Yalı Çapkını 86. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
“Aşk insanı hayata bağlar, hayat ise insanı aşka bağlar.”
Yeni hikayelere giriş yapıldı. Alışık olmadığımız hikaye aslında yabancılık çektik belki ama ben bu hikayeyi sevdim gerilmeden izlemek bayadır beklediğim bir duyguydu. Sürekli yeni karakterlere maruz kalmaktan çok yorulmuştum hele üçüncü kişileri izlemekten. Yalı içi savaş, özellikle tanıdığım karakterlerle izlemeyi çok bekledim ve sonunda o kapı açıldı. Tabi ki hala eksik yerler var onu da yeri gelince yerinde eleştirerek belli ediyoruz.
Seyran
Seyran kiminize soğuk geldi, kiminize fazla uzak… Bu da karakterin eksik verilmesinden kaynaklandı. Evet Seyran’ı tanıyan içini okuyabiliyor ama çoğu insan niyet okumaktan sıkıldı; duygularını daha net, gizlemeden izlemek isteyen çok insan var, bu konuda da senaristlerin bu kısmı yüzleşmeye bıraktığını düşünüyorum. Ferit ile beraber içki içmeye gidince kontrolünü bırakıp “Seviyorum Ulan!” demişti. Aslında bu da alkolün etkisiyle daha rahat olan bir Seyran’dı. Çünkü hala endişeleri var. Alkolün etkisi geçtiği gibi ilk tanıdığı duygularına koştu; yani korku! Artık korkularını arkasında bırakıp hareket edecektir.
Seyran’ı izlediğimizde her zaman kendine ait bir duruşu vardı. Gizli iş sevmeyen, doğrularını asla ayak altına aldırtmayan bir karakterdi. Hele aşık Seyran… Ferit’i terk etme sebebi bile ona göre Ferit içindi çünkü o bilmediği karanlığa onu sürüklemek istemedi. Onunla ölmesini isteyeceğine, ‘Kaçan Seyran’ olmayı kabul etti. Bu aşık biri için ne kadar zor bir karardır biliyor musunuz? Severken gitmek, hele ki hastalıkla mücadele ederken mantıklı karar verme olasılığınız düşüktür çünkü duygularınız sizi her saniye ölüme yaklaştırdığı için mantığınız devre dışı kalır.
Seyran, hala kafasında evliyken mutlu olamıyorum ve mutlu edemiyorum korkusuyla yaşıyor ve bu yüzden evlilik konusunda gergin bir tavrı oluştu hem kendini hem Ferit’i kapanın içine hapsetmekten korkuyor. Bu da geçmişte kurduğu bağla alakalı yoksa bu kaçmak Ferit’i sevmediği için değildi ki…
Seyran, Ferit diz çökerken hem teklif etmesini istedi hem istemedi. Araf’ta kalmış, sıkışmış Seyran, her fırsatta Ferit’e ‘normal bir ilişki yaşayalım’ deyip durdu çünkü Ferit’le önceki evlilikleri hep ani oldu bu da Seyran’ın korkularını gün yüzüne çıkardı. Ona göre mutlu bir evlilik yavaş yavaş ilerlemesi gerekiyordu çünkü bunu daha önce hiç bu yoldan denememişlerdi.
Herkesin korktuğu titrediği Halis Ağa’nın karşısına geçip her zaman doğruları söyledi ve bundan hiçbir zaman korkmadı. Üstelik babasına rağmen, çünkü korkuyla büyümüş olsa da gerçeklerini hiçbir zaman gizlemedi. Kendi ayakları üstünde durmak için çok yol kat etti şimdi de Ferit’in yanında durmak için kendinden bile vazgeçer her zaman olduğu gibi… Çünkü Ferit’i her zaman kendi önünde tuttu; size göre yanlış yapmış olabilir ama onun da doğru bildiği buydu.
Ferit’e nefes aldırtacaktır emin olun…
Seyran’ın da amacı buydu aslında; bu yanlıştan onu döndürmekti. Suna’yı bahane etti, dedesine söylemekle tehdit etseydi Ferit bir şekilde engel olacaktı biliyordu. Gün içinde uzun süre ortadan kayboldu, o kayboluş durduk yere değildi. Annesinin hayata karşı attığı ilk adımda destek olmaya gitmeyerek hem de… Bence Halis’le dün gece nerde olduklarını, kimin yanında olduklarını bulmak için çabalamışlardır.
