Kategori: İzledimYargı

YARGI – Tut Elimi

“Engin’in katili kim?” sorusunun cevabına bir adım daha yaklaşmanın yanı sıra bölüm finalinde blurlu bile olsa vuslatın yaşandığı bir bölüm izledik. Üstelik bölüm ertesi internete özel bir Ilcey ile renklendi sosyal medya^^ Bölüm reytingleri AB’de 11,27 reyting, ABC1’de 10,58 reyting ile günün 1.si olup AB grubunun en çok izlenen dizisi olurken Total’de 8,53 reyting ile birinciliği Teşkilat’a kaptırdı. Bölüm değerlendirme yazısı Gülsüm ‘den… Keyifli okumalar…

 

 

Çok uzun süredir Yargı izleyicisi olmama rağmen diziyi, özellikle karakter yazımlarını ve oluşturulan evreni oldukça sevdiğimi söyleyerek sözüme başlamak istiyorum. Bu dizi hakkında Aslı’nın Sureti’ndeki yazı altı yorumlar dışında yazdığım ilk yazım olacak. Bu sebeple biraz lafı uzatacak olursam veya unuttuğum yerler olduysa şimdiden affınıza sığınıyorum. Bakalım Yargı 17’de neler olmuş?

 

 

Yargı’da ve kurulabilen evrende sevdiğim şeylerin başında Ceylin’in temsil ettiği, yaşadığımız hayattan ve doğrudan doğruya her zaman karşılaşabileceğimiz insanlardan izler taşıyan salt gerçeklik var sanırım. Ceylin’in bu bölüme gelene kadar oldukça gerçeğe yakın insani refleksleri epey takdir ettiğim başarılı bir aktarımı işaret ediyor benim için. Takdir ettiğim şeylerin yanında insan olmasından kaynaklanan hatalarını yer yer eleştirerek izlediğimi söylemek istiyorum. Yaptıklarını tam anlamıyla savunmayıp yanlış dediğim oldu yani. Buna rağmen içinde vicdanını, günahını sevabını barındırmasıyla bence Ceylin saf/aptal klasik iki boyutlu kadın karakterlere kıyasla, tüm boyutlarıyla bana daha fazla hitap ediyor. Kesinlikle karşısında yer almak istediğim bir karaktere sahip değil ancak bu üç boyutlu haliyle Ceylin’i hatalarıyla seviyorum ve onu gerektiğinde bu yönden eleştirmekten de kendimi alamıyorum. Ceylin kadar sansürsüz birisi bile olmak isterdim sanırım. Tüm yaşadıklarıyla Ceylin’e elimden geldiği kadar empati yapıyorum. Gerektiğinde de sempatimi göstermeye çalışıyorum.

 

 

Ilgaz’ın bahsettiği bir tamamlanma olgusu söz konusuysa, Ceylin’in YinYang’daki siyah tarafı temsil ettiğini düşünüyorum. İçindeki beyazın da Ilgaz olduğunu hissediyorum. Haliyle onu tamamlayan beyaz da Ilgaz’a kalıyor. Bu açıdan IlCey’in oldukça derin ve birbirini tamamlayan bir yapıda olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum bu haliyle düşünüldüğünde Ceylin’in griye yakın siyah karakterinden asla rahatsız olunmamalı ve ben de rahatsız değilim. Hatta bunun Ceylin’i görüşümü çok olumsuz etkilediğini bile söyleyemem. Ceylin’in yanına yazdığım, yazacağım veya yazabileceğim negatif sıfatların Ceylin’i bana daha çok sevdirdiğini bile söyleyebilirim hatta.

 

 

Ilgaz ise net bir şekilde alnında ‘hayal ürünüdür’ ibaresiyle gezmesi gereken bir arkadaş. Kendisine görünüşünden bile evvel karakteriyle vurulduğumu söylemeliyim. Genelde tam tersi olurdu. Bu yüzden Ilgaz’ın sahip olduğu tüm etik değerlerine ve davranış ilkelerine çok büyük saygı duyuyorum. Kendisi görünüşüyle bile ideal bir erkek tiplemesi esasen ve karakter bazında oldukça hayranlık uyandıran biri. Yalnız da değilim zaten. Ceylin’in tüm bölüm boyunca Ilgaz’ı, karakterini ve davranışlarını hayran gözlerle süzdüğü de bilinen bir gerçek. Bu açıdan biraz Ilgaz taraflısı bir halim olabilir. Lakin Ceylin için de elimden geleni yapacağımı söyleyeyim. Ilgaz’a geri dönersek, kendisi ideal bir insanın tanımı olarak bize sunuldu ancak robotik olmadığı üstüne bu bölümdeki ifadeleri de onu değerlendirirken ileride biraz daha insaflı davranmamızı gerektirebilir, Ceylin’de olduğu gibi. Yani Ilgaz’ı da hatalarıyla eleştirme vaktinin geldiğini veya en azından yaklaştığını bize gösteriyor. Özellikle Ilgaz’ın karakter değişimine daha ilgili birisi olarak söylüyorum ki meslek değişimi bu açıdan gidilecek adımlardan birisi sanırım. Tabi ki savcılığı bırakınca birazcık yas tuttuğum bir gerçek. Ancak kendisine insan gibi davranmam gerektiğini tekrar hatırlatmasıyla Ilgaz’ın ve ilişki sahnelerinin olduğundan daha derin ve anlamlı olduğunu düşünmeye yakınlaştım. Diziyi izleyişim tamamen şipçiliğe bağlı bile değildi, bunu da eklemeliyim. IlCey bu anlamda benim için işin ekstrası oldu. Bundan çok memnunum da. Dizinin bir diğer olumlu tarafı karakter aktarımlarının başarısı. Ayrı ayrı doyurucu karakter yazımları ve performansları beni her hafta diziyi gününde izlememi sağlıyor. Dizinin girişine yazılan cümleleri bile her hafta bölüm veya karakterler hakkında fikir sahibi olabilmek için heyecanla bekliyorum. Aynı başarısını adını aldığı hukuk sisteminde de gösterebilseydi diye düşündüğüm çok oldu ama belki senaristin eleştirdiği bir nokta vardır da senaristi kesin ben anlamıyorumdur diye üstünden hop diye geçiveriyorum. Hukuki zeminsizliklere ve derinsizliklere girince işin içinden ben çıkamadım kaç haftadır, bilen bilir.

