YALI ÇAPKINI – Başka Bir Hayat Mümkün Mü?

Yalı Çapkını ekran yolculuğuna başladı. İlk bölüm reytinglerinde Total’de 3,76 reyting  ve  AB’de 2,66 reyting ile 6.,  ABC1’de 3,14 reyting ile 8. sırada yer aldı. Reytingi bol, yolu uzun olsun dileğimizle ilk bölüm izlenimleri  Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

Yalı Çapkını birkaç ay öncesinden kadrosu açıklanmaya başladıkça radarıma girmişti. Diziden fotoğraflar gelince “Ben bu diziye bakarım.” dedim, fragmanlardan sonra ise “Bu diziyi mutlaka seyrederim ve hatta haftalık yorumlayabilirim bile.” demeye başladım. İlk bölüm itibariyle diziyi çok sevdiğimi söyleyebilirim. Evet, ana hikayesi daha önce seyrettiğimiz bazı dizilere bir hayli benziyor olsa da iyi sunulan klişeler her daim kendini seyrettirir. Yalı Çapkını da altı dolu yazılmış karakterleri, daha önce yer aldıkları projelerdeki işlerini beğendiğim ekibi, iyi oyuncuları ve uyumlarına bayıldığım esas çiftiyle benim dikkat çekmeyi başardı.

Yalı Çapkını’nın konusu şöyle: Yalı Çapkını, Gaziantepli Korhan Ailesi’nin direği Halis Ağa’nın (Çetin Tekindor) el bebek gül bebek yetiştirilmiş torunu Ferit’in (Mert Ramazan Demir) evlenmesine karar vermesiyle gelişecek olayları konu alacak.

Dizi ilk bölümde Gaziantepli iki ayrı ailenin İstanbul ve Gaziantep’teki yaşantıları ile onları kesiştiren olaylara odaklanmış. Bu iki ailenin hayatı birbirinden farklı görünse de her iki aile de hala geleneklere bağlı olmalarıyla benzeşmekteler. Örneğin Halis Ağa çapkınlıklarından yıldığı torunu Ferit’i de oğlu Orhan gibi görücü usulüyle evlendirmek isterken, Kazım da kızları Suna ve Seyhan için iyi birer kısmetin görücü gelmesini bekliyor. Modern bir hayat yaşayan Korhanlar hala kalkıp memlekette gelin hamamında kız bakıyor. Hattuç ayıla bayıla kızlarla o hamama gidebiliyor.

 

 

Güzeller güzeli Seyran. Yıllardır ablası Suna ve annesi Esme’yle birlikte Kazım ve Hattuç’un psikolojik ve fiziki şiddetine maruz kalarak büyümüş bir genç kız. O da Suna gibi bir gün o evden kurtulmanın hayaliyle yaşıyor ancak onun hayali ablasınınkinden farklı. O üniversite okumak ve kendi ayaklarının üzerinde durmak istiyor. Yusuf’u seviyor olmasına rağmen Seyhan’ın önceliği onunla evlenmek değil, üniversite okumak. Evliliğin tek başına kurtuluş olduğuna, kadına güç kattığına inanmıyor çünkü önünde annesi gibi bir örnek var. Hatta zaman zaman evliliğe karşı olduğunu bile düşündürdü bana. Ablası ve annesinin aksine o babasının dayattığı hayatı yaşamak istemiyor. Onlar sofradan arta kalanları hiç şikayet etmeden büyük bir iştahla yerken, Seyran sık sık bu duruma isyan edip aç kalabiliyor. Afra Saraçoğlu Seyran rolüne çok yakışmış. Kendisini en son Yeşilçam dizisinde seyretmiştim. Oyunculuğunu daha da geliştirmiş.

 

 

Suna, evliliğin baba evinden kurtuluş olduğuna inanan onlarca genç kızdan sadece biri. Hikayesini bir şekilde duyduğumuz, gördüğümüz bildiğimiz bir genç kız. Sadece dizide yansıtılanlardan dolayı değil, gerçekte böyle kızların var olduğunu bildiğim için onu seyrederken daha da fazla üzüntü duydum. Suna için hiçbir erkek o evdeki hayatından daha kötü olamaz. O kadar çok gelin olmak istiyor ki aslında kendisini aşağılayan gelenek görenek adet denen hiçbir şeye sesini çıkartmıyor, Ferit için görücü gelen İfakat’in karşısında heyecanla titriyor. Beril Pozam Suna rolüne çok yakışmış. Baba dizisinde canlandırdığı ve erken vedalaştığımız Sevil’i çok sevmiştim, Suna’yı da çok sevdim.

Suna ve Seyran birbirlerini çok seven abla kardeş olarak da çok inandırıcı olmuşlar. Suna gerçekten de ilk evlenen kız olsaydı Seyran’ı ne yapar ne eder yanına aldırır, kardeşini de o evden kurtarırdı. Ben onların ilişkisinde alışılageldik klişeleri göreceğimizi düşünmüyorum. Suna, Ferit’e son anda Seyran’ı istediler diye kardeşine düşmanlık besleyecek bir kıza benzemiyor. Aksine onun istemeden dahil olduğu evlilik hayatında mutlu olabilmesi için elinden geleni yapacak fedakar bir abla o.

 

Seyran, Suna ve anneleri Esme onca zenginliğin içinde evlerinin hanımı değil, adeta hizmetçileri. Kazım’ın o kadar parası var ama karısıyla kızlarına varlık içinde yokluk çektiriyor. İnsan kanından, canından evlatlarıyla, aynı yastığa baş koyduğu karısıyla nasıl aynı sofraya oturmaz? Nasıl onları yemeklerden kalanları yemek zorunda bırakır? Kilitli bir dolabın içinde onca sucuklar, pastırmalar, peynirler, paket paket çikolatalar dururken bu insanlar nasıl bir paket çikolatayı çalarak yemek zorunda bırakılır? Resmen eziyet olsun diye evde kimseyi çalıştırmamak, bütün işleri anne ve kızlarına yaptırmak nedir? Bulaşık makinesi almayıp bulaşıkları elde yıkatmak nedir? Kazım, resmen kızlarını pazarlamak, zengin bir kısmet bulmak için giydirip çarşıya gönderiyor; içi boş mağaza poşetleri ağır yiyeceklerle dolduruluyor. Resmen her hafta bir tiyatro oynanıyor. Esme sadece bu çarşı gezmelerinde kendini ağa karısı, bir hanımefendi gibi hissedebiliyor, ne kadar acı… Suna giyip beğendiği bir kıyafeti bile alamıyor, çünkü yasak! Beğenip almak istese bile aksini söylemek zorunda çünkü emir büyük yerden. Gerçekten de insan böyle bir hayatın içinde her iki kardeşin de hayallerine hak verip onlara destek olmak istiyor.

 

 

Onlara bunları yaşatan Hattuç ve Kazım, bir süredir seyrettiğim diziler içinde en nefret ettiğim karakterler oldular. İkisini de bir kaşık suda boğabilirim. Tam duvara kafalarını yapıştırmalık tipler. Halbuki normalde kız çocuklarının ilk aşkı hep babaları olur, bizim kızlarımızda nefret ediyorlar. Evladın kızı, erkeği mi olur ya? Sağlıklı evlat olsun, hayırlı evlat olsun yetmez mi? Düşünün babanız size sadece iyi bir kısmet bulduğunuz için belki de ilk defa sarılıp öpüyor. Sevinç, şaşkınlık, kendini değerli hissetme ama bir yandan da bu duruma yabancılık çekiyorsunuz. Bu Kazım bir de Esme’yi kız doğurdu diye aşağılıyor. Be Allah’ın cahili, bebeğin cinsiyetini belirleyen kromozomlar senden geliyor. Hattuç rolünde Konaklı dizilerin vazgeçilmezi Şerif Sezer yer alıyor. Resmen bu tip roller onun üzerine yapıştı. ^^ Ancak sanıyorum ilk kez oynadığı karakterden nefret ettim. Diren Polatoğulları Kazım rolüyle bir önceki oynadığı rolü anında silip atmış. Umarım Seyran ve Suna hayatları değiştiğinde asla bu ikisini affetmezler.

 

 

Gelelim Korhan Ailesi’ne. Maşallah aile değil Dallas mübarek. Bence ilk bölümden Korhan Ailesi’nin neredeyse tüm aile içi ilişkilerine ve sırlarına vakıf olmak zorunda değildik. Umarım diğer bölümlerde öğreneceğimiz “yeni” bir şey kalmıştır. Halis aile içinde otoritesiyle bastığı yeri titreten biri. Besbelli evdeki herkes ona hem saygı duyuyor hem de çok korkuyor, kimse onun sözünü çiğneyemiyor. Ne hastalığı olduğunu öğrenemedik, ancak ağrıları arttı dendiğine göre romatizmal bir hastalık olsa gerek. Halis’in her haltı yemiş torunu Ferit için “ayıpsız” bir kız bulunmasını istemesi de tipik gelenekçi kafa. Hattuç’un Halis Ağa’dan bahsedildiğinde yüzünün şeklinin değişmesinden anlaşılan geçmişte aralarında bir gönül ilişkisi olmuş. Ve büyük ihtimalle bu ikili arasında geçmişin külleri alevlenecek. Halis rolündeki Çetin Tekindor’u seyretmeyi özlemişim. Uzun zaman olmuştu onu ekranda görmeyeli.

 

 

Ferit… Ah Ferit… Kusura bakma çok tatlı bir genç delikanlı olsan dahi senin ne kafa yapını, ne etrafına yaptıklarını hoş göremeyeceğim. Sen şimdi önümüzdeki bölümde Seyran ile evleneceksin ya, Seyran en az 10 bölüm seni sürüm sürüm süründürse yine de bana yetmez. Kızları sadece oyuncak gibi gören bir öküz kendileri. Sevgilim dediği Pelin’i bile ne seviyor ne sayıyor. Pelin’in duyguları onun umurunda değil, gözlemim sadece istediği zaman elinin altında birlikte olabileceği bir kız olsun diye Pelin ile sevgilicilik oynadığı. Onu gerçekten seviyor olsa bir şekilde Halis’e kabul ettirmek için kırk takla atardı. Bir de evlendirilecek diye dramalar kralına bağlamaz mı? Biz bilmiyoruz sanki senin evlenince bir yolunu bulup dişi sinek avına çıkacağını! Ferit’in şeker hastası olması dikkat çekici. Bu öylesine bir detay olsun diye yazılmamıştır. İleride garanti bu hastalık yüzünden Ferit hastanelik olur, hatta bu Seyran’ın marifeti olur, buraya yazıyorum. Bir de odasındaki ışıklı GAME OVER yazısıyla yapılan metaforu da çok sevdim. Ferit’in durumuna cuk oturmuş. E oyun bitti, şimdi gerçek hayat başlıyor onun için. Mert Ramazan Demir’i Ferit rolünde başarılı buldum, pozitif enerjisini sevdim.

Bir de sevgili Pelin’e acilen ruh sağlığı diliyorum. Kızım “Kağıt üzerinde evlilik diyorsan razıyım.” ne demek? Sen bu kadar gurursuz musun? Güzel kızsın, sana adam mı yok? Sevgili kızlar lütfen size gerçekten değer vermeyen adamların peşinden koşmayı bırakın. Önce adamlara değil, kendinize değer verin. Sizden daha değerli hiçbir şey yok, bunu sakın unutmayın.

 

 

Halis’in büyük oğlu ölmüş, onun eşi İfakat hala onlarla yaşıyor. Ferit için Gaziantep’e kız bakmaya o gittiğine göre aile içindeki yeri bayağı kuvvetli. Halis’ten sonra oğlu Orhan değil İfakat geliyor. İfakat’ın kaynı Orhan ile de ilişki yaşadığını öğreniyoruz. Üstelik yalının içinde, herkes de evdeyken yaşanan bu ilişkinin kabul edilebilir hiçbir tarafı yok. Orhan görücü usülü evlenip karısını hiç sevmemiş olsa da yok, ölen kardeşin eşini diğer kardeşle evlendiren ailelerin bir zamanlar var olmasıyla da kabul edilebilir bir tarafı yok. Tek kelimeyle iğrenç bir ilişki. Ben İfakat’in kayınpederi Halis’le de bir ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Halis onun kendisini ona seksi bir şekilde sunma tavrından rahatsız gibiydi. Bu kadın bu adamları bu yolla etkilediği için mi bu evdeki konumu bu şekilde diye düşünmeden edemiyor insan. Düşünün Gülgün’ün oğluna evlenilecek kızı bulma görevi İfakat’a veriliyor, halbuki annesi değil yengesi.

Orhan rolüyle karşımıza çıkan Emre Altuğ’u görünce söylediğim ilk şey şu oldu: “Vay be yaşlandık!” Yıllar önce başrolde oynadığı dizide kendisini hayran hayran seyreden bir genç kızdım, zaman ne ara bu kadar hızlı geçti? Pek çok kişi onun şarkıcılıktan oyunculuğa geçenlerden olduğunu sanır ama Emre Altuğ aslında konservatuar mezunu bir oyuncu. Orhan rolüyle kendisini çok beğendim. Çetin Tekindor gibi bir ustanın karşısında asla sırıtmamış ve oyunculuğuyla ezilmemiş. Orhan belli ki silik bir karakter. Herkes onu parmağında oynatır imajı çiziyor. Tek sevdiğim şey Ferit ile evlilik üzerine yaptığı konuşmada söyledikleri oldu. Orhan’ın yengesiyle yaşadığı yasak ilişkinin yanlış olduğunun, karısına haksızlık ettiğinin farkında olması birazcık da olsa olumlu. Ferit’e evleneceği kadına aşık olmayı denemesini öğütlemesini de sevdim, kendi yaptığı hataları onun da yapmasını istemiyor.

 

Gülgün’ün Ferit’le yaptığı konuşmada hangi zihniyette olduğunu gördüğümüz anda kendisinden soğudum. Bir anne kendisi aynı şeye maruz kalırken ve bundan dolayı da acı çekerken nasıl oğluna da evleneceği kadını aldatmasını, şimdiki iğrenç yaşantısına devam etmesini öğütleyebilir? Ben Seyran ile empati kuran, onun ikinci annesi olup ona destek çıkan bir Gülgün seyretmek isterim. Ayrıca son sahnede gördük ki İfakat’tan habersiz istenecek kızın değişmesine ön ayak olarak ona karşı da savaş baltalarını çekti. Oradan bir çatışma bekliyorum.

 

 

Ferit’e yine benzer tavsiyeler veren Abidin’i ve oğlu yaşındaki Ferit yokken onun yatağına yatıp hayaller kuran hizmetçi Sultan sizden de ilk bakışta hiç hazzetmedim. Dizide şu ana kadar Seyran, Suna ve Esme haricinde sevdiğim iki karakter oldu: Ferit’in ağabeyi Fuat ve eşi Asuman. Fuat’ın hamile kalamayan eşine verdiği destek, ona olan aşkı ve görünürdeki sadakati çok güzel. Bu adamı ne olur bozmayın, o da Asuman’ı üzmesin.

 

 

Ve gelelim Seyran ile Ferit’e. Afra Saraçoğlu ve Mert Ramazan Demir Öğretmen dizisinden sonra ikinci kez partner. Orada bu partnerliğe maalesef doyamamıştık, dilerim burada partnerlikleri uzun ömürlü olur. Seyran ve Ferit’i ben çok yakıştırdım ama yakışıyorlar diye hemencecik aşk meşk işlerine girmeyelim mümkünse. Ferit’in Seyran’a aşık olduktan sonra, sadakatini ve aşkını ispatlaması için kırk fırın ekmek yemesi gerekir. Daha ilk sahneden didişmeye başladılar, didişmeli çiftlere de zaafım olduğundan hemen düştüm size çocuklar. Ben SeyFer’den ilerisi için HülKer gibi bir çift olabilecekleri izlenimi edindim doğrusu. Onlar gibi bir çift olurlarsa yılın çiftlerinden olurlar, net. Bence Ferit ilk görüşte Seyran’a aşık oldu. Ona bakışları, onunla uğraşıp durması baba sadece “Yalı Çapkını” olmasından değil gibi geldi. Gece sarhoşken “Antep fıstığı” diye kızı sayıklıyordu, herhalde evlilik sonrası kıza bu lakapla hitap edip duracak, yandık. ^^ Ha tabii aşık olduğunun henüz farkında değil, şu an Seyran’ın her zamanki flörtlerinden biri olduğunu sanıyor ama aşık olduğunu yakında anlar. Ayrıca Seyran ve Ferit’in ilk karşılaştıkları sahne çok geciktirilmişti, en geç bölümün yarısında karşılaşsalar daha iyi olurdu.

 

Ferit’in istemede Suna ayağı takılıp düşünce fırsatı değerlendirmesine şaşmamak gerek. Ama bunu yaparken ki düşüncesizliğine, sorumsuzluğuna, sanki ona sunulan oyuncağı beğenmeyip diğerini ister gibi tavrına gıcık oldum. Hiç düşünmedi Seyran ne istiyor, kendisini istiyor mu, onun başka hayalleri, mesela bir sevdiği var mı? Resmen kaderlerini, hayatlarını değiştirdi. Nefret ederim şımarık yetiştirilmiş insanlardan, özellikle şımarık erkeklerden. Bir de Seyran yanına geldiğinde kız o haldeyken yine şımarık şımarık konuşmuyor mu, çak ağzına iki tane. Seyran ilk yalnız kaldığınızda ne olur şuna iki tokat çak da biraz içimiz soğusun. Ah Seyran’ım. Girdiği şokun etkisiyle o an itiraz da edemedi, gitti öptü büyüklerinin elini. Zaten o babaya itiraz etse ne fayda… O evde Kazım ve Hattuç ne derse o oluyor malum.

Son olarak çok konuşulan iki sahne hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Suna’nın konakta hamama sokulup Seyran tarafından yıkanıp Hattuç tarafından gözlemlendiği sahneyi hiç sevmedim. Sen hiç mi evinde yaşayan kıza güvenmiyorsun da onu kontrol etmeye çalışıyorsun? Sen bilmiyor musun, görmüyor musun bu kızlar nasıl edepli, nasıl namuslu? Çürümüş zihniyetli kadın, sen önce o kızlarla annelerine çektirdiklerin için girdiğin günahlara bak önce!

Hamam sahnesi olacağını söylediklerinde ben de duruma aynı Seyran gibi yaklaştım. Zaten ne gelin hamamından kız istemeye ne kınadan kırmızı kuşağa örf adet denilen şeylerin hiçbirisinden hoşlanmam. Çünkü bunların neredeyse hepsi farkındaysanız kadını ikinci sınıf addeden şeyler. Gelin hamamında Suna’nın istenmeyişine sebep olacak bir yara falan çıkacak sandım. Açıkçası Suna İfakat’ın karşısına geçip de onu çırılçıplak soydukları ana kadar sahneye çirkin geleneklerimizden biri işte gözüyle, tıpkı Seyran’ın yüz ifadesi gibi bakıyordum. Kesinlikle olayı bu kadar uzatıp, abartmaya gerek yoktu. Düpedüz bu sahneyle konuşulmak istenmişler. Bu sahneye bakışımı Seyran’ın cümlesiyle özetlemek isterim:

“Sen kurbanlık koyun musun? Ne demek hamamda bakacaklarmış?”

Uzun lafın kısası, ben diziyi sevdim. Kurulan dünyaya inandım, rejiyi de çok beğendim. Dizinin temposunu biraz düşük buldum, kurgusu daha akıcı olursa tadından yenmez. Süresinin diğer dizilere oranla daha kısa olması da iyi olmuş, sakın süreyi uzatmayın. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki siz Yalı Çapkını’nın ilk bölümünü nasıl buldunuz?

Merak edenler için Yalı Çapkını gerçek hikayesi konusunda güvenilir bir kaynak yok ama Yalı Çapkını hangi kitaptan uyarlama sorusunun yanıtında ise karşımıza bir kez daha Gülseren Budayıcıoğlu çıkıyor.

 

 

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce