Bırakın kendi günündeki reytinglerde bir kez daha zirvede olmayı, bu hafta Yalı Çapkını total kategorisinde en çok izlenen dizi oldu! Reytingleri Total’de 10,71, AB’de 9,21 ve ABC1’de 10,68. Bölüm izlenimleri Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
Bu hafta bölüm bittiğinde ekran başından daha önceki bölümlerden çok daha farklı bir duyguyla kalktım. Bölüm yine çok iyiydi ancak diğer bölümlerden bambaşka bir havası vardı, çok sert, çok gergin bir bölümdü. Olaylar kadar karakterlerin psikolojilerine de odaklandık. Benim için bölümün özeti Ferit’in başka bir yüzüyle karşılaşmamızdı. Daha önceki bölümlerde karşımızda çoğunlukla hayatı dalgaya alan, şakacı, eğlenceli bir adam vardı. Bu bölümdeyse onun öfkeli yüzünü en acı şekilde tanıdık. Bakalım bu Ferit’ten ne zaman ve nasıl tekrar eski Ferit’e daha yakın bir adama geri dönüş yapacağız? Bu süreçte özellikle Seyran ne kadar etkilenecek? Aralarındaki ilişki nereye gidecek? Umarım bu süreç Seyran ve SeyFer daha fazla yara almadan sona erer…
Geçtiğimiz bölümü Yusuf’un yalının kapısına dayanmasıyla noktalamıştık. Resmen Seyran’ın onun yerine Ferit’i tercih ettiğini ve bu yüzden ayrıldıklarına inanan beyinsiz herif kızdan hesap sormaya gelmiş. Kendisinin kızla kaçmaya cesaret edemeyen bir korkak olduğunu unutup ayrılmalarının suçunu Seyran’a yıkmaya gelmiş korkak, şerefsiz, embesil. Hayır yani, hesap sorup eline ne geçecek? Seyran’ın ondan Ferit için vazgeçtiğini duysa ne olacak? Derdi net kızın huzurunu kaçırmak o çok belli. Yoksa deli gibi korktuğu Korhan yalısının kapısına dayanmaya cesaret edemezdi. Artık kendi başına bir şey gelmesi umurunda değil; kendisi Seyran’sız kaldı ya, Seyran da Ferit’siz, kocasız kalsın.
Seyran’ın Ferit’e Yusuf’un kim olduğundan yalının kapısına neden geldiğine kadar her şeyi dürüstçe anlatması Ferit’in daha önce hiç görmediğimiz yüzünü görmeye başlayışımızın ilk adımıydı, yani madalyonun öteki yüzüyle tanışmaya başlıyorduk. Ferit o ana kadar Seyran’ın kendisini gerçekten istemediğine tam olarak inanmıyordu belli ki. E ne de olsa o koskoca Ferit Korhan ya, o hangi kadını isterse elde eder, hiçbir kadın ona hayır demez. Şu an aslında o da Seyran’ı kendisine alınmış bir oyuncak olarak gördüğü için onunla oynamak istemiyordu. Ona illa bir oyuncak alınması gerektiği söylenmişti ve o da son anda gözüne kestirdiği bir oyuncağı seçip aldırmıştı hepsi bu. Ferit Seyran’ın anlattıklarıyla Seyran’ın onu lafta değil gerçekten istemediği gerçeğiyle yüzleşti. İlk defa bir kadın onu istememişti üstelik de muhtemelen sümsük bulduğu o delikanlı için. Tabii Ferit bir yandan da Seyran ne derse desin onun hala Yusuf’a karşı bir şeyler hissedip hissetmediğini bilmiyordu. Hatta hala iletişimde olabileceklerini de ciddi ciddi sorguladı. Sen evliliğiniz kağıt üstünde diye saygı duymuyor olabilirsin ama Seyran evliliğine saygı duyuyor Ferit Efendi, asla senin yaptığın gibi bir şeyi yapmaz.
Üstelik Ferit’in kendisi Pelin ile her haltı yerken Seyran’ın eski sevgilisiyle buluşmasına karşı çıkması aslen çifte standart. Erkek olunca her şey mübah, kadın olunca mı kabahat yani? Onun hayatını eskisi gibi yaşamaya hakkı da var Seyran’ın neden yok? Ancak Ferit gazetecilere yakalanma ve bu olan biteni ailesinin öğrenme ihtimali nedeniyle Yusuf ile görüşmesini istememekte de çok haklıydı, bu gerçekten de aile içinde çok büyük bir sorun yaratabilecek bir durumdu. Seyran’ın da Ferit’in bu söylediğini kulak arkası etmeyip Suna’nın da yardımıyla onunla buluşmaması gerekiyordu. Ferit bu buluşmayı öğrenmese dahi ona yalan söyleyip arkasından iş çevirmiş olacaktı. Tabii bunda Seyran’ı yalan söylemeye mecbur eden Ferit’in de payı var. Kendisi Pelin ile istediği şekilde görüşebiliyorken bir şekilde, mesela Abidin’in uzaktan gözlemesi şartıyla Seyran’ın Yusuf ile son bir kez konuşmasına pekala demeliydi.
Yalnız gerçekten Ferit çok iyi bir gözlemci olduğu kadar çok da zeki. Seyran ile Suna’nın bir şeyler planladığını şıp diye anladı. Onların oturdukları mekana Yusuf’un da geleceğinden adının Ferit olduğu kadar emindi, Abidin’i oraya gönderirken kızları yalnız bulma ihtimalini dile getirsene de buna aslında hiç inanmıyordu. Seyran Yusuf ile görüşürken Suna yanlarında oturabilirdi ancak ben bunun bir şeyi değiştireceğine inanmıyorum. Ancak keşke Abidin, Seyran ile Yusuf’u o kadar yakın mesafe konuşurken değil de mesela Seyran’ı Yusuf’a alyansını göstererek “Ben evliyim.” dediğini görmüş olsaydı. Abidin’in orada ne konuşulduğu hakkında en ufak bir fikri olmayınca haliyle Ferit’e verdiği bilgi sonucunda Ferit kafasında bu konuşmanın içeriğinin yeniden bir kaçma planı olduğunu düşünmüş olabilir. Halbuki konuşmanın içeriği Yusuf’un hayal dünyası ve Seyran’ın yıkılmayan iradesinden ibaretti. Bir bilseler, inansalar ama nerede…
Ferit’in Pelin’i öptüğünde aklına Seyran’ı öptüğü anın gelmesini ben Ferit’in Seyran’a aşık olmaya başlamasına ve duygularının karışmasına yormuyorum. Ferit Seyran’a aşık olmaya başlasaydı o gün Abidin’den mesaj geldiğinde Pelin ne derse desin onun yanında kalmaz ve devamında aralarında -görmesek de yaşandığını bildiğimiz- birliktelik yaşanmazdı. Ayrıca Pelin psikolojisi ciddi anlamda bozuk biri, Ferit’e de aşırı derecede takıntılı. Ferit’i o gün evde resmen intihar tehdidi ile tuttu. “Ben yine kendimden nefret edeceğim.” demesi bende bu duygunun sonucunda bir intihar ihtimali varmış hissi uyandırdı. Bu arada Ferit’in Pelin’in boğazını sıkar gibi el hareketi beni çok tedirgin etti. Pelin ile birlikte olurken de canını yakıyor olabilir mi acaba?
Seyran’ın geçmişten gelen travmalarını hatırladığı sahne bu bölümün en övgüyü hak eden sahnesi dersem hiç abartmış olmam. Tam anlamıyla bir psikolojik gerilim sahnesiydi. Böyle sahneler daha çok olmalı ki bizde karakterin psikolojilerine tam olarak hakim olabilelim. Zaten Gülseren Budayıcıoğlu hikayelerinden senaryolaştırılan dizilerde benim en çok sevdiğim şeylerden biri karakterlerin geçmişlerine de iniliyor olması. Burada Seyran’ın geçmişle şu an arasında kurulan paralellik dikkat çekiciydi. Seyran, Ferit’in eve gelişini de tıpkı babasının eve gelişinde olduğu gibi büyük bir korku ve tedirginlik içinde bekliyordu. Ferit’i yeterince tanımadığı için onun da babası gibi kendisine fiziksel şiddet uygulamasından korkuyordu. Yine saatler geçmek bilmiyordu. O gün Seyran’ı babasının dayağından kurtarmak isteyenin Suna olması da önemli bir detay. Büyük ihtimalle çocuklukları boyunca Seyran’ı pek çok kez dayaktan kurtarıp babasının dayağını yiyen Suna oldu. Şimdi de Suna maalesef Yusuf’u Seyran’ın başına sardı, Seyran gibi onun da hayat tecrübeleri de sınırlı olduğu için Yusuf ile yüz yüze görüşmesine de yardımcı oldu. Şimdi işler daha da kötüye gitti ve ben Suna’nın Seyran’ın Yusuf tarafından tehdit edildiğini Ferit’e söyleyen kişi olma ihtimalini çok yüksek görüyorum. Hatta geçmişte olduğu gibi kardeşini korumak için Yusuf ile yüz yüze görüşmenin de kendi fikri olduğunu söyleyebilir.
Ferit, Seyran arkasından iş çevirdiği için ona kızmakta haksız sayılmazdı. Pelin ile ilişkisinin hala devam etmesini onaylamasam da Seyran’a karşı hep dürüsttü. Gerçi dürüstlük böyle bir şey mi tartışılır… Sevgilini karınla tanıştırıp aynı ortamlara sokup gururunu kırmanın adına dürüstlükten ziyade alay etme diyoruz biz. Netice bu kız bu evliliği istemese de gerçek bir evlilik olacağını kabullenerek gelmişti o gerdek odasına.
Ferit’in daha önce babasından şiddet gördüğünü bildiği bir kadınla bu şekilde konuşması yanlıştı ve söyledikleri de çok ağırdı. Seyran alttan almayı denedi ancak Ferit’in böylesine can yakan sözleri karşısında taş olsa çatlardı. Ferit’in bu sözleri kıskançlıktan değildi, burada bir anlaşalım. Ferit’te düpedüz erkeklik ve Korhan olmaktan kaynaklı ego mevcut. Küçük dağları kendisinin yarattığını sanıyor. Seyran Yusuf ile ondan gizli buluşunca erkeklik egosu zedelendi. Kendisi “dokunmadan sevmek” ne demek bilmediği için “koskoca” Ferit Korhan’ın karısına bir başka adam dokundu diye delirdi. Ayrıca şeker hastası olduğu için de olur olmadık şeylere bile fazlasıyla öfkelenebiliyor. Burada Seyran’a aşırı yüklenmesinde bunun da etkisi muhakkak var. Ferit bu tartışma boyunca hiç anlayamadı Seyran’ın karşısında babası gibi bir adam gördüğünün ve iyice gerildiğinin, ona biraz güvenmeye başladıysa bu güvenin bile yittiğinin. Ferit kesinlikle Seyran’ın Yusuf’la hala ona karşı duyguları için buluştuğunu ve onunla kaçma planı yaptığını düşünmüş. Bunu sözlerinde çok net görebildik. Yani derdi onu istemeyen ilk kadının bir de kendinden aşağı seviyede bir adam için onun arkasından iş çevirmiş olması. Seyran’ın da Pelin konusunda alttan almayışı yerindeydi, kendisi ikide bir sevgilisine giden adam arkasından iş çevrilse bile bu denli sert konuşma hakkına sahip değil. Kendisi resmen karısını aldatıyorken, Seyran Yusuf’a hala aşık olsaydı dahi buna itiraz hakkı olamaz. Ama beyimizin derdi Abidin’in söylediği gibi “Hem pastam dursun hem karnım doysun.” İstiyor ki o Pelin ile her haltı yesin, ama onun soyadını taşıyan kadın kendisiyle bir şey yaşamasa dahi yalnızca onun istediği şekilde bir hayat yaşasın. Oldu canım, başka bir emrin var mı?
Ferit onca söylediği yetmezmiş gibi bir de Seyran’ı düpedüz babasının evine gitmekle tehdit etti. Onu bununla vurmaya, korkutup sindirmeye çalıştı. Üstelik daha bir dakika evvel Seyran’ın o evde neler yaşadığını da duyduğu halde bunu yaptı. Ama Seyran’ın yine bu sözler karşısında da altta kalmaması iyi oldu. Halis Ağa, Pelin ile devam eden ilişkisini duysa Ferit’in hayatı Seyran’ınkinden daha fazla mahvolur. Seyran’ın elinde Pelin kozunun olması aslında şu an olaylar bu haldeyken büyük bir şans.
Seyran ve Ferit’in yemeğe geç kalmaları nedeniyle Halis Ağa’nın yine aslan gibi kükreyeceğini ve yumruğunu masaya vuracağını hepimiz biliyorduk. Evet, geçen hafta da belirttiğim gibi bu durum bana çok ters ancak bu ailenin düzeni de böyle, ben kabul ettim. Yalnız ne olur bir daha yemeğe geç kalmayın çocuklar, masada tabaklar zıplayınca korkuyoruz ekran başında. Bu sahnede beğendiğim birkaç şey vardı. Halis haklıydı, Ferit’i bu kadar şımartan, onu boş gezip baba parası yiyen biri haline getiren anne ve babası. Şeker hastalığını bahane edip resmen tepelerine çıkartmışlar. Tıpkı Asuman’ın da belirttiği gibi Ferit’in Seyran tarafından düzeltilmesi değil, kendi kendine bunu isteyerek düzelmesi gerekiyor. Zamanında Gülgün ve Orhan ona bir şeyler öğretselerdi şimdi karısının gururunu kıracak o saygısızlıkları yapmazdı belki.
Fuat: “Güya Ferit Beyimiz evlenince düzelecekti.”
Asuman: “Sen yapma bari Fuat. Yani istediğin gibi bir evlat yetiştiremiyorsun, sonra bir kadın gelsin onu senin istediğin hale soksun istiyorsun. Mümkün mü böyle bir şey?”
İfakat, Seyran’ın geldiği yerdeki bilgisine, görgüsüne laf ettiğinde Halis’in Seyran’ın ailesine laf söyletmemesi de yerindeydi. Ayrıca kız geldiği evde sofra mı görmüş acaba? Tamam görgü öğrenmiş ama bu kız hayatında bir kere babası ve büyük halasıyla yemek mi yemiş. Kız elinden geldiğince sizin kurallarına adapte olmaya çalışıyor, kendin o eve geldiğinde nasıldın acaba? Sen o gencecik kızı ezemezsin.
Bu olayda kesinlikle Seyran’ın suçu yok, çünkü eve geç gelip yemek saati olduğu halde tartışmayı başlatan Ferit’ti. Çenesini hakim olup yemek sonrasını beklemeliydi veya dayanamayacaksa eve daha erken gelmeliydi. Utanmadan bir de suçu Seyran’a atmaya kalktı. Ferit’in hem bu olayda hem de hatalı olduğu diğer olaylarda kendi hatasını samimi olarak kabul etmesi gerekiyor ki hatalarından ders çıkartıp doğruya, iyiye doğru evrilebilsin.
Ferit’in Seyran’a onca şey söyledikten, neredeyse kızı kovulmaktan beter ettikten sonra gece uyurken üstü açıldı diye örtüyü örtmesine ne buyrulur? Madem Seyran senin için ailenin sana aldığı bir oyuncaktan fazlası, madem ona değer veriyorsun o zaman bunu ona hissettir ve onu hırpalamaktan vazgeç. Aslında sen de biliyorsun Seyran’a bu denli çıkışmanın nedenini ama o uyurken pişman olmanın ve bunu ona göstermeyişinin hiçbir anlamı yok.
“Kolsuz Usta: Bir şeyin kıymetini illa kaybettikten sonra mı anlayacaksın?”
Ferit’in gevşek hallerini ben de çok seviyorum ve bu halini bölümde çok az görebilmekten memnun değilim. Ancak Ferit de hepimiz gibi her olaya farklı tepkiler verebilen, içinde her duyguyu barındıran bir insan. Öfkelenmesi güldüren espriler yapması kadar, bir şeye üzülünce ağlaması kadar doğal değil mi? Neden onun da hepimiz gibi olabileceğini unutup tek bir rengi olmasını bekliyoruz? Ferit zaten bembeyaz bir karakter hiç olmadı, sadece olaylar siyah tarafını bize daha az yansıtacak şekilde gelişti bugüne kadar. Bana göre bir karakteri eğrisiyle doğrusuyla kabul edebilmek gerek.
Seyran ile Suna’nın yüzleşmeleri ve yeniden eskisi gibi etle tırnak olmaları çok güzel oldu. Ben ilk bölümden itibaren onların bu ilişkisine hayran olmuştum. Bence her ikisinin de kendince haklı tarafları var, direkt tek bir tarafı suçlamak bana doğru gelmiyor. Ve hala Suna’nın kötü, kıskanç bir abla olduğunu asla düşünmüyorum. Yusuf’u araması ve ona Ferit’ten öğrendiklerini anlatması çok yanlıştı, kesinlikle Seyran’a sormadan böyle bir şey yapmaması gerekirdi ancak hangimiz zaman zaman öfkemize yenik düşmedik? Hangimiz hayatta hiç hata yapmadık? Seyran’ın gözünden baktığımda ablam tercih edilmedi diye üzülsün istemeyip ona Ferit’i önceden tanıdığımı söylemeyebilirdim. Ancak Suna’nın gözünden baktığımda da Seyran Ferit’i önceden tanıdığı için onu istemişler ve kardeşim şimdi yalılarda, alışverişlerde sefa sürüyor, kocasıyla mutlu bir evliliği var diye düşünüp hala babamın evinde hizmetçilik yaptığım için hayal kırıklığı ve öfkeden kendim acı çektiğim gibi kardeşim de çeksin isteyebilirdim. Seyran’ın Suna’ya evliliğine dair her şeyi anlatması en doğrusuydu, çünkü o evde onu seven birçok kişi olmasına rağmen Seyran yaşadıklarını, hissettiklerini hiçbirine anlatamıyor ve her şeyi içine ata ata aslında içten içe eriyordu. Onun hissettikleri tam anlamıyla ilk defa Suna’ya söyledikleriyle anlayabildik. Ne kadar da doğru bir benzetme yaptı: Altın kafes. Gerçekten de onun için değişen tek şey daha iyi yaşam koşulları ancak özgürce kanatlarını çırparak istediği yere uçabilen bir kuş değil o, hayatı kurallara hapsolmuş durumda, Korhan olmanın da bedelleri var, üstüne bir de dürüstlük adı altında yaptıklarıyla onun kanatlarını kırmaya çalışan bir adam var. Üstüne bir de bu kafeste değersizlik hissi taşıyor, kocası ona saygı duymuyor, Pelin’e giderek, yanında Pelin’le konuşarak, Pelin’i odaya alarak kadınlık gururunun üstünde tepiniyor.
“Biz Ferit ile hiçbir zaman karı koca olmadık abla. Hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Benim varlığım da sadece fazlalık onun için, bu kadar.”
Hattuç Hala ve Halis Ağa’ya çoğunlukla ne kadar sinir olsam da onların yıllar sonra ilk defa karşılaştıkları sahne beni çok etkiledi. Kalplerinde yaşattıkları duyguyu utangaç bakışlarında, göz yaşlarında, sanki o yıllara dönen titrek ve çocuksu seslerinde, heyecandan ellerinin ayaklarına dolaşmasında hissettim. Onların aşkı zamana, yaşanmışlıklara rağmen hiç eskimemiş. Bir gece önce ailesine aslan kesilen Halis, Hattuç’un yanında adeta kedi yavrusu gibiydi. Antep’te Kazım ile kızlara çektiren Hattuç, Halis’in yanında o gencecik, masum, kalbi tertemiz Hatice oluvermişti. Halis’in de söylediği gibi gerçekten de Seyran Hattuç’un gençliğini andırıyor. Keza Ferit’in davranışları ve el yeteneği de dedesine benziyor. Seyran ve Ferit’in evlenmesi, onların bir araya gelmesi de öyle basit bir tesadüf değil, bu evlilik Hattuç ve Halis’e ikinci baharlarını bir arada geçirmeleri ve yarım kalan aşklarının nihayete ermesi için kaderin bir lütfu. Ben eminim onların nahif aşkı çok keyifli bir seyirlik sunacak bizlere. Bu aşka dair en çok neden ayrıldıklarını, Latif’in Hattuç’u nereden tanıdığını ve neden onun varlığından hiç hoşlanmadığını merak ediyorum. Aşıklarımıza bir ship ismi de şimdiden buldum: #HalTuç
İfakat ve Orhan’ın arasındaki ilişkinin sadece cinsellikten ibaret olmadığını düşünüyorum. Kahvaltı softasında baş başa kaldıklarında bundan nasıl da memnuniyet duydular. Resmen birbirleriyle normal bir çift gibi bir şeyler paylaşmayı hayal ediyorlar. Orhan, Halis Ağa’nın ardından yemeğin yeneceğini söylediğinde, tıpkı şu an bu ailenin reisi benim der gibi tavrına, o pasif adamın güçlü duruşuna karşın İfakat’in tepkisi de sanki işte bu benim sevdiğim adam der gibiydi. Orhan’ın böyle olmasıyla gurur duyuyordu. Orhan ile İfakat birbirlerini ne zaman ve nasıl sevmeye başladılar merak ediyorum doğrusu.
Yalnız Gülgün’ün bı ilişkiyi bildiğinden ve İfakat ile arasındaki soğuk savaştan bir kez daha emin oldum. Gülgün, yalıda Halis Ağa’nın yaşayan tek erkek evladının eşi olmasına rağmen yalının hanımının İfakat olmasından bayağı rahatsız. Düşünün Esme’nin dünürü sizsiniz ama dünürünüzü yalıya davet etmek için İfakat’ten izin almanız gerekiyor. Bu ne kadar da gurur kırıcı. İkinizin konumu eşit olmalıyken İfakat sanki kayınvalidenizmiş gibi size üstünlük taslıyor. Kocasını elinden aldığı yetmemiş bir de yalının hanımlığını da almış elinden. Yalnız bu tartışmaya tanık olan Halis’in Gülgün’ün yanında olması ne iyi oldu. İfakat’i Gülgün’ün çektiği acıda payı olduğu için hiç sevmiyorum. Gülgün keşke şu Orhan’dan ayrılabilse de onu gerçekten sevecek biriyle mutlu olabilse. Keşke Korhan soyadından ve imkanlarından daha önemli şeyler olduğunu anlayabilse…
Lan Fuat sen ne şerefsiz çıktın. Daha bir önceki gece Asuman’a ona aşık olduğunu söylerken ertesi gün Suna’ya gayet alıcı gözle baktın ve ona hiç de akraban veya arkadaşın değilmişçesine, gayet kur yapar gibi iltifat ettin. Bu Korhan erkeklerin mayası böyle galiba. Hepsi çapkın, hepsinin gözü dışarıda, bu ne böyle kardeşim! Resmen “Soydur çeker, boktur kokar.” atasözü Korhan erkekleri için yazılmış. Orada daha yeni hayatının en büyük acısını yaşamış güzel karın dururken bu yaptığın iş mi senin Fuat Efendi? Ailenin ısrarlarına karşı gelip “Ben karımdan başka bir kadından çocuk yapamam.” diyecek cesaretin yok mu? Ailene kendini sevdirme ve kabul ettirme arzun bu kadar mı gözünü kör etti? İfakat de hemen Suna ile Fuat arasındaki ihtimali sezdi ve planlarını yapmaya başladı. Yakındır Kazım’dan Suna’yı da istemeleri, Kazım da bayıla bayıla verir kızı. Suna da yazık başta o evden, babasından kurtulduğuna sevinecek ama Asuman’ın üzüntüsü üzerine mutluluk kurulmaz ki… Bana şu anlık o da Fuat’tan etkilendi gibi geldi ancak bir zaman sonra içine düşeceği mutsuzluk hislerini köreltecektir.
Sultan çok tehlikeli bir kadın. Ferit’e kafayı o kadar takmış durumdaki SeyFer kavga ederken bilerek odalarının kapısını çalmadı. Yemeğe geç kalsınlar ve Seyran’ın azar yesin de sevilmeyen gelin olsun, bir yandan da bu olaydan Seyran ile Ferit’in arası daha da açılsın istedi. Eğer Ferit ile arasında bir ilişki yaşanmışsa bunun tekrarlanması için elinden gelen her şeyi yapar. Baksanıza adamın annesini bile sevmiyor, sırf annesi ve ona yakın diye. Bu kadın ileride Seyran hamile kalsa bebeği düşürsün diye ona komplo bile kurar, böyle kötü bir kadın.
Yusuf’un Seyran’ı birlikte çekilen fotoğraflarını internete koyma tehdidi Seyran’ın ikinci kez hata yapmasına neden oldu. Ferit en başta Seyran’a seni tehdit mi ediyor demişti, o zaman bir tehdit durumu yoktu ancak şimdi iş böyleyken ettikleri kavgaya rağmen Ferit’e bu durumu söylemeliydi. Bu artık sadece onun sorunu değil, aile sorunuydu çünkü. Ancak Seyran ne yazık ki dertlerini tek veya ablasıyla çözmeye alışmış, Ferit’e söylerse yine kendi üstüne gelecek sandı, panikledi ve ne yazık ki yanlış bir karar verdi. Halbuki bu kadar zeki bir kız evin güvenlik görevlilerinin tembihli olduğunu akıl edebilirdi. Belki de akşam o halde gördüğü adamın Yusuf’a zarar verme ihtimali ve olayların daha da büyümesi düşüncesi onu hata yapmaya iten şey oldu.
Şiddetin her türlüsüne karşıyım ancak Yusuf’un ağzını burnunu kıran ellerin dert görmesin Ferit. Yusuf bölüm boyu öyle şeyler söyledi, öyle şeyler yaptı ki öfkeden başımdan dumanlar çıktı resmen. Herif karaktersizlikte, hadsizlikte zirveye oynadı resmen. Bir de zırt pırt Seyran’ım demiyor mu? Sen Seyran’ı yarı yolda bıraktığın gün bunu diyebilme hakkını kaybettin çocuk. Seyran’ın Ferit’e Yusuf’u döverken “Rahat bırak onu.” demesi bence asla Yusuf’a değer vermesinden kaynaklı değildi. Ferit çocuğu öyle bir dövüyordu ki Seyran böyle demese neredeyse öldürecekti. Seyran sadece buna engel olmak istedi, yani asıl amacı Ferit’i korumaktı. Seyran, Ferit’in kafasında kurduğu gibi hala Yusuf’a aşık ve onunla sevgili değil. Seyran için Yusuf kaçmayı kabul etmediği an bir anda bitti. Ama Ferit o böyle söylediğinde onun Yusuf’a hala aşık olduğundan emin oldu. İlk defa bir kadının onu başkası için tercih etmediğini düşündü ve bu onu üzdü. Aptal, bir de iyi bir gözlemci olacak. Yalnız Abidin’in sözleri ve Ferit’in öfkesinden daha önce de öfkeyle birini neredeyse öldürüyor olduğuna ikna oldum ben. Seyran durdurmasaydı Yusuf hastanelik olur ve bu olay magazine kesin düşerdi.
Bence Yusuf’un gelmesi ve Ferit ile yaşananlardan ziyade Halis Ağa’nın Yusuf’un kim olduğunu öğrenmesi daha kötü oldu. Ferit’in Seyran’ı korkutmak ve incitmek için dedesinin onu baba evine geri gönderebileceğini söylüyordu, ya şimdi Halis Ağa böyle bir düşünce içine girerse? Gerçi Seyran’ın Pelin kozu Ferit’in buna engel olmasını sağlayacaktır. Latif de maşallah yememiş içmemiş Yusuf’u Halis’e yetiştirmiş. Bildiği onca sırrı saklayan adam, nedense Seyran’ın sırrını hemencecik yumurtlayıverdi. Bu net Hattuç ile bağlantılı. Seyran evine geri gönderilsin de Hattuç ile Halis de tekrar görüşemesin istiyor olmalı. Bakalım Halis Ağa Ferit’in durumu kurtaracak sözlerinden sonra Yusuf’tan tamamen kurtulmamızı mı sağlayacak yoksa Yusuf’un yalıda işe girmesine mi önayak olacak?
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
5. Bölümü geride bıraktık, hala “Yalı Çapkını Gülseren Budayıcıoğlu’nun hangi kitabından uyarlama? Yalı Çapkını’nın gerçek hikayesi ne? Yalı Çapkını’nın sonunda Ferit intihar ediyormuş, doğru mu?” gibi soruların internette sıkça sorulduğunu görüyorum. Yalan yanlış bilgiler yayılıp duruyor. Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun yayınladığı videoya göre Yalı Çapkını kitaptan uyarlama değil. Bu doktor hanımın bir hastasının notlarının senaryolaştırılmış hali, o yüzden de finalde ne olacağını kimse bilmiyor. Merak edenler için tekrar yazının sonunda not düşmek istedim.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.