Pazar günü liderlik yarışı kıran kırana sürüyor. Bu haftanın kazananı Yargı. 11. Bölüm reytingleri Total: 8,34 reyting ile 2.lik ama AB’de 9,96 reyting ve ABC1’de 10,43 reyting ile 1.lik. Bölüm değerlendirme yazısı konuk yazar Çılgınsinman -Şeyma‘dan. Keyifli okumalar…
Yargı dizisinde 11 bölümü geride bıraktık ve bu benim ilk yorumum. Yani ilk 11 bölümü de kapsayan bir şeyler yazmak niyetindeyim. Bu sebeple olur da yazı haddinden uzun olursa şimdiden edebileceğim tüm sürçü lisan için af diliyorum sizlerden. Dizi hakkında ilk yazım. Bu sebeple karakter karakter gideyim. Her biri için hissiyatımı açıklayayım istedim. Şimdiden uyarayım birçok yerde genel kanıya aykırı düşeceğim, sonra demedi olmasın. Başlıyorum:
Ilgaz: “Ilgaz Anadolu’nun sen yüce bir dağısın!” Gerçekten de öyle. Dağ gibi bir adam. Dolayısıyla biraz taş da aynı zamanda. Ilgaz’la ilgili elimizdeki en net bilgi “işine düşkün, asla taviz vermez ve asla ama asla yalan söylemez” iken, Ceylin denen diğer başkarakterimizle tanışınca onu Ilgaz yapan tüm bu değerlerle sınanıyor.
Ceylin’den önce Neva isimli bir kadınla nişanlıydı. Sonra Ilgaz, Neva’yı sevmediğini fark ediyor ve evlilik arifesine geldiği ve bu uğurda tayinini Ankara’dan İstanbul’a aldırmak için uğraşan Neva’yı bir telefonla terk ediyor. Dizi bu ya tam da kendisi hakime olan, abisi de Ilgaz’ın en dişli rakiplerinden Savcı Pars olan Neva’yı terk ettiği gün kader ağlarını örüyor ve trikotajla hiçbir ilgisi olmadığı halde, bir çöp konteynırında bulunan kızın cesedi ile açık mert korkusuz Ilgaz savcımızın kardeşi Çınar ilişkilendiriliyor. Hay Allah! Dava da Pars savcıya intikal etmesin mi? Yani resmen talihsizlik olmuş burada. Çınar da “ne oluyor yahu, ben cinayet saatinde falanca büfeden şunu satın aldım ne adam öldürmesi?!” dese, uyuşturucu işini bile bulaştırmadan görüntüleri sayesinde bu işten sıyrılabilecekken, resmen “beni tutuklu yargılayın, beni asın, kızı da ben öldürdüm, taşlayın beni” diye sessiz çığlıklar attı. Pars çok bile dayandı bu Çınar’a. Ben olsam hemen “Suçlu! Asın gitsin!” derdim.
Neyse Ilgaz tabi çok yakışıklı (başrol erkeklerini yakışıklı bulmama huyum vardır ama Kaan Urgancıoğlu’nu Karaoğlan zamanlarından beri çok severim. İnanılmaz bir çekiciliği var oyunculuk da “şükela”. Mükemmel bir başrol olmuş, savcılık yakışmış yiğidime. Çamur atamadım, çarpılırım diye korktum) ama dediğimiz gibi taş kaya kendisi. Terk ettiği Neva apar topar İstanbul’a, aynı adliyeye geliyor. Bunda tık yok. Kız arıyor, açmıyor. Geliyor “bak yardım falan lazım olursa” diye göz süzüyor, bu “he Neva he” diye geçiştiriyor. Kız “yahu ne oldu bize, niye ayrıldın, bir açıklama yapmayacak mısın?” diye soruyor. Bu, “ay çok haklısın yapmam lazımdı da ay Ceylin geldi bi’ dk, ben dönücem sana” diyor. Hatta sonra zangırdaak diye evlenip bu kıza açıklamayı “Neva ben evlendim, bi’ maşallahını alırım. Müjdeyi de ilk sana verdik, bir de Eren biliyor şahidimiz. Başkasından duyma sakın. Kızmadın di mi? Kızdın mı? A-a kızdı herhalde, ilginç” şeklinde yapıyor. Bu Neva da bir tuhaf değil mi Ilgazcığım? Sonuçta iki genç hukukçu hayatlarını birleştirmiş, bir tebrik bile etmeden kusmaya gitti bazı insanlar çok “rerörö”. Neyse sağlık olsun. Ha ne diyorduk?
Bu her yerinden dürüstlük akan Ilgaz, önce Ceylin’in peşinde hukuksuzluklara bulaşıyor. Tabi bunlara balıklama atlamıyor. Lütfen yanlış anlaşılmasın. Ceylin yapıyor, bu da arkasından “Ay ama Ceylin el alem görse ne der? Pars duysa ne eyler?” diye diye sessiz kalarak suç ortağı oluyor. Yanlarına da almışlar Eren’i. Neyse efendim. Sonra tabi ki Pars duyuyor, çünkü Pars da Pars yani. Bir 9. Bölüm sonrası coşan Engin kadar olmasa da o da bayağı kulağı delik bir insan. Duyuyor ve soruşturma başlatıyor. Ilgaz tabi soruşturmada yalan söyleyemeyeceği için (neden mi dediniz? Ya Allah’ım dedik ya açık mert korkusuz kendisi yalan söyleyemiyor) mecburen Ceylin’le nikah kıyıyor.
Yaa, ya mirim. İşte böyle. Pars’ın karşısında yapmadım” diyemeyecek adam; nikah memuruna yeminli imzalı “hastalıkta sağlıkta” sözü veriyor. Çünkü çok dürüst <3 Dürüstlük bu değil be hacım! Kızı beğendiysen açık açık söyle kızmayacağız. Güzel kız. Genç adamsın. Anlıyorum. ‘Mıy mıy’ Neva’dan bıktın, Ceylin’e vuruldun yol yapıyorsun. Hadi itiraf et. İşin ilginci Pars da bu durumu anlıyor, başsavcıya söylüyor, başsavcı da “bi’ git Pars olur mu hiç öyle şey” demek yerine mantıklı buluyor. Yahu bu Ilgaz angut mu? Yalan söylememek için yalandan nikah kıymak az buz bir şey değil, neden hemen ikna oldunuz? Buradan ne anlıyoruz? Ilgaz dürüstlük ayağına çok saçma sapan işlere bulaşabilecek birisi.
Karakteri sevdim mi? Sevdim. Çok keskin uçları olmasına rağmen, inandırıcılıktan uzak değil. Evet, yalan nikah dahil yaptıklarını tutarlı buldum. Çünkü Ilgaz kendi içinde hala yalan söylemediğini ve dürüst olduğunu düşünen biri. Ancak gerek babasının yalanını saklamak zorunda kalması, gerekse Ceylin’le beraber geçirdiği her an batmakta olduğu yalan yanlış işler kendisini bir çıkmaza sürüklemekte. Ilgaz karakter gelişimini en merak ettiğim karakterlerin başında geliyor. Yürüyedur Ilgaz!
Ceylin: Dizilerdeki baş karakter çifti olayına karşıyım. Yani aşk hiç olmasın diye değil. Başrollerin arasında muhakkak bir aşk olmasına ya da olacak olmasına bağlanan senaryolara kıl oluyorum. Ne yaparsınız ki dizi dedin mi başrolde bir erkek bir kadın olacak ve bunlar ö-pü-şe-cek. Hatta bu kesin olan öpüşme ne zaman olacak acaba, 3. Bölüm mü yoksa 5. Bölüm mü diye dizi fanları arasında hararetli tartışmalar dönecek ve “öpüştür be senarist!” diye isyanlar edilecek. Tabi yanında senaryo da biraz sürükleyici olsa süper olur, böylece “bizim dizimiz başka diğer dizilere benzemiyor” diyebiliriz. Yargı bu anlamda gerçekten de farklı bir başlangıç yaptı ve ö-pü-şe-cek çiftimiz hem yakışıyor hem de etraflarında dönen olaylar da ilgi çekici. Bu sebeple “yine mi başrol çift? Ulan ben dizi başlamadan kim kiminle çift olacak bilmek zorunda mıyım? Yiter ya!” diye isyan etmiyorum. Durumu kabulleniyorum ve en azından çiftimizin farklı olmasını umut ediyorum. Ve Yargı bize bunu da veriyor. Evet Ceylin’in tanımına geçelim:
Efenim Ceylin tam bir ‘paçoz’. Tam bir sonradan görme. Tam bir sinsi yılan. Tam bir dalavereci, tam bir ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’cı, tam bir evlerden ırak Erguvan kendisi. Zaten ailesini de tanıyınca anlıyoruz ki kendisiyle tanışmadan topuklar göte vurula vurula kaçılası bir insan. Tüm bu kötü karakter özelliklerine ek olarak bir de çok çok güzel bir kadın ki işte o çok tehlikeli. Haliyle az önce tartıştığımız açık mert korkusuz odunumuz Ilgaz, Neva’ya ettiklerinin bedeli olarak anında Ceylin’e çarpılıyor. Resmen belasını buluyor yani. Bildiğiniz İlahi adalet!
Neyse Ceylin diyorduk. Ceylin kendisini gri olarak tanımlayan ama aslında bildiğin siyah, simsiyah bir karakter. Hadi adam öldürmediği için siyah benekli çok koyu gri olsun. Öyle Eren’le ikimiz de griyiz ayaklarına yatıyor ama Eren normal insan Ceylin’ciğim. Lütfen kendinle bir tutma. Daha dizinin başında genç bir kızı öldürdüğünden gayet emin olduğu Çınar’ın avukatı olarak seçildiğinde, delilleri ortadan kaldırarak ve yalan söyleyerek müvekkilini kurtarma yoluna gidiyor. Ben hukukçu değilim. Ancak şunun farkındayım: Herkesin savunulmaya hakkı vardır ve bu elbette hukuk bilen biri tarafından en iyi şekilde yapılmalıdır, ona lafım yok. Ancak bir avukat müvekkilini korumak için delil karartıyor ya da sahte deliller düzenliyorsa onun yaptığı hukuksuzluğun savunulacak tarafı yoktur. Peki Ceylin neden Çınar için bu kadar yırtıyordu kendini? Yekta’nın Engin’i savunurken bir mantığı vardı mesela. Suçlu oğluydu, itibarı söz konusuydu vs. Ceylin’in motivasyonu neydi? Yağlı müşteri bulmuştu. Yani: ‘Money Money Money işte meydaney’. Yani bu o kadar iğrenç ki söyleyecek söz bulamıyorum kendisine. Sonrasında maktul kız kardeşi çıkınca bir an adalet savunucusu gibi oldu ama bu da yalan. Katil Engin çıkınca delirmesini anlıyorum ama hadi dürüst olalım. Engin aynı motivasyonla başkasını öldürmüş olsa Ceylin, Engin’i savunurdu. Kız uyuşturucu satıcısıydı, zaten psikolojisi bozuk olan Engin’in damarına basmıştı. Engin problemli bir gençti. Ceylin, Engin’i anlardı bile yahu. Ama ne zamanki kılıç kendine döndü. “Senin belanı sikicem Engin!” Oldu. Ahahahah, seviyorum Ceylin’i.
Bir kere başrol kızımız süper iyi, hep yanlış anlaşılan düşünceli ezik karakter değil. Çatır çatır kötü, çıkarcı, pislik ve esasında gayet iyi niyetli düzgün bir insan olan savcı da kendisine aşık işte. Neva’yı bırakmış ve buna aşık olmuş. Çünkü kendimiz için en iyi olana aşık olamıyoruz genelde. Ve hayatta Ceylin gibiler sevilirler. Köpek çeken seviliyor işte. Dolayısıyla Ceylin’in baş karakter olmasını sevdim. Ama sen yürüyedurma Ceylin. Bir iki dakika soluklan köşede. Sen Pars Savcımı nasıl ispiyonlarsın köpek it! (Sevdiklerime dokunma!)
Engin: Üçüncü sıraya son iki bölümün yükselen dehasını koydum ^^ Şimdi bu karakter çok eleştiri aldığı için tüm bu eleştirileri tekrar yazmak istemiyorum. Ayrıca diziyi izlemek istiyorum o yüzden “mantık hatası” diye kendimi de üzmek istemem. Bu sebeple kendimce boşlukları doldurmak isterim.
Engin saçları kestiği gibi birden zeka patlaması yaşadı, sebebi ne ola ki? Senaryo hatası mı? Şimdi bu kısım biraz keskin bir dönüş olduğu için izleyiciyi rahatsız etse de esasında Engin hiçbir zaman mal bir karakter olmadı. Bir kere adam avukat ve dereceyle mezun olmuş. Adam sadece aşırı derecede sessiz ve İnci, Yekta ve Ceylin gibi yırtıcılar tarafından sümsük bulunup aşağılanan biriydi. Bu özelliği Engin’in anası Laçin’den geliyor olsa gerek. O da sümsük, (Allah rahmet eylesin, arkasından konuşmak gibi olmasın ama) rahmetli elbezi Handan vardı, onun Yargı versiyonu gibi. Biraz daha zengin, saçları daha boyalı ama ruhu aynı, el bezi, hatta ayak paspası. İşte Engin bir bakıma anasının bu ruhunu taşımış içinde yıllarca, çünkü baskın karakterli babasının altında ezilerek büyümüş. Bir taraftan da kimse kendisini adam yerine koymadığı için herkesin “çöpünü boşalttığı” karakter olarak her şeyi biriktirmiş, atmış cebe (beyin bedava). Cinayet Çınar’ın üstüne kalsa kendine kurduğu sempatik sessiz çocuk imajıyla belki bir ömür yaşayacakken, her şeyin ortaya çıkmasıyla “ulan kaybedecek neyim var?!” deyip darkside’a çok hızlı bir geçiş yaptı. O kadar hızlı geçti ki ümmet yetişemedi. Bu da eleştirilere neden oldu haliyle. Şimdi buna bir mana vermeye çalışalım. Çünkü Yargı’yı seviyoruz ve karakter tutarsızlığı en sevmediğimiz iş.
Dediğimiz gibi Engin asla salak bir karakter değildi ama yeni gelin olmuş sarımsak gibi kokusunu içinde tutuyordu ve keskin hareketler yapmaya korkuyordu (kaybetme, sevilmeme, reddedilme korkusu). E ne demişler? İçinde kanser olacağına kıçında konser olsun. En nihayetinde gerçekler ortaya çıktı ve konser başladı. Kokudan rahatsız olan herkesi de kendine düşman belledi Engin. Neden? Çünkü kendini suçlu değil de mağdur gibi hissediyor da ondan. Bu adam İnci’yi sevmiş ama ondan köpek muamelesi, daha da kötüsü salak muamelesi görmüş. Engin artık salak olmadığını ve her şeyi bildiğini yüzüne haykırınca da kızımız esasında çok doğru bir şey söylüyor: “Yapmasaydın! Allah’ın eziği!”
Aynen öyle Engo! Yapmasaydın. Engin İnci’yi aslında kasten değil bir anlık bir cinnet sonucu öldürdü. Ama sonrasında ne yaptım diye dövünmek, şoka girmek, ambulans çağırmak yerine kızı bavula tıkıp, çöpe atmayı seçti. Sonrasında masum yere suçlanan genci görünce vicdan azabı çekmek yerine, “heh heh yırttık galiba” iç sesiyle Ceylin’e “ya katilin avukatlığını mı yapacaksın?” demeyi seçti. Kendine de içten içe “bugüne kadar hep hor görüldün, tüm suçlu baban, seni aşağıladı, seni dolaplara kilitledi, eziyet etti, büyüdün avukat oldun rüştünü ispat ettin ama bu sümüklü kız da sana aynı muameleyi gösterdi, başına geleni hakketti, sen zalim değil mazlumsun, zaten o Çınar da uyuşturucu kaçakçısı mıymış neymiş, boş ver müptezeli” diyerek temize çıktı. Alnı ak vicdanı pak Ceylin’in yanında sırıta sırıta dolaştı.
Ne zamanki Ceylin geçti karşısına hakaretler yağdırdı o zaman iş değişti. Belki Ceylin’le cinayeti işlediği gibi yüzleşse böyle olmayacaktı ama Engin kendi mahkemesinden beraat ettikten sonra Ceylin’den gördüğü bu tavra bozuldu. Sonrasında onu derdest edip karakola götüren Ilgaz’a, onunla uğraşan Eren’e, her zamanki gibi babasına ve hatta onun tarafına geçen anasına bilendi babam bilendi. Hatta arada garibim Osman bile kaynadı. Hadi hepsini anladık da neden Osman yahu? Adamın tüm dizi boyunca tek sempatik hareketi olan “lan benim baldızıma haa” çıkışına intikam planları olmadı Engin. O konuda sana ben de çok kırgınım.
Neyse Engin’in Einstein’a bağlamasına geçelim. Demem o ki karakter hep böyleydi de pisliğini içinde tutuyordu. Eskiden olan ve diğer karakterler tarafından salaklık olarak yorumlanan hareketleri, çevresi tarafından kabul görememe korkusuyla yaptığı sakarlıklardı sadece. Ses çıkaramama, cinayet ortaya çıkacak diye ilk telefonla çöpe para bırakma gibi akıl mantık almayacak salaklıkları hep korkusundan yaptı. Ne zamanki kaybedecek bir şeyi kalmadı o zaman başladı soğukkanlı planlarına. En azından ben böyle kabul etmek istiyorum ve aslında Engin’e üzülüyorum. Ne yazık ki hapiste kalmayı hak ediyor. Kendisi bir katil. Keşke durum bu noktaya varmadan önce psikopat ailesinin elinden kurtulup iyi bir psikolojik tedavi görebilseydi. Yazık oldu kendisine de.
Ben bu karakteri sevdim. Ve seyircinin aksine planlarının tutmasını istiyorum. Engin dışarıya çıkmak için sahte senaryolar üretmiyor. Tehdit ettiği herkes o şeyleri yapmış. Adaletse herkese adalet diyor Engin. Ben yaptıklarımın bedelini çekiyorsam siz de çekin diyor. E dizinin adı Yargı. Ben de kendisine katılıyorum. Herkes layığını bulsun. Engin’e neden bileniyoruz. Haksız mı? Tek sıkıntı tüm bunları nereden bildiği? Ceylin ve Yekta konusu tamam. Ama Eren’in varlığından haberi olmadığı kızını bilmesi (hele kızın o gün karakola düşeceğinden haberi olması ve o yazıyı oraya tam zamanında koyması), Çınar’ın işlediği cinayeti bilmesi… Bunları nereden öğrendi? Çok zeki bile olsa bunların arkası doldurulmadı. Hadi yine senaristimize güvenelim ve hepsinin bir açıklaması var diye bekleyelim. Hatta bir teoriye göre Engin’in arkasındaki asıl güç, esasında onu silen ailesinden intikam almak isteyen Merdan diyorlar. Bu teori Engin’in engin bilgilerini bir nebze açıklar. Biz de rahat ederiz. Evet sen de yürüyedur Engin.
İnci: Dizimiz bu kızın ölümüyle başlıyor. Sonrasında ise pek de sütten çıkmış ak kaşık olmadığını görüyoruz. Engin’i kışkırtma şekli, uyuşturucu, zina her halta maşallah karışmış olması, öz yeğenine bile hunharca doping aldırması İnci’nin kısacık ömrüne sığdırdığı marifetlerden sadece bir kaçı. E haliyle seyirci başta “gencecik kız yazık, hangi elleri kopasıca kıydı acaba?” dan “puu sıfatına, ne haltlar yemiş!!” e geçti. Bu da bazılarını rahatsız etmiş. Hani “İnci aslında ölmeyi hak etti.” ye mi getiriliyor acaba? deniyor. Bense tam aksine memnun oldum. Türkiye’de her gün onlarca kadın ölüyor / öldürülüyor sonuçta öyle değil mi? Kaçı hak ediyor? Kimler ölümü hak eder?
İnci’nin mas masum, tertemiz bir ev kızı olmaması hatta biraz -nasıl desem- hoppa olması onun katilini temize mi çıkarır? Bence senaryo riskli bir hamle yapmış İnci’yle. İnci tertemiz bir kız olsa katilini suçlamak kolay. Asıl İnci o kadar da temiz değilken ve hatta katili psikolojik sorunları olan ezilmiş ve okumuş etmiş bir gençken İnci’ye üzülebiliyor muyuz sorun burada. Çünkü ister inanın ister inanmayın ölen tüm kadınlar sütten çıkmış ak kaşık değil. Çünkü hepsi senin, benim gibi insan. Çünkü insanlar hata yapar. Dizilerde/ filmlerde sürekli masum kızların ölümünü görüyoruz. Katiller de “ama benim öldürdüğüm kadın bunun gibi değil o hak etti” diye düşünüyor. Hayır hayır hayır. Kimse ölmeyi hak etmez. İnci de hak etmedi. Engin kim ki İnci’yi yargılıyor ve hatta öldürüyor? Biz kimiz ki gencecik bir kızın hayatını elinden alıyoruz? İnci suçluysa (ki suçluydu uyuşturucu satıyordu kendisi) adil bir şekilde yargılanmayı hak ediyordu. Engin ne yaptı? 15 kiloluk kuş kadar kızı hunharca öldürdü sonrasında pişman bile olmadı, çünkü “mağrur ve mağdurdu”
İşte dizide bunun gösterilmesini sevdim. Bir insanı (kadın ya da erkek) kafanıza göre yargılayıp öl-dü-re-mez-si-niz. Buna hakkınız yok. O suçlu da sen kim köpeksin derler adama. Kaldı ki ne kadar kırıcı da olsa İnci Engin’e saydıklarında haklıydı. Engin’cim sana kim dedi, İnci’nin her dediğini yap diye? Kızın sende gönlünün olmadığını da bildiğin halde? Ne bekliyordun yani? Ezik olursan ezik derler. Şimdiki cevherlerini o zamandan çıkarsan ortaya İnci seni değil, sen İnci’yi beğenmezdin. Katilsin. Ve suçlusun. Mağdur değil.
Yekta: Hikayenin gerçek kötüsü. Ve o kadar yavşak bir karakter ki. Yani ex-aşkım Uğur Polat canlandırıyor, yine de sevemiyorum. Hikayenin sonunda layığını bulacak diye güvendiğimden ses çıkarmıyorum. Yani bulacaktır değil mi? Lütfen bulsun. O Maraşlı dizisindeki Necati gibi bir de musmutlu bitirmesin hikayeyi. Karısı olacak yer paspası Latin’i de buraya alıyorum çünkü ayrı başlık onun nesine? Kocasının alt başlığı olmayı kendi seçmiş. Bu bölüme kadar acıyordum ona aslında hatta Engin’e kızmıştım, “niye ananı da sildin, kadın korkuyor” diye. Bu bölüm gördük ki Yekta’dan beter kendisi. Oğlu eziyet görürken öne çıkıp onu kurtarmamış (üstelik öğretmenmiş kendisi), kardeşi cinsel tacize/belki tecavüze uğramışken -gerçeği içten içe bildiği halde- onu savunmayıp aileden aforoz ettirmiş, tıynetsiz bir kadınmış kendisi. Ve şimdi de güya çok sevdiği oğlu babasının ipliğini pazara çıkarmasın diye uğraşıyor. Neden? Yekta hapse girse sana giren çıkan ne olur Laçin? Yalnız kalmaktan korkuyormuş haspam. Kör kuyularda kalasın.
Neva: A benim güzel kızım. Dünya güzelisin, üstüne hakimesin. Ne bu histerik hareketler yahu? Yani anlıyorum. Deli gibi sevdiğin adam seni nikah arifesinde terk edip, bir açıklama bile yapmamış, üstüne pişkin pişkin evlenmiş ve hala çok dürüst ayaklarında takılıyor ve bu da seni Bihter gibi delirtiyor. Da yavrum bu ne gurursuzluk? Senin o adamın artık yüzüne bakmaman lazım. Abinle beraber intikam planları kursan yine haklısın derim. Ama sen ne yapıyorsun? Hala kedi gibi Ilgaz’ın seni geri sevmesini bekliyorsun. Yetmemiş sırf İstanbul’a tayinini çabuk çabuk aldırabilmek için davaya fesat da karıştırmışsın. Bu kadar aptallık neden? Değer mi seni üç kuruş adam yerine koymamış herif için? Vallahi hem kızdım hem üzüldüm. Bu Ilgaz yüzünden mesleğinden de olacak belli ki. Ama hak etti, sonuçta yaptığı kendi seçimiydi.
Rica ederim koskoca hakimeye biraz ağırlık koyun yahu. Çok zarif, her an kırılacak gibi duruyor. Az yumruğunu masaya vursun. Abisi Pars olan bir hakimeden ben çok daha fazlasını bekliyorum şahsen. Artık hayal kırıklığı geçsin ve gerçekleri görsün. Sıradan kötü(!) kadınlar gibi çiftimizi abuk sabuk ayırmaya çalışacak, Ceylin’le saç baş kavga etmeye kalkışacak bir paçoz olmadığı ortada. Peki hikayeye katkısı nedir? Kalbi kırık bir kuş olmak mı? Engin sizden hoşlanıyor hakime hanım, bir düşünün isterseniz. Ayrıca son günlerde güç yüzüğünü de ele geçirdi. Beraber orta dünyayı yönetebilirsiniz. Bir düşünün derim ben.
Eren: Herkesin pek bir sevdiği karakter. Esasında sevimli de bir adam yalan yok. Ama bazı sahneleri biraz fazla “sevilsin” diye yazılmış sanki. Bir kere dizimizin “başrol çifti” ne tam gaz destek kendisi, boşuna Şahit Eren denmiyor. Daha ilk sahnesinde Ilgaz, Neva’dan ayrıldığını söyleyince tepkisi “oh be kurtuldun reis” oluyor. Diyoruz “Bu Neva nasıl bir şeydir acaba? Gulyabani midir?” Yok, kendi halinde bir kız. Sen Neva’ya niye bilendin bu kadar Eren’ciğim? Abisi Pars yüzünden desem, Pars ile de bir sorununuz yok ki? Pars gayet işini düzgün yapan, damarına basılmadığı müddetçe de esprili hoş bir adam. Ondan nefret de etmiyorsun üstelik. Ilgaz’ın Neva ile mutlu olmayacağı kanısına kapılmışsın belli ki. Ama bu kanıya nasıl kapıldın, bunun altı da doldurulmadı. Doldurulsa tamam diyeceğim ama Neva-Ilgaz ilişkisini, daha Ceylin ortada yokken bile desteklememen bana tamamen “seyirci sevsin, bu başrol çiftini destekleyecek diye baş tacı etsin” diye yapılmış bir şey gibi geldi ve hoşuma gitmedi. Sonrasında da sana her pis işini emreder gibi yaptırmaya çalışan Ceylin’in yoluna yoldaş, sırrına gardaş oldun. Niçin ulan? Ilgaz’la evleniyorlar senden mutlusu yok. Jestler mimikler o biçim? Sen hayırdır? Yani esasında karakterin gerek Pars’la gerek Ceylin’le muhabbetleri çok hoş da bu IlCey fandomun baş bayrak taşıyıcısı olması bana alttaki karikatürü anımsatıyor mütemadiyen.
PARS: Yaaa <3 Övecektim ama vaz geçtim. Bir şey söylemeye gerek yok. Görüyorsunuz J Hem oyuncu hem de senarist iyi iş çıkarmış. Sırf anti-Ilgaz diye kötü yapmaya da çalışmamışlar. Zaten baş karakterimize kıl olan herkesin -çok affedersiniz- uruspu çucuğu olması gerekmiyor. Herkes herkesi sevecek diye de bir kaide yok zaten. Birisi de sevmesin aga Ilgaz’ınızı. Uyuşturucu baronu değil de epilepsi hastası çıkmasına da, “çok sevilince böyle bir yol izlendi” denmiş ama ben katılmıyorum. Bence başından beri öyle sanılsın da ters köşe yapalım dendi bu karakter için. Zira Pars başından beri burnundan kıl aldırmayan ama işini düzgün yapan biri. Bu ilk bölümde de öyleydi. Son bölümde de öyle.
Ilgaz’a öfkesi de haklıydı. Hele kız kardeşinden yeni ayrılmış birinin, iki gün önce “ben ilgileniyorum” dediği kızla evlenmiş olarak gelmesi kimin olsa içine oturur. Yine de prensiplerinden şaşmadı. Çınar konusunu da iyi idare etti. Çınar kendisi tutuklu yargılanmak için elinden geleni yaptı. Ne yapsın Pars Savcı? Ilgaz’ın buna gıcık gitmesi manasız. Evet Pars Ilgaz kadar dümdüz bir dürüstlük abidesi değil. Bunu edeleli olmadığı halde bir şekilde çok seksi bir şekilde kullanabildiği ficudunu kendi başına hırpalayıp Engin’i bir gün daha içeride tutmasından anlayabiliyoruz ya da kendine ait dosyaları yok ettirmesinden. Ilgaz nasıl prensiplerine ters olduğu için yalan dolan iş yapmıyorsa, Pars da o kadar çıkarlarına ters olduğundan yalan dolan iş yapmıyor. Pars Yekta gibi değil. Yekta kurnazlığına çok güvendiğinden usulsüzlük yapabilecek biri. Pars ise tırnaklarıyla kazıyarak geldiği konumunu kaybetmeyi asla istemediğinden ters iş yapmayacak biri. Eğer sıyrılabileceğini düşünüyorsa ufak tefek nahoşluklar yapabilir (bkz: “savcıya saldırıyorlar! uyumayın efendiler!” tiradı) ancak ihaleye fesat da karıştırmıyor. Nitekim Engin the Yargı Machine bile falsosunu bulamamış, hakime Tweety’den üstüne yürümüş. Demek ki Pars da yürüye durabilir.
Çınar: Ay bu eziği unutmuşum ben. Tam bir got kafalı. Ay bunu sevenler var. Allah aşkına gerçekten mi yahu? Bunun ailenin sorunlu çocuğu ayaklarının tutunacak dalı var mı? İnci bile anlaşılır. En nihayetinde zorluklarda çırpınarak büyümüş bir kız. Çınar? Abisiyle bir değilmiş de onunla kıyaslanmak istemiyormuş da tırıvırı. Yok yav? Anasıyla babasıyla sorunlu olmayan kim var memlekette? Uyuşturucu satıcısın sen aloo? Ne bu masum ayakları? Ne bu “ay ama benim insan öldürdüğüme nasıl inanırsınız, ben size küstüm” tavırları? Uyuşturucu satan, adam da öldürür Çınar. Üstelik öldürmediysen açar ağzını bir şey söylersin. Mal gibi bölümler boyunca sustun. Engin o sırada zekasını keşfetmiş olsaydı, çoktan tüm delilleri karartır suçu da senin üzerine yıkardı. El kadar kardeşinle uyuşturucu saklıyorsun sen. Kötüsün ve beynin de yok. Babası yine iyi seviyor bunu. Ben olsam sevmezdim. Ulan o beğenmediğimiz Engin bile okumuş, etmiş, sevilmek için çabalamış. Sen ne koydun kaşığımıza? Senin darkside’a geçmek için bir sebebin bile yok. Bir de her bölüm birine çemkiriyor. Ulan Zafer’i öldürdün. Baban ben halledicem dedi, iki güne babana yeniden trip atmaya başladın. Adam öldürdün sen evladım. Adam da bunu örtbas etmeye çalışıyor. Ne bu haller? Sevmiyorum seni. Allah’ın cezası, hain evlat seni.
Defne ve Hala Kaya: Defne hiç tanımadığı dedenin elinden tutup eve getirdi. Hatta adamın istenmediğini görünce babasına triplendi. Çınar da diyor ki uyuşturucuyu şeker sanıp niye yesin? Bu sadece kendi yemez, arkadaşlarına da dağıtır Çınar, deli misin? J Söyleyeceklerim bu kadar. Hala Kaya ise öff. Adını da unuttum. Takmış eski gelinine. Be hanım teyze sana ne? Sonuçta Ilgaz ayrılmış bu kızdan. İstemiyorum diyor. Kıza niye gaz veriyorsun? Her ne kadar mağdur durumda olan Neva da olsa, senin yeğenin Ilgaz. Neva’nın abisi var, ona destek verir. Sen şu anda bu işe karışacak pozisyonda mısın? Anlıyorum hakime gelinin olacaktı mutluydun. Yerine de o cadaloz Ceylin geldi hayal kırıklığı var üstünde ama 40 yaşında adamın hayatına da karışma. Ne gıcık şey be. Oturadur Hala diyeceğim ama zaten bütün gün evde oturuyor. Az çık dışarı da bir gez be kadın. İçin kurudu o evde.
Erguvan Ailesi: Tek başlık altında toplayayım, tek tek uğraşmayayım dedim. Seyirciyle ayrı düştüğüm en büyük nokta bu sanırım. Ben bu aileyi tutarlı buldum. Bir kere tam Ceylin gibi birinin çıkabileceği ortam var burada. Ceylin bu yüzden bu kadar yırtık çünkü kendisini kanıtlayabilmesinin tek yolu buydu. Bağırması lazımdı. Artı olarak ailenin tavırlarının hepsi mantıklı. Baba Zafer (ki sevdim ben bu adamı) haksız yere yıllarca hapis yatmış. Böyle bir haksızlığa uğradığı halde Çınar’a olan tavrı çok eleştiriliyor ama Allah aşkına. Adam kızını kaybetmiş. Ve bu kızın katili tutuklu yargılanan Çınar. Deliller onu gösteriyor. Ve Ceylin kendisi suçlu o demişti. Sonrasında Ceylin’in bu adamın avukatı olduğunu öğrenince, Ceylin “bıraktım avukatlığını” dedi. Zafer ne dedi? “Ölen İnci değil de başkası olsaydı ne fark ederdi? Sen nasıl bir katili savunursun?”
Zafer’in en azından etik değerleri olduğunu görüyoruz, Ceylin’in aksine. Ayrıca Zafer açık açık söyledi de “o katili salarsanız ellerimle hesabını keserim” dedi. Zafer, nasıl masumlar haksız yere yatarken asıl suçlular serbest gezer gayet iyi biliyor. Çünkü başına gelmiş. Bu adama Çınar suçlu diyorlar, Çınar sonrasında kendini savunmuyor. Hatta mahkeme günü, Ceylin kendisi “bu adam gülüyor bir de pişkin pişkin” diye babasını kışkırtıyor ki baba mahkeme salonundan çıksın da Çınar’ı savunabilsin. Sonrasında Zafer defalarca sormasına rağmen Ceylin onun avukatlığını yapmadığını söylüyor. E Bu Zafer ne yapsın? Durumu öğrenince delirmekte haksız mı? Detayları Ceylin gibi bilmiyor. Ceylin kendi asla anlatmadı hatta yanlış bilgi aktardı durdu. Çınar’ın abisi savcı, babası baş komiser yani gayet suçluyken, kayırılıp salınabilecek durumda biri. Adama kızamadım. Acı çeken bir baba kendisi sonuçta ve Ceylin de babasıyla oturup uzun uzun konuşmadı, bekledi olaylar düğüm olsun. Bu adama niye beyinsiz denmiş anlamadım.
Aynı şekilde abla karakteri. Evet bu kadın zeki değil. Ama ben ona da kızamadım. Bu kadın kardeşleri gibi okuyamamış ve bunun ezikliği üzerinde, bu sebeple Ceylin “her şeyi ben bilirim” havalarına girdiğinde, ki giriyor, sinir oluyor. Kim olsa olur. Okumamışlığı sürekli yüzüne vuruluyor ya da o öyle hissediyor. Bu kadın belli ki imkan bulamadı. Babası hapse girmişti kendisi de ruhsal anlamda kardeşleri kadar güçlü değildi. Yetmedi küçük çocuğunu kaybetti ve o gün bugündür dengesi yerinde değil. İlaçlar kullanıyor ve çocuğu yaşıyormuş gibi alışveriş yapıyor. Kız kardeşi öldürüldü. Tek sığınağı kocası da onu aldatınca ne yapacağını bilemedi ve düzenim bozulmasın seçeneğini seçti. Tıpkı oğlunun ölümü gerçeğinden kaçtığı gibi, kocasının onu aldattığı gerçeğinden kaçtı ve Osman’la yüzleşmedi bile. Onu gerçeklere bağlayan tek şey kızı Parla gibi. O da olmasa ayrı bir hayal aleminde yaşayacak. Ben bu kadına kızamıyor sadece üzülüyorum. Anne Erguvan’la ise empati yapamadım çok itici yahu. Yine de yazık tabi.
Osman: Enişteye ayrı başlık açayım dedim sonuçta soyadının Erguvan olduğunu da zannetmiyorum. Kız buna yazık kız. Bu bana Maraşlı dizisinde Ozan diye bir karakter vardı (bilenler bilir favorimdi) biraz onu çağrıştırıyor. Tam bir “uçkur belasına gardaş yatarız zindan bizim” karakteri. Yavrumun dünyadan haberi yok. Boğaz derdinde, karı kız derdinde. Bunu yedirin içirin, az da seviştin, bundan güzeli yok. Be adam çocuğun ölmüş. Karın kafayı sıyırmış. Senin gerçeklikten kaçma yolun akraba karısı düdüklemek mi? Bu mudur yani reis? Bir de baldızını öldürmüşler katile “sen nasıl benim baldızımı öldürürsün lan?!1!!” diye iki gram artistlik yapayım dedi diye hemen kara listeye girmiş. Sende de baht yok be Osman. Hani şerefsizsin de bu dediğinde bir şey yoktu. Şimdi kızından vuracaklar seni. Zaten tek dayanağın, zamazingon da seni “ay Aylin ablam bana ahlaksız dedi senin yüzünden” diye terk etmiş, bir de Engin nefretini hiç hak etmiyorsun. Karım beni boşayacak diye korkuyordun ama daha kötüsü oldu. Karın seni boşamıyor. Bir ömür Aylin’le. Hadi geçmiş olsun J
Parla: Gayet kabul edilebilir bir ergen. Teyzesi İnci olmasaydı da bu doping işlerine girmezdi bence. Hadi kabul edelim o yaşta elimizin altında bulunsa biz de yarış kazanmak için atardık bir tane. Engin’in sonu bu kız yüzünden olacak gibi. Çünkü Seda bu konuda “ay ama o küçük değil mi yazık” gibisinden konuştu, Engin de “bir şey olmaz biraz depresyona girer geçer” dedi. Ancak İnci vasıtasıyla Parla’nın bu durum ortaya çıkarsa intihar bile edebileceğini biliyor, ki edecektir de. Sonrasında Seda pişmanlık yaşayacak ve Engin’de hiçbir üzüntü emaresi olmadığını görünce yeğeninden tiksinip avukatlığını bırakacaktır gibi. Yani Engin’in sonu, gereksiz yere bilendiği Osman cephesinden gelecek gibi. Yüzedur Parla. İsmin çok hoş.
Tuğçe: Öff. İşte kabul edilemez ergen. İlla her dizide olmak zorunda mı bunlardan? Bu mudur yani Eren’in kızı? Çok itici. Gerçi anasını görünce hak verdim. Tam bir anasının kızı. Tavır, tripler aynı. Bu Özlem’in nesine vurulmuştun sen Eren? Zaten Ceylin’i de çok seviyorsun. Var sende bir varoş sevdası. Her neyse Engin’e bir teşekkür etmedin Eren’cim. Engo olmasa bir kızın olduğunu bilmeyecektin bile. Bir de bileniyorsun çocuğa. Çocuğun geniş istihbarat ağları sayesinde haşırt diye baba oldun. Gece uyanması yok, ağlama zırlama yok, alt değiştirme yok. Ha Engin biraz daha bekleseydi de kız 20sini geçince söyleseydi ergenlik tribi de çekmeseydin keşke de işte o kadarını da idare et. Hazırdan kızın oldu işte. Hayırlı uğurlu olsun.
Diğer karakterleri yazmayacağım. Yeterince uzadı zaten. Son olarak Yargı dizisi adının hakkını versin ve tüm suçlular cezasını çeksin istiyorum. Seyircinin arzusu mutlu sondur. Mutlu sondan kastımız tabi ki başrol çiftinin sonsuza kadar öpüşmesi. TV dizisi olduğu için sevişemezler sadece bir gece ansızın hamile kalırlar biliyorsunuz. Ancak ben istiyorum ki bu dizinin sonunda herkes layığını bulsun. Buna Ceylin de dahil. Evet hali hazırda çok acı çekti ama bu durum Engin için de geçerli. O da çok acı çekti geçmişinde ama “hadi bu kızı öldürmesini görmezden geliverelim yazık” demiyoruz. Ceylin ya da Neva için de dememeliyiz. İkisi de meslekten ihraç edilmeliler. Ceylin onca ettiği hukuksuzluğun ceremesini çekmeli. Süper dürüst Ilgaz’la zaten imkansız aşk ikisi. Evet hikayelerini izleyelim ama yolun sonunda Ilgaz tüm odunsu dürüstlüğüyle yalnız kalmalı ve Ceylin’i de elleriyle adalete teslim etmeli. Ceylin’in geçmişinden de yığınla pislik çıkacaktır diye düşünüyorum. Tabi hapse girmelik kadar çıkar mı bilemem ama kesinlikle barodan atılmalı. Metin ve Çınar da ettiklerini bulmalılar. Bilhassa Metin. Kusura bakma karın hastayken sana yardım etti diye bir adamın ve ailesinin hayatının içine etmen mazur görülemez bebeğim.
Metnin uzunluğu için tekrar kusura bakmayın. 11 bölümlük konuştuğum için böyle oldu, malum dizi de bölüm başı 3 saat. Çok dolmuşum. Kısalttım kısalttım da bu kadar oldu. İdare edin. Bir daha olmaz. Sevgiyle kalın…
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.