YALI ÇAPKINI – Aslolan Uğruna Savaşabileceğiniz Sevgiyi Var Edebilmek

Yalı Çapkını 8. bölümü ile geçen hafta Total grubunda aldığı 11,69 reyting ile bu grubun en çok izlenen dizisi oldu.  Bölüm geneli ise çok iyi reyting oranları ile genel sıralamada açık ara zirvede. Total’de 11,69 reytingi AB’de 8,83 reyting ve ABC’de 10,58 reyting takip ediyor. Bölüm izlenimleri  Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

Geçtiğimiz bölümü Suna’nın Ferit ile dans ederlerken bir anda onu dudağından öpmesiyle noktalamıştık. Suna’nın bu hareketini ne kadar yanlış bulduğumu ve seyircideki karşılığını geçtiğimiz yazıda dile getirmiştim. Bu bölümdeki seyirci yorumlarının bir kısmından sonra da fikrim yine aynı. Seyircinin Suna ile empati yapabilmesi zorlaştı, maalesef kızı hiçbir şey yapmadan otursa bile linçlemeye hazır bekleyenler var…

Abidin’in Seyran’ın görmesini engellemesi o an için doğruydu. Olayı görüp tartışmanın, yüzleşmenin ne yeri ne zamanıydı. Çünkü herkesin önce bir kendine gelmesi gerekiyordu. Ferit ile Abidin’in yüzleşmesiyse Abidin’in Suna’ya duygularının sandığımızdan da kuvvetli olduğunu gösterdi. Hisleri basit bir hoşlantıdan fazlasıymış, adamın gözlerinde yaş vardı yahu. Abidin Ferit’e çıkışırken bence hislerinin etkisiyle ona fazla yüklendi. Yoksa Ferit’i hiç tanımıyormuş gibi onun kabahatli olabileceğini düşünmesi abes.

 

 

Suna zil zurna sarhoş ve yalıya geldiklerinde olayı hatırlamıyor olsa bile Ferit’in tavırlarını o olayın üzerine biraz laubali buldum. Onun için bir anlamı olmayabilir ama bu olay yaşandı ve duyulduğunda Seyran’ın Ferit kadar rahat olmayacağı belliydi, zaten kız genel anlamda ikili ilişkilerinde rahat biri değil. Sanki hiçbir şey yaşanmamış da sarhoş baldızlarını yalıda odalarına getirmiş gibilerdi, bir de Ferit sadece Seyran’a değil Suna’ya da laf atıp duruyordu. İşte Ferit’in sorunlarından biri bu. Hayattaki ciddiye alınacak olayları bile ciddiye almamak, sadece anı yaşamak, karşısındakilerin duygularını yeterince önemsememek. Esprili Ferit’i seviyorum ancak bu büyümemiş, oturmamış halleri beni bazen bayıyor.

Suna’yı kendi odalarına getirmeleri kız çok sarhoş olduğu için beni rahatsız etmedi. Çünkü ancak orada ona rahatlıkla göz kulak olabilirlerdi. Sonuçta ortada Halis Ağa’nın öğrenmemesini gerektiren bir durum vardı. Bir de zaten ne Seyran ile Ferit gerçekten evli ne de aynı yatakta yatıyorlar, Suna odaya gelmiş çok mu? Baldızla aynı odada yatılmamalıysa pekala Ferit misafir odasına gidebilirdi.