Gündüz Halis’in odasına da gitti, hatta Ferit onları görünce şaşırdı… Ben orada Seyran’ın zaten dün geceye ait bir şeyler anlattığını düşünüyorum sadece Halis’ten yardım istedi Ferit’in daha çok karanlık yola sapmasını istemedi.
“Bizim için, ailemiz için!” dedi Ferit, bu noktada Seyran daha güçlü birinin yanına gitti yani Halis’e… Çünkü bu Ferit’in boyunu aşardı bu yük Ferit’e ağırdı yükünü hafifletmek istedi.
Seyran’ı izlerken tek sahneye bağlamayın onun öncesi muhakkak vardır.
Ferit
Dışarıya dönük olursan kendi ‘benliğini’ unutursun!
Kalabalığın içinde yalnız olan, sürekli dalan bir Ferit vardı. Etrafa neşe saçan, kahkahalarıyla her yeri inleten Ferit daha sakin ve durgundu. Zaman zaman dalmaları kafasının yoğunluğundandı üstüne bir de ailenin bütün yükü sırtına binmişti.
“Ferit, sen herkesi mutlu edemezsin çünkü sen künefe değilsin.” dönüp dolaşıp bu cümlede buluyorum kendimi o kadar doğru bir benzetme yapılmış ki… Tek gayesi herkesi mutlu etmek, herkesin yüzünü güldürmek; dışarıya dönük olursan kendi benliğini unutursun.
Etrafımızı mutlu etmek istiyorsak önce kendimizi mutlu etmeliyiz. Ferit bu noktadan çok koptu kendisiyle ilgili her şeyi en derinlere itip sadece çevresini düşünür halde bu da Ferit’i aslında daha da yanlış yapmaya itiyor herkesi kısa yoldan mutlu etmek için çabalıyor kendini unutarak.
Yanında Seyran oldukça aşamayacağı bir şey olamaz Ferit için ama bunun için kendini fark etmesi çok önemli karanlık bir yolda aydınlığı bulmak bazen zaman alır.
Yalıyı kullanarak attığı imza başına iş açacak belli karşı tarafa istediğini verdi bir şeyler döndüğünün farkındaydı ama çaresizdi.
Seyran’dan hayır cevabını duyunca afalladı beklemiyordu sonra ben zaten teklif etmem dedi e sonuçta hala Ferit Korhan 🙂 Hata yapmaktan korkmaz Ferit hiçbir zaman korkmadı daha cesaretliydi Seyran’a göre ona göre aşk delilikti zaten anormal olmaktan çekinmez aşkı için her çılgınlığa vardı Ferit.
Benim izlerken heyecanlandığım sahneler. Ferit, kriz anlarını o kadar güzel yansıtıyor ki. Bazen yaşadıklarımız ağır gelir ama biz bunu güçsüz görünmemek için kabul etmeyiz oysaki bunun güçle alakası yoktur reddettiğin her şey gün yüzüne çıkmak için bir yolunu bulur.
O sıkışmışlık, o korku, tek aşamam abim olsun an’ı… Bu halini kimseye anlatamayan Ferit, abisine seslendi; abisi onun için kurtarıcıydı. Daha önce de gelmişti ama bu defa kendi çağırdı; yarasını sarmak için kendi elini uzattı ölen abisine… Bu radde bile Ferit’in nasıl bir halde olduğunu anlamaya yetiyor, hiç gelmeyecek birine seslenmek… Fuat, ona bu anlarda yol gösteren destek olan ve o boğulmalarını noktalayan oluyordu. Kafasının içindeki sesler ile diyalog halinde, yankılan sesler…
Neredesin diyerek kimi arıyordu abisini mi yoksa gerçek Ferit’i mi ? Çıkmaz bir işe girdikçe belirsizlik, karmaşıklık Ferit’i daha da sık bu kriz anlarına yaklaştırıyor.
Yarayı ancak o yaraya açan iyileştirir.
