İzledim

YALI ÇAPKINI – Aşk Nefrete Ne Yakınsın

Yalı Çapkını 89. Bölüme dair neler söylenebilirse onları dile getirmiş  Elif Dicle . Keyifli okumalar…

 

Koca bir haftanın yorgunluğu var üzerimde. Hem biraz içimi dökmeye hem de bölümü kendimce yorumlamaya geldim.

Ne kadar nefret kussam kendime gelemeyeceğim belli ki… Kaç gündür burada yatıp kalktık, “bu sahne gerçek olamaz”, “nedenleri bunlar bunlardır” dedik. Sahnelerle destekledik; “Bize verdiğiniz Ferit bu, bizim Ferit’imiz yapmaz.” dedik.

Bütün fandomla sarılıp ağlamaktan imanım gevredi.

Son ana kadar güvendik. Saflığıma doymayayım hala bile içimde bir umut kırıntısı var. Çünkü küçük bir sahneyle “haa öyle değil, böyleymiş” diyebiliriz gibi… Bu bölüm bunu dediğimiz yerler oldu çünkü. Ve böyle olunca bir umut doğdu içime. Çiçek’in taşları getirmesi, Seyran’ın İsak Efendi’yi görmesi gibi sonradan verilen sahneler izleyiciyi şaşırtabiliyor. O lanet sahnede de neden şaşırmayalım ki?

Çok ince çizgiler arasında gezildi bu bölüm. Ferit’in cesaret ve aptallık çizgisinde yürüyüp sendeleyerek çizgiyi aşması, Suna’nın, bir insanın -üstelik evli bir insanın- bırak eniştesiyle, bir erkekle bile bu kadar rahat konuşamayacağı konuları konuşurken çizgi, kural, sınır, edep, haya tanımaması, Abidin’in güven ve ihanet çizgisi, Halis’in şefkat ve gazabının ince çizgisi…

Halis Ağa demişken onunla ilgili geçenlerde bir şey yazmıştım Ferit aynısını dillendirdi. ⬇️

 

 

Arkadaşlar Halis Ağa beni korkutuyor gerçekten. Bakın Seyran’ın gölge teşbihi çok yerinde bir teşbihti. Öyle bir gölge ki bazısına güven, serinlik; bazısına karabasan. Sen kendini o serinlikte sanırken birdenbire karabasan oluverir üstünde.

Şekil A: Ferit…

Seyran’ıma bu kadar yakın olması biraz korkutuyor beni bu yüzden. İnşallah Seyran’ı da bu kadar göklere çıkarıp yerin dibine sokmaz. Ama kesin bunu da yazarlar! Ferit verdi zaten spoilerını.

 

 

Yapmaya çalıştığını da anlıyorum aslında. Seyran’ı şirketin başına getirerek hem Orhan’ı hem İfakat’ı hem de Ferit’i cezalandırıyor. Seyran’a da hayatını riske atmaması için bir yaşama sebebi veriyor. Torun, soy diye tutturan bir adam için hem çok klas hem de çok tuhaf bir hareket.

Seyran’ın bu kadar işi halledip şirketin başına geçtiği bölümün fragmanında, kızı sadece merdivenlerde indirdiler şaka gibi.  Seyro’nun güçlü, özgüvenli ve akl-ı selim duruşu hoştu. Ama yine de bütün işleri ele alma konusunda yeni İfakat olması bir tuhafıma gitti ne yalan söyleyeyim. Suna’nın görevi de torun verip köşesine çekilip yeni Gülgün olmak mı? Bu durumda Ferit de Orhan ? Ay hayır!

 

 

Bu döngüyü de kıracaklarını düşünüyorum.  Hatırlarsanız Seyran Hattuç’un kolyesini Halis’in ayaklarına atarak o yükten kurtulmuştu. Aynı şeyi, Ağalık yüzüğünü Halis’in ayaklarına atarak Ferit yaptı ve o yükten kurtuldu. Döngüleri kıranlar olarak çok iş düşüyor onlara, tabii çok bedel ödüyorlar bu yüzden. (Bitmedi döngümüz maşallah! Döngüden başımız döndü ABV! )

 

Gelelim Ferit’e. Ferit’in Seyran’ı kıskanması bana tuhaf gelmedi. Çünkü yalnızca sağlıklı bireyler, eşlerinin başarılarını alkışlayabilir. Zamanında onunla gurur duyan bir Ferit vardı evet. Ama Ferit’in son zamanlarda hiç iyi olmadığının farkındayız. Hatta o taşları bulabilmek için daha doğrusu dedesine inadı için ölüme bile gitti.

“Ölmek için bile senden izin alacağım değil mi dede?”

Daha önce de evlenmişti değil mi! Neyse geleceğiz oraya da!..

Bu, Seyran için gerçekten çok kırıcıydı. Belli ki Seyran’a olan aşkı, ona yaşamak için yeterli bir sebep olamamıştı! Üstelik Seyran onun hayali için canını hiçe saymışken…

 

 

Ferit’in bir kırılma noktası vardı sanki Seyran’a karşı. Eve geldiğinde anne babası onun için endişelendikten sonra dedesinin yanında ne yapması gerektiğini söylemişlerdi. Onlardan sonra Seyran da ona aynı şeyi söyleyince boş vermiş bir kabullenmişlikle “Tamam çok da şey yapmam” dedi. Sanki burada Seyran’ın ona ebeveynlerinin ağzından konuşmuş olması, Ferit’i yalnızlığa iten ilk adım olmuştu. Seyran’ın tek derdi Ferit’e bir şey olmasın’dı tabii. Ama Ferit için lazım olan şey anlaşılmak, kabul görmek ve takdir edilmekti. Seyran ipotek olayını da herkesin içinde anlayınca Ferit’in başarısızlıklarına başarısızlık eklenmiş, onu iyice gözden düşürmüştü.

Burada Ferit’in anne babası bile hiçbir şey söyleyemezken, Halis’in otoritesine rağmen, Seyran’ın çok ileri gittiğini yanlış yaptığını Halis’e söylemesi çok değerliydi. Ama maalesef Ferit göremedi. Halis’in toplantıya Seyran’ı göndermesi de tuzu biberi oldu ve beyimiz delirdi tabii!

Lan Ferit! Orta Asya Türk devletlerinde bile hükümdar yoksa devlet işlerine eşleri bakar, elçileri kabul ederlerdi. Sen kim köp… Neyse!.. Sakinim…

 

 

Ay şunu da söylemeden edemeyeceğim. Sette dayak yiyenin alnının sağ yanına kırmızı boya süren biri var. Biri ona mukayyet olsun. Bu ne be kardeşim biraz rasyonellik ya! Ferit desen kan kaybeden adama bütün gün İstanbul turu attırıyor. Adam da “tamam gardaşım, iyiyim ben” deyip duruyor. WTF!

 

 

Ferit “taşları tam buldum, dedeme kendimi ispatlayacağım” derken sürprizz! Herkesin gözünde daha da yerin dibine batar. Bir kişi hariç… En çok duymaya ihtiyacı olan şeyi ona Seyran verecekken, haklı olduğunu, ona inandığını söyleyecekken Ferit onu dinlemez bile. Hatta ona öfke kusar. Yine içi paramparça olurken içindeki kirliliği en yakınındakine sıçratır. Kendi o kadar yerin dibindedir ki Seyran göklerde uçarken onu da yanına çekebilmek için aşağılar da aşağılar. Oysa Seyran’ın niyeti onunla birlikte özgürce uçmak. İzin verse Seyran elinden tutacak, onu ayağa kaldıracak ve birlikte yükselecekler.

Ama yine söylenmesi gereken sözler, asla söylenmemesi gereken sözlere yenilir ve Ferit, Eski Ferit modunu açar. Biz ne zaman ilerleme kaydedeceğiz Allah’ım, son bölüm mü?

 

Ferit yine kolay olanı, bildiği yolu seçer. Dağıtır ve onun gibi yerin dibine geçmiş bir başka arkadaş bulur kendine. Eski Ferit’in alışkın olduğu şey buydu çünkü. Her kötü olduğunda dağıtıp Pelin’e gitmesi gibi! (İlerleyemiyoruz!)

Ferit ailenin Altın Çocuğu olmaya alışkın hatta bunun için yetiştirilmiş bir şehzade adeta. Hatta buradaki yüzük sahnesinde bana Fatih’in meşhur sözünü hatırlattı. “Eğer padişahsan devletinin başına geç. Yok eğer padişah bensem emrediyorum, devletinin başına geç!”  Bu yüzden Halis’in Ferit’ten bu kadar çabuk vaz geçebilmesi de bir tuhaf geldi bana. Halis Ağa’nın kafasında kim bilir yine ne planlar var…

 

 

Gelelim zurnanın zort dediği yere…

“Sahne gerçek çıkarsa ben Ferit’ten nasıl nefret edeceğim” diye tweet atmıştım. Hala kafamda soru işaretleri var ama sahneyi izlediğimde ve gerçekliğini kabul ettiğimde hiç de zor değilmiş onu anladım.

“AŞK NEFRETE NE YAKINSIN” dedirtmişlerdi bu çocuğa birinci sezonda.

Bir adımda geçebiliyorsun işte nefret tarafına!

Oturmuşlar acı yarıştırıp kendilerini aklıyorlar! Bu hikayenin tek mağdurları sizmişsiniz gibi Seyran’ın acılarını yok saydığınızı, el ele verdirip -belki dudak dudağa demem daha doğru olur- o acılara en büyüğünü de sizin eklediğinizin farkında mısınız!

 

  • İlk gecesinde kocasının sevgilisiyle tanışan o.
  • Ferit’in deli dolu hallerine, kıskançlıklarına, egosuna maruz kalan o.
  • Okula gönderilmeyen o.
  • Babasından evliyken bile dayak yiyen o.
  • Zorla hapsedilerek boşandırılan, sonra  başkalarıyla nişanlandırılan o.
  • Sırtına kezzaplar dökülen, işkenceye maruz kalan o.
  • Ölümcül bir hastalığa yakalanıp sırf aşık olduğu adam onun ölümünü izlemesin diye kocasından ayrılan o.
  • O hastalığı yendikten sonra evlendiği adam tarafından zehirlenen ve ölümden dönen o.
  • Şimdi yine aşık olduğu adamın en büyük hayalini yerine getirebilmek ve ona bir çocuk verebilmek için ölümü göze alan o.

 

Bu kız tüm bunları ve daha fazlasını yaşadı ama bunları eniştesiyle dertleşip öpüşmek için kullanmadı. Ya kocasıyla bile ilişki yaşayamadı be aşkına ihanet edecek diye!

Burada intikam mı aldım ne yaptım acaba diye geçiştirdiği şey de 19 yaşındaki bir genç kızın hayalleriyle oynaması.

 

 

Bu kızın hayalleri, okumak istediği bir okulu vardı. Salak da olsa bir sevgilisi vardı. O çocuğa da yazık ettiniz. Bir anası bir de Seyran’ı vardı, size baş kaldıramazdı ama geldi dibinize kadar girdi aptal Yusufi. Ulan Yusufi gel al şu kızı gidin okullarınızı okuyun artık be! Bu Yusufi aşkı nereden yüklendi bünyeye şu an anlamadım ama aşırı doz Ferit nefretinden sanırım. Neyse konumuza dönelim…

 

Seyran, bir hikayeyle kandırılacak ve Ferit’e bir o kadar daha düşkün yazılacak. Ferit Seyran’a karşı utancından ondan iyice uzaklaşacak. Seyran da bunun işler yüzünden olduğunu düşünecek. Sonra hop bir düğüm daha Suna hamile! Ferit bu kez “o çocuk benden mi” ye başlayacak. Abidin de keriz değilse durumu anlayacak ve Suna’yı rezil edip boşayacak. Haberi herkes öğrenince Seyran’la büyük yüzleşme! Suna bebeği düşürecek ve artık terapi sahneleri. Belki de daha nicesi…

Ama şimdi biraz sakinleyelim. Ve olmasını istediğimiz sonuca odaklanalım, hayal meselesine. Bunun hep Suna’nın hayali olduğunu düşündük ki inşallah öyledir. Öyleyse sıkıntı yok. Bunun olabilmesi çok normal daha önce de alkol bile almadan görmüştü böyle hayaller.

Ama kim bilir, belki de bu Ferit’in hayali!

 

 

Sahneyi hatırlayalım. Ferit tam kendine göre bir arkadaş bulmuştur. Herkes tarafından aşağılanan, hata yaptıkları için dışlanan iki birey… Suna Ferit’e o an en çok ihtiyacı olan şeyi verir. Onu över, onun için ne kadar heyecanlandığını ne kadar yakışıklı olduğunu anlatır. Suna konuşurken Ferit’in bakışları derinleşir. Suna sehpaya uzanır. Tekrar geri geldiğinde Ferit ani bir hamleyle Sunayı öper, önce şaşırırlar sonra bu kez ikisinden de atak gelir… Evet yeterince mideniz bulandıysa teorime devam edeyim.

Tam o sırada kapı çalar ve Ferit idsel dürtülerinden uyanıp afallar. İzlediğimiz şey, Ferit’in o an düşündüğü şeydir. Gelen Seyrandır. Suna da şaşırır kapıyı açarlar ve orada üçü arasında bir yüzleşme yaşanır. Hatta Seyran’a yaptığı ima yüzünden kızarlar bile… Evet bunu da yazarlar. Ve bu kez biz Ferit bunu nasıl düşündü diye kendimizi yeriz.

Yani sınırsız olasılık var arkadaşlar hala belli  bir şey yok. Ve bunu da bilerek 2 haftalık araya denk getirdiler. Merak seviyesi iyice yükselsin, reytingler artsın hamlesi. Reklamın kötüsünü seçip tüm Türkiye’ye hatta dünyaya konuşturdular mı, konuşturdular. Peki istedikleri reytingi aldılar mı? Maalesef alamadılar. Peki bunca tantana bu aşkı, bu hikayeyi kirletmeye değer miydi cidden?

Biz örf, ahlak, edep diyoruz da gündüz kuşağı maalesef bu tiplerle dolu inkar etmiyorum. Eğer böyle bir hikaye varsa bu da anlatılsın. Tamam ama bunun yolu bu mu? Ayrıca yalı hikayesi, tatlı bir aşk hikayesi diye yola çıkıp gerçekten sabah kuşağı programındaki insanlara mı döndünüz? O zaman bu hikayeyi niye böyle sundunuz?

 

 

Sen 2,5 sezon insanları böyle bir aşka inandır sırf dikkat çekeceğim, merak uyandıracağım, reyting falan diye git bütün karakterleri tek sahnede harca! Bu çocuk kendini kimlerden korudu da Seyran’a ihanet etmedi. Baldızına mı yenildi! Biz buna nasıl inanalım şimdi. Seyircine de haksızlık değil mi? Bilemiyorum cidden; hem öfkeliyim, hem aldatılmış hissediyorum, hem de içimdeki umut kırıntısını hala yaşatıyorum. Ha hevesim de pek kalmadı orası ayrı. Yine de bu sahnenin gerçek olmadığını bize gösterecekleri sahneyi bekliyor olacağım. Artık 90. bölüm ne gelirse ona göre…

Flood yazayım, biraz içimi dökeyim derken Manas Destanı’nı yeniden yazmışım arkadaşlar sorry!  Sabırla okuyan, kaygılarımda, öfkemde, kandırılmışlığımda, her şeye rağmen sevgimde ve umudumda bana ortak olan sanal dostlarıma selam olsun.

İyi ki varsınız bee!

 

Göz atmanızı öneririz: Yalı Çapkını Bölüm Yorumları

 

 

 

Noel Pazarları
AVRUPA – En Güzel Noel Pazarları
sığacık ada masalı
SIĞACIK SEFERİHİSAR – Ada Masalı’nın Çekildiği Yer, Nam-ı Diğer Kırlangıç Adası
Alaçatı Tatil
ALAÇATI – Sanki Ege’de bir Vaha
gezdim gördüm san diego
AMERİKA – San Diego
Mekanlar Tarifler
Sütlü Tatlı
Yılbaşında Yapabileceğiniz 5 Şahane Sütlü Tatlı
LONDRA – Londra’da Öğleden Sonra Çayı
künefe
Bir Değil İki Değil Çok Çeşitli Künefe
BRIDGERTONE
BRIDGERTONE – Gölge Oyunları
BRIDGERTONE – Dearest Gentle Reader
Şimdiki Aklım Olsaydı (Si lo Hubiera Sabido)
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI (Si lo Hubiera Sabido) – Ne Dilediğine Dikkat Et!
Poldark
POLDARK – Korkunun, Umutsuzluğun ve Sevginin Derinliklerinde
bergen
BERGEN – Bir Tek Şarkı Söylerken Utanmadım Ben
romantik komedi filmler
Latte Kıvamında Romantik Komedi Filmleri
Yarına Tek Bilet Elle Çekim
YARINA TEK BİLET – Belki de Karşılaşmalar Tesadüf Değil Kaderdir
BİZ BÖYLEYİZ – Olsaydı Nasıl Olurdu?
Deli Bayramı
DELİ BAYRAMI – Kim Akıllı Kim Deli, Nasıl Ayırt Etmeli?
evlat oyunu
EVLAT – Her Şey Çok Zor
übü hep übü
ÜBÜ HEP ÜBÜ – Übülük Müessesesi Üzerine
yaşamaya dair
YAŞAMAYA DAİR – Yaşamayı Ciddiye Alacaksın
Copy link
Powered by Social Snap