Yalı Çapkını 38. bölümü TV ile eş zamanlı izleyemedim ama eve döner dönmez ilk iş sosyal medyaya göz attım ki, hashtag yangın yeri… Yeni senariste övgüler yazdığım bölüm ertesi 180 derece bir çöküş beklemediğimden ilk tepkim ‘Abartılıyordur.’ oldu. Twitterdan yorumlarını okurken abarttığını düşündüğüm her izleyiciden özür dilerim.
Sezon öncesi röportajlardan aşk, sevdiğini kaybetme ve biraz da ölümün kıyısından dönmenin korkusu ile değişen Ferit ile oyunlara baş eğmeyen, kendini ezdirmeyen, ertelediği okuluna giden, güçlü Seyran’ın Halis Ağa, kızı ve cici torunu ve Kazım Ağa’ya karşı mücadelelerini bekliyordum. İlk bölümde Kazım’ın kızına deli gibi aşık olan Ferit’in Korhan’ların yegane torunu olduğu gerçeğine uyanışı ile ikinci cephe kapandı ama dizi bu, ne olacağı belli olmaz, ‘her şey çok güzel olacak ‘yorumum ve süper bir sezon beklentim son bölüm ile yerini endişeye bıraktı. Ferit ile Seyran’ın tasarımları Korhan adı ile hayat bulacak hayalini bile aldınız elimizden. (Kaya’nın dedesinin mücevher yapım aletlerine gözleri parıldayarak bakmasını hatırlayın! Biz daha yüzüğü göremeden, Kaya şirkette baş tasarımcılığa yükselecek, demişti dersiniz)
Geçen haftaki yazıda senaristler hakkında “en ufak bi’ “gelen gideni arattırır.” endişesi olmadan ekran karşısına geçtim. Beklediğim gibi de oldu. Can-ı gönülden yeni senaristlerimiz Leyla Uslu Oter ve Ekin Akçay’a hoş geldiniz diyorum. İlk bölümden itibaren körlemesine yazmadığınız, önceki sezonu analiz etmek için çalıştığınız kesinlikle hissediliyor. Dağılmış bir hikayeyi hakkı ile toparlayacağınıza eminim. Neredeyse hemen hemen her karaktere replik yazmış olmanıza da ayrı bir alkış. İlerleyen bölümlerde Asuman’ı da unutmayın ama olur mu?” yazmışım.
Bu bölüm ‘önceki sezonu analiz ettiğiniz kesinlikle hissediliyor.’ yorumumu geri alıyorum. Seyran hiçbir zaman Fuat’a adı ile hitap etmedi. O canlıyken de ölüyken de ‘Fuat Abi’ idi. Seyran asla kendinden yaşça büyük, aileden bir kadına adı ile hitap etmez. Bu bölüm ‘replik yazmış olmanıza da ayrı bir alkış’ yorumumu geri alıyorum. Öyle replikler yazmışsınız ki, uzun ama içi boş, hatta bomboş, karakterlere hiçbir şartta, durumda uymayan… ‘Dağılmış bir hikayeyi hakkı ile toparlayacağınıza eminim.’ Yorumumu geri alıyorum. Henüz ikinci bölümden karakterleri de hikayeyi de darmadağın ettiniz.
Hem senaristlere hem de yönetmene bir çift lafım daha var: En basitinden – hatalıysam daha dikkatli izleyiciler düzeltecektir – Ferit Seyran ile arabada iken araçta 4. Kişi yoksa asla ön koltuğa oturmaz, arkada ikisi #Seyfer <3 birlikte oturtur. Bu ne zaman, neden değişti?
Tanıdığım, bildiğim, sevdiğim Ferit Korhan kayıp, aranıyor. Çok değil, daha bir bölüm önce Seyran ile birlikte olabilmek için ailesini karşısına alan, gerekirse tüm gemileri yakabileceğini belirterek “ben Seyran için 10 kurşun daha yerim” diyen Ferit’e bu bölüm layık görülen repliklerden örnekler: “kapa çeneni” ,”bir sus be kadın. Dır dır…. Sus!” Ferit’in uğruna her şeyi göze aldığı kadına yazılan bu tavırlar – Seyran’ın alakasız bir şekilde iyi niyet elçisi gibi sinir bozucu şekilde dolaşmasına rağmen – kabul edilir değil.
Neyin peşindesiniz sayın yazım ekibi? Yeni karakterlere alan açmak istediğinizi anlayabiliyorum ama bunu esas oğlanın içinden geçerek yapmak zorunda değilsiniz, farkına varınız! Bu bölüm izlediğimiz SeyFer öyle bir çift olmuş ki, sabah cilveşerek uyanan Ferit gitmiş, yerine ilk sezonda sövdüğümüz Ferit’in bile yapmayacağı hareketleri yapan, sözleri söyleyen Ferit gelmiş. Genele yansıyan, hevesimi aldım, gitti bitti tavırlarına hiç değinmeyeyim, düşündükçe sinir basıyor. Kaya konusundaki tartışmalarda Seyran’a “kes sesini” diye bağırdığında, Seyran’ın gözleri dolunca gardını indirmesinin ardından samimi bir ‘özür’ ile bu bağrışın bile affı olabilirdi ki, o da gelmedi!
Sosyal medyada rahmetli(!) Pelin‘in Seyran’ı kendince uyarırken “Sen ona tam bir teslimiyet gösterene kadar asla vazgeçmeyecek. Bütün hücrelerine kadar onun olduğundan emin olduğunda da bingo… Ferit her zaman yaptığı gibi başkasına gidecek.” editlerine rastladım. Kabul, Ferit’in Seyran’a her ‘konuşmayacaksın, görüşmeyeceksin…’ demesi pek tanıdık, biz bu filmi izledik ama konu başka bir kadına (fizyoterapist ablaya) gitmek ise buna kesinlikle katılmıyorum.
Karakterin hikayeye girişi, Seyran ile olan anlamsız tartışması gerçekten çok zayıf yazılmış. O sahnede Seyran, Seyran değil bunu bir kenara koyalım, ama fizyoterapist de ne kadar konusunun uzmanı, bulunmaz bir cevher da olsa, başka bir hekimin muayenesinde, başka bir hekimin hasta yakınına laf sokabilmesi komik ötesi… Karakterleri birbirine nasıl bağlayacağını bilememişler, acemi işi, çok zorlama bir sahne çıkıvermiş.
Burada Ferit’i haklı gördüğüm bir nokta var ki; Ferit’in kolunun güçsüzlüğü ile ilgili hassasiyeti. Doktorun muayenesi sırasında bu konudaki gerçek duygularını gördük. Sevdiklerine (aile, Seyran, hatta Abi) durumundan bahsetmese, hatta dalgasını bile geçse, bu konuya ne kadar taktığını (takılmayacak gibi mi?) anlayabiliyoruz. Ahmet Hoca’da fizyoterapistten, ülke hatta dünya genelinde ‘tek’ olarak bahsedince, onun yönlendirdiği birini -Seyran’a rağmen- ikna etmeye çalışması normal geldi bana. Ne ikna çalışmasında erkek- kadın ilişki dengesinde ne de Ferit’in ‘kadın güzel. Seyran yakın temasa girecek diye kıskandı.’ Sözlerinde en ufak bir flörtözlük hissetmedim. Sayın senaristlerin bu konuyu oraya çekmesini, daha fazla zorlamasını istemem. Doktor-hasta ilişkisinden yeni bir üçgen yaratmaya çalışması, Seyran’ı anlayışsız bir kadın olarak çizerken, fizyoterapist Talih’i Ferit’in sırdaşı, sığınabileceği bir liman olarak yazmak tek kelime ile saçmalık!
Ama bölümdeki en büyük saçmalık, Ferit’in Kazım’a söylediği şu cümle:
“Ya Kazım Baba, senin bak bu kızın var ya, tam avukat alacak kızmış bu ya. Sen bunu avukat etseydin. Sabahtan beri bana o çakma torunu savunup duruyor ya. Bi de böyle gözlerini belertiyor. Aman Ferit, yapma Ferit, sakin Ferit… Bu nasıl bir kafa”
Sanki Kazım Ağa kızlarını okutmak istemiş de bizimkiler istememiş…
Karakterlerin değişimindeki saçmalıklar ise bir değil iki değil…
-Şu karının çenesini bi tutucuun
-Ona bir ayar çekmem lazım
-Şu arkana bi bak hele bi bak, şu Esme’ye bi bak; hiç gıkı çıkabiliyor mu…
Devamı daha kötü… Hahahaha hihihiihhih hohohoohooo
Bir replik ile Esme- Ferit arasındaki ilişkinin sıfırlandığına şahit olduk. Artık istediği kadar ‘Esme Annem’ deyip elini öpsün, Kazım Papa’sı ile birlikte bu sözler ile aşağıladıktan sonra Esme’yi kızları haricinde seven tek kişi olan Ferit gitti yerine ilk sezondaki Zerrin’den pek de bir farkı kalmayan bambaşka bir adam geldi.
Seyran bahane; bölümün ağırlıklı bölümüne yansıtılan “kadının söz hakkı yok, köşesinde sessizce otursun!” algısı kesinlikle kabul edilemez. Bu sahneler Ferit’e yazılınca o kadar sakil duruyor ki… Senaristimiz farkında değil belki ama bizim Ferit’imiz kadınları aşağılayıp sonra gülecek bir karakter değildi! Hiçbir zaman da olmadı. Esme ve Suna’yı ilk kez yemek masasında oturtması daha dün gibi aklımda.
Kazım’ı seviyorum ama kocaman bir AMA ile… Yanlış anlaşılmasın, Seyran’ın ’babacım’, Ferit ‘Kazım Papa’ diye seslenmesi değil kalbimi yumuşatan, kızlarına, eşine yaptıklarını onlar unutsa da izleyici unutmaz; sadece Halis Ağa’yı sinir etme misyonu üstlendiği için Kazım’ı seviyorum. Yoksa adam aynı adam! Nükhet’i ailesi yanında aşağılaması -Korhan’ların da gıkının çıkmaması ne iğrenç- bunun bir göstergesi. Hiç bir hemcinsimin hayatının hiç bir döneminde böyle bir adama maruz kalmasını istemem.
Korhanlar aile toplantısına istenmeyen ve bunu normal karşılayan Ferit’e ne demeli? Bu sahnenin Seyran’ın yalnız kalıp Kaya ile konuşmasına fırsat için yazıldığını anlayabiliyorum. Ama Ferit’in sorgusuz sualsiz kabul etmesi, daha kısa zaman önce onları ayırmak için Pelin’in annesi ile iş birliği yapan -babası ile olan ilişkisinden bahsetmiyorum bile- ittifak yapması Seyran’ı döven babası ile ittifak yapmasından daha kötü. Ferit ona iş birliği teklif eden İfakat’a tek şart olarak “Seyran’a zarar verirsen anlaşma biter” demesi bile bu sahneyi kurtarmıyor.
Seyran’ın Kaya ile konuşmasına gelirsek, aile içi dengeleri bilmeden, yalıda Ferit’in desteği haricinde eğreti duruyorken nedir bu arabuluculuk? Üstelik Ferit’in ruh halini, kolunu anlatmaya çalışırken, annesi ve ona kurulan oyunu “sizin üzerinize gelecekler” diyerek ifşa etmesi zeki Seyran’a uyan şeyler hiç değil. Bu konuşmayı Ferit’in kolundaki rahatsızlığın daha kolay iyileşmesi için onu gerginlikten uzak tutmaya çalışmasına yoralım. Ferit’in uyarılarını kulak arkası ederek, onu karşısına alma pahasına, sonunu düşünmeden Kaya ile ikili görüşmeler organize etmesinin başka açıklaması yok zaten.
Ne ben daha fazla yazıp sinirimi bozayım ne de siz daha fazla okuyup daha fazla sinirlenin… Şimdilik tek merak ettiğim namazında niyazında Kaya hakkında verilen bu detayın hikayeye katkısı. Merakla(!) bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere,
Bi de AbSun vardı. Hani öyle yüce bir aşkları vardı ki Abidin Ferit desteği ile Suna’yı düğünden kaçırmıştı. Kaçmaya devam etmeleri için Fuat Abi para getirmiş, dönüş yolunda kaza geçirip ölmüştü. Suna evden kaçmış, nikah düşmüştü. Sevenler bu kez sorunsuz kavuşabileceklerdi ama bu aşkı Abidin ve Suna hatırlamadığı gibi, bu aşk şahitleri Ferit ve Seyran’ın da aklından çıkmış. (Gerçi Ferit’in Abidin’e Suna’dan önce sorması gereken küsüp onu yalnız ve korumasız Antep’e göndermesi, ölümle yüzleşmesi ve Abidin’in hiçbir yorumda bulunmadan can ciğer kuzu sarması misali hiçbir açıklama yapmadan yanında bitmesini sorması gerekiyor.)
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.