Seyran ve Ferit’in iki farklı bakış açısı var: ilişkilerinde Ferit kontrolsüz davranıp “aşk deliliktir, mantık olmaz.” diyor Seyran ise “her şey kontrollü ve yavaş ilerlesin” diyor. Seyran korkularından dolayı daha temkinli davranmak istiyor, “belki bu defa doğru yaparız” diyor korkuları aşkının önüne geçmek için çabalıyor ama bir noktaya kadar böyle davranabilir Seyran… Birbirlerini uzun bir süre beklediler ama fark ettiniz mi bazı duygular sürekli erteleniyor. Bu aslında bildiğimiz Seyran ve Ferit değil gibi; sebebi ise ikisi de hala kendi içinde birbirlerine çok kırgınlar. Ne kadar dile getirmeseler de hala bir şeyler konuşulmadı, soğuk gelme sebepleri bu aslında… Zaten kısa süre içinde eski hallerine döneceklerdir; ateş ve barut yan yana durmaz…
Tatlı tatlı atıştıklarında duygular daha geçer oluyor belki çoğumuza; çünkü o esnada aşk biraz erteleniyor, duygusal sahnelerde ise aşk öne geçtiği için kiminize soğuk geliyor ama kırgınlığın geçmesi için dile getirilmeyen konular dile getirilmeli çünkü sustukça o kırgınlık orada bekliyor. Az kaldı çok az…
“Günün sonunda yüzünü güldüreceğim” demişti Ferit. Seyran önceki bölümde balık tutmak istemişti o dileğini de gerçekleştirdi çünkü onu güldürmek önceliğiydi.
Suna
Ah Suna ah… Çocukluktan beri Seyran’a karşı hep bir savaş halindeydin neydi bu düşmanlığın, bu kinin sebebi ? Aynı evden doğmuş, aynı acılara göğüs germiştiniz. Çocuk üzerinden başlayan bir karanlık bekliyor Seyran-Sunayı… Suna, kıskançlığını Abidin’e bulaştırıp bir savaş haline girecek o yalıyı o Korhan gücünü yerle bir etmek isteyecek ama büyük bir ihanetle sarsılana kadar. Her zaman kısa yoldan kinini kusmaya çalıştı, hep de zararlı çıktı. Çünkü Suna içten içe kendiyle bir kavga halindeydi aslında.
Abidin’in annesinin düşmanlığı nerden geliyordu ? Halis anlatmıştı oysaki asıl ihanete uğrayanın o olduğunu; eksik mi anlatmıştı, yoksa yanlış mı ? Abidin annesini dinledikten sonra yine düşman olacak belli…
Para insanı değiştirmez, sadece gerçek kişiliklerini ortaya çıkarır. Ferit, Abidin’e bu iflası bana yıkmaya çalışıyorsun demişti. Ferit’te Sunaya yıkarım demişti ve tam da öyle oldu o noktada Suna’nın ne yapacağı belli tanıyoruz Suna’yı…
Yine Halis’in geçmişte canını yaktığı biri. Halis’in kibri, gururu hep ondan önce yürürdü şimdi ise daha yumuşak, daha sakin olan biriyken zayıf noktasını bilen düşman, Halis’i eski haline döndürecek gibi… Sesiyle herkesi korkutan Halis gücü elinden alınırsa o kibir geri gelir. Gücü eline almaya başladığı gibi işin aslını da çözdü aslında; bakalım Halis nasıl bir yol izleyecek…
Esme ve Gülgün ayakları üzerinde durup yeni karakterleriyle yeni yollara girdiler. Kendileri için ilk defa bir şey yaptılar sadece kendileri için. Beklemediğimiz belki kiminize göre geç kalınmış bir hamleydi ama benim hoşuma gidiyor zamanında yapamadıklarını geçte olsa hiç yapmamalarından iyidir.
Orhan ve Gülgün tekrar bir araya geliyor belli belki bu defa ikisini yerinde doğru bir eş ve ebeveyn olarak izleriz…
Kazım hiçbir zaman doğru bir şey yapmadı ve yapmamaya devam ediyor kısacası yine bildiğimiz Kazım…
Yeni bölümde buluşmak üzere…
Göz atmanızı öneririz: Yalı Çapkını Bölüm Yorumları