 

 

İki karakter konusunda ön fikirlerimi bu şekilde aktarıp, kendimi netleştirdiğime göre gelelim bu bölüme. Ceylin’e Engin’in öldürülmesi suçunun atılacağını, geçen haftalarda yazı altı yorumlarda tahmin etmiştim. Bu noktada Ceylin’in zekâ ve iflah sorunu yaşamasını, adrenalin bağımlısı olmasına bağladıkları için Ceylin’e burada neredeyse yorumsuz kalarak, kızın başına aldığı darbenin ve darp edilmesinin onu aklayan maddelerin başına yazmıştım. Nitekim de öyle aktardılar. Ceylin’in, o cinayetin misafiri olduğu kesinleştiğine göre dizinin bence bu bölüm özelinde herkes üstüne şüpheler oluşturarak bir nevi beyin fırtınası yaptırmak istedikleri de çok belliydi. Hatta olay yeri Niyazi’nin uzun saçlarıyla şüphelilere bir ek bile yaptılar. Özellikle geçen bölüm ceketin yanması ve bu bölüm de eldivenin yanayazması da adli tıbbın olaya müdahil olduğunu gösterebilir ama dizinin bu noktaya kadar şüpheler üstüne komplo teorileri atacak kadar veri verdiği hesaba katılırsa, bu verileri elimden geldiği kadar işleyerek en baştan tüm şüphelileri, motivasyonlarını ve karşı hipotezlerini kurarak en baştan değerlendirelim.

Engin’in katili veya katilleri, suçu o anda Ceylin’e yıkabilecek yüksek zekâya sahip biri veya birileri olmalı. Aynı anda soğukkanlı olmalı. O telaş anında silahı Ceylin’in elinde kullanıp barut testini pozitife çevireceğini bilecek kadar düzgün düşünebilmeli ki Ceylin’i kendisinden şüpheleri uzaklaştırmak için kullansın. Aynı zamanda da Engin’in güvendiği biri veya birileri olmalı. Engin’in hapisten kaçacağını da bilmeli. Tüm bu şartları aynı anda sağlayacak kişi veya kişiler bingo katilimiz. Bu dediğim hesapta, katil uşak da çıkabilir yani. En temizi en görünür ve sunulan 4 şüphelimizle devam edelim:

 

 

Şüpheliler arasında ilk sıradan giren Neva ve Cüneyt var. Nedense cinayet mahallinde 4 kişi olabileceğine dönük fikirlerim var. Birisi Ceylin’i yaralarken, diğeri Engin’i vuruyor ve ardından Ceylin’i suçlayacak zekâyı gösteriyor. Tek kişi de mantıklı ancak aynı anda hem uzun saçlara hem de kürek gibi bir ayağa sahip olabilmek için Ceylin gibi direkt kadın dememek lazım. Bu da bizi dizideki uzun saçlı beylere götürür veya cinayet mahallinde 2 kişiye daha yer olduğunu gösterir. Bu sebeple ben iki kişiden gideceğim şimdilik.

Cüneyt özelinde yürüdüğümüzde onun aleyhine çok sağlam cinayet gerekçeleri sayabilirim. Şöyle ki, Engin’in babasının firmasında çalışan bir adam olması sebebiyle Engin’in güvendiği bir adam olabilir, Yekta’dan Engin’in kaçtığını öğrenip onu Şile’ye kadar takip edebilir, cinayet anında serinkanlı davranarak barut testini pozitif yapacak şekilde Ceylin’e silahı tutuşturacak zekâyı gösterebilir. Bunların yanında bizim bildiğimiz kadarıyla aynı zamanda Ilgaz’ın söylediğine göre sevdiği kadın Engin’in tehditlerinden etkileniyor. Neva ile ne kadar derin bir aşk olduğu sorgulanır ama Engin’in neyle tehdit ettiğini veya tehdit edip etmediğini bilmiyoruz. Tüm bunlarla birlikte iki bölümdür şüphe çeken replikleri ve hareketleri var. Net bir şekilde anlaşılamayan cinayet motivasyonunun yanına para dolu bir çanta yazdılar. Gidip bu parayla Neva ile eve çıkacaklar gibime geliyor ama cinayeti başkasına işletmiş de olabilirler. Cüneyt’in Ceylin’in tutuksuz yargılanma kararı üstüne ‘zorda bıraktın beni’ şeklindeki yorumu Cüneyt’in iş yerindeki yaşadığı zorluğu ifade ediyor olabilir. Zayıf ihtimal ama mümkün. Adam Ceylin aleyhine çıkardığı kanıtla şüpheleri kendisinden uzaklaştırdığı gibi bir nebze işinde de iyi gidiyordu. Cinayet mahallinde Ceylin’in gördüğü uzun saçlara ve de saate dayanarak katil ikilimizin cinayet motivasyonlarının karşı hipotezlerine göre daha kuvvetli olduğunu görebiliyoruz. Bu sebeplerle benim de en olağan şüphelilerim onlar. Neva davasını sattığı için Engin’in ölmesini isteyenlerde bir numarayı oynasa da planla kasıtla adam öldürecek birisi gibi gelmeyişinden dolayı Neva’ya kesin katil yaftasını hemen yapıştıramayıp boşluklar var diyordum ama gerçekler de ortada. Pars’ın tüm inançlarının da yıkıldığı nadide bir yargıç. Pars’ın evinden kalbini tutarak çıkması da en az Cüneyt kadar şüphe çekici. Herhangi birisi sigara içiyorsa iş tamamdır bence.

 

 

Eğer Cüneyt ve Neva değilse ikinci aday Laçin ve yasak aşkı. Yani Laçin’in saçmalayışları sadece yasak aşkını saklamak istemesinden gibime geliyor. Oğlunu yasak aşktan öldürmesini görmek istemem. Ayrıca Ceylin bayıldıktan sonra ikinci veya üçüncü kurşun için silah tutturup ateş edecek kıvam insanlar olacağını da düşünmüyorum. Ayrıca Şile’ye de gitmiş görünmüyor. Ama telefon kaydı bunu gösteriyor diye Laçin’i listeden silmiyorum. Gerçi Yekta aradığında hemen geri dönüşü, kendisi Şile’deyse bile telefonu evde bırakmış izlenimi de vermiyor. Yekta şoförü aradıysa başka tabi. Ama muhtemelen yasak aşkıyla zaman geçiriyordu bir yerlerde. Telefon kaydı konusunda cahil gibi görünse de bu safa yatmak diye de nitelendirilebilir. Katilin o eldiveni orada bırakması da büyük sıkıntı. Üstünde Engin’in kanı olan bir eldiveni normalde yok edersin. Cinayet mahalline yakın yerlere atmazsın. Senaristin de huyu galiba bu. Bir yerden alıyor bir yere veriyor. O kadar Ceylin’i suçlayabilsin ama eldiven bıraksın. Şansına da ceket yansın. Bak Allah’ın işine. Eldivenin oraya düşme ihtimali de var tabi. Yani şans Laçin adına dönüyorsa Yekta’nın Laçin Şile’de değilken bile saldırmayışı büyük olay. Bir yerde bu aile dramında kesin patlayacağız.

 

 

Adli tıp Niyazi yapmış olsa o eldiveni acilen yakardı veya olay yerinde kaybederdi herhalde. Malum olay yerinde o da çalıştı.  Ceketin yanması konusunda pek art niyetli değildim ama bu eldivenin neredeyse tekrar yanması da beni biraz kıllandırmaya başladı. Başka bir adli tıp mensubu bakınca biraz gerildim bu sebeple.  Ayrıca kadın adli tıpçı Göksu ile Niyazi’nin manidar bakışması da oldukça tuhaftı. Bu anlamlı bakışmanın aynı zamanda mesleki bir rekabet sebebiyle olması da mümkün tabi. Çok büyük anlamlar yüklememek lazım şimdi. Katil adli tıp Niyazi ise ve bunu gerekçelendirirsek, onun Yekta’nın emriyle bunları yapması mümkün görünüyor. Yekta kendisini sıyırdı diye adamı tamamen listeden çıkaramadım. Adamın çevresi geniş. Davalarının tümünü o süper sivri diliyle kazanmamıştır, muhtemelen adli tıpçılarla haşır neşir olmuştur. Babalığı dünya markası da olmadığına göre olayın ucuna gayet Yekta’yı yine koyabiliriz. Diplomasız avukat olduğu ortaya çıkarsa büyük bir yıkım yaşayacağı hepimizin malumu. Bu sebeple oğlunu öldürmesi çok üzücü aslen ama Yekta maalesef oğlu da olsa Engin’e aptal ve gereksiz muamelesi yapan bir tip. Ondan böylesi bir kötülük bekleyişim de tamamen tırpansız iblise benzeyişinden. Özetle uzun saçlı arkadaşı açıkçası bu bölüme kadar düşünmem için hiçbir gerekçe öne sürmediler ama Yekta ile olası bir ortaklıkları olmuşsa belki bir yere oturabilir. Niyazi’nin Neva ve Cüneyt ile çalışması da muhtemel aynı zamanda.

 

 

Diğer adayımız Seda. Açıkçası Seda Engin’in güvendiği bir eleman ancak ayaklarının 43 numara düztaban olacağını sanmıyorum. Ayrıca saçları da kısa. Yani eğilse de pek rüzgârla dans edeceğini düşünmüyorum. Yani fiziken tutmayan öğeler var. Saçlarının bu haftalar bilinçli olarak düzleştirildiğini ve nikotin bandı konusunda yemlendiğimizi hissediyorum. Yine de listeye zekâsıyla ve güven konusuyla yazılabilir. Seda zekâsını hem Cüneyt’ten hem de Neva’dan şüphe ederek gösterdi. Bana daha ziyade gerçeğin peşindeymiş izlenimi veriyor. En başından da Yekta’dan şüphelenmesi bundandı. Gerçek peşinde olmasaydı sadece Ceylin’e ve tüm hatalarına ilişkin boşluklara sızardı. Yekta’nın sadece Ceylin’in hapse tıkılması için istediği ölçüde davranırdı. Tek hedefi de Zafer’in cesedini bulmaya dönük olup, Yekta’nın daha çok suyuna giderdi. Ancak neredeyse her şüphelinin boşluklarına sızıyor. Tehditlerle bu noktaya gelse de kendisine ait bir ajandası yine de var. Pars da buna dâhil. İki arada bir derede hem ofiste hem evde Pars ile flörtleşmeyi başardı. Bu açıdan beklediğim bir şipin de ilk kıvılcımlarını attılar. Yani umarım.

Kendi açımdan bu şüphelileri olasılık hesabıyla yüzdeye vurursak %85 ile Neva ve Cüneyt, %5 ile adli tıp Niyazi, %5 ile Laçin ve yasak aşkı ve %5 ile de Seda var. Yazdığım 4 olağan şüpheliden size en yakın gelenleri veya başka bir olağan şüpheliniz varsa mutlaka yorumlarda tartışalım.

 

Anket: YARGI – Engin’in Katili Kim?

 

 

Yeterince beynimi çalıştırdığıma göre gelelim IlCey’e bence. Biraz eğlenelim. Ilgaz ve Ceylin ayrı ayrı güzel karakterleri olduğu için yorumlamaktan çok zevk aldığım tipler ve birlikteyken de hem görsel olarak hem derinlik olarak beklediğimden çok daha yüksek bir değeri ifade ediyorlar. Altı dolu dolu yazılan repliklere ve davranışlarına dayanarak, çift için gösterilen özeni ilmek ilmek işlediklerini anlamak çok kolay. Ceylin’in bu bölümlere yaklaştıkça Ilgazlaşması da benim için çok değerli.

Göz atmanızı öneririz: YARGI – Ilgaz Savcı ve Ceylin Astrolojik Olarak Uyumlu mu?

 

Geçen hafta IlCey üstüne düşünürken su metaforunu hesaba katarak onları Caravaggio’nun Nergis tablosunda su yüzeyi üstünden kendisine bakan insana benzetmiştim. Orada ideal olan ve gerçek olanın yüzleşmesi esastır. Ilgaz’da ve Ceylin’de de bu ideal ve gerçek yüzleşmesini dizinin kendi kapak fotoğrafında dahi görebiliyoruz. Ceylin’in Engin davasında Ilgaz’ın getirdiği dosyaya göz atmayışı ve savcılığı bırakıp avukatlık yapacak Ilgaz’a ve karakterine uygun, gerçekçi sağlam gerekçeli argümanlarla karşı çıkması bana açıkçası Ilgaz’ı çok anımsattı. Ceylin’in Ilgaz’ın avukatlık kararına karşı çıkarken öne sürdüğü fikirler, Ilgaz’ın varlığına ve varoluş amacına ilişkin oldukça haklı nedenler içeriyor. Karakterlerin birbirleri yerine geçtikleri düşünülürse, Ceylin kendisinden beklenmeyecek ideal bir tepki gösterdi. Ilgaz’ın da avukatlık yapma inancı, deneyimlemek istediği çılgınlık ve kendisinden çıkması da Ceylin’i anımsatıyor. Bu anlamda çiftin birbirleri gibi davranmalarını seveceğimi hissediyorum. Karakterlerin kendi sınırları olsa da bunun başlangıçta bariz bir esneklik sağlayacağı çok bariz. Karakterlerin bazen birbiri yerlerine geçmelerini seveceğimi söylerken, Ilgaz’ın tamamen yüzde yüzüyle dönüşüp tanınmaz hale geleceğini düşünmüyorum ve bunu istemiyorum da. İnandırıcı olması koşuluyla şans veririm ama mutlaka bir ar damarı noktası olmalı. O noktaya kadar Ilgaz’ı savcı izlemek isterdim ancak avukatlık belki bu karakter kırılımı için daha hızlı bir yol olur.

 

 

Bu haftaki her sahneleri özenle çekilip sunulmuş gibiydi. Orman sahnesinde Ceylin’in elinden geldiğince her şeyi hatırlayışı, sanırım herkesin tahmin ettiği olası cinayet sahnesini içeriyordu. Bir saç detayının da olaya eklemlenmesiyle Ceylin’in iddialarının güçlenmesi ve olayın perde arkasının biraz daha açılmasına sevindim çünkü azıcık ağır bir ilerleme söz konusuydu. Önümüzde yeni Kelebek ödülleri töreni de yok malum. Ertesi gün 6 olamayan zamanlarımıza geri dönmeyelim bir zahmet artık. Son romantik Ilgaz’ın ilk öpücükleri için uygun yer ve zamanı arayışına kızmadım. Ceylin de neyse ki benim kadar anlayışlı ve kocasına hayrandı ki ikinci reddedilişine çok büyük yükselmedi. Dizinin geneline yayılmış flörtleşme sahnelerinin ise bölümü biraz ferahlattığı çok belli. Ceylin’in kulaklık konusunda kaostan beslenir hallerini ürpertici, nesnelere yüklediği anlamları ve isimleri ise oldukça sevimli buluyorum. Ceylin ne kadar yırtık ve gerçekçi bir insan olursa olsun, gerçekçiliğin yanında böyle tuhaf ve sevimli şeyler yazmak lazım. Sonuçta insanların söylemeye utandığı sevimli özellikleri her zaman vardır. Hem Ceylin biraz da o kulaklıkla bütünleşti bence. İlk kırıldığı vakit de biraz üzülmüştüm. Kulaklık alırken Ilgaz ve Ceylin çok sevimli gözüktüler gözüme. Kaldı ki bu tip flörtöz sahneler Zafer olayı patlamadan önce iyi zamanlarımız.

 

 

Ancak Ilgaz’ı eleştireceğim bir nokta var ki orası da Ceylin’in günler sonra avukat nezaretinde Pars’a ifade verirken Ceylin’i üç noktada yarıda bırakışı. İlk savcı sorgusu olduğu için haydi çömezliğine vereyim ancak avukatlar biraz çenebaz ve dobra olur ve olmalı. Boşlukları Pars’ın doldurmasını beklersek işimiz var. Ilgaz’ın eli armut toplamasın bir dahakine mümkünse. Malum Pars bazen bir dengesiz gibi soruşturmayı ele alıyor. Pars’a ne kadar veri verirsen onları işlemek zorunda kalır. Adam yapıştırdı hemen bir cinayet silahında parmak izlerim yok falan diye. Ama Pars’ın Ceylin’in sorgusuna girerken takındığı dostane tavırdan hoşlandım ve Ceylin’i sıkıştırmasını da yerinde buldum.

Ilgaz’ın elbette büyük saygı duyduğum etik davranış ilkeleri ve kendisine ait doğruları savcılığında daha geçerli ve kullanışlı olsa da avukatlık yaparken aynı biçimde yürümez, yürümeyecek ve yürümemeli. Ceylin’in de ifade ettiği gibi suçluları korumak, onları anlamak, empati yapmak ve savunma yapması gerekecek. Bol bol konuşması, hatta laf salatası bile yapması gerekecek. Ceylin bu noktada çok haklı. Ilgaz’ın da kendisine göre haklı olduğu noktalar var, kendisini fazlasıyla anladım ancak bu hafta Ceylin’e, Ilgaz’ın karakterini çok başarılı bir şekilde nokta tespitlerle tahlil ettiği için daha fazla hak verdim. Bunun Ceylin’e ayrıca yüklediği çok büyük bir sorumluluk da cabası.

 

 

Ceylin: ‘‘Sen orada mutluydun. Ben senin o koridorlarda nasıl salındığını görmedim mi sanıyorsun?’’

Ilgaz: ‘‘Evet orada olmayı seviyordum. Savcılık yapmayı ama bitti.’’

Ceylin: ‘‘Ya ben senin kaç sabah hazırlanmanı izledim. O koltuktaki oturuşun, her kuralın altını ince ince çizmen. Senin varoluş biçimin savcılık Ilgaz.’’  

Ilgaz: ‘‘Değil. Değil. İnsanım ben ya. Ya insanım ben önce. Duygularım var benim. Sıkıştım. İsyan ettiğim şeyler var. Hem sen demiyor muydun hayatta çılgınca bir şey yapmadın diye. Al yaptım işte. Hiç bilmediğim bir taraftayım. Evet, tamam ama bunu deneyimlemek istiyorum. Şimdi karşıma geçip böyle babam gibi tepki mi vereceksin bana gerçekten?’’  

Ceylin: ‘‘Ne yapacaksın peki? Mesleğini bırakıp gerçekten ne yapacaksın?’’

Ilgaz: ‘‘Başvurumu yaptım, ruhsatımı alacağım, avukatlık yapacağım.’’

Ceylin: ‘‘Avukat olacaksın. Avukat olacaksın, öyle mi? Nefret ettiğin, her gün takıştığın, asla anlamadığın bir mesleği mi seçeceksin gerçekten?’’

Ilgaz: ‘‘Fakülteden mezun olduğunda savcılık diploması vermiyorlar adama. İster hakim olurum ister savcı ister avukat.’’

Ceylin: ‘‘Olmaz! Yapamazsın Ilgaz. Bazen gerçeği görmezden gelmen gerekecek. Bir suçluyu anlaman, bazen yanında olman. Gerçekten bunu yapabileceğini düşünüyor musun? Başını yastığa rahatça koyabileceğini düşünüyor musun? Sen küçücük bir yalan bile söyleyemezsin. Ya küçücük bir yalan. Vicdanın seni yiyip kemirecek. Seni bitirecek.’’

Ilgaz: ‘‘Gerekirse söylerim.’’

Ceylin: ‘‘Ben sana söyleyeyim, gerekecek.’’

Ilgaz: ‘‘Hiç uzatmayalım Ceylin. Bir karar verdim. Arkasında da duracağım. İstifa ederken içim o kadar rahattı ki. Bir an tereddüt etmedim ya.  Hatta bir hafifleme bile yaşadım, biliyor musun? Kim ne derse desin kararımı verdim avukatlık yapacağım.’’

Ceylin: ‘‘Peki. Sorabilir miyim kimin avukatı olacaksın?’’

Ilgaz: ‘‘Senin.

Ceylin: ‘‘Pardon?’’

Ilgaz: ‘‘Evet senin.’’

Ceylin: ‘‘Ya ben senden böyle bir şey istedim mi ya? Ya bana niye altından kalkamayacağım bir yük veriyorsun? Niye bu kadar büyük bir fedakârlık yapıyorsun? İstemiyorum!’’

 

 

Gerçekleri ortaya çıkarmak avukatlığın tam anlamıyla doğasında yok. Ilgaz eğer bir dedektif olsaydı bu etik ilkelerinin ve dürüstlüğünün karşılığı olabilirdi. Mithat bey vakası da bunu doğruluyor. Ilgaz’ın Mithat vakasındaki yaklaşımını Ceylin hayranlıkla izlese de dürüstlüğün her zaman karın doyuracağını söyleyemeyiz. Bu tip Sherlockçulukların geçerli olacağı vakalar IlCey’in de hassas olduğu cinayet davaları olabilir, bunu takdirle izlerim ancak her zaman cinayet açıklığa kavuşturamayacaklarına göre savunma yapması gereken zamanları da görmek isterim Ilgaz’ın. Eğer buna muktedir olabilirse yani. Avukatlık, bir noktada gerçekleri açığa çıkartıyorsa da çoğunlukla bir savunma eylemi içeriyor sanki. Bu arada bir katili savunacakları zaman da elbette gelebilir. Bu anlamda karakterler bence boylarını aşan yorumlarla kendilerini sıkıştırıyor. İnsan yazıkladığını yaşamadan ölmez sonuçta. Daha yeni Ceylin bununla suçlanıp tutuksuz yargılanıyor. Bağlam çok farklı olabilir. Ne hikâyeler var. Ancak cin olmadan adam çarpanlara karşı Ilgaz’ın tavrı amenna.

 

Avukatlık savunma eyleminin yanında karşı tarafın açıklarını kollamayı da gerektiriyor. Ilgaz’ın pek sinsi olamayan karakteri sebebiyle, Ilgaz Amerika’da olsaydı class action lawsuit denilen hak hukuk mücadelesinin baskın olduğu toplu davalara veya kamu yararı davalarına bakabilecek güçte birisi olurdu ve davalarını mutlaka seçerdi derdim ama bu laf tasarruflu çenesiyle de değil. Ilgaz’ın bol konuşması gereken durumlar var yani. Savcılık reflekslerini bir kenara bırakabilirse Ilgaz’ın karakter dönüşümüne bir tık inanıyor numarası yapabilirim.  Bu reflekslerini, doğru bildikleriyle şekillendirdiği hayatını, buna bağlı düşünüş tarzını ve karakterini bırakacağını düşünemediğim için de Ilgaz benim için bir savcıdır. Çünkü gerçekten de varoluş biçimi savcılık. Her Avukat Bey dendiğinde resmen hançer döndürdüler kalbimde. Yine de Ilgaz’ın avukatlığa Ceylin yönetiminde hazırlanması eğlenceliydi. Keşke devamında kızı da savunsaydı, kız resmen yalvardı katıl azıcık diye. Çaylaklık diyelim şimdilik. Çok uzatmıyorum bu konuyu ama yine de uyuz oldum. Ilgaz avukat olarak kalmaya devam edecekse alacağı davaları özenle seçeceği bariz. Bir çömeze göre pek kaprisli olmamalı derim. Malum aç karınlar, Ceylinsiz 3 ay nasıl doyar büyük merak konusu. Çaylaklık demişken Ilgaz’ın Ceylin’in ofisine çökmesi çok şirin. Ceylin’in çalışma masalarını nasıl konumlandırsak diye düşünmesini dizinin ana posterine bir gönderme olarak yorumladım. Bu oldukça anlamlıydı benim için. ‘Yüz yüze mi, sırt sırta mı, yan yana mı?’

 

 

Ilgaz ile Ceylin’in devamında bekletilmiş kavgalarının çok gecikmeden gelişip neredeyse akşamına uzlaşmaya dönmesi, karakterlerin derdini doğru düzgün anlatıp desteklerini istemesi, çiftin iletişimden kaçmayışları da beni biraz daha bu çifte yakın hissetmemi sağlıyor. Ceylin’in başlangıçta karşı çıkması kadar, Ilgaz’ın desteğini ve anlayışını istemesi de önemliydi. İnsanlar arası ilişkilerde temel olması münasebetiyle iletişim ve karşılıklı duygu & düşünce paylaşımı benim için çiftler arasındaki en önemli şeylerde birinci sıraya yükseldi zamanla galiba. Önceleri bakışmalarla yetinebiliyordum ama artık o insan değilim. IlCey’in de genel anlamda iletişimde kalmaları bence onları en fazla besleyen unsurlardan biri.

 

Ilgaz: ‘Evet verdiğim kararın içinde sen de varsın. Ama ben de varım. Dediğin gibi belki bu bir hata. Belki hayatımın hatası. Belki yıkılacağım, devrileceğim, pişman olacağım. Ama hata yapıyorsam da yapmıyorsam da yanımda ol. Elimi tut.’

 

Ruhsat töreninde aldığımız şok meslekten men haberinin en büyük olumlu getirisi herhalde Ilgaz’ın Ceylin’i baya kıskanması. Gerçi Ilgaz kıskanıp kıskanıp içine ağlıyor genel anlamda. Sevgisini ifade etme biçimi olarak çok sevimli görünüyor. Cem de sadece yardıma hazırım demişti hâlbuki. Tabi Ceylin’in aldığı cezanın zamanlaması o kadar anlamlı ki Ilgaz sırf bundan avukat olmak için tutturuyor dense inanılır olurdu. Tesadüf olduğuna inandım bu arada. Ilgaz bunu, öyle olsaydı dolaysız söylerdi ama Ilgaz’da ilginç bir ketumluk da var. Bu aralar Ceylin iyi ki yeterince hayran. Ilgaz’ı tam olarak bir sorgudan geçirmiyor. Bu hayranlığı ve Ilgaz için duyduğu gurur da o kadar hak edilmiş ki, Ceylin’e hak vermemek imkânsız.

 

 

Bunun yanında çiftin gidip düzgün bir semtte ofis açmalarını bekliyorum. Mümkünse home-office olsun. Ilgaz’ın aile bireylerinden uzak, kafalarımızı dinleyebileceğimiz, davalara odaklanabileceğimiz daha kaliteli zamanlarımız olur. Diziden isteğim budur. Diziden bir diğer isteğim ise yakınlaşma sahnelerinin Ilgaz’ın veya Ceylin’in istediği yerlerde ve zamanlarda, belki bu bölüm sonu gibi beklenmedik şekillerde gerçekleşmesi olabilir. Teaserdaki hallerinin bölüneceğini düşünmeme rağmen sahnenin bölümde bölünmesiyle biraz beklentimi düşürmeye karar vermiştim ancak bu finalden daha fazla hoşlandım. Bomba etkisi oluşturan bir yapısı vardı. Bu tip sürprizler seyir keyfini katlıyor bence.

 

Ilgaz: ‘Belki de hayat neye ihtiyacımız varsa onu veriyordur bize.’ 

 

 

Bir diğer bomba ilişki potansiyeli olan Seda ve Pars’a geçelim. Açıkçası Seda geleli beri Pars’ın içinde bulunduğu boşluktan sadece Tilmen’lerin kadrolu savcısı olarak sıyrılmasını hiç istemiyordum ve Seda ile potansiyellerinin olabileceğini hissediyordum. Pars’ın Ceylin’in sorgusundan elde ettiği bilgilerle saç ve şampuan detayını takip ederek Seda ve Laçin’i sorgulayışı da Seda’nın altta kalmayarak Neva’yı işin içine katması beklendik şeylerdi. Seda’nın burada ayrıca Cüneyt’ten ve adliyeden biriyle ilişkide olmasından şüphe etmesi de onun en azından gerçekler peşinde olduğunu düşündürdü bana. Gerçi biraz da hislerinin peşinden gitmiş gibiydi. Seda’nın Merdan ile takıla takıla edindiği tehditkâr havasının gölgesinde Pars’ın evinde kendisini sergilemesi biraz cüretkârdı. Pek rahatsız olduğumu söyleyemem, biraz nötr kaldım ama olmasa da olabilirdi. Bunun öncesinde Pars’ın savcı odasında Seda ile kendince flört ettiği de barizdi. Bi’ şakalar komiklikler falan. Nasıl görünüyormuş oradan deyip kadının yanına gitmeler falan. Pars savcım gördük bunları. Evdeyse Seda’nın aynı şekilde doğrudan replikleri tatlı olmasına tatlıydı da Pars’ı sürekli tehdit edip nasıl yemek daveti alacağını düşünüyor anlamıyorum. Sanırım sosyal IQ’su düşük.

 

 

Şakayı bırakıp gerçeklere dönersek Seda tabi ki tehdit ettiği için şüpheliler arasında Neva’nın varlığından da haberdar. Bu yüzden Seda cidden gerçeğe ulaşmak falan istiyorsa, Pars’ın reddi hâkim istemesine de yol açabilirdi diye düşünüyordum ki önce olaydan haberdar etmeyi de seçti. Seda, bunu ifade etmeden önce Pars Neva’nın peşine düşer miydi derseniz, bunu da hiç sanmıyorum nedense. Pars elbette işini iyi yapan bir savcı, arada Ceylin’i ilk hastaneden çıktığında sorgularken, nöbetçi mahkemede falan işini savsakladığını da düşündüm elbette ama genel anlamda gerçeğin peşinde görünen birisi. Neva’yı hâkimi olduğu davayı sattığı için şikâyet etmeyişi ailesine verdiği değerin, hukukun önünde olduğunu gösteriyor. Ilgaz da Çınar için bir şeyler yapmıştı. Aslen adalet her şeyin üstünde olmasına rağmen bu iki karakterin de ailelerine karşı adaleti tam anlamıyla sağlamamaları da dizinin mesajlarından birisi olabilir. Sürekli eleştirdiğim tarafsızlık vurgusunun en net dışavurumu belki.  Dizide herkes birbirinin akrabası falan olduğundan tarafsızlığın zedelendiği çok an oluyor. Aynı davaya kardeş hâkim ve savcının verildiği nerede görülmüş ki zaten? Ama yine de Pars’ın Engin’in öldürülmesi davasına bakmasını isterim. Sonuçta aynı zamanda bir drama bu.

 

 

Merdan demişken de Seda ile sahnelerini ve cici kız girizgâhlarından hiç hoşlanmıyorum. Yani Seda’nın herhangi bir cesetten bile haberi yoktu. Engin’in yakın çevresi diye sadece Seda’yı tehdit ederek gitmek yöntem yetersizliği bence. Seda ile her görüştüklerinde Seda ilintili olarak sürekli tehditler görmekten sıkıldım sanırım. Engin’in işini yaptırdığı başka insanlar da var. Merdan biraz daha zekice davranırsa Seda’dan yeterli sonucu alamayacağını anlayıp belki sorgusunu genişletir. Ki bunu yapmalı da. Kirli bağlantılar sadece büyük laflar etmekle falan olmuyor. Madem kirli bağlantılar, azıcık da kullanılsın. Nitekim Zafer olayını geciktirmesi konusunda mektup ve yazı hilesi yapmasını, gücünü bu açıdan kullanmasını zekice buldum. Yine de cesede ulaşsa dahi bununla ne yapacağını tam olarak kestiremiyorum.

Etrafındaki uyumsuz ergenleri süzebilip onları takip ettirmesiyle de gözlem gücünü gösteriyor sanki. Etrafını gözlemleme gücü şayet çok kuvvetliyse bu ergenlerin peşini de bırakmamalı. Takipçilik önemli. Çınar’ın o mükemmel hızlı para kazanma hırsıyla kendisini patlatacağı bariz malum. Birisinin mutlaka ona sahip çıkması gerekiyor veya devletin kucağına atması gerekiyor. Ben devletin kucağından yanayım açıkçası. Merdan’ın sahip çıkıyor olduğu da malumumuz. Herkesin hak ettiğini alacağı bir evren olduğu düşünülürse Çınar’ın adaletin keskin bıçağına yatıracakları da kesin.

Benim başlangıçta Merdan’ı görüşüm biraz mutlu bir cahil olduğu yönündeydi ama onu ve kötü adamlığını da yavaşça açıyorlar. Belki daha az cici kız derse seyir zevkimi de çok baltalamaz.

Ilgaz ve Ceylin’in aileleri totalde baş belası olsalar da Ilgaz ve Ceylin gibi pırlantaları nasıl çıkarabilmişler hayret ediyorum. Ceylin de bazen bir Erguvan olduğunu iliklerimize kadar hissettiriyor ama o ailede gerçekten Ceylin kocaman bir başarı. Ilgaz ise gerçekten çevresi kötü bir arkadaş. Çevresine güvenmiyorum dediğimiz kadar kötü bir aileye mensup. Çınar’ı her uyuşturucu işi yapıyor gördüğümde kafamı duvara atmak istiyorum. Üstüne üstlük IlCey’i bozacak elemanların başında bu herif geliyor. Sonra Ceylin’e sürekli katil diyen bir halamız da var. Hala yeğeninin işlerinden o kadar bihaber ki sadece fiziki cürmünden haberdar sanki. Bir de sebepsizce ağır babacı. O yaşına kendisi gelmiş ama neredeyse kendi yatağını verecek gibi davranıyor. Ceylin’e karşı tavırları özelikle çok riyakâr, ön yargılı ve tiksindirici. Yeğeni Çınar’ı İnci davasında başta Ceylin inanıp savunmuştu. Halanın nankörlüğüne bakar mısınız? Ilgaz da yargılarında çok hata yapabilecek bir tipmiş gibi davranıyor ve bu Ilgaz’a da seçtiği kadına da büyük bir saygısızlık. Bu anlamda ailelerden uzak aksiyon alan avukat bir çift görmek isteğim anlaşılabilir sanıyorum. Metin desen bencil ve anlayışsız bir baba. Oğullarından ikisini de anlayabilecek kapasitede ama nedense öyle davranmıyor. Yaptığı iyilikleri Ilgaz’ın yüzüne vurunca bunu Ilgaz sanki nankörmüş de değer bilmiyormuş gibi lanse ediyor. Ayrıca oğlunun makamını oğlundan daha fazla seviyor. Çınar ise kendi kendisine böyle oldu bence. İlginçtir Kaya ailesinde suçlayabileceğim bir şey bulamıyorum. Ama Çınar’ın yaptığı şeylerin sorumluluğunu almasına izin vermiyorlar. Neva gibi bir zamana kadar ayıya dayı diyen bir tipten çok büyük şeyler de bekleyemeyiz. Kendisini tez zamanda patlatmasını bekliyorum. Tüm bu aile dramasında en azından Hüseyin Avni Danyal oyunculuk anlamında neyse ki seyir zevki yüksek bir oyuncu da sahnelerinde kızsam da az çok keyif alabiliyorum. Erguvanlar’ın da bunlardan altta kalır yanı yok. Gül teyze, kızı hapse girmişken evliliğine takmış, Osman enişte tuhaf yorumlarla zina eseri veledine büyük anlamlar yüklüyor falan. Aylin’in bu ailede delirmemesi zaten tuhaf olurmuş. Keşke en başından Osman’ı affetmeseydi. Bunların sahneleri ve dramları geldiğinde kendi işlerim varsa onlara dönüyorum. IlCey’i ilgilendirmeyen aile dramlarını oldukça sıkıcı buluyorum. Hatta Tilmenlerdeki Laçin’in aldatma vakasına Yekta ve aile saadetsizliği yönüyle pek şaşırmadım. Bunun yanında Gül teyzenin Zümrüt’ün hamileliğine verdiği tepki ilgi çekici görünse de tam olarak Ceylin’i ilgilendirmediği sürece IlCey’in aileleriyle ilgimi “merhaba, merhaba” seviyesinde tutacağım sanırım. Oyuncuların emeklerine saygım sonsuz bu arada. Ancak o hikâyeleri ve karakterleri oldukça sıkıcı buluyorum. Bu sebeple diziyi sadece belli gerekli ve ilgi çekici sahneler üstünden izlediğimden ve görüldüğü üzere onlar tarafından yorumladığımdan bölüm bana olduğundan daha dolu geliyor. O yüzden bölümün geneli sıkıcı olsa da, bu bölüm özelinde ben öyle hissedemedim. Bu yazdıklarımın tamamı da bireysel yorum zaten.

Az kalsın unutuyordum. Can dost Eren ve aile dramı. Hikâyenin bu tarafında Eren dışındaki hiçbir faktör beni çekemiyor. Eren’in kızını veya eski sevgilinin sahne doldurmaktan ileri gidemediği bir gerçek. Eren’in kızının da dahil olduğu Çınar’lı ergen ve geç ergen yaştaki kesimin yaptığı her tür saçmalığa gözlerimi devirerek reaksiyon veriyorum. Hele uyuşturucunun Eren’in evinde saklandığını düşündükçe ürperiyorum. Sahnelerinin hemen geçmesini istiyorum. Bacak kadar boyları var, türlü türlü huyları var. Biraz senarist torpili burada işlemiş. Malum en başta karakterler tanıtılırken Eren için ayrıca bir hikâye sanırım düşünülmüyordu. Eren’i Pars ve IlCey dışındaki diğer faktörlerle pek sevemiyorum. Arada çenesinin yayını ayarlayamıyor ama temelde sempatik bir karakter.

Sürçü lisan ettiysem af fola. Bu haftalık benden bu kadar. Emeklere sağlık. Herkese sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.

 

Yargı 16 ve 17.bölümde çalan, bir nevi Yargı’nın milli marşı: Dinle Beni Bi – Yüzyüzeyken Konuşuruz. Dinlemek için tıklayın.

 

 

Göz atmanızı öneririz: Yargı Bölüm Yorumları

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

3 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

5 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

5 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

7 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce