Uzun zaman sonra çok güzel bir Yalı Çapkını bölümü izledik. Reytinglerindeki küçük toparlanma da böyle ivmesi yüksek bölümlere devam edilirse çok kısa bir zamanda AB ve ABC’de Kızılcık Şerbeti’ne kaptırdığı zirveyi geri alabilmesi adına umut verdi. Bölüm reytingleri Total’de 10,08 reyting ile 1.lik ve AB’de 8,14, ABC1’de 9,58 reyting ile 2.lik.
Bölüm yorumuna geçmeden önce, Mert Ramazan Demir’in oyunculuğuna kocaman bir parantez açmak istiyorum. Belki daha önceki yazılarda yüksek enerjili performansını, sempatikliğinin ekrana yansımasını övmüşümdür ama bu bölümdeki performansı geride bıraktığımız bölümlerden sıyrılıyor. Bu bölüm özelinde, Seyran’a elini kaldırdığı sahnenin devamından, annesi ile duygularını paylaşmasına, Abidin ile dertleşmesinden, babasından gelen telefona tepkisine birçok sahnede anlık duygu geçişlerini o kadar iyi geçirdi ki izleyiciye… Korku, gerginlik, üzüntü, sevda… Bilumum duygusal gelgitlerin hepsini birbirinden doğal bir performans ile canlandırdı. Çevresindekiler “Takma kafana bu kadar! Eski Ferit ol” dedikçe gülen ama içi kan ağlayan Ferit’i görebildik, ne mutlu bize…
Önceki bölümlerde her ne kadar Ferit’in şiddet eğilimli olan bir karakter olduğuna dair sahneler olsa da Ferit’in Seyran’a asla vurmayacağına inandım ben. Seyran’ın Ferit’in elini kaldırmasını beklemediği gibi, Ferit de kendinden böyle bir hareket beklemiyordu. Dolayısı ile her ikisinin de eş zamanlı yaşadığı duygusal çöküş ortak noktada buluştukları bir andı. Hangi şartta olursa olsun, ne kadar üzerine gidilirse gidilsin, Ferit asla bir Kazım olmaz! Seyran’ın da korktuğu onun babasına dönüşmesi değil bence. Seyran’ı asıl korkutan bir erkeğe – bu erkek aşık olduğu adam bile olsa- boyun eğmek, onun kötü davranışlarına, sözlerine sessiz kalmak. Bir nevi annesi Esme olmak! Çocukluğundan beri şahit olduğu iki kadın rol modelden annesini seçmemesi kadar doğal bir davranış olamaz. Bu nedenle abartma yorumuna “annem de ilk tokadı abartsaydı, bu halde olmazdık.” yanıtı Seyran’ın travmasının altını çok iyi dolduruyor.
Elini kaldırdığı anı takiben yaşadığı pişmanlık, özürler, Seyran’ın tepki ile gitmesine karşı yaşadığı korku ve ikna edemeyince zeytinyağı gibi üste çıkma ve Seyran’ı manipülatör gösterme çabası… Ferit Korhan “Evlendiğimiz günden beri mutsuz, huzursuz bir kadınla yaşıyorum.” derken Seyran’ın mutsuzluğunda bir parça bile suçluluk duymaması da enteresandı doğrusu. Ama karakter Ferit Korhan olduğu için ‘Bu nasıl bir kafa?’ diye sormaya hiç gerek yok. Ana oğul dertleşmesinde sadece “O kadar üstüme geldi ki Seyran, o kadar çok ezdi ki beni” cümlesine katılıyorum. Seyran’ın dili bazen zehir saçabiliyor. Ama bir düzeltme yapmak lazım, acıdan beslenen, asıl drama queen olan kişi Seyran değil Ferit!
Gülgün çatı katında yaşananlardan o kadar uzak ki… Etliye sütlüye karışmasın, itina ile kremini sürmeye devam etsin. Biriciği, sevdiceği oğlu Ferit’e söz geçirmesini geçtim, olayların üzerinden bir tam gün geçmiş ‘ben hep buradayım, senin yayındayım’ dediği gelini Seyran’ı aramadı bile. Hatta bırakın aramayı, “Dedenin gidip özür dilemesini istiyorlar, delirmiş bunlar.” yorumu bile yaptı. Tam bir Korhan!
Bölümün seyir keyfi veren açılımlarından biri de İfakat’in ‘kötülükler kraliçesi’ pelerinini giymesi oldu. Birden fazla koldan saldırıya geçmesini entrika seven bir izleyici olarak alkışlayabilirim. Yalının altına fitili çekilmiş bir bomba bıraktı…
“Bilmiyorum, yengem. Evlenirken ben karar vermedim. Tam oluyor diyorum, bir şey oluyor. Şimdi tam düzeldik, galiba, çekti gitti. Kafasına göre ayrılıyor, kafasına göre barışıyor. Ne istiyor ne düşünüyor, ne yapmak istiyor, bilmiyorum artık”
Ferit’in hem İfakat hem de Orhan ile Seyran ve evliliği hakkında konuşmasını garipseyen sadece ben miyim? Bu çocuk babası ile dertleştiği aynı odada babasını yengesi ile öpüşürken gördü. Bu çocuk babası ile yengesi arasındaki ilişkiyi öğrendiğinde İfakat yengesine midesi bulanarak bakıyor, ak dediğine inatla kara diyordu. Şimdi, İfakat Yenge ‘boşanmak istiyorsan seni desteklerim’ diyor, Fero Bey de ne evet ne hayır diyor ama paşa paşa dinliyor. Garip?
Bölümün en güzel sahnesi Ferit’in babası ile telefonda konuştuğu ve Seyran’ın dedesinin yüzüne telefonu kapattığını öğrendiği sahne idi. Burada Mert Ramazan Demir’e yeniden bir alkış. Belki de o ana kadar her ne yaparsa yapsın, Seyran ne kadar kırılmış olursa olsun, yine evine, odasına ve ona dedesinin ve Kazım Baba’nın istediği ile döneceğine o kadar emindi ki… Durumun ciddiyetini o an anladı! Seyran’ın ondan vazgeçtiğini düşündüğü o anki yüz ifadesi ve ses tonu mükemmeldi. Aile fertlerinden arkadaşı Gülşah’a çevresindeki herkes ayrılığı ve hatta boşanmayı destekleyen konuşmalar yapıp, onu bu yola çekmeye çalışırken Ferit’in egosuna yenilmeden, Seyran’ı deliler gibi özlüyor olduğunu itiraf etmesi pek kolay görünmüyor.
Kısa Kısa…
Seyran yalıya dönmeme kararında onca dayağa rağmen ne kadar dik dursa da boşanma ihtimalini, hatta boşanmayı babasının kabul etme ihtimalini hiç düşünmemişti. Belki de Ferit’in Seyran’ın döneceğine emin bir şekilde söyledikleri aklına gelmeseydi, boşanma konusunda bir yorumda bulunabilirdi. Gururuna yenik düştü diyebilir miyiz?
Kazım’ın ponçik bir baba, sevgi dolu bir koca olmadığı gerçeğini biliyorduk, son dönemlerdeki düzelmelere kananlardan biri değildim şükür. Seyran’ın babasının 2 günde değişebileceğine inanıp, Ferit’in değiştiğine, değişeceğine inanmamayı başarması da kocaman bir soru işareti. Ferit’ten ayrılınca baba evinde cehennemi yaşama ihtimali hep vardı, bölümde bunu alası ile gördük. Hele ki rezidansta ev milyon dolarlık arsa söz konusu olunca, cehennemin ateşi de harlandı.
Korhan kibrinin kaynağı Halis Ağa. İşler istediği gibi gitmeyince ne kadar iğrençleşiyor değil mi? Canım cicim dediği bir anda cehennemlik olabiliyor. Bunu ‘maraba’ da anlaşmıştık ama dilinin kemiği olmamasını, hastalığına, belki de şekerinin yükselmesine vermiştik. Daha dün yalının hanımı olacağına dair söylediklerini hatırlayalım:
“İlk kez dün kocasını bırakıp gidemeyeceğini anladım. Nasıl da dikildi karşıma çakmak çakmak gözleriyle, nasıl da sahip çıktı evliliğine. İçime bir umut, bir ışık doğdu. Seneler sonra rahmetliden sonra ilk kez bu yalıya layık bir hanım olacak o.”
Abidin ile Suna’yı yakıştıranlardan olmadığım gibi İfakat’in Suna için çizdiği yolun bir anda değişmesini garipseyenlerdendim. Ferit de kanından olmasa da canından olan abisini Suna’ya yakıştıramadı: “baldızıma nasıl yan gözle bakarsın?” diye sormadan önce gözünün önünde kıvılcımlanan ilişkiyi nasıl anlamadığı sorusunu sorsun kendine.
Pelin Gülşah ile görüşebilmek için kadını her yerden darlamış ^^ Güzel detay. Yalnız Gülşah nasıl oldu da Pelin’in gece kulübünde yaptığı çirkefliği unutup onunla aynı masaya oturabildi. Bilekliği almasına ise (ihtiyacı olmadığını bildiğimiz için rüşvet olarak almadığını da biliyoruz neyse ki) yorum bile yapmıyorum.
Ferit dedesinden tokat yediğinde de olduğu gibi onu düştüğü yerden kaldıranın Seyran olmasını isterdim. Bir kez daha olmadı. Bu kez, her şeye rağmen elini uzatan Ferit oldu, aşkı gururunun önüne geçti. Belki Seyran Ferit’in elini tutamayacak ama inanıyorum ki Ferit’e döndüğünde bu kez ne babasının işkencesinden kaçmak ne de hem kendi hem de Korhanlar tarafından mecbur bırakıldığı için olacak. Bu geri dönüş, bir nevi yeni bir başlangıç olduğu gibi her ikisinin de kimsenin etkisi altında kalmadan, hür iradesiyle yaptığı seçim neticesinde olacak. Unutmayın, Aşk her zaman kazanır!
Geçen haftaki yazının son paragrafını alıntılıyorum: “Artık diziden tek beklentim; travmatik sorunları olduğunun bilinci ile ilişkilerini kurtarmak isteyen, birbirlerine daha fazla zarar vermemek için tedavi sürecine girecek iki aşık genci izlemek. Bunun için büyük bir ayrılık olması şart ki ilişkinin sıfır noktası evlilik teklifinden itibaren tazelenme yaşansın.”