Bence asıl Suna’nın odadaki varlığından ziyade Pelin’in odaya girer girmez karşılarına çıkması daha büyük bir saçmalıktı. Ya biri onlar gelmeden odaya pat diye girse ne olacaktı? Valla bana Pelin’in ayarsızlığından daral geldi. Kızım sen kabul etmesen de adam evli, evli! O oda Seyran ile onun odası ve o yalı Korhan Yalısı. Bir insan bu kadar da gurursuz olmaz ya. Daha gündüz tartışmışsınız, adam telefonlarına çıkmıyor, yapılacak şey yakasından düşmek, biraz kendini ağırdan satmak. Sonra “Ferit neden benimle evlenmedi?” diye dövünüp durursun böyle, adam senin gibi birini ne yapsın, böyle bir kadının neresi çekici gelecek? Ayrıca bir adamı kağıt üstünde dahi olsa karısının gözü önünde öpemezsin, bak bu ikinci oldu. Gözlemim Ferit’in Pelin’in bu tavırlarından fazlasıyla rahatsız olmaya başladığı. Ferit özgürlüğüne düşkün biri, o istemeden onun sınırlarını bu kadar zorlayamazsınız. Sadece Pelin’in bu ısrarcı tavırları değil, Seyran’ın bu anlara tanık olması da Ferit’i fazlasıyla rahatsız etti. Çünkü artık o Seyran’ı önemsiyor, Seyran’ın rahatsızlığını görüyor ve araları bu yüzden açılsın istemiyor. Yalnız böyle Seyran’ın gözü önünde Pelin ile öpüşüp sonra Yusuf Seyran’ı aradı sanarak ortalığı ayağı kaldırmasına ne buyrulur? Sen önce kendine bakacaksın Fero Bey. İşte devamlı Yusuf’u karşında bulman senin Seyran’a yaşattığın şeyin cezası.

 

Ferit Suna’nın onu öptüğünü Seyran’a söylediğinde Seyran’ın ona asla inanmayıp olayın tam tersi şekilde geliştiğini düşünmesi gayet normaldi. Kız daha bir aydır tanıdığı ve çapkınlıklarını, Pelin ile ilişkisini bildiği adamın sözüne mi inanacaktı? Onun yerinde kim olsa Ferit’e inanmaz, ablasını korurdu. Seyran ve Suna birbirlerinin en değerlisi, vazgeçilmezi. Onlar o cehennemin içinde birbirlerine hem abla kardeş hem en yakın arkadaş olmuşlar; yaşanmışlıkları, acıları, sevinçleri ortak. Ferit gibi değiller, Antep’teki dünyaları küçüktü. Suna’nın eline erkek eli değmemişti, Seyran’ın da sevgilisi vardı ancak “dokunmadan sevebilmek” önemliydi onun için, sevgi önce kalpten kalbe yaşanmalıydı. Baktığında bu Suna’nın ilk dudaktan öpüşmesi oluyor. Üstelik iki kardeşinki de aynı adamla, ikisininki de duygu içermeyen öpüşmeler. Bence Seyran’ı yıkan, delirten kendisininki gibi ablasının da ilk öpücüğünün hatırlamak istemeyeceği bir an olması. Her kadın ilk öpücüğün değerli olmasını, özel bir an olmasını ister.

Ferit’in durumu bana bir atasözümü hatırlattı: Adı çıkmış dokuza, inmez sekize. (Birinin bir kere adı çıktıktan sonra onun hakkındaki yaygın inanç artık kolay kolay düzelemez anlamında kullanılan bir söz.) Bu öpülme olayınca hiçbir suçu olmamasına rağmen, ne kadar dürüst olursa olsun çapkınlıkları, kadınlara ilgisini çok iyi bilince Seyran da Abidin de ona inanmadı işte. Karısının ablasına bile sulanacağı düşünülüyor ama o kadar da değil yahu. Ferit dizinin başında çapkınların sultanıydı ancak evlendikten sonra evinin erkeği olmasa da çapkınlığının Pelin ile sınırlı kaldığını görüyoruz. Pelin haricinde ne ona yüz veren alelade bir kıza ne de Sultan’a yüz vermiyor. Üstelik suçsuz olmasına rağmen bir de Seyran’dan öyle laflar işitti ki onun yerinde kim olsa kaldıramazdı. Bir de erkekler genel olarak kendilerine sert konuşulmasına karşı daha da tahammülsüzler bizlere göre ve Ferit narsist biri. Narsist bir adamı böyle aşağılarsan yandın.

Ben Seyran’ın öpüşmeyi öğrendikten sonraki tepkisini hem normal hem de bir tık yüksek buldum. Ablasıyla yüzleşmeden, olayın aslını bir de ondan dinlemeden Ferit’e karşı kullandığı kelimeler, söyledikleri çok ağır, gurur kırıcı. Üstelik çok bağırıyor, çok. Ama geçmişine bakılınca şaşırmamak gerek. O babayla büyüyen bir kız ya Seyran gibi kendini korumak için öfkesini yansıtır ya da Suna gibi sürekli gördüğü aşağılanma içgüdüsünden içine kapanık ve özgüvensiz olur.

 

 

“Çocuklar, evlilik henüz yeşeren bir dal gibidir. Eğer özen gösterirseniz o dallara kuşlar konar, meyveleriniz olur, gölgeniz büyür, sevdikleriniz çoğalır. Ama ertelerseniz her şey kurur gider, çürür. Yok etmek çok kolay çocuklar, çok kolay. Aslolan uğruna savaşabileceğiniz sevgiyi var edebilmek.”

Necip Usta’nın Seyran ve Ferit’e söylediği cümleler dizideki olayların gölgesinde kaldı, ancak esasında bu cümlelerde SeyFer ilişkisinin nasıl doğru bir şekilde gelişebileceğinin ipuçları saklıydı. Seyran ve Ferit henüz birbirleriyle evli olmanın ne demek olduğunun yeni yeni farkına varıyorlar. Her ikisinin de bu evliliğini yürütmek için emek vermesi gerekiyor, karşısındakine saygı duyması gerekiyor; sadece bir tarafın özverisiyle evlilik var edilemez. Evliliklerinin başından beri yaşadıkları olaylar karşısında doğru bir iletişim kurmaktan uzaklar. Şu an bir ilişki, sevgi, aşk geliştirmekten ziyade sürekli bir çatışma ve uzaklaşma halindeler. Tabii bunda ikisinin de çok farklı yetişmesinin, karakter farklılıklarının, travmalarının, psikolojik rahatsızlıklarının da etkisi büyük. Her ikisi de hala büyümemiş birer çocuk. Birbirlerine güvenmeyi, sorunlarını ağır sözcükler kullanmadan, birbirlerine geri dönüşü olmayacak şeyler yaşatmadan çözmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Tıpkı o tasarladıkları yüzüğe gösterdikleri özeni evliliklerine de gösterirlerse kalplerinde tomurcuklanan çiçekleri sevgiyle büyütebilirler.

Ferit’in ortada Suna ile olan mevzudan dolayı Seyran ile arasında yeterince problem yokmuş gibi çocuk mevzusunu temcit pilavı gibi önüne sunmasına ne demeli? Ay bir de Seyran beyimden çocuk istemiyor muymuş? İstemiyor işte, istemiyor! Kız senden neden çocuk istesin? Çocuk mutlu bir evliliğin olan adamdan istenir; Seyran ne kadar mutlu bak bakalım bir yüzüne, gözlerinin içine, belki görürsün. Bir de kadının yüzüne bunları söylemekten, onu delirtmekten zevk alıyor ya narsist herif, vuracağım o sırıtan suratına iki tane o olacak. Artık kız ne kadar mutsuzsa baba evindeki Cehennem’i adama tercih ediyor ve bunu Ferit’e o anki öfkesiyle söylemedi bu belli. Odasında birkaç gün önce Suna’ya da aynı şeyi söylemişti. Bu evcilik oyunu, bu ev, Ferit’in dengesiz davranışları boğuyor kızı. Onun yerine koyuyorum kendimi olayın biri bitip biri başlasa, birileri en büyük hayallerimin üstünde tepinse, koca diye verildiğim adam kadınlık gururumu çiğneyip dursa ve bir öfkeli bir komik olsa delirirdim herhalde. Ferit’in Seyran ile arabadaki ilk kavgalarından sonra hiçbir şey olmamış gibi ustasının yanındaki şebeklik yapması da çok iticiydi. Duygusal zekası sıfır arkadaşın. Biraz ciddiyet istiyorum, olaylara verdiği tepkiler kalıcı olsun istiyorum, çok mu şey istiyorum ha? Seyran “Senden çocuk yapmak istemiyorum.” dediğinde gözlerinin yaşarmasına da istediğim halde üzülemedim, çünkü bunu beklemeye hakkı yok evliliğine ve Seyran’a saygı duymadan.

 

 

Ferit’in şapka taksa bile Pelin ile dışarıya çıkması büyük hataydı. Hem Seyran ile yaptığı anlaşmayı bozmuş oldu hem ailesine yalan söyledi hem de Halis’in çok yakında her şeyi öğrenmesine sebep olacak. Sadece ehliyetini kaptırdığı için değil büyük ihtimalle magazinciler onun ve Pelin’in fotoğrafını çektiği için büyük olaylar kopacaktır. Birkaç bölümdür boşuna magazine vurgu yapılmadı. Daha önceki akşam restoran kapısında magazinciler Suna’yı sarhoş görmesin diye arka kapıdan kaçan adam bu defa metresiyle güle oynaya dışarı çıkıyor. Tam bir gerizekalı. Ayrıca o gece sadece uyudukları halde Pelin sanki sevişmişler gibi “Hamileyim.” yalanı ortaya atabilir. Çünkü evdekilerin Seyran’a çocuk baskısı yaptığını biliyor ve bu yolla ondan kurtulmaya çalışacaktır. Bunu da büyük ihtimalle ilk bölümdeki oyunu ortaya çıktığında Ferit ondan ayrılmasın diye ortaya atacaktır. Yusuf’un da gerçekte kim olduğunu Halis onun sayesinde öğrenecektir. Pelin gurursuz ve Ferit’e takıntılı, tüm kötü kadın klişelerine hazır olsanız iyi olur. Yalnız Carlos’un konuşulanları anlamadığı zannediliyor ancak Yusuf’un Pelin ile telefonda konuştuklarını duyduğuna eminim. Pelin ve Yusuf olayları ortaya çıktığında Carlos kilit rol oynayacak.

Ferit’in Pelin ile gecelere akıp Pelin dans ederken Seyran’ı hayal etmesinden de kesinleştiği üzere Ferit Seyran’a net bir şekilde aşık olmuş. Ancak burada dikkatinizi bir noktaya çekmek isterim. Seyran’ı güzel ve çekici bulması iyi hoş da ben Ferit’in Seyran’ın kalbine, ruhuna aşık olmasını isterim. Onu Seyran’a çeken şey daha önceki kızlarda göremediği, bulamadığı şey olmalı. Ayrıca Seyran’ı neden oryantal dans yaparken hayal ettin be adam? Haremin var, Seyran da cariyen galiba. ^^

 

 

Geçen bölümde restoranda Ferit’e söylediklerinden dolayı bir an “Acaba Suna Seyran’ı kıskanıyor mu, bile isteye mi öptü Ferit’i?” diye aklımdan geçmedi değil, ancak bu bölümdeki davranışları bana kesinlikle aksini gösterdi. İstanbul’da kalmak istemesi de Seyran’ı kıskandığından falan değil, gerçekten İstanbul’a alıştığından, Seyran ve annesinden başka kimsesi olmadığından. Suna İstanbul’da ilk defa evin dışında gerçek özgürlüğü tattı. İlk defa kendini işe yarar hissetti. Ona değer veren, onu umursayan insanlarla tanıştı. İlk defa bir aile sofrasında yer aldı. Ayrıca ilk bölümde eğer Ferit ile evlenen o olsaydı Seyran’ı da yanına aldıracağını söylemişti. Suna’nın Ferit’i öptüğü için duyduğu pişmanlık, tövbesi bana sonuna kadar geçti. Kız bizi pişman olduğuna bizi inandırmak için daha ne yapsın? Ayrıca hiçbir gencecik 21-22 yaşındaki kız, ister en günahkar olsun, ister ondan ölümüne nefret edelim, asla neredeyse babası yaşında bir adamla evlendirilmeyi ve ve yarı boyum kadar çocuğuna bakıcılık yapmayı hak etmez!

Seyran ile Suna’nın öpme olayından dolayı yüzleşmeleri bence gerekliydi. Çünkü her ikisi de tedirginlerdi, aralarında ister istemez bir mesafe, özellikle Suna tarafında yoğun bir utanç ve çekince vardı. Suna’nın isteme olayı veya annenin hastalığı olmasa belki başka türlü olabilirdi. Seyran’ın ablasına hesap sorarken sanki kağıt üzerinde değil de gerçekten evli olduğu adammış gibi bir havada olduğunu fark ettiniz mi? Seyran bu yaşananlardan dolayı başta Ferit’e, Suna’nın itirafıyla da Suna’ya öfke duydu. Duygularının etkisiyle ne evde Kazım’ın olduğunu düşünebildi ne başka bir şeyi. Ancak bastırılmış duygular konusunda asla Seyran’a katılamıyorum, Suna Ferit’e bir şey hissetmiyor. Seyran bunu zaten hıncından ve kıskançlığından söyledi. Maalesef Seyran’ın öfkelendiğinde dilinin ayarı olmadığı açık, Ferit’e söylediklerinden de biliyoruz. Suna da öfkeyle Yusuf’u başımıza sarmıştı. İkisinin de öfke kontrolü zayıf ve bu Kazım’ın eseri. Ama ben ne olursa olsun Seyran’ın Suna’ya sırt çevirmeyeceğinden emindim. Kazım’ın ikisine uyguladığı şiddet onları hemen yine etle tırnak yaptı.

 

 

Senin de Allah belanı versin Kazım Efendi. Bugüne kadar senin bazı hareketlerine güldüğüm için pişmanım. Dizide en nefret ettiğim insan net Kazım. Esme’ye, Suna’ya, Seyran’a etmediği kalmamış bir pislik. Böyle bir adamın dünya üzerinde aldığı her nefes haram. Esme günün birinde delirse, adamı bıçaklayıp öldürse gram üzülmem. Kadına etmediği kalmamış, kadın kaç bölümdür mide ağrısından kıvranıyor, umursayıp hastaneye götürmüyorlar. Ağırlanacak misafirler, görüşeceği arkadaşları, eve kilitlenecek dolap alınması, yeni ev bakılması o kadından daha önemli tabii; Esme bunların yanında ne ki? Ben bu kadının hastalıktan öldürülmeyip bu iğrenç adamdan kurtulup ömrünün sonuna kadar mutlu ve huzurlu olduğunu görmek istiyorum. Ayrıca o Hattuç’a da zerre sevgi beslemiyorum. Başlarım onun gençliğinde yediği dayaklara. İnsan ben çok çektim, bu kadın ve kızlar çekmesin der, bir tekme de ben vurayım demez. Misafirler gelmeyecek olsaydı Kazım Suna’yı öldürse, üstüne bir toprak da Hattuç atardı.

 

 

Suna ile Abidin ne kadar da nahif yazılıyor. Yalnız onların arasındaki o nahif, konuşmalasalar bile gözleriyle anlaştıkları iletişimin bir anda bozulması çok üzücü. Ben Suna’nın da Abidin’e bu denli değer verdiğini fark etmemişim, hislerini etkilenme olarak gözlemlemiştim. Suna Abidin’i sandığımızdan da fazla önemsiyor, şu an dizide önemsediği tek erkek o diyebilirim. Abidin’i çok iyi gözlemlemiş, hemen fark etti mahsunluğunu ve nedenini de anladı. Onda kırdığı yeri hemen tamir etmek istedi, hatta bunun için kendini o kadar uzun uzun açıkladı ki aklıma birkaç bölüm önce Seyran Abidin ile konuştuğu için ona telefonda söyledikleri geldi. Seyran’a yaptığı için kızdığı şeyi şimdi kendisi yaptı. Demek ki insan bir şoföre de değer verebiliyormuş, değil mi sevgili Suna? Sen de Abidin sadece basit bir şoför olduğu halde, senin hayallerindeki iyi aile çocuğu, zengin damat olmadığı halde ona kapıldın. İşte kalbin kimi seçeceği belli olmuyor böyle. Abidin’in Suna’yı hatasıyla kabul etmesi de çok özel. Ben de onun gibi düşünüyorum, önemli olan insanın hatalarından pişmanlık duyabilmesi ve ders çıkartması tıpkı Suna gibi. Abidin’i oynayan Ersin Arıcı’yı da ilk kez seyrediyorum, kendisi oldukça başarılı bir performans sergiliyor.

“Hata insanlar içindir, herkes yapar.”

 

 

Seyran Gülgün’ün aramasıyla o gece daha da dağıldı. Ferit’in ablasını öpmüş olabileceğine kanaat getirmişken bir de üstüne o gece Ferit’in Pelin ile olduğunu, muhtemelen de ilişki yaşadıklarını düşünmek Seyran’a ağır geldi. Ben gün boyunca süren öfkesinden Ferit’i kıskandığını tahmin etmiştim ancak Ferit’in Pelin’e gittiğini anladığında, ona mesaj atarken ve annesinin koynunda ağladığında yüzde yüz emin oldum. Seyran şu an farkında değil, ancak kalbi Ferit için atıyor. Belki de istemsizce bunu inkar etmek için de ona karşı kullandığı kelimeler bu kadar sert, bu kadar kırıcı.

Seyran’ın Suna onu öptüğü için kafasında olayı bambaşka yorumlayıp Ferit’e yüklenmesi kesinlikle çok abartılıydı. Ancak annesinde kaldığı gece olan bitenden sonra söylediklerinde hak payı var. Ferit’in fırsattan istifade edip soluğu Pelin’in yanında aldığı, anlaşmayı bozduğu, Seyran’ı zor durumda ve yalan söylemek zorunda bıraktığı yalan mı? Bu kız devamlı onun arkasını toplamak zorunda mı?

Ben Seyran’ın ablasını kurtarması için Ferit’ten yardım istemesinden değil ama son söyledikleri için özür dilemesinden çok rahatsız oldum. Seyran özür dilenecek bir şey yapmadı. Anlaşmayı bozan, ilk fırsatta Pelin’e giden, Seyran’ı aileye karşı yine zor durumda bırakan “fırsatçı” Ferit değil mi? Seyran’ın bam teline basan, sinirlerini daha da çok bozan, kızın sessiz protestosuna bile limon sıkan o değil mi? Üstelik bu olaylar yüzünden Suna ile birlikte şiddete uğrayan yine Seyran.

 

 

Son sahne hakkında söylenecek çok şey var. Önce beğendiğim şeylerden başlayayım. Sahnenin sinematografisi muazzamdı. Sahnenin tek planda çekilmiş olmasını, kullanılan şarkıyı ve Afra Saraçoğlu ile Mert Ramazan Demir’in bu sahnedeki oyunculuklarını inanılmaz beğendim. Seyran’ın o beyaz mini gecelik içinde canlı cenaze gibi hali, kararlı, cesur ama bir yandan yaşayacaklarından korkan haline inanılmaz üzüldüm. Ferit’in öfkeli, bir yandan Seyran’ın aşağılık teklifini kabul etmesinden dolayı duyduğu, belli etmemeye çalıştığı hayal kırıklığını, kafasından geçen sinsilikleri görüp öfkeden deliye döndüm. Zaten belliydi Ferit’in Seyran ile bir şey yaşamadan bu olayı sonlandırıp ona bir şeyler söyleyeceği de madem öyle ne diye kızın üstüne çıkıp onu daha fazla tedirgin ediyorsun hayvan herif! Sen bu leş teklifinin, o noktaya gelen durumun bu kızda ne tür bir travma bırakacağını biliyor musun? O senin gibi onun koynundan bunun koynuna girmedi. Henüz kimseyle bir cinsellik yaşamadı. Eski sevgilisi olan hıyarı dokunmadan sevdi, onun için sevgi senin düşündüğün gibi bir şey değil. Sen nasıl o kızın ablasına duyduğu sevgiden, bağlılıktan, onun için endişelenmesinden, yardım çığlıklarından faydalanırsın? Duygusuz, empatiden yoksun, fırsatçı, iğrenç pislik seni! Seyran’ın söylediği o lafları başta hak etmiyordun ama o teklif ve kıza yaklaşmandan sonra sana ne söylesek az kalır, içim soğumaz. Ferit’e ne kadar öfkeliyim bilemezsiniz. Seyran’a bu herifin teklifini kabul ettiği için kızamıyorum, ablası onun en değerlisi, o da Ferit ile evlendirileceği zaman benzer şeyler yaşadı, onun ne hissettiğini şu an en iyi Seyran bilebilir. Belki de babası evdeyken Suna’ya hesap sorduğu ve olayın duyulmasına neden olduğu için biraz suçluluk da duyuyordur, kim bilir. Seyran bu yaşananlardan sonra bölümlerce Ferit’in yüzüne bakmasa, onunla konuşmasa hak ediyor Ferit Efendi. Bu olay bugüne kadarki aşabilecekleri en zor şey. Aralarında yıkılmaya başlayan duvar yeniden örüldü ve şimdi onu yıkmak eskisinden çok daha zor. Ferit’in çok büyük çaba sarf etmesi lazım, öyle şirinliklerle, yersiz şakalarla, hediyelerle bu iş çözülmez. Seyran’ı dokunmadan sevmeyi öğrenmesi, bu evlilik için emek sarf etmesi gerekiyor tıpkı Necip Usta’nın anlattığı gibi.

 

 

Halis Ağa’nın Ferit ile Fuat’ı sorguya çektiği sahne onların o evde nasıl yetiştiklerine dair detayları öğrenmemizi sağladı. Ben karakterleri daha iyi tanımamızı sağlayan bu flashbackleri çok önemsiyorum. Özellikle Seyran, Suna, Ferit ve Fuat’ın geçmişi çok ilgimi çekiyor. Halis Ağa geçmişte şu ankinden kat be kat sertmiş, açıkçası yalı sakinlerinin Halis’e karşı sevgiden çok saygı ve korku duygusuna sahip olmalarına şaşırmamalı. Sürekli Korhan olmanın, Antepli olmanın gereklilikleri içinde büyümüşler, bu da karakterlerinin şekillenme sürecinin daha sancılı olmasına neden olmuş. Ancak görüyorum ki bu denli katı kurallar herkesin daha fazla hata yapmaya meyilli olmasına neden oluyor. Ayrıca bu flashbackler gösteriyor ki Seyran ve Ferit çok benzer şekilde büyümüşler, birbirlerini en iyi onlar anlayabilecekken bu kadar uzak olmaları üzücü.

 

 

Seyran’ın alkollü eve döndükleri gece İfakat’e söyledikleri, cesareti beni şoke etti. Henüz ona meydan okumak için çok erkendi, fevri davrandı. Tabii geldiği eve, ailesine laf söylenilince kendini tutamadı, savunmaya geçti. İfakat zeki bir kadın, neyi kastettiğini anlamış olabilir. Ferit’in bir şey anladığını sanmıyorum, babası ve yengesinin ilişkisini bilse susmazdı, yengesini sevmeyişi geçmişte aşırı sert biri olmasından kaynaklı. Çok net Seyran ile İfakat arasında ufaktan bir savaş başladığında Gülgün Seyran’ın tarafında olacaktır, kadın Seyran’ı kızı gibi görüyor, onu sahiplenmiş. Evlilikleri için onlardan fazla emek sarf ediyor kadın, resmen yılın kayınvalidesi.

 

Asuman

Asuman’ın restorandaki yemeğe olan tepkileri tam da benim arzu ettiğim gibiydi. Söylediklerinde tek yanlış kelime yoktu. Ah bir de bir bilse Fuat dışındakilerin de onun yokluğunu umursamadığını… Kadın biliyor tabii kocasının ne mal olduğunu, Suna’yı da görünce anladı her şeyi iyice. Valla bir ara kahvaltıda yanında otururken Suna’nın üstüne kaynar çay falan döker diye korkmadım değil. Bizim tatlı, güler yüzlü Asuman’ınımızı ne hale getirdiniz be, yatacak yerin yok Fuat Efendi.

Yalı Çapkını bu hafta da beni duygudan duyguya sürükledi. Yine yer yer güldüm, yer yer üzüldüm, yer yer sinirlendim. Olan bitenden zaman zaman memnuniyet duyarken zaman zaman tam aksine yaşananlardan hiç memnun olmadım. Ekran başından çok farklı duyguları bir arada yaşamış olarak kalkıyorum, birçok dizide parça parça hissettiklerimi bu dizide tamamıyla hissedebilmek benim diziyle bağımı kuvvetlendiriyor. Ayrıca fragmanlarda birçok sahneden kesitler gösterilmesine rağmen dizinin gidişatı beni şaşırtıyor, merak duygum bölüm boyunca hep diri kalıyor. Bence dizinin başarısında bunlar da çok büyük bir etken. Bunu sağlayabildikleri ve bizi her hafta ekran başına kilitledikleri için tüm ekibi tebrik ederim.

Açıkçası fragmanlardan sonra tamamıyla drama boğulduğumuz, fazlasıyla gergin ve sert bir bölüm beklemiştim. Ancak karşımıza çıkan bölüm fragmanlardan çok başkaydı, özellikle bu kadar güleceğimi hiç beklemiyordum. Güldüm, eğlendim ama bölümdeki olayların yanında bu kadar komedi biraz fazla kaçmış ve olayların ciddiyeti baltalamış, söylemeden edemeyeceğim.

 

 

Bir süredir dizide gördüğüm bir problemi de dile getirmesem olmaz. Bazı fragmanlarda gördüğümüz sahneleri bölümde göremiyoruz. Dizilerimizin gözlemlerime göre süreyi kısaltma kaygısı da yok. Bu gözler bölüm süresi 3 saati geçen diziler gördü. Kurguda bölüm akışına uymayan sahnelerin kesilmesini elbette anlayabilirim, ancak bu durum o kadar sık tekrarlamaya başladı ki artık kabak tadı verdi. Ayrıca dizide iki bölümdür yeterince Emre Altuğ’u, İfakat – Orhan ilişkisini ve bu bölümde Hattuç – Halis sahnesi görmediğim için şikayetçiyim. Onların ailelerine yaptıkları için yavaş yavaş pişman olduklarını seyretmek istiyorum. Emre Altuğ’un yeni saç imajı şahane, daha da yakışıklı olmuş ama yeterince göremedikten sonra böyle olsa kaç yazar. Umuyorum Suna’nın baba evinden kurtuluşu sağlandığında yalı entrikalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Son olarak ben iki bölümdür Suna’nın hikayesine ağırlık verilmesinin bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyorum. Suna’nın yalıya gelmesi için gereken hikâye yazılıyor. Ayrıca Suna sayesinde Seyran ile Ferit’in ilişkisinin farklı boyutlara taşınması amaçlanmış. Özellikle son sahne boşuna yazılmış olamaz. Zaten dizilerde bazen hikâyenin gidişatına göre başroller harici karakterler öne çıkabilir, bu sık sık rastladığımız bir şey, yeter ki başrollerin ekran süresinden çalınmasın. Açıkçası SeyFer uzun zamandır gördüğüm ekran süresi en uzun çift. Aman nazar değmesin.

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?

*Yalı Çapkını 8. Bölümde çalan şarkılar:   Keskin – Cem Adrian ve Fırtınadayım – Mabel Matiz

 

 

Göz atmanızı öneririz: Yalı Çapkını Bölüm Yorumları

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce