Tek sahne özelinde bölüm yazısı. Bu bölüm Ferit Korhan’cıyız efenim…
Fragmandaki Belgrad bentler altında buluşma sahnesine çok yükselmiştim. Tam da Aşk ve Gurur (Pride & Prejudice)’daki ikonik Mr. Darcy’nin Lizzie’ye aşkını itiraf ettiği sahneyi andırdı fragmandaki o kısacık kesit. Bu nedenle Seyran’ın da ‘Aşk ve Gurur’ okumasından ilham ile sinematografik olarak çok güzel bir çekim beklerken, filmdeki gibi bir itiraf gelir mi acaba meraktaydım. Hali hazırda Ferit’ten ‘seni seviyorum’ duyduğumuz için belki Seyran? Hatta belki -ramazan ve oruçlu olmanın da senaryoda yer almasına rağmen- havalimanı sahnesinin benzeri bir kavuşma?
Beklentimin sonucu hüsran olsa da aynı Elizabeth’in Mr.Darcy’nin aşk itirafına olumlu yanıt vermemesinin nedenin Mr. Darcy’nin çok sevdiği ablasının mutluluğuna engel olan kişi olduğunu düşünmesi gibi, biz de paralel evrende Seyran’ın Ferit’in ablasının mutluluğu için yardımcı olmak istememesi ile arkasını dönüp gitmesini izledik.
Oysaki Ferit’in yardım etmeye karşı gelme gibi bir derdi yok. Sadece içinde bulundukları durum değerlendirmesinde önceliğin kendileri olmamasına isyanı! Seyran’ın bir gün önce elini tutamadığı adamdan, ‘Suna ve Abi için yardım’ istemesinde Ferit’in hayal kırıklığı yaşamasından doğal ne var? Seyran’dan gelen buluşma mesajına tepkisi çocuklar gibi şenken, merakla ve biraz da umutla buluşma yerine koşarken, buluşma yerinde arabadan inmeden önce bile Seyran’ı izlerken (Seyran’ın bakışlarını kaçırması dikkatimizden kaçmadı!) karşısında ‘biz bittik’ diyen ama yine de başka birinin aşk hayatı için ondan yardım isteyen bir kadın. (Ferit ne olursa, hangi şartta olursa olsun Seyran’a yardım etmezmiş)
Ferit o gün, o sinirle Kazım’a diklendiyse -Seyran’ın tabiri ile kamikaze yaptıysa- bunu Seyran için, evliliğini kurtarmak için yapmıştı halbuki… Seyran’ın bu açıdan bakmak yerine Ferit’in ailesini, saygıda kusur etmediği dedesini hiçe saymasını önemsemeden, tokat yediği halde elini uzatan kişiyi ‘bile bile adamın damarına bastın’ demesini Seyran’ın çocukluğuna verelim.
Belki de ilk bölümden bu yana belki de ilk defa Ferit’e üzüldüm. Kaç bölümdür yıkıcı değil yapıcı olan Ferit izliyoruz. Hak vermeyelim de taşa mı dönelim? Hayatında paşalar gibi yaşamış, bugüne kadar tüm istediklerini kolayca elde eden Ferit, bugüne kadar ne için bu kadar uğraşmıştır? Hiçbir şey. Üstelik bu kadar uğraştığı halde, sonuç ne? Olumsuz! Seyran’a elini uzattığı elin tutulmaması yediği tokattan daha çok ağır Ferit için. İşte bu nedenle tokat ‘bunun bin katını yapsa n’olacak’ diyecek kadar önemsiz aslında. Bugün için Ferit’in aşkı gururundan çok öte; Seyran’ın ise tam tersi.
“Senin bu hayatta güvenebileceğin tek kişi vardı Seyran, bendim o ben!”
Doğru! Ferit bu tespitinde haklıydı, dağ evinde “Bana güveneceksin diye canımı mı vereyim, Seyran?” diye sorarken de… Seyran Ferit’in söyledikleri karşısında tam da bu nedenle gözlerinin içine bakamıyor işte. Bunu Seyran’ın da görebilmesi için, Seyran’ın ailesinin değil, kendisinin zor duruma düşmesi gerekiyor ki Ferit koşulsuz şartsız destek olabilsin. Bu zorluk da Tarık olacak besbelli. Nasıl Korhan’lar Suna’yı istemeye gittiklerinde ibre bir anda Seyran’a dönünce, Seyran tüm korkularına rağmen Yusuf’a kaçalım demişti, tam da Tarık faktörü nedeniyle benzer bir durum içindeyken Ferit’i arıyor. Bundan daha iyi bir güven testi olabilir mi? Yine de Seyran’ın Ferit’e dönme nedeninin korku ve endişe değil, her şartta ‘aşk’ olmasını dilerim, Tarık burada sadece Seyran’ın kalbinin sesini dinlemesine engel olan güvensizlik problemini çözecek.
Bu sahnede önemli bir detay da Ferit’in ‘ben’ değil ‘biz’i düşündüğüne dair söyledikleri idi. Seyran’ın önceliğinin ablası Suna olmasına tepkisi, ilk ‘kendini düşün’ sonra ‘bizi düşün’ oldu. Önce kendini düşünen, bencil Ferit Korhan nereye gitti dersiniz?
Suna karakterini pek sevmeyen ve hatta Seyran’a iyiliğinden çok zararı olduğunu çünkü kardeşinin hayatını kendi faydasına gördüğü şekilde yönlendirmeye çalışan bir abla olduğunu düşünen biri olarak; Suna’nın Seyran’ın Ferit ile görüşmesinden eli boş gelmesindeki tavrını garipsemedim. Ayrıca Seyran’ın da Ferit’in evliliklerini kurtarmayı Suna’nın aşk hayatının önüne koyması için söylediklerini ‘kendinden başka kimseyi düşünmez’ diye algılaması üzdü doğrusu. Yahu bu adam Suna’nın evlenmemesi, Antep’e dönmemesi için o kadar uğraştı, hatta ailesini karşısına aldı.(Gerçi Suna’yı kurtarmak için Seyran ile birlikte olma şartını unutmadık tabi, sadece sözde de kalsa, gerçekten can acıtıcı bir sahneydi.) Günün sonunda, Suna’nın da tepkisi ile Ferit haklı çıkıyor. Biricik ablamız Suna, i Seyran’dan farklı olarak kendisini her şeyin önünde tutabiliyor. Seyran’ın bu tavır ile yüzleşmesi ne güzel oldu ^^ Suna varsın ‘siz hala bunu mu konuşuyorsunuz’ desin, o öpücük konusu yeteri kadar konuşulmadı, hem konuşulmayacaksa neden çekildi? Ferit Seyran’a ablasına sonsuz güven duyarken ‘kocasını öptüğü’ gerçeğini o çok güvendiği ablasından duymamış olduğunu hatırlatınca Seyran’ın sessizliği Ferit’e hak verdiğini gösteriyor. Seyran ablasının ve annesinin sorumluluğunu üstlenmeye çalışırken, ailesi tarafından yalnız bırakılmayı, can bildiklerinden beklenmedik bir anda darbe gelmesini yaşamaz umarım. Güveneceği tek kişinin Ferit olduğunu bu şekilde anlamasını hiç istemem.
Bölümden kısa kısa;
Ferit’in cesaretini toplayıp -daha doğrusu, yüzüğünden güç alıp ^^ – dedesine Pelin’i yalıya çağırmasının yanlış olduğunu söylemesine de çok alkış. İlk defa biri Halis Ağa’ya hatasını söylüyor. İlk defa Ferit dedesine onun hakkında almaya çalıştığı kararlar için hesap sordu. Yürü be Fero! (Dedesinin cevabı ile egosunun torun sevgisinden büyük olduğunu da görmüş oldu.) Seyran onu terk etmişken, yalıda yokken bile Pelin’in yalıya davet edildiğini öğrenmesini dert etmesi, ailesi Seyran’ın eşyalarını bir an önce toparlatmaya çalışırken, karısının eşyalarına Sultan’ın dokunmasını istememesi Seyran’sız hayatında bile Seyran’ın sınırlarını korumasını takdir etmek lazım. Seyran’ın hassasiyetlerini sanki ayrı değillermiş gibi koruyup göz etmesi ile kalbimizi kazandın Ferit Korhan!
İfakat yalının hanımlığı elinden alındığından, Halis Ağa’nın gözünden düştüğünden bu yana oyunu satranç inceliğinde kuruyor. Seyran’a karşı Zerrin ile iş birliği yapmak, Suna’yı Korhan’ların düşmanı ile evlendirirken, Halis Ağa ile Şanlı ailesinin arasına uçurum sokmak – dolayısı ile Hattuç’u da ekarte etmek. Ferit’in pozisyonunu zayıflatmak için ikinci bir olası gözde yaratma çabası ile İngiltere’deki torunu İstanbul’a çağırtmak… Ferit’in mutsuzluğu ile dolaylı yoldan Orhan’dan intikam almak. İncelikle düşünülmüş bir kurgu. İfakat son dönemlerde izlediğim en güzel kötü ^^
Ferit’in gözleri İfakat Seyran’ın yeniden evlenme ihtimalini dile getirdiğinde dolarken bunun Kazım Ağa faktörüyle hemen(!) gerçekleşebileceğini öğrendiğinde neler olacak meraktayım. Kazım Ağa da hem Korhan’lardan boşanma tazminatı alırken dul kızına hayırlı bir kısmet daha bulmanın mutluluğu içindeyken Ferit’in ona söylediklerini haklı çıkartmıyor mu? Kızlarını para ve refah için satıyor. Gerçi yaptığı yatırımın -dans dersleri, Fransız mürebbiyeler, geri dönüşü olarak mı düşünsek?
Seyran yalıya dönecek elbet. Kazım babasının zoruyla değil, Ferit’in onu omzuna atmasıyla da değil, kendi isteğiyle, kendi adımları ile… Hatta belki de Ferit’e güvenmeyi başararak. Çünkü onu elindeki yüzüğe rağmen ona göz koyan Tarık’tan kurtarabilecek tek kişi Ferit. Hem de kabadayılığı ile değil, aşkı ile…
Bu kez ailelerinin kararıyla -hatta bir o kadar da zoru ile- kendilerini evli bulan Seyran ile Ferit, bu kez boşanma kararına aile baskısına rağmen itiraz edecek ve ailelerine rağmen evliliklerine sahip çıkacaklar. Bunu da çok büyük ihtimal ile hamilelik oyunu ile başarabilecekler!
Yalı Çapkını, bu hafta son dakikada yayından kaldırılan rakibi Kızılcık Şerbeti ile rekabet edemedi. Sansüre karşıyız ama Total haricindeki kategorilerde zirveyi geri alan, reytinglerini de arttıran dizimizi tebrik ederiz. Reytingler: Total’de 11,98 reyting, AB’de 10,38 reyting ve ABC1’de 11,59 reyting.
Göz atmanızı öneririz: Yalı Çapkını Bölüm Yorumları