Madem Yalı Çapkını bölümlerini detayları ile analiz eden, haftalık bölüm yorumlarını siteden eksik etmeyen Gözde bu haftaki yazısını kaleme alamadı, iş başa düştü. Zaten günlerden Salı, fragman da gelmedi. Ama olsun, izlemek için meraklansam da bölümün final sahnesi o kadar heyecanlıydı ki, fragmanı merak unsurunu canlı tutarak kesmeleri çok zor, o nedenle varsın olmasın… “Kazım Baba öldü mü?” Daha doğrusu, gelin olumlama yapalım; “cehennemine kavuştu mu?” sorusuna cevap bulmadan önce bölümün bende bıraktığı izlenimlere bakalım:
Bölümün en kritik konusu: Ferit’e ne oluyor? Hani bölüm içlerinden kısa kısa ‘humor’ editleri yapıyorlar ya, bu bölümünden yarım saatlik edit çıkar, net! Biz Ferit’i komik ama bir o kadar ‘cool’ duruşu ile sevmiştik, bu bölümdeki Ferit için tek tanımım şebelek. (Konuşması, tavırları ve davranışları insana sevimsiz gelen kişiler şebelek olarak nitelendirilir.) Ferit sahnelerinde Ferit Korhan olmanın -daha doğrusu soyadının- verdiği aşırı özgüven, yüksek derecede egosunun yanında ağır bir tavrı da vardı. Bu bölümde bu Ferit’i görebilen oldu mu? Sanmam. Bu nedenle soruyorum: vıcık vıcık bir Ferit’in nesini sevelim sayın senarist? Her bölüm gülümseten oyuncunun doğaçlama eklentileri bile nefret ettirdi, gerisini siz düşünün…
Senariste bir serzenişim daha var! Bölüm başlangıcında izleyici büyük bir merakla ekran karşısına geçti. Ferit Seyhan ile birlikte olacak mı? Diziyi sadece fragmanlardan takip etmeyenler bu birlikteliğin, daha doğrusu tecavüzün! olmayacağını elbette tahmin ediyorlardı ama senaristin nasıl bir replik yazacağı merak konusu idi. Senarist “beni istemeyen bir kadın ile gerçekten beraber olabileceğime inandın mı?” sorusunu uygun görmüş. Çok daha altı dolu bir replik olabilirdi.
Ferit şimdiye kadar hayatında istediği her şeyi elde etmiş. Ama yine de Seyran arabada ‘seninle beraber olmaktansa, babamın yanına gider orada cehennemi yaşarım’ dediğinde acı gerçeği idrak edebildiğini, ona inandığını düşünmüştüm. “Beni isteyip istemediğini anlamak” gibi saçma açıklamasını Seyran’ın onu istemediğini kabullenememesine verelim.
Seyran’ın travmalarına bir yenisi daha eklendi. “O kadar kirlendi ki o yatak…” sözü kolay kolay unutmaz!
Bu travma sonrası Seyran Ferit ile diyalogunu daha sınırlandıracak derken komikli SeyFer sahneleri geldi. Pes! Komikli sahneleri de hadi durumun gerginliğine verelim, peki onca yaşanandan sonra Ferit’in bulduğu her fırsatta çocuk konusunu açmasına, Seyran’ın da inanılmaz bir keyif ile iddiayı devam ettirmesine ne diyelim? (Bu arada Ferit’in ciddi ciddi Seyran ile bir çocukları olmak isteği çok belli, kara kaşlı, renkli gözlü bir baby Korhan pek de sevimli olur olmasına da, bu çocuğun olabilmesi için o acı! veren yatak sahnesi nasıl aşılır bilemeyeceğim.)
Seyran’a yeni travma oldu olmasına ama maşallah Ferit’in öyle bir sorunu yok. Sultan ile yakınlaşmasının flashback’i eksikti, o da geldi, tam oldu! Üstelik bu alkolün etkisinde kendini bilmezken yaşanan (asla meşru kılmıyorum) bir birliktelik değil, Sultan’ın Ferit’e “ne zaman geleceksin yanıma?” sorusunu sorabileceği, düzenli bir yasak ilişki. Allah’ım, Allah’ım (Ferit nidası ile okuyunuz) bu ne iğrençlik. Ferit benim gözümde ‘Çapkın’ değil sapkın. Üstelik sapkınlıklarına baldızı ile de devam ediyor; daha geçen gün seni öpen ve büyük bir krize yol açan baldıza “burası artık üçümüzün odası’ demen ve yanında soyunmasının başka bir açıklaması olamaz. Bu ne rahatlık, delireceğim… Kriz anlarında her şeyi şakaya vurmak Ferit’in karakteri için bir tür savunma mekanizması olabilir ama onca yaşanan şeyden sonra durumu normalleştirmesi inanılmaz rahatsız edici.
Aynı rahatlık Pelin’in evinde de vardı. Seyran’ın yanında, Seyran’ın rahatsız olduğunu bile bile, her şey yolundaymış gibi şakalar yapması, gülmesi, eğlenmesi ortamı rahatlatmak için goy goy yapmasına bağlanamaz. Ama tüm bu serzenişe rağmen bölümde neyi / kimi sevdim, sıkı durun: Pelin’i. Onu tuvalette sıkıştıran, saçını başını yolan, tehdit eden kadına evini, sofrasını samimiyetle açan Pelin’i…
“İki kadın düşman bile olsa, yeri geldiğinde sırt sırta verebilmeli bence. Ne de olsa kadınız; öyle ya da böyle birbirimizi anlarız. Tamam, merak etme. Sonra iletişimimiz kaldığı yerden eder yine.”
Pelin’in Suna’yı eve alma nedeni de Ferit’e karşı gelememek, her şartta suyuna gitmek. Bu belli. Ama Suna’ya tavırları ile benden tam puan aldı. Gerçi Seyran’ı ateşli anılar ile dolu yatak odasına sokması, sırf chopstick kullanamayacaklarını düşünerek yemek için suşi söylemesi gibi küçük oyunlardan birkaç puan düşürebilirim, yine de sevdim kendisini…
Ferit’ten o kadar şikayet ettim ki, onun da sevdiğim birkaç sahnesi var elbette. İşte bir tanesi: Suna kaçmış, bizim ikili arabada Kazım Baba ile gidiyorlar… Haladan telefon gelip Kazım’ın Suna’nın evde olmadığını anladığı anda Ferit’in Seyran’ın travmalarını anladığı için, Kazım hala ile konuşurken Seyran’ın tedirginliğini yatıştırmak istercesine gözünü ondan ayırmamasına tam puan.
Bölümün teması Mission: Suna’yı kurtarmak! olduğu için beklentiyi de fazla yükseltmemek lazımdı, çöktük. Ferit’in her türlü teknik açıdan aşırı saçma planı daha doğrusu “ortada bir plan var mı?” gibi büyük bir soru işareti sorduran sahneler ışığında, anı kurtardık… Ta ki son sahneye kadar. Bakalım yeni bölümde bizi ne gibi maceralar bekliyor. Umarım Yalı Çapkını bir önceki bölümüyle Total’de 12.68 reyting alarak bu sezon 12 üstü reyting gören ilk dizi olmasının hakkını vererek devam eder.
Bu kadar laf kalabalığı yeter, bakalım ilk fragman gelmiş mi? Aa gelmemiş. (Salı: 22.00)
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.