ı bitirmek için Batınilerle bile iş birliği yaparak çıkarmaya çalışmış bir karakterdi.
Kuvel Kalesini ele geçirmek ve Şelemzar’ın bombalanmasının arka planındaki faillerden biri olan Andreas’ı öldürmek amacıyla savaş meydanında yapılan karşılaşmada, Melikşah’ın bizzat kendisi teslim olmuş olmasına bile aldırmadan Andreas’ı öldürdü. Bizans ayağını oluşturan güçlü bir komutanın on dördüncü bölümde öldürülmüş olması açıkçası ben de şaşkınlık yaratmadı diyemem.
Zenon, Kuval Kalesi’nden sorumlu komutan Andreas’ın sağ kolu. O da tıpkı kaledeki diğer şövalyeler gibi Selçuklu kanı akıtmaya yemin etmiş bir savaşçı. Şelemzar’ın bombalanmasının arka planındaki faillerden biri olan Andreas’ı öldürmek amacıyla savaş meydanında yapılan karşılaşmada, Melikşah’ın her daim yanında savaşan Kamaç tarafından öldürüldü. Selçuklu sultanının sağ kolunun Bizans komutanın sağ kolunu öldürmesi de bence çok yerinde bir izdüşüme sahipti.
Bunun dışında daha ilk bölümde Sencer tarafından öldürülen Alexios, Bizans İmparatorluğu tarafından azılı bir komutan olarak gönderilen ama gelir gelmez Melikşah tarafından öldürülen Thedor ve Şahbender Lucas da ilk on dört bölüm içinde öldürülen nice Bizanslıdan sadece birkaçı…
Üstelik on sekizinci bölümle birlikte hiç eksik olmayan düşman listesine Bizans cephesinden yeni bir Şahbender, azılı bir savaşçı olan Marcus ve bir ’hayalet’ ordusunu yöneten Livya da eklendi. Dizinin ilk kadın ‘kötü’ karakteri olması nedeniyle Livya’nın önümüzdeki bölümlerde daha çok ağırlık ağırlık kazanacağını düşünüyorum.
Tarikat örgütlenmesine sahip olan Batınilerin lideri, Baş Dai Hazretleri. Dizi ilk başladığı zamanlarda Batınilerin lideri olarak karşımıza çıktığında, sanırım karakteri oynayan oyuncunun daha önce Diriliş Ertuğrul dizisinde başka bir tarihi karakter olan Saddettin Köpek’i de başarılı bir şekilde canlandırmış olmasından dolayı, uzun süreli bir düşman olacağını düşünmüştüm. Amacı, Büyük Selçuklu Devletini yıkarak bu topraklarda kendilerine ait bir Batıni devleti kurmaktı.
Gizli kimliği olan şifacılığı sayesinde elde ettiği bilgilerle büyük planları olduğunu söylüyordu ancak ekran ömrü sadece dokuz bölüm sürdü. Kendisi ötekiler gibi bir ‘kahraman’ tarafından öldürülmemiş olsa da, büyük bir düşman olacağını düşündüğüm karakterin bu kadar çabuk veda etmesi benim gibi birçok izleyiciyi şaşırtmıştı. Aynı zamanda ölümünün Hasan Sabbah’ın elinden olması da…
İlk bölümlerde Batınilerin lideri Abd’ul-Melik Bin Attaş’ın ölümünden sonra, yeni Baş Dai ünvanını alan Hasan Sabbah’ın müriti bir Batıni. Bu inançla büyütülmüş olduğundan Batınilik inancının en büyük savunucularından biri haline gelmiş. Aynı zamanda kahramanlarımızdan biri olan Aslantaş’ın da küçük yaşta ayrı düştüğü kardeşi.
Baş Dai Hasan Sabbah’a yardım edebilmek adına Batınilerin Sırlar Kitabını kaçırmaya çalışırken abisi Aslantaş tarafından yakalanarak devlete teslim edildi. On beşinci bölümde bizzat Melikşah’ın fermanıyla İsfahan’da asılarak idam edildi. İdamının son anına kadar inançlarına sık sıkıya bağlı bir şekilde Yüce İmam’ın adını sayıklayarak hayata gözlerini yumdu. Aslantaş’ın kardeşi olması nedeniyle bir ikilem yaratma adına daha fazla dizide yer alacağını düşünürken rolünün bir anda kesilmesi en azından benim için bir sürpriz oldu.
İlk bölümlerde Batınilerin lideri Abd’ul-Melik Bin Attaş’ın ölümünden sonra, yeni Baş Dai ünvanını alan Hasan Sabbah’ın müriti bir Batıni. Küçük yaşta Rüstem’i kaçırarak Batıni davasına inanan bir mürit olarak yetiştiren kişi. Abd’ul-Melik Bin Attaş tarafından görevini layığıyla yerine getirmediği için bir gözü bıçak suretiyle dağlanmış, tek gözlü karakter.
İlk Baş Dai Abd’ul-Melik Bin Attaş’a ihanet ederek yerini Hasan Sabbah’ın alması konusunda yardımcı olan Behram, bu uğurda kendini her şeyiyle davasına adamış bir Batıni. Zira ölümü de Hasan Sabbah gerçeğinin ortaya çıkması sonucu gerçekleşen yüzleşme dolayısıyla oldu. Hasan Sabbah’a olan bağlılığı nedeniyle son bölümde Sencer tarafından öldürüldü.
Bu müritler, başlangıçta Sencer ve Aslantaş tarafından ilerleyen bölümlerde ise Melikşah, Kamaç ve Nizamülmülk tarafından on sekiz bölüm boyunca öldürülen nice Batıniden sadece birkaçı…
Batınilerin yeni lideri Baş Dai Hasan Sabbah’ın müriti bir Batıni. Aynı zamanda evlat edindiği manevi oğlu kendi tabiriyle tüccar Faysal. Küçük yaşta Hasan Sabbah tarafından evlat edinilerek Batıni davasına kendini adamış bir mürit olarak yetiştirildi. Baş Dai onun için sadece dini bir lider değil; aynı zamanda mutlu etmeye çalıştığı bir baba figürü.
Davalarının birbiriyle çatışıyor olmasından dolayı dizi gidişatında Sencer’in baş düşmanı o olacak gibi görünüyor. Keza Büyük Selçuklu Devleti’nin sultanı Melikşah’ın oğlunun Batıni lideri Hasan Sabbah’ın oğluyla düşman olması bana aile boyu düşmanlık boyutunda mantıklı geldi.
Batınilerin yeni lideri Baş Dai. Büyük Selçuklu Devleti’nde sırrı açığa çıkana kadar baş elçilik görevini yerine getiren kişi. Hayattaki en büyük amacı şeytan olarak nitelendirdiği Melikşah’ın hükmüne son vermek, Selçuklu Devleti’nin yaşamını sonlandırmak ve kendi Batıni Devletini kurmak. Kurnazca sızdığı Büyük Selçuklu Devleti’nin çıkabildiği en üst kademelerine yükselerek Melikşah gibi bir düşmanı içerden vurma planı Baş Dai olduğunun ortaya çıkmasıyla son buldu. Bu durum da kendi Batıni Devletini kurma planlarını sekteye uğrattı.
Bütün bu karakterlerin ölümleri doğrultusunda ortaya çıkan gerçek yadsınamaz. Hazırlık sürecinde yürütmüş olan titiz çalışma, oyuncu seçiminde yapılan beklenmedik seçimler, ülkemizde eşine az rastlanır estetize edilmiş dövüş sahneleri ve uyum içinde çalışılan bir set ortamının yaratılması dışında aksiyon için bazı konuların sürümece sokulmaması da başarının anahtarı.
Boşuna dememişler eğer senaristler kahramanları iyi yazarsa dizi tutar, kötü karakterleri daha iyi yazarsa dizi birinciliğe alır hatta efsane olur.
Bu hafta pazartesi Total, AB ve ABC1 kategorilerinin herbirinde birinciliği göğüsleyen dizi Uyanış Büyük Selçuklu dizisinin kötü adamlarını ele aldığımız köşemizden bu kadar. Haftaya başka bir bölümde veyahut başka bir dizide izlemekte olduğumuz başka kötü adamları irdelediğimiz bir köşede buluşmak üzere.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.