Önce yerelim sonra övelim diyor Elif Dicle Yalı Çapkını 87.Bölüm Analizi için… Keyifli okumalar…
İlk hayal kırıklığım SeyFer’in 2 yıl sonra kavuşma sahnesi. Tamam sahneyi bize vermeyin, okey! Hadi ona da okey! Ama 2 yıl boyunca birbirini deli gibi özleyen bu insanların ilk kavuşması gerçekten çocuk için mi olacaktı!
“Seni anne yapmam lazım.” dedi! Gerçekten böyle dedi, inanamıyorum! Oysa bir “Çok özledim”i duymak isterdi bu kulaklar. Kaldı ki Seyran daha geçen bölüm “Artık tersten yaşamak istemiyorum.” dedi. Bunlar daha evli bile değil, çocuk yapalım diyorlar. AFS ilerleyen zamanlarda gelirdi; ama ilk birliktelik daha soft olmalıydı. Sadece özlem, tutku ve aşk içermeliydi. Hatta Ferit keşke centilmenlik göstermeseydi de date sonrası olsaydı. Vallahi daha anlamlı olurdu. En azından çocuk yapmak olmazdı dertleri.
Ayrıyken daha tutkulu olan bu çiftin tutkusu bu bölüm nereye gitti ben anlamadım. Birliktelikten sonra bildiğimiz Ferit en azından bunun konusunu açardı. En kötü goygoyunu yapardı. “Kendime geldim.” falan derdi ne bileyim… Aahh ilk beraberliklerini “Sana yaşattığım her şey için özür dilerim” diyerek yaşayan SeyFer ahh! Sırf bu konu için bile floodlar yazılır. Ama kendimi frenliyorum.
Bir diğeri de Seyran’ın Ferit’in bayılmasına gösterdiği tepki. Yahu neler yaşadılar; artık en ufak bir sağlık probleminde deliye dönmeleri, ekstra titizlenmeleri gerekmez mi? O da olmadı hatta inanmadı. Seyran’ın sonrasında yaşayacağı pişmanlık derin olacak.
Bir diğer eleştiri de Ferit parayı buldum deyince herkesin zil takıp oynaması ama Seyran’dan başka kimsenin sorgulamaması. Yahu tamam kimsenin bulamadığı o parayı buldun da hani kaynağı nerede, nerede sözleşmeler, evraklar? Siz böyle mi şirket yönetiyorsunuz ya? İnşallah cevabı gelir, yoksa benim gözümde saçma bir zeminde kalacak.
Abidin’in annesiyle kavuşma sahnesi de büyük hayal kırıklığı bence. Sen onca yıl oğlunu görme, oğlun seni öldü bilsin. Bir akşam aniden önünü kes, “Ben Çiçek, senin annen!” Eee yani? Açıkçası bu kavuşmada göz yaşı dökmek, Abidin’in anne özlemini, eksikliğini ve o kavuşmayı hissetmek isterdim.
Umarım bunları oturtabileceğimiz sahneler izleriz deyip umudumla iyi geçinmeye çalışıyorum ve övgü bölümüne geçiyorum…
Bu ışıltılı dünyayı biz seçtik bee… Bu taşları, pırlantaları görmek o kadar iyi geldi ki… İşte bizim dizimiz bu dedim. Korhanların işini, zenginliğini, mücevherlerini görmeliyiz. Seçilen tarihi mekanlar da bu zenginliğe ayrı bir hava katmıyor mu ya? Mekanın tarihsel dokusu, duvardaki tablolar, elmaslar kalite kokuyor. İsak Efendi de tarzı, duruşu ve elmasları test etmesiyle renk kattı bu ışıltılı dünyaya.
“Değerli bir şeyi su bile kirletemez.”
Umarım patlatmazsın bizi İsak Efendi!
Fuatlı sahnelerin üst dille yazılması çok hoşuma gidiyor. Bu sahnelerden, hikayenin Ferit üzerinden ilerlediğini, onun iç dünyasını, fırtınalarını ve taşıdığı yükü bize gösterdiğini anlıyoruz. Yalı Çapkını bir kitap olsaydı onu Ferit’in ağzından okurduk gibi hissettiriyor.
Orhan ve Betül’ün bu sahnesinde “Hadi, yırt at o kağıdı ve Betül ile iş birliği yap.” dedim. “Sonucu kimse bilmeyecek.” dediğinde de “İşte doğru hamle” dedim ve ellerimi ovuşturdum. Yüzük konusu da eklenince Orhan’ın karanlık tarafa geçip babasına karşı yeni bir cephe açması ve yeni kaosları başlatması gerekiyor. Pasiflikten hata yapan Orhan’dansa hırsları ve öfkesinden yakıp yıkan Orhan’ı izlemek hikayeye de karaktere de heyecan ve derinlik katacaktır.
Seyran Esme sahnesi çok duygusal ve gerçek bir sahneydi bence. Seyran’ın gözleri dolu dolu “İçinde bir can taşımak nasıl bir duygu?” diye sorması o kadar derindendi ki… Afra çok iyi altından kalkıyor bu sahnelerin. Riskli gebelik sahnelerinde çok iyi iş çıkaracak belli. Çocuğu için korumacı dişi aslan havası şimdiden gözümün önüne geliyor. Ferit onu kaybetmemek için hamileliğe karşı çıksa da o, bu çocuğa tutunacak. Bir çatışma da buradan izleyeceğiz.
Esme’nin gelişimi her ne kadar iyi gibi gittiyse de (boşanmak, Kazım’ı süründürmek, ses çıkarabilmek, iş yeri açabilmek, ayakları üzerinde durabilmek…) hamileliği ve yine Kazım’a acaba güvenebilir miyim duygusu, onu aciz kılıyordu.
Bu sahneyle Kazım her ne kadar iyi bir insan olmaya çabalasa da bunun için daha çoook uğraşması gerektiğini gördük. Esme’nin son patlaması haklı bir yerdendi ama artık kesin bir kararlılık göstermeli.
Suna… Ah Suna! Yine bir döngü yaşıyor. En başından bir kahve fincanının kaderini değiştirdiğine inanmıştı zaten. Yine aynı vesvese onu ele geçiriyor. Çocukluğundan beri kardeşini içten içe kıskanıyordu. Seyran’ın hayatını, annesiyle diyaloğunu, Ferit ile aşkını, yalıdaki konumunu, hatta kaldığı odasını… Öyle ki Seyran’ın doğum yapması riske girdiği anda ne kadar üzülse de bilinçaltı yine aynı isteği hatırlattı ona. Ferit’e bir varis verebilmek. Seyran’ın hayatını yaşayabilmek.
Suna gri bir karakter, yer yer bencil de. Karanlığa geçmesi ve onun için de terapi sahnelerinin başlaması yakındır. Daha geçeceği çok acı var ayrıca . Abidin’den ve kaynanasından da daha çekmedi.
AbSun a mutluluk da yakışmıyor maalesef… Acılarının seyir zevki daha yüksek. Açıkçası Suna’nın gözünden bazen görünmeyen olmanın, ikinci plana atılmanın, istismarın, şiddetin, alınıp satılmanın ve buna boyun eğmenin psikolojik hikayesini de izlemek isterim ben.
Hikayeler serim, düğüm, çözüm şeklinde yazılır. Serim bölümünü çoktan geçtik. Ki hikayenin bence en güzel anlatılan bölümüydü (1. Sezon ilk bölümler). Şu an düğüm bölümündeyiz. Düğüm bölümü ise; en çetrefilli, en kaotik, çatışmaların en bol olduğu, gerilimi, tansiyonu, duygusu yüksek bölümdür. 87. Bölümde birçok düğümün çözüldüğü fakat yeni düğümlerin atıldığını gördük. Açıkçası bu da beni heyecanlandırdı.
Orhan’ın yalanı, Ferit ve Suna iş birliği ve söyledikleri yalan, Ferit’in bayılmaları ve sanrıları, Abidin’in annesini öğrenmesi, AbSun arasındaki gerginlik, Suna’nın Seyran’a söylediği yalan, yalının tehlikeye girmesi… Artık birçok yalanımız ve sırrımız olduğuna göre bunların ne zaman patlayacağını ve ne çatışmalar doğuracağını izleyeceğiz.
Yalı Çapkını artık benim evim gibi. İstesem de kopamıyorum, hoş kopmak da istemiyorum. Sürekli eleştirmek, eksikleri görmek ve negatif basmak, salt övmek kadar gereksiz bence. Gerekli yerleri eleştirip övülmesi gereken yerleri de öveceğiz tabii. Ne isterse olsun burada olmak bu dizi üzerine düşünmek, eleştirmek, alkışlamak, yazmak, teoride bulunmak, hepsi çok keyifli.
3.sezon sonunu garantilediğimize göre artık sadece hikayeden keyif almaya bakacağım. Ama kahretsin ki 4. sezon umutlarım hala dallarında çiçek açıyor. Öyle bir dizi ki 8 sezon yayınlansa izlerim (keşke!). Buraya kadar okuma sabrı gösterenlere selam olsun…
Yalı Çapkını 87. bölüme dair Svl in kaleminden... Keyifli okumalar!
Yalı Çapkını 86. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 11.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 85. bölümde özlenen Svl analizleri geri döndü. Keyifli okumalar…
Yalı Çapkını 85